DAVRANIŞ BİLİMLERİNİ OLUŞTURAN BİLİM DALLARI Prof. Dr. Rana ÖZEN KUTANİS’in ders notlarından yararlanılmıştır
DAVRANIŞ BİLİMLERİNİ OLUŞTURAN BİLİM DALLARI Psikoloji Sosyoloji Sosyal Psikoloji Antropoloji İktisat Hukuk Politika
Davranışçılık ve Davranış Bilimleri S (stimulus) → R (response) veya U (uyaran) → T (tepki) Davranış Bilimi : S (uyaran) → O (organizma) → R (tepki)
Türkiye’de Davranış Bilimlerinin Gelişim Süreci: 1950-60 döneminde Davranış Bilimleri terimi yerine “Endüstri Sosyolojisi” terimi kullanılıyordu. Davranış Bilimleri terimi, henüz Türk yazınına girmemişti. Akademik çevreler “Beşeri ilişkiler yaklaşımı" nı Türk yöneticilere tanıtma çabası içinde olmuştur. 1960-70 döneminde psikoloji yaklaşımı gelişti. Sosyoloji ve sosyal-psikoloji disiplinindeki makaleler çoğaldı. 1968’de İ.Ü. İşletme Fakültesi’nde ayrı bir Davranış Bilimleri Kürsüsü oluşturulmuş ve burada İş Psikolojisi ve İş Sosyolojisi dersleri verilmeye başlanmıştır.
70-80 döneminde, endüstriyel Davranış Bilimleri ve Örgütsel Davranış bilimine veri temeli oluşturmuştur. 1970’lerden başlayarak, 1980 sonrasında “İnsan Öğesi” ön plana çıkmıştır.. 1980 sonrasında Açık Öğretim Fakültesinin açılması ve Davranış Bilimleri derslerinin televizyonlarda verilmesi, konuyu güncelleştirmiş, artık dersin adı Davranış Bilimleri ve Örgütsel Davranış olmuştur.
Türk endüstriyel yaşamında ise 50-70 döneminde yöneticiler beşeri ilişkiler yaklaşımından çoğunlukla habersizdiler. 70-80 döneminde birkaç araştırmacıya imkan tanımışlardır. 1980 sonrasında ise büyük şirketler beşeri ilişkilere önem vermeye başlamışlardır. Endüstri psikologları, Davranış Bilimcilerinden danışmanlar istihdam edilmeye, tanınmış Davranış Bilimcilerine eğitim, seminer ve konferans verdirilmeye, ve hatta bazı işletmelerde psikoteknik laboratuarları kurulmaya başlanmıştır.
DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER
I. FİZYOBİYOLOJİK SİSTEM A. Biyolojik yaklaşım Hareketlerin hepsi, sinir sistemi faaliyetleri ve sinirsel-kassal bağlantılar ile ilgilidir. Biyolojik yaklaşım bu açıdan kalıtım, duyu organları, beyin, sinir, hormon sistemleri ve kasların davranışa etkilerini inceler. İnsana dışarıdan gelen bilgiler reseptör denen duyu organları (göz, kulak, burun, dil, deri) ile alınır ve efektörler denen (kaslar, bezler) tarafından harekete dönüştürür. İnsan davranışında kalıtım da çok önemlidir. DNA yapısı insanın niteliklerini etkileyebilir. Beyin ile davranış arasında da ilişki vardır. Beyindeki derin merkezlerin uyarılması, hiddet ve korku meydana getirmekte, sağ ve sol yarımkürelerin uyarılması ise insanda eskilere dayanan olayları ortaya çıkarmaktadır. Sol yarı, sağ yarıya göre daha fazla işlev görür. Sağ yarı: Sol elin dokunma duyusu; müzik, sanat, dans kabiliyeti, hayal kurma Sol yarı: Sağ elin dokunma duyusu; matematik ilişkiler, dil, bilimsel yetenek, yazma yeteneği, mantıksal düşünme. Davranış, açık veya örtülü nitelikte olabilecek bir davranışlar zincirinin belli bir sıra ve uygunluk içinde sunulmuş halidir. Davranış şekilleri, sinirsel-kassal faaliyetlerin eşzamanlı dizisidir. Bu sinirsel-kassal faaliyetler, çevredeki değişikliklere tipik bir tepki olarak ortaya çıkmakta, ya tüm vücudu, ya da vücudun bir parçasını harekete geçirmektedir (koşmak, gülmek, ağlamak vb.). Etoloji; hayvan davranışını inceler ve davranışı bir canlıdan gözlenebilen hareketlerin sözlü-sözsüz açıklamalarının ve vücut davranışlarının bütünlüğü diye tanımlar.
II.PSİKOLOJİK SİSTEM B. Davranışçı Yaklaşım: Davranış özellikle uyaran-tepki bağlantısı içinde açıklanmıştır. Yeni davranışçılar, organizmayı da formüle dahil ederek (etki, org, tepki) davranışı açıkladılar. Yine bir ayırıma ihtiyaç duyuldu; Açık davranış (overt behavior): Gözlemle doğrudan algılanan, ölçülebilen davranış. (kassal, sözlü, psikofizyolojik, sinirsel vb) Kapalı davranış (covert behavior): Doğrudan gözlenemeyen, belirli açık davranışlara bakılarak veya iç gözlem yoluyla kestirilen davranışlardır. Davranışçılıkta davranış teorisi ile öğrenme teorisi aynı anlamdadır. Çünkü davranış değişimi, mutlaka öğrenme sonucunda gerçekleşir görüşü vardır.
C. Gestalt Psikolojisi Yaklaşımı Davranış parçalar ile anlaşılmaz. Bütün, parçaların toplamından daha fazladır. Bütün, analiz yoluyla anlaşılmaz. Werthiemer’ın Phi-Olayı (2+ ışık, ardı ardına veya değişken olarak yakılırsa, basit olarak yanan değil, hareket eden ışıklar olarak algılanır.) (Çizgi filmin yapılışı ve algılanışı). Parçalar tek olarak kesin, değişmeyen bir anlam taşıyamaz, bunlar ancak aralarındaki bir düzen ve ilişki içinde anlama kavuşur. Anlamın zedelenmemesi ve değişmemesi için araştırmalarda daima bütünden hareket edilmesi gereği savunmaktadırlar. (Resim, müzik, tek tek, notalar olarak değil bir bütün olarak algılanır.) Sinerji (Bütün > Parçalar veya 4 > 1+1+1+1)
D. Psikoanalitik Yaklaşım Sigmund Freud kurmuştur. Freud, kendine gelen yüksek tabakaya mensup hastaların korku, yorgunluk-bitkinlik, hafıza kaybı ve bazı organların hareket edememesi gibi şikayetlerine karşılık olarak Paris’te öğrendiği hipnozu uygulamaya başlamıştır. Bu metoda hastaların hepsi cevap vermemiş, bazıları hatırladıklarını unutamamıştır. Freud insan davranışlarının bilinç altından gelen ve kontrol edilemeyen dürtülere bağlı olduğunu söylemiştir. Mantığı geri plana atmış, cinsiyetsiz bir çocuğun olmayacağını savunmuştur. Temel olarak bilinçaltı ve sevgi unsurları ile ilgilenmiştir. Bu yaklaşımda kullanılan terimlerin soyut olması, ölçülememesi ve Freud’un takipçileri ile olan fikir ayrılıkları, bu yaklaşımın akademik çevrelerde pek kabul görmemesine yol açmıştır.
E. Bilişsel (Zihinsel) Yaklaşım Davranışçılık, davranışın bilimsel incelenmesi konusuna sınırlar çizmiştir. Girdi ve çıktı üzerine bir şeyler bilebilir ama kapalı kutu (black box) içinde neler olduğunu bilemez. Bilişsel kelimesi, psikologlarca duyu organlarından gelen girdilerin işlenmesini ifade etmek için kullanılır. Biliş (cognition) terimi, dünyayı öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetlerdir. Düşünme farklı farklı şeyleri ifade edebilir. Örnek: Büyükler: Ne yaptığını iyi düşün → Dikkat et (ilk algısal sürece atıf yapılmıştır) Bir dünya düşünün → Zihinde bir cisim belirir, ayrıca farklı şeyler de belirebilir. Kitabını nereye koyduğunu düşün → anımsama Hükümetin ekonomi politikası hakkında ne düşünüyorsun → fikir ve inançlara atıf Bilişsel süreçler, etki meydana getiren uyarımlara karşı, birey içinde meydana gelen süreçlerdir, ve genellikle uyarım içinde bilgi bulunduğu için bu bilgi en son ve gerçek davranış şekli olan bir karardır. Tarihten çok güzel örnekler verilebilir.
F. Bilgi işlem süreçleri Algılama, yorumlama, kavramlaştırma, yargıya varma, değerleme ve karar vermedir. 1. ALGILAMA: Algılama bireyin deneyimleri doğrultusunda çevresel uyarıları seçerek kavraması ve düzenlemesidir. Kişinin dünyayı kavramasıdır. Fiziksel bir objenin veya bir olayın dışsal veya içsel dürtülerin, eskiden elde edilmiş tecrübeler ve tutumlar da dikkate alarak kavranmasıdır. Duyular yardımıyla tecrübelerini organize edip yorumlama sürecidir. 2. YORUMLAMA: Bir uyarımın içerdiği bilgiyi, kişi kendi kişiliğini ve psikolojisini de katarak yorumlar.
3. KAVRAMLAŞTIRMA: Kavramlar, somut ya da soyut olabilirler 3. KAVRAMLAŞTIRMA: Kavramlar, somut ya da soyut olabilirler. Simgeler, çoğunlukla genel sınıflara ilişkin olurlar. Elma genel bir sınıfı simgeler. Dil bir araçtır. Genel sınıflamaları aklımızda tutmamızı ve iletebilmemizi sağlar. Kavram Türleri: Bağlayıcı kavram: Simgelerdeki ortak öğeyi ifade eder. Kırmızı: yakut, elma, araba Ayırıcı kavram: Değişik yollarla elde edilebilen ortak bir noktadır. Futbol – taç : Topun kenardan dışarı çıkması. İlişkisel kavram: Bazı şeyler arasındaki ilişkileri açıklar. Büyüklük, eşitlik gibi. Kavram öğrenme genellikle ortak niteliklerin fark edilmesiyle başlar. Buna soyutlama (abstraction) denir. Gerçekte sözcük ile kavram öylesine iç içedir ki, genellikle bir olarak düşünülür. Kavramın kullanıldığı çerçeve öyle ipuçları verir ki, zamanla ne demek istendiği anlaşılır.
4. YARGIYA VARMA ve DEĞERLENDİRME Bir durumun niteliklerini tahmin etmeyi içerir. (Biraz ileride bir otomobil görürüz. Onun büyüklüğünü ve uzaklığını biliriz.) Mutlak bir değerleme sonucu yargıya varabiliriz. (Adamın 180 cm boyu olması) Karşılaştırmalı bir değerleme sonucu yargıya varabiliriz. (Birinin diğerlerinden uzun olması)
5. KARAR VERME Karmaşık eylem yolları arasından yapılan bir seçimdir. Karar belirli kriterler yardımıyla verilir. Değer kriteri bireyin ulaşmak istediği hedefi, gerçek kriteri bireyin içinde bulunduğu durumdan ortaya çıkar. Herkes kararının optimal sonuçlar doğuracağını düşünmek ister. Rasyonel karar için tüm alternatifler değerlendirilmeli ve kriterler göz önüne alınmalıdır. Çoğunlukla davranışlar rasyonel değildir. Bu durumda sınırlı rasyonellikten söz edilir. Sosyal sistem ve kişilik özellikleri bu farklılığa yol açar.
SORULAR