Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sermaye Yapısı Kararları

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Sermaye Yapısı Kararları"— Sunum transkripti:

1 Sermaye Yapısı Kararları
Yard.Doç.Dr.Hayri BARAÇLI Yard.Doç.Dr.Mustafa İme

2 Sermaye Yapısı Kararları
Genel Açıklamalar Para bulma kararlarının temel sorunu, paranın hangi kaynaklardan aktığı ve bileşiminde çeşitli kaynakların oranlarının ne olduğudur. Bu anlamada ulaşılmak istenen finansal hedef, yani sermaye yapısının optimal bileşimi; para bulma giderlerini, en alt sınırda tutan kombinasyondur. "Sermaye yapısı" ndan işletmenin yabancı ve öz kaynakları arasındaki ilişki anlaşıldığına göre, para bulma tedbirleri yönünden aranan; maliyeti en azda tutan en uygun (optimal) sermaye bileşiminin ne olduğudur. Proforma fon akış tablosu, nakit bütçeleri gibi finansman planları gelecek dönem veya dönemlerde firmanın gereksinim duyacağı fonların tutarı ile ihtiyaç süresini gösterirler. Fon gereksiminin tutar ve süresinin saptanması finans yöneticisinin görevi olduğu gibi, bu gereksinmenin hangi tür finansman kaynakları ile sağlanacağının kararlaştırılması da yöneticinin görevleri arasındadır. Bir firma genel olarak başlıca iki kaynaktan gereksinim duyduğu fonları sağlar. Borç ve özsermaye kaynakları. Borç, firma dışından sağlandığı halde, özsermaye, dağıtılmamış karlar ve yedek akçeler de olduğu gibi firma içinden yaratıldığı gibi, sermaye artışı, yeni ortaklar alınışı, birikim sahiplerine pay senedi gibi firma dışından da sağlanabilir.

3 Sermaye Yapısına İlişkin Temel Sorunlar
Finans yöneticileri borç ve öz sermaye kaynaklarına ilişkin olarak çeşitli temel politika kararları almak durumundadırlar. Bunların başlıcaları şunlardır: Firmaca borçlanma yoluyla kaynak sağlanmalı mıdır? Firma borçlanacaksa optimal sermaye yapısı yani optimal borç-öz sermaye bileşimi ne olmalıdır? Finansmanda yabancı kaynak kullanılacaksa, kısa ve uzun süreli yabancı kaynaklar arasında faiz bekleyişleri ve likidite bileşimleri göz önünde tutularak nasıl bir optimal bileşim sağlanmalıdır? Finansman gereksinmelerini karşılamak için öz sermaye arttırılacaksa, bunun ne kadarlık bölümü oto finansman yoluyla ne kadarı yeni sermaye artışı ile sağlanmalıdır? Bu sorunlar genel ilkelere bağlı olduğundan politika kararlarını gerektirir. Ancak genel ilkeler belirlendikten sonra başarı ile uygulanması mümkündür. Uygulamada firmaların sermaye yapıları birbirinden çok farklıdır. Bununla beraber firmaların sermaye yapıları şu kalıplara indirgenebilir: Borç ve öz sermaye oranı dengeli, borçlar içinde kısa süreliler göreli olarak az, buna karşılık uzun süreli borçların olasılığı fazla, öz sermaye içinde ödenmiş sermaye oranı yüksek, karlar göreli olarak düşük.

4 Borç ve öz sermaye oranı dengeli, borçlar esas itibariyle kısa süreli, uzun süreli borç oranı düşük, öz sermaye büyük ölçüde dağıtılmamış karlardan oluşmuş, ödenmiş sermayenin öz sermayenin içindeki payı az. Borç \ öz sermaye oranı dengeli, borçlar kısa süreli, öz sermaye içindeki dağıtılmamış karların payı daha fazla. Borç \ öz sermaye oranı yüksek, borçlar esas itibariyle kısa süreli, öz sermaye içinde dağıtılmamış karların payı fazla. Bu genel kalıpların ortaya koyduğu gibi, bazı firmalar finansmanda daha fazla borç kullanmaktadırlar. Ancak fazla borç kullanan firmaların da borçlarının süre yapısı farklı olmakta, bazıları daha yüksek oranda kısa süreli borçtan yararlandıkları halde, bazılarında uzun süreli borçlar daha yüksek önceliğe sahip olabilmektedir. Ayrıca firmaların öz sermaye yapılarında da farklılık gözlenmekte, bazı firmalarda ödenmiş sermaye öz sermayenin ana öğesi olduğu halde, bazılarında öz sermaye dağıtılmamış karlardan oluşmaktadır. Kuşkusuz bu farklı sermaye yapıları, optimal sermaye yapısına ulaşmak çabalarının veya bazı zorunlulukların sonucudur. Her bir sermaye yapısının geçerli nedenleri vardır.

