ETKİLİ İLETİŞİM BECERİLERİ
İletişim, yaşamımızın sesi soluğu olmakla birlikte, kendimizi özgürce ve bütünüyle ifade etme sanatıdır.
İletişim hem iş, hem de özel hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir, insanın en önemli aracıdır.
İletişim becerileri, başarılı bir kariyere ulaşma noktasında, liderlik etme, yönetme ve diğer insanlarla çalışmada gereklidir. Söz konusu beceriler geliştirilebilir becerilerdir.
İnsanlarla iletişim kurmayı bilmek, iletişimin tekniğini, kurallarını ve inceliklerini tanımak hayatta başarılı ve mutlu olmamızı sağlayacak eşsiz bir kozdur.
Kişiler arası iletişimde, bireylerin kendilerini ifade edebilmeleri, iletişim yetileriyle doğru orantılıdır. Doğru iletişim yöntemlerini bilmek, kendimizi doğru ifade etmede önemli bir kriterdir.
Yapılan araştırmalara göre, iş yaşamındaki başarıda, nitelikli insan ilişkileri kurmanın payı, entellektüel birikim, iş konusundaki beceri ile tecrübenin payından çok daha yüksektir.
İletişim kelimesi Latince bir fiil olan “communis”den gelmekte ve buna göre, açığa vurmak, iştirak etmek, paylaşmak anlamını taşımaktadır.
İletişim kavramı için yapılan tanımların sayısı 200’e yakındır.
İletişim, göndericinin sahip olduğu duygu, düşünce veya bilgilerin her türlü yolla alıcı bireye veya bireylere aktarılması sürecidir.
İletişim Süreci Modeli Alıcı Kaynak Mesaj
İletişim sadece konuşma değildir
İletişim aynı zamanda; -Ne söyleyeceğimizi bilmek -Bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına -Nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek -En iyi nasıl söyleyeceğini düşünmek
-Olayları basitçe anlatabilmek -Akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek -Dikkati yoğunlaştırmak ve verdiğimiz mesajların alınıp alınmadığını farkedebilmektir
Gerbner’a göre, İletişimin tamamlayıcı özelliği vardır. İletişim ile ortaya konan anlam, alıcının daha önceden edindiği bilgi ve ön kabullere bağlıdır.
Kişinin içine doğduğu, yetiştirildiği ortamdaki iletişim tarzı, kişinin düşünme, ifade etme tarzını, davranış tarzını kaçınılmaz bir biçimde etkiler.
Her insan kendi izlenimlerine, önceki deneyimlerine ve beklentilerine göre birbirinden farklı ve özgün düşünceler üretir. Bu durum bilgilerin önyargılı olarak toplanıp değerlendirilmesi sonucunu getirir ki bu da iletişimi etkileyecektir.
Kişinin tüm algılama ve yorumları, olaylara verdiği anlam, özbenliğinin bir sonucudur.
Her insan kendi deneyimlerine uygun bir yaşam modeli oluşturur ve olaylara, kendi bakış açısıyla tepki verir.
Yaşam modelimiz, hayata bakışımızı ve buna uygun olarak sergileyeceğimiz davranışları belirler. Yaşam modelimiz yaşadıklarımıza anlam yüklememizi sağlar.
İnsan ilişkileri, insani ilişkiler, iletişim konularında ilk olarak kabul edilmesi gereken; her insanın birbirinden farklı yaşam modelleri ve dolayısıyla tutumları, davranışları, yorumlama biçimleri, duyguları ve ümitleri olduğudur.
İnsanı farklılıkları ile kabul etmek onu anlamanın ilk aşamasıdır İnsanı farklılıkları ile kabul etmek onu anlamanın ilk aşamasıdır. Aksi taktirde insanlar arası ilişkiler bozulur ve bunun yansıması ile toplumsal çatışmalar ve gereksiz zaman kaybı ortaya çıkar
İletişim Becerisi İletişim becerisi, karşılaştığımız olaylarla ilgili olası bakış açılarını ve tanımlamaları araştırmak, soruşturmak ve bütünleştirmek sorumluluğudur. Bu sorumluluk olaylara farklı açılardan bakabilmeyi gerektirir.
İletişim Türleri Kişi içi iletişim Kişiler arası iletişim Kurum içi iletişim Kitle iletişimi
Kişi içi iletişimde insanlar kendi içlerinde birtakım mesajlar üretirler ve bunları kendi bilinçlerinde yorumlayarak kendileri ile iletişim kurarlar Bir insanın düşünmesi, duygulanması, bireysel gereksinimleri fark etmesi, iç gözlem yapması, kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesi kişi içi iletişim sayılabilir.
Kişiler arası iletişim ise tüm insan iletişiminin temelidir ve en yalın ifadeyle kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişim olarak tanımlanabilir. Kişiler arası iletişimde, bireylerin kendilerini ifade edebilmeleri, iletişim becerileriyle doğru orantılıdır.
Kişi içi iletişimde insanlar kendi içlerinde birtakım mesajlar üretirler ve bunları kendi bilinçlerinde yorumlayarak kendileri ile iletişim kurarlar Bir insanın düşünmesi, duygulanması, bireysel gereksinimleri fark etmesi, iç gözlem yapması, kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesi kişi içi iletişim sayılabilir.
Kurum içi iletişim Bir kurumda görev alan kişiler, önceden tanımları belirlenmiş birtakım rollere girerler ve hiyerarşik bir düzen içinde bu rollerin gereğini yerine getirmeye çalışırlar.
Kurum içi iletişim; iş ve işlev bölümü yaparak, bir otorite hiyerarşisi içinde, ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insanların faaliyetlerinin koordinasyonudur.
Kitle iletişimi; birtakım bilgilerin ya da simgelerin üretilmesi, bu üretilenlerin kitle olarak adlandırabileceğimiz geniş insan topluluklarına iletilmesi ve bu kitledeki insanlar tarafından yorumlanması süreci olarak tanımlanabilir. Kitle iletişiminde, kaynak ile hedef arasındaki kanallar “kitle iletişim araçları” olarak adlandırılırlar.
“Dinlemek” ve “Söylemek” iletişimin en temel iki ögesidir “Dinlemek” ve “Söylemek” iletişimin en temel iki ögesidir. Bunları uygun zamanlamayla kullanmak hem konuştuğumuz kişiyi anlamamız hem de kendimizi anlatmamızda çok önemlidir.
Dinlemek İletişim becerilerinin en önemlisi olarak sayabileceğimiz dinlemek, diğer insanlar ile iletişim kurmak isteyen herkes için önem taşımaktadır.
Dinlemek, sadece karşımızdaki kişinin söylediklerine kulak vermek gibi pasif bir eylem değildir. Aksine ilgiyle ve etkin biçimde dinlemek son derece aktif bir eylemdir. Dinlemek, karşımızdaki kişiye dikkatimizi vermemizi kapsayan pozitif bir faaliyettir.
Duymaktan daha fazlasını ifade eden dinleme, karşımızdaki kişinin sesine, sözcük seçimine, tonlamasına, hızına, beden diline karşı duyarlı bir tavır sergilemektir.
İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil, yüzü, eli, kolları ve bedeniyle yaptıklarını da “duyar”; Çünkü yüz ifadeleri, el, kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, ses tonu gibi sözsüz mesajlar da iletişimin bir parçasıdır. Hatta bazen tek başına iletişimdir.
Dinleme Becerileri Pasif (Edilgin) Dinleme Sessizlik, karşımızdaki kişiye gerçekten kabul edildiğini duyumsatan ve bizimle duygularını daha fazla paylaşması için onu yüreklendiren, çok güçlü sözsüz bir iletidir. Ancak bir tehlikesi, her zaman anlatana gerçekten tüm dikkatimizi verdiğimizi kanıtlamaz.
