SEBZE SEVMEYEN CAN Yazan ve çizen: Emel özdemir ©30 Eylül 2008
Can’ın oturduğu mahallede manav Ahmet amca, türlü türlü sebze ve meyve satıyordu. O gün de: -Pırasa vaar, ıspanak vaaar. Gözlere faydalı havuç vaaar. Limonlarım sulu sulu diyordu. Can’ın annesi manavdan sebzelerden; lahana, pırasa, ıspanak, havuç, limon aldı. Meyvelerden portakal, elma, ayva, armut, üzüm aldı. Eve geldi. Manavdan satın aldığı meyveleri yıkadı, bir meyve tabağına yerleştirdi, bozulmasınlar diye buzdolabına yerleştirdi. Ispanakları yıkadı. Ispanaklı yumurta pişirdi. Evin içine yemek kokusu yayıldı.
Can, annem neden sanki manava gitti… Markete gitseydi en sevdiğim çikolatadan, şekerden, meyveli dondurmadan alsaydı’’ diye düşündü. Çikolataya, şekere karnı acıkmıştı, ama annesi: —Can önce yemek yemelisin. Yemek yedikten sonra istediğin dondurmayı yiyebilirsin. ’’ Deyince: —Hayır, yemek istemiyorum. Önce dondurma yedirseydin, yerdim.’’dedi. —Sen zaten sadece dondurmaya,şekere açsın.’’ Dedi annesi Can’a biraz kızarak. Can’a annesi istediği dondurmayı vermiyordu, yemek yemelisin, sonra dondurma yiyebilirsin, demişti ama zaten annesi manava gittiğinde Can, mutfakta en sevdiği bonbon şekerden bulmuş, midesine indirmişti. —Annem yedirmezse yedirmesin.’’ Diye düşündü. Yiyemediği tatlı mı tatlı dondurmayı düşünürken sandalyenin üstünde oturduğu yerde uyuyakaldı.
Rüyasında annesinin manavdan satın aldığı sebzeleri ve meyveleri gördü Rüyasında annesinin manavdan satın aldığı sebzeleri ve meyveleri gördü. (Annesi manavdan hangi meyve ve sebzeleri almıştı? ) Meyveler bir tabağa yan yana dizilmişlerdi. Hepsi çok sevimli görünüyordu.
Portakal birden bire konuşmaya başladı:—Can benim adımı, rengimi biliyor. Ama beni yerse ona vereceğim faydaları bilmediğini düşünüyorum. İçimde bulunan C vitamini, beni yiyenleri hastalıklara karşı koruyor.’’ Limon, portakal sözünü bitirmeden heyecanla söze başladı. Beni unutma. Bende de C vitamini var. Ben meyve değilim. Can, benim hep meyve olduğumu düşünüyor. Portakal, söz almadan konuşmaya başlayan limona biraz kızmıştı ama limona hatırlatmak istediği bir kural vardı: —Limon, konuşurken ağzından sular akıyor, lütfen dikkat eder misin? —Affedersiniz. Ekşi olduğum için beni görenin de her zaman ağzı sulanır. Önce benim sulanıyor. Çok suluyum. Ne yapabilirim?
Havuç gülümseyerek konuşmaya katıldı: —Hemen yanıma gel, suların boşa gitmesin. Can’ın annesi benden salata yapacak. Sen olmadan besin değerim ve lezzetim tam olmaz. İşte geldim.’’ Dedi, limon. Ve havuca dönerek: —Havuç, söyler misin, senin faydaların neler? diye sordu.
—Herkes benim gözlere yararlı olduğumu bilir —Herkes benim gözlere yararlı olduğumu bilir. Birçok insan benim dişleri temizlemeye yaradığımı bilmez. —Nasıl yani? Sen diş fırçası mısın? Diş macunu mu? Bunu anlayamadım. —Can okulda şeker yer. Yanında diş macunu yok, diş fırçaları da yok. Hergün taze mi taze, tertemiz yıkanmış bir havucu annesi çantasına koyar. Yani beni. Beni şeker yedikten sonra kıtır kıtır, hatur hutur yer, diş aralarına girmiş olan şeker artıklarını temizlerim. Diş aralarına yerleşmeye çalışan bakterileri, içimde bulunan maddelerle yok ederim. Böylece Can’ın dişi ağrımaz. O, beni yemeyi seviyor. Elma, üzgün bir ifade ile: —Evet, Can seni seviyor. Ama yarım da olsa beni de yese. Can, elmanın dişler için faydasını biliyor. Can’ın annesi Can’ın çantasına bazen kırmızı, bazen sarı bazen de yeşil bir elma koyuyor. Ama hiç bizi yemiyor. Havuç doğrusu seni kıskanıyoruz.
Lahana, pırasa ve ıspanak: —Durun arkadaşlar; asıl biz sizi kıskanıyoruz. Can sebze sevmiyor.
Elma: -Nasıl sevmiyor? Havuç sebze değil mi?
—Evet, havuç sebze ama annesi yemek pişirip, içine havuç koyduğunda havuçları ayırıyor. Ispanak:—Beni yese; bende bulunan demir sayesinde kansızlığı bitecek. İlaç kullanmasına gerek olmayacak. Annesi ona her gün kan yapıcı ilaç içiriyor. Bütün yeşil yapraklı sebze arkadaşlarımda demir bol bol bulunuyor. Ah ah! Ben üzülmeyim de kim üzülsün… Lahana: Yarın Can’ın annesi benden yemek pişirecekmiş. Benden bir tabak yemiş olsa, onu hastalıklara karşı korurdum. Beni yemediği için çok üzülüyorum, çok… Pırasa:-Yer altında sakallı dede nedir? diye sorduklarında hemen benim bilmecemi biliyor. Annesi bazen zeytinyağlı pişiriyor. O zaman havuç ile lezzetime lezzet katılıyor. Bazen kıymalı pişiriyor. Bir kere de börek yaptı. Ama hangi şekilde olursam olayım, beni ağzına sürmüyor. Oysa soğanın akrabası olduğum için bende bulunan antibiyotik etkisi ile onu güçlendirebilir, hastalıkları önleyebilirim.
Can, pırasa konuşurken birden kollarında, bacaklarında, tüm vücudunda ve dişinde bir ağrı hissetti. Dişleri ve tüm vücudu ağrıyordu. Ağlayarak uyandı. Koşarak banyoya gitti ve aynaya baktı.
Dişleri sapasağlamdı. Hiç çürük yoktu. Vücudunu yokladı Dişleri sapasağlamdı. Hiç çürük yoktu. Vücudunu yokladı. Kolu, bacağı da ağrımıyordu. Rüya gördüğünü anladı.
Mutfağa gitti. Buzdolabından Annesinin uyumadan önce pişirdiği ıspanaklı yumurtayı çıkarttı. Bir tabak dolusu yedi. Karnı yeterince doymamıştı.
Annesinin buzdolabına yıkayarak koyduğu bir tabak meyveyi dolaptan çıkartarak masanın üzerine koydu. Sandalyeye oturdu. Önce çiğ olarak yemeyi sevdiği havuçtan kıtır kıtır, hatur hutur yemeğe başladı. Tabakta duran meyvelere eli ile işaret ederek: —Bundan sonra hiç biriniz elimden kurtulamayacaksınız.’’ Dedi. Gülümsedi.