KÜLTÜR VE TOPLUM Sosyolojik açıdan kültür kavramı, geleneklerden devralınmaz, öğrenilen bir şeydir. Toplumsal etkileşimler sonucunda oluşan maddi /manevi değer ve normlar toplamına kültür denilir. Kültürün içeriğini oluşturan inanç, düşünce ve değerlere manevi ögeler denir. Manevi içeriği temsil eden, aktaran nesne, simge ya da teknoloji ise kültürün maddi boyutunu oluşturur.
Kültürel çeşitlilik sadece inanç düzeyinde ortaya çıkmaz, insan davranış ve pratiklerinde de kendisini gösterir. Altkültürler, modern dünyadaki kültürel çeşitliliği ulus ölçeğinden kent ölçeğine taşır.
Irkmerkezcilik, bir kültürün maddi ve manevi bakımdan diğerlerinden üstün tutulması, kültürler arasında hiyerarşik bir sıralama yapılmasıdır. Sosyoloji, ırkmerkezciliği reddeder; Kültürlerin birbirlerine indirgenemeyeceği anlamında kültürel göreceliği savunur.
Kültür, sanat, kitle kültürü, popüler kültür, dijital iletişim Daha önce kültürün gündelik yaşama dair pratik yönlerinden ve antropolojik özelliklerinden söz edilmişti. Törenler, ritüel ve ayinler, bayramlar, kültürün geleneksel yönlerini ananevi yanını vurgular. Tıpkı kavramın köklendiği zirai ürünlerde olduğu gibi, geleneksel zaman kavrayışında olduğu gibi kültür geleneksel bakımdan tekrara ve döngülere dayanır.
Oysa günümüz dünyasında geleneksel kültür ya çevre ülkelerin ve/veya kapitalist üretim ilişkilerinin dışında kalan kesimlerde doğrudan etkilidir. Kültür kentleşme olgusuna ve modernleşme dinamiklerine bağlı bir biçimde artık yeni bir anlam kazanmıştır.
Sanayi toplumlarında kültürel biçim ve yapılar iki ana damardan beslenir. Sanatsal ürünler, burjuva (kentli, kentsoylu) bireyinin gelişimine bağlı olarak, kültürün yaratıcı, kişiye özgü yanını vurgular. Eski Yunanlılar görme ve algılama biçimine Aisthesis diyorlardı. Günümüzdeki anlamıyla estetik, kendi has görme, yazma, çekim yapma biçimi olup
Yaratıcı bir faaliyeti anlatır Yaratıcı bir faaliyeti anlatır. Bir şeyi, bir olayı, bir nesneyi herkesin gördüğünden farklı bir biçimde anlatma, çizme ve çekme sanatın bireysel bir edim olduğunu vurgular. Bu haliyle sanat geleneksel kültürün döngüsellik ve tekrar unsurlarına karşı yaratıcılığın kendilindenliğini ve biricikliğini, otantikliğini koymuştur.
Sanatın bireyselliği düşüncesi sanatçı figürünü, değişik, egzotik, herkesten farklı, toplumsal ilişkilerin ve gündelik hayatın dışında romantik bir sanatçı imgesini ortaya çıkardı. 20. Yüzyılın Avantgarde denilen sanat akımları böyle bir kavrayışın yanılsama olduğunu, her türlü sanatın gündelik hayatı dönüştürmeyi amaçladığını ortaya koydular.
DADA, Gerçeküstücülük, Konstrüktivizm, Sosyalist Gerçekçilik akımları sanatın halesini sanatçının görme yeteneği anlamındaki bireysellikten alıp kolektif bir anlama, görme ve alımlama pratiğini, kısaca okuyucu, izleyici ve kullanıcıyı (mimari, endüstriyel tasarım ürünleri vb.) ön plana çıkardılar.
Okuyucu izleyici merkezli sanat anlayışı zamanın yeni teknolojik gelişmelerini sanat etkinliklerine uyguladı. Bunda da olağanüstü bir başarı, görme biçimlerinde büyük değişiklikler yarattı. Reprodüksüyon, filmde ve fotoğrafta montaj, mimari ve heykelde maket biçiminde rekonstrüksiyon geleneksel görme biçimlerini altüst etti.
Sanat ve sanatçı imgesi, profili teknolojik değişikliklerden derinden etkilendi. İzleyici merkezli kültür başlangıçtaki amacından uzaklaştı, radikal düşünce ve hareketlerden piyasa ilişkilerine dönüştü. Bu dönüşümde günlük gazetede tefrika roman denenen olgunun sırayla fotoroman, komedi ve dram filmleri ve sonunda televizyon dizilerine dönüşmesinin büyük bir payı var.
Aynı anda endüstriyel tasarım ürünleri ve mimari de, konut yapımında ve ev içi dekorasyonda piyasa tarafından keşfedildi. Kısaca sanatsal edim teknoloji yardımıyla hayatı dönüştürmeyi denedi ama sonuçta piyasa tarafından dönüştürüldü. Teknolojik gelişmeler, müzik gibi, sergiler vb. çok dar bir kesime hitap eden sanat anlayışını, plak, CD, reprodüksiyon, film, DVD vb. olanaklarla herkese açtı.
Bu anlamda sanatı demokratikleştirdi. Öte yandan sanatsal yaratıcılık, piyasa kurallarına ve kâr eksenine bağlandı. Bu anlamda kârlı olanı sürdürmeye yönelik tekrar unsuru kültüre geri döndü. İzleyici odaklı kültürün en önemli sonuçlarından bir tanesi, sanatın insanları mevcut konumlarından alıp «başka türlü bir hayata» sürüklemesiyken, sanatı kitlesel bir sanayi ürününe çevirmesidir.
Kitle kültüründe piyasa amaçlım üretim esastır Kitle kültüründe piyasa amaçlım üretim esastır. O nedenle bir şekilde başarılı olmuş tarz, ürün ve sanatçıların taklidi ve yeniden üretimi kültürün merkezinde yer alır. Her kültürel üretim aslında varolan kârlı ürünlerin yeniden üretimidir. O nedenle piyasa süreçleri tarafından denetlenen kültür piyasasında bireysel sanatçıdan ziyade anonim bir
senarist-tasarımcı, hatta bazen kolektif yazarlar ordusu bulunur. Küreselleşme olgusu kendisini en çok küresel ürünlerde gösterir. Burada kültürün toplumlara özgü özellikleri yerine standart kalıpları daha yetkin bir biçimde işlenir. Yeni bir hayat tarzı, moda ve «trendy» şeyler, kültür üreticileri ile hayatın yeniden üretimi ve denetimini buluşturur.
Biyopolitika da denilen yaşam üzerinde denetim kurmada artık estetik cerrahlar, diyetisyenler de bir nevi sanatçı muamelesi görür. Onlar artık «beden» sanatının ve hayatta kalma stratejilerinin büyük mimarıdır. Küresel kitle kültürü mal ve kâr dünyasının kültür alanındaki kalıplarını, standartlarını koyar. Meta (mal) dünyasındaki tekrar ilişkisini hayatın üretimi ve denetiminin
Merkezi haline getirir. Hız-hareket- «gusto sahibi, belirli bir life-style’a uygun «uysal ve dinamik bedenler yaratma küresel kültürün standartlarıdır. Sanat ve sanatçı, piyasa ilişkileri tarafından kuşatılmış haliyle, bazen isteyerek, bazen istem dışı bir biçimde, mevcut kuralları ihmal etmeden kendi sesinin ve serüveninin peşinden gitmeye çalışmaktadır.
. Günümüz toplumlarında kâr ve hareket, hız ve dinamizm tarafından kuşatılan kitle kültürü ve yarattığı sanat dışında acaba başka bir kültürden söz etmek mümkün mü? Bu sorunun kolay bir cevabı yok. Ancak sanat ve kitlesel kültürün bütünüyle dışında kalamasa da, tarihsel eğilim ve alışkanlıkların yarattığı bazı popüler kültürel pratiklerden, etkinliklerden bahsedilebilir.
Popüler kavramı Latince Populus (halk)’dan türetilmiş olup halka ait anlamına gelir. Günümüzde halka ait olan şeylerin kitle kültürüyle karışmasının bir sonucu olarak kavramın revaçta, gözde, moda, beğenilen, takip edilen vb. yan anlamları oluşmuştur. Halka ait anlamında popüler kültür, 19.Yüzyılda kentlere göç eden işçi sınıfı ve diğer yoksul sınıfların eğlence ve
Boş zaman geçirme pratiklerinden doğmuştur Boş zaman geçirme pratiklerinden doğmuştur. Publar, iş çıkışı mahalle halkının buluştuğu mekânlar, futbol haftasonu, yegâne tatil gününde öğleden sonra birlikte geçirilen bir eğlence biçimi bunların en önemlilerindendir. Türkiye’de çay bahçesine gitme, yazlık sinemada film izleme, piknik yapma vb. popüler kültür örneği sayılabilir.
Ancak popüler kültür etkinlikleri, kitle kültürü ve piyasa ekonomisiyle bütünleştikleri oranda giderek kitle kültürünün bir parçası haline gelir.
Dijital Çağda kültür Neoliberal toplumlarda kültür, ekonomi ve teknoloji iç içe geçmiştir. Ürünlerin bilgisayarda simülatif tasarımları maliyetleri düşürdüğü kadar, piyasaya sunulacak standartları masa başında oluşturmaya yönelik sanal bir kültürü de mümkün hale getirdi.
Otoket programlar sayesinde mimari tasarımlar, uygulamalı ses ve alet simülasyonları tek kişilik gruplar, beste ve senfoniler, şarkı, fotoğraf ve filmler ortaya çıkardı. Sanatsal faaliyet neredeyse sıfır maliyetli tek kişilik bir kolektif etkinliği mümkün hale getirdi. Günümüz kapitalizminin simülatif kurgusu ağır basan bir bilişsel yapısı, yani bilgi, beceri ve teknoloji yoğun bir karakteri var.
Geleneksel fabrika emeği yerine hizmet sektörü ağırlıklı söz konusu bilişsel emek kültürü ve sanatı yeni bir boyuta, komple sanatçıya çevirme ihtimalini taşıyor. Blog yazarlığı, sosyal medya kullanımı ve sürekli teknik anlamda ağlara bağlanma alışkanlığı, teknoloji yardımıyla hakikatin resmedilmesi ve kurgulanmasıyla birlikte sanatın önünde yeni alanlar açıyor, piyasa
Kültürü anlamındaki kitle kültürünün kalıplarını altüst ediyor. Bu sayede zaman ve mekân baskısından kurtulmuş, evrensel bir kültürün ortaya çıkma ihtimali belirmiş durumda. Ancak öte yandan da piyasa, yazılım, donanım başta olmak üzere her türlü akışı düzenlemede ve denetlemede inanılmaz bir üstünlük sağlamış durumda.
Yeni teknolojilerin gelenekle moderni buluşturan yeni bir kamusal bilince ve kültüre mi evrileceği, yoksa tahakküm ve kitle kültürünün yeni standartlarını mı kuracağı sorusunu şimdiden cevaplamak zor.