Bu nedenle dinlerken, özellikle duraklamalarda, gerçekten dinlediğimizi göstermek için sözsüz belirtiler vermekte yarar olabilir.
Kabul tepkileri (baş sallamak, gülümsemek, kaş çatmak, vb Kabul tepkileri (baş sallamak, gülümsemek, kaş çatmak, vb.) uygun zamanda kullanılırsa, anlatana, onu gerçekten dinlediğimiz mesajını verirler.
Kapı Aralayıcı Mesajlar Bazı insanlar konuşmayı sürdürmek için yüreklendirilmeye gereksinim duyabilir. Bu tür bir destekleme için verilen mesajlara, kapı aralayıcılar denir.
“Bu konuda daha fazla bir şey söylemek ister misiniz?” “İlginç, devam etmek ister misiniz?... gibi mesajlar, doğru kullanıldığında, iletişimin sürmesine yardımcı olabilir.
Sessizlik, kabul tepkileri ya da kapı aralayıcılarının, dinleyenin, anlatanı anladığını göstermesi konusunda sınırlılıkları vardır. Dinleyenin, anlatanı yalnızca duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak anladığını iletebilmesine olanak sağlayan etkin dinleme, en sağlıklı dinleme yöntemi olarak kabul edilmektedir.
Etkin (katılımlı) Dinleme En temelde, konuşan bireyin söylediği sözleri açarak, tekrar etmekten oluşan etkin (katılımlı) dinleme, insanlar arasında yalın, daha anlamlı bir ilişkinin gelişmesine fırsat verir. Dinleyenin kendisini gerçekten duyduğunu gören anlatan, kendisine değer ve önem verildiğini, kabul edildiğini düşünür.
Etkin (Katılımlı) dinlemede, dinleyen suskun ve pasif değildir Etkin (Katılımlı) dinlemede, dinleyen suskun ve pasif değildir. Tam tersine anlatanın duygu ve düşünceleriyle ilgili ve konuşmasını onaylayan bir görüntü içinde, anlatanın kendi başına düşünmesine yardım eden kişi rolündedir. Sorumluluk, anlatana bırakılmıştır. Dinleyen, sadece anlatanın kendi çözümlerini bulmasına “yardımcı” olma çabasındadır.
Bütün insanlar söylediklerinin önemli ve değerli olduğunu düşünürler. Karşımızdaki kişiyi dinleme biçimimiz, ona verdiğimiz değerin önemli bir kanıtıdır.
Dinlemek bir sorumluluk ve saygı belirtisi olarak algılanmalıdır. Dinlemek, karşımızdaki kişilerin dünyayı nasıl algıladıklarını görmeye çalışmak sorumluluğudur.
Kendi duygu ve düşüncelerimizi, kendi bakış açılarımızı bir kenara bırakarak olaylara karşımızdakilerin gözlerinden bakmaya çalışmak, bir sorumluluk olmanın ötesinde, karşımızdaki insana, onu umursadığımız ve hayatına ve yaşantısına önem verdiğimiz mesajını vermesi açısından da bir saygı belirtisi olarak kabul edilmektedir.
Karşımızdaki kişiyi kendi değer yargılarına göre derinlemesine dinlemek, onu gerçekten anlamamıza olanak sağlayacaktır. Kişiler arası ilişkilerde en önemli ilke aslında önce karşımızdakini anlamaya çalışmaktır. Bu ilke etkili iletişimin anahtarıdır.
Dostluklar, genel kanının aksine, konuşmanın değil, dinlemenin sonucunda oluşur. Etkin dinleme yaparak insanları anlayan, değer veren insan, bir güven ve anlayış ortamı yaratır ki bu ortam içinde herkes tarafından özlenen, izlenen, beraber olunmak istenen bir insan olur.
Birbirimizi dinlemezsek iş yaşamında da, özel yaşamımızda da ilişkiler gelişme potansiyelini ve kalitesini kaybeder.
Etkin dinlemede gerekli yaklaşımlar: Yoğunlaşma Empati Kabullenme Anlama gayreti gösterme
İyi dinleyiciler; Dikkat ve ilgi ile dinler Sözlerin içeriği kadar duyguları da dinler Sabırlıdır, duygularını kontrol edebilir Göz teması, baş hareketi ile dinlediğini belli eder Konuşanın sözünü kesmez, cümlelerini tamamlamaz Anlamadığı yönleri sorarak açıklığa kavuşturur Söylenenler hoşuna gitmese de, söyleyeni yargılamaktan kaçınır Anladığından emin olmak için söyleneni kendi ifadeleri ile tekrar eder
“Doğuştan iyi dinleyici olanların sayısı azdır “Doğuştan iyi dinleyici olanların sayısı azdır. İyi bir dinleyici olabilmek için; bilinçli bir çaba ve yeni beceriler öğrenmek gereklidir.” Doğan Cüceloğlu
Söylemek Başarılı iletişimin, dinlemek dışında bir diğer temel ögesi de söylemektir. Bu noktada kullandığımız sözcüklerin ve beden dilimizin etkisi söz konusu olacaktır.
Kişiler arası iletişimde mesaj sözler, sözel olmayan davranışlar ve söz ötesi davranışlar biçiminde kodlanabilir. Düşüncelerimizi sözlerle iletirken, duygularımızı daha çok söz ötesi ve sözel olmayan davranışlar yoluyla iletiriz
Yapılan araştırmalara göre yüzyüze iletişimde, duygularımızla ilgili mesajların %55’i yüz ifadeleri (sözel olmayan davranışlar aracılığıyla), %38’i söz ötesi davranışlar aracılığıyla ve ancak %7’si sözlerle verilebilmektedir.
Sözel Olmayan Davranışlar (Sözsüz İletişim) Yüz ifadesi (mimikler) El kol hareketleri (jestler) Göz teması Dış görünüş Duruş Yakınlık Başın konumu
Söz Ötesi Davranışlar Ses tonu Vurgulamalar Susmalar
SÖZCÜKLER Sözcükler dünyamızı değiştirecek kadar etkilidir.
Bazen tek bir söz bile adrenalin salgılanmasına neden olarak ürperti, kalp çarpıntısı, kasılma, yüz ifadesinin değişmesi vb. tepkiler yaratır.
Kullandığımız sözcükler bir başkasının varlığına nüfuz ederek onun kendisini, Umutlu Mutlu Enerjik Hayat dolu Keyifli neşeli hissetmesini sağlayabilir.
Ancak, Farklı sözcükler seçmemiz ise, karşımızdaki kişinin kendisini, Umutsuz Neşesiz Keyifsiz Enerjisiz hissetmesine yol açabilir.
İletişimde Beden Dili ve Önemi Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. İnsan yaşamı boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın günlük beden dilini son derece etkili olarak kullanır. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi kontrol edemez. Bedenimiz olaylara ve durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verir.
Sözel olmayan iletişim genellikle beden dili olarak adlandırılır Sözel olmayan iletişim genellikle beden dili olarak adlandırılır. Tıpkı sözel iletişim yani konuşma gibi mesaj iletmenin bir yoludur. Burada tek fark iletişimin sözcükler değil mimikler, jestler, dokunma, fiziksel hareketler, vücudun duruşu, beden donatıları (kıyafetler, aksesuarlar, saç tarzı, vb.) aracılığıyla gerçekleştirilmesidir.
Beden dilimiz aslında çok şey “söyler” Beden dilimiz aslında çok şey “söyler”. Konuşma dilinin tersine, beden için doğruyu veya bazı şeyleri gizlemek neredeyse imkansızdır. Çünkü bedenimiz ile duygu dünyamız ve bilinçaltımız arasında görünmeyen bir bağ vardır. Bu nedenle çoğu zaman bilincimizden önce tepki verir. Böylece de derinlerde, gerçekte olan biteni açığa çıkarır.
