Göç ve Sağlık Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ Hacettepe Ünv. Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Hacettepe Ünv. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM)
Uluslararası Göç Tüm dünyada insanlar, bugüne kadar hiç olmadığı kadar çok yer değiştirmektedir (Lassetter, 2009). Uluslararası göç, küreselleşen dünyanın giderek daha önemli bir parçası haline gelmektedir.
Doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşayan insanların sayısı son 50 yılda 2 katına çıkmıştır. 2010 yılı verilerine göre dünyada 214 milyon insan, doğduğu ülkeden başka bir ülkede yaşamakta (5.ülke) ve bu insanların %50’sini kadınlar oluşturmaktadır (IOM, 2010). Göçün feminizasyonu: BM Nüfus Fonu’nun (2006) verilerine göre Afrika ve Asya kıtaları hariç, dünyanın diğer bölgelerindeki kadın göçmenlerin sayısı erkeklerden fazladır (UN, 2007).
Yer değiştirmenin boyutu, sağlığı farklı biçimlerde etkilemektedir… Ülkeler arası yer değiştirenler arasında; gönüllü göçmenlerin yanı sıra göçe zorlananlar bulunmaktadır.
Göç tanımı Yer değişikliği ve kalış süresi İdari (il, ilçe, köy, gibi) bir sınırın geçilmesi: İÇ GÖÇ Bir ulusal sınırın geçmesi: uluslararası/ ulus ötesi göç – DIŞ GÖÇ Legal – illegal (kaçak) göç Düzensiz (irregular) göç
Gönüllü Göç (Voluntary migration) Daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak ve uzun bir süre ya da sürekli yaşamak maksadıyla coğrafi ya da siyasi sınırları gönüllü olarak geçmek Çoğunlukla; İş imkanları, Aile ile birleşme ya da Evlilik nedeniyle göç
Zorunlu Göç (Involuntary/ forced migration) Bireylerin isteği dışında, savaş, şiddet, zorlama, politik ve çevresel koşullar vb. nedeniyle gerçekleşen göçler (IOM, 2005). Zorunlu göç kapsamında ele alınan gruplar: Sığınmacılar, Mülteciler İnsan ticareti mağdurları
Mülteciler (Refugees) Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’ne göre; “Irkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişiler”
Sığınmacılar (Asylum seekers) Henüz mülteci statüsü almaya yönelik başvuru yapmamış ya da başvurusu henüz karara bağlanmamış kişiler (UNHCR, 2001)
İnsan Ticareti Mağdurları (Victims of human trafficking) “Kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, gücü kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması” * Ülkeler arası ya da ülke içinde
İnsan Ticareti Mağdurları İstismar terimi; Seks işçiliğine zorlama veya cinsel istismarın başka biçimlerini, Zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, Esareti veya esaret benzeri uygulamaları, Kulluğu veya Organların alınmasını içermektedir. *Sınır ötesi Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi/Palermo Protokolü
Ülkesinde yerinden edilmiş kişiler (Internally displaced persons) Günümüzde sıkça kullanılan bir diğer kavram Bu kişiler mültecilerle aynı nedenlerle evlerini terk etmek zorunda bırakılmış olabilirler, fakat uluslararası bir sınırdan geçmemişlerdir. Dünya üzerinde ülkesinde yerinden edilmiş kimselerin sayısı, mültecilerden daha fazladır (UNHCR, 2009). *TR Raporu, HÜ Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2006
Uluslararası Göç Gönüllü Göç Zorunlu Göç Gönüllü göçmenler İnsan ticareti mağdurları Sığınmacılar Mülteciler
Gönüllü Göç Potansiyel göçmenler, yaşadıkları yerin “itici faktörleri” ile göç etmeyi düşündükleri yerin “çekici faktörlerini” değerlendirmekte ve göç etmeye gönüllü olarak karar vermektedirler. Ancak fiziksel yer değiştirmenin ardından; Aile rolleri, İş, Sosyoekonomik durum, Kültürel ve sosyal ağlarda değişiklikler gibi önemli değişimler yaşamaktadırlar (Lassetter,2009).
Gönüllü göçmenlerin çoğu sınırlı sayıda ülkede kümelenmektedir. Her 4 gönüllü göçmenden biri Kuzey Amerika’da, her 3 gönüllü göçmenden biri ise Avrupa’da yaşamaktadır.
Türkiye ve Dış Göç Yabancı ülkelerde yaşayan T.C. vatandaşı sayısı: 5 milyon AB ülkeleri: 4 milyon, Kuzey Amerika: 300.000 Orta Doğu: 200.000, Avustralya: 150.000 *T.C. Dış İşleri Bakanlığı, 2011
Gönüllü Göçmen Kadınların Sağlığı Göçmen sağlığının belirleyicileri; Cinsiyet, Ekonomik durum, Çalışma koşulları, Sosyokültürel ve etnik özellikler, Göç edilen ülkenin dilini bilme, Sağlık ve ulaşım hizmetlerine erişim ile yakından ilişkilidir (UN, 2006).
Cinsiyet Kadınlar hem göçmen, hem de kadın olarak çifte yük taşımaktadır (UNFPA,2006). Savunmasızlığın temel nedeni toplumsal cinsiyetin; eğitim, bilgiye erişim, sağlık düzeyi, aile sorumlulukları ve şiddet/ayrımcılık deneyimleri gibi yaşamın pek çok boyutunu olumsuz etkilemesidir (WHO, 2003).
Ekonomik Durum Göçmenlerin çoğu göç ettikleri ülke vatandaşlarına göre ekonomik açıdan dezavantajlı konumdadır (Sachs,2003). Çoğu ulusal sağlık sistemi, geçici göçmenler ya da vatandaş olmayanlar için yalnızca acil sağlık hizmetlerini karşılamaktadır. Yasal statüde çalışmayan göçmenler, sağlık çalışanları tarafından yetkililere bildirilme korkusu ile hizmetleri kullanmaktan kaçınmaktadır (WHO,2003).
Diğer taraftan, bazı göçmenler için başka bir ülkeye göç etmek, sağlık eğitimi ve hizmetlerine daha fazla erişim sağlamaktadır. Bazı çalışmalara göre, kendi ülkesinde sağlık eğitiminden yoksun olup, göç ettiği ülkede sağlık eğitimi olanaklarından yararlanan göçmen kadınların çocuklarında görülen hastalık ve ölüm hızları, kaynak ülke ile karşılaştırıldığında daha düşüktür (UNFPA,2006).
Çalışma Koşulları Göçmen kadınların çalıştıkları işler, erkeklere kıyasla genellikle daha geleneksel (hizmet sektörü vb), daha düşük maaşlı ve geçici işler olmaktadır.
Özellikle yasal olarak çalışmadıklarında, Göçmen kadınlar; Düşük kaliteli, Hastalık ve yaralanma risklerinin yüksek olduğu, Ruhsal, fiziksel ve cinsel istismara açık işlerde yoğunlaşmaktadır. Özellikle yasal olarak çalışmadıklarında, Uzun çalışma saatleri, Düşük maaş, Sağlık sigortasından yoksun çalışma riskleri artmaktadır (UNFPA, 2006).
Öte yandan çalışma hayatının kimi kadınlar açısından olumlu etkileri olabilmektedir. Bazı kaynaklara göre kendi ülkesinde çalışmayan, ancak göç ettiği ülkede çalışmaya başlayan kadınların ev içindeki statüsünün değişimi, kendisine ve çocuklarına daha iyi sağlık olanakları sağlayabilmektedir. Diğer taraftan statü değişikliği, kimi zaman toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti tetiklemektedir.
Evlilik Kadın göçünde önemlidir. Günümüzde evlilik göçleri; İnternet üzerinden “sipariş” edilen evlilikler, Ayarlanmış ve zorla evlilikler olmak üzere yeni bir boyut kazanmıştır.
Bazı hükümetler bu konuda önlemler almaktadır. İngiltere, 2004 yılında bu tür evlilik kurbanı kadınları desteklemek üzere “Zorla Evlilik Birimi”ni kurmuştur. Avustralya’da genç kızları kendi isteği dışında yurtdışında evlenmeye göndermenin cezası 25 yıl hapis olarak belirlenmiştir (UN, 2006). Danimarka’da evliliğe zorlanan kız çocukları ve kadınlar için kriz merkezleri oluşturulmuştur (IOM, 2005).
Sağlık Hizmetlerine Erişim Kaynaklara göre bazı olumlu deneyimler dışında göçmenlerin çoğu sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaşamaktadır (UN, 2006). Sağlık çalışanları ile yaşanan dil ve iletişim sorunları Bazı hastalıklar ile ilgili kültürel damgalanma, hizmetlere erişimi olumsuz etkilemektedir .
Göç olgusu kadın ve çocuklara ek riskler yüklemektedir. Cinsel taciz, tecavüz İnsan ticareti Toplumsal cinsiyet temelli şiddet CYBE–HIV/AIDS olgularında artış …………..
Göçmen kadınların ruh sağlığını olumsuz etkileyen bir diğer faktör, toplumsal cinsiyete dayalı şiddettir. Irkçı tutumlara ek olarak kadın ve yabancı olmak, göçmen kadınları evde, sokakta ve işyerlerinde fiziksel istismar ve şiddet açısından daha savunmasız hale getirmektedir. ABD’de yürütülen bir çalışma (2006), Latin Amerikalı göçmen kadınların %31’inin, göç ettikten sonra eşleri tarafından daha fazla fiziksel şiddete maruz kaldıklarını göstermiştir (Hass, 2006).
Şiddet mağduru göçmen kadınlar; Almanya’da yapılan bir çalışmada (2004), Türkiye’den göç eden evli kadınların %49’unun fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığı bulunmuştur (Study of Violence against Women in Germany, 2004). Şiddet mağduru göçmen kadınlar; Yasal haklarını ve başvurabilecekleri kurumları bilmemeleri, Dil sorunları, Kültürel ya da sosyal izolasyon ve Ülkeden ihraç edilme korkusu nedeniyle polise ya da diğer destek hizmetlere başvurmamaktadır.
ABD’de şiddet gören göçmen kadınların eşlerinden bağımsız olarak yasal statülerini korumalarını sağlayan mevzuat değişikliği yapılmıştır (Violence Against Women Act, 2000). İsveç’te vatandaş olan eşi tarafından şiddete maruz kalan göçmen kadınlara sürekli oturma izni verilmektedir. Avrupa Parlamentosu, 2003 yılında tüm üye ülkelerin göç ile ilgili mevzuatlarını “namus suçları”na maruz kalan göçmen kadınlara oturma izni verecek şekilde değiştirmeleri yönünde karar yayımlamıştır (Council of Europe, 2003).
Üreme Sağlığı / Cinsel Sağlık Çalışmalara göre göçmen kadınlarda ÜS/CS sorunları önemli yer tutmaktadır. Göçmen kadınların kontraseptiflere erişim ve kullanma düzeyi genellikle daha düşük, planlanmamış gebelikler daha sıktır (Mora, 2003). Pek çok çalışmaya göre, göçmen kadınlarda doğum öncesi bakım alma düzeyi düşük, ölü doğum ve bebek ölüm hızları daha yüksektir (Bollini, 2000).
İngiltere: Gebelikte ciddi morbiditenin en önemli belirleyicileri sosyal dışlanma ve beyaz ırk dışında bir ırka mensup olmak (Waterstone, 2001). İspanya: Prematür ve düşük doğum ağırlıklı bebekler, doğum komplikasyonları ve isteyerek düşük talepleri Afrikalı ve Orta/Güney Amerikalı kadınlarda sık (Carballo, 2001). Norveç ve İtalya: Göçmen kadınlarda isteyerek düşük hızı daha yüksek (Eksild,2002; Medda, 2002). Almanya: Türk göçmenlerde anne ölüm hızı ile perinatal ve neonatal ölüm hızları daha yüksek (Carballo, 2001).
Göçün ÜS/CS düzeyine olumlu etkilerine dair araştırma bulguları da mevcuttur. Bazı çalışmalara göre göçmen kadınların bazı ÜS davranışları, doğdukları ülkelerdeki kadınlara göre daha yüksektir. Belçika’da 25-29 yaş grubu evli kadınlarda yapılan çalışmada, Türkiye ve Fas’tan göç eden kadınların modern AP yöntemlerini kullanma düzeyleri (%79 ve 71), kaynak ülkelere (%44 ve 35) göre daha yüksek bulunmuştur (UN, 2006).
Gönüllü Göçmen Kadınların Sağlığını Etkileyen Faktörler Sosyal belirleyiciler (ekonomik durum, öğrenim düzeyi, çalışma durumu...) Kültür, gelenek ve görenekler Göç edilen ülkede yaşama süresi ve kültürel etkileşim Yaşam koşulları (iklim, sanitasyon, barınma koşulları, çalışma koşulları, beslenme) Sağlık hizmetleri, sosyal hizmetlere erişim Kaynak ülkede alınan sağlık hizmetleri Olumlu ve olumsuz sağlık davranışları Sosyal destek ağları Irkçılığa maruz kalmak Kültürel engeller ve yabancı dil engeli Sağlık çalışanlarının kültürel sağlık uygulamaları ile ilgili farkındalık düzeyi
Sığınmacı ve Mülteci Kadınların Sağlığı Yasal göçmenlere göre daha az sayıda zorunlu göçmen bulunmakla birlikte bu gruplar, sağlık ve sağlık hizmetleri açısından en savunmasız gruplardan biridir. Dünyada sığınmacı ve mülteci sayısı 34 milyonu aşmıştır ve yaklaşık yarısını kadınlar oluşturmaktadır (UNHCR, 2010). Gönüllü göçmenler gelişmiş ülkelere göç ederken, mültecilerin %90’ı gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır (UNFPA, 2006).
Travmatik yolculuk deneyimleri Sığınma sistemine erişiminde sorunlar Yasal statü kazanmak için uzun bekleme süreleri Sosyal destek ağlarından yoksun olma Kültürel sorunlar Dil sorunu Çalışma hakkı, barınma, beslenme, eğitim, sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişim ve ilaç temininde sorunlar…
Kadın sığınmacı ve mülteciler bu sorunları daha fazla yaşamaktadır. Ayrıca kaçış öncesi, sırası ve sonrasında fiziksel, cinsel saldırı ve istismara uğramak ve insan ticareti mağduru olmak açısından risk altındadırlar (IOM, 2005).
Orta Amerika’dan Meksika’ya göç eden gruplarda, ülke sınırlarından geçişi garantiye almak için erkek mültecilerin kadınları sınır görevlileri ile cinsel ilişkiye zorladığı belirlenmiştir (Caballero, 2002). Sınır Tanımayan Doktorlar’ın bir raporunda (2005), Fas’tan İspanya’ya göç eden Afrikalı kadınlar ve çocukların, güvenlik güçleri ve erkek mülteciler tarafından cinsel istismara uğradığı belirtilmektedir. İstismara uğrayan sığınmacı ve mülteci kadınların çoğu yasal haklarını bilmemekte ya da sınırdışı edilme korkusuyla destek verebilecek kurumlara başvurmamaktadır.
Sığınmacı ve Mülteci Kadınların Sağlık Sorunları Beslenme bozuklukları Anemi Sıtma Solunum yolu enfeksiyonları HIV/AIDS dahil, CYBE Fiziksel ve cinsel şiddet İstenmeyen gebelikler, riskli gebelikler Düşükler, doğum komplikasyonları Kr. hastalıkların komplikasyonları Depresyon, kaygı bozuklukları Uyku bozuklukları ve post-travmatik stres bozukluğu…
Hizmetlere Erişimde Yaşanan Başlıca Sorunlar Sağlık çalışanlarının bu grupların gereksinimleri konusunda farkındalığının ve deneyiminin az olması Dil engeli Kültürel engeller Sağlık hizmeti ile ilgili farkındalığın düşük olması Hizmetlerin ücretli olması Kimliğini ispatlayamamak İdari ve yasal engeller
Türkiye’de Sığınmacı ve Mülteciler ile İlgili Durum Türkiye, sığınmacı ve mülteciler açısından hem hedef ülke, hem de geçiş ülkesidir. UNHCR Türkiye Ofisi’nin (2014) verilerine göre mülteci ve sığınmacı sayısı 40,058 kişidir. Çoğu Irak (16 808), Afganistan (9514), İran (7909) ve Afrika’dan (5827) gelmekte ve bunların yarısına yakınını kadınlar oluşturmaktadır.
Savaş mağduru kadınlar Suriyelilere geçici koruma verilmiş durumda 1.5 milyon civarında (toplam 3 milyon) (2014) “Misafir” ???
Savaş mağduru kadınlar Suriyeli kadınların yanısıra, IŞİD zulmünden kaçan yaklaşık 28.000 civarında Ezidi kadın ve çocuk Barınak Açlık Susuzluk Cinsel taciz, İstismar, Tecavüz Zorla evlilikler, kumalık Şiddet İnsan ticareti ……
Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin Raporu’na göre; Türkiye’deki sığınmacı ve mülteciler Ekonomik koşullar, Barınma koşulları, Hukuk, Sağlık, Eğitim, İstihdam, Üçüncü ülkeye yerleştirilme gibi pek çok alanda sorunlar yaşamaktadır.
Genel Sağlık Sigortası ile ilgili yasa sonrasında sığınmacı ve mültecilere yönelik sağlık hizmetlerinde karmaşa yaşanmaktadır. Mülteci ve sığınmacıların genel sigortalı olduğu ifade edilse de pratikte sadece mülteci olarak kabul edilen (Avrupa’dan gelen) kişiler bu hükümden yararlanabilmektedir. Türkiye’nin “sığınma başvurusu sahibi” olarak nitelendirdiği mülteci ve sığınmacıların sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi, ikamet harcını ödemelerine bağlıdır (Mültecilerle Dayanışma Derneği,2010).
Kayıt sisteminde Gözetim altına alınma nedenleri, süreleri ve hakların bildirilmesinde, Yaşam koşullarında; Bulundukları yerin büyüklüğü Temiz su ve yeterli yiyeceğe erişim Kadın ve erkeklerin aynı alanlarda tutulması Temiz hava ve havalandırma temini Genel hijyen koşulları Sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sorunlar yaşamaktadır.
İnsan Ticareti Mağduru Kadınların Sağlığı Küreselleşme ile birlikte eğlence ve fuhuş endüstrileri büyümekte ve bu endüstriler kadınlar için ek göç yolları getirmektedir (UNFPA, 2006). 2004 yılında İngiltere’de yabancı kadınlara verilen çalışma izinlerinde ikinci en büyük kategoriyi eğlence ve tatil sektörü oluşturmuştur. Aynı yıl Japonya, çoğu Filipinler’den olmak üzere 65.000 kadına eğlence sektöründe çalışmak için vize vermiştir.
Kaçırılan ya da alıkonulan kadınlar söz konusu olduğunda, eğlence (şarkıcı, dansçı vb.) sektörü ve seks işçiliği arasındaki sınır bulanıklaşmaktadır (Council of Europe, 2005). Bu endüstrilerin yeterince denetlenemeyen, gizli yapıları nedeniyle seks işçiliğine zorlanan kadınların sayısı ile ilgili tahminler gerçek sayıların altındadır. AB ülkelerinde yasadışı fuhuş endüstrisinde çalışan kadınların sayısının 200-500.000 arasında olduğu ve çoğunun insan ticareti kurbanı olduğu tahmin edilmektedir. ILO, dünyada 2,5 milyon insan ticareti mağduru olduğunu hesaplanmaktadır (ILO, 2005).
Modern Kölelik… Mağdurlar yoksulluk ve işsizlik nedeniyle bebek bakıcılığı, modellik, garsonluk vb. iş ilanlarına başvurmakta ve gittikleri ülkelerde başka işler yapmaya zorlanmaktadır. Kadınların çoğu seks işçiliğine, ticari evliliklere ya da ev işleri, tarım işleri vb. “kadın” işlerinde çalışmaya zorlanmaktadır. Mağdurlar, duruma “uyum sağlamaları” için kendilerini alıkoyan kişiler tarafından tecavüze uğramakta, izole edilmekte ya da madde kullanımına alıştırılmaktadır (Nicolic-Ristanovic, 2004).
Başlıca Sağlık Sorunları Post-travmatik stres bozukluğu Depresyon Madde kullanımı Cinsel istismar Şiddet HIV/AIDS ve diğer CYBE’ler İstenmeyen gebelikler Damgalanma
Türkiye’de İnsan Ticareti ile İlgili Durum IOM (2005) verilerine göre Türkiye, kadın ticareti açısından hem transit, hem de hedef ülke konumundadır. 2005 yılında mağdurların %60’ı Moldova ve Ukrayna’dan getirilmiştir ve yarıdan fazlası 18-24 yaşları arasındadır. 2006 yılında 246, 2007 yılında 148 mağdur tespit edilmiştir.
Uluslararası Göç Örgütü’nün Avrupa’da insan ticareti mağduru kadınlar ile ilgili raporuna göre (2006) mağdur kadınların; %92’si seks işçiliğine zorlanmış, %76’sı fiziksel saldırıya uğramış, %90’ı cinsel şiddet yaşamış, %44’ü CYBE teşhisi almış, %17’si isteyerek düşük yapmış, %95’i depresyon belirtileri, %56’sı post-travmatik stres bozukluğu belirtileri göstermiştir. Kadınların çoğu, bu sağlık sorunlarına rağmen sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadır (Pace, 2010).
“Alo 157” yardım hattının kurulması, devlet kuruluşları ve STK’lar tarafından düzenlenen bilgilendirme kampanyaları ile tespitte ivme kazanılmıştır. Mağdurlar için STK’lara ait sığınma evleri ve devlet hastanelerinde ücretsiz sağlık hizmetlerinin sağlanması önemli uygulamalardır.
İnsan Ticaretinde Müdahaleler Önlemeye yönelik; Kız çocukları ve kadınlara eğitim ve iş olanaklarının sağlanması, Gelir eşitsizliğinin önlenmesi, Yasal önlemler, Mağdur olmayı önlemeye yönelik eğitimler Mağdurlara yönelik; Telefon hatları, Kriz merkezleri, Sığınma evleri, Geçici ikamet izni, Maddi destek, Hukuki destek, Psikolojik destek, HIV testi vb. dahil sağlık hizmetleri, Güvenli geri dönüşün sağlanması.
Türkiye'nin Konu ile İlgili Taraf Olduğu Bazı Uluslararası Anlaşmalar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948); Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966); Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966); Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (1979); Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989); İşkenceye ve diğer Zalimane, İnsanlık dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya karşı Sözleşme (1984); Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme (1965); Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi Üzerine İsteğe Bağlı Protokol (1966); UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (1960); Ayrımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi (1960); Aile Sorumlulukları Olan Çalışanlar Sözleşmesi (1983); Kadınların Siyasi Hakları Sözleşmesi (1953); İnsan Kaçakçılığının ve Başkalarının Fahişeliğinin Sömürülmesinin Önlenmesi Sözleşmesi (1949); Köleliğin, Köle Ticaretinin ve Kölelik Benzeri Yapı ve İşleyişlerin Kaldırılması Üzerine Ek Sözleşme (1956); Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve buna ilişkin Protokol (1951 ve 1967); Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme (1954); Vatansızlığın Azaltılması Sözleşmesi (1961); Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1950); Avrupa Sosyal Tüzüğü (1961). İstanbul Sözleşmesi (2014)
Halk Sağlığı Bakışıyla GÖÇ Konusunda Öneriler Dünyada ve Türkiye’de giderek artacağı öngörülen göçlerin olumsuz sonuçları, hem gönüllü hem de zorunlu göçlerde kadınlar için daha ağır olmaktadır. Göç kaynaklı sağlık sorunlarının çözümünde göç öncesi (birincil) ve sonrası (ikincil ve üçüncül) müdahaleler önem taşımaktadır.
Göç Öncesi Kadınları göçe iten nedenlerin araştırılması ve bu nedenlere yönelik müdahalelerin planlanması gerekmektedir. BM raporlarına göre hem kadın göçlerinin hem de kadın ticaretinin altında yatan en önemli neden toplumsal cinsiyet eşitsizlikleridir. Göç ve insan ticareti ile mücadelenin en önemli basamaklarından birinin yoksulluk ve eşitsizliklerle mücadele olduğu bilinmektedir.
Göçlerin sağlığa olumsuz etkilerinin azaltılması, hem ülkeler düzeyindeki hem de ülkeler arası düzeydeki çalışmalara bağlıdır. Ülkelerin kendi içinde iş gücü, göç ve sağlık ile ilgili ulusal politikalarının birbiri ile uyumlu olması, Ülkeler arası boyutta ise göç ile ilgili ortak politikaların ve işbirliklerinin oluşturulması ve toplumsal cinsiyete duyarlı bakış açısının korunması gerekmektedir.
Göç Sonrası Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıran politikaların oluşturulması Göç eden kadınların hizmetlere, katılımının sağlanması gerekmektedir. Bu sorunların, hem insan hakları hem de toplumsal cinsiyet bakış açısı ile ele alınması, Sağlık çalışanlarının ve politika yapıcıların göç ve sağlık ilişkisi konusundaki farkındalığının artırılması, Kanıta dayalı ve kültüre duyarlı sağlık hizmetlerinin sunulması Gönüllü ve zorunlu göç eden kadınların sağlık sorunları ve nedenlerinin niceliksel ve niteliksel araştırmalarla ortaya konması *DSÖ, 61.Dünya Sağlık Asemblesi, Mayıs 2008 (Göçmen sağlığı)
Göçmen kadınların, göç ettikleri topluma entegrasyonlarının sağlanması için çok sektörlü bir yaklaşım benimsenmelidir. Göçmen kadınların eğitim ve iş olanaklarına erişimlerinin artırılması ve, Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini azaltmaya yönelik diğer girişimler; kadınların hem kendi sağlıkları, hem çocuklarının sağlıkları konusunda karar verme güçlerini, sağlıklı yaşam davranışlarını ve bilgi ve hizmete erişimlerini artıracaktır.
Zorunlu göçlere özel önlemlerde ise; Mağdurların tespiti Güvenlik Barınma Beslenme Danışmanlık Temel Sağlık Hizmetlerine erişimin sağlanması Yaşanan istismarların olumsuz sağlık etkilerini azaltmaya yönelik halk sağlığı yaklaşımları ön plana çıkmaktadır.
BARIŞ!...BARIŞ!...BARIŞ! (SAĞLIĞIN ÖN KOŞULU) Teşekkür ederim!