Borçlar Hukuku Genel Hükümler II 2. hafta
KUSURA DAYANAN SORUMLULUKTA MADDİ ZARARIN TAZMİNİ Tazminat alacağı zararın meydana gelmesi ile doğarsa da, tazminatın tarzı ve miktarı ya tarafların anlaşması ile ya da hakimin kararı ile belirli hale gelir. Tazminatı belirlemek hususundaki tarafların anlaşması sözleşmelere ilişkin kurallara tabidir. Geçerliliği bir şekle bağlı değildir. Tazminatın tarzı ve miktarı üzerinde anlaşma olmamışsa, mağdurun zararın giderilmesi için başvuracağı yol tazminat davasıdır.
TAZMİNAT DAVASININ KONUSU Tazminat davasının konusu, haksız fiilden sorumlu olan kişinin veya kişilerin, mağdurun uğradığı zararı tazmine mahkum edilmesidir. Tazminat davası ile genellikle zararın nakden giderilmesi talep edilir. Fakat zararın başka tarzda giderilmesi mümkün ise, örneğin yıkılan bir duvarın tamir ettirilmesi imkanı varsa, bu tarzda tazminata karar verilmesi de talep edilebilir. Bu tarzda zararın giderilmesine aynen tazmin denilmektedir. TBK m.51/1
YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME Hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davalarında yetkili mahkeme genel kural uyarınca davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu ya da zarar görenin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemeleri de yetkilidir.
TAZMİNAT DAVASININ ZAMANAŞIMI Haksız fiilde tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süreleri TBK m.72’de düzenlenmiştir. Sürenin hesabı zamanaşımın durması, kesilmesi, zamanaşımının sonuçları gibi konularda zamanaşımına ilişkin genel kurallar uygulanacaktır. TBK m. 151 vd. TBK m. 72/2
TBK m.72 Normal Süre Haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı, mağdurun zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayan iki yıllık zamanaşımına tabidir. Öğrenebilecek durumda olmak zamanaşımı süresinin işlemesine yol açmaz. Şayet zarara uğrayan bir tüzel kişi ise, dava açmaya yetkili organın öğrenmesi dikkate alınır. Devam eden zararlarda, zararın niteliğinden kapsamını tayin etmek mümkün ise zamanaşımı işlemeye başlayabilir. 10 yıllık üst süre içinde mağdurun önceden tahmin edemeyeceği gelişme sonucu yeni bir zarar ortaya çıkarsa, örneğin başından yaralanıp tedavi edilen bir kimse bu yaralanmanın etkisiyle üç yıl sonra kör olursa, bu yeni durumda zararın öğrenilmesinden itibaren bu yeni zarar için yeni bir iki yıllık zamanaşımı işlemeye başlar.
TBK m.72 Şayet haksız fiil bir süreklilik taşıyorsa fiil sona ermeden iki yıllık zamanaşımı da on yıllık zamanaşımı da işlemeye başlamaz. Şayet haksız fiil sürekli olmayıp aralıklarla tekrarlanıyorsa ve tazminat yükümlüsü öğrenilmişse, her fiile ilişkin zarar açısından o zararın öğrenilmesinden itibaren ayrı bir zamanaşımı işlemeye başlar.
TBK m.72 Üst (Azami) Süre Haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı herhalde zarar verici fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. 10 yıllık süre içinde zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren iki yıllık süre dolmuş ise, artık on yıllık üst sürenin bir rolü kalmaz. On yıllık zamanaşımı bakımından önemli olan tarih, zarara yol açan fiilin tamamlandığı tarihtir.
TBK m.72 Fail tarafından radyasyona maruz bırakılan mağdur bu fiilden 15 yıl sonra bu sebeple kanser olmuşsa tazminat zamanaşımı dolmuş olur. On yıl boyunca evinin yanındaki bir işletmenin yaydığı radyasyona maruz kalan mağdur bu evden ayrıldıktan beş sene sonra kanser olursa süre en son radyasyona maruz kaldığı andan itibaren işleyeceğinden, 10 yıllık zamanaşımının henüz beş yılı geçmiş sayılır.
TBK m.72 İstisnai Süre Şayet tazminat aynı zamanda ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımını öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, tazminat davası da ceza davası zamanaşımı süresine tabi olur. Ceza davası zamanaşımı süresi 10 yıldan fazla ise, bu zamanaşımı hem iki yıllık normal zamanaşımı hem de on yıllık zamanaşımı süresinin yerini alır. Ceza davası zamanaşımı süresi on yıldan kısa ise, iki yıllık zamanaşımı süresi ceza davası zamanaşımı sona ermeden önce etkili olmaz. On yıllık üst süre etkisini gösterir.
TBK m.72 Şayet bir af kanunu ile genel af kabul edildiği için fail cezalandırılmaktan kurtulursa, artık hukuk mahkemesinde tazminat davası için ceza davası zamanaşımı uygulanamayacağı, fakat bir özel af söz konusu ise fiilin suç vasfı devam edeceği için ceza davası zamanaşımının dikkate alınması gerektiği kabul edilmektedir.
Zamanaşımın durması veya kesilmesi TBK m. 153 uyarınca zamanaşımını durduran sebepler tazminat davaları bakımından hem iki yıllık hem de on yıllık zamanaşımı için dikkate alınmalıdır. TBK m.154 uyarınca zamanaşımının kesilmesi halinde hem iki yıllık hem on yıllık zamanaşımı süresi kesilmiş olur. Fakat zamanaşımını kesen fiillerin niteliği gereği zarar ve tazminat yükümlüsü öğrenilmiş olacağı için TBK m.156 uyarınca işleyecek yeni süre iki yıllık zamanaşımı süresi olacaktır.
DAİMİ DEFİ TBK m.72/2 uyarınca, haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa, zarar gören haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir. Bu kaçınma hakkı daimi defi olarak adlandırılmaktadır. Bu defi aldatma veya korkutma sonucu borç altına girme hallerinde sözleşmeyi iptal hakkı sona erdikten sonra önem taşıyacaktır. - tartışmalı bu mesele doktrinde-
SORUMLULUK ŞARTLARININ İSPATI Davacı, davalının sorumluluğu için aranan şartların varlığını ispatla yükümlüdür. Hukuka aykırı fiille zarara uğradığını ispat da davacıya düşer. Zararın gerçek miktarı ispat edilemiyorsa TBK m. 50/2 uyarınca zararın miktarını hakim belirler. Fiille zarar arasındaki nedensellik bağı bulunduğunu, failin kusurunu da ispat etmek davacıya düşer. Davacının delillerinin hakime kanaat vermesini engelleyecek hususları ispat etmek de davalıya düşer.
CEZA HUKUKU KURALLARININ VE CEZA MAHKEMESİ KARARININ ETKİSİ TBK m.74 Tazminat davasına bakan hakim, failin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, kusuru bulunup bulunmadığını Ceza Hukuku esaslarına göre değil, Medeni Hukuk esaslarına göre belirleyecektir. Örneğin TCK m.53/1 uyarınca 12 yaşından küçüklerin ceza ehliyeti yoktur. Haksız fiil sorumluluğu bakımından ise, 10 yaşında bir çocuğun bir olayda ayırt etme gücünün ve kusurunun mevcut olduğu sonucuna varılabilir.
CEZA HUKUKU KURALLARININ VE CEZA MAHKEMESİ KARARININ ETKİSİ TBK m.74- beraat kararının tazminat davasında hukuk hakimini bağlamayacağı yönünde Bu ifade, fiilin suç oluşturmadığı veya nedensellik bağı bulunmadığı gerekçeleri ile verilen beraat kararları bakımından uygundur. Zira fiil suç teşkil etmese dahi tazminat açısından hukuka aykırı olabilir. Buna karşılık, sanığın isnat olunan fiili işlemediği gerekçesiyle ceza mahkemsinde verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamaması kolaylıkla kabul edilemez. Hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı hallerde, farklı sonuca varmasının sebeplerini açılamalıdır.
