21. YÜZYILIN RUHSAL HASTALIKLARI Prof Dr Süheyla Ünal
İki şehrin hikayesi Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü; akıl çağıydı, budalalık çağıydı; inanç çağıydı, inançsızlık çağıydı da; ışık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi; umudun baharıydı, çaresizliğin kışıydı; her şeye sahiptik önceleri ve hiçbir şeyimiz yoktu sanki; hani cennete gidecektik hepimiz, oysa şimdi cehennemdeyiz… Charles Dickens
21. yüzyıl 21. yüzyıldaki hızlı değişim ve akışlar çağı bireyin ve tüm toplumsal kurumların yapılanması ve işleyişini değiştirmekte, davranış referans sistemleri etkinliğini kaybetmektedir Ontolojik güvensizlik
21 yy tehditleri İnsanların yaşadıkları yerlerdeki kurumların özerkliğini, örgütlenmelerini ve iletişim sistemlerini çözen küreselleşme Mensup olmanın ve katılımın sınırlarını bulanıklaştıran, toplumsal üretim ilişkilerini bireyselleştiren, çalışma hayatı, uzam ve zamanda yapısal bir istikrarsızlığa yol açan ağlar oluşturma ve esneklik Güvenlik sağlama, toplumsallaşma, cinsellik ve dolayısıyla kişilik sistemlerinin mekanizmalarının dönüşümünün kökenlerinde yer alan, ataerkil ailenin krizi
A 24-7 society where everything and everyone is accessible all the time The rapid rate of change, from technology to economics to family dynamics Growing threat of terrorism, global warming, other changing world dynamics Greater responsibilities and seemingly less freedom The number of stressors in our lives appears to be increasing The amount of leisure time appears to be decreasing
Ruhsal yapılarda sorunlar Kimlik duygusunda dağınıklık Dış dünya tasarımlarında dağınıklık Benlik amaçlarında dağınıklık Vicdan işlevlerinde bozukluk
Kimlik duygusunda sorunlar zaman içinde aynılık ve süreklilik yaşantısının yitirilmesi Roller içinde aynılık ve süreklilik yaşantısının yitirilmesi Başkalarının gözünde aynılık ve süreklilik yaşantısının yitirilmesi
Kimlik duygusunda sorunlar Kendi yolunda yürüyor olma duygusunun yitirilmesi Gerçekçi bir yaşam çizgisi belirleyip, bu çizgiye yönelememe Tuttuğu yolu ya da yaşam tarzını tam olarak benimseyememe Toplumsal çevrede tanınamama
Küreselleşme melezleşme ve “şeyleştirme” yaratmakta teknolojideki hızlı gelişim bilgi akışını oldukça artırmakta ve hızlandırmakta bellek yitimi oluşturmakta kültürel kodlar, referanslar, küresel kodlarla yer değiştirmekte birçok değer çöpe atılmakta, yenileri övgüyle karşılanmakta
Poor boundaries are a big issue that tend to undermine our lives People have poor boundaries, thus adding fuel to the stress fire Boundaries between work and home Boundaries between technology and privacy Financial boundaries (massive credit card debt) Poor boundaries with television, Internet, food, relationships, etc.
Disaffection and disengagement Şiddet epidemisi
there are some alarming consequences, which are manifested as youth disaffection, lack of civic participation (Younis 2005) and social exclusion (Newburn, Shiner et al, 2005) and decline of community. In recent years young people in Britain have been seen as a problematic subject. The youth is attributed to anti-social behaviour, drugs and alcoholism, teenage pregnancy and is often demonised.
Endüstri devriminden bu yana insanlığın gelişiminde lökomotif olma görevini devralan Batı kültürü, geçirdiği süreçlerle “malumatı bilgiye ve bilime” dönüştürecek bir “sistem” oluşturmuştur Bu sistem insanlığın var oluşundan bu yana süregelmekte olan bilimsel gelişmenin son yıllarda baş döndürücü bir ivme kazanmasını sağlamıştır
Servet, güç, imge akışının küreselleşmesinin yarattığı fırtına karşısında birden savunmasız kalan insanlar ağ ile kendilik arasında bir yarılma yaşadılar Ağ; soyut, evrensel bir araçsalcılık (işlev) Kendilik;tarihsel bakımdan köklü, kişiye özgü kimlikler (anlam)
Küresel çağda yaşamak, çok çeşitli risk durumlarıyla boğuşmak demektir Küresel çağda yaşamak, çok çeşitli risk durumlarıyla boğuşmak demektir. Risk/tehlike dengesinin değiştiği, kendi yarattığımız risklerin dışarıdan gelenlerden daha tehlikeli olduğu bir çağda yaşıyoruz.
Gelenek ve göreneklerin etkisi dünya düzeyinde gerilerken, özkimliğimizin temeli de değişiyor. Daha geleneksel durumlarda benlik duygusu büyük ölçüde bireylerin cemaat içindeki toplumsal konumlarının istikrarlılığı ile kendisini korur. Geleneğin çöktüğü ve yaşam tarzı tercihlerinin egemen olduğu durumlarda benlik eskisinden daha etkin bir temelde yaratılmak ve yeniden yaratılmak zorundadır. Terapinin ve danışmanlık hizmetlerinin popülerleşmesinin nedeni budur.
Zarf X mazruf paradoksu Zihnimiz tüm çağlardakinden daha fazla bir “bilgi”, daha doğrusu “malumat” bombardımanı altında kalmaya başlamıştır Bu denli bilgi artışı, günlük yaşamımıza özümsenerek aktarılamadığı için hızlı bir anlam göçü, anlam yitimi yaratmış “Bilgi” zarfı büyümekle birlikte, “mazruf” dağılmış ya da giderek boşalmıştır
“İnsanlık alemindeki” bilimsel gelişmeler bireyin ve toplumun bilgi işleme süreçlerine eş zamanlı yansıyamamıştır Bilgi bombardımanı karşısında bireyler ve toplumlar farklı tepkiler geliştirerek bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır
Bilginin günlük yaşamı dönüştürme gücüne karşı toplumun koruyucu refleksleri de harekete geçmekte, “stabiliteyi ve güvenliği” sağlamak adına “gelişmeden” vazgeçilebilmektedir
Dikkat ve yakın bellek “yeniye, farklıya” olan seçiciliği ile gelişmeyi sağlarken Uzak bellek, kimliğe sağlam kültürel temeller sağlayarak stabiliteyi korumaktadır
Anlam buharlaşması Yaşamımıza katılan sanal boyut, zihinlerimizdeki gerçekliği zaman ve mekânın ötesine taşıyarak bir “yönelim ikilemi” yaratmakta “Yayılan, saçılan anlamlar” gerçekliğin yüzeyini genişleterek, dikkati daha çok çelmekte Çelinen bu dikkat yüzünden “dünya elimizden kaçıp gitmektedir”
Kullan-at tarzı Serbest piyasa ekonomisinin gereklerinden olan yeni mallara yol açmak için eski malların hızla tasfiye edilmesi “kullan-at” tarzı tüketim kalıbını tüm yaşam alanlarına hakim kılmıştır (Jacoby 1975) Kimlikleri “imajlara” ve “markalarla özdeşleşmeye” indirgemiştir
Düş piyasası Anlamlar ve kimlikler gibi manevi değerlerin markalar üzerinden piyasaya düşmesinden sonra, manevi ihtiyaçlar da “piyasalık” olmuştur Artık satılık maceralar piyasası, sevgi ve şefkat piyasası, kafa rahatlığı piyasası, ikna piyasası oluşmaktadır (Jensen 2007)
Radikal tutunmalar Hiçbir şeyin net olmadığı, belirsizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda birey toplumla bağlarını yeniden kurma çabasıyla, etnisite, köktencilik ve milliyetçilik gibi yapılanmalara yeniden tutunabilmektedir (Chambers 1995) Küreselleşmenin dinamikleri, toplumda da diyalektik bir tarzda köktenci süreçleri harekete geçirmektedir
Ancak günümüzde bu ikisi arasındaki bağı sağlayan dikkat ve algı süreçleri hızla artan uyaranlar karşısında sık sık çelinmekte Bellekte yer alan anlam adacıkları, hızla kirlenen bilgi denizinde battığından, yeni bilgiler üzerine oturacak sağlam bir zeminden yoksun kalmakta Bu da yeni anlamların oluşamamasına, oluşanların da hızla buharlaşarak yok olmasına neden olmaktadır
Akışlar çağı Geleneksel değerleri aşındırmakta İnanç, ideoloji ve fikirlerin geçerliliğini sorgulatmakta Davranışları düzenleyen değer, kural ve ölçüler konusunda kafa karışıklığı yaşatmakta Yeni anlam ve değerleri benimseyen alt kültürlerin oluşmasına zemin hazırlamaktadır
Akışlar çağı İçeriğin farkında olma azalmakta Toplumsal yaşamda özel istekler artmakta Birçok ağa kısmi üyelikler, sanal cemaatlerle ait olma ihtiyacının karşılanmakta Uzun mesafeli, geçici “online” ilişkiler artmakta Doğrudan ilişkilerin azalmasıyla yabancılaşma, yalnızlaşma artmakta
Akışlar çağı Hızla artan “malumat” artışı karşısında bireyin zihni çelinmekte, bir uyarana odaklanması güçleşmekte Beynin aklı temsi eden kısmı etkinliğini yitirmekte, uygun problem çözme stratejilerini devreye koyamaz hale gelmektedir Üst beynin denetimi azaldığından antisosyal davranış örüntüleri artmaktadır
Risk ve haz çağı Belirsizliğin ve risklerin arttığı Risk/tehlike dengesinin değiştiği Dışardan gelen risk ve tehlikeler kadar kendi yarattığımız riskler ve tehlikelerin de şiddetlendiği Başkalarına ne olduğunun önemini kaybettiği Hazza ulaşmanın öncelikli olduğu bu dönemde kendini kontrol, özverili davranış kazanılamamakta
Antisosyaller çağı Sanal ortam, bireyleri gerçek yaşama hazırlayan bir araç olma özelliği taşıyacakken, gerçek yaşamın yerini almaktadır Duygular üzerinde aklın kontrolü azaldığı için istek ve arzuların anında doyurulması istenmekte, Bir başkasının gerçekliği, istekleri önemini yitirmekte
Antisosyal kişilik yapılanması Varkalım savaşında “bireyselleşmeden” “bireycileşme”, “bencilleşme” gerçekleşmekte Birlikte yaşanan insanlar “ötekileştirilmekte”, “şeyleştirilmekte” İlgi, sevgi ve şefkat duyguları kaybedilmekte Şiddet, sorun çözümünde öncelikle kullanılır hale gelmektedir
Bilgi akışı Gördüğümüz, duyduğumuz her şey kimliğimizi, düşünme, iletişim ve davranış tarzlarımızı şekillendirir Teknoloji sembolleri üretme ve manüple etmede gizil bir dönüştürücü güce sahiptir Bilgi yükü ve akışının yaşamımızı, giysilerimizi, tattıklarımızı, rüyalarımızı, hayallerimizi etkilemesi kaçınılmazdır
Akışlar çağı Hızla artan “malumat” artışı karşısında bireyin zihni çelinmekte, bir uyarana odaklanması güçleşmekte Beynin “aklı” temsi eden kısmı etkinliğini yitirmekte, uygun problem çözme stratejilerini devreye koyamaz hale gelmektedir Üst beynin denetimi azaldığından antisosyal davranış örüntüleri artmaktadır
Risk ve haz çağı Belirsizlik, riskler ve öngörülemezlik artmakta Risk/tehlike dengesi değişmekte Dışardan gelen risk ve tehlikeler kadar “kendi yarattığımız” riskler ve tehlikeler de şiddetlenmekte Başkalarına ne olduğu önemini kaybetmekte Hazza ulaşma yaşam amacı olmakta, kendini kontrol, özverili davranış kazanılamamakta
Antisosyal kişilik yapılanması Varkalım savaşında “bireycileşme”, “bencilleşme” hayata geçmekte Birlikte yaşanan insanlar “ötekileştirilmekte”, “şeyleştirilmekte” İlgi, sevgi ve şefkat duyguları kaybedilmekte Şiddet, sorun çözümünde öncelikle kullanılır hale gelmektedir
Çağımızın temel sorunları Anlam ve değerlerin yitimi “Sanal”ın, “gerçeğin” yerini alması Duyguların, aklın yerini alması Kendini kontrol, kendini aşma gibi yaşam amaçlarının yerini hazza ulaşmanın alması Şiddetin çözüm yolu olarak sıklıkla kullanılır hale gelmesi
Anlam buharlaşması Dikkat ve yakın bellek “yeniye, farklıya” olan seçiciliği ile gelişmeyi sağlarken Uzak bellek, kimliğe sağlam kültürel temeller sağlayarak stabiliteyi korumaktadır
Anlam buharlaşması Bu ikisi arasındaki bağı sağlayan dikkat ve algı süreçleri hızla artan uyaranlar karşısında sık sık çelinmekte Bellekte yer alan anlam adacıkları, hızla kirlenen bilgi denizinde battığından, yeni bilgiler üzerine oturacak sağlam bir zeminden yoksun kalmakta Bu da yeni anlamların oluşamamasına, oluşanların da hızla buharlaşarak yok olmasına neden olmaktadır
Uyaran toksisitesi Az uyaran rijideteye, aşırı uyarılma kaosa neden oluyor beyinde (Siegel2010) Uyaranı azaltmak için otizm benzeri durumlar Aşırı uyarana yanı vermek için edinilmiş dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gelişmekte
Sanal boyut Zihinlerimizdeki gerçeklik, zaman ve mekânın ötesine taşınmakta “Yayılan, saçılan anlamlar” gerçekliğin yüzeyini genişleterek, dikkati daha çok çelmekte İçeriğin farkında olma azalmakta Doğrudan ilişkiler azalmakta, yabancılaşma, yalnızlaşma gelişmekte Yabancılara karşı ilgi ve şefkat azalmakta
21.yy’da insanoğlunun çıkmazı!!! “Diğer insanlarla çok yakın olmayı tolere edemiyoruz, ama aynı zamanda yalnızlığı da tolere edemiyoruz.” Thomas Laing 1960 “Onun için Facebook’u arayüz olarak kullanıyoruz” Özlem Özcan 2014
USA Toksik Kültürü “Zengin ve başarılı ülkelerde postmodern bir duygudurum bozukluğu yerleşiyor. Gelişmenin doruğunda keder var. Barış çağında anksiyete var. Sayısız uyaran arasında can sıkıntısı var.” Lasn &Grierson
Antisosyal yaşam tarzı Günümüzün (Amerikan kültürü ile toksike olan) insanı herşeyi hakettiğini, herşeye sahip olabileceğini düşünmektedir. Engellenen beklentilere tepki olarak geliştirilen fiziksel şiddet, yaşantı ve önemin yerini almaktadır.
Sanalizm çağı Hemen ödül Kimlik sorununa esnek yanıt Sınırsızlık Güç Yeni ve aşırı uyaranlarla uyarılma
Z kuşağı Doğum tarihi, 2003’den sonraya denk gelen kuşak Teknolojiyle iç içe, sürekli bağlantıda Aynı anda birden fazla işle ve uğraşla ilgilenen Bilginin ve zamanın hızına çok kolay adapte olan, sabırsız Coğrafi sınır tanımayıp tüm dünya ile entegre olan
Z kuşağı Bencil, bireysel ve bağımsız yapılarıyla yalnız yaşayan İnternet aracığıyla sosyalleşen Mahremiyet duygusu olmayan Gelecek korkusu başta olmak üzere korkunun reddi üzerine kurulu bir eğlence ve kültüre yönelen Özgüvenleri yüksek
Z kuşağı Erken olgunlaşmış Masumiyeti azalmış Riskten kaçınan
antibiotic resistance age-related degeneration emerging disease
unreasonable demands, disrespect, cosntant criticism A predisposition toward rapid, unplanned reactions to either internal or external stimuli without regard for the negative consequences of these reactions to the individual or to others
Grief, disappointment, frustration, Epidemik uyku deprivasyonu
Seçenekler çok arttı Seçim özgürlüğünün artması huzuru ve ruh sağlığını arttırmadı (mindfullness thr) Ancak karar verme zorlaştı ve hata yapma olasılığı arttı Seçeneklerin aşırı artışı kişiyi yorgun ve mutsuz kılıyor Schwartz (2004) Anksiyete ve depresyon oldukça arttı
According to Philip Zimbardo (1992), people join cults because these groups appear to provide simple solutions to complex problems, a sense of purpose, and a structured lifestyle that reduces feelings of uncertainty. Hunter (1998) em- phasizes how alienation, identity confusion, and weak community ties make some people particularly vulner- able to seduction by cults.
Toplumun değer yargıları, norm ve kuralları, gelenek ve görenekleri bireyin yaşamını düzenleme işlevine sahiptir Toplumun bireysellikle, yaşla, cinsiyetle, zamanla ilgili normları bireyin yaşam tarzını ve sürecini şekillendirdiği için, bu normlardaki değişim, bireyi ve aileyi de yakından etkilemektedir
Modernlik sonrasının “farklılıklara saygı göstermek” ve “standartları ortadan kaldırmak” yaklaşımı, hem kendiliğin şekillenmesinde, hem de aile gibi toplumsal kurumların yapılanmasında büyük değişikliklere yol açmaktadır Alternatif anlamların çokluğu, kendiliğin yapılanmasına da yansımaktadır
Modernlik sonrası bireyi, birçok inanç, çoğul gerçekler, yüzlerce dünya görüşü karşısında “gerçek” ve “doğru” konusunda güvenini kaybetmektedir (O'Hare and Anderson 1991) Kendini referans almanın artışı, sınırda ve antisosyal kişilik bozukluklarında artışa yol açmaktadır
Hızlı değişim ve akışlar çağı olan 21 Hızlı değişim ve akışlar çağı olan 21. yüzyıl, ailenin yapılanması ve işleyişine hem yatay hem dikey eksende etki göstermektedir Dikey eksende aile gelenekleri, mitleri, kuralları hızla değişmekte, geçmişle bağlantılar kopmakta, davranış referans sistemleri etkinliğini kaybetmektedir Yatay eksende ise yaşam döngüsü geçişleri daha sorunlu olmaktadır
Daha önceki hak ve görevler, roller ve sorumluluklar değişmekte Kurumsuzlaşma nedeniyle bireylerin önündeki yol haritaları, kurallar, rehberler önemini kaybetmekte Bencilce bireyselleşme, antisosyalliğe kaymaya neden olmakta “Şimdi”nin baskınlığı, yaşam tarzına ağırlığını koymakta
Aile üzerinde sosyal kontrolün kaybı çocuklar ve kadınlara sağlanan sosyal desteği azaltmakta İletişim teknolojisi “zaman” ve “yer” kavramlarına “akışkanlık” kazandırmakta “Etkinlikte bulunmaya” verilen önemin artmasıyla yaşam hızlanmakta “Huzursuz bedenler” ve “huzursuz ruhlar” çağı yaşanmakta
Teknoloji ile sağlanan sosyal yoğunluk ailede kaos, parçalanma ve süreksizliğe katkıda bulunmaktadır Üyelerinin aşırı meşguliyet nedeniyle aile “saçılmakta”
Güç çatışmalarının yoğun olduğu Baskınlık için sürekli ancak etkisiz girişimlerin bulunduğu Duygusal ihtiyaçların karşılanması becerisinin az olduğu Kaotik yapı ve ilişkilerin söz konusu olduğu
Şiddete yönelim Sanal oyunlar beynin öngörüsel yönetim sisteminin işleyişini azaltmakta, dürtüsel davranışın baskılanması zayıflamakta, dürtüsel saldırganlık artmakta Antisosyaller çağı!!!!
21. yy hastalıkları ??
21 yy hastalıkları Depresyon Alzheimer hastalığı Madde bağımlılıkları, internet bağımlılığı Anksiyete bozuklukları Kontrol eksikliği Duygu düzenleme sorunları ADHD Otizm Antisosyal, sınırda kişilik bozuklukları
Hayatı sadeleştirmek bizi biz olmaktan alıkoyan, bizi bizden uzaklaştıran şeyleri azaltmak demek. Gerçek ve doğru olana daha fazla zaman ayırmak demek.