MEMURLARIN HUKUK VE CEZA SORUMLULUĞU
1.Memurların Hukuk Sorumluluğu 1982 Anayasası’nın ‘Yargı Yolu’ başlıklı 125.maddesinin son fıkrasına göre, yönetim, ‘kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.’ ‘Temel hak ve hürriyetlerin korunması’ kenar başlıklı 40.maddesinin son fıkrasına göre, ‘Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir.Devletin sorumlu olan rücu gücü saklıdır. ‘Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence’ kenar başlıklı 129. maddesinin 5. fıkrası ‘ Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu dilmek ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. Memurlara ‘salt kişisel kusur’ olarak nitelendirilecek eylem ve işlemleri nedeniyle , dava açılması mümkündür. Göreviyle ilgili olmayan kişisel eylem ve işlemlerinden dolayı memurların diğer özel kişilerden bir farkı bulunmaması nedeniyle, özel güvenceden yararlanamazlar ve haklarında genel hükümlere göre dava açılabilir. Memurlar, kişisel kusur oluşturan eylemlerinden doğan zararlara karşı özel hukuk hükümlerine, hizmetin yürütülmesinden kaynaklanan eylemlerinden doğan zararlara karşı Yönetim Hukuku ilkelerine göre sorumlu olurlar.
Yönetimin mali sorumluluğu ilkesi, hukuk devleti ilkesinin özel gereklerindendir. Memurlar görevlerini yerine getirirken, kusurlu eylem ve işlemlerden kaynaklanan hukuki ya da mali sorumlulukları söz konusu olabilir.Hukuki sorumluluk, kişisel kusur biçiminde olabileceği gibi görev kusuru biçiminde de olabilir. Görevli kusuru yönetime ve yönetilenlere karşı olmak üzere 2 türlüdür.
Memurların Sorumluluğu Hukuki Sorumluluk Ceza Sorumluluğu -Salt Kişisel Suçlar -Görev Suçları -Salt Kişisel Kusur -Görev Kusuru -Yönetime karşı kusur -Yönetilenlere karşı
A. Yönetime Karşı Hukuk Sorumluluğu Memurların, yönetime hukuki sorumluluğu vardır. Bunun dışında memurun, memur statüsünden kaynaklanmak üzere, yönetime karşı mali yükümlülüğünden söz edilemez. Eğer bir zarar varsa ve bu zararı doğuran kusurlu eylem hizmetin örgütlenmesinden, niteliğinden, yöntemlerinden, gereklerinden kaynaklanıyorsa, memur yönetime ve üçüncü kişilere karşı sorumlu değildir. Zararı doğuran kusurlu eylem memurdan kaynaklanıyorsa, memurun sorumluluğu söz konusu olur. 657 sayılı kanunun 12.maddesine göre, memurları, görevlerini dikkatle yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an için hizmete hazır bulundurmak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Memurların kasıt, kusur ve ihmali sonucu yönetimin zarara uğratılması durumunda, zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi zorunludur. Zararların ödettirilmesinde Borçlar Hukuku uygulanır. Yönetim zarara uğramışsa, cebri icra yoluyla maaşından kesinti yaparak değil, tazminat davası açarak tazmin ettirmeye çalışmak zorundadır. Fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memur tarafından ödenir.
Memurların kasıt, kusur, ihmal ve tedbirsizlik sonucu yönetime verdikleri zararlar ile kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak kişilerin uğradıkları zararların nevi ve miktarlarının belirlenmesi, izlenmesi, amirlerin sorumlulukları, yapılacak işlemlerle ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla, Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır. Söz konusu yönetmelik kapsam dışı personel, sözleşmeli, geçici personel ve işçiler için uygulanmayacaktır. Yönetmelikte, kasdi zarar, ihmal sonucu zarar, tedbirsizlik sonucu zarar ve Devlet malına ilişkin tanımlar mevcuttur. Kasdi zarar, memurların yönetime veya kişilere bile bile zarar vermesi hali; ihmal sonucu zarar, memurların sorumlu oldukları işlere gerekli özeni göstermemeleri sebebiyle yönetimin veya kişilerin zarara uğraması hali,;tedbirsizlik sonucu zarar, memurların gerekli önlemleri almamaları sonucu yönetimin veya kişilerin zarara uğraması hali ve Devlet malı da Devletin malik olduğu her çeşit taşınır ve taşınmaz varlıklar olarak tanımlanmıştır. Memurlar görev ve sorumlulukların yerine getirilmemesinden doğan zararları tazminle yükümlüdür. Memurlar tarafından tazmin edilecek zararlar a)Mevzuat ile belirlenmiş görevlerini kasıt, ihmal, tedbirsizlik sonucu itina ile yapmamaları nedeniyle kişi ya da yönetimin uğradığı zararlar b)Memurun devlet malını korunması ve hazır halde bulundurulması için gerekli tedbirleri kasıt, ihmal sonucu almaması devlet malında meydana gelen zararlar olarak 2 başlık altında toplanmıştır.
