Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

CERRAHİ İNFEKSİYONLAR

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "CERRAHİ İNFEKSİYONLAR"— Sunum transkripti:

1 CERRAHİ İNFEKSİYONLAR
VE HEMŞİRELİK BAKIMI

2 TARİHÇE Büyük İskender askerlerini çıkartıları ile bulaşmadan korumak için kamp yerini her gün değiştirmiş, ordunun içme suyunu kaynattırmış ve hayvan çıkartılarını gömdürmüştür, Eski Mısır’da (M.Ö. 15.yy) infekte yaraların tedavisinde drenajın gerekli olduğunu belirtilmiştir,

3 Hipokrat (M.Ö. 5.yy), yaranın ve cerrahların ellerinin kaynamış su ile yıkanmasının yara tedavisinde önemli olduğunu savunmuştur, Açık yaraları sirke ile yıkayarak ve yara etrafını temiz bezlerle sararak daha çabuk iyileşebileceğini belirtmiştir

4 Galen, apseyi ilk tarif eden Romalı cerrah

5 Semmelweis (1847) ellerin hipoklorit solüsyonu ile yıkanması sonrası puerperal sepsisten ölüm oranının %12’den %3,4’e düştüğünü fark etmiştir,

6 Florence Nıghtıngale (1854) hastane yerleşiminin ve hasta bakım stratejilerinin infeksiyon riskini etkilediğini savunmuş ve yaptığı düzenlemelerle infeksiyon oranını azaltmıştır,

7 Lister’in (1860) asepsi ve antisepsi alanındaki gözlemi ile,
Cerrahi yara infeksiyonlarında bakterilerin rolünü keşfetmiş, inflamasyonu tanımlamış ve bakterilerle savaşta, yara içine antiseptiklerin uygulanmasını öne sürmüştür

8 Lister ayrıca günümüzde de cerrahinin temel ilkeleri kabul edilen bazı ilkeleri belirtmiştir. Bu ilkeler: Girişim öncesi/sonrası bakterinin yaraya girişinin engellenmesi, Yarada var olan bakterilerin yayılımının engellenmesi, Yara çevresindeki bakterilerin yok edilmesi, Kullanılan araç-gereç ve ellerin karbolik asitle yıkanmasıdır

9 1876’da ısıya dayanıklı bakterilerin keşfi ile Ernst von
Bergman ( ) buhar sterilizatörünü geliştirmiştir, Cerrahların uyması gereken ilkeleri, kaynatılabilecek her şeyin kaynatılması gerektiğini, pansuman gereçleri, gömlek, bez malzemeler ve tüm aletlerin buharla sterilizasyonunu önermiştir,

10 1878’de Koch, mikrobiyal patojenlerle ilgili kendi varsayımından yola çıkarak, bakteri enjeksiyonuyla deneysel olarak yara infeksiyonu oluşturmuş ve daha sonra 1881’de antiseptiklerin bakterileri öldürmedeki üstünlüğünü doğrulamıştır,

11 1889’da İngiliz hekim William Stewart Halsted,
antiseptiklerden ellerin korunması amacıyla scrub hemşirelerin kullanımı için ilk kez lastik eldiven geliştirmiş, Cerrah Mikulicz, ilk kez ameliyat maskesi kullanmıştır. 1935 yılında sülfanamitler,1942 yılında penisilin bulunmuştur

12 1900’lü yılların ortalarından başlayarak
Ağrı hissinin kontrol altına alınması, Kanamanın sınırlandırılması, Tanı yöntemlerindeki gelişmeler, Bireylerin sağlığını önemsemesi Cerrahi girişim sayısında artışa neden olmuştur.

13 Cerrahi infeksiyonlar
Günümüzde de önemini koruyan, Cerrahi kliniklerinin yükünü yatış süresinin uzaması ya da yeni cerrahi girişimler ile arttıran, Kimi zaman yüksek tanı ve tedavi maliyeti, iş gücü kaybı ile seyreden, kimi zaman ise yüksek morbidite ve mortalite oranına sahip bir sorun olmayı sürdürmektedir  

14 Ancak insidans düşürülebilir.
Bireyi ve evreni mikroorganizmalardan arındırmak mümkün olmadığı sürece infeksiyon oranını sınırlamaktan söz edilemez. Ancak insidans düşürülebilir.

15 İnfeksiyon: Patojen etkiye sahip bir ajanın, konakçıya uygun yol, sayı ve koşullarda girmesi, toksin/zararlı madde oluşturması, dokular üzerinde zedeleyici işlev göstermesi ve konakçının ajana ve toksinlerine karşı gösterdiği dinamik yanıta verilen isimdir.

16 Cerrahi infeksiyonlar üç başlıkta ele alınabilir
1. Cerrahi tedavinin bir sonucu olarak ortaya çıkan cerrahi alan infeksiyonlarıdır (CAİ) (yara infeksiyonları, cerrahi girişim sonrası gelişen apseler, cerrahi girişime sekonder gelişen peritonit ve diğer vücut boşluklarının cerrahi girişim sonrası infeksiyonlarını kapsar) 2. Cerrahi girişimle tedavi gerektiren yani tedavisi için çoğu kez cerrahi girişime gerek duyulan özel infeksiyonlar (abse, fronkül, karbonkül, hidrozadenit panaris, sellülit, erizipel, gazlı gangren, tetanus gibi infeksiyonları içine alır) 3. Cerrahi girişim sonrası cerrahi alanın uzağında oluşan infeksiyonlar (Cerrahi girişim sonrası gelişen pnomoni, üriner infeksiyonlar, kateter infeksiyonları, bakteriyemi en sık karşılaşılan infeksiyon çeşitleridir)

17 Cerrahi infeksiyon Oluşturan Mikroorganizmalar
Pyojenik grup Stphylcoc (gram +) Folikülit Panaris Osteomyelit Enterit grup (gram -) Echria coli Klebsiella Pseudomonas Peritonit Üriner infeksiyonlar Anaerobik grup Clostridium wellci Clostridium tetani Gazlı gangren Tetanus Streptecoc Selülit Lenfanjit

18 Pyojenik Grup Stafilokoklar; Cerrahide en sık görülen stafilokok infeksiyonlarıdır Kasık, perine ve koltukaltı derisinin florasını oluştururlar, Ağız, burun, boğaz, tükürük ve feçesle bulaşırlar, Yayılma eğilimleri azdır, Staf. Aureus, Staf. Albus, Staf citrus gibi stafilakoklar bedende lokalize, pyojenik iltihap oluşuran, mebranlarla kaplı, Fistül, akne, fronkül, meme ve perine abselerinin gelişiminde rol oynarlar, Tedavi ve bakım yeterli drenajın sağlanmasını, antibakteriyel tedaviyi ve hastanın gereksinimlerine yanıt verilmesini içerir, S. aureus sağlık çalışanlarının elleriyle hastadan hastaya bulaşır      

19 S. aureus S. epidermidis MRSA İnfeksiyonu

20 Streptokoklar; Alfa hemolitik streptokoklar, beta hemolitik streptokoklar, anaerobik sreptekoklar daha çok bağ dokusu içine ve lenfatik yayılım gösterir, Bu nedenle selülit, lenfanjit, tromboflebit ve erizipel gibi yoğun inflamasyon reaksiyonlarının ön planda olduğu infeksiyonlarda rol oynar, Kısa sürede yayılma yeteneğine sahiptirler, Tedavi ve bakım antibakteriyel tedaviyi, nekroz varsa cerrahi eksizyon yapılmasını ve immobilizasyonu içerir

21 Streptekok İnfeksiyonu

22 İnfeksiyonlar (Koliformlar)
Gram Entere Grubu İnfeksiyonlar (Koliformlar) Bu grupta E.Coli, Klebsiella, Pseudomonas gibi mikroorganizmalar bulunur, Bunların bir kısmı, genelde bağırsakta saprofit olarak bulunur, Ancak periton, üriner sistem gibi bağırsak dışı alanlara taşındıklarında infeksiyon oluşturma özelliği kazanırlar, Koli infeksiyonlarında kısa sürede şok tablosunu ortaya çıkarabilen endotoksin, oldukça ciddi sonuçlara yol açabilir, Bu bakteriler ameliyat sonrası gelişen solunum yolları, üriner sistem ve yara infeksiyonlarından sorumludur.

23 Genel cerrahide en sık görüleni Escherichia coli olup
taş veya tümör varlığında safrayı infekte etmektedir Tedavi ve bakım cerrahi drenajı, antibakteriyel tedaviyi destekleyici yaklaşımlarda bulunulmasını içerir.

24 E.Coli Klebsiella Pseudomonas

25 Enterokoklar İnsanların normal GİS ve kadın genital florasının, hayvanların normal bağırsak florasının bir parçasıdır. Çeşitli ortamlarda canlı kalabilen ve çoğalabilen dayanıklı mikroorganizmalardır. Endokardit, bakteriemi, idrar yolu infeksiyonu ve yara infeksiyonu gelişimine neden olabilirler. Enterokokların, 1980’lerin ortalarına kadar, insanda infeksiyon oluşturma potansiyeli düşükken 1980’li yılların ortalarından itibaren vankomisine dirençli enterokoklarla (VRE) gelişen hastane infeksiyonlarının oranında önemli artışlar kaydedilmiştir.

26 Vankomycine Dirençli Enterokok Tedavinin üçüncü haftasında
VRE İnfeksiyonu Tedavinin üçüncü haftasında

27 (Clostridium) İnfeksiyonları
Anaerobik Grup (Clostridium) İnfeksiyonları Çeşitli isimlerde Clostridium etkenleri (C. Wellchi, C. Tetani) gazlı gangren, tetanus gibi yaşamı tehdit eden infeksiyonlara neden olurlar. Oksijensiz ve nekrotik dokuların yoğun olduğu yerlerde, ortamı uygun bularak gelişen bu infeksiyon, sıklıkla askeri ve sivil yaralanmalar, travmalar, yanıklar, nekrotik doku ve yabancı cisimlerle olan yaralanmalarda görülürler. Birçoğu normal bağırsak florasında olmasına karşın kan dolaşımı sınırlı olan doku içine inokülasyonu ve yabancı cisim veya nekrotik doku varlığında etkili olabilirler

28 Clostridium Perfiringes Clostridium Botulinum
C. Difficile

29 İnfeksiyonların ortak özellikleri
Pis kokulu akıntı, Doku arası gaz birikimi, Nekrotik doku oluşumu ve gangren gelişimi

30 Cerrahi İnfeksiyon Belirtileri
Sistemik Klinik Belirtiler Ateş (Özellikle titreme ile yükselen ateş) İştahsızlık Halsizlik Baş ağrısı Bulantı - kusma Genel durumda bozulma İlgili Alanda Lokal Belirtiler Rubor (Kızarıklık) Color (Sıcaklık) Tümör (Şişlik) Dolor (Ağrı) İmmobilizasyon

31 infeksiyon Zinciri İnfeksiyon oluşması için sadece patojen mikroorganizmaların varlığı yeterli değildir. İnfeksiyonun ortaya çıkmasında infeksiyon zincirini tamamlayan altı halkanın da bulunması gereklidir. Bu halkalardan biri eksikse, zincir tamamlanmamıştır ve infeksiyon oluşmayacaktır.

32 infeksiyon zincirinin halkaları;
İnfeksiyon etkeni Kaynak Çıkış kapısı Taşınma yolu Giriş kapısı Duyarlı konakçı

33 İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI
1.İnfeksiyon Etkeni İnsanda infeksiyonun oluşabilmesi için etkene ait özellikler şunlardır: Etkenin organizma tarafından belirli bir oranda alınmış olması, Etkenin organizmaya etkin olabileceği yoldan girmesi, İmmün sistemin zayıflaması, İnfeksiyon oluşumunda hazırlayıcı faktörlerin varlığı

34 İnfeksiyon oluşumunda hazırlayıcı faktörlerin varlığı;
Anatomik Darlıklar (Üretral darlıklar) Metabolik Hastalıklar (Diyabet) Neoplastik Hastalıklar (Kanser) Vasküler Hastalıklar (Tromboz) Nekrotik Doku Varlığı (Travma) Anemi, Hipovolemi Beslenme Yetersizliği Tıbbi ve cerrahi alanda güvenilirliği kanıtlanmayan araç, gereç kullanımı  

35 İnsanda infeksiyon yapan etkenlerin yaşayıp çoğaldıkları
İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI 2.Kaynak İnsanda infeksiyon yapan etkenlerin yaşayıp çoğaldıkları canlı ya da cansız yere infeksiyon kaynağı denir. Başlıca infeksiyon kaynakları insan, toprak, su, gıdalar ve hayvanlardır.

36  Endojen Kaynaklar (hastanın kendisi): Yetersiz yara antisepsisi, ameliyat sırasında perforasyon, yarada dren varlığı endojen kaynaklara örnek olarak verilebilir. Eksojen Kaynaklar: Sağlık çalışanları, sterilizasyon yöntemlerinin yetersizliği, ameliyat sırasında kullanılan araç-gereç, dikiş materyali, ortam havası, diğer hastalar eksojen kaynaklara örnek olarak verilebilir.

37 Mikroorganizmaların kaynağı terk ediş yoludur.
İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI 3.Çıkış Kapısı  Mikroorganizmaların kaynağı terk ediş yoludur. Örneğin insanlarda solunum sistemi, gastrointestinal sistem, genitoüriner sistem, deri ve mukoz membran organizmaların çıkış kapısı olabilir.

38 İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI
4.Taşınma Yolu Mikroorganizmalar öpüşme, cinsel ilişki gibi doğrudan ya da eşyalar, yiyecek, içecek, eller, toprak, su gibi cansız aracılarla veya bit, sivrisinek gibi canlı aracılarla dolaylı olarak taşınabilir. 

39 Dolaylı Temas Doğrudan Temas Hava Yoluyla Bulaşma Vektörle Bulaşma
Araçla Bulaşma

40 ya da plesanta yoluyla olur.
İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI 5.Giriş Kapısı Mikroorganizmaların yeni konakçıya girişi solunum yolu, sindirim yolu, deri ve mukoza çatlakları, parenteral enjeksiyonlar ya da plesanta yoluyla olur.

41 İNFEKSİYON ZİNCİRİNİN HALKALARI
6.Duyarlı Konakçı Yeni konakçının duyarlılığı immün sistemde yetersizlik olması, kronik hastalık varlığı, malnütrisyon, antibiyotik, steroid, kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları gibi faktörlere bağlıdır.

42 1. CERRAHİ ALAN İNFEKSİYONLARI (CAİ)
Asepsi uygulamalarında, Sterilizasyon yöntemlerinde, Ameliyathane koşullarında ve cerrahi teknikte, Yoğun bakım imkânlarındaki ilerleme ve gelişmelere, Profilaktik antibiyotik uygulamalarına karşın günümüzde hala cerrahi girişim geçiren hastalarda en önemli morbidite ve mortalite nedenleri arasında sayılmaktadır.

43 Cerrahi infeksiyonlar
Hasta bireyi, fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan etkilemekte, Hastalık ve ölüm oranlarını, hastanede kalış süresini artırmakta Hastane maliyetini artırmakta ve iş gücü kaybına neden olmakta, Hizmet grafiğini ve kuruma olan güveni azaltmaktadır

44 Hastalık Kontrol Merkezi/ Ulusal Nazokomiyal İnfeksiyonları Sürveyans Sistemi (CDC/NNIS)’ne göre
Cerrahi girişimi izleyen ilk 30 gün içinde, ya da beden içine yabancı cisim (implant, protez) konulan vakalarda bir yıl içinde, insizyon yerinde ve cerrahi girişimde bulunulan veya girişim sırasında manipüle edilen organ ya da komşu organ ve alanlarda gözlenen infeksiyonlara cerrahi alan infeksiyonu denir.

45 Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) Cerrahi Alan İnfeksiyonları
Yüzeysel insizyonel yara infeksiyonu Derin insizyonel yara infeksiyonu Organ/alan İnfeksiyonu

46 Yüzeysel İnsizyonel İnfeksiyonlar:
Cerrahi girişimi izleyen 30 gün içinde gelişir Lokal ağrı, kızarıklık, şişlik, hassasiyet vardır. Kesi yerinin yüzeysel tabakalarından cerahatli akıntı olur. Nispeten sınırlı olup, birkaç dikiş alınması ile drene olur. Cilt altından derinlere ulaşmaz.   

47 Derin İnsizyonel İnfeksiyonlar:
Cerrahi girişimi izleyen 30 gün içinde ve girişim yerinde bir yabancı cisim (implant vs) varsa 1 yıl içinde gelişir. Kesinin derin katlarından, örneğin kas gibi, cerahatli bir akıntı olur. Katlar kendiliğinden ya da cerrahi eksplorasyon ile açılır. Ağrı ve hassasiyetin yanında, 38°C dolayında bir vücut sıcaklığı artışı vardır. Oluşan abse cerrahi işlem ile ya da öncesinde ultrasonografi ile ortaya konulur.   

48

49 Organ / Alan İnfeksiyonu
Cerrahi girişimden sonra 30 gün içinde veya implant varsa 1 yıl içinde gözlenir İnsizyon bölgesi ve açılan veya manipüle edilen organ/alan dışında herhangi bir anatomik bölgeyi ilgilendirir. Bu bölgeye yerleştirilen drenden cerahatli akıntı söz konusudur. Cerrahi eksplorasyon sırasında ya da önceden ultrasonografi ya da bilgisayarlı tomografi ile abse formasyonu ortaya konulur.

50 CERRAHİ İNFEKSİYONLARDA RİSK FAKTÖRLERİ
Hastaya ait faktörler Yaş, cinsiyet Sigara kullanımı Beslenme durumu İmmün yanıtın baskılandığı durumlar Metabolik hastalıklar Malignite İnsizyon alanında kontaminasyon ve dokuyla ilgili faktörler Hastanede kalma süresinin uzaması Cerrahi girişim öncesi burunda S. aureus kolonizasyonu

51 Cerrahi Girişim Öncesiyle İlgili Faktörler
Cerrahi girişim öncesi kan transfüzyonu Cerrahi insizyon ve organ/alan dışında başka bir yerde infeksiyon varlığı Cerrahi girişim öncesi antiseptik temizlik Cerrahi girişim öncesi cerrahi alanın tüylerden arındırılması Cerrahi girişim öncesi cilt hazırlığı Cerrahi girişim öncesi el/ önkol antisepsisi/ cerrahi el yıkama İnfekte veya kolonize cerrahi ekip personeline yaklaşım Antibiyotik profilaksisi

52 Cerrahi Girişim Sırasıyla İlgili Faktörler
Ameliyathane Ortamı Havalandırma Çevre yüzeyleri Cerrahi aletlerin sterilizasyonu Cerrahi Giysiler Asepsi ve Cerrahi Teknik Asepsi Ameliyathane ekibi Cerrahi teknik Dokuların fazla travmatize edilmesi Cerrahi girişim süresi Cerrahi girişimin gün içindeki zamanı Acil Girişimler Cerrahi Girişim Sonrası Dönemle İlgili Faktörler İnsizyon Bakımı

53 İnfeksiyon etkeni İnkübasyon dönemi Prodromal dönem Klinik bulgular dönemi İYİLEŞME VEYA ÖLÜM

54 İnkübasyon dönemi Hastalık etkeninin bedene girmesinden, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen süredir. İnkübasyon süresi kısa (1-7 gün), orta (7-14 gün) ve uzun (14-21 gün) olabilir. Süre mikroorganizmanın türüne, sayısına, virülansına ve bireyin direnç durumuna göre değişir. İnfeksiyonla mücadele edilmesinde inkübasyon süresinin bilinmesi önemlidir

55 Prodromal Dönem İnkübasyon dönemi bitiminde tipik klinik bulgular başlayıncaya kadar olan süredir. Prodromal dönem, genellikle birkaç saat sürer. Bu dönemde baş ağrısı, ateş, halsizlik, iştahsızlık, sırt ve bacak ağrıları, mide bulantısı ve kusmalar görülür. İnfeksiyonun giriş yerine göre ciltte kızarıklık ve şişlik, solumun yollarında, öksürük, boğaz ağrısı gibi lokal belirtiler de görülebilir

56 Klinik bulgular dönemi Sistemlere ait belirti ve bulgular bu dönemde ortaya çıkar. Klinik bulgular döneminden sonra hastalık iyileşir ya da ölümle sonuçlanabilir. İyileşme dönemi İnfeksiyonun akut belirti ve bulgularının kaybolduğu dönemdir. İyileşme süresinin uzunluğu, infeksiyonun ciddiyetine ve bireyin genel sağlık durumuna yani bireysel özelliklere bağlıdır. Birkaç günden birkaç aya kadar uzayabilir

57 Cerrahi İnfeksiyonlarda Tedavi ve Bakım
Cerrahi infeksiyonların tedavisi, tıbbi ve cerrahi açıdan birbirlerini destekleyici şekilde gerçekleştirilir. Bu yöntemlerin yanı sıra, iyi bir hemşirelik bakımı, hem tedavinin doğru yönlendirilmesinde hem de sonuçları değerlendirerek oluşması düşünülen komplikasyonların önlenmesinde etkin olabilir. Hemşirelik bakımının ana amacı infeksiyon oluşumunu engellemek olmalıdır.

58 Tıbbi Tedavi Cerrahi infeksiyonların tıbbi tedavisi iki yönlü ele alınmaktadır. Genel destekleyici yaklaşım yoluyla hastanın direncinin yükseltilmesi İnfeksiyona neden olan etkenin belirlenerek, bu etkenin yok edilmesidir.

59 Genel Destekleyici Yaklaşım
Genel destekleyici yaklaşım, hastanın yetersizliklerinin belirlenmesi ve onun rahatını sağlayıcı önlemleri içerir. Hastanın genel durumu ile laboratuar sonuçlarından elde edilen verilerin değerlendirilmesi yol göstericidir.  

60 Genel destekleyici yaklaşım
Elektrolit-sıvı gereksinimlerinin karşılanması, günlük bazal gereksinimlere ek gereksinimlerin de ele alınması, Kan hacmi yetersizlikleri varsa yerine konması, Yeterli gıda ve vitamin alımının sağlanması, İnfeksiyonun geliştiği organ ya da dokunun istirahate alınması (İmmobilizasyon),

61 Ağrının mümkün olduğunca azaltılması ve hastanın
rahatlatılması, Lenfatik ve venöz dönüşün kolaylaştırılması (infeksiyon bölgesini yükseltme), Tüm hijyenik gereksinimlerin sağlamasında hastaya yardım edilmesi, Tedavi ve bakım uygulamalarında asepsi ilkelerinin sağlanmasıdır,

62 Cerrahi Tedavi Tüm antibiyotik etkinliğine karşılık cerrahi infeksiyonlar çoğu zaman değişik boyutlarda cerrahi girişim gerektirir. İnfeksiyonların cerrahi yöntemlerle tedavisinde amaç toplanan cerahatin uygun bir kesi ile dışarıya akıtılmasıdır. Böyle bir girişime karar vermeden önce infeksiyona yol açan nedenlerin araştırılarak ortadan kaldırılmaları gerekir.

63 Bu işlemle aynı zamanda bakteri, nekrotik dokular ve
toksinler de ortamdan uzaklaştırılmış olur. Cerahat boşaltılınca, enfekte sahada kalan bakterilerin yok edilmeleri kolaylaşır. Lezyonun bulunduğu bölgedeki basıncın drenaj sonucu düşmesi ile etraftaki sağlam dokuların kan dolaşımında bir rahatlama oluşur. Ortamdaki bakteri sayısının ve basıncının düşürülmesi lokal doku harabiyetinin artmasını önler, septisemi eğilimini azaltır.

64 2. CERRAHİ TEDAVİ GEREKTİREN İNFEKSİYONLAR
Abse Nekroz sonucu akut olarak oluşan sınırlı, kapalı bir boşlukta cerahat toplanmasıdır. Lezyon bölgesinde önce sert kıvamda ağrılı bir sellülit oluşur, bu alanın ortası hızla nekroza uğrayarak yumuşar ve abseleşir. Abse, kas, yağ dokusu, kemik, beyin, akciğer, karaciğer, böbrek ve benzeri doku ve organlarda görülebildiği gibi periton içi çeşitli alanlarda, plevra boşluğunda da ortaya çıkabilir.

65 Absenin en sık rastlanan etkeni S.aureus’tur.
Diğer stafilokoklar, streptokoklar, pnömokoklar, çeşitli gram negatif basiller ve anaerobik mikroorganizmalar da etken olabilirler. Etken olan bakteri ya da bakterilere göre kahverengi (streptokoklar), beyaz (staf. Aureus) ya da yeşil-sarı (psedomonas) renkte olabilir. Stafilokokların neden olduğu abseler kokusuz iken, enterokok ve anaerobların yaptığı abselerde pis kokulu bir cerahat söz konusudur.

66 Abse oluşumunda etken penetran bir yaralanmadan
ya da ameliyat yarasından girebildiği gibi hematojen ve lenfatik yayılım da abseye yol açabilir. Karın içi abseleri daha çok apandiks gibi içi boş organların perforasyonu ya da bir cerrahi girişimin komplikasyonu olarak karşımıza çıkar. Meme abseleri genellikle laktasyondaki bir kadında meme başındaki çatlaktan mikroorganizmaların girmesi ile oluşur.

67 Genel olarak iltihabın ana (kardinal ) belirtileri absenin tanınmasını kolaylaştırır. Bu belirtiler:
a) Şişlik (Tumor) b) Kızarıklık (Rubor) c) Sıcaklık (Color) d) Ağrı (Dolor) e) İmmobilizasyon’dur.

68 Lokal belirtiler yanında ateş, titreme, baş ağrısı,
halsizlik gibi sistemik belirtiler görülür. Bu gibi belirtilerin yanında, yeri ve bulunduğu organa göre bazı özel bulgularda eklenir. Örneğin karaciğer abselerinde sarılık, beyin abselerinde baş ağrısı-şuur kaybı, bulantı, kusma gibi

69 Tedavi ve Bakım Absenin tedavisi cerrahidir. Uygun bir drenajla cerahat boşaltılınca infeksiyon hızla iyileşir. Tedavi ve bakım uygulamalarında asepsi ilkelerine dikkat edilmelidir. İnfeksiyon bölgesi yükseltilmelidir. İnfeksiyonun geliştiği organ ya da doku istirahata alınmalıdır (İmmobilizasyon) Tüm hijyenik gereksinimlerini sağlamada hastaya yardım edilmelidir. Sellülit dönemindeki erken lezyonlarda sıcak pansumanlar uygulanabilir.

70 Fronkül (Çıban) Ter bezi ya da kıl folikülünün cerahatli iltihabıdır. En sık rastlanan cerrahi infeksiyondur. Etkeni genellikle stafilokokus aureustur. Lezyon bölgesinde deri önce kızarır, ağrı ve kaşıntı başlar. Sonra eritemli bölgenin ortasında beyaz renkli cerahat toplanır. Bu hastalarda kronik nazal S.aureus taşıyıcılığı vardır. Sistemik belirtiler nadirdir. Genellikle kendiliğinden iyileşir, antibiyotik kullanılmaz. Lokal sıcak pansuman ve gerektiğinde insizyon ve drenaj iyileşmeyi çabuklaştırır.

71 Fronküloz Multipl ve tekrarlayan fronküllerin görülmesine fronküloz denir. Genellikle genç erişkinlerde rastlanır ve derinin fonksiyonlarında bozukluğa yol açan hormonal değişikliklerle birliktedir. Diyabet ya da immün yetmezlik bulunan kişilerde sık görülür.

72 Tedavi ve Bakım İlk yapılması gereken predispozan faktörlerin araştırılması ve ortadan kaldırılmasıdır. Enfekte bölge sık sık dezenfektanlı sabunlarla yıkanır. Abseler cerrahi yoldan drene edilirler. Yüz ortasında yerleşen ya da çevresinde selüliti olan ya da ateş olan olgular antibiyotikle tedavi edilmelidir. Bakım abse ile aynıdır.

73 Karbonkül (Şir-i Pençe)
Deri ve deri altı dokusunun birbirine kısmen eklenmiş fronküllerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir stafilokok infeksiyonudur. En sık ensede ve kalçada yerleşir. Genellikle diyabetik kişilerde rastlanır. Karbonkül, koyu, morumsu renkli cerahat toplanması şeklinde görülür. Hastada ateş, titreme, halsizlik, baş ağrısı, bulantı gibi genel belirtiler bulunur. Tedavi edilmeyen vakalar genellikle ağır seyreder, lokal nekroz ve septisemiye yol açarlar.

74 Tedavi ve Bakım Tedavisi cerrahidir. Drenaj yeterli olmaz. Tüm enfekte dokunun eksizyonu gerekir. Geniş spektrumlu antibiyotikler verilir. Genel destekleyici tedavi uygulanır. Tedavi ve bakım uygulamaları sırasında asepsi ilkelerine dikkat edilmelidir. Bu hastalarda hareket kısıtlanmasına gidilmelidir. Hijyenik gereksinimlerini karşılamada bireye yardım edilmelidir.

75  Hidrozadenit Koltukaltı ve kasıktaki ter bezlerinin cerahatli iltihabıdır. Etken stafilokoktur. İltihabın lokal belirtileri ile seyreder. Sistemik belirtilere nadiren rastlanır. Kronikleşme eğilimi fazladır. Sık tekrarlayan vakalarda zamanla koltuk altı ve kasık derisinin kahverengi, mor bir görünüm aldığı, sarktığı ve kötü kokulu olduğu gözlenir.

76 Tedavi ve Bakım Hidrozadenit her bir absenin cerrahi yoldan drenajıyla tedavi edilir. Çok sayıda ter bezinin tutulduğu, tekrarlayan vakalarda hastalıklı deri eksize edilir ve yerine vücudun başka bir bölgesinden alınan deri grefti konulur. Bakım abse de ki gibidir.

77 Panaris-Felon (Dolama)
Parmakların distal segment pulpasının cerahatli iltihabıdır. Etken stafilokoktur. Etken delici ya da kesici alet yaralanmaları sonucu dışarıdan girer. Parmak pulpası şişer ve gerilir. Şiddetli ve zonklayıcı bir ağrı başlar. Tırnak dibi cerahat toplanması sonucu sarı-beyaz bir renk alır.

78 Tedavi ve Bakım Tedavisi cerrahidir. Parmak ucunun tırnağa yakın kısmında insizyon yapılarak cerahat boşaltılır. Erken dönemde farkına varılan vakalarda konservatif tedavi uygulanır. Antibiyotik, lokal, ıslak, sıcak pansuman, ekstremitelerin yükseltilmesi ve tespit edilmesi tedavi ve bakımın ana kurallarıdır. Tedavisi geciktirilen vakalarda basınç sonucu parmağın kan dolaşımı bozulur, venöz trombozlar oluşabilir.

79 Sellülit (Flegmon) Deri altı dokuyu da etkileyen, yayılım eğilimi olan bir cilt infeksiyonudur. Genellikle ekstremitelerde görülür. Etken streptokoktur. Nadiren stafilokok ya da anaeroblar da etken olabilirler. Etkenin basit bir sıyrık, ameliyat yarası ya da derideki bir yaradan girmesi sonucu oluşan deri, deri altı dokuyu tutan ve daha derin dokulara yayılmayan yüzeysel bir infeksiyondur.

80 İnfeksiyon bölgesindeki deri kırmızı-kahverengi
renkli, parlak ödemli bir görünüm kazanır. Ekstremite sıcak, ağrılı ve duyarlıdır. İnfekte alan ile normal doku arasında sınır genellikle net değildir. Bu bölgede süratle proksimaldeki rejional lenf bezlerine doğru lenfatik damarlar yoluyla yayılım başlar ve flegmon yeri ile bu bezler arasındaki lenf yolları hiperemik ve ağrılı olarak palpe edilir (Lenfanjit) Tabloya başlangıçtan itibaren ateş, kırıklık, terleme, baş ağrısı, halsizlik gibi genel belirtiler eklenir.

81 Tedavi ve Bakım Direktif edilen antibiyotik verilir. Ağrı kontrol altına alınır. Hasta istirahate alınır. İnfeksiyon bölgesi yükseltilir ve tespit edilir. Lokal, sıcak pansuman uygulanır. Bu uygulamalarla kan ve lenf yoluyla yayılma azaltılır, kan akımı arttırılarak vücudun anti mikrobik direnci yükseltilir. Streptokokların etken olduğu vakalarda penisilin kullanılır. 

82 Erizipel (Yılancık) A grubu beta hemolitik streptokokların (S.pyogenes) etkin olduğu bir sellülittir. Yüzeyel lenfatiklerin tutulumuyla giden bir deri infeksiyonudur. En sık yüzde, boyunda ve ekstremitelerde yerleşir. Çoğu kez ani üşüme, titreme, ateş ve enfekte bölgede ağrı, kızarıklıkla başlar.

83 Lezyon bölgesinde mukoza parlak kırmızı, ağrılı,
ödemli, sınırları belirgindir. Lezyon hızla ilerler ve 2-3 günde gevşek, yüzeyel büller gelişebilir. Derin yumuşak dokuya yayılımı nadirdir. Selülit ve deri altı absesine neden olabilir. 5-10 gün sonra lezyonda orta bölümden solma ve soyulma görülür.

84 Daha çok küçük yaşlarda ve ileri yaşlarda görülür.
Bebeklerde en çok göbek çevresinde, erişkinlerde ise yüzde görülür. Vücudun diğer bölgelerindeki yaralanma ve cerrahi girişim sonrasında da gelişebilir.

85 Tedavi ve Bakım Tedavisi sellülit de ki gibidir.(Antibiyotik) Birey istirahate alınır. Ağrı kontrol altına alınır. Yapılan tüm uygulamalarda asepsi ilkelerine dikkat edilir. Hareketleri kısıtlanır. Hijyenik gereksinimlerini karşılamada bireye yardım

86 Gazlı Gangren (Klostridiyal Myozit,Klostridiyal Myonekroz)
Anaerob bakterilerin sebep olduğu infeksiyonların içinde en tanınmışı gazlı gangrendir. Gazlı gangren, patojenik Clostridyum türü bakterilerin iskelet kaslarına invazyonu ile oluşan, hızlı, progressif, oldukça toksemik ve yaşamı tehdit eden bir hastalıktır.

87 Olguların çoğu ağır doku hasarına neden olan
travmalardan ya da cerrahi girişimleri takiben ortaya çıkar. Taşikardi ile seyreden ağır toksemi, hipotansiyon ve mental değişiklikler bu olaya eşlik eder.

88 C. Perfringens oksijene karşı toleranslı bir bakteri
olup, oksijen bulunan bir ortamda 72 saatten daha uzun bir süre canlılığını sürdürebilir.

89 Daha az olarak da vajen ve hastalıklı safra yollarında
bulunur. Özellikle giysilerin üzerinde, ameliyathane odalarının havasında, sularda, gıdalarda, havadaki tozlarda ve toprakta olmak üzere tüm çevremiz bu bakterilerle yoğun bir şekilde kontaminedir. Klostridyumların spor oluşturabilme yetenekleri, olumsuz koşullarda bile varlıklarını sürdürmelerine olanak sağlar.

90 C. perfringens sıklıkla savaş zamanında meydana gelen yaralarda bulunur.
Savaş yaralarının %20-30’u mikroorganizma ile kontamine olmakta, fakat bunların yalnız %32’sinde gazlı gangren gelişmektedir. Savaş koşullarında, askerlerin üniformaları çok sayıda klostridyum sporlarını barındıran kirli bir tabaka ile kaplanmakta, yaranın içine işleyen toprakla bulaşık giysi parçaları, kir ve diğer tozlu maddeler yarayı kolayca kontamine etmektedir.

91 Sivil yaşamda görülen gazlı gangren olguları
% 50 travmatik yaralanmalar % 30 postoperatif komplikasyonlar %20 spontan (nontravmatik) %70 majör travma Motorlu araç kazaları Ezilme yaraları, Endüstriyel kazalar, Ateşli silah yaralanmaları Yanıklar, %30 minör travma Delici ve kesici alet yaralanmaları, Böcek ısırmaları İM. Enjeksiyonlar,

92 Diyabetli Hastalarda İnsülin, barbitürat, epinefrin, potasyum gibi vazokonstriktör ilaçlar, özellikle, kalçaya enjekte edilmemelidir. Çünkü kan akımını azaltır ve bu nedenle klostridyum sporları iskemik dokuda üreme fırsatı yakalayabilir. Diyabetli hastalarda sadece enjeksiyonlar değil, alt ekstremitelerde oluşan yaralanmalarda da gazlı gangren oluşma riski yüksektir.

93 Gazlı gangren kadınlara göre erkeklerde 2-3 kat daha
fazla görülür. Çocuklar ve yaşlılarda az, Ortalama yaş arasında ise daha sık görülür.

94 Gazlı gangrenin lokalizasyonu, hastalığın kontrol ve tedavisinde büyük önem taşımaktadır.
Travma olgularının % 80’inde hastalık ekstremitelerden, % 20 ‘sinde ise baş ya da gövde bölgesinden başlar. Buna karşın postoperatif olgularda bu sıralamanın tersi görülür. Spontan (non travmatik) olgularda baş ve gövde en sık tutulan bölgelerdir.

95 Ateşli silah yaraları, Ağır parçalı kırıklar ve kontamine olmuş ezik yaralar gibi gazlı gangren gelişiminde yüksek risk oluşturan yaralanmalarda, Kaslar yırtılmış, Dolaşım ve lokal perfüzyon ileri derecede bozulmuş, Elbise, toz ve yabancı cisimler yara içine derin bir şekilde girmiş, Oksijenizasyon ve pH düşmüştür.

96 Belirtiler İnkübasyon süresi ortalama 1-4 gündür. Soğukluk, beyaz görünüm kısa sürede bronz renge dönüşür, gergin ve parlak bir görünüm alır, Seröz pis kokulu akıntı, Yara yerinde ilk 24 saatte ödem, ağrı ve geniş ekimoz, Enfekte kas dokusunda yumuşama, koyu şarabi (bronz- kahverengi) renk, Bu bölgede sıklıkla büyük hemorajik büller, Sıklıkla kahverengi, kötü kokulu akıntı,

97 Taşikardi, sıvı tedavisine yanıt vermeyen bir hipotansiyon, böbrek nekrozu ve renal yetmezlik,
Aşırı terleme, soluk renk, Birkaç saat içinde hızla gelişen halsizlik, ajitasyon, Dokularda gaz oluşumu, Hastalık ilerledikçe uyuklama hali görülür (Ancak bilinç açıktır) Etkili tedavi başlanmazsa septik şok, dolaşım yetmezliği, santral sinir sistemi depresyonu ve bunu takiben ölüm görülür.

98 En olumlu sonuçlar, bir ekstremitenin tutulduğu travmatik myonekrozlu genç hastalardan alınmaktadır.
Bu hastalarda iyileşme oranı %90’dır. Spontan gazlı gangrenli olgularda kurtulma oranı %20’dir. Uygun tedavi koşullarının uygulandığı merkezlerde travmatik gazlı gangren olgularında mortalite oranı %10’dur.

99 Sıvı replasmanına yanıt vermeyen tansiyon düşüklüğü ve renal yetmezlik gelişir.
İleri derecede bitkinlik, halsizlik, bazen ajitasyonla karakterize toksemi tablosu gelişebilir. Gazlı gangrende hızlı tanılama için Hastanın tıbbi hikayesi, Yakın geçmişte cerrahi girişim varlığı, Batma tarzında yara olup olmadığı Herhangi bir travma olup olmadığı sorgulanmalıdır.

100 Kuluçka döneminin 1-4 günü kapsaması, gangren gelişiminin olması ve 1-2 saat içinde hipovolemi ve toksemi oluşumu, erken dönemde, çok hızlı bir şekilde baştan ayağa tanılamanın önemini göstermektedir.

101 Tedavi ve bakım  Yara yerindeki tüm ölü dokuların cerrahi eksizyonu yapılmalıdır. Yara bakımında aseptik koşullar sürdürülmelidir, Steril bir örtü altında yara açık bırakılmalıdır, Yara üzerindeki ya da içindeki tüm yabancı cisimler (taş, toprak, giysi parçaları) tümüyle temizlenilmelidir, Yaralar bol miktarda H2O2 (Hidrojen Peroksit) ile, temizlendiğinden emin oluncaya kadar birkaç kez yıkanmalıdır.

102 Antimikrobiyal tedaviye başlanmalıdır,
Hiperbarik oksijen tedavisi uygulanır, Cerrahi eksizyonu destekleyici olarak yüksek dozda antibiyotik (penisilin kristalize, klindamisin) uygulanmalıdır, Ekstremite yükseltilir. Ödemde artma, renk değişimi, dolaşım durumu, gaz varlığı ve hassasiyet açısından izlenir, Direktifi verilen tıbbi tedavi uygulanmalıdır, Hijyenik gereksinimlerine yardımcı olunmalıdır,

103 Hasta ayrı bir odaya alınır, izolasyon uygulanır.
İzolasyon uygulanan hastada, tüm uygulamalarda cerrahi aseptik teknik kullanılır. Hastanın tüm gereksinimleri hemşire tarafından karşılanır. Vücut direncini arttırmak için yeterli ve dengeli beslenmesi sağlanır. Ampütasyon gerekiyorsa, hasta fiziksel ve psikolojik olarak hazırlanır.

104 Cerrahi girişime destek olarak yüksek dozda penisilin
kristalize IV yolla uygulanır (Sekonder infeksiyonların önlenmesi amacıyla). Hasta duyarlılığına bakılarak dört saat arayla Ü polivalan serum antigangrene uygulanır. Gazlı gangrenin görüldüğü servis ve kullanıldığı ameliyathane kapatılarak dezenfekte edilir. Oda, servis ya da ameliyathanenin dış ortamla ilişkisi kesilerek ısı ve nem ayarlaması yapıldıktan sonra formalin püskürtülür.

105 Tetanus Tetanus Özellikle toprakta yoğun bir şekilde bulunan, Anaerob, Spor yapan bir bakteri olan clostridyum tetani tarafından yara yerine salınan tetanospazmin isimli güçlü bir nörotoksin nedeniyle kontrol edilemeyen kas spazmlarıyla seyreden bir hastalıktır.

106 Tetanus latince de gerilme anlamına gelmektedir.
Aşılama ile kontrol edilebilir ve erken ve geç yaşlarda öldürücü olabilmektedir. Genellikle gelişmekte olan ülkelerde yenidoğanlar, çocuklar ve genç erişkinlerde görülürken, daha nadir olarak gelişmiş ülkelerde ve 50 yaşın üzeri grupta uygun bir şekilde aşılanmamış kişilerde de görülmektedir.

107 Epidemiyoloji Gelişmiş ülkelerde giderek azalmakla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerde her yıl 1 milyon civarında tetanus olgusu bildirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde 50 yaşın üzerindeki insanlarda görülmektedir. Tetanus yenidoğanlarda ve yaşlılarda mortalitesi yüksek seyreden bir hastalıktır. Gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerinin %25’inin, neonatal dönem bebek ölümlerinin ise %50’sinin nedeninin tetanus olduğu belirtilmektedir.

108 Anaerob, hareketli ve sporlu bir basil olan tetanus basili, doğa koşullarında, hayvan dışkılarında bulunur, ısı ve dezenfektanlara dirençlidir. Tetanus gelişiminde deri ve mukoz membranların bozulması koşulu vardır. Dokuların parçalandığı, Dolaşımın kesildiği, Kırık mermi ve giysi parçalarının olduğu, Taş ve toprakla kirlenen yaralar clostridyum tetani için uygun ortamlardır

109 Bulaşmanın gerçekleşmesinden 1-2 hafta sonra hastalık tablosu ortaya çıkar.
Yara yerinde üretilen endotoksin miktarı, Toksinin nöral dokuya ulaşması için geçen süre, klinik gidişi etkiler.

110 Tetanus klinik olarak 4 grupta sınıflandırılır
Lokal, Sefalik, Neonatal Jeneralize, Yaralanmadan sonra ilk semptomların oluşmasına kadar geçen süre 2 gün ile 2 ay, ortalama olarak 15 gündür.

111 Lokal Tetanus Yaralanma yerine yakın olan kas gruplarının rijiditesi, lokal tetanusun ana belirtisidir. Bu rijidite hafif seyreder ve aylar sonra kendiliğinden kaybolabilir. Tutulan kaslar ağrılıdır ve refleksleri artmıştır. Tetanospazmine karşı kısmi bağışıklığın olması, toksinin hematojen yayılımını önleyerek hastalığın jeneralize forma dönüşmesini engelleyebilir. 

112 Sefalik Tetanus Lokal tetanusun bir şekli olarak yüzde görülen ve en sık alt kraniyal sinirlerin tutulumu sonucunda gelişir. Kafa yaralanmalarını takiben görülür. 7. Kraniyal sinir olan fasiyal sinirin tutulumuna bağlı görülen yüz felci genelde ilk bulgudur. Disfaji de görülebilir. Sefalik tetanus ciddi seyirlidir.

113 Neonatal Tetanus Uygun olmayan koşullarda kesilen umbilikal kordun infeksiyonu sonucunda gelişir. Doğumdan sonra 12 gün içinde gelişebilir. Toprakla kundaklama gibi gelenekler tetanus gelişimi riskini arttırırlar. Genellikle doğumdan sonra ikinci haftada emme güçlüğü yakınması ile başlar. Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir.

114 Jeneralize Tetanus En sık görülen şeklidir. Halsizlik, Baş ağrısı, Baş dönmesi, Titreme, Dizüri, Uykusuzluk Ateş İle belirti veren prodromal belirtiler azdır.

115 Ağrılı spazm ve çekilmeler ile ağrı ortaya çıkar.
Aura tetanica ve terleme erken tanıda önemlidir. Refleks tetanik kasılmalar, ses, ışık ve dokunma gibi uyaranlarla başlayabilir. Bu ani kasılmalar, Alt ekstremitelerin gerilmesi, Kolların addüksiyonu ve fleksiyonuyla Dekortike postüre benzetilen opistotonüse neden olur. Bu sırada bilinç kaybı olmaz ve çok ağrılıdır.

116 (Kolların addüksiyonu ve fleksiyonu) Rısus sardonıcus (Alaycı ifade)
Beden kas. Extremite kas. Sırt kas. Diyafram+solunum Adaleleri Ense kas. Fasiyal s. dal Alan Çiğneme kası Yaşamı tehdit edici Opistetanus (Kolların addüksiyonu ve fleksiyonu) Rısus sardonıcus (Alaycı ifade) Vertebra kırıkları Trismus (Çene Kilitlen.)

117 4-5 haftada belirtiler kaybolur.
Tetanus Kronikus Haftalar- aylarca sürebilir.

118 Hastalık 10-14 gün içinde artarak seyreder
Hastalık gün içinde artarak seyreder. Daha sonra 4 hafta süren iyileşme dönemi başlar. Respiratuvar yetmezlik en önemli ölüm nedenidir. Otonom sinir sistemi bozukluğuna bağlı olarak kardiyak aritmiler, hipotansiyon, hipertansiyon görülebilir, kardiyomiyopati gelişebilir. Kas hiperaktivasyonuna bağlı olarak, özellikle osteoporozlu yaşlı hastalarda vertebral kompresyon kırıkları görülebilir. Hastaların %40 kadarına psikolojik sorunlar eşlik eder. Komplikasyonlar

119 Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
Tetanusun tedavisi ve hemşirelik bakımında amaç   Hastanın rahatını sağlamaya, Komplikasyonları önlemeye, Oluşan komplikasyonlarda hastanın tedavi bakımını sağlamaya yönelik olmalıdır.

120 Öncelikle Belirtileri ortaya çıkaran egzotoksin kaynağının ortadan kaldırılması, Dolaşımda var olan toksinin nötralize edilmesi Sinir dokusuna fikse olan toksin metabolize oluncaya kadar hastaya destekleyici tedavi ve bakımın uygulanması gerekir.

121 Tedavi ve bakım ekip çalışması gerektirir.
Tedavi ve bakımda öncelik sırası komplikasyonlara yönelik uygulamalara verilmelidir. Daha öncede söz edildiği gibi en önemli komplikasyonlar solunum komplikasyonlarıdır. Solunum kaslarında oluşan kramp nöbetlerine bağlı olarak yüzeyel ve zorlu solunum pnömoni komplikasyonunu ortaya çıkarır.

122 Ayrıca akciğerlerde biriken artık ürünlerin
atılamaması sonucu aspirasyon pnömonisi gelişebilir. Kasılmalar sırasında solunum yollarında tıkanma riski bulunduğundan hava yolu açıklığı etkin ve hızlı bir şekilde sağlanmalıdır. Bu amaçla endotrakeal tüp yerleştirilebilir. Ancak endotrakeal tüpün kasılmalar için uyarıcı olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle doğrudan trakeostomi yapılması önerilmektedir.

123 Erken dönemde yapılan trakeostomi hastaya birçok avantaj sağlayabilir;
Açık havayolu, solunum sürekliliği Yeterli oksijen alımı ve CO2 atılımının kontrol altına alınması, Uygun nem sağlanması, Sekresyonların etkili bir şekilde temizlenmesinin sağlanması,

124 Gerektiğinde, gastrostomi yoluyla beslenme
sağlanabilir. Ancak çoğunlukla IV yolla beslenme gerçekleştirilir. Beslenme sırasında, direktifi verilen antiasitler de uygulanmalıdır. Relaksasyon tedavisi sırasında, batın kaslarının hareket yetersizliği nedeniyle peristaltizimde bir azalma vardır. Defekasyon zorluğu birkaç günde bir yapılacak lavmanlarla engellenir. Lavmanın uygulanması, bu sırada hastanın yakın gözlemi ve gelen materyalin niteliği, hemşire tarafından kontrol edilerek kaydedilmelidir.

125 Yine bu hastalarda günlük aldığı ve çıkardığı sıvı miktarı
sürekli izlenmeli, kayıt ve değişiklikler ilgili hekime bildirilmelidir. Mesaneye sonda yerleştirilmelidir. Sondanın bakımı ve saatlik idrar miktarının kontrolü, hemşire tarafından yapılmalıdır. Hasta tartılarak kaydedilmelidir. Yalnızca barbitürat ve benzerlerinin yeterli olduğu vakalarda, hastanın istirahatinin, huzurunun sağlanması ve rahatsız edici uykusuzluğun engellenmesi tedavi ve bakımın temelini oluşturur.

126 Ancak, ciddi vakalarda solunum komplikasyonu
olarak görülen hipoksi gözönüne alınmalıdır. Oda sıcaklığı ve nem ayarlanmalı,O2 tedavisi derhal başlatılmalıdır. Kesin istirahat için gerekli koşullar hazırlanmalıdır. Sessiz, sakin ve gürültüden uzak, izolasyon yöntemlerinin kullanıldığı ayrı bir odaya alınan hasta, mümkün olduğunca karanlıkta kalmalıdır

127 Gürültü, ışık, yatağın sallanması, temas gibi dış
uyaranlar, kramp nöbetlerinin başlamasına neden olabilir. Her uygulama mümkün olduğunca nazik bir şekilde yapılmalı, tüm dış uyaranlar minumum düzeyde tutulmalıdır. Hasta yatağı, kenarlıkları, pedlerle desteklenerek, spazmlar sırasında hastanın travmaya uğraması engellenmeli ve sürekli bakımından sorumlu bir hemşire, odasında bulunmalıdır. Sakin ve yavaş sesle konuşmalar yapılmalı ve bu hasta odasına giren diğer kişilere de anlatılmalıdır.

128 Hastalarda ağız ve deri bakımı, ağız yaraları ve
yatak yaralarının önlenmesinde önemlidir. Ağız ve deri bakımı, sedatif ya da kas relaksanı uygulamasını takiben yapılmalı ve spazmı uyarıcı etki minumuma indirgenmelidir. Yatak yaralarını engelleyici olarak havalı yataklar kullanılmalı, yatak takımları kırışıksız ve kuru olmalıdır.

129 Tıbbi tedaviye ek olarak, ilk uygulanması gereken
diğer bir tedavi de cerrahidir. Tetanus basilinin bulunduğu yara yerinin geniş eksizyonu yapılarak, ekzotoksin kaynağı ortadan kaldırılmalı, daha sonra yara yeri, açık olarak bırakılmalı ve O2 ile teması sağlanmalıdır. Gerekli durumlarda ise, hastanın değerlendirmesini yapan hekim, hasta ile işbirliği yaparak ampütasyona karar verebilir. Burada hastanın hazırlanmasında hemşire sorumluluğu yüklenmeli ve ameliyat öncesi bakım uygulanmalıdır.

130 Cerrahi girişimi desteklemek ve infeksiyona ilişkin
komplikasyonları engellemek ya da tedavi etmek üzere yüksek dozda antibiyotik tedavisi uygulanır. Direktifi verilen ilaçların kandaki düzeyini sabit tutmak üzere zamanında ve doze edilen miktarlarda uygulanması hemşireler tarafından dikkatli bir şekilde yapılmalı, hasta izlenmeli ve kaydedilmelidir.

131 Ayrıca mümkün olduğunca çabuk tetanus immun
globülini verilmelidir. İntramuskuler uygulaması ile koruyucu düzey hızla elde edilir.

132 3. HASTANE (NOZOKOMİYAL) İNFEKSİYONLARI
CDC tarafından yapılan tanımlamaya göre; Hastaneye yatış sırasında inkübasyon döneminde olmayan, Yatıştan en az saat sonra ya da hastanın taburcu olmasını izleyen 10 gün içinde ortaya çıkan infeksiyonlardır. Bu tanım inkübasyon periyodunun çok değişken ve uzun olabildiği nozokomiyal viral infeksiyonları tanımlamakta yetersiz kaldığından, nozokomiyal viral infeksiyonlar “hastanede kalma sonucunda ortaya çıkan ya da hastanede kalma süresince alınmış virusların oluşturduğu infeksiyonlar” olarak tanımlanmaktadır

133 Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her yıl ortalama 190 milyon bireyin hastaneye yattığını bunların %5’inde hastane infeksiyonu geliştiğini ve hastaların hastanede kalış sürelerinin ortalama >7 gün daha uzadığını bildirmiştir

134 Görülme Sıklığı Sırasına Göre Hastane İnfeksiyonları
Üriner sistem infeksiyonları, Cerrahi alan infeksiyonları, Pnömoni, Damar içi kateterin yol açtığı katater infeksiyonları

135 Hastane İnfeksiyonlarının Önlenmesi
1985 yılında Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) hastane infeksiyonlarının kontrol ve önlenmesine yönelik önlemleri üç grupta toplamıştır.

136 Birinci Grup Önlemler  Bu önlemler, hastane infeksiyonlarından korunmada en önemli rolü oynarlar ve kesinlikle uygulanmalıdırlar El yıkama Sterilizasyon Kapalı drenaj uygulanması (üriner, göğüs tipi v.b.) Uygun katater bakımı Aseptik tekniğe uygun pansuman Aletlerin dezenfeksiyonu Tek kullanımlık malzeme kullanımı Antibiyotik kullanımının kontrol altına alınması

137 İkinci Grup Önlemler Bu önlemler, hastane infeksiyonlarından korunmada önemli olup, belirli aralarla ve düzenli bir şekilde uygulanmalıdır. Hastane çalışanlarının eğitimi ve izolasyon ikinci grup önlemler arasında yer alır.

138 Üçüncü Grup Önlemler Bu önlemler sürekli değil gerektiğinde uygulanması gereken önlemlerdir. Yer, duvar, lavabo dezenfeksiyonu, çevreden kültür alınması ve ultraviyole ışığı kullanılması üçüncü grup önlemlerdir.

139 EKH’ nin Sorumlulukları
İnfeksiyonun olası risklerini hızla belirleme, Sürveyans verilerini elde etme, İnfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanmasını denetleme,

140 Değişik birimler arasında koordinasyonu sağlama (laboratuvar.,vb.),
Tüm çalışanların sağlık kayıtları, kontrol ve aşılanmaları için birim sorumluları ile ilişki kurma, İnfeksiyon varlığında ekiple işbirliği içinde izolasyon önlemleri alma,

141 İnfeksiyon kontrolüne ilişkin HİE programlarında aktif rol alma, gereksinimleri belirleme,
Konuya ilişkin araştırmalara yönelme, sayılabilir.

142 TEŞEKKÜRLER


"CERRAHİ İNFEKSİYONLAR" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları