Değerler ve Değerlendirme Prof. Dr. Ayten DEMİR Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Değer (Value) Bir şeyin önem ölçüsünü gösteren, onu anlamlı, istenir, faydalı ve ilgi konusu haline getiren özellik ya da nitelik. Etik değer:nesnelerin, olayların, eylem ve yaşantıların eylemi ya da yaşanılacak hayatın akışını belirleme amacı doğrultusunda sahip oldukları anlam ve önemi sergileyen bir niteliği tanımlar. (Cevizci, 2011: 112)
Değerlendirme insanın bir varolma şartı ve bir fenomenidir Değerlendirme insanın bir varolma şartı ve bir fenomenidir. İnsanları ve kendisini değerlendirmeden, olayları ve durumları –en azından kendisinin içinde bulunduğu olayları ve durumları- değerlendirmeden yaşayamaz kişi. Aynı şeyin farklı kişiler, farklı çağlar ve toplumlar tarafından farklı şekillerde değerlendirildiği de apaçık bir olgudur.
değerlendirme Doğru değerlendirme Değer atfetme Değer biçme/Ezbere değerlendirme
Değerlendirme Değerlendirme, kendisinden hareket ederek bir insanı, bir insanın bir eylemini, bir eseri, bir olayı anlamak ve kendi alanı veya benzerleri arasında yerini bulmak olarak anlaşıldığında, gerçekteki sayısız birbirine aykırı ve yanlış değerlendirmeler bir yana bırakılırsa, tek doğru değerlendirme ve onun perspektifleri vardır. İşte bir şeyin kendi alanı ya da benzerleri arasındaki yeri, onun değeridir.
Değerlendirme Bu bakımdan bu ‘değer’ sözünden muhakkak olumlu bir anlam çıkarmamak gerekir. Sonuçta; bir şeyin değeriyle ilgili soru ve değerliliğiyle ilgili soru ayrı sorulardır.
Değer atfetme Değerlendirme, bir şeye değer atfetme yoluyla değerlendirme olarak anlaşıldığında, değer subjektivismini anlamak kolay olur. Örn: sevdiğim bir insanın bana belirli bir durumda vermiş olduğu yirmibeş kuruşluk bir tarak, yalnız benim için “değerli”dir. Bir olaya ya da insana Ahmet belli bir değeri, Ayşe ise başka bir değeri atfedebilir; çünkü onların bu insanla ya da bu olayla özel ilişkileri farklıdır.
Değer atfetme Oysa değerlendirilene değerlendiren tarafından, aralarındaki özel ilişkiden dolayı atfedilen değer, hep olumlu bir anlam taşır. Bir şeye, şu veya bu nedenden dolayı değer atfettiğimde, o yalnız benim için değerlidir. Bir şeyin kendi değerliliğiyle ilgili soru ise, “bir şey ne için değerlidir?” sorusuna karşılık verildikten sonra, cevaplandırılabilecek bir sorudur.
Değer biçme Değerlendirmeken söz edilince, çoğu zaman, değerlendirilmesi söz konusu olan şeyin kendi değerini göstermek değil de, geçerli ilkeler, kurallar, normlar, standartlar, modalar, ölçüler bakımından –bunların “açı”sından, bunlara göre- onu nitelendirmek anlaşılır. Çoğu zaman yapılan da budur. Bu bir şeye değer biçmektir, başka bir deyişle de bir şeyi ezbere değerlendirmektir. Çünkü bu nitelendirme, değerlendirilmesi söz konusu olan şeyin kendisi hesaba katılmadan yapılır; nitelendirilen, şeyin kendisi değil, kausal/nedensel görünüşü ya da bu kausal görünüşe göre ona verilen addır.
Değer biçme Yüklemleri iyi-kötü, güzel-çirkin, faydalı- zararlı, doğru-yanlış, günah-sevap ve bu gibi sıfatlar olan değer yargıları kurulur ve her şeye buna göre değer biçilir ya da biçilmesi beklenir.
Değer biçmede, kendisine değer biçilen şey sadece kausal olarak gözönündedir; değer atfetmede ise kendisine değer atfedilen şey, değer atfedenle olan özel ve dolaylı bir ilgisi yüzünden “değerli” görülmektedir. Bu bakımdan, bir şeye değer atfetmek ile bir şeye değer biçmek arasındaki ilgi, değeri sözkonusu edilen şeyin, kendi dışında olan bir nedenden dolayı değerli ya da değersiz görülmesindendir; farkları, ilkinin geçerli değer yargılarına göre yapılması, diğerinin ise yapana bağlı olmasıdır. Değer atfetme ve değer biçme değerlendirileni değil, olsa olsa değerlendireni ele verir.
Değerleme ve değerlendirme Kişlerarası ilişkilerde kişinin her yapıp ettiği bir değerlemeyi ifade eder. Ortaya konan her bilgi, yalnız bir tespit etme değilse, bir açıklama ya da yorumdur. Fiilen yapıp ettiğimiz ve ortaya koyduğumuz herşey bir değerlemedir; değerlendirmeler ise, ilişki kurduğumuz herşeyle ilgili, değeri konusunda şu veya bu şekilde ortaya koyduğumuz veya sadece düşündüğümüz her şeydir.
İnsan HaklarI Tarihsel gelişim süreci; İnsan haklarının doğuşu Sağlık hakkı Hasta hakları
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE BİRİNCİ AŞAMA M.Ö. 600’de en parlak dönemini yaşayan eski yunan uygarlığı (Aristoteles’in bilimi teolojiyle bağdaştırması), Ortaçağ (insanlığa en önemli getirisi 1100’lerde örgün eğitimin katedrallerde ve manastırlarda başlaması, 1200’lü yıllarda ilk üniversitelerin kurulması) 1215 Magna Carta fermanın İngilterede yayımlanması, 16 yy. başlarında derebeylerine/yöneticilerine karşı başlayan ayaklanmalar, 13-18 yy arasında 100 bin insanın katliamıyla sonuçlanan cadı/büyücü avı (dünya nüfusu 1 milyar),
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE BİRİNCİ AŞAMA Derebeylik düzeninin çökmesi İtalya’dan doğup kuzeye doğru yayılan Rönesans ve Reform, “havadaki yanık insan eti kokusu”na rağmen insanlığın yolunun açılması,kilise ve din karşısında özgürleşme, 15-17 yy. insan gücüne dayalı fabrikalar kuruldu ve endüstrileşme hızlandı,toplum ekenomik, politik ve kültürel açıdan gelişme, Yeniçağda Amerika kıtasının keşfi, Aristotoles ve Batlamyus öğretilerinin yıkılması, matbaanın doğuşu ve ardından Bacon, Descartes, Copernic, Galileo, Kepler, Newton gibi devlerin omuzunda, engisizyon mahkemelerine rağmen, bilimin altın çağının yükselişi…. 17 yy. sonlarında (1689) İngilterede ikinci devrim yaşandı ve “İnsan Hakları Bildirgesi” yayımlandı. Bu bildirge kişi hak ve özgürlüklerini düzenleyen ilk yazılı metindir.
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE BİRİNCİ AŞAMA 18 yy. aydınlanma çağı diye adlandırıldı ve burjuvazinin doğuşuna tanık olduk. “Aydınlanma insanın düşünce ve değerlendirmelerinde din ve geleneklere bağlı kalmadan, kendi aklı, kendi görüşleri ile hayatını aydınlatmaya girişmesidir” Kant: “Aklını kullanma cesaretini göster”… Bu dönemde Voltaire, Jean Jacques Rousseau ve Mountesqiueux’nün öncülüğünü yaptığı eleştiri ortamında kilisenin tartışılmaz olan dünya görüşü ve temsil ettiği sosyal düzen sorgulanmış, insanın sadece insan olarak doğmaktan kaynaklanan hakları ve bütün insanların eşitliği ilkesi savunulmuştur. Sonuçta “tanrısal hukuk” yerini hakları belirleyen ve savunanın toplum olduğu “doğal hukuk” kavramı gündeme geldi.
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE BİRİNCİ AŞAMA Böylece Ortaçağda başlayan okullaşma, aydınlanma döneminde eğitim bilimin gelişimi ile devam etti… Avrupa’daki insan haklarının gelişiminden etkilenen Amerika’da “Virginia Haklar Bildirgesi- 1776” yayımlandı. Bu bildirge kişi haklarını, siyasal hakları ve yönetime katılma ilkelerini içerdi. Bu yy’ın sonunda yeni bir çağ açan Fransız Devrimi (1789) gerçekleşti ve “Yurttaşlık ve İnsan Hakları Bildirgesi yayımlanmıştır. Yeni çağa ışık tutan bu bildirge, siyasal hakların, yönetime katılma ve mülkiyet haklarının, yurttaşlığın ve vergi yükümlülüğünün ayrıntılı biçimde yazılı hale getirilmesiyle karekterize.
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE İKİNCİ AŞAMA Sanayi devrimi ve sonuçları; kötü yaşam ve çalışma koşulları.. 1834 İngilterede 13 yaşından küçük fabrikalarda çalışan çocuk sayısı:56435… I. ve II. Dünya savaşları….arkasından insan hakları ve uluslar arası dayanışmanın temelleri atıldı ve buna bağlı sosyal devlet anlayışı ile sağlık, eğitim ve çalışma yaşamıyla ilgili haklar gündeme geldi..
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE İKİNCİ AŞAMA Temel insan hakları en somut anlatımını Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1948 New York’ta onayladığı “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde buldu. “Tüm insanlar özgür, onurlu, ve haklar yönünden eşit doğarlar ve bildirgede yer alan tüm özgürlük haklardan hiçbir ayırım gözetilmeksizin yararlanabilirler” Bildirgeye göre, insanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan onura ve onların eşit ve vazgeçilmez haklarına saygı gösterilmesi, özgürlüğün, adaletin ve dünya barışının temelidir.
İNSAN HAKLARININ TARİHSEL DÜRECİNDE üçüncü AŞAMA Hiroşima ve Çernobil… İkinci temel belgenin imzalanması: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-1950-Roma-Avrupa Konseyi Tarafından hazırlandı. Bu bağlamda; Eğitim, çocuk, hasta ve kadın hakları geliştirildi ve yaptırma bağlandı. Üçüncü Temel Belge: Helsinki Sonuç Bildirgesi; Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı-1975- Helsinki. 7. maddesi: “düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlüklerini de kapsamak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı”yı içermektedir.
TEŞEKKÜRLER