1.Zararın ve Miktarın Belirlenmesi a) Yönetimin Mal Olarak Uğradığı Zararların Tazmini Yönetimin mal olarak uğradığı zararların, ilgili tarafından rayiç bedel üzerinden ödenmesi esastır. Usul ve kurallar: -Kurumlar tarafından 3 kişiden az olmamak kaydı ile oluşturulacak bir kurul tarafından zarara uğrayan malın rayiç değeri belirlenir. Sonra da zararın miktarı belirlenir. -Tarihi ve estetik değeri olan mallarda zarar varsa, eski eser uzmanlarından oluşan kurul tarafından eserin değeri belirlenir. Sonra zararın miktarı belirlenir. -Zarar gören mal, bir yerden gelmiş ise taşıma masrafları malın rayiç fiyatına ilave edilmek suretiyle malın esas fiyatı belirlenir. Sonra zararın miktarı belirlenir.
b)Hizmet Kusurundan Doğan Zararların Tazmini Mevzuat ile belirlenmiş görevlerini kasıt, ihmal, tedbirsizlik sonucu gerekli itina ile yapmamaları sebebiyle uğranan zarar miktarı, kurumların en üst yöneticilerinin belirleyeceği 2 kişi ile zarara sebebiyet veren memurun ilk amirinden oluşan 3 kişilik bir kurul tarafından belirlenir. 2. Zararların Ödettirilme Biçimi Belirlenen zarar miktarının, en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmediği durumlarda memurun kabul etmesi kaydıyla zarar, disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre memur tarafından ödenir. Ödemeyi kabul etmeyen memurların verdiği zarar hükmen tahsil edilir. Zararın ödenmesinin sulh yolu ile sağlanması halinde, sulh işleminin kesinleştiği tarihi izleyen aybaşından itibaren anlaşma esaslarına göre memurların aylıklarından kesintiler yapılır. Memurlarım aylıklarından yapılacak kesinti, kendilerine ödenecek net aylıkların 1/3’ünden fazla ya da ¼’ünden az olamaz. Bu işlemlerin zamanında ve eksiksiz yürütülmesinden, zararı veren memurların görevli bulundukları kurumların o yerdeki amirleri müteselsilen sorumlu olurlar.
Zararı veren memurun amirleri, zararın olduğu tarihi izleyen 3 gün içinde zararın konusu ile memurun sorumluluğunu belirten belgeleri, o kurumun en üst yöneticisine ileterek, üst yöneticilerin 10 gün içinde zarar miktarının belirlenmesini sağlarlar. Zarar, belirlenen asgari miktarı geçmiyorsa, zararla ilgili belgeler en üst yöneticiler tarafından karar verilmek üzere disiplin amirine, gerektiğinde yetkili disiplin kuruluna gönderilir. Memurdan ödemeyi kabul edip etmediğine dair yazılı beyanda bulunması istenir. Ödemeyi kabul eden memur hakkında, aylıklardan yapılacak kesinti miktarı ve taksit sayısı belli edilir. Verdikleri zararı kabul etmeyen memurlar hakkında genel hükümlere göre takibat yapılmak ve dava açılmak üzere zarara ait bütün bilgi ve belgeler kurumların en üst yöneticilerince ilgili mercilere gönderilir. Memurların ödeyeceği tazminat borçlarının zamanaşımına uğraması genel hükümlere tabidir.
B.Yönetilenlere Karşı Hukuk Sorumluluğu 1)Hizmet Kusuru Oluşturan Eylem ve İşlemlerden Kaynaklanan Sorumluluk Hizmet Kusuru, kamu görevlilerinin görevlerinin yürütülmesinden ayrılamaz nitelikteki kusurlardır. Kişisel kusur istisnai, hizmet kusuru genel niteliktedir. Bu durum, Fransız Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 30 Temmuz 1873 tarihli Pelletier Kararı’nda belirtilmiştir. Memurların hizmet kusuru oluşturan eylem ve işlemlerinden dolayı memura karşı özel hukuk hükümlerine dayanarak yargı mercilerinde tazminat davası açılamaz. Memurların bu nitelikteki eylem ve işlemlerinden hakları ihlal edilen kişiler, husumeti yönetime yöneltmek suretiyle yönetsel yargı mercilerinde tam yargı davası açabilirler.
2) Kişisel Kusur Oluşturan Eylem ve İşlemlerden Kaynaklanan Sorumluluk Kişisel Kusur, kamu görevlilerinin yürütülmesinden ayrılabilir nitelikte olan kusurlarıdır. Hizmetten ayrılabilir nitelikte olan kişisel kusurlar, memurun görevinin dışında, özel yaşamında işlediği kusur, görevde işlenmekle birlikte olağanüstü ağır nitelikteki kusur ve memurun görevi dışında fakat görevi sebebiyle işlediği kusurlar olmak üzere 3’e ayrılır. Memurlara karşı adli yargı mercilerinde tazminat davası açılması, memurlar üzerinde tehdit oluşturma olasılığı nedeniyle, memurların hizmetin yürütülmesinde karar almak ve yetki kullanmaktan kaçınması sonucunu doğurabilir. Bu durum, yönetimin faaliyetlerinin ve sunulan hizmetlerin aksamasına yol açabilir. 657 sayılı kanun ‘Kişilerin uğradıkları zararlar’ başlıklı 13. maddesinde bu gibi durumlarla ilgili olarak, ‘Kişisel kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar’ hükmünü getirmiştir. Ayrıca, memurun ödenen zararın istemi amacıyla ‘geri dönme’ hakkı olduğu belirtilmiştir. ‘İdarenin Rücu Hakkı’ Yönetmeliğin 11. maddesinde de düzenlenmiştir. Memurların görevlerini, kasıt, ihmal, tedbirsizlik sonucu gereken itina ile yapmamaları nedeniyle zarara uğrayan kişilerin zararları, başvurdukları makamlarca verilen kararlar uyarınca ilgili kurumlarca karşılanır. Kurumların genel hükümlerine göre sorumlu memurlara rücu hakkı saklıdır. Bu sorumluluk, özel hukuka dayanan bir sorumluluk olduğu için adli yargı mercilerinden alınacak bir yargı kararı ile memura rücu edilebilir. Bu hüküm ‘ hizmet kusuru- kişisel kusur’ ayırımı yapmaksızın memurlara karşı doğrudan tazminat davası açılamayacağını anlatır.
Öngörülen bu düzenleme ‘güvence sistemi’ olarak da isimlendirilmektedir. Hedeflenen, memur sorumluluğunda ‘kanuni güvence sistemi’ne geçmektir. Böylece, memur, zarar gören karşısında husumet mevkiinden çıkarılmış ve zarar görene ödeme gücü yüksek bir davalı bulunmuş olmaktadır. 6 Haziran 1990 tarih ve 3657 sayılı kanunla değişik 13.maddeye göre, devlet dairelerine tevdi ya da bu dairelerce tahsil ya da muhafaza edilen para e para hükmündeki değerli kağıtların memurlar tarafından zimmete geçirilmesi durumunda, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden hazine tarafından hak sahibine ödenir. Maddeye 26 Mart 2002 tarih ve 4748 sayılı kanunla eklenen 2. fıkra ile ‘İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da ‘ aynı hükmün uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Zararların türü, miktarının belirlenmesi, izlenmesi, amirlerin sorumlulukları, yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususların Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirleneceği son fıkrada belirtilmiştir. Bu konuda da ‘ Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik’ 1983’te çıkarılmıştır. Söz konusu maddede hem memurlar hem yöneticiler için teminat öngörülmüştür. Yönetilenler, kamu hukukuna tabi görevler nedeniyle uğramış oldukları zararda, kurum aleyhine dava açabileceklerdir. Memurlar için önemi, bu düzenlemeyle memurlar sürekli olarak yargı organlarında aleyhine açılmış davalarla uğraşmaktan korunmuş olmaktadır.
1961 Anayasası’nın ‘Yargı Denetimi’ kenar başlıklı 114/3 fıkrasında yönetimin, ‘kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü’ olduğu belirtilmiştir. 657 sayılı kanundaki bu düzenlemeye karşın, uygulamada memurların hizmet içinde ancak kişisel kusurları ile kişilere verdikleri zarar nedeniyle, memurlara karşı haksız fiil esaslarına göre dava açılabileceği kabul edilmiştir. 1982 Anayasası 129. maddesinin 5.fıkrasında bu düzenlemeye koşut olarak, 2Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine adli yarıda tazminat davası açılmak suretiyle rücu hakkını kullanacaktır.
C. KİT Personelinin Hukuk Sorumluluğu Kit Personeli’nin sorumluluğu 399 sayılı KHK’nın ‘ Teşebbüs Personeli’nin Yükümlülük ve Sorumlulukları’ kenar başlıklı 11. maddesinde düzenlenmiştir. Teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel müdür, müessese müdürü, yönetim ve danışma kurulu veya yönetim komitesi üyeleri ile her çeşit personeli; Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda verilen sermayeyi ve sağlanan diğer kaynakları verimlilik ve karlılık esaslarına göre kullanmak ve değerlendirmek hususunda gereken gayret ve basireti göstermekle sorumlu olup, görevleri ile ilgili olarak mensup oldukları teşebbüs ve bağlı ortaklığa verdikleri zarardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabidirler.
2. Memurların Ceza Sorumluluğu Memur sorumluluğu açısından en yaygın 2 hukuk sistemi, Anglo-Sakson Hukuk Sistemi ve Kara Avrupası Hukuk Sistemi’dir. İlk sistemde, memurun yargılanması bağımsız yargı organına bırakılmıştır. İkinci sistemde ise, memurların ve yönetimin gereksiz şikayetlere konu olacağı düşüncesiyle, yargısal güvencenin yanı sıra, yönetsel güvenceye de ihtiyaç duyulmuştur. Yönetsel Güvence, geniş anlamda memurların statü ve yükümlülükleriyle ilgili olarak memurlara sağlanan güvenceyi ve hakkında cezai bir kovuşturma açılabilmesini belli yöntemlere bağlamayı anlatır. Dar anlamda Yönetsel Güvence ise; sadece cezai kovuşturmada, adli yargıdan önce, belli bir yönteme bağlı olmak anlaşılır. Yönetsel güvence üst sistemi, kamu yönetiminin kendisini koruması ve saygınlığının zedelenmemesi amacıyla yaratılmıştır. Memurlar için öngörülen yönetsel güvence, merkezden yönetim ilkesinin uygulandığı ülkelerde, yönetimi koruma kaygısıyla doğmuştur. Uygulamada başarısız olunmuştur.
Genel Olarak Memurlar Hakkında Ceza Soruşturması Yöntemleri Memurların yargılanmasıyla ilgili izin yöntemi, soruşturma yöntemi ve yargılama yöntemi olmak üzere 3 sistem mevcuttur. İzin Yöntemi Memurun işlediği iddia edilen suçun soruşturulabilmesi için yönetsel makamların izin vermesi gerekir. 2.Soruşturma Yöntemi Soruşturmayla ilgili olarak işlemleri yapan yönetsel merciler son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verir. Ön soruşturma yönetsel makamlar tarafından yapılmakta, son soruşturma gerekli görülürse yargıya gönderilmektedir. Bu yöntem, 1913 tarihli ‘Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat’ ile 1983 tarih ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 46. maddesinde Yargıtay 1. Başkanı, 1. başkanvekilleri, daire başkanları, üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcıvekilinin görevleriyle ilgili veya kişisel suçlarından dolayı benimsenen yöntemdir. 3.Yargılama Yöntemi Memurun işlediği iddia edilen bir suç nedeniyle yargılanması yönetim tarafından yapılmaktadır. Bu yöntem, 1872 tarihli ‘ Memurin Muhakematı Nizamnamesi’ ile benimsenen yöntemdir. Memur suçlarının takibi hazırlık soruşturmasından hükmün kesinleşmesine kadar yönetsel makamla tarafından yapılmaktaydı.
B.Memurların Özel Yargılama Yöntemine Tutulmasının Nedenleri Memurların özel bir yargılama yöntemine tabi tutulmalarının nedenleri: -Memurların diğer vatandaşlardan farklı yargısal yönteme tabi tutulması, onların kamu hizmeti görmelerinden kaynaklanır. Bu nedenle daha ağır cezalarla karşılaşırlar.Bu noktada korunan memur değil, devletin egemenlik gücüdür. Asli ve sürekli görevleri kamusal yetki ve usuller kullanarak ifa eden memurların bu görevleri sebebiyle işledikleri suçlar nedeniyle doğrudan doğruya ceza kovuşturmasına tabi tutulmaları, kamu hizmetinin işleyişinde aksamalara ve kamu otoritesinin saygınlığını yitirmesine neden olabilir. Bu sakıncaları gidermek ve memurları suçlar hakkında adli makamların kovuşturma yapmasından önce, yönetimin bir inceleme yapması ve bu incelemenin sonucuna göre olayın yetkili ve görevli adli mercie intikal ettirilmesi öngörülmektedir.
-Kuvvetler ayrılığı ilkesi nedeniyle, yönetim, yargı organının gözetim ve denetimi altında olmaktan kurtulmaktadır. -Memurların genel yargılama sistemine tabi olması kamu hizmetlerinin sürekliliği ilkesine de aykırı sonuçlar doğurur. -Memur suçlarını incelemek teknik özellikler içerdiği ve uzmanlık gerektirdiği için, yönetsel inceleme aşamasına gerek vardır. -Memurlar suç ve ceza bakımından memur olmayanlardan daha ağır birtakım külfetlere tabidirler. Sadece memurlara özgü suçlar vardır. Bu nedenle ceza kanunları yalnızca kamu gücünü ve devlet araçlarını elinde bulunduranların işleyebilecekleri suçlar öngörmüş ve memurlara özgü suç ve cezalar yaratılmıştır.
Memurlar Hakkında Ceza Soruşturması Yöntemleri Kişisel Suçlar(Genel Kurallara Göre) Görev Suçları(4483e göre) 3. Özel Kanunlara Göre( 3628,5816,298,1402,3713)
C.Türkiye’de Memurlar Hakkında Uygulanan Ceza Soruşturması Yöntemleri 1924 ve 1961 Anayasaları’na memurların ayrı bir kovuşturma sistemine bağlanmasını öngören bir düzenleme konulmamıştır. İlk kez 1982 Anayasası, memurların ayrı bir kovuşturma sistemine bağlanmasını ve özel bir yönteme tabi tutulmaları gerektiğini anayasal güvenceye bağlamıştır. 1982 Anayasası ‘Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturmasında güvence’ kenar başlıklı 129. maddesinin son fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin haklarında ‘işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının, ‘kanunla belirtilen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciinin iznine bağlı’ olacağı hükmünü getirmiştir. Türkiye’de memurlar hakkında işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle 3 tür kovuşturma yapılabilir. Görev dışı işledikleri suçlar nedeniyle saf kişisel suçlar kapsamında genel hükümlere göre, bazı özel kanunlarda yazılı hükümlere göre ve görevden kaynaklanan suçlar nedeniyle de 4483 sayılı kanuna göre yargılanabilirler.
1)Memurların Genel Hükümlere Göre Soruşturulması Devlet memurları görev dışında işledikleri suçlar için memur olmayan kişiler gibi genel hükümlere göre yargılanırlar. 2)Memurların Özel Kanunlara Göre Soruşturulmasını Gerektiren Suçlar a.Mal Bildiriminde Bulunulmaması, Rüşvet ve Yolsuzluk Suçları 19 Nisan 1990 tarih ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’, 1. maddesi bu kanunda sayılanların mal bildiriminde bulunmalarını, bildirimlerin yenilenmesini, mal edilmelerin denetimiyle, haksız mal edinme veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunma halinde uygulanacak hükümleri, bu kanunda belirlenen suçlarla bazı suçlardan dolayı kamu görevlileri ve suç ortakları hakkında takip ve muhakeme usulünü düzenlemek olarak açıklamıştır.
Kanunun ‘Ceza Hükümler’ başlıklı 3 Kanunun ‘Ceza Hükümler’ başlıklı 3.bölümünde, belirtilen sürelerde mal bildiriminde bulunmayanlara, gerçeğe aykırı açıklama ve gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlara ve haksız mal edinenlere, mal kaçıran veya gizleyenlere hapis cezası verileceği, haksız edinilmiş malların zoralımına başvurulacağı ve kamu hizmetlerinden yasaklanma kararları verilebileceği hükme bağlanmıştır. Kanunun 4. bölümünde ‘Bu Kanunda Yazılı Suçlar ile Bazı Suçlardan Dolayı Soruşturma Usulü’ konusu düzenlenmiştir. 17. maddeye göre, 3628 sayılı kanunda ve 18 Haziran 1999 tarih ve 4389 sayılı kanunda yazılı suçlarla, irtikap, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarının açıklanması suçlarından sanık olanlar hakkında 4483 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 17 maddede yazılı suçların işlenmesi durumunda 4483 sayılı kanundaki ceza kovuşturması yapılmadan önce yönetimin yaptığı ön inceleme yolu ortadan kalkmaktadır. Artık savcılar yönetimin işlem yapmasını beklemeden soruşturmayı yürüteceklerdir
b.Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’a göre, ‘Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Atatürk’ü temsil eden heykel, büst veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Atatürk aleyhine suç işlenmesi durumunda, savcılar suçu işlediği iddia edilenler hakkında memur olup olmadığına bakmaksızın kendiliğinden takibata başlarlar.
c.Sıkıyönetim Suçları 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun ‘Sıkıyönetim personelinin suçlarında görev’ kenar başlıklı 14.maddesine göre, Sıkıyönetim Komutanlığı emrine giren kamu personelinin, sıkıyönetim hizmet ve görevlerinin yapılması sırasında işledikleri suçlara ait davalara bakmak görevinin, sıkıyönetim askeri mahkemelerine ait olduğu ve bu kişilerin sıkıyönetim mahkemesi görevine giren suçları hakkında re’sen kovuşturma yapılacağı, bunlar hakkında özel kanunlarında gösterilen yargı usulü hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
d.Seçim Suçları 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a göre, ‘bu kanunda yazılı suçlardan birini işleyenler veya bu kanunun uygulanmasına taallük edip de genel hükümlere göre cezalandırılmaları gerekenlerin sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun haklarında umumi hükümler dairesinde kovuşturma’ yapılacağı hükme bağlanmıştır. e.Terör Suçları -Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar: TCK’nın 302. maddesindeki ‘Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’, 303. maddesindeki ‘Düşmanla işbirliği yapmak’, 304. maddesindeki ‘Devlete karşı savaşa tahrik’, 305. maddesindeki ‘Devlete karşı savaşa tahrik’, 305.maddesindeki ‘ Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yara sağlama’, 306. maddesindeki ‘Yabancı devlet aleyhine asker toplama’, 307. maddesindeki ‘ Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma’ ve 308. maddesindeki ‘Düşman devlete maddi ve mali yardım’ fiilleri ‘Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar’ olarak düzenlenmiştir.
-Anayasal Düzene ve İşleyişine Karşı Suçlar: Türk Ceza Kanunu’nun 309 -Anayasal Düzene ve İşleyişine Karşı Suçlar: Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde, ‘Anayasayı ihlal’, 310.maddesinde ‘Cumhurbaşkanı’na suikast ve fiili saldırı’, 311. maddesinde ‘Yasama organına karşı suç’, 312.maddesinde ‘Hükümete karşı suç’, 313. maddesinde ‘ Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan’, 314.maddesinde ‘Silahlı örgüt’, 315.maddesinde ‘Silah sağlama’ ve 316. maddesinde ‘Sulh için anlaşma’ fiilleri ‘Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar’ olarak düzenlenmiştir. -Milli Savunmaya Karşı Suçlar: TCK’nın 317. maddesinde ‘Askeri komutanlıkların gasbı’, 318.maddesinde ‘Halkı askerlikten soğutma’, 319.maddesinde ‘Askerleri itaatsizliğe teşvik’, 320.maddesinde ‘Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma’, 321.maddesinde ‘Savaş zamanında emirlere uymama’, 322.maddesinde ‘Savaşta yalan haber yayma’, 324.maddesinde ‘Seferberlikle ilgili görevin ihmali’ ve 325. maddesinde ‘Düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü’ fiilleri Milli Savunmaya Karşı Suçlar olarak düzenlenmiştir.
-Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde İşlenen Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti ile Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerini Aklama Suçları: 5271 sayılı kanuna göre, TCK’daki; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu, dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine HSYK tarafından yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür. Bu suçları işleyenler 5271 sayılı Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanırlar.
-Yükseköğretim Personelinin Bazı Suçları Anayasa’daki temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, din, mezhep ayrılığına dayanılarak Cumhuriyeti ortadan kaldırmak amacıyla işlenen suçlarla bunlarla irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini kısıtlayan huzuru bozacak eylem, işgal, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, m.53’de yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar.
4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma 1999 tarih ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, memurların görev suçları nedeniyle yargılanmasını düzenleyen kanundur. Kanun, «memur» veya «diğer kamu görevlileri» hakkında yargılama usullerini belirlemekte ve sadece bunların görevleri nedeniyle işledikleri suçların varlığı durumunda uygulanmaktadır. Kanuna göre «asli veya sürekli kamu hizmetlerinin görülmesinde çalışan ve kamu gücünü kullanmaya haiz personel» bu kanun kapsamında değerlendirilir.
4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma a)Bu kanun kapsamına giren memurlar; -il ve ilçelerde, bölge düzeyinde teşkilatlanan kurum ve kuruluşlarda, Başbakanlık ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarında ve Bakanlar Kurulu kararı ile veya Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı kuruluşların merkez teşkilatında görevli olup, ortak kararname ile atanan memurlar ile diğer kamu görevlileri, TBMM Genel Sekreteri ve yardımcıları, TBMMde görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Cumhurbaşkanlığında görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri, Belddiye başkanları, belediye meclisi ve il genel meclisi üyeleri, Köy ve mahalle muhtarları ile diğer memurlar ve kamu görevlileridir.
4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma b)Özel Kanunlarda Sayılanlar; Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin 4483 sayılı kanun kapsamına girip girmedikleri özel kanunda da belirtilebilir. Buna göre; -İlgili kanunda 4483ün uygulanmayacağını açıkça belirtilmesi -İlgili kanunda 4483ün uygulanacağının açıkça belirtilmesi -Başka bir kanuna atıfta bulunulması -Eski kanuna (Memurin Muhakemat Kanunu) atıfta bulunulması -İlgili kanunda hiçbir hüküm bulunmaması (MPM, TSE, YURT_KUR)
4483 sayılı Kanuna Göre Soruşturma c)Belediye Personeli; Belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, belediye encümen üyeleri, 657 sayılı kanuna tabi memur statüsündekiler (yardımcı hizmet sınıfında çalışanlar hariç), 4483 kapsamındadır. d)İl Özel İdaresi Personeli Özel İdare organları üyeleri, 4483e tabidir. Bununla birlikte memurları ve sözleşme personeli de aynı kanuna tabidir. Ayrıca KİT personelinden sadece Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyeleri 4483 doğrultusunda ilgili Bakanın onayı ile soruşturulur.
4483 sayılı Kanunun İstisnaları (Ayrımcı İstisnalar) -Görev ve sıfattan kaynaklı istisnalar Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri, milletvekilleri, hakimler ve savcılar, TSK mensupları, yüksek öğretim personeli, Yüksek yargı başkan ve üyeleri gibi -Suçun niteliğinden kaynaklanan istisnalar 3628 suçları, Sıkıyönetim suçları, Atatürk aleyhine suçlar gibi -Özelliği nedeniyle kapsam dışı bırakılan suçlar Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri, disiplin suçları, işkence ve eziyet suçları gibi
4483 sayılı Kanunun İstisnaları (Katılımcı İstisnalar) 4483 kapsamı dışında kalmaları gerekirken kapsama alınan kamu görevlilerini ifade etmektedir. Belediye başkanları, organları ve memurları; özel idare organları ve personeli; çarşı ve mahalle bekçileri; Jandarma personeli, MPİ personeli, RTÜK üyeleri; Diyanet İşleri Başkanlığı personeli gibi…
3-İzin Yöntemi Cumhuriyet başsavcılıkları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin 4483 kapsamındaki suçlara ilişkin ihbar veya şikayet aldıklarında veya öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gereken ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka herhangi bir işlem yapmazlar. Bununla birlikte ilgililerinin ifadelerine başvuramazlar. Ancak suça ilişkin oluşturdukları evrakın bir suretini ilgili makama göndererek soruşturma izni talep edebilirler. Bu açıdan ihbar veya şikayetin; -Soyut ve genel nitelikte olmaması -Kişi veya olayın belirtilmesi -Ciddi bulgu veya belgelere dayanması -Dilekçe sahibinin ad, soyadı, imza ve ikamet gibi tanımlayıcı bilgilerinin mevcut olması gereklidir. İddialar belgelendirilmişse, bu durumda bu bilgiler aranmayabilir. Şikayetçinin kimlik bilgileri gizli tutulmalıdır.
3-İzin Yöntemi 4483 kapsamına giren memurlar hakkında verilecek soruşturma izni, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği yönetsel merciin iznine tabidir. İzin verecek makam sahibinin yokluğunda vekilleri bu yetkiyi kullanabilir. Ast-üst aynı suçu birlikte işlemişse üst için yetkili olan makamdan soruşturma izni alınır. Bu açıdan izin vermeye yetkili makamlar; -Cumhurbaşkanı -TBMM Başkanı -Başbakan, -İçişleri Bakanı -Bakan -Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri -Vali -Kaymakam -Kuruluşun en üst amiri
4-Ön İnceleme 4483 sayılı kanunun 5 4-Ön İnceleme 4483 sayılı kanunun 5. maddesine göre, izin vermeye yetkili merci, 4483 kapsamına giren bir suç öğrendiğinde ön inceleme başlatmak zorundadır. Ardından kurum içerisinden bir incelemeci görevlendirilir. İnceleme sonucunda bir rapor düzenlenerek izin vermeye yetkili mercie sunulur. Yetkili merci de bu rapor üzerine soruşturma soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine gerekçe göstermek suretiyle suçun öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dahil en geç 30 gün içinde karar vermek zorundadır. Bu süre, zorunlu hallerde 15 günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir. Soruşturma izni verilmesi veya verilmemesine karşı 10 gün içerisinde itiraz edilebilir. İtiraz duruma göre, Danıştay 1. Dairesi veya yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar. Yapılan itirazlar, öncelikle incelenir ve en geç 3 ay içinde kesin olarak karara bağlanır.
5-Hazırlık Soruşturması Soruşturma izni verilmesinin ardından dosya, yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. İzin üzerine ilgili Cumhuriyet başsavcılığı, hazırlık soruşturmasını sonuçlandırır. Hazırlık soruşturması genel hükümlere göre, yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılır. Ancak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, müsteşarlar, valiler ile ilgili olarak yapılacak olan hazırlık soruşturması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya başsavcı vekili; kaymakamlarla ilgili yapılacak soruşturma ise, il Cumhuriyet Başsavcısı veya vekilince yerine getirilir.
6-Yetkili ve Görevli Mahkeme Memurlar için yetkili mahkeme davaya bakmakla ödevli il mahkemesidir. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Genel Sekreteri, müsteşarlar, valiler için yetkili ve görevli mahkeme Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi, kaymakamlar için ise, il ağır ceza mahkemesidir.