5 Finansman Riski Finansman riski, sabit veya zorunlu nitelikteki faiz ödemelerini gerektiren adi ortaklara düşen gelirde meydana getireceği dalgalanması ve işletmenin borçlarına ilişkin yükümlülüklerini karşılayamaması halinde ortakların yatırımlarının bir kısmını ya da tümünü kaybetmeleri olasılığını ifade eder. Buna göre finansman riskinin azlığı ya da çokluğu sermaye yapısının oluşumuna ilişkin kararlardan etkilenmektedir.  Borçsuz olan işletmelerde ortakların riski, işletmenin varlıklarından beklenen gelirleri ile aynı olacaktır. Dolayısıyla finansman riski, ortakların gelirlerinin belirsizlik ölçüsü olarak alındığında işletmenin faaliyet riskine eşit olacaktır. Eğer sermaye yapısında borç bulunuyorsa, ortaklar için belirlenen ortalama gelirlerin riski, faaliyet riskinden daha yüksektir. Bir başka deyişle sabit veya zorunlu nitelikteki faiz ödemeleri işletmenin ortalama düzeyine yaklaştıkça ortakların gelirlerinin riskinin yükseldiğini söyleyebiliriz. Öte yandan borçla finanslamanın faizden sonra ve vergiden önceki gelirlerdeki dalgalanmayı artış ya da azalış yönünde büyütücü etkisi görülmektedir. Borç faiz oranı toplam sermaye karlılığını aşıyorsa, öz sermayenin karlılığı borç oranı arttıkça, giderek hızla düşecektir. Bu durum finansman riskinin bir yönünü açıklamaktadır.

6 Öte yandan işletmenin beklenen gelirleri faiz giderlerinin altına düşebilir ya da beklenen para akımları borcun anapara ve faiz ödemelerini karşılayamaz duruma gelebilir. Bunun yanı sıra sermaye şirketlerinin borçlarından dolayı sınırlı sorumlulukları vardır. Örneğin işletme ,-TL borçlu iken toplam varlıklarının değeri ,-TL'nin altına düşerse işletme iflas etmiş, ortaklar yatırdıkları sermayenin tümünü kaybetmiş olur. Alacaklılar işletmeyi dava edebilirler. Ancak işletmenin borcunu ödeme yükümlülüğü yalnızca varlıklarının toplam değeri ile sınırlıdır. Bu nedenle sermaye içindeki borç miktarı arttıkça alacakların faiz ve anaparalarını alamama riskleri de yükselir. Dolayısıyla işletmenin finansman riskinin tümü ortaklarca taşınmaz, alacaklılar tarafından paylaşılır. Ancak beklenen para akımlarının anapara ve faiz ödemelerinin altına düşmesi durumu ile sık karşılaşılmadığından alacakların riski ortaklarınkine nazaran çok daha düşüktür.  Sermaye sahiplerinin faiz ve kar payı şeklindeki gelirlerini elde etmelerindeki belirsizlik anlamında kullanıldığında işletmenin toplam finansal riski, ortakların ve sonra alacakların riskleri ağırlıklı olarak toplanarak hesaplanır ve normal olarak faaliyet riskine eşittir.

7 Borçlanmanın Sınırları (Kaldıraç Etkisi)
Kaldıraç, çoğu kez firma açısından bir risk kaynağı olan sabit maliyetlerle, değişken maliyetler, satış fiyatı ve satış miktarları arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla kullanılmaktadır. Faaliyet riskinin ölçüsü olan faaliyet kaldıracı ise firmanın gelir tablosundaki sabit maliyetlerinden yararlanma düzeyini ortaya koymakta ve karların da arttırılması ile değişken ve sabit maliyetler karşılanarak pay başına gelirin maksimum kılınmasına olanak vermektedir. Finansal kaldıraç arttıkça, finansal risk ve bunun sonucu olarak sermaye maliyeti de artmaktadır. Sermaye maliyetinin artış nedeni ise riski yüksek olan bir işletmenin, riski yüksek olan sermaye kaynaklarına daha fazla ödemek isteğidir.