CEZA HUKUKU KURALLARININ VE CEZA MAHKEMESİ KARARININ ETKİSİ Faili cezaya mahkum eden ceza mahkemesi kararının, fiilin suç teşkil ettiği ve sanık tarafından işlendiği konularında tazminat davasına bakan hukuk hakimini bağlayacağı genellikle kabul edilmektedir.
ZARARIN BELİRLENMESİ Zararın miktarı, hükmedilecek tazminatın üst sınırını oluşturur. Zarar miktarını aşan bir tazminata hükmedilemez. Zarar ve yarar miktarlarını ispatın mümkün olmadığı hallerde, hakim takdir yetkisini kullanacaktır.
Zarar Mİktarının Takdİrİ Zararın gerçek miktarını davacının ispat etmesi özellikle kazanç mahrumiyeti gibi hallerde mümkün değildir. TBK m. 50/2 Hakim, takdir yetkisini kullanacağı olaylarda, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri dikkate alacaktır. Uygulamada genelde bilirkişiye başvurulmaktadır.
Zararın Miktarında Esas Alınacak Tarİh Zarar miktarının hesaplanmasında hangi tarihin esas alınacağı öğretide tartışmalıdır. Hakim görüş, hüküm tarihinin esas alınmasını savunmaktadır. Yargıtay kararlarında ise, zararın meydana geldiği tarih esas alınmaktadır. Konu mala verilen zararlar açısından önem taşımaktadır. Zira, beden bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda hüküm tarihini esas alınacağı TBK m.75’ten anlaşılmaktadır.
Yararların Mahsubu (DENKLEŞTİRME) Haksız fiil mağdura bir taraftan zarar verirken, diğer taraftan bazı ekonomik yararlar sağlamışsa, bu yararlar tespit edilen zarar miktarından düşecektir. Mağdurun malvarlığındaki artış malvarlığının aktifinin azalması veya pasifinin azalması tarzında olabileceği gibi, aktifinin azalmasına veya pasifinin artmasına engel olma tarzında da olabilir. Yıkılan bir binanın enkazının veya ölen hayvanın derisinin mağdura kalması birinci duruma, yaralandığı için işine gidemeyen şahsın işe gidiş geliş yol masrafından kurtulması ikinci duruma örnek oluşturur.
Yararların Mahsubu (DENKLEŞTİRME) Mağdurun zarara uğraması sebebiyle alacağo sigorta tazminatının veya bir kişinin ölümünde destekten yoksun kalma tazminatı isteyen kimseye ölen kişiden intikal eden mirasın mahsup konusu olup olmayacağı tartışmalıdır. Şayet, mal sigortalarında olduğu üzere sigortacı mağdura ödediği sigorta bedeli için ona halef oluyorsa ve mağdur haksız fiil sorumlusundan sadece sigorta bedelinin zararı karşılamayan kısmı için tazminat istiyorsa esasen ortada mahsup edilecek bir yarar yoktur. Fakat mağdur, sigortacıya başvurmadan, tüm zararın tazmini için haksız fiil sorumlusuna karşı dava açmışsa, sigorta alacağı zarara mahsup edilmek gerekir.
Yararların Mahsubu (DENKLEŞTİRME) Şayet mağdur sigortalının yaptığı ödeme ile karşılanan zararı için haksız fiil sorumlusuna başvuruyorsa, sigortacının halefiyeti sebebiyle esasen bu tazminat alacağına artık sahip olmadığından, bu talebi ileri süremeyecektir ve bunun denkleştirmeyle ilgisi yokturç Mağdura hem sigorta bedelini alma hem de zararını haksız fiil sorumlusuna tazmin ettirme hakkı tanındığı kaza sigortalarında ise, “sigorta ettirenin sigortası nazara alınmaksızın bütün zarar ve ziyanı tazminle mükellef tutulur.”
Yararların Mahsubu (DENKLEŞTİRME) Destekten yoksun kalma tazminatı bakımından, haksız fiil sonucu ölen kimseden veya bir başka şahıstan mağdura intikal eden miras, kendisine bağlanan dul ve yetim maaşı, destek ihtiyacını kaldırdığı veya azalttığı oranda dikkate alınır. böyle hallerde zarardan mahsup değil, doğrudan doğruya zarar şartının gerçekleşmesi ile ilgili bir sorun vardır. TBK m.55/1 Destekten yoksun kalma tazminatı dışında kalan tazminatlarda mağdura intikal eden mirasın zarara mahsunu sorunu ile karşılaşılmaz.
BEDENSEL ZARARLAR VE ÖLÜM TBK m.53-56/75 özel düzenleme var. Bedensel bütünlüğün ihlali halinde zararın kapsamı: TBK m.54 A)tedavi giderleri B)kazanç kaybı C)çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar D)ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
a)TEDAVİ GİDERLERİ Beden bütünlüğünün ihlali halinde zararın kapsamına, beden bütünlüğünü eski haline getirmeye yani iyileştirmeyi sağlamaya veya hastalık ya da sakatlığın artmasını önlemeye yönelik masraflar girer. Ambulans, doktor, hastane, ilaç, ameliyat, protez, psikoterapi ve benzeri konular için yapılan masraflar girer. Tazminat davasında hüküm tarihine kadar yapıldığı sabit olan masraflar dikkate alınacağı gibi, tespiti mümkün olan gelecekteki masraflar da dikkate alınacaktır. TBK m.75- iki sene içinde konuyu tekrar inceleme hakkını saklı tutma Dikkate alınacak masraflar durumun gereğine uygun olan masraflardır.
B) KAZANÇ KAYBI Beden bütünlüğü ihlal edilen kimse, bu yüzden tamamen veya kısmen çalışamama durumuna düşmüşse, bundan doğan zararının tazminini de isteyebilir. Bu zararın kapsamına, davacının tazminata hüküm verileceği tarihe kadar olan kazanç kaybı girer. Kazanç kaybının her zaman çalışamamaktan kaynaklanan bir ücret, maaş veya ticari mesleki gelir kaybı şeklinde olması gerekmez. Beden bütünlüğü ihlalinin sebep olduğu bazı masraflar sebebiyle gelir kayıpları da bu kapsama girebilir. Örneğin beden bütünlüğü ihlal edilen ev kadınının kocasını hizmetçi tutmaktan kurtarmak suretiyle aile bütçesine yaptığı katkıdan mahrum kalması
C)ÇALIŞMA GÜCÜNÜN AZALMASINDAN YA DA YİTİRİLMESİNDEN DOĞAN KAYIPLAR Çalışma gücünün tamamen kaybının veya azalmasının gelecekte yol açacağı kazan yoksunluğu ise gelecekteki bir zarardır. Çalışma gücünün kaybı bakımından geçici kayıp, sürekli kayıp ayırımı yapılır. Çalışma gücünün geçici kaybında kazanç kaybının hesabı, çalışma gücünün muhtemel kayıp süresi dikkate alınarak yapılır. Çalışma gücünün sürekli kaybında ise, mağdurun kayba uğramasa idi çalışabileceği süre dikkate alınır. Yargıtayın çalışma süresi sınırı olarak 60-65 yaşı kabul ettiği belirtilmektedir.
C)ÇALIŞMA GÜCÜNÜN AZALMASINDAN YA DA YİTİRİLMESİNDEN DOĞAN KAYIPLAR Yoksun kalınacak kazancın hesabında dikkate alınacak diğer bir unsur, çalışma gücündeki kayıp oranıdır. Bu oran haksız fiilden etkilenen organa, etkilenme derecesine ve mağdurun mesleğine göre değişir. Örneğin, bir ayağın kesilmesinin ayak işinde çalışan kimsenin çalışma gücüne etkisi ile fikren çalışan bir kimsenin çalışma gücüne etkisi aynı değildir. Ayrıca mağdurun yaşı, sağlık durumu hatta cinsiyeti, oranın belirlenmesinde rol oynar.
C)ÇALIŞMA GÜCÜNÜN AZALMASINDAN YA DA YİTİRİLMESİNDEN DOĞAN KAYIPLAR Yoksun kalınacak kazancın hesabında dikkate alınacak üçüncü unsur mağdurun yıllık kazanç miktarıdır. Yıllık kazanç olarak mağdurun haksız fiile maruz kaldığı sıradaki kazancı esas alınır ve bu kazançtaki artma ihtimalleri göz önünde tutulur. Mağdurun yaşının küçüklüğü, öğrenci olması gibi sebeplerle henüz kazancı bulunmaması halinde ilerideki kazanç ihtimaline göre hesap yapılır. Mağdurun yıllık kazancının, çalışma gücü kayıp oranına çarpımı yıllık kazanç yoksunluğu tutarını belirler. Bu miktarın çalışma gücünün kaybı süresi ile çarpımı çalışma gücünün tamamen kaybı veya azalmasının yol açacağı gelecekteki kazanç kaybı miktarını belirleyecektir. YARGITAY KARARI
D)EKONOMİK GELECEĞİN SARSILMASINDAN DOĞAN KAYIPLAR Burada söz konusu olan çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybının yol açtığı zararlar dışında ekonomik geleceğin sarsılmasının meydana getireceği zararlardır. TBK m. 54/4 Bu hallerde de gelecekteki bir zarar söz konusudur ve bu zarar çalışma gücünde bir azalma olmamasına rağmen meydana gelmektedir. Haksız fiil sonucu sinema veya tiyatro sanatçısı bir kadının yüzündeki bir yanık izi veya bir dansözün karnındaki bir yara izi, çalışma gücünün azalmamasına rağmen iş bulmasını güçleştirir.
ÖLÜM HALİNDE ZARARIN KAPSAMI TBK m.53 uyarınca ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: -cenaze giderleri -ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar -ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları zararlar- yansıma zarar
Destek Kavramı Bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ileride bakması kuvvetle tahmin edilen kimse o kişinin desteğidir. Destekte, ölenin baktığı kişinin aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir. Bir kişinin bir başkasının desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenir. Desteğin bu yardımı yapmaya hukuken mecbur olup olmaması da desteğin varlığının kabulü açısından önem taşımaz. Ahlaka aykırı bir ilişki sebebiyle yardımda bulunan kimsenin destek sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Basit metres hayatı yaşayanlarda yapılan yardımın birlikte yaşamanın karşılığı olduğu ve destek durumu bulunmadığı söylenmektedir.???
Destek Kavramı Medeni kanuna göre evlenme gerçekleşmeksizin karı koca gibi bir arada yaşama durumunda ise, kadının veya erkeğin başkası ile evli olmaması şartıyla yardımda bulunanın diğerinin desteği sayılması gerektiği genellikle kabul edilmektedir. Ölümün gerçekleştiği dönemde davacıya fiilen destek olana «fiili veya gerçek destek» denilir. O dönemde bunu sağlamamasına rağmen, ölmese idi ileride büyük ihtimalle davacıya destek sağlaması beklenen kişiye «müstakbel veya farazi destek» denilmektedir. Ana baba için küçük çocukların, bir nişanlı için diğer nişanlının durumu
DESTEKTEN YOKSUN KALMA ZARARININ BELİRLENMESİ Ölüm yüzünden, mahrum kaldığı ölenin yardımına olan ihtiyacını bertaraf edecek şekilde ölüm sayesinde veya başka sebeple davacının elde ettiği yararlar, destek ihtiyacını etkilediği ölçüde destekten yoksun kalma zararının azalmasına veya tamamen ortadan kalkmasına yol açar. Yargıtay kararları uyarınca, emekli sandıklarından yapılan ödemelerin dikkate alınmayacağı kabul edilmektedir. (78 tarihli İBK) TBK m.55
DESTEKTEN YOKSUN KALMA ZARARININ BELİRLENMESİ Haksız fiil sonucu ölen kimsenin destekten yoksun kalan lehine yaptığı can sigortası bedelinin destekten yoksun kalma zararını etkileyip etkilemeyeceği de tartışmalı bir konudur. Davacının eski hayat kalitesini sürdüremeyecek olması zararın varlığını kabul etmek için yeter. Davacıdan hayat tarzını değiştirmesi de istenemez. Fakat davacı da israfa dayanan bir hayat tarzını sürdürmeyi talep edemez. Varlığı kabul edilen zararın miktarının belirlenmesinde, haksız fiil sonucu ölen kimse yaşamaya devam etse idi davacıya ne miktarda yardımı hangi sürede sağlayacağının araştırılması gerekir.
DESTEKTEN YOKSUN KALMA ZARARININ BELİRLENMESİ Önce fiili desteğin ölüm tarihindeki, gelecekteki desteğin ise ileride gelir elde etmeye başlayacağı tarihteki muhtemel geliri dikkate alınır. Gelirin tespitinden sonra bu gelirden olaydaki şartlarda davacıya tahsis edileceği düşünülen miktar veya oran tespit edilecektir. Yardımın devam edeceği farzedilen süre bakımından da bir yandan ölenin yardım sağlayacağı süre, diğer yandan davacının destek ihtiyacının devam edeceği süre tespit edilecektir. TBK m.55’te “arttırılamaz veya azaltılamaz”ifadesi dolayısıyla TBK m. 52/2- burada uygulanamaz.
BİR MALIN TAMAMEN TELEF OLMASI VEYA KISMEN HASARA UĞRAMASI HALİNDE ZARARIN KAPSAMI Bir malın tamamen telef olması veya kısmen hasara uğraması, her şeyden önce bir değer kaybı demektir. Zarar mağdurun malvarlığının aktifinde bir azalma olarak ortaya çıkar. Değer kaybının belirlenmesi bakımından öğretide hüküm tarihindeki zararın dikkate alınması görüşü hakim ise de, yargıtayın yerleşmiş içtihadı haksız fiilin işlendiği tarihteki değer kaybını dikkate almaktadır. TBK m.117/2- haksız fiilin işlendiği tarihten hükmün verildiği tarihe kadar temerrüt faizi işlenecek.
TELEF OLMA VE HASARA UĞRAMA HALLERİNDEKİ ÖZELLİKLER Mal madde olarak yok olmuşsa veya artık hiç yararlanılamaz hale gelmişse ya da tamir masrafı malın değerini aşıyorsa, malın tamamen telef olduğu kabul edilir. Tamamen telef olan malın yerine yenisinin ikamesi için gereken tutar, zararı teşkil eder. Bir malın çalınması halinde malı hırsızdan veya bir üçüncü kişiden istihkak davası ile talep edebilme imkanı devam ettikçe, malvarlığında bu malın değeri kadar azalma gerçekleşmiş sayılmaz.
TELEF OLMA VE HASARA UĞRAMA HALLERİNDEKİ ÖZELLİKLER Malın hasara uğramış olması halinde bu malın onarımı mümkün değilse ve onarılmasından sonra mal sahibininin bu malı kullanması kendisinden beklenemez ise veya onarım masrafı malınd eğerinden yüksek ise, mal tamamen telef olmuş gibi zarar tespit edilecektir. Onarımı mümkün olan bir hasar söz konusu ise, zarar her şeyden önce onarım masrafından oluşur. Fakat malın onarım görmüş bir mal durumuna girmesi sebebiyle değerinde bir düşme meydana geliyorsa bu düşme tutaru da hesaba katılmak gerekir.
DİĞER ZARARLAR Malın tamamen telef olmasını veya hasarın artmasını önlemek üzere yapılan masraflar, malın yerine yenisi alınıncaya kadar başka bir malın kullanılması için yapılan masraflar, bu sürede uğranılan kar kaybı, malın telef olması veya hasara uğramasından doğan zarar kapsamına girer.
TAZMİNATIN BELİRLENMESİ Tazminat davasında tespit edilen zarar, hükmedilecek tazminatın üst sınırını belirler. Tazminatın amacı zararı gidermektir. Bununla birlikte, çok ender rastlanacak bazı özel sorumlulık hükümleri mağdurun failden zararını aşan miktarda tazminat istemesine imkan vermiş olabilir. “medeni hukuk cezası”-MK m.25/3, MK m. 995/1, TBK m.530, FSEK m.70/3 Tazminatı hakim belirleyecektir. TBK m.51
TaZMİN TARZINI TAYİN A) NAKDEN TAZMİN B) AYNEN TAZMİN Zararın para ödenerek giderilmesidir. Şayet gelecekteki zararların karşılanması söz konusu ise irar şeklindeki tazminat uygun bulunabilir. TBK m.51/2- teminat Sermaye şeklinde ödenecek tazminat- taksitlendirilmesine engel yok. B) AYNEN TAZMİN Nadiren görülür. Mağdurun malvarlığının eski haline getirilmesi için para ödenmesi dışında bir yolla bir yolla zararın giderilmesi çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Yok edilen bir malın bir eşinin verilmesi, tahrip edilen bir malın davalı tarafından tamir edilmesi, kirletilen bir alanın temizlettirilmesi
TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİ TBK m. 51/1 uyarınca, tazminat tutarı belirlenirken bir taraftan failin “kusurunun ağırlık derecesinin”, diğer taraftan “durumun gereğinin” yani olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Buna göre, failin kusurunun ağır olmaması, zararı karşılayacak tam tazminattan daha düşük bir tazminatı haklı kılabileceği gibi, olayın özellikleri de tazminatın miktarında indirim yapılmasına yol açabilir. Bu etkenlere, “tazminatın indirilmesi(tenkisi) sebepleri” denilmektedir. TBK m.52’de bazı sebepler özel olarak belirtilmiş ancak bunlarla sınırlı değil.
A)FAİLİN KUSUR DERECESİNİN ETKİSİ TBK m. 51/1’de belirtildiği üzere hakim, tazminatın kapsamını ve ödeme biçimini belirlerken failin kusur derecesi dikkate alınacaktır. Bir haksız fiili kasten işleyen kimse ile, aynı haksız fiili hafif bir ihmal sonucu işleyen bir kimsenin aynı miktarda tazminata mahkum edilmesi adil görülmeyebilir. Hakim diğer hal ve şartları da göz önünde tutarak takdir yetkisini kullanacaktır. TBK m.52/2- yoksulluğa düşme tehlikesi- TBK m. 51/1 beraber mi uygulanacak? Doktrinde farklı görüşler var.
B) TBK m. 52’de BELİRTİLEN TENKİS SEBEPLERİ aa) Mağdurun rızası Hukuka uygunluk sebeplerinden biridir TBK m.52 çerçevesinde tazminattan indirim sebebi olan mağdurun rızası ancak hukuka uygunluk sebebi olarak geçerli sayılmayan rızalar ile verilen rızanın çerçevesini aşan zararlarda uygulama alanı bulur. Şayet failin davranışı mağdurun razı olduğu sınırı aşmışsa bu takdirde fiil hukuka aykırıdır.
B) TBK m. 52’de BELİRTİLEN TENKİS SEBEPLERİ bb) Mağdurun birlikte (müterafik) kusuru) Mağdurun makul bir insandan beklenen bir davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. Birlikte kusur oluşturan davranış yapma tarzında da, yapmama tarzında da gerçekleşmiş olabiliir. Yaralanan bir kimsenin yarası üzerinde mikroplu bir bez koyarak zararın artmasına yol açması, yapma tarzında birlikte kusura aynı kişinin yarası için verilen ilacı yarasına sürmemesi, yapmama tarzında birlikte kusuru örnek teşkil eder. Mağdurun birlikte kusuru zararın meydana gelmesinde başlıca etkense failin sorumluluğunun kalkmasını haklı kılabilir. Örneğin bir av partisinde bir avcının atışı sırasında bir kişinin intihar etmek için aniden önüne çıkması halinde, avcı söz konusu şahsın ölümünden sorumlu olmaz.
B) TBK m. 52’de BELİRTİLEN TENKİS SEBEPLERİ cc) Mağdurun sorumlu tutulduğu diğer etkenler Sadece mağdurun birlikte kusuru değil, kusuru olmadan sorumlu bulunduğu etkenlerin varlığı halinde de tazminattan indirilir. Örneğin B’nin A’ya zarar vermesinde A’nın yanında çalışan işçinin de etkisi olmuşsa A’nın yanında çalışanın fiilinden verdiği zarardan sorumlu olduğuna ilişkin hüküm kıyasen dikkate alınarak tazminat indirilebilir. TBK m.66 Fakat A TBK m.66’daki sorumluluk karinesini çürütürse, A’nın sorumluluğu söz konusu olmayacağı için sorumluluğu sebebiyle indirim de söz konusu olmaz.
B) TBK m. 52’de BELİRTİLEN TENKİS SEBEPLERİ Ayırt etme gücü bulunmayan bir mağdurun davranışı zararın meydana gelmesinde etkili olmuşsa, kusur söz konusu olmayan bu davranış da hakkaniyet gereği mağdurun sorumluluğuna yol açacak nitelikteyse failin ödeyeceği tazminattan indirilir.
B) TBK m. 52’de BELİRTİLEN TENKİS SEBEPLERİ dd) Failin yoksulluğa düşecek olması Kural olarak, taraflardan birinin zengin diğerinin fakir olması tazminatın belirlenmesinde rol oynamaz. Istina: destekten yoksun kalma tazminatı, ayırt etme gücü bulunmayanların hakkaniyet gereği sorumlu tutulması TBK m.52/2- indirimin söz konusu olabilmesi için iki şartın yani hem yoksulluğa düşecek olma hem de hafif kusur şartının bulunması gerekir. Tazminatın indirilmesinde mağdurun güç duruma düşeceğinin anlaşılması indirime engel olabilir. TBK m.51/1 uyarınca yapılacak bir indirime rağmen fail yoksulluğa düşecekse, TBK m. 52/2 uyarınca daha fazla bir indirim yapılabilir.
C)DİĞER İNDİRİM SEBEPLERİ İndirim sebepleri TBK m.52’de belirtilenlerden ibaret değildir. TBK m. 51 uyarınca hakimin dikkate alacağı olayın özellikleri çerçevesinde zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olan, beklenmedik durum; mağdurun bünyesinden kaynaklanan fakat sorum olmadığı etkenler, failin mağdura yardım etmesi sırasında zarar vermiş olması gibi başka indirim sebepleri de söz konusu olabilir.
C)DİĞER İNDİRİM SEBEPLERİ aa)Beklenmedik durum Beklenmedik durum uygun nedensellik bağını keserse fail bundan sonraki zararlardan sorumlu olmaz. Beklenmedik durum, zararın meydana gelmesinde veya artmasında yukarıda belirtilen ölçüde olmamakla beraber, etkili olmuşsa, bu durum tazminatın indirilmesini adil kılabilir.
C)DİĞER İNDİRİM SEBEPLERİ bb)Mağdurun bünyesinden kaynaklanan etkenler Mağdurun bünyesinden kaynaklanan ve zararın artmasına yol açan etkenler (kalp hastalığı, şeker hastalığı, hemofili hastalığı, alerjiler vb.) de indirime yol açabilir. cc)Failin, mağdura yardımı sırasında zarar vermiş olması Failin mağdura bir konuda yardım ederken zarar vermiş olması da TBK m. 51 uyarınca bir indirim sebebi olabilir. Komşunun çağrısı üzerine bütan gazı ocağını tamire çalışan kimse bir yangına sebep olursa, tazminat miktarı tayin edilirken, hakim bu durumu dikkate alarak tazminatı indirebilir.
İNDİRİM YASAĞI TBK m. 55 uyarınca, bedensel zararı için veya destekten yoksun kalma zararı için tazminat isteyen mağdura karşı hafif kusurlu failin tüm zararı tazmin etmesi halinde yoksulluğa düşeceğinden söz edilerek hakim tarafından TBK m.52/2 uyarınca hakkaniyet gerekçesiyle indirim yapılamayacaktır.