Dünya’nın çevresinde, değişik yörüngelerde dönen ve artık herhangi bir işlevi olmayan, insan yapımı cisimlerin tümü, uzay kirliliği olarak adlandırılır. Bunların arasında ömrünü tüketmiş uyduların yanı sıra roketlerin uzaya bırakılan üst aşamaları ve yörüngede oluşan patlamaların artıkları vardır. Uzay kirliliğinin şimdilik insanların günlük yaşamlarına doğrudan bir etkisi yoktur. Bu nedenle de genellikle göz ardı edilen ya da unutulan bir sorun olmuştur. Hatta insanların büyük bir bölümü böyle bir sorunun varlığından bile habersizdir.
Ancak eğer önlem alınmazsa, uzay kirliliği önümüzdeki yıl içinde uzay araştırmaları açısından çok ciddi bir sorun olacaktır. Denebilir ki uzay kirliliği sorunu, insan yapımı ilk uydu Sputnik I’in, 4 Ekim 1957’de fırlatılmasıyla ortaya çıkmıştır. Sputnik I yörüngede üç ay kalmıştır, ama çalışma süresi daha kısadır; yalnızca üç hafta. Bu yüzden de uzay çağını açan Sputnik I, gerçekte uzay kirliliğine güzel ve somut bir örnektir. Ömrü tükenen uydu Dünya’nın çevresinde, yüksek bir hızla boş yere iki aydan fazla dönüp durmuştur. Sonra da Dünya’ya düşmüştür.
Dürbünler Teleskoplar Mercekli Teleskoplar Aynalı Teleskoplar Mercekli-Aynalı teleskopla
Teleskopların alternatif sayısı o kadar fazladır ki, en amatör gözlemciden en profesyonel gözlemciye kadar herkes kullanmaktadır. En derin uzay keşifleri yapabilen teleskopların yanı sıra sadece ufak gök cisimlerini gözlemleyebileceğiniz teleskoplar da vardır. Teleskoplar kendi içerisinde 3 farklı çeşide ayrılmaktadır.
Genellikle gök ve uzay ile ilgili araştırma yapan tesislerde bulunan devasa teleskoplara verilen isimdir. Uç kısmında en az iki metre olmak kaydıyla bir mercek bulunur. Bu mercek teleskopun göz kısmına gelecek şekilde küçülür. Böylelikle bakıldığı alan üzerinde çok fazla yakınlaşma sağlayabilir. Pek çok uzay ile ilgili keşfin yapılmasında yardımcı olmuştur. Eski yıllarda çok daha fazla kullanılmasına karşın günümüzde kullanımı yerini alan teknolojik teleskoplar nedeniyle azalmıştır.
Mercekli teleskoplara göre şişkin bir yapıdaki bu teleskoplar Isaac Newton tarafında 1668 yılında icat edildi. Klasik ayna mantığıyla çalışan bu teleskoplarda; nesneden yansıyan ışık teleskobun şişkin yapısını oluşturan tüpe giriyor ancak mercekli teleskoplarda oldu gibi ışık merceğe gelmek yerine teleskoptaki parabolik yapılı aynaya yansıyor. Bu ışık ise tekrardan 45°’lik bir eğimi bulunan aynaya çarpıyor ve bizim görüntüleri gördüğümüz göz merceğine geliyor.
Bu tür teleskoplarda hem ayna hem de mercek kullanılmaktadır. Yani aynalı teleskopların da mercekli teleskopların da avantajlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla her tür gözleme uygun teleskop üretmek kolay hal almaktadır. Tüm teleskop türleri arasında en avantajlı ve en iyi olanıdır. Diğer türlerin avantajlarını alıp dezavantajlarını kenara koymaktadır.