Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Haziran 2009. Kendisiyle yaptığım sohbetlerden büyük zevk aldığım bir dostum (kendisi bir holdingin yönetim kurulu başkanıdır) son karşılaşmamızda: “Hocam.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Haziran 2009. Kendisiyle yaptığım sohbetlerden büyük zevk aldığım bir dostum (kendisi bir holdingin yönetim kurulu başkanıdır) son karşılaşmamızda: “Hocam."— Sunum transkripti:

1 Haziran 2009

2 Kendisiyle yaptığım sohbetlerden büyük zevk aldığım bir dostum (kendisi bir holdingin yönetim kurulu başkanıdır) son karşılaşmamızda: “Hocam 1975’li yıllarda verdiğin seminerlerden notları elinde olanları da internetteki dosyana eklesen” temennisinde bulundu… ● O dönemde; bir öğrenci teşkilatı olan MTTB’de verdiğim seminerlerden birinin konusu: DÜNYA’DA – ANADOLU’DA EMPERYALİZM ve PETROL olup, daha sonra kitapçık olarak yayınlanmıştır. ● ● Dostumun önerisini yerine getirmek için; bu kitapçığın içeriğini koruyarak (yeni formatla) sizlerin istifadesine sunuyorum. NOT: Kullanılan “kelimelerin, kurulan cümlelerin ve verilen rakamların 1975’e ait olduğu” dikkate alınarak okunmalıdır.

3 BAŞLARKEN İslâmcı Gençliğin karargâhı olan M.T.T.B. Teşkilatı olarak, derneğimizde verilmiş (veya verilecek) olan seminerlerden bazılarını “Seminer Notları” serisiyle yayınlıyoruz. Faydalı olacağına inandığımız bu yazılarla; teşkilatlar arası “fikir kavgasına” yeni bir yön vermek istiyoruz. “Yazalım okunsun; yazılsın okuyalım” diyoruz… “Doğru”yu bulmanın yolu budur. 1975 senesinde Teşkilatımızda verilen “Dünya’da Emperyalizm ve Petrol” ile “Anadolu’da Emperyalizm ve Petrol” mevzulu iki ayrı seminer notlarından meydana getirilen bu kitapçığı; hizmetinize ve samimi tenkitlerinize sunuyoruz. Seminerci muhterem Hüsnü Çeşmeci’ye ve matbaa işleriyle uğraşan talebe kardeşlerimize teşekkürü borç biliriz. Gayret bizden, tevfik Allah’tan… MTTB Kültür Müdürlüğü Konya – 1976

4 Türkiye’nin iktisadi kalkınması sanayileşmesine, sanayi de enerji ile yakından ilgilidir. Çeşidi (petrol, elektrik, kömür, nükleer) ne olursa olsun, enerjisiz kalkınma olmamıştır, olamazda. Kullanılan 1 liralık enerji takriben 25 liralık kazanç sağladığına göre; kullanılan enerji ile milli gelir doğru orantılıdır. Bu bakımdan (bilhassa bol ve ucuz olan) petrol enerjisi yakın zamana kadar ilk sırada yer almıştır. Fiyatları artmış olmasına rağmen, petrol önemini kaybetmemiştir. Memleketimizde halen kullanılan enerjilerin fert başına petrol karşılığı yıllık 750 kg.dır. (Batı ülkelerinde ise yüzlerce misli daha fazla.) Ve bugün yıllık 30 milyon ton petrole eşdeğer enerji kullanmaktayız. Yapılan hesaplara göre ihtiyacımız 1987’de takriben 76 milyon tonu bulacak. Bugün bilinen kömür kaynaklarımız bu ihtiyacın ancak % 32’sini karşılayabilecek. Geriye kalan % 68’lik açık nereden ve nasıl karşılanacak? Tabii ki ilk akla gelen nükleer enerji ve petroldür. Halen, senede 4 milyon ton petrol ürettiğimize ve 47 milyon ton petrole ihtiyacımız olacağına göre, aradaki açığı kapatmak için senede 4 milyar dolara ihtiyacımız olacaktır. O da bugünkü fiyatlara göre… Memleketimizde 1969’da 3,6 milyon ton petrol üretilirken 1970’de 3,5 ve 1971’de 3,4 milyon tona düşüş olmuştur. Bu rakamlara göre yerli petrol üretimi % 5 düşmüştür. 1973’den itibaren üretim artmış ise de ihtiyaç da (tüketim) % 10 artmaktadır. Bunun neticesi olarak; 1970’de 4 milyon ton petrol ithal edilmişken 1971’de 5,4 milyon ton petrol alınmış ve 120 milyon dolar ödenmiştir.

5 TARİHÇE Türkiye’deki mevcut kapitalist sistemin israfçı ekonomisi, petrole olan ihtiyacı daha da artırdığına göre, ödenecek meblağ da artacaktır. Petrol Davası sonuçsebep Yukarda kısaca izaha çalıştığımız “Türkiye’nin Enerji Çıkmazı” konu üzerindeki tartışmaları alevlendirmiştir… Son senelerde aktüel hale gelen “Petrol Davası”, ilim kürsüsünden siyaset masasına düşmüştür. Bu durumdan siyasi menfaat bekleyen grupların türemesi normaldir… Marksist - Kapitalist çevrelerin “sonuç” üzerindeki tartışmalarını “sebep” üzerine çekmekte fayda görüyoruz. Bize anlatılan yalan tarihin ve Marksist – Kapitalist neşriyatın tesirinden kurtulup, emperyalistlerin gayelerini, tarihin derinliğinden ele alıp 1975’e getirmek istiyoruz. Bakalım; Hıristiyan Batı, Çarlık – Komünist Kuzey, Siyonizm ve ihanetler bizi bu hale nasıl getirdi?.. ● ● Milattan önce 220 yıllarında Çin’de tuz bulmak için açılan kutuların birinde siyah renkli, pis kokulu sıvıyla karşılaşıldı. Çinliler bu sıvının yanıcı özelliğini anlayınca iptidai lambalarda kullandılar… Ham petrol çıkan bu kuyular, zamanla kuruması sonucu terk edildi… Ve petrol unutuldu…Çin’den bin sene kadar sonra Afscheron yarım adasında kendiliğinden fışkıran pis kokulu sıvıyla karşılaşıldı. Bu sıvı, petroldü. Bölgenin Han’ı bu sıvıyı yakan lambalar yaptırarak sattı ve dünyanın ilk petrol kralı oldu… ● ● İspanyol Barba, Peru dönüşünde gördüğü petrol dolu çukurlardan bahsetmiştir (1640). Fransız misyoneri Per Josef, Pensilvanya’da petrol birikintileriyle karşılaştı. Yanıcı özelliğini bilmeden ilaç olarak kullandı. Eski Çinliler ve İranlılar, savaşlarda petrolü ham olarak kullandılar. 1840 senesinde Mösyö Kier isimli biri Pitsburg civarında içinden petrol fışkıran bir kuyu ile karşılaştı. Bu sıvıyı şişeleyip “ilaç” diye sattı, zengin oldu… Ünlü seyyah Marco Polo, hatıralarında petrolün deve sırtında Bakü’den Bağdat’a taşındığını gördüğünü yazar. ● Petrol ve kan ● Petrolün, damıtılmaya başladığı 17. yüzyıla kadar pek önemi yoktu. Bu tarihten itibaren önemi her geçen gün artan petrol, emperyalizmi de beraberinde taşıdı… “Petrol ve kan” hiç ayrılmadılar. BÖLÜM BÖLÜM ELE ALALIM.

6 ● ● Dünya petrol kavgası; önceleri Amerikan – İngiliz ikilisi, daha sonra da Rusların katılmasıyla üçü arasında olmuştur. Bu kavgaya zaman zaman Fransızlar ve Almanlar da katılmıştır. Kavganın bilinen yönleri bile ciltler dolduruyor. ● ● Devletlerarası petrol mücadelesi daha çok petrol şirketleri aracılığıyla olmuştur. Mesela; Amerikan petrol şirketi John Rockefeller’e ait “Standard Oil” ile İngiliz Deterding’e ait petrol şirketi “Royal Dutch” ve ortağı Samüel’e ait “Shell” şirketleri, petrol kavgasının baş aktörleridir. Şöyle ki; 1940’larda Amerika’da petrol bitecek endişesi, onları dışa itti. Amerikalılar her gittikleri yerde İngilizlerle karşılaştılar. İngilizlerin petrol şirketi Royal Dutch’ın sahibi, az gelişmiş ülkelere krediler veriyor, petrol imtiyazı alıyordu. Bu yolla en mühim petrol bölgeleri İngilizlerce kapatılmıştı. Bu ara Amerikalılarda boş durmadılar. Petrol gelirleriyle keselerini dolduran İngilizlerle açık ve gizli mücadeleye girdiler. Bir ara dünya petrollerini paylaştılar ise de anlaşma sürekli olmadı… Amerikan iç piyasasını elinde tutan Standard Oil şirketi ile Royal Dutch şirketi arasındaki kıyasıya mücadele sürdü gitti… ● ● Amerikalı Rockefeller, İngiliz Deterding’in elinde bulunan İran ve Şark piyasasını ucuz petrole boğdu. Petrolü taşıyan tanker filoları Rockefeller’e ait olduğu için, mücadele onun lehine gelişti. Ancak Deterding de boş durmadı. Petrol taşımacılığı tekelinden kurtulabilmek için Yahudi Samüel ile anlaştı. Deterding’in şirketi, petrolü arayıp bulacak, Samüel’in şirketi de taşıyacaktı. 1900’e kadar tanker filosu tekelini elinde tutan Rockefeller’in Amerikan şirketi üstünlüğünü, 1930’larda Deterding – Samüel ortaklığına kaptırdı. Bu seneden sonra dünya tanker filolarının % 70’i İngilizlerin eline geçti. Amerikalı Rockefeller’in Standard Oil şirketi, Samüel’in tanker yapımı politikasını yakından takip edip tedbirini almış olsaydı, İngiliz petrol şirketi diye bir şey kalmayacaktı ve kuvvetinin verdiği mağrurluğun cezasını çekmeyecekti. Henri Berenger 1919

7 KITA, KITA Bu ara Amerikan halkı daha pahalıya petrol yaktı. Zira Rockefeller, Asya piyasasını Deterding’den almak için Asya’ya ucuz petrol verirken, farkı kapatmak için kendi halkına pahalıya satıyordu… Deterding bundan faydalanarak Amerikan iç piyasasına el attı ve hayli mesafe aldı. Standard Oil şirketi Çin’e el attı. Tahminen 8 milyon bedava lamba dağıtıldı. Çinliler, lambalardaki petrol bitince yeniden petrol almak zorunda kaldılar. PETROL MÜCADELESİNİ BÖLGE BÖLGE ELE ALALIM ÇİN Deterding’in şirketi, Kaliforniya ve Teksas’daki durumunu sağlamlaştırıp Meksika’ya el attı. İngilizler Naranjos ve 90 metreden petrol çıkan Cerros Azul petrol yataklarını buldular. Bu petrollerden elde ettikleri gelirler, İngilizlerin bütün dış borçlarını ödeyecek kadar çok idi… Petrol şirketleri imtiyazlar koparabilmek için pek çok yoldan entrikalar çevirdiler. Petrollü arazileri ellerine geçirebilmek için yerli halktan yardımcı da buluyorlardı. Bazen yerli hükümet işe karışıyor, arazilerini satmaları için halka baskı yapıyordu. Zira çıkacak her petrolden vergi alınacaktı… İngilizlerin Meksika’ya gelmeleri ile iç harplerde başladı. Her tarafı casuslar kapladı. Vatanseverlerle, satılmışlar arasındaki mücadele sürdü gitti… Birbirini kovalayan ihtilallerden istifadeyle, İngilizler çıkarabildikleri kadar fazla petrolü aldılar götürdüler. Gemiler petrol götürüyor, dönüşte silah getiriyordu… Olaylara zamanla Amerikalılarında adı karıştı. Amerika kendi şirketi Standard Oil’e hisse verilmesi için diplomatik baskılara başladı. Sonuç alamayınca karşı harekete geçti. MEKSİKA

8 BÖLGE, BÖLGE ● ● İngiliz Deterding’in Royal Dutch şirketi Meksika’dan sonra Panama ve Venezüela’ya da el attı. Bu bölgenin petrolü; isyanları, iç harbi beraberinde getirdi. ● ● Amerikan askerleri İngilizlere imtiyaz tanıyan Kosta Rika’ya karşı harekete geçtiler. Panama kanalı etrafındaki menfaat çatışması onları harbin eşiğine kadar getirdi. ● ● 1913’de başlayan çatışmalar bir ara anlaşmayla sonuçlandı ise de 1927’de tekrar alevlendi. ORTA ve GÜNEY AMERİKA İSPANYA ● ● 1927’de Rivera, İspanya’nın sevilen diktatörüydü. Ülkesinde komünizmi yok etmiş, maliyeyi kuvvetlendirmişti. Her gün yüzlerce gemi limanlarına uğruyor, tarım ürünleri yüklüyordu. İspanya ihracatının önemli kısmını Amerika ve İngiltere’ye yapıyordu… ● ● Rivera, petrolcülere büyük paralar ödendiğini tespit etti. Ülkedeki bütün petrol tesislerine el koydu. İspanya pazarından çekilmek niyetinde olmayan Rockefeller ve Deterding bir defa daha anlaştılar. Dünya petrol fiyatları her yerde düşürüldü. İspanya’da ise hükümetçe el konulmuş petrole eski fiyatlar üzerinden ödeme yaptırıldı. Zamanla iç stoklar bitti. Dünyanın bütün tanker filolarına sahip bu iki şirket İspanya’ya petrol vermediler. Zor durumda kalan İspanya, Ruslardan petrol almak zorunda kaldı. Fırsatları değerlendiren Ruslar, bulabildikleri en kötü petrolü pahalı olarak İspanya’ya sattı. ● ● Diğer yandan İspanya tarım ürünlerini de satamaz oldu. Bunun sebebi İngiltere ve kolonileri ile Amerika’nın İspanya’ya boykot ilan etmeleriydi. İthalat ve ihracattaki bu zorluklar İspanya halkını tedirgin etmeye başladı… Sonunda Deterding’in para ve adamları tarafından idare edilen bir ihtilalle Rivera devrildi…

9 BOĞAZLARASYA İngiltere Rusların İstanbul ve Çanakkale boğazlarını almasını kabul ediyor, Ruslar da İngilizlerin petrol sahalarındaki menfaatlerine göz yumuyorlardı sıcak ve açık denizlere inme 1910 senesinde Ruslar İran petrolleri ile ilgilenmeye başladılar. Şah’a baskı yaparak tamamen İngilizlerin kontrolünde bulunan İran petrollerinden imtiyaz kopardılar. İran’ın kuzeyi Ruslara, güneyi İngilizlere verildi. Bu paylaştırılma İngilizlerin işine gelmedi. İngiliz casusluk servisi harekete geçirilerek İran’da isyanlar tertip ettirildi. Tahtının tehlikeye düştüğünü hisseden Şah, Ruslara verdiği imtiyazları feshedip İngilizlerle 60 senelik anlaşma yaptı. Aradan sadece 5 sene geçmişti ki eski düşmanlar, dost oluverdiler. 20 Mart 1915’de Rusya ve İngiltere gizli bir anlaşma yaptılar. Buna göre: “İngiltere Rusların İstanbul ve Çanakkale boğazlarını almasını kabul ediyor, Ruslar da İngilizlerin petrol sahalarındaki menfaatlerine göz yumuyorlardı”. Bu anlaşma Rusların çok işine yarıyordu. Çünkü Rusların Çar Deli Petro zamanından beri “sıcak ve açık denizlere inme” politikaları çabucak tahakkuk edebilecekti. Bu bölgedeki petrol kavgasına Rusların da katıldığını görüyoruz. Amerikan-Rus-İngiliz üçlüsünün petrol mücadelesi, çoğu zaman ikisinin anlaşmasıyla üçüncüyü yok etmeyi hedef almıştır. Öyle ki, dünün düşmanı bugünün dostu veya tam tersi olmuştur. Rejimleri nasıl ve liderleri kim olursa olsun Rusların değişmeyen bu politikaları, onları dünya hâkimiyetine ve Ortadoğu petrollerine kavuşturacaktı. Ancak bu anlaşma da fazla yürümedi.

10 1914 senesine kadar Ruslar, Hindistan ve Çin’in bir kısmının petrol pazarını elinde tutuyordu. Amerika’nın Standard Oil şirketi de Asya’da çalışıyordu. Ruslar, Amerikalılarla açıktan mücadeleye girmeden çalıştılar. Deterding’de Rus petrollerinden imtiyazlar istedi. Pazarlıkları anlaşmazlıkla sonuçlandı. Amerika tam bu sırada ikisinin arasına girdi. (O sene Amerika, dünya petrol istihsalinin % 84’üne sahipti.) 1927’de Amerika ve Rusya anlaştılar ve İngilizlere cephe aldılar. Bunun üzerine Deterding Ruslar aleyhine bütün dünya’da blok kurmaya çalıştı ve Ruslara karşı taarruza geçti. Rus petrollerinin satışını engelledi. Ruslar çok zor durumda kaldılar. Amerikan Standard Oil şirketi Rusların imdadına yetişti ve Rus petrollerini alıp Hindistan’a satmaya başladı. Amerikalıların bu hareketi Rusların kurtuluşu oldu… BU YÜKSELİŞE KISACA TEMAS EDELİM. Amerikan - Rus ittifakından sonra İngilizler bu bölgeye uzun müddet giremedi. uzun müddet giremedi. Bugün Ruslar, dünya petrol piyasasında ikinci sırayı işgal etmelerinin teşekkürünü Amerikalılara borçludur etmelerinin teşekkürünü Amerikalılara borçludur. Çarlık idaresinden komünist idareye geçen Ruslar, emperyalist arzularını daha çok dışa vurdular. Başta Türkler olmak üzere birçok topluluğun meskun bulundukları bölgeleri ele geçirdiler. Tabii servetler (demir, petrol, kömür, altın, pamuk vb.) bakımından çok zengin olan bu ülkeler işgal edilip insafsızca sömürüldüler. İşte bir örnek: İşte bir örnek: Azerbaycan’ın Bakü dolaylarının petrol bakımından çok zengin yataklara sahip olduğunu herkes bilir. Bu muazzam servetin 1920 senesinden sonra Türklerden çıkıp, Rusların eline geçişinin tarihçesi kısaca şöyle:

11 Çarlık Rusya’sının Azerbaycan’da öteden beri gözü vardı. Ruslarla Türklerin arasında pek çok harbin olduğunu biliyoruz. Çarlık idaresi, Bolşeviklerle uğraşacağı yerde Türklerle uğraşmaya başladı. Çarlık ordusu “Fransız ve İngiliz silahlarıyla” donatılıp Türklerin üzerine yürüdü. İslâm’a ve geleneklerine bağlı Kafkas Türkleri, Çarlık ordusunun üç tümenini bir anda yok etti. Osmanlı Devleti’de yardımlarına koştu. Nuri Paşa’nın komutasında “Kafkas İslâm Ordusu” Kafkasya’ya girdi. Bölge tamamen Müslümanların kontrolüne geçti… Her şey yolunda giderken I. Dünya Harbi başladı… Mondros Antlaşması imzalandı… Tevfik Paşa Kabinesi, İngiliz baskısı karşısında “Kafkas İslâm Ordusu”nu geri çekti. Böylece Kafkas Türkleri yalnız kalmış oldu. Mücadeleye yalnız devam eden Kafkas Türkleri ezilmediler. Çarlık idaresi ve İngiliz politikası yavaş yavaş iflasa sürüklenmeye başladı… Çarlık idaresi “Bolşevik İhtilali” ile tarihe karıştı… Çar ordularının yerini alan “11. Kızıl Ordu” Kafkas Türklerine bütün gücüyle saldırdı ise de sarılıp imha edildiler… Zaman Türklerin aleyhine işledi. Dış dünya ile irtibat kurup malzeme ikmali yapamayan Türkler, birkaç sene daha ancak dayanabildiler. Dalgalar halinde gelen Kızıl ordu her tarafı işgal etti… “Ve Türkler öz vatanlarında esaret altına girdiler…” Komünist idarenin liderlerine ve propagandalarına göre, sömürgecilik, komünist bloğun dışındadır. Güya komünist blokta sömürge yoktur. Halbuki Azerbaycan gibi birçok bölgedeki Türkler senelerce sömürüldüler. Rusya’nın resmi yayın organı Pravda Gazetesi’nde bile (bu konuda) kamufle edilmiş yazılar vardır. Halen halkın % 80’i Türk olan bu bölgede Türkler iktisaden güçsüzdür. Siyasi hakları ise hiç yoktur. Sömürülen Türk bölgelerindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerinden Ruslar istifade etmektedir. Birkaç örnek daha…

12 Nüfusunun % 90’nı Türk olan bu bölgenin en önemli yer altı zenginliği petrol ve altındır. Dünya altın istihsalinde ikinci sırada olan Rusya, altınlarının 1/4 nü, kömürlerinin 1/3 nü buradan elde etmektedir. İslâm dünyasının Buhari, Uluğ Bey gibi dev simalarını yetiştirmiş bu Türk bölgesi, maalesef bugün Rus sömürgesidir. Sovyet yazarı G. Broyda bir yazısında “Türkistan, Rus ordusu tarafından zorla Sovyetleştirilmiştir” demektedir. Yer altı ve yerüstü zenginlikleriyle meşhur bu Türk bölgesi, dünya pamuk üretiminin % 30’dan fazlasını üretmektedir. Batı Türkistan’da (teknik imkânsızlıklara rağmen) 1956’da 1,6 milyon ton petrol elde edilmiştir. Ayrıca Türk bölgelerinden olan Kazın ve Güney Urallar arasında bulunan Başkırdistan’da zengin petrol kaynakları vardır. Yalnız bu bölgede 4 milyondan fazla Türk vardır. Orta Asya’da 30 milyondan fazla Türk (10 milyon kadarı Kızıl Çin bölgesinde) komünizmin ve Rus – Çin ırkçılığının işgali altında sömürülmektedir… Dünyanın kapitalistlerce sömürüldüğünü söyleyip, komünizmin kurtarıcılığından bahsetmek Lenin’den beri moda oldu. Ruslar ve Çinliler kendi ırklarının dışındakilere insafsızca davranmaktadır. Bugün komünistlerinde en az kapitalistler kadar emperyalist olduğu açıklığa kavuşmuştur. YAKUTİSTAN TÜRKİSTAN ORTADOĞU Dünya’nın en büyük petrol rezervine sahip olan Ortadoğu, petrol kavgasında pek çok entrikalara şahit oldu… 1903 senesinde Almanlar Osmanlı Devleti’nden İstanbul – Bağdat demiryolunu yapma izni aldılar. Bu demiryolu Irak petrol bölgesinin üzerinden geçiyordu. Bu ara İngilizlerde boş durmadılar. Genç kral Faysal, İngilizlerin siyasi entrikaları ile Irak tahtına oturdu. Uydu haline gelen Irak’ın insanları petrol için işçilik yaparken, İngiltere kasalarına oluk oluk altın aktı… Amerikan Standard Oil şirketi Mösyö Rok’u Anadolu’ya göndererek imtiyaz peşinde koştu. Ayrıca Toroslar’dan Musul’a kadar demiryolu inşası için izin istedi. Bu ara İngiltere, durmadan Yunanistan’ı, Türkiye aleyhine destekliyordu. Maksat Osmanlıyı Ortadoğu’dan atarak Musul petrollerine sahip olmaktı. İngilizler bu planları peşinde koşarken Amerikalılarda İran’a iyice yerleşme çabasındaydılar… İran’a kredi vererek malzeme satan Rusya, Ortadoğu petrollerini hedef alan planlar peşindeydi. Ortadoğu devletlerini senelerce sömüren Batının “emperyalist devletleri arasına Rusya’da” giriyordu. EMPERYALİST DEVLETLERİN ORTADOĞU PETROLLERİ İÇİN ÇEVİRDİKLERİ ENTRİKALAR (ve SAVAŞLAR) BİNLERCE İNSANI ÇÖLLERDE YOK ETTİ. Yıl 2009 DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK EMPERYALİST DEVLETLERİN ORTADOĞU PETROLLERİ İÇİN ÇEVİRDİKLERİ ENTRİKALAR (ve SAVAŞLAR) BİNLERCE İNSANI ÇÖLLERDE YOK ETTİ. Yıl 2009 DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

13 ● ● Petrolün kıymetli oluşu ve sadece bazı bölgelerde çıkması, onun etrafındaki mücadeleyi çok yönlü yapmıştır. ● ● Ülkeler ve şirketler arasındaki petrol mücadelesinin önemli bacaklarından biri de “petrol casusluğu” dur. ● ● Petrol şirketleri rakiplerinin elde ettikleri bilgilere sahip olabilmek için, özel casusluk teşkilatları kurmuşlardır. Ayrıca büyük devletler kendi şirketlerinin menfaatlerini korumak maksadıyla “resmi casusluk teşkilatları”nı çalıştırmışlardır. ● ● Bu yolda limitsiz para ve sayısız ajan kullanılmıştır… KONUYLA İLGİLİ TARİHİ BİRKAÇ OLAYA KISACA GÖZ ATALIM. İngiliz casusluk teşkilatı (Entelicens Servisi) elemanlarındandır. Bilhassa Ortadoğu’da faaliyet göstermiştir. Ortadoğu petrollerinin İngilizler lehine kullanılması yolunda birçok siyasi olaylara adı karışmıştır. Satılık beyinler için bol bol İngiliz altını harcayarak bu bölgenin Osmanlı idaresinden çıkarılması için çalışmıştır. İngiliz Entelicens Servisi’nin kadın mensuplarındandır. Arapçayı bütün lehçeleriyle anadili gibi konuşma kabiliyetine sahiptir. Harp sonu Türklerin elinden çıkan Ortadoğu topraklarında şeyhler ve kabile reisleriyle devamlı konuşur onlara ziyafetler verirdi… Lavrens’in yapamadığını bu kadın yapmıştır. O, genç Faysal’ı Irak kralı yaptırmıştır. Tahta çıkan genç kral kısa zamanda İngiliz uydusu haline geldi… Esrarengiz ölümüne kadar da petroller İngilizler için aktı. (Bir başkan daha petrolün kurbanı oldu. Ölümünde hangi petrolcünün parmağı olduğu anlaşılamadı.)

14 …Ahfadına, dostlarına ve kendisine 70 sene müddetle İran arazisinin derinliklerinde istedikleri şekilde araştırma yapmak ve işletmek hakkı… imtiyaz hakkını devretmesi İran’ı sevdiğini ve kimseye peşkeş çekmeyeceğini Kanada’lı mühendis Darsi, İran çöllerinde senelerce dolaştı ve petrol aradı; ancak, bulamadı. Parası bitince İran’ın kalkınma çalışmalarına (demiryolu projelerine mühendislik bilgileriyle) yardımcı oldu. Devrin İran Şah’ı, Darsi’nin yardımlarına teşekkür için 1901 senesinde “…Ahfadına, dostlarına ve kendisine 70 sene müddetle İran arazisinin derinliklerinde istedikleri şekilde araştırma yapmak ve işletmek hakkı…” verdi. Bunun üzerine Darsi yeniden petrol aramaya başladı, buldu ve yeniden zengin oldu… Yıllarca kızgın çöllerde dolaşıp yorulan Darsi, petrolden bıkmaya başladı… Koyu bir dindar olan Darsi, memleketi Kanada’ya dönmek üzere İran’dan ayrıldı. Yolda kendisine İran petrolü üzerindeki “imtiyaz hakkını devretmesi” karşılığı milyonlar teklif edildi. Darsi, gelen bütün teklifleri kabul etmedi. Gerekçe olarak da “İran’ı sevdiğini ve kimseye peşkeş çekmeyeceğini” söylüyordu… Kendisini Kanada’ya götürecek gemide kimseyle konuşmuyor, bol bol din kitapları okuyor ve dua ediyordu… Darsi bir ara Afrika’dan gemiye binen bir papazla tanıştı ve dost oldular. Papaza güvenen Darsi ona açıldı. İran petrol imtiyazlarından bahsetti ise de papaz pek ilgilenmedi… Böylelikle peşinden koşanlardan kurtulacaktı; ayrıca, kilise bu imtiyaz sayesinde İran’a, petrolcü adı altında misyoner yollayabilecekti. Böylelikle Şah’ın kilise üyelerinin İran’a girişini yasaklayan kararı bir işe yaramayacaktı … işi başardığını Kanada’ya yaklaşırken papaz Darsi’ye “imtiyazları neden kiliseye devretmediğini” sordu. Ona göre “Böylelikle peşinden koşanlardan kurtulacaktı; ayrıca, kilise bu imtiyaz sayesinde İran’a, petrolcü adı altında misyoner yollayabilecekti. Böylelikle Şah’ın kilise üyelerinin İran’a girişini yasaklayan kararı bir işe yaramayacaktı.” Koyu bir dindar olan Darsi’ye bu fikir cazip geldi. Ve vapurda petrol imtiyazını papaza devretti… Darsi’nin altı milyon İngiliz lirasına satmadığı imtiyazlar el değiştirdi. Papaz Kanada’ya varır varmaz, İngiliz casusluk Servisine “… işi başardığını” bildiren telgrafını çekti. Papaz kılığına giren İngiliz casusu “Yahudi Sidney Reyi”, zekice sözleriyle İran petrollerini ele geçirdikten ve teşkilatına devrettikten hemen sonra bir petrol şirketi kuruldu ve faaliyete geçirildi… Dünya, bu petrol şirketinin % 56 hissesinin Entelicens (casusluk) Servisi’ne ait olduğunu ancak 1914 senesinde öğrendi. PETROL CASUSLARI Venezüella’da petrol olduğu anlaşıldıktan sonra “perde önü ve arkası” mücadele de başladı. İngiliz casusları, teşvik ve destek yaptıkları isyanlarla General Gomez’i Reisicumhur yaptırdılar. Gomez, Deterding’in para desteğiyle senelerce bu makamda kaldı. Shell şirketinin 1921’de Ceymis Rocildi’yi bu topraklara göndermesinden sonra petrol her damlasıyla Deterding’in rafinelerine aktı… Amerikan petrol şirketi Standart Oil’de Venezüella petrollerini tamamen Shell’e bırakmak niyetinde değildi. El altından çalışarak Gomez’i devirmeye çalıştı. Fakat, Shell şirketinin Gomez etrafında kurduğu binlerce casustan meydana gelen çemberi kıramadılar. Amerikan destekli ihtilal teşebbüsü de sonuçsuz kaldı.

15 Kosta Riko’da Deterding’in desteğiyle Tinoko Reisicumhur oldu ve Deterding’in şirketine muazzam imtiyazlar verdi. Bu ara Amerikan Standard Oil şirketi de boş durmadı. Rex Hornby isimli ajanıyla ihtilal çıkarttı… Tinoko devrildi. Yeni hükümet İngilizlere verilen bütün imtiyazları feshetti. İngilizler yaptıkları itirazlardan bir netice alamayınca, savaş gemilerini göndererek tehditlerde bulundu. Amerika, asker ve malzeme göndererek yeni hükümeti destekledi. 1921’de yapılan müzakerelerden sonuç alınamadı. Rex ve petrol, Amerikan ve İngiliz devletlerini harbin eşiğine getirdi… İran, 1932’de İngiliz petrol şirketinin imtiyazını feshetti. İşin perde arkasında neler olmuştu da bu karar alınmıştı. O gün karanlık olan gerçekler bugün bilinmektedir. Bu karar, casusluk servislerinin yeni bir mücadelesiydi ve Rus Gizli Servisi’nin elemanı Einhorn İngilizleri yenmişti… BİRAZ DAHA GERİLERE GİDELİM Ruslar, 1917 senesine kadar petrol üretiminde önde gelen ülkeler arasındayken, komünist ihtilali üretimlerini önemli ölçüde düşürdü. Zamanla komünist idareciler de petrole önem vermeye başladılar. Sovyetlerin petrol şirketi Soyuzneft’in reisi Latof ile Rus casus Einhorn, dünya “petrol savaşı”na sokuldular… İran’da İngiliz şirketlerinin elde ettikleri nüfus, Rus casusları tarafından tek tek yok edildi. Einhorn, bu mücadelede iki düşmanına birden saldırmadı. Önce Amerikalılarla anlaşıp İngilizlere saldırdı. Beş sene sonra (1923’de) İran petrollerini İngilizlerden aldılar. Bunda sabotaj olaylarına sık sık adı karışan Einhorn’un rolü büyük oldu… Rus petrol ihracatı 141 bin ton iken 1935’lerde 7 milyon tonu geçti. Bu sonuca: Kızıl Ordu’nun petrol bölgelerini işgalleri ve Rus casuslarının hazırladıkları ortamda elde edilen imtiyazlarla varıldı. Amerikan – Rus – İngiliz şirketleri ve devletleri arasındaki petrol kavgası sadece casuslar savaşı olmayıp işin içine barutta sokulmuştur. Birkaç örnekle anlattığımız casuslar savaşı devletlerarasındaki mücadeleye aittir. Casusluk, sabotaj, öldürme olayları bazen aynı devlet içinde de görülmüştür. AMERİKA’DAN BİR ÖRNEK Standard Oil şirketinin sahibi Rockefeller’in paraca desteklediği Harding Reisicumhur seçildi. Şirketin bütün işlerini yapan Harding, 1923’den sonra şirkete karşı gelmeye başladı. Kısa bir zaman sonra da zehirlenerek öldü. Failsiz cinayetin arkasında petrol olmadığını kimse iddia edemedi… “Casuslar Mücadelesi” konusunu kapatırken şunu ilave etmeliyiz: Bugün petrol üzerine dönen entrikaların pek azını bilmekteyiz. Unutmamak gerekir ki perde önündekiler, perde arkasında kalan bilinmeyenlerden çok çok azdır.

16 Petrolü aramak, bulmak, çıkarmak, rafine etmek, pazarlamak büyük servet gerektirir. Bu sebeple her şirket ve devlet kolay kolay petrol işiyle uğraşamaz. Bununla beraber elinde olanlara petrol, servet üstüne servet kazandırır… Petrolün bulunup iptidai lambalarda yakılması, bu işle uğraşanları zengin etti. Yani onlar ilk petrol kralları oldular… 19. Asırda petrolün rafinesi ve benzini kullanan makinelerin çoğalmasıyla petrolcüler daha da zenginleşti. Bu sıvı “para kuvveti” haline geldi. JOHN DAVSON ROCKEFELLER: JOHN DAVSON ROCKEFELLER: Amerika’da doğup mütevazi bir çevrede büyüdü… Amerika’daki 250 kadar ufak petrol şirketlerini birleştirerek işe başladı. Böylelikle Amerika’nın en büyük tröstü “Standard Oil” kurulmuş oldu. 1870’lerde 600 fıçı rafine edebilen bu şirket 50 sene sonra bin misli büyümüştü. Sermayesi 1920’lerde 1 Milyar doları çoktan aşıp, 1930’larda 2 Milyar 346 milyon dolar olmuştu. ABD’nin petrolünün % 90’nını tekeline alan bu şirket, dünya pazarlarına da açıldı. Petrol kralı olan Rockefeller, daha sonra çelik endüstrisi ile de uğraştı… 1911 senesinde iş hayatından çekildi.

17 SİR HANRİ DETERDİNG: SİR HANRİ DETERDİNG: Hollanda’lı bir memur iken Hindistan’a gitti. Orada “Royal Dutch” şirketinin başkanı olarak, petrol işleriyle uğraştı. 1900’lü yıllarda elinde küçük petrol sahaları olan Deterding, kısa zamanda İngiltere’yi petrolde hakim duruma yükseltti. Kısa zamanda petrol kralı oldu. MARKÜS SAMÜEL: MARKÜS SAMÜEL: Yahudi asıllıdır. Deterding ile ortaklık kurmuştur. ABD’nin bütün petrol yataklarından 10 – 15 defa daha zengin petrol yataklarını elinde tutan şirketin sahiplerindendir. BAZİLEOS ZAHAROF: BAZİLEOS ZAHAROF: Anadolu’da doğdu. İstanbul’da İngiliz okulunda okudu. Tüccar dayısından çaldığı paralarla İngiltere’ye gitti. 1875’de Atina’ya geldi. O senelerde İngiliz casusluk teşkilatına girdi… İngiliz silah fabrikalarından birinin ortağı olarak casusluğuna devam etti. 1885’de petrol işleriyle uğraşacak kadar zenginleşmişti… Irak’daki Musul petrollerini eline geçirebilmek için, bir ara tanıştığı Venizelos’u Türkler üzerine saldırı için kışkırttı… Savaşlar Yunanlıların binlerce askerine, Zaharof’un milyonlarına mal oldu… Bir sonuç alamadılar. GÜLBENKYAN: GÜLBENKYAN: 1869’da Erzurum’da doğdu. Ermeni asıllı olup hayatının büyük kısmını Avrupa’da geçirdi. 1902’de 33 yaşında iken İngiliz uyruğuna girdi. 87 yaşında Portekiz’de ölürken yeniden Türk uyruğuna geçti. O, küçük yaştan beri petrolle ilgilenmiştir. Musul petrolleri üzerinde dönen dolaplarda parmağı vardır. Shell şirketi adına hareket eden Gülbenkyan, I. Dünya Harbi sonunda paylaşılan Musul petrollerinden % 5 şahsına hisse koparabilmiştir. Bir adam için bu para az gelir değildi. Ama o, paraları hiçbir zaman Anadolu insanının lehine kullanmadı… Diğer petrol kralları ne de olsa kendi milletleri için savaştılar. Onun ise ne milleti vardı, ne de memleketi; dini imanı para idi… Petrol kralları kanı, petrole karıştırır. Onlar için akan kandan ziyade; akacak olan petrol önemlidir… Petrol bulunan memleketi ve araziyi ellerine geçirebilmek için yapmayacakları şey yoktur. Rüşvet, tehdit, cinayetler ilk başvurdukları metotlardır; ihtilaller bile çıkartırlar. İleri gelenlerini satın alırlar. Satın alamadıklarını da çeşitli yollarla saf dışı bırakır, her engeli yok ederler… İmparatorluklarının devamı için basın organlarından faydalanırlar, hükümetleri devirirler… Petrol kralları, politik güçleri olmadıkça petrol savaşını devam ettiremeyeceklerini en iyi bilen insanlardır. BİR ÖRNEK: Mühendis Dizel, 1913 senesinde ham petrolle çalışan bir motor yaptı. Bu o zaman için çok önemli bir buluştu. Mühendis Dizel, seyahat ettiği vapurda planları ile birlikte kayboldu. Onun bu kayboluşu petrol savaşının pek çok sahnesi gibi, karanlık kaldı. Ham petrolle çalışabilen motor, elbette benzin fiyatlarını düşürecekti. Burada hemen şu soru akla geliyor: Acaba onu, petrol krallarının (paralı askerleri) ajanlar mı yok ettiler?...

18 ● ● 1858’de Amerika’da su bulmak için açılan kuyuda petrol çıktığında; Almanya’da Marküs, tek silindirli makine icadı ile uğraşıyordu. Petrol kralı olacak Rockefeller, Standard Oil Şirketi’ni kurduğu senelerde Beuz’de ilk otomobilini yürütüyordu. Ayrıca Amerika’da Hanri Ford, Fransa’da Bo dö Roka, motorları - otomobilleri geliştiriyorlardı… ● ● 1861’de Kraking, petrol tasfiyesi hanesinde çalışırken tesadüfen benzini elde etti. Bilinen mazota ilâveten benzin yepyeni ufuklar açtı. ● ● Motorize olmayan başlayan tarım, kara, hava, deniz vasıtalarının artması benzine olan ihtiyacı artırdı. Artık kömür unutuluyor yerini petrol alıyordu. Ayrıca petro - kimya sanayinin gelişmesi ve bunun temel ham maddelerinin petrolden elde edilmesi, sanayide yeni gelişmelere sebep oldu… Bunun yanında askeri araçlar (uçak, gemi, tank) sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunların günlük ihtiyaçları büyük yekun tutmaktadır. ● Bir damla petrol, bir damla kana ● 1870 senesine kadar kocakarı ilacı veya lambalarda yakıt olarak kullanılan petrol, asrımız sanayi ve harbinde önemini her geçen gün artırmaktadır. Kısaca “Bir damla petrol, bir damla kana” eş gibidir. ● ● 1859’da ABD’de başlayan petrol üretimi; Romanya, Azerbaycan petrolleri ile 11 senede 800.000 tona çıktı. Üretim 1890’da 10 milyon ton, 1900’lerde 20 milyon tona ulaştı. Aynı senelerde Meksika petrolleri de işletilmeye başlandı. Üretim 45 milyon tona çıktığında sene 1910 idi. ● ● I. Dünya Harbi, petrole olan ihtiyacı daha da artırdı. Uçaklar, tanklar, askeri araçlar benzin istiyordu. Bu sebepten yeni petrol yatakları arandı. Üretime hız verildi. Venezüella, Ortadoğu, Arjantin petrolleri üretime açıldı. Sene 1920 olduğunda dünya petrol üretimi 100 milyon tondu. 1930’larda bunun iki katı, 1940’larda üç katı oldu… ● ● II. Dünya Harbi’de üretimi artırdı. Üretim 1950’de 500 milyon ton, 1967’de 1 milyar tonu buldu. 1972’de dünya petrol üretimi 1 milyar 310 milyon tondu. Ve bugün üretim ortalama % 8 oranında artmaktadır. ● ● Bugünkü rakamlara göre: Petrol üretiminde ABD birinci, Çarlık devrinden beri Rusya ikinci sıradadır. Üçüncü ve dördüncü sırayı da S. Arabistan ve İran almaktadır. ÜRETİM

19 Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bir raporuna göre, dünya’nın % 7,7’si petroldür. Ve Asya kıtasındaki petrol rezervleri dünyanın % 63’ü olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Petrol Üretimi (1972) Tahmini Rezerv (1973) ABD500 milyon ton6 milyar ton SSCB400 milyon ton1 milyar ton S. Arabistan300 milyon ton250 milyar ton İran250 milyon ton- Libya100 milyon ton5 milyar ton Irak70 milyon ton4 milyar ton Dünya petrol ihtiyacını karşılamak için, bugün bilinen kaynaklara yenilerinin ilave edilmesi gerekiyor. Aksi halde, mevcut kaynakların bir şekilde biteceği insanı şimdiden düşündürmektedir. REZERV ● ● Bugün insanların kullandığı maddelerin % 35’i petrolden yapılmaktadır. Bu bakımdan petrol tüketimi fazladır… Ülkeler içinde tüketimi en fazla olan devlet ABD’dir. Dünya nüfusunun ancak % 6’sı kadar olan ABD, dünya enerjisinin % 30’dan fazlasını kullanarak birinci sıradadır. Ve ABD’nin tüketim artış hızı 1973 rakamlarına göre % 8,7 dir. Petrol üreticisi devlet olmasına rağmen 1954 senesinden beri de dışarıdan petrol almaktadır. Bol enerji kullanma alışkanlığı onlara pahalıya mal olmaktadır. Zira ihtiyacının 9/10 kendi kaynaklarından karşılayan bu devlet 1985’e doğru ihtiyacının % 50’sini dışarıdan alacaktır. Bu da bugünkü fiyatlara göre 40 milyar dolar demektir…1960 senelerinde Avrupa devletleri enerji ihtiyaçlarının % 30’unu petrolden karşılıyorlardı. Bu oran şimdi daha da artmış durumdadır… Kalkınmış ülkelerden Japonya’nın durumu da farklı değil… ● ● Dev fabrikalarda dakikada yapılan motorlar, sık sık çıkan harpler, yağdan boyaya, ilaca kadar her şeyin petrole dayanması, artan nüfus, petrol tüketimini hızla artırmaktadır. Mevcut üretim ve rezervlerin bu artış hızına ne kadar dayanacağı da merak konusudur. TÜKETİM

20 ENERJİ İnsanlar rahat ve ucuz petrolden kömüre geçişi şimdilik düşünmüyor olmalılar ki, yeni petrol sahaları ve enerji kaynakları arıyorlar. Kuzey Deniz’inde petrol arama çalışmaları bunun sonucu olmalı. Tahminlere göre bu bölgedeki rezerv dünya’nın % 3’dür. İngiltere bu bölgedeki petrol araştırmaları ile kendi ihtiyacını karşılamak peşindedir. Bunun için de 57,5 milyar dolar harcaması gerekmektedir. Bu büyük harcamalar hep petrol için. Petrolden evvel kullanılan en önemli enerji kaynağı kömürdü. Petrol ile ikinci plana itilen kömür kaynaklarının, dünyayı asırlarca idare edeceği tahmin edilmektedir. Bununla beraber petrole nazaran pahalı, yan ürünleri az olan kömürün pek çok problemleri de beraberinde getireceği malumdur. ARTAN İHTİYAÇLAR VE PETROLÜN BİR GÜN BİTECEĞİ ENDİŞESİ İNSANLIĞI YENİ ENERJİ KAYNAKLARI BULMAYA İTİYOR.

21 Biz vaktimizi dünya’ya insanlık dersi vermekle geçirirken, İngiltere petrol hazinelerini ele geçirmekle meşguldü Dünya petrol piyasasına hakim olan yedi büyük şirket, Exon Standard Oil (ABD), Shell (İngiliz- Hollanda), Gulf (ABD), Toxano (ABD), Standard Oil (ABD) ve Mobil (ABD) kendi aralarında MAORS’u kurarak petrole sahip ülkeleri daha rahat soydular. Servetlerini “kara altın” petrol ile artırdılar. Ayaklanmalar, ihtilaller, ambargolar hep petrol içindi… Onlar için kimin devlet başkanı olduğu önemli bile değil. Yeter ki kendilerine imtiyazlar versinler… Amerikan eski Reisicumhuru Harding: “Biz vaktimizi dünya’ya insanlık dersi vermekle geçirirken, İngiltere petrol hazinelerini ele geçirmekle meşguldü” derken bugün Amerika’nın, petrol için yapmayacağı yoktur. İsrail’e desteği de bundandır… Sovyet liderleri ise; dünya petrol rezervinin % 60’ından fazlasına sahip Ortadoğu devletlerine göz diktiler. Batı Avrupa ve Japonya (ekonomileri için) petrole muhtaçtırlar. Tahminlere göre 2000 yılına varmadan ABD, ihtiyacının % 60’ını Ortadoğu’dan sağlayacaktı. Sovyetler bu petrolleri kontrolüne alarak kapitalist ülkelere şantaj yapmayı planladılar. Ve Rus istihbarat teşkilatı (KGB) Ortadoğu’da çalışmaya başladı… Mısır’ın eski lideri “Nasır” 2,5 milyonluk silah ve yardım karşılığı, Rusları ülkesine soktu. Nasır, ülkesinin politika ve ekonomisini Rus teknisyenlerine ipotek etti. Rus subayları, Mısır askerlerini eğitiyor görünerek onları kontrollerinde tutuyorlardı. Rus teknisyenleri ise, Mısır’lı işçilere üs yaptırıyorlardı. 1968 senesi, Rusların Mısır’a iyice yerleştikleri sene olmuştu… KGB ve Rus Kızıl ordusu Mısır’ı üs olarak kullandılar… Ruslