TASAVVUF NEDİR? İslamiyet'in temel ilkelerine dayanarak nefsi arıtıp, ahlâkı güzelleştirerek dini yaşama ve bu yolla Allah'a ulaşma düşüncesine tasavvuf adı verilir. X. yüzyıldan sonra tekkelerin çevresinde gelişen tasavvuf düşüncesi dinî - tasavvufi bir halk edebiyatının doğmasına yol açmıştır. Oluştuğu yer dikkate alınarak tekke edebiyatı olarak da adlandırılmıştır. Dinî ve tasavvuf içerikli şiirler hem divan edebiyatı hem de halk edebiyatı şairleri tarafından yazılmıştır.
DİNÎ - TASAVVUFÎ TÜRK ŞÎİRİ XI. yüzyıldan itibaren Türkler kitleler hâlinde İslâmiyet'e girmeye başladı. Kısa sürede Türk kavim ve boylarının büyük bir kısmı bu dini benimsedi. Yine bu yüzyıldan itibaren Anadolu'ya yerleşen Türklerin İslâmiyet'i tanımasında, Horasan'dan gelen ve tasavvuf düşüncesini benimseyen, dervişlerin, alperenlerin önemli rolü oldu. Anadolu'da çok canlı olan bu dinî hayat, İslamî (dinî) bir edebiyatı da beraberinde getirdi. İslâm dinini ve tasavvuf düşüncesini halka anlatmak için çok sade ve temiz bir Türkçe ile şiirler, ilâhîler söyleyen Yunus Emre'yi başkaları takip etti. Böylece daha çok halk kitlelerine hitap eden bir Dinî-Tasavvufî Türk şiir geleneği doğdu.
Dinî-tasavvufî halk şiirimizin nazım biçimleri; Orta Asya'dan Anadolu'ya geçince daha çok zenginlik kazanmış, her dinî duygunun, her coşkulu düşüncenin ayrı bir ifade biçimi ortaya çıkmıştır. Bu edebiyat türü ile tasavvufî düşünceleri çeşitli yönlerden ele alan birçok tarikatın kurulmasına yol açılmış, bu düşüncelerle Anadolu'da serbest görüşlü ilâhi bir aşk felsefesi tarzı meydana gelmiştir. Böylece Arap ve İran edebiyatlarında görülmeyen millî ve orijinal bir sanat çeşidi yaratılmıştır.
Dinî Tasavvufi Halk Şiirinin Genel Özellikleri ÖZELLİKLERİ Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan’da yetişen Hoca Ahmet Yesevi’dir. Tekke Edebiyatı Anadolu’da 13. y.y.’dan itibaren gelişmiştir Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir. Nazım birimi genellikle dörtlüktür. Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır. Şiirlerin çoğu ezgilidir. Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir. İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Dili Aşık Edebiyatı’na göre ağır, Divan Edebiyatına’na göre sadedir. Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir.
Başlangıçtan günümüze kadar Dinî tasavvufi halk şiiri geleneği çerçevesinde şiir yazan önemli şairler şunlardır: 12. yüzyıl: Ahmet Yesevi 13. yüzyıl: Hacı Bektaş-ı Velî Yunus Emre yüzyıl Seyyit Nesimî 15. yüzyıl Kaygusuz Abdal Eşrefoğlu Rumî Hacı Bayram-ı Velî 16. yüzyıl Aziz Mahmut Hüdâyî Pir Sultan Abdal 17. yüzyıl Niyaz-i Mısrî 18. yüzyıl Erzurumlu İbrahim Hakkı
1. İLAHİ 2. NEFES 3. NUTUK 4. DENEME 4. DEVRİYE 5. ŞATHİYE MANZUM ESERLER 1. FÜTÜVVETNAME 2. GAZAVATNAME 3. MENAKIBNAME 4. BATTALNAME MENSUR ESERLER TEKKE/DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI
1. İLÂHÎ Allah aşkını konu edinen, Allah’ı övmek, ona yalvarmak için yazılır. Özel bir ezgiyle okunur. Dörtlük sayısı 3-7 arasındadır. Kafiye düzeni koşmaya benzer: abab cccb dddb... İlâhî, 7’li, 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle yazılır. İlâhîleriyle en çok Yunus Emre (XIII. yy.) ünlenmiştir. İlâhîler tarikatlara göre türlü adlar alır: Mevlevîlerde âyin, Bektaşîlerde nefes, Alevilerde deme (deyiş, deme), diğer tarikatlarda dA cumhur ya da ilâhî denir.
2. NEFES Bektaşî şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir. Nefeslerde genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut (Allah’ın varlığı ve birliği) kavramı anlatılır. Hz. Muhammet ve Hz. Ali’yi övmek için de söylenir. Nefeslerde kalenderâne ve alaycı bir üslûp görülür. Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür.
3. NUTUK Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere söylenir. Tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söylenir. Didaktik (öğretici) şiirlerdir. Ezelden beri var olan insan ruhunun Allah’tan gelip tekrar Allah’a dönmesi düşüncesini işleyen şiirlerdir. İlâhîye benzer. 4. DEVRİYE
5. ŞATHİYE (ŞATHİYÂT-I SOFİYÂNE) Dinin ilkelerinden, inançlardan teklifsizce ve alaycı bir dille söz ediyormuş gibi söylenir. Görünüşte saçma sanılan bu şiirler aslında toplumun ve insanların eleştirisini yapmakta ve tasavvuf kavramlarını anlatmaktadır. Genellikle Bektaşî şairleri tarafından söylenir. Ergene’nin köprüsü Susuzluktan kurumuş Edirne minaresi Eğilmiş su içmeğe Kaygusuz’un sözleri Hindistan’ın kozları Sen de bu yalan ile Gidem dersin uçmağa (Kaygusuz Abdal)
MENSUR (DÜZYAZI) ESERLER FÜTÜVVETNAME: Fütüvvetlerin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinir. GAZAVETNAME: Din düşmanları üzerine gazilerin düzenledikleri akın ve savaşlar ve gösterilen kahramanlıklar anlatılır. Bir yerin alınmasını anlatanlara "fetihname", düşmanın yenilgisini anlatanlara "zafername" denmişse de sonradan bunların hepsine birden "gazavetname" denilmiştir. MENAKIBNAME: Kahramanların, din ve tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler anlatılır. Kahramanlar olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yapar. BATTALNAME: Battal Gazi'nin menkıbevî hayatı üzerine kurulmuş destansal halk hikayesidir.
KAYGUSUZ ABDAL (15. yy) Doğum tarihi ve yeri ile ölüm tarihi ve yeri kesin olarak bilinmemektedir. Asıl adının Alâeddin Gaybî olduğu söylenir. İyi bir eğitim görmüş ve Bektaşi şeyhi Abdal Musa’nın dergahına girmiştir. Mekke ve Mısır’a gittiği, Hac dönüşü öldüğü ve bir mağaraya gömüldüğü söylenir. Bir başka söylentiye göre de Antalya Elmalı’da gömülüdür. Şeyhi Abdal Musa gibi o da Bektaşi-Alevi edebiyatının kurucularından sayılır. Yunus Emre’nin takipçilerindendir. Hem aruz hem de hece ölçüsüyle şiirler yazdı. Şiirlerinde, tasavvuf ve tarikat adabını nükteli bir dille anlattı. Şiirlerinde hiciv ve mizah öğelerini de kullanarak ham sofularla alay etti. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinin çoğu "şathiye"dir. Yalın bir dili ve kıvrak söyleyişi vardır.
Mevlana : ( ) İslam dünyasının en büyük mutasavvıfudur. Bilgin, düşünür ve Mevleviliğin kurucusudur. Sanatı mabede sokar,sanatı ibadetten sayar.Onun için hayatın her anı,her davranış,şiir,müzik,semah ve bütün güzel sanatlardan ibarettir.Allah’tan gelen insanın tekrar O’na döneceğini inanır.Ve ölümü Allah’a kavuşma olarak görür. Eserleri:Mesnevi,Divan-ı Kebir,Fihi ma Fih,Mektubat,Mecalis-i Seba