Hava Kirliliği: Hava kirliliği denince akla gelen ilk şeyler asit yağmurları, sera etkisi ve ozon tabakasının delinmesidir. Hava kirliliğinin başlıca sebebi, dünya ilk oluştuğunda etrafta bulunan enerji atmosferin soğuması ile katılaşmaya başlamıştır. Bu katılar bulunduğu bölgeye göre içine fosiller eklenmiştir. Sonuçta fosil yakıtlar oluşmuştur. Şimdi biz onları tüketerek dünyayı ilk oluştuğundaki sıcaklığa yaklaştırıyoruz. Hem tek sorun bu da değil tüketim sonucu oluşan bazı gazlar yaşamı tehlikeye atmaktadır.
Asit Yağmurları: Asit yağmurları fosil yakıtların tüketimi sonucu ortaya çıkan gazlardan kükürt dioksit ve azot dioksit gazlarının su buharları ile birleşince tepkime oluşturur. Sonuç olarak Sülfürik asit ve nitrik asit oluşur. Bunlar değdiği nesnelere zarar verir. Dünyanın bazı bölümlerinde asit yağmuru görünse de Venüs’e rakip bile olamayız.
Sera Etkisi: Ozon tabakası güneşten gelen ışınları bir kısmını geri yansıtarak dünyamızı ısınmaya karşı KORURDU. Fakat Fosil yakıtların tüketimi parfüm kullanımı gereksiz çıkan yangınlar ve daha bir çuval nedenden dolayı bu özelliğini çok hızlı bir şekilde kaybediyor. Her sene dünya 1 derece ısınıyor. Atmosfere saçılan sera gazları (%36-70 Su buharı, %9-26 Karbon dioksit, %4- 9 Metan ve %3-7 ile Ozon) güneşten gelen ışınları yansıtmak yerine kara bulutları oluşturup gelen ışınların daha fazla soğrulmasına sebep oluyor. Sonuçta ilk olarak hava sonra okyanuslar yavaşça ısınmaya başlıyor. Sonuçta buzullar eriyor, su seviyesi yükseliyor, dünya ısınıyor ve sıcak kıyametine hazırlanıyor.Su buharıKarbon dioksitMetanOzon Tek sorun bu da değildir eğer kara gazlar (Azot, Karbondioksit...) atmosferde gereğinden fazla yoğunlaşırsa güneşten gelen ışınlar tümüyle kesilecek ve dünya sıcak ama kapkaranlık bir cehenneme dönüşecek.
Su Kirliliği Atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler… Hepsi sonuçta aynı yere varmaktadır. Su yaşamın kaynağıdır ve bizde suyu yani yaşımı her saniye kirletmekteyiz. Suya atılan atıklar + gereksiz harcanan sular: Kıyamete 1 adım daha Ülkemizde propaganda baya gelişmiş fakat engelleme yöntemleri hep aynı. Su ile engellemek. Su israfı bize büyük derecede zarar vermektedir ve suyu kirletince su kaynaklarımız artık dayanamamaktadır. Tek sonuç keşke bu olsa; bir düşünün sizin evinize çöpler atılsa ne yaparsınız… Bu düşündüklerinizin hiçbirini balıklar yapamamaktadır ve buda bir çok deniz türünü uçurumun kenarına itiyor. Su canlılarının yaşam alanlarını sürekli kirletiyoruz. Artık deniz eski temizleyici özelliğini kaybetti. Artık denizle insanlar arasında savaş varmış gibi bir biz ona çöp atıyoruz bir o bize.
Toprak Kirliliği: Modern tarıma geçildi, sanayileşme hızlandı ve sanki hayvanlar evrim geçiriyormuş gibi kirlilikte evrim geçirdi ve sonuç olarak yeni bir kirlilik türü ortaya çıktı; TOPRAK KİRLİLİĞİ. Toprak kirliliği günümüzde yüzeysel olarak görünmektedir ve çok fazla ilerlememiştir. Fakat sürekli bir şekilde doğaya çöp atılmaktadır ve buda su kadar önemli olan toprağı da kirlenmeye zorlamaktadır eğer böyle devam ederse toprakta yetişen besinler yararlarını kaybedip zarar vermeye başlayacak. Ve ağaçların mutasyon geçirme olasılığı var. Çevreye çöp atmayalım. … Ve ya kafamıza çekip bir tane sıkalım
Orman Tahribi: Ormanlar, kısaca bizim her şeyimizdir. En önemlisi hava kaynağıdır. Ve Ormanlar ihmal, dikkatsizlik gibi sebeplerden dolayı her saniye azalmaktadır. Atılan cam şişeleri güneş ışıklarını odaklar ve ormanlar yanar. Kayıtlara göre 1,5 milyon hektarlık alan yok olmuştur. Bir ağacın 5 senede ortalama 3 insanın ömrüne yetecek kadar oksijen ürettiğini düşünürsek kaç kişinin canına kast edildiğini siz hesaplayın. Ormanlık alanlara gittiğimizde normalden de dikkatli olmalıyız orada yapacağımız hataların sonucu çok büyük kayıplar olabilir.
Çığ: Eğimli arazilerin yoğun kar kütlelerinin yer çekimin etkisiyle, kayakçıların geçişiyle ve ya birkaç delinin bağırması sonucu yere doğru yüksek hızla hareket etmesine denir. Çığlar düşerken bazen verimli arazilere denk gelir ve onları söküp taşır ve sonuçta verimsizleşir.
Nükleer Kirlilik: Einstein’ın uranyumun ışımasının elektronlar artırılabileceğini bulması üzere nükleer cehennem başladı. Saldırı amaçlı ilk nükleer bombalar Nagazaki ve Hiroşima kentlerine atıldı. Ve atılan bölgede denge denen terim unutuldu. En büyük tehlike ise soğuk savaşta atlatıldı. Soğuk savaş esnasında Amerika ve Ruslar açabildiği her deliğe Balistik Nükleer bomba yerleştirdi. Fakat iki ülkede boşa para harcamak dışında hiçbir şey yapmadı. Nükleer enerji kullanımında yaşanan en büyük trajedi ise Çernobil'dir. Günümüzde ise 3 Gigatonluk etki yaratan fotonik bombalar nükleer krizin yerine geçti. Fakat Onların kullanılması da şuan söz konusu değildir.