BÜTÜN GÖNÜLLERE TAHT KURAN BÜYÜK ŞAİR YUNUS EMRE BÜTÜN GÖNÜLLERE TAHT KURAN BÜYÜK ŞAİR
YUNUS EMRE HAYATI
Yunus Emre (1238 -1320) yılları arasında yaşadığı tahmin edilen ve Anadolu da Türkçe şiirin öncüsü olan bir şair ve mutasavvıftır, yaşamına ilişkin belgeler sınırlıdır. Medrese eğitimi gördüğü, Arapça ve Farsça bildiği, İran ve Yunan mitolojisi ile tasavvuf ve tarihi incelediği sanılıyor. Vahdet-i vücut (varlık birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf yorumunu benimsemiştir. Gerçeğe, Tanrı’ya, evrensele, her şeyin özüne varmak için ”Şeriat-tarikat-marifet-hakikat” olmak üzere dört bilgi düzeyi yöntem ayırt eder. Tasavvuf felsefesi ve görüşleri daha çok Bektaşilere yakındır. Şeyhi Taptuk Emre Sinan Ata’nın ardılıdır, Hacı Bektaş Veli’ye bağlıdır. Bir divanı vardır Risaletü’n Nushiye adlı 573 beyitlik şiiri ile şeriat kurallarının üstüne çıkar. Başlangıçtaki düz yazı metinde aklın ve insanın çeşitlerini anlatır. Şiirlerini Oğuz lehçesiyle ve çağının konuşma diliyle yazmıştır. Yaşamı, şiirleri, felsefesi üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yunus Emre? Nereli? Nerede doğmuş, nerde ölmüş, nasıl yaşamış? Kime bağlı, Ne gören var, ne bilen, Hepsi karanlıkta. Yunus’un deyişiyle görenler, bilenler de, ne söylerler, ne bir haber verirler. Ama onlarca mezarı var, üstlerinde adı var, içlerinde kendi yok; Onlarca kitabı var, içlerinde adı var, kendinin kitabı yok. Ama o halkın, insanların gözdesi, soluğu, sesi, Anadoluyu insanlığı sarmış, kendi köyündeyse izinin tozu bile kalmamış; sözü alınmış, satılmış, divanlara birlikte katılmış; O güzel insan kim bilir hangi gurbet köşesinde dağarcığındaki şiiriyle birlikte ölmüş, toprağa katılmış belki ölümü üç günden sonra bile duyulmamış, ölüsü soğuk suyla yuyulmamıştır. Belki tersi olmuş. Bilen yok. Gören yok. Ama o varacağı yere ulaşmış.
Söylencelere, Hacı Bektaş Veli Velayetnamesine göre Yunus Emre bir orta Anadolu köylüsü, Sakarya kıyılarında, Sivrihisar’ın Sarı köy’ünde oturur. ”Taştan topraktan ekmeğini çıkaran, yağmur yağmayınca aç kalan bir Anadolu köylüsü, bütün devletlerin soymaya alışık olduğu bir Anadolu köylüsü. Yağmur yağmaz, ekin olmaz. Yunus günün birinde tohumsuz kalır. Tohumsuz kalan Yunus Emre eşeğine dağdan alıç, ahlat, meyve yükler, buna karşılık biraz tohumluk buğday aramaya çıkar. Duyduğunun izini sürer işte ilk durduğu yerlerden biri de Hacı Bektaş Tekkesidir. Anadolu’nun gerçek fatihleri Anadolu köylüsünün yanı başında, yakınında oturmayı kabul etmiş olanlardır. Bu söylence bize on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda Bektaşiliğin yaygın olduğunu gösterir. Yunus, tekkeden alıçlarına karşılık buğday ister. Hacı Bektaş Veli kendisine: Buğday yerine nefes versek olmaz mı diye sorar. Yunus illede buğday der. Hacı Bektaş Veli her alıça karşılık bir nefes verelim der. Yunus olmaz der. Her çekirdek başına on nefese kadar çıkar, Hacı Bektaş. Yunus ille buğday diye dayatır. Bunun üzerine Hacı Bektaş fakir Yunus’a götürebileceği kadar buğday verdirir. Sevine sevine yola çıkan Yunus’u yolda bir düşüncedir alır ”Bu insan büyük insan olmasa bana buğday vermezdi. Bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli diye düşünür, çiylik ettiğini anlar döner geriye. Alın buğdayı geri, ben nefes istiyorum der. Ama Hacı Bektaş ona nasibin Taptuk Emrece verileceğini, onun tek kesine gitmesini söyler, ”senin “kilidini ona verdik” der.
SARIKÖY'DEKİ YUNUS EMRE'NİN MEZAR VE TÜRBELERİ Yunus Emre'nin Sarıköy deki mezar ve türbelerinin ilginç hikayeleri var. İlk mezarı tren yolunun hemen yanında olduğundan, eski buharlı lokomotiflerden sıçrayan kıvılcımlar mezar civarındaki kurumuş otları tutuşturduğundan, mezar bir kaç defa yangın tehlikesi geçirmiştir. Bu nedenle mezarının tren yolundan biraz daha uzaklaştırılması amacıyla ikinci mezarı yapılmış ve oraya taşınmıştır. 1973 yılında mezarı tekrar, üçüncü türbenin altına defnedilerek son halini almıştır. Bu taşınma sırasında mezarı açıldığında görenlerin anlattıklarına göre; vücudu mumyalanmış gibi, dağılmadan, bir eli göğsünde, bir eli ezan okurmuşcasına kulağına doğru sapasağlam kalmıştır.
ESERLERİ Bugün Yunus Emre’nin bilinen 2 eseri vardır ESERLERİ Bugün Yunus Emre’nin bilinen 2 eseri vardır. Bunlardan bir tanesi Divan diğeri ise Risaletün Nüshiyye dir. Divan: Yunus Emrenin en önemli eseridir. Onun bütün fikir dünyası ve sanatının mükemmelliği bu eserde ortaya çıkar. Divan da yer alan şiirler genellikle hece vezniyle yazılmıştır fakat aralarında aruzun değişik kalıplarıyla yazılmış olan şiirlerde mevcuttur. Şiirlerini genellikle gazel ve ilahi tarzda kaleme almıştır. 300 – 350 kadar şiirden meydana gelmektedir. Fakat ona isnad edilen şiirlerin sayısı bini geçmektedir. Divanın Türk milleti tarafından çok okunmuş ve çok sevilmiş olması sebebiyle birden çok nüshaları yazılmıştır. Bu durum gerçek nüshanın tespitini zorlaştırmaktadır. Ayrıca elde bulunan nüshalardaki şiirlerin tamamının yunusemreye ait olduğunu söylemekte imkânsızdır. Çünkü Yunus Emre'den başka Yunuslarında aynı tarzda söylemiş oldukları şiirlerin, yunusemre ye ait zannedilerek divana dâhil edilmiş olması muhtemeldir.
RISALET-ÜN NÜSHIYYE (ÖGÜTLER KITABI) Mesnevi biçiminde aruz ölçüsüyle yazilmistir. 537 beyittir. Didaktik mahiyette kaleme alinmistir. Basta 13 beyitlik bir baslangiçtan sonra kisa bir düzyazi vardir. Arkasindan destanlar gelir. Eserin bas kisminda ates su hava toprak gibi dört unsurdan yaratilmis olan insandan ve insana üflenen candan söz edilir. Nesi,rle yazilan bölümde akilla iman hakkinda açiklamalar yapilir. Esersin asil bölümünde ruhtan, nefisten, öfke ve sabirdan, insanin çesitli huylarindan söz edilir. Ögretici ve ögüt verici bir yapittir
YUNUS EMRE ŞİİRLERİ
BANA SENİ GEREK SENİ Aşkın aldı benden beni, Bana seni gerek seni; Ben yanarım dünü, günü, Bana seni gerek seni,.. Aşkın, âşıklar öldürür. Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni. Sofilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leylâ gerek Bana seni, gerek seni. Yunus durur benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni... Yunus Emre
GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ Ben yürürüm yane yane aşk boyadı beni kana Ne akilem ne divane gel gör beni aşk neyledi Gah eserim yeller gibi gah tozarım yollar gibi Gah akarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi Akar sulayın çağlarım dertli ciğerim dağlarım Şeyhim aniben ağlarım gel gör beni aşk neyledi Ya elim al kaldır beni ya vaslına erdir beni Çok ağladım güldür beni gel gör beni aşk neyledi Ben yürürüm ilden ile şeyh anarım dilden dile Gurbette halim kim bile gel gör beni aşk neyledi Mecnun oluban yürürüm ol yari düşte görürüm Uyanıp melûl olurum gel gör beni aşk neyledi Miskin Yunus biçareyim baştan ayağa yareyim Dost elinden avareyim gel gör beni aşk neyledi.
Arayı Arayı Bulsam İzini Arayı arayı bulsam izini İzinin tozuna sürsem yüzümü Hak nasip eylese görsem yüzünü Ey sevdiğim (ya Muhammet) canım arzular seni Ali ile Hasan, Hüseyin anda Sevdası gönüllerde muhabbet canda Yarın mahşer gününde hak divanında Ya Muhammet canım arzular seni Yunus meth eyledi seni dillerde Dillerde dillerde hem gönüllerde Arayı arayı gurbet ellerde Ey sevdiğim canım arzular seni
YUNUS EMRE SÖZLERİ
Türlü türlü cefanın Adını aşk koymuşlar Türlü türlü cefanın Adını aşk koymuşlar. * * * Aşk aşıkı şir eder, Aslanı zencir eder, Katı taşı mum eder.Kaynakwh webhatti.com: üöüö * * * Dervişlik baştadır, tacda değildir, Kızdırmak addadır, saçta değildir. * * * Dağlar nice yüksek ise,yol onun üstünden geçer.
Dünyada dertsiz baş olmaz. Derd'olanın ahı dinmez Dünyada dertsiz baş olmaz. Derd'olanın ahı dinmez. * * * Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri isen. * * * Bu dünyaya gelen gider. Yürü fani dünya, sana gelende gülmüş var mıdır? * * * Eğer bir müminin kalbin kırarsan Hak'ka eylediğin secde değildir. * * * Aklı olan korkmak gerek Nefs elinden, hırs elinden. Nefstir seni yolda koyan, Yolda kalır nefse uyan.
Yapan LÜTFİYE ÇELİK 10A