8 Belirli bir öz sermaye karlılığı ile çalışmakta olan işletme - hangi nedenle olursa olsun- sermayesine, maliyeti işletme karlılığından daha düşük olan dış kaynakları da eklerse, öz sermayenin karlılığı artar. bu koşulda sanki bir manivela, öz kaynak sermayesine düşen kar miktarını yükseltmeye yardım edecektir. Bunun için karlı yatırımlardaki borçlanmanın karlılığı arttırıcı etkisene Anglo-sakson kaynaklarında manivela (kaldıraç) etkisi (leverage Effekt) denir. Bu sınıra erişilinceye kadar kabul edilecek her dış kaynak sermayesi, öz sermayeye düşen karı yani onun karşılığını yükseltecektir. Gerek öz sermaye ve gerekse dış kaynak sermayesi alacaklılarının girecekleri riziko ile ilgili endişeleri, işletmede dış kaynak sermaye payının hesapsızca genişletilmesi isteklerine fren vuracaktır. bundan başka yasalarda (A.Ş.'lerde tahvil yoluyla borçlanmanın öz sermayeye geçemeyeceği yolundaki kuralı gibi) borçlanma konusunda belirli sınırlar öngörebilirler. Borçlanmanın artışı oranında öz sermaye sahibi için alınan yüksek kredileri geri ödeyememe (likidite sıkıntısı) ve alacaklılar için de yatırımlarını kaybetme riski büyüyecektir. Sermaye yapısı riski, gittikçe yükselen dış kaynak sermaye payı ile artar. İşte, kaldıraç etkisi (Leverage-Effekt) deyimi de bir yanda dış kaynak sermayesi maliyeti ile öte yandan öz sermaye karlılığı ve rizikosu arasındaki bu ilişkiyi ifade etmektedir.

9 Borçlanmanın sınırları konusundaki açıklamaları şu örnekte de yakından görmek mümkündür.
İşletmenin tüm sermayesi, yeni ek yabancı sermaye ile desteklenir. Bu arada sermayenin bütününün gelen ek sermayelere daimi artmakta olduğunu kabul edilir. Ayrıca işletmeye katılan dış kaynak sermayesinin her yeni başvurmada kendini daha pahalıya satacağını, yani daha fazla faiz isteme eğiliminde olacağını da belirtelim:

10 Dış kaynak sermayenin tümü Sermayenin karlılığı (%)
Borçlara brüt kar Kar tutarı Öz serm. Öz sermayesi (borç) Ödenen faizler (%) Mikt. Net kar Sermayenin karlılığı (%) 1000 20 200 20,0 1500 300 500 15 75 225 22,5 2000 400 23,5 18 90 2500 235 100 3000 600 375 22 110

11 Yukarıdaki tabloda öz sermayenin azami rantabilitesine dış kaynak sermaye desteğinin ile lira arasında olması halinde erişilmektedir. Çünkü bu sınıra kadar ek sermaye yatırımlarından sağlanan gelir (marjinal mal faizi) dış kaynak sermayesi için yapılan masraflardan (marjinal pazar faizi) fazlalığını korumuş ve bu sınırdan itibaren pazar faizi mal yatırım faizini aşmaya başlamıştır.

12 Örnek: 2 milyon lira öz sermaye ile çalışan bir işletme yılda lira kar sağlıyor. Bu borçlanmamış işletmede, öz sermayesinin karlılığı %10'dur. İşletme %10 karlılıkla yeni yatırım olanaklarına sahiptir. Dış kaynak sermayesinin masrafları da %8'dir. İşletme yeniden 1 milyonluk bir yatırım daha yaparsa ( ) = lira kar sağlayacaktır. böylelikle öz sermayenin karlılığı %12'ye yükselmiş olacaktır. İşletme üçüncü bir 2 milyonluk yatırım yapınca, üçüncü 2 milyonun karı %10 - %8= %2 oranında daha artmış olacaktır. Bu takdirde öz sermayenin karlılığı da %14'ü bulmuş olacaktır. Bu basit ilişkiden şu formül elde edilebilir.

