Eray Aktaş A PRESENTATION ON TRANSLATION STUDIES Free Powerpoint Templates
ÇEVİRİBİLİMDE BİREYSEL KURAMLARDAN, GENİŞ ÖLÇEKLİ BİR BAKIŞ AÇISINA DOĞRU Genel çerçeve: Bir bilim dalının sağlıklı temeller üzerinde kurulabilmesi için o bilim dalında üretilen kuramların etraflıca bilinmesi, ve tartışmaya açılması çok önemli bir koşuldur. Sizce ülkemizde bu ne kadar geçerli?
Ülkemizde çeviri çevrelerini oluşturan kurumların ve bireylerin kurama karşı takındıkları tutum genelde bu görüşle taban tabana zıt bir görünümde. İnsanların çoğunda kuramlara karşı yaygın bir güvensizlik ve ilgisizlik gözlemlenmektedir. Bazıları ise bu kuramların kendilerini ilgilendirmediklerini belirtip, aralarında bazı kuramların “demode” olduğunu düşünenler de mevcut.
Durum böyle olduğu halde ülkemizde çeviribilimin kurulmakta olduğuna işaret eden adımlar atılıyor. Bunun en somut örneği nedir sizce? Üniversite düzeyinde çeviri eğitimine geçmiş olmamız. İlk kez B.Ü’de 1983 yılında. Yüksek Lisans ve Doktora programları da mevcuttur.
Kuramlar üzerine bir inceleme Gideon Toury: Toury’e göre betileyici alanın özel bir önemi vardır. Kuramcıya göre bir bilim dalının tam ve özerk olabilmesi alana oluşturmasına bağlı. Betimleyici alanda betimlenecek olgular da bilim dalının nesneler’i, yani çevirilerin kendileri. Toury’nin kuramında üzerinde durulan başka bir nokta ise çevirilerin kalıcı kültür için yapılıyor olması.
Toury bilim dalını, yani çeviribilimi birbirleriyle etkileşim halinde üç alan olarak ele alır. Kuramsal alan, betimleyici alan ve uygulamalı alan. Kuramsal alan: Üzerinde durulan ilişkiler “olası” ilişkilerdir ve belirlenen ölçüt “kurumsaldır” Betimleyici alan: “olan” ilişkiler üzerinde durulur ve ölçüt “görgül”dür. Uygulamalı alan: İlişkinin türü “olması gereken” ilişkidir ve belirlenen ölçüt “önsel”dir.
Hans. J Vermeer’in yaklaşımı Vermeer’in kuramı uygulamalı alan üzerine kurulmuş bir kuram. Durum böyle olduğu için olsa gerek, kuramda vurgulanan da çeviri sürecidir. Bu kuram Skopos kuramı olarak da anılır ve Vermeer’in ifadesiyle “çeviriye ilişkin eylem” kuramının bir parçasıdır. Skopos kavramının üç ayrı özelliği vardır. Çeviri süreci: Yani sürecin hedefi. Çevirinin sonucu: Yani çevirinin işlevi. Çeviri yöntemi: Yani yöntemin amacı.
Vermeer’e göre Çeviriyi başlatan işverendir. Çevirinin nasıl yapılacağını çevirmen işverenle görüşerek belirler. Çevirinin başarılı olması, amacın açık bir şekilde belirlenmesine bağlıdır. Vermeer, işveren, iş , amaç terimlerinin doğrudan çevirmenin kendisine gönderme yapılarak da kullanabileceğini belirtir. Çevirinin oluşumunda süreci başlatan işverense, süreci yaşayan ve çeviriyi ortaya çıkaran, yani eylemde bulunan çevirmendir. Bu kurama göre çevirmenden uzman olarak söz edilir.
Vermeer, kuramında çeviri yöntemine ilişkin görüşlerine de yer verir. En iyi çeviri yöntemi’nin ne olması gerektiği konusunun her dönemde sorun yarattığına değinir. Kuramcıya göre skopos ve iş kavramları çerçevesinde bu sorun, hiç olmazsa makrostrareji düzeyinde çözülebilecektir. Çeviri sürecini esas almakla beraber, Vermeer makro düzeyin altındaki düzeyleri çalışma alanı dışında bırakır. Bunun nedeni beynin işleyişi hakkında hâlâ çok az bilgimiz olduğu görüşünde olduğundandır.
Ernst-August Gutt’un yaklaşımı Gutt kuramı yaklaşımında açıklayıcı olmayı amaçlıyor. Bu seçimin altında yatan, Gutt’un bilim dalında yaygın yöntem olarak benimsendiğini düşündüğü “tümevarımcı-betimleyici” yönteme getirdiği eleştiridir. Bu kuramın amacı çeviri davranışlarını saptamaktır. Gutt’un bu kurama getirdiği eleştiri ise şudur: 1) Çeviri olguları ve çeviriyi yöneten etmenler fazla olduğu gerekçesiyle bazı sayısal genellemelere gidilebilir.
2) Alanlar çok çeşitli olduğu için yapılacak araştırmaların sonucunda “tutarlı” bir bilimin ortaya çıkması da zordur. Gutt bu sorunların giderebileceğini düşündüğü için açıklayıcı bildirişim kuramı üzerine düşünmektedir. Kısa bağıntı kuramı olarak anılan bu kuram, insan bildirişimine görgül ve bilişssel temelli bir açıklama getirmeyi amaçlıyor. Açıklayıcı bildirişim kuramına göre bildirişim özde çıkarımsal bir süreç. Bildirişimi başlatan kişi bir uyarıda bulunuyor ve alıcı da bildirişimi başlatan kişinin niyetini çıkarımda bulunarak yorumluyor. Gutt çeviriyi şöyle bir çerçeve içinde sunmaktadır. Bağıntı kuramına göre sözceleri ve canlandırmaları kullanmanın iki yolu vardır. Birincisi, betimleyici, yani “bazı durumların gerçek betimlemeleri” olan kullanımdır. İkincisi ise yorumlayıcı yani “başka canlandırımlarla benzerlikler” oluşturarak sağlanan kullanımdır.
Gutt, yaklaşımını çeviriye getirilen “bütünlüklü” bir yaklaşım olarak sunar. Gutt’a göre yaklaşımın bütünlüklü olması yorumlayıcı kullanımın doğrudan ve dolaylı çeviriyi tek bir başlık altında toplamasındandır.
THANK YOU FOR LISTENING