OSMANLI DÖNEMİ EĞİTİM TARİHİ Kuruluştan eğitimde ilk yenileşme hareketlerine kadar 1299-1776
OSMANLILAR Bizans sınırında Selçuklu Uç beyi olarak görev yapan Osman Bey 1299 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Sonrasında ise yavaş yavaş Anadolu’daki diğer beylikleri ortadan kaldıran Osmanlılar Avrupa yakasında çok geniş bir alana yayılmışlardır. 1453 tarihinde İstanbul’un fethiyle birlikte Bizans ortadan kaldırılmış, Kanuni döneminde ise dünya üzerindeki en büyük imparatorluk konumuna gelmiştir. Gelişme, duraklama ve gerileme dönemlerinden sonra ise 1922 yılında Osmanlı İmparatorluğu ortadan kalkmıştır.
OSMANLILARDA GENEL OLARAK EĞİTİMİN ÖZELLİKLERİ 1. Medreseler güçlü eğitim kurumları haline gelmişlerdir. Osmanlı dönemi tamamen bir medrese dönemi olarak da nitelendirilebilir. 2. Azınlık çocuklarının üst düzeyde yönetici yetiştirildikleri Enderun adında önemli bir eğitim kurumu vardır. 3. İlköğretim 19.yüzyılın sonlarına kadar basit düzeyde kalmıştır. 4. Osmanlının son dönemlerine kadar ilkokul üstü örgün eğitim kurumlarında yalnızca erkekler öğrenim görmüştür.
5. Eğitim-öğretimin temel amacı dindir 5. Eğitim-öğretimin temel amacı dindir. Müsbet bilimlere ilgi bireyseldir, süreksizdir. 6. Eğitim-öğretim yöntemi aktarmacı ve ezbercidir. 7. Tanzimat dönemine kadar ücretsiz olan eğitim kurumları tazimattan sonra vakıf geliri bulunmayanlarda ücretli olmuştur. 8. Azınlık ve yabancılara öğretim hakkı tanınmıştır. Bu Osmanlıyı daha sonraları siyasi ve ekonomik sorunlara sürüklemiştir. 9. Türkçe , Arapça Farsça karışımı Osmanlıca denen yapay bir dil geliştirilmiştir. 10. Yaygın eğitim; din adamları, ahlakçılar, edipler tarafından yapılmıştır. 11. Eğitimde yenileşmelere önce askeri alanda başlatılmıştır.
İlmiye Sistemi Osmanlı ilmiye sisteminde çok katı bir ideolojik çerçeve söz konusu değildir. Eğitim devletin tekelinde değil, ancak güdümündedir. Eğitim kurumları şunlardır: Sıbyan mektepleri Medreseler Tekke ve zaviyeler, camiler, aile Azınlık ve yabancı mektepleri, kiliseler Enderun mektebi
KURULUŞTAN EĞİTİMDE İLK YENİLEŞME HAREKETLERİNE KADAR OSMANLI’DA EĞİTİM
Dönemin genel özellikleri Fatih dönemine kadar Osmanlı uleması Şam, Mısır, İran ve Maveraünnehir medreselerine yetişmiştir. Fatih döneminde felsefi ve bilimsel düşünüş kısmen Osmanlı’lara girmiş olsa da hoş karşılanmamış ve ferdi kalmıştır. İlk yüz elli yıl içinde öteki Türk devlet ve beyliklerinde de öğretim ve bilime önem verilmiştir.
Dönemin genel özellikleri Önceleri aktif ve gazi insan tipi gözde iken, 18.yy’dan itibaren orta ve pasif insan tipi gözde olmuştur. Kahvehaneler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Matbaa bu dönemin sonunda alınmıştır.
Osmanlıların İlk Dönemlerinde Eğitim İlk Osmanlı hükümdarları bilimsever, bilim adamlarına saygılı ve onları koruyan bir yapıya sahiplerdi. İlk sultanlar çeşitli Türk ve İslam ülkelerinden Osmanlı’ya bilim adamları getirdiklerinden, birçok medrese kurulmuş ve gelişmiştir. Medreselerin önem dereceleri devlet merkezinde bulunup bulunmamalarına göre değişmektedir.
Osmanlıların İlk Dönemlerinde Eğitim Hükümdarların davet ettiği ya da Osmanlı hükümdarlarının bilime değer verdiğini bilerek gelen müderrisler büyük katkılar sağlamışlardır. Kayserili Davut, Fahrettin Acemi, Alaettin Tusi gibi. Fatih dönemine kadar medreselerde okutulan dersler tam olarak bilinmese de Selçuklulardaki ile aynı olduğu tahmin edilir.
Çağdaş Türk Beyliklerinde Bu beyliklerin hükümdarları bilimseverdiler. Bir çok eseri Türkçe’ye çevirtmişlerdir. Candaroğulları eğitim ve bilime verdikleri katkılarla büyük ün kazanmışlardır. Timurlular devletinde, Timur’un torunu Uluğ bey Astronomi ve Matematik alanında kitap yazmış bilgin bir hükümdardı. Semerkant’ta rasathane kurmuş, birçok bilim adamını burada toplamıştı. Bu bilimsel ortamın oluşmasında Bursalı Kadızade ve Ali Şir Nevai’nin de katkıları olmuştur. Ali Şir Nevai Türkçe’nin Farsça’ya üstünlüğünü savunan Muhakemet-ül Lugateyn adlı bir eser yazmıştır. Timurlulardan sonra İç Asya’da eğitim ve bilim etkisini kaybetti. Yalnızca Ahmet Yesevi’nin etkisi sürdü. Bu durum, eğitim ve bilimden uzak kalan milletlerin zamanla bağımsızlıklarını kaybettiklerini gösteren bir örnektir.
2- Medreseler İlmiye sınıfının yetiştiği kurumlardır. Eğitimin her kademesine tekabül eden bir ilmiye sınıfı görevi vardır. Askeri sınıfın kalemiye katmanında görev alanlardan bir bölümü de medreselerden yetişir. Medreseler ilk, orta ve yüksek düzeyde olmak üzere üç kısma ayrılabilir. Prestij medreseleri olarak adlandırılan medreseler üniversite düzeyindeki kurumlardır. Buralarda Danişmentler, müderrislerden ders alırlar. Ders geçme/ tamamlama düzeni vardır. Medreseler Fatih döneminde daha sistemli hale getirilmiştir. Yalnız erkek öğrencilerin öğrenim gördükleri kurumlardır. Medreselerde üç tür bilime yer verilmiştir: Dini-hukukî bilimler (tefsir, hadis, fıkıh, kelam…) Müsbet bilimler (Ulum-u akliye denen felsefe, matematik, astronomi) Alet bilimleri (ulum-u aliye denen sarf, nahif, mantık, belagat..) Genel medreselerin yanında meslek ve ihtisas medreseleri de vardır (Edirne’de açılan II: Bayezıd Darüşşifası, Darülmesnevi, Darükkurra
Fatih ve Süleymaniye medreselerinin kuruluş ve öğretim düzeni Fatih’in kurduğu medreseler İstanbul’un fethinden hemen sonra 8 kiliseyi medreseye çevirmiş; Bursa Muradiye müderrisi Mevlana Alaettin Tusi’yi, Bursalı Hocazade ile Mevlana Abdülkerim’i atamıştır. 1463-1471 yılları arasında bir cami ve iki yanında Sahn-ı Seman ve Temimme denen medreseler ile Muallimhane (darüttalim) denen ilkokul, kütüphane, imaret ve aşevi, iki hamam, Darülşifa denen hastane, misafirhaneler yapıldı ve Fatih Külliyesi adı altında toplandı.
Fatih’in kurduğu medreseler Okutulan dersler hakkında net bilgi yoktur. Fatih ayrıca camiye çevrilen Ayasofya kilisesinde ve Eyüp caminin yanına medreseler yaptırmıştır. Ayasofya medresesi Sahn derecesinde idi, daha sonra daha da üstün sayılmıştır. Eyüp medresesi ise Sahn ve daha aşağı sayılmıştır.
Süleymaniye medreseleri Kanuni Sultan Süleyman, İstanbul’da Mimar Sinan’a Süleymaniye camii ve külliyesini yaptırdı. Külliyede Darülhadis, Darültıp, 4 adet genel medrese, bir sıbyan mektebi, kütüphane, eczane, Darülşifa, hamam, imarethane, misafirhane yer almıştır.
Klasik Osmanlı Medrese Düzeni Medreselerin kesin süreleri yoktur, amaç kitap bitirmektir. Yaklaşık iki yıl sürdüğü düşünülmektedir. Ders anlatma, tartışma yöntemleri de uygulanmakla beraber, esas olarak ezberciliğe dayanan bir sistem vardır.
Meslek ve İhtisas Medreseleri Darülhadisler, dini bilimlerin öğretildiği Darültıplar, tıp biliminin öğretildiği Darülmesneviler, Mevlana’nın mesnevisinin okutulduğu Darülkurralar, Kuran’ı okuyan ve ezberleyen kişileri yetiştiren eğitim kurumlarıdır.
Medreselerin Etkinliği Ulema sınıfı yetiştirme Sıbyan mektebi hocası yetiştirme İmam, vaiz yetiştirme Devlet memurlarını yetiştirme Cer Huzur dersleri Padişahın bir tür siyasal denetimi
Medreselerin Bozulma Nedenleri Siyasetin bilim anlayışını baskı altında ve dar kalıplar içinde tutması Her şeyin ve bilimin temelinde iman esaslarının aranması Medrese sisteminin bilimsel gelişmeyi zorlaştırıcı olması Batı ile karşılaştırma yapılmadığından içinde bulunulan durumun fark edilmemesi Duraklama ve gerileme dönemlerinde Rumeli’de alınan yenilgiler sonucu halkın iç kesimlere göç etmesi, İstanbul ve civarında düzensiz bir nüfusun yoğunlaşması Devletin çeşitli kurumlarının bozulması Rüşvet, hatır-gönül ilişkilerinin çoğalması
Medreselerin Bozulma Biçimleri Öğretim ve yöntem alanında bozulma Müderrisliği atanma yönteminin bozulması Disiplin alanında bozulma Müderrislerin disiplininin bozulması
Medrese sisteminin 20.yy eğitim düşüncesi ile karşılaştırılması Bina düzeni Burs ve sosyal yardımlar Programlar Kendi işini kendisi yapma Halktan kopmama
AVRUPADA 15.-17. YÜZYILLARDA FARKLILAŞAN EĞİTİM NEDENLERİ VE NASILLARIYLA… Avrupa'da Rönesans ve Reform ile birlikte müspet bilimlerin öğretimi giderek önem kazanmıştır. İlahiyat fakülteleri eski saygınlıklarını yitirmişlerdir. Üniversite dışında bir çok bilgi buluş yapmıştır. Polonyada Copernic, İngilterede Francis Bacon ve Newton, Fransada Pascal, İtalyada Leonard de Vinci, Bruno ve Galile Avrupa'da Rönesansın ve Almanyada Reformun etkisiyle bilimsel çalışmalar giderek artmış özgür düşünce ve akılcılık gelişmiştir. Bu sırada Osmanlı devletinde Yavuz Sultan Selim Mısır fethi sonucunda halifeliği getirmiştir. Bu artık Osmanlının resmi ideolojisinde ulaştığı en son noktadır. Osmanlı yönetimi kendisini ve dini siyasi düzenini ideal olarak görmekte ve onu bozulmadan sürdürmeye başlamıştır. Bu da Osmanlının her türlü yeni senteze, değişime kendisini sıkı sıkıya kapatma ve her türlü gelişmeye katı bir hale geldiği noktadır.
Osmanlılar’da ilköğretim Osmanlılarda da Selçuklularda ve öteki İslam ülkelerinde yer alan mektep, küttap adlı kurumlar vardı. Bu okullar vakıflara bağlı kurulur, ya da velilerce devamı sağlanırdı. Türk Müslüman okullarında tek ders vardı: Kuran’ın okunuşunun öğretilmesi Bu okullara –aksi belirtilmedikçe- kız ve erkek öğrenciler gidebiliyordu. Ancak medreseye yalnızca erkekler devam edebiliyordu. Fatih kendi mektebine yetim ya da fakir çocukların alınmasını istemiştir. Okumayı özendirmek için çocuklara giysi, para kesesi, hediye verilirdi.
Osmanlılar’da ilköğretim Kuran anlamını bilmeden ezberletiliyor, ancak dini bilgiler Türkçe veriliyordu. Bu okullarda hasır ya da kilim üzerinde oturarak önnlerindeki rahlelerden Kur’an ve dua kitaplarını okurlardı. Disiplin anlayışı Batı’ya göre daha insaflı olduğu düşünülse de dayak ağırlıklıydı. Anne babalarda hocanın eli sopalı olanını makbul görüyordu. «Eti senin kemiği benim» anlayışı hakimdi.
Sıbyan Mektepleri “Mektep”, “küttap adı altındaki en eski ilköğretim kurumlarıdır. Genelde camii ile bitişiktir. Programlarında “Kur’an” temel derstir. 5-6 yaş grubu kız-erkek tüm öğrencilerin gittiği halk okullarıdır. Disiplin deyince “falaka”, “yasemin cubuğu” akla gelir.
Sıbyan Mektebi Öğretmenlerinin Yetiştirilmesi Fatih, sıbyan mektebi öğretmeni olacakların şu dersleri okumasını istemiştir: Arapça, Sarf Ve Nahiv, Edebiyat, Mantık, Adab-ı Mubahase, Usul-i Tedris, Münakaşalı Akaid, Riyaziyat. Adab-ı Mubahase ile Usul-i Tedris (Tartışma kuralları ve öğretim yöntemleri) derslerinin okutulması o çağ için çok önemli bir yeniliktir.
Sıbyan Mektebi Öğretmenlerinin Yetiştirilmesi Fıkıh dersinin genel medreselerde bulunduğu halde öğretmen yetiştiren kurumlarda bulunmayışı da dikkat çekicidir. Bu özelliklere bakarak, Fatih’in öğretmen yetiştiren kurumların programlarını alanın özeliklerine göre ilk kez düzenlemiş bir program yapıcı olduğu söylenebilir. Sıbyan mektebi hocaları, sosyo-kültürel ortamla kaynaşmış ve toplumun bir parçası olmuşlardır. Bu nedenle saygın, danışılan, rehber kişilerdir.
Osmanlılar’da Saray Eğitim Ve Öğretim Kurumları Enderun mektepleri, Şehzadegan mektebi ve Meşkhanê’dir.
Enderun Mektebi (Saray Okulu) Padişah devlet gücünü yalnızca kendisine mutlak şekilde bağlı, sadık ve minnet duyguları ile dolu ve iyi yetişmiş kişilere teslim edebileceğinden enderun mektepleri kurulmuştur. Amacı: Hıristiyan tebaadan alınan yetenekli çocukları iyi ve güvenilir devlet adamı ve asker olarak eğitmektir. İlk olarak II. Murad zamanında kurulmuş (1365), Fatih döneminde bir sisteme oturmuştur.1909’a kadar açık kalmıştır. “Kul” sistemine dayalı bir öğretim kurumudur. Osmanlılarda önemli devlet görevlerine bu kurumdan yetişenler getirilmiştir.
Enderun Mektebi Enderun mektebine öğrenci olarak acemi oğlanlar alınırdı. Bunlar iki şekilde sağlanırdı: 1. Pençik oğlanları: Savaşta esir alınan çocukların beşte biri. 2. Devşirme oğlanları: 8-20 yaş arasındaki çocuklardan uygun olanların seçilerek alınması. Zamanla az da olsa Türklerden de devşirmeler olmuştur.
Devşirme Oğlanları Nasıl Seçilirdi? Padişahın 3-5 yılda görevlendirdiği memurlar tarafından Sırbistan, Arnavutluk, Yunanistan,Bulgaristan, Bosna-Hersek, Macaristan’daki Hıristiyan ailelerin çocukları arasından seçilir. Seçim usulü şöyledir<. 1- Yakışıklı, sağlıklı ve zeki 8-18 yaşındaki oğlan çocukları alınırdı. 2- Bazı ilkelerle devşirme usulü sınırlandırılmıştır. Örneğin Türkçe bilenler, evli, anası-babası ölmüş, tek çocuk olanlar seçilmezdi. Bir yerleşim yerinde 40 evden bir çocuk seçimi yeterli görülürdü.
Enderun Mektebi Enderun mektebinde üç tür eğitim-öğretim yapılırdı: 1. Saray hizmetlerini fiilen yaparak saray işlerini öğrenmek. 2. İslami ve bazı müsbet bilimler alanında kuramsal bir öğrenim görmek. 3. Beden ve sanat eğitimi gibi alanlarda yeteneğine göre bir eğitim almak.
Osmanlılar’da Saray Eğitim Ve Öğretim Kurumları Şehzadegan Mektebi: Şehzadelerin ilköğretim gördüğü okul. Meşkhanê: Yetenekli iç oğlanların musiki öğrendikleri okul.
Osmanlı Hükümdarlarının Yetişmesi Hükümdarın oğlu olunca; sütten kesilinceye kadar usta denen genç kızlar, sonrasında has odadan ağalar görevlendirilirdi. Beş-altı yaşında muallim-i sultaniye teslim edilir, Şehzadegan Mektebi’ne devam ederdi. Onbeş yaşında sancağa çıkarılır, lala refakatinde bir sancak ya da vilayete yönetici olurdu.
Osmanlı Hükümdarlarının Yetişmesi Sancağa Çıkarılma Dönemi Kafeste Yetiştirilme Dönemi (1595- III. Mehmet Dönemi sonrası) Şehzade tahta çıkınca kendisini yetiştiren hocasını Hünkar hocası yapar, eğer ölmüşse kendine başka bir hoca seçerdi.
Osmanlı’da Askeri Eğitim-Öğretim Kurumları Bu kurumlar Acemioğlanlar mektepleri, Mehterhaneler, Cambazhaneler ve çeşitli askeri sanat mektepleridir. Acemioğlanlar mekteplerinde devşirmeler eğitim görür, yetenekli olanları Enderun mekteplerine diğerleri yeniçeri ocaklarına gönderilirlerdi.
Osmanlılarda azınlık ve yabancı okulları Osmanlılarda azınlıkların ve yabancıların bir çok okul açtıklarını görüyoruz: Azınlık okulları Rum okulları Yahudi okulları Ermeni okulları Yabancı okulları
OSMANLIDA AZINLIK VE YABANCI OKULLAR Azınlık Okulları: Fatih İstanbul’u alınca öncelikle Rumlara ve Galata Latinlerine daha sonra ermeni ve Yahudilere haklar tanımıştır. Azınlık kiliselerinin eğitime el atmalarının nedeni: Eğitim-öğretim dinsel faaliyetlerin içerisindedir. Kendilerini devlet gibi görme, toplumun tüm işlerine bakmaları Rum okulları: fetihten önce ve sonra faaliyet gösteren Sıbyan mektepleri vardır. Felsefe , ilahiyat, yunan dili, tıp alanında dersler okutuluyordu. Ermeni okulları: 18. yy da okullaştılar. Eğitim anlayışları şu şekildedir. Öğretmen öğrencileri sözle eğitir dayak yasaktır. Öğretmenler vakit kaybetmeyip öğrencilerinin dersleriyle ilgilenir Öğrencilerin yalnızca Ermenice konuşmasını önem verilir. Yahudi okulları: Osmanlıya gelişlerinde matbaayı da getirmişlerdir.İstanbul da açtıkları okullarda İbranice, dil bilgisi, Musevilik, hesap, hendese ve tarih, coğrafya okutmuşlardır.
Yabancı okullar: İlk olarak Fransaya (1535)tanınan daha sonrada tüm batılı devletlerin yararlandığı kapitülasyonlarla yabancı okullar meselesi söz konusu olmuştur. Osmanlıda açılan ilk yabancı okul Galatada Saint-Benoit kilisesi yanında bir okul (1583) Galatada Saint-Georges kilisesi yanında bir okul İlk Protestan Amerikan okulu1824’te Beyrutta açılmıştır. Amaç misyonerlik ile , dini amaçları taşan, ekonomik, kültürel, siyasi boyutlarıyla başka bir ülkeye nüfus etmektir.
Osmanlıların memur yetiştiren kurumları Medreselerde okumuş olanlar memur olabilirlerdi. Ancak bazı devlet kurumları kendi kurumlarında çalışacak olan personel için ayrıca kurslar açabiliyorlardı. Bab-ı Ali Mektebi Bab-ı Defterdari Mektebi Bab-ı Fetva Bab-ı Seraskeri
Osmanlıların memur yetiştiren kurumları Memur adaylarının bir daireye girip staj görmelerine mülazemet, adaylara mülazim ya da çırak denirdi. Bunlar genellikle çok düşük maaşla ya da maaşsız olarak çalışır, staj görürlerdi.
Osmanlılarda halk eğitimi Osmanlılarda okullar dışında otodidakt yetişmeye ve halk eğitimine imkan sağlayan kurumlarda vardı. A) Genel eğitim kurumları Camiler Mescitler genel eğitim ve konferans yeri olarak ve siyasi eğitim yeri olarak kullanılırdı.
Osmanlılarda halk eğitimi B) Siyasi eğitim yeri Tekke, zaviye ve dergahlar Cem evleri, yaran sohbetleri, sıra geceleri Kütüphaneler Sahaflar, kitapçılar Devlet adamlarının, zenginlerin konakları Bilginlerin, ediplerin, sanatçıların evleri Kahvehaneler Ortaoyunu, Karagöz
Çıraklık eğitimi: Çıraklar usta-çırak ilişikisi içinde yetişiyorlardı. Ahilik anlaşyışının etkileri devam etmekteydi.
Osmanlılarda Eğitimin idari teşkilatlanması Medreselerin merkezdeki üst yönetim organları Ders Vekaleti kanalı ile Şeyhülislamlık, Rumeli ve anadolu Kazaskerliğidir. Taşrada müftü ve kadıların yetkileri vardır. Medrese düzeyinde ise yönetim, yetki ve sorumluluğu müderris ve mütevellidedir.
Vakıfların Türk eğitim tarihindeki yeri Vakıf, kişilerin özel servetlerini toplumun yararına bağışlamaları, bu amaçla bazı kurumlar meydana getirmeleri ve bu hukuki sistemin adıdır. Örgün eğitimle ilgili vakıflar: Sıbyan mektepleri, medreseler. Yaygın eğitimle ilgili vakıflar: Cami, tekke, kütüphane vb. O dönemde vakıfların gelirinin devlet hazinesinin yarısı olduğu düşünülürse, halkın ne kadar yardımsever olduğu ve eğitime katkı sağladığı anlaşılabilir.
Kabus namenin Türk Eğitim Tarihindeki Yeri Kûhistan hükümdarı Keykavus’un oğlu Geylan Şah’a çeşitli konularda öğütler vermek amacıyla yazıp 1082’de bitirdiği Kabusname Fars kültür ve eğitiminin bir ürünü olmakla beraber önemli bir eserdir. İkinci Murat Mercimek Ahmet’e bu eseri Türkçeye çevirtmiştir. Bu eser konuşmanın, yemek yemenin kurallarını, latife yapmanın yolları ve sakıncalarını, cinsel ilişkinin hamama girmenin usullerini, evlilik ve kadın hakkında bilinmesi gereken şeyleri ele alır. Çocuk eğitimi İlim istemek Vezirlik kuralları Padişahlık kuralları
SADİ Sadi bütün insanlara hitap eden bir hümanisttir. Eserinde Kur-an’dan ve hadislerden örnekler verir. Sadi’nin eğitimsel görüşleri aynı evrensel ve İslami özelliği taşır. Sadi bireyin bir gündeki yaşayışı ve davranışları ile ilgili görüşlerini belirtir. Çocuk eğitiminden de bahseder. İran edebiyatının önemli eserlerinden olan Gülistan ve bostan ahlaki terbiyevi kitaplardır. Gülistan ve Bostan 1928’e kadar okullarda farsça dersi okuma kitabı olarak okutulmuştur. Gülistan farsça öğrenmek için medrese öğrencilerinin ezberledikleri klasik bir kitaptır. 1- Bireyin yaşayış ve genel davranışları ile ilgili eğitimsel görüşler 2- Çocuk eğitimi ile ilgili eğitimsel görüşler 3- Bağdat nizamiye medreseleri ile ilgili görüşler 4-Hükümdarların davranışlar ve devlet iaresi konusunda eğitimsel görüşler
AMASYALI HÜSEYİNOĞLU ALİ Alaattin Çelebi de denilen bu kişi Sıbyan mektebi öğretmenidir. 1453’de Tarikul Edep başlıklı bir kitap yazmıştır. Terbiye yolu anlamında gelen nesir ve şiir karışımı eserdir. İçinde ayetler hadisler farsça şiirler vardır. Yazar eğitim ve öğretimi ailede ve okulda olarak ikiye ayırır. Okulda eğitimi: Öğretmenin nitelikleri Öğretmen öğrenci ilişkileri Eğitim öğretim yöntemleri başlıkları altında inceler.
HACI BAYRAM VELİ Medrese tahsili görmüştür. Müderrislik yapmıştır. Tasavvufla ilgilenmiştir. Öğrencileri arasında Fatih’in hocalarından Akşamseddin vardır. Yazıcıoğlu Ahmet ve Mehmet’de Hacı Bayram Veli’den etkilenmiştir.
YAZICIOĞLU MEHMET VE AHMET Yazıcıoğlu Mehmet: Muhammediye Yazıoğlu Ahmet: Envarü’l Aşıkin adlı eserleri yazmıştır. *Bu eserlerin amacı geniş halk kitlelerine dini-tasavvufi eğitim vermektir.
KINALIZADE ALİ Ahlak-ı Âlâ adlı kitabı ile medreselerde ve sivil okullarda ahlak derslerine kaynaklık edecek kitabı yazmıştır. Yazar ahlak eğitimi konusunda eğitim ve çevreye çok önem vermektedir. “Kurdu terbiye etmek boşunadır” inanışına katılmaz. 1- Ahlak ilminde yazar ameli hikmet dediği pratik ahlaktan söz eder. 2- aile ahlakında eşler çocuklar arasındaki ilişkiler ele alınır 3- Devlet ahlakında İslami yönetim ilkelerini bir araya getirmiştir. Bu bir siyasetname özelliğindedir. Devlet başkanının uyması gereken çeşitli ilkeler vardır. A- herkese eşit davranma B- herkesi yeteneklerine göre koruyup gözetme C- iyilik ve yardımı herkese eşit ölçüde yapmak D- Kesinlikle hediye kabul etmemek E- düşmanın durumunu iyi bilmek F- gazap halinde hüküm vermemek Kitap Eflatun ve Aristo’nun öğütleri ile son bulur.
KATİP ÇELEBİ İstanbul’da yaşamış ama üklenin pek çok yerini gezmiştir. Medrese ve özel hocalardan aldığı derslerin yanı sıra kendisini de eğitmiştir. Yaklaşık olarak 20’ye yakın eseri vardır. Türk eğitim tarihindeki önemi: Müsbet bilimler hakkında eserler vermesi ve batı bilimini övmesi Medreselerin bozulmasını dile getirmesi, her türlü bağnazlığı eleştirmesi Devlet adamlarına yönetime ilişkin öğütler vermesi Öğrenci ve öğretmenin davranışları konusunda görüşler ileri sürmesi, okuma yazma ve bilim öğrenmenin gereğini belirtmesi
MUSTAFA ALİ Künhü’l Ahbar eserinin yazarıdır. Bozulmaya başlayan Osmanlı eğitim ve medrese sistemine ilişkin görüşlerini belirtmektedir. Mustafa Ali Osmanlının ilgili döneminde sosyal ve eğitimsel bozulmaları iyi gözlemlemiştir.
KOÇİ BEY
LÜTFİ PAŞA-NAİMA-SARI MEHMET PAŞA Lütfi paşa; Enderun'da yetişmiştir, Kanuni döneminde sadrazamlık yapmıştır. Asafname kitabını yazmıştır. Resmi tarih yazıcılığı yapan Naima Osmanlı tarihi yazmıştır. Devletlerin doğuşu, gelişimi, ortadan kalkışı ilgili bir siyaset teorisi geliştirmiştir. Sarı Mehmet Paşa devlet adamlarına öğütler vermek amacıyla bir kitap yazmıştır.
NABİ Şairin hayat felsefesini anlatan başlıklar; Divan edebiyatında öğretici şiir türünün önemli temsilcilerinden olan Nabi oğluna öğüt vermek amacıyla Hayriyye adlı manzum bir eser yazmıştır. Şairin hayat felsefesini anlatan başlıklar; -Bilimler ve ilimler öğrenmek “Kutsal ilme gece gündüz çalış. Hayvan gibi kalma,ilim öğren” -Hayat felsefesi “İşlerin senin elinden çıktığı bir makam olma, yoksa önce huzurunu terk etmen gerekir.” -Yöneticiler, ulema ve halka ilişkin görüşler “Devleti böyle perişan eden akılsızlar, cahillerdir.”
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI İbrahim Hakkı tasavvuf, felsefe, tıp, astronomi, coğrafya, anatomi,matematik,geometri, fizik, karakteroloji, din, ahlak konularında çok sayıda eser vermiştir. İnsanları genel olarak eğitmeye çalışmış bir yaygın eğitimcidir. Görüşlerine ilişkin kuralların başlıkları; Günlük hayatın çeşitli safhaları ile ilgili kurallar Ana-baba ve çocuk ilişkilerinin kuralları ana-babanın çocuklarına karşı davranış kuralları çocukların ana-babalarına karşı davranış kuralları Öğretmen ve öğrencilerin davranışları ile ilgili kurallar öğretmenin ders vermesine ilişkin kurallar öğrencinin ders almasına ilişkin kurallar
OSMANLIDA MATBAA Matbaa Osmanlı döneminde 1727 de Avrupa’dan alınmıştır. Osmanlının matbaa hakkındaki bilgileri ve tutumları: Osmanlılar tarafından dini aykırı ve günah gibi düşünülmesi İstanbul da geçimlerini kitap çoğaltma ve yazı yazma olan hattat ve müstensihinlerin geçimlerinden olmaması için matbaanın alınmaması 90 bin hattat var olduğu iddiasıyla matbaaya gerek kalmaması Ülkede yaygın bir eğitim ve kültür ortamı oluşmadığı için matbaaya ihtiyaç duyulmaması Kurana duyulan saygıdan dolayı elle yazmayı sevap ve saygı ile bağdaştırma Yazma eserlerin daha güzel ve göz alıcı olması Elle yazılan kitapların daha güvenilir olduğu inancı Azınlıklardan matbaayı örnek alma durumunun Osmanlının gururuna yedirememesi
İBRAHİM MÜTEFERRİKA Basım sanatının bir nevi kitabet olduğunu ifade eder. İbrahim müteferrika 17 kitap ve birçok harita basmıştır. Çevirdiği veya kendi yazdığı kitaplar; Tarih-i Afgan: Latinceden çeviridir. İran olaylarına fazla ilgi duyulan bir zamanda basılmıştır. Füyuzat-ı Mıknatısıye: Latinceden çeviridir. Mıknatıs ve pusulayı konu alır. Usulu’l-Hikem fi Nizami’l-Ümem: Kendi eseridir. Siyasetname denen eserlere önemli bir örnek sayılır.