13 Kö: öz sermayenin karlılığı
Ki: yatırımların karlılığı, iç karlılık oranı; (sınır rantabilite sinin (brüt karın) aynı kaldığı varsayılmaktadır.) f: kredi sermayesi faizi ÖS: Öz Sermaye Kr: Kredi (dış kaynak sermayesi) NK: Net Kar Buna göre; ve olduğu için, buradan da çıkar ve bu

14 NK' nin karşıtı olan değerler ilk formüldeki NK 'nin yerine konunca;
Dış kaynak sermayesi sıfır ise; Kö , Ki 'ye eşittir. Yabancı sermaye payı yükseltilirse; Ki, f 'den büyük olduğu ve sermayenin tümü değişmediği sürece, dış kaynak sermayesinin yükselişi ile birlikte öz sermaye karlılığının arttığı görülür.

15 Öz sermaye karlılığı; genellikle öz ve yabancı sermaye arasındaki orana (borçlanma derecesine) iç karlılığa ve piyasa faizi oranına bağlıdır. Bu açıklamalardan şu sonuca varılır ki, işletmenin erişilebilecek karlılığı sermaye maliyeti oranından yüksek Ki>f olduğu sürece, mümkün olduğu kadar çok dış kaynak sermayesi kabul edilir.

16 =%10 =%14 =%22 =%5 =%2 =-%4 Varsayım Ki=%10 ƒ=%6 2. Varsayım Ki=5 ƒ=%8
Kr/ÖS =%10 Varsayım Ki=%10 ƒ=%6 0,50(%50) =%14 0,75(%75) =%22 =%5 2. Varsayım Ki=5 ƒ=%8 =%2 0,75 =-%4

17 Borçlanmanın karlılık üzerindeki kaldıraç etkisinin artırım oranı da özel formülüyle hesaplanabilmektedir: Ke: Kaldıraç etkisi Sy: Sermaye yapısı (öz kaynak\Tüm sermaye oranı) Kb: Brüt kar (vergi ve faiz öncesi)

18 Öz kaynağın toplam kaynağa oranı (Sy) düştükçe, 1
Öz kaynağın toplam kaynağa oranı (Sy) düştükçe, 1.kesir büyük çıkmakta ve dolayısıyla karlılık üzerindeki kaldıraç etkisi artmaktadır. Kesrin 2.si bakımından belirtilebilir ki, ödenen f, sağlanan iç karlılıktan küçük oldukça, borçlanma karlılığı yükselterek; büyük oldukça da tersi gerçekleşecektir. Bu iki büyüklük eşit olunca da, borçlanmanın karlılık üzerindeki etkisi "0" olacaktır.

19 Örnek: TL’lık toplam sermayeden TL brüt kar beklenmektedir. İşletme %15 faizle dış kaynak sermayesi derleyebilecektir. İşletmenin vergisi %20'tır. Borçlanma olanaklarından yararlanmanın karlılık üzerine etkileri bu durumda -çeşitli varsayımlara göre- şöylece sıralanabilecektir.

20 Önce işletmenin dış kaynağa başvurmayacağı varsayılırsa, kaldıraç etkisi "1" olacaktır.
Gereken sermayenin yarısı dış kaynaktan derlenirse:  kaldıraç etkisi 1,5 olacak yani karlılık 0,50 oranında yükseltilmiş olacaktır. Sermayenin sadece %20'si öz kaynaktan, buna karşılık %80'i aynı koşullarla dış kaynaktan sağlanırsa: kaldıraç etkisi üç katına yükselecektir.

21 Böylelikle basamaklı biçimde sermaye yapısında borç oranının yükseltilişi ile; %24 olan karlılık, ikinci kademede %36 ve son kademede %72'e kadar çıkmaktadır. Bu işlemlerin aşağıdaki tabloda özetlenmesi mümkündür: (a) (b) (c) Öz kaynak oranı 1 0,50 0,20 Dış kaynak oranı 0,80 kb(Vergi-f öncesi)(000 TL) 1.500 f(000 TL) 375 600 Vergi (000 TL) 300 225 180 Net kar(000 TL) 1.200 900 720 Öz sermaye karlılığı (1.200\5.000) % 24 (900\2.500) %36 (720\1.000) %72 Kaldıraç katsayısı 1,5 3

22 Kaldıraç Etkisinde Başabaş Noktası Analizi:
Faaliyet ve finansman kaldıracının niteliği ve önemini ortaya koymada maliyet \ hacim \ kar analizi olarak bilinen kara geçiş analizine değinmekte yarar vardır. Kara geçiş ya da başabaş noktası, firma açısından ne kar ne de zararın söz konusu olduğu satış hacmi ile doğrudan ilişkili olan "değişken maliyetler" ve satış hacmi ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan "sabit maliyetler" olarak ikiye ayrılması gerekir. Satışların değişken ve sabit maliyetler toplamına eşitlenmesi ile başabaş noktası kolayca bulunur.

23 Formüldeki semboller:
S: Satışlar (tutar olarak) DM: Değişken Maliyet SM: Sabit Maliyet X birim satış hacmini, SF birim satış fiyatını simgeleyecek şekilde eşikliğe konarak X'e göre çözüldüğünde başabaş noktası için gerekli satış miktarı bulunur. Bdm birim başına düşen değişken maliyeti simgelemektedir.

24 Bu eşitlik açık olarak şöyle ifade edilebilir:

25 ÖRNEK: A işletmesi inşaat firmalarına pencere satmaktadır. Sabit giderleri TL Her pencerenin satış fiyatı 2.500,-TL'dir. Değişken maliyetler birim başına 1.500,-TL'dir. Başabaş noktası formülde yerine konarak şöyle hesaplanır. O halde işletmenin zarar alanından kurtulabilmesi için en az 5000 pencere satması gerekmektedir.

26 İşletmelerde giderlerin tamamı nakit akışı gerektirmez
İşletmelerde giderlerin tamamı nakit akışı gerektirmez. Amortisman ve karşılıklar böyle giderlerden sayılır. Nakit başabaş noktasının hesaplanmasında toplam maliyet giderlerinden parasal ödeme gerektirmeyen giderlerin düşülmesi gerekir. Bu yüzden nakit başabaş noktası alışılmış başabaş noktasından daha düşüktür. Nakit çıkışı gerektirmeyen giderler d ile gösterilerek nakit başabaş noktası aşağıdaki formülle gösterilebilir:

27 Bir önceki örnekte sabit giderler arasında 200
Bir önceki örnekte sabit giderler arasında ,-TL tutarında amortisman ve karşılık giderlerinin bulunduğu düşünülürse, nakit açısından başabaş noktasının daha düşük bir düzeyde olması gerekir. Görüldüğü gibi işletmenin sabit giderlerini karşılaması için 4800 pencere satması yeterlidir.

28 Faaliyet Kaldıracı (Operating Leverage):
Yatırımların ya da maddi duran varlıkların finansmanında faaliyet kaldıracının etkisi gözardı edilemez. Aynı kapasitede seçimlik iki yatırımın bulunması durumunda sabit maliyetleri yüksek olan seçenek daha büyük bir maliyete yol açacaktır. Zira tam kapasite eğitim ya da kullanım düzeyine kadar üretim miktarının artması satış giderlerine yansırken, sabit maliyetlerde herhangi bir değişiklik gerektirmemektedir. Faaliyet kaldıracı, faaliyet riskinin bir ölçüsü olup, yüksek faaliyet giderlerinden ortaya çıkmaktadır. Faaliyet kaldıracının basitçe gösterilmesinde satışlardaki değişmenin faaliyet karı üzerindeki etkisi ortaya konur.

29 Faaliyet kaldıracının formülü:
Açık olarak ifade edersek: ve Sözgelimi bir önceki örnekte yılda pencere satıldığı kabul edilirse ilgili firmanın faaliyet kaldıracı: Bunun anlamı ise, işletme satışlarını % 10 arttırabilirse faaliyet karında 6 kat bir artış ya da % 600 'lık bir artışı sağlayabilir.

30 Finansman Kaldıracı: İşletmenin varlık yapısında duran varlıkların diğer bir deyişle sabit giderlerin oranı arttıkça başabaş noktasına ulaşmak güçleşmektedir. Ancak bu nokta aşıldıktan sonra bir birim satışın (tutar olarak) karlılığı da artacaktır. Bu kural yüksek faaliyet kaldıracı derecesi (high degree of operatıng leverage) olarak bilinmektedir. Aynı noktadan hareket edildiğinde işletmenin finansal yapılarında büyük oranlara varan dış kaynak fonları kullanılırsa işletmenin öz sermayesinin karlılığı da belli bir kar düzeyine kadar zarar biçiminde gelişmektedir. Ancak bu nokta aşıldığında öz sermayenin karlılığındaki artış da yüksek oranlarda gerçekleşmektedir.

31 Finansal kaldıraç finansal riskin bir ölçüsüdür ve yüksek finansal giderlerden ortaya çıkmaktadır. Finansal kaldıraç derecesini hesaplamanın bir yolu adi pay senetleri başına gelirin faiz ve vergiden önceki kar değişmelerini nasıl etkilediğidir. FG: Borçlar için ödenen faiz giderleri ya da ayrıcalıklı pay senetleri için ödenen kar payı şeklindeki sabit giderleri göstermektedir. Bir önceki örnekteki verilere ek olarak işletmenin toplam finansman giderleri ,-TL olup bunun yarısı borç faizleri yarısı da imtiyazlı pay senetleri için ödenen kar paylarıdır. Kurumlar vergisi oranı % 20 olduğuna göre söz konusu işletmenin finansal kaldıraç derecesi şöyle hesaplanır:

32 Önce ayrıcalıklı pay senetlerinin kar payları ( 1 - Kurumlar Vergisine ) bölünerek hesaplanır
Hesaplanan bu sonuç, faiz ve vergiden önceki karın % 10 artması halinde pay başına karın 1.39 kat veya % 13.9 oranında artacağını göstermektedir.

33 Belirli bir karlılık düzeyi ile çalışmakta olan işletmenin borçlanma yoluyla sağladığı ek fonlarla özsermaye karlılığı ya da pay başına geliri artmaktadır. Ancak bu artış sınırsız değildir. Çünkü belli bir borçlanma düzeyinden sonra işletmenin sermaye yapısında artan dış kaynak nedeniyle riskli bir görünüm ortaya çıkacaktır. bu da işletmeye borç verenlerin, işletmenin aşırı eğilimini durdurmalarına yol açacaktır. Böylece kredi verenler, yeni borç vermekten kaçındıkları gibi son verilen (marjinal) kredinin faiz oranlarını da arttırarak tepkilerini ortaya koyarlar. İşletme borçları karşılamakta sıkıntıya düşer. Artan güvence arayışı ya da borçlanma maliyeti karlılık üzerinde bu kez tersine bir etki yapar. Artan finansman giderleri nedeniyle işletmenin toplam karlılığının azalması, negatif kaldıraç etkisi olarak nitelendirilmektedir.

34 Toplam Kaldıraç: Faiz ve vergi öncesi kar yerine satış hasılatı alınarak ve bundan hareketle bir yandan maliyet yapısının, öte yandan borç\özsermaye oranının öz sermaye ya da adi pay senetlerinin getirisi üzerindeki etkisi bir arada gösterilebilmektedir. Toplam kaldıraç, toplam riskin bir ölçüsüdür. Toplam kaldıracı belirlemenin yolu kısaca, satışlardaki değişmenin pay başına gelire nasıl yansıdığının saptanmasıdır.

35 Her iki kaldıraç derecelerinin birlikte değerlendirilerek kaldıraç etkisinin ölçülmesi finansal kararların anlaşılması açısından önemlidir. Önceki örnekte toplam kaldıraç etkisini belirleyelim: Aradaki farklılık, rakamların yuvarlatılarak alınmış olmasındandır

36 Faaliyet kaldıracı, finansal kaldıraç ve toplam kaldıracı bir örnek üzerinde inceleyelim:
A işletmesi yılda şişe kola üretmektedir. Üretilen her şişenin değişken maliyetleri 2.5,-TL ve satış fiyatı 4.5,-TL'dir. sabit faaliyet giderleri ,-TL ve faiz giderleri ,-TL, ayrıcalıklı pay senetlerinin kar payı ödemeleri ,-TL'dir. Kurumlar vergisi oranının %20 olduğu kabul edilirse faaliyet finansal ve toplam kaldıraç dereceleri şöyle hesaplanır:

37 1

38 2

39 Satışların şişe olması durumunda ise maliyet ve finansal kaldıraç derecesi aşağıdaki gibi olacaktır:

40 Finansal kaldıracın etkisiyle başabaş noktası:
Buradan ortaya çıkan sonuç, faaliyet kaldıraç derecesi azaldıkça işletmenin başabaş noktasından uzaklaşmasıdır. Faaliyet kaldıracı eklenmesi satışlardaki değişmenin pay başına gelir üzerindeki etkisini arttırmaktır.

41


"Sermaye Yapısı Kararları" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları