ETİK KAVRAMI VE TÜRLERİ
ETİK KAVRAMI Etik konusunda yapılan çalışma ve araştırmalarda ortak bir tanıma ulaşmak zordur. Etik ile ilgili tanımlarda, “İyi ya da doğru nedir?” gibi sorulara cevap aranmaktadır. Dolayısıyla etik, birçok yönüyle kavramlar, yargılar ve davranış standartları ile örtüşen bir özellik gösterir. Birçok tanımda etik, ahlak felsefesi olarak ifade edilmiş; ödev, sorumluluk, gibi kavramları analiz ederek, doğruluk ya da yanlışlıkla iyi ve kötüyle ilgili ahlaki yargıları ele alan, ahlaki eylemin doğasını oluşturan ve iyi bir yaşamın nasıl olması gerektiğini açıklamaya çalışan bir felsefe dalı olarak tanımlanmıştır.
Etiğin asıl amacı, “İnsanın iyi temellendirilmiş ahlaki kararları kendi başına vermek durumunda olduğunu ve başka hiç kimseye -ne her hangi bir otoriteye ne de sözde daha yetkin kişilere (anne, baba, öğretmen, din adamı vb.)- teslim olmaması gerektiğini gösterebilmektir”. Bir başka deyişle etik, bireyi vesayet altına almak yerine, toplum içinde diğerleriyle birlikte yaşarken, bireyin kendini nasıl kendi olarak gerçekleştirebileceğine ya da neyse, o olarak var olabileceğine ilişkin yolları gösterecektir. Dolayısıyla etik, insan merkezlidir; insanlar arası ilişkilerin düzenlenmesi ve yönlendirilmesi ile ilgilenir.
Etik; bir ilişkinin hem kendisi, hem de onu meydana ilişkiler türüdür Etik; bir ilişkinin hem kendisi, hem de onu meydana ilişkiler türüdür. Bu yüzden önceden belirlenmiş katı ahlak normları kişiye her durumda rehberlik edemez. Kişi, son aşamada, yaşadığı gerçek ve biricik ilişki içinde kendi yolunu kendisi bulacaktır. Bu arayışta etiksel bir karar verme, ilişkilerin değerlendirilmesiyle ilgilidir.
Etik biliminin sorguladığı ve çözmeye çalıştığı sorunlar ise şunlardır: Mutluluk davranışlarımızın nihai sonu mudur? Erdemi keyif almaya tercih mi etmeliyiz? Keyif ile mutluluk arasında ne fark vardır? “ Toplumun zorladığı belli bir tarzda davranmalıyım ya da genelde kabul gören prensiplere uymalıyım; örneğin verdiğim sözü tutmalıyım” cümlesinden ne anlamalıyız? Kendimin ya da ailemin refahını sağlarken, başkalarının da refahını gözetmek zorunda mıyım? Eğer böyle bir zorunluluk varsa bu ikisi arasında nasıl bir oran olmalı? Özgür irade deyince ne anlaşılmalı? Duygular mı, yoksa akıl mı davranışlarımızın esasını oluşturmalı? Teoride ve uygulamada “iyi”, “doğru”, “zorunluluk”, “görev”, “bilinç” gibi kavramlar ne anlama gelir?
ETİK VE AHLAK Ahlak, genel anlamda, mutlak olarak iyi olduğu düşünülen ya da belli bir anlayıştan kaynaklanan davranış kuralları; bir kimsenin iyi niteliklerini ya da kişiliğini ifade eden tutum ve davranışlar bütünüdür. Ahlakı, toplumsal yaşamda belirli kişi, grup ya da toplum için belirli zamanda ve belirli bir yerde geçerli olan değer yargılarının, adet, norm ve kuralların oluşturduğu bir sistem olarak da tanımlayanlar vardır.
Ahlak felsefesi ise, ahlakın ne olduğunu, insan davranışlarının dayandığı iyi ve kötü eylemlerin nedenlerini inceler. Ahlak felsefesi, insan yaşamının ahlaki boyutu ile ilgilenen bilim ve felsefe disiplinidir. Genellikle etik kavramı ile karıştırılmasına karşın, ahlak kelimesi farklı anlamlar içermektedir. Ahlak, bireysel ve toplumsal ilişkilerin düzenlenmesi bağlamında ön plana çıkan bir olgudur. Ahlak, bir insanın diğer kişi, kurum ve kamu ile ilgili olan ilişkilerinden kaynaklanmakta olan akıl ürünü ve toplumsal uyuşum, birliktelik ve dayanışmayı arttırıcı, dolayısı ile toplumun ekonomik sosyal ve politik yapılarına istikrar sağlayıcı ilkeler, standartlar ve değerler bütünüdür.
Etik, ahlaki davranışın kendisini değil, onun olmasını sağlayan temel ilkenin yapısını, özünü ve doğasını inceler. Bu durumda ahlak felsefesi, davranışla ahlakın özünü ve yapısını incelerken; etik, davranışların arkasındaki ilkelere dikkat çeker. Ahlak, kültürel değerlerle ilgili doğruları, yanlışları, bunlara uygun olarak nasıl davranılması gereğini ortaya koyan toplumda kabul görmüş yazılı olmayan kurallar bütünüdür.
Ahlak, bir kişinin, bir grubun, bir halkın, bir toplumsal sınıfın, bir ulusun, bir kültür çevresinin belli bir tarihsel dönemde yaşamına giren ve eylemlerini yönlendiren inanç, değer, norm, yasaklar topluluğudur. Ahlaktan belirli bir grupta belirli bir zamanda geçerli olan değer yargıları sistemi, ‘iyidir’ ya da ‘kötüdür’ olarak anlaşılır. Meslek ahlakı bağlamındaki ahlaktan kastedilen, belirli bir meslekte, özellikle doğrudan doğruya insanla ilgili bir meslekte uyulması gereken davranış kurallarıdır. Bu kurallara da, dünyanın neresinde olursa olsun, bu mesleği yapan herkesin uyması istenir.
Ahlak ve etik ile ilgili teoriler, ilişkilerde bireysel çıkarların çatışma olmadan çözülmesine ve tarafların en yüksek faydayı sağlamalarına rehberlik eden kılavuzlar sunarlar. Etik teorileri, insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemede yol gösterici bir niteliğe sahiptir. Bunları koyan ahlak felsefecilerinin farklı bakış açılarına sahip oldukları da bir gerçektir. Bu farklı bakış açılarına rağmen, genel kabul gören bazı ahlak ilkeleri ve evrensel etik yaklaşımını benimseyen görüşler de bulunmaktadır. Buna karşı geliştirilen subjektif etik veya ahlak ilkeleri ise, koşullara ya da ortama göre farklılaşabilen her yerde geçerli olmayan etik ya da ahlak ilkelerinden söz etmektedir.
ERDEM, İYİLİK, VİCDAN, DİN VE ADALET KAVRAMLARI Erdem bir kişilik özelliğidir; davranışlara ve motivasyonlara dolaylı şekilde yansır. Ahlaken erdemli bir kişi toplumun ortak ahlak değerleri olan çalışkanlık, duygusal akıl, şeref, adalet, yardımseverlik, merhamet gibi değerlere bağlı kişidir. Çoğunlukla erdem ile kastedilen “ahlaki erdem”, daha geniş bir kapsamda anlaşılır. Çünkü bireysel erdemler çoğu kez yeteneği de kapsar. Özel erdemler arasında sayılan bireysel yetenekler; müzik, resim veya mekanik el becerileri gibi çok daha üst düzeydeki ahlaki erdemden biraz daha farklı anlaşılır.
İyilik: Her bireyin sahip olması gerekli bir özelliktir İyilik: Her bireyin sahip olması gerekli bir özelliktir. Eski Yunandaki filozoflar ve düşünce akımlarından başlayarak “iyi olmak” deyince ne anlaşılacağı konusunda birçok tartışma yaşanmıştır. Antik çağın son filozoflarından olan Aristo, “birey kendi iyiliğini başkalarının iyiliğinden ayrı tutamaz” diyerek bireysel ve sosyal iyi arasındaki ilişkiyi kesinleştirmektedir.
Vicdan: Öznel, kişiye özgü ve içsel bir ahlaki yargıyı ifade etmektedir. Vicdani yargılar da doğru veya yanlış olabilir. Ancak, vicdani yargıların doğruluğu veya yanlışlığını mantık kuralları çerçevesinde değerlendirmek güçtür. Vicdan, insanı tehlikelere karşı korumak için, kendi sesi veya çağrısına uymaya zorlar. Vicdanın en önemli özelliklerinden biri de, insanı kötülüklerden korumak için uyaran ses olmasıdır. Vicdan, otomatik bir dikkat çekicidir.
Ahlak kavramıyla sık sık birbirine karıştırılması nedeniyle ele alınması gereken bir başka kavram ise dindir. Dinler, pek çok ahlaki ilkeyi içerir. Ahlak da dinlerden bazı ahlaki standartlar almıştır. Ancak, din ve ahlak anlam olarak aynı değildir. Din, insan ve doğaüstü arasındaki ilişkileri temel alır ve buna uygun olarak bir ahlaki sistemi önerir ya da buyurur. Oysa ahlak, sadece dünyevi ilişkileri düzenler. Din kuralları ancak sosyal durumlara hitap eder.
Etik ile ilgili bir başka konu da ‘Adalet Teorisi’dir Etik ile ilgili bir başka konu da ‘Adalet Teorisi’dir. Aristo, eşit olanların eşit şekilde, eşit olmayanların da eşit olmayan bir şekilde ele alınması gerektiğini vurgulayan temel adalet ilkesini geliştirmiştir. Bu temel adalet ilkesi, eşitliğin nasıl belirleneceğini açıklamamıştır. Bununla birlikte, filozoflar, insanların ya da performanslarının eşit olmadığı zamanlarda, adalet dağıtımında kişinin gereksinimi, kişisel çabası, toplumsal çabası gibi bazı ilkelere başvurulması gerektiğini belirtirler.
Kaynakça Ankuzem , Turizm İşletmelerinde Etik , Ankara , s. 1-84