Çevremizde Olumlu İzlenim Bırakacak Beden Dili Özellikleri Göz İlişkisi Yüz İfadesi Baş Hareketleri Jestler Beden duruşu
Yakınlık Yöneliş Dış görünüş Konuşmanın sözel özellikleri
EMPATİ İletişim açısından çok önemli bir kavram olan empati kurma sadece insanların başarabileceği bir iletişim becerisidir. Söz konusu iletişim becerisi başarılı iletişimin temel koşulu olarak, çaba isteyen bir beceridir.
Empati, bir insanın, kendisini, karşısındaki insanın yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o insanın duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.
Empati, kişinin kendisini diğerinin yerine koyarak ne hissettiğini anlamaya çalışmasıdır. Empati, kişinin, diğerinin duygularının yoğunluğunu ve anlatımını algılama ve anlama yeteneğidir
Empati kurma sürecinin ilk adımı etkin dinlemedir. Etkin dinleme yapabilmek empati kurmayı önemli ölçüde kolaylaştırır ama empati kurmak için tek başına yeterli değildir. Empati kurmak için, özellikle tutum ve duyguların anlaşılmasına odaklanılmalıdır. Böylece kişinin kendi bakış açısını ve duygularını anlamak mümkün olabilir.
Empatik Dinleme, mesaj ileten kişinin söylediklerini; söz, ses tonu, konuşma hızı, yüz ifadesi, duruşu, el-kol hareketleri vb. değerlendirerek anlam bakımından ve duygu bakımından anlamak ve bunları ona iletmektir. (Duygu ve içerik yansıtma)
Empati terimi ile ifade edilen sempatiden farklıdır. Sempati, yakınlık duymaktır. Empati ise karşımızdakinin duygularını anlamak ve ona bu anlayışı iletmekle sınırlıdır. Empati kurduğumuz kişiye yakınlık duymamız gerekmez.
Empati ne değildir? Empati karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona benzemek, sempati duymak değil; onun bakış tarzını yakalamaya çalışma çabasıdır.
Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir varlığı, bizden farklı değer yargıları ve inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek gerekir
İletişimde temel ilke kabul etmektir. Başkasını olduğu gibi kabul etmek. Ancak “kabul etme” kavramı, karşımızdakinin söylediği her şeyi onaylama, ileri sürdüğü fikirlere katılma veya tüm yorumlarını kabullenmeyle karıştırılmamalıdır.
Burada sözü edilen; düşünce, fikir ya da yorumlarda tümüyle zıt kutuplarda bile yer alsak karşımızdakinin duygularını anlama ve saygı gösterme çabasıdır.
Empati sahibi kişi, − Başkalarının duygularıyla tanışık ve barışıktır − Duygusal ipuçlarına duyarlıdır − İyi dinler − Duyarlı davranır − Başkalarının bakış açısını anlar − Başka insanların ihtiyaç ve duygularını anlayarak ona yardımcı olur
“Sen Dili” yerine “Ben Dili”ni kullanmak “Ben Dili”, kişinin o anda karşılaştığı durum veya davranış karşısında, kişisel tepkisini, duygu ve düşüncelerle açıkladığı bir ifade tarzıdır. Duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade etmemizdir. Başkalarıyla ilgili değerlendirme ve yorumlarımızı değil, kendi duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade etmemizdir.
“Ben Dili”, bireyin olumsuz duygularını karşısındaki kişiye, onu suçlamadan, iletmesidir. “Sen Dili”, bireyin olumsuz duygularını karşısındaki kişiye, onu suçlayarak, iletmesidir.
Ben mesajını duyan kişi, karşısındakine ne hissettirdiğini öğrenir ve eğer bu olumsuz bir duyguysa, kendi isteğiyle davranışını değiştirir ya da değiştirmez.
İletişimde İletilerin Etkinliği İletişim etkili ise, bir kimseden diğer kimseye iletilen düşünce ve duygular bozulmadan, diğer kişi tarafından olduğu gibi algılanır. Etkili iletişimde dinleme ve söylemenin yanı sıra iletinin de etkili olması gereklidir.
Etkili bir iletişim için iletilerimizi nasıl etkin kılacağımızı bilmemiz ve bunları uygulamaya geçirmemiz gereklidir.
İletilerimiz Dolaysız Olmalıdır Bazı kişiler iletişim kurmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, korkuları nedeniyle, iletişim kurmayı hedefledikleri kişilerle dolaysız bir şekilde iletişim kurmak yerine ya ipuçları vermeyi denerler ya da üçüncü kişiler aracılığıyla iletilerini göndererek istediklerini duyurmayı denerler.
Bu şekilde iletileri dolaylı yolla iletmek oldukça risklidir, yanlış yorumlamalara veya iletilerin görmezden gelinmesine neden olabilir.
İletilerimiz Zamanında Olmalıdır İletiler zamanında iletilmelidir. İncinmiş ya da kızmışsak ya da bir şeyleri değiştirmeyi düşünüyorsak, iletişime girerek, iletilerimizi zamanında ifade etmeliyiz. Aksi taktirde iletişimi engellemek duygularımızı şiddetlendirecektir.
İletilerimizi zamanında iletmediğimizde, kızgınlığımız için için artacak, engellenmiş gereksinimimiz bizi sürekli rahatsız edecektir. Zamanında gönderilmeyen iletiler, bu iletilerin daha sonra üstü kapalı ya da saldırgan bir yolla iletilmesine neden olacaktır.
İletilerimiz Açık Olmalıdır İletilerimiz açık olmalıdır. Burada kastedilen, düşüncelerimizi duygularımızı, gereksinimlerimizi ve gözlemlerimizi, karşı tarafa eksiksiz ve doğru bir şekilde ifade etmektir. İletilerimizi bu şekilde ifade ettiğimizde, üstü kapalı ve belirsiz konuşmanın yol açacağı, karşımızdaki kişiyi yanıltma riskini ortadan kaldırmış oluruz.
İletilerimiz Dürüst Olmalıdır. İletilerimiz dürüst olmalıdır. Burada kastedilen, iletilerimizin iletişimin gerçek amacını yansıtması yani iletişimde, gerçek amacımızın, belirttiğimiz amaçla aynı olmasıdır.
İletilerimizin dürüst olması, gerçeği söylediğimiz anlamına gelmektedir. Bu şekilde gerçekleştirdiğimiz iletişim ile gerçek duygu ve gereksinimlerimizi ifade etmiş oluruz.
İletilerimiz Destekleyici Olmalıdır İletilerimiz destekleyici olmalıdır. Bu durum, karşımızdaki insanların istekli bir biçimde bizi dinlemesini istediğimizi belirtir. Destekleyici olmak, karşınızdaki insanın sizden uzaklaşmadan sizi dinleyebilmesini istemek anlamına gelir.
Gönderdiğimiz iletilerin doğru bir şekilde mi yoksa savunma hâlinde mi dinlenmesini istediğimiz ya da iletilerimizle birilerini incitmek mi, kendimizi daha güçlü göstermek mi, yoksa sadece iletişim kurmak mı istediğimizi düşündüğümüzde, destekleyici iletilerin farkı ortaya çıkmaktadır.
İletişime girdiğimiz kişilere birtakım sıfatlar takarak onları iğnelemek, eski yaraları deşerek geçmişi hatırlatmak, “sen” iletileri ile yargılamak, tehdit edici iletiler yollamak durumunda karşımızdaki insanları incitmiş oluruz.
İletişimde paylaşmak ve anlamaya çalışmak yerine, sadece kazanmayı ve haklı çıkmayı istiyorsak destekleyici bir iletişim kurmuş olamayız. Bu tarz iletişimlerde tek hedef, iddia ettiğimiz konuda kazanmak ya da karşımızdaki kişinin haksız olduğunu kanıtlamaktır.
Oysa ki gerçek iletişim, birbirini anlamayı ve yakınlığı getirir Oysa ki gerçek iletişim, birbirini anlamayı ve yakınlığı getirir. Bu noktada kendimize şu soruları sormalıyız: - Kazanmak mı, yoksa iletişim kurmak mı istiyorum? - Haklı çıkmak mı, yoksa karşılıklı anlayış mı istiyorum?
Gerçekçi iletişimi benimsemiş bir kişinin amacı, kendi göreceli doğrusunu veya farklılığını çevresindekilere zorlamak değil, farklılıklar arasında aynılıkları yakalamaktır.
İletişim becerisi olaylara farklı açılardan bakabilme esnekliği gerektirir. Tek açıya bağlanıp kalma, iletişim becerisini, iletişimsizlik becerisine dönüştürür.
Karşılaştığımız olaylarda konuyu karşı açıdan görebilme becerisini kazanmış olmak önem kazanmaktadır.
Düşünce tarzlarında çok açılılığı ve olasılıklı düşünmeyi benimseyememiş kişilerde dikkati en çok çeken özellik, olasılık kavramı ve gerçeğini yok saymalarıdır.
Doğruluk Abideliliği Çoğu bozulan ve biten insan ilişkisinin temelinde işte bu “beceri” yatar. Kişilerin, aslında kişisel bir tercih olmaktan öteye gitmeyen düşüncelerini, isteklerini bir doğruymuşçasına ısrarlı bir şekilde savunmaları, farklılıklara kendilerini kapatmış olmaları ilişkilere zarar vermektedir.
Kutuplaşmış Düşünme Bu düşünce tarzı, dilimize “olaylara siyah-beyaz bakma” olarak yerleşmiştir. Bu durumda, olaylar ile ilgili değerlendirmeler, “ya hep, ya hiç” veya “ya böyledir, ya şöyle” gibi kutuplar arası bir düşünme tarzına mahkûm edilmiştir.
Anlama Süreci Dinleme becerisi ile başlayan iletişim becerisinin bir sonraki temel hedefi anlamaktır. Gelen iletiyi anlayabilmek, en genel anlamıyla, karşılaştığımız olaylarda konuyu “karşı açıdan” görebilmek demektir.
Anlama süreci, şu olumsuz alışkanlıklardan yara alır: - “Açı Sadakati”, “Ben Bilirimcilik” - “Kişileştirme” - “Zihin Okuma”
Açı Sadakati Açı sadakati ile iletişime giren kişilerin en göze çarpan özellikleri, anlamaktan çok, görüşlerinin anlaşılması ve kabul edilmesi için mücadele vermeleridir. Aslında, gelen iletileri anlayabilirler ama düşüncelerinin doğruluğuna o kadar çok inanmışlardır ki farklı gelen her şey onlar için ters ya da yanlış görülür.
Kişileştirme İletişim sürecinin anlama aşamasını engelleyen en olumsuz eğilimlerden biri olan kişileştirmede, temelde, gelen iletilerin gerisinde, kişiliğe yönelik bir anlam arama çabası yatar.
Zihin Okuma Zihin okuma, karşıdan gelen iletinin, nasıl bir amaçla veya niyetle gönderilmiş olduğunu bilme yanılgısıdır. Soru sorulmadan devam eden etkileşimlerde, devreye sıklıkla giren bir eğilim “zihin okumacılığı”dır.
Zihin okumacılığının iletişim sürecindeki seçeneği soru sormaktır. Soru sormak, karşımızdaki kişiye, anlama gayretimizi en somut bir şekilde yansıtan ileti türüdür. Ancak soru sormaktan, soruşturma yapmak kastedilmemektedir.
SONUÇ
İLETİŞİM; bireyin, duygu, düşünce, istek ya da bilgilerini sözel veya sözel olmayan mesajlarla karşısındaki kişiye aktarması sürecidir. Amacı, mesajı veren ve alan arasında bilgi, düşünce, duygu ve tutum ortaklığı yaratmaktır.
İLETİŞİM BECERİSİ; saygıyı ve empatiyi temel alarak, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye maske takmadan ‘Ben Dili’ ile iletebilme, etkin dinleyebilme, ‘ben’ savaşımı vermeden başkalarını küçük görmeden kendi haklarını koruyabilme, sözel olmayan mesajlarla sözel mesajlar arasında tutarlılık sağlayabilme olarak tanımlanabilir.
İletişim becerisi tanımından hareketle, iyi ve etkili bir iletişim kurabilmek için; İletişimde bulunduğumuz kişilere saygı duymak, Empatik anlayışla yaklaşabilmek, Etkin dinlemeyi sağlamak, Sözel ve sözel olmayan mesajların uyumlu olmasını sağlamak, “Ben Dili”ni kullanmak, Saydam olmak-maske takmamak, gereklidir
Saygı Duymak İyi ve etkili bir iletişim kurabilmek için karşımızdaki kişiye saygı duymak gerekir. Kişilerarası ilişkilerde saygı, karşılıklı olmalıdır. Dil, din, ırk, statü, ekonomik gelir, cinsiyet, eğitim düzeyi, vb. özellikler ne olursa olsun hoşgörüyle, saygıyla yaklaşabilmektir. Mutlu ve sağlıklı ilişkiler kurabilmek için karşılıklı saygı ön koşuldur.
Empatik Anlayışla Yaklaşabilmek Empati, karşımızdaki kişinin duygularının yoğunluğunu ve anlatımını algılama yeteneğidir; bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.
Etkin Dinleme İletişim becerisi olarak tanımladığımız süreç, herşeyden önce dinleme becerisi ile başlar.
Etkin dinleme, bir başkasına saygı gösterildiğini iletir ve sağlam bir ilişkinin kurulmasına yardımcı olur. Etkin dinleme, söylenilen içeriğin anlamının ve içinde bulunulan duygu durumunun bir bütün olarak kavranmaya çalışılmasının yanısıra, bunun dinleyiciye sözel ve sözel olmayan mesajlarla iletilmesidir.
Empatik Dinleme, mesaj ileten kişinin söylediklerini; söz, ses tonu, konuşma hızı, yüz ifadesi, duruşu, el-kol hareketleri vb. değerlendirerek anlam bakımından ve duygu bakımından anlamak ve bunları ona iletmektir. (Duygu ve içerik yansıtma)
Sözel Mesajlarla Sözel Olmayan Mesajların Uyumlu Olması Kişilerarası ilişkilerde, söylediklerimizle, beden dilimizin uyumlu olması gereklidir.
“Ben Dili” İle Konuşmak ‘Ben Dili’, bireyin olumsuz duygularını karşısındaki kişiye, onu suçlamadan, itham etmeden iletmesidir. ‘Ben Dili’ni kullanan kişi olumsuz duygularını, mesajı alana onu küçültmeksizin iletir. ‘Sen Dili’ ise, bireyin olumsuz duygularını karşısındaki kişiye, onu suçlayarak, iletmesidir.
Yaşam kalitesini yükseltmek isteyen, anlamak ve anlaşılmak isteyen herkesin amacı etkili iletişim kurmaktır.
İletişim doğuştan sahip olunması gereken bir yetenek değil, sonradan kazanılabilir ve öğrenilebilir bir yetenek olarak değerlendirilmelidir.
TEŞEKKÜRLER… Prof. Dr. Arzu Kihtir kihtir@istanbul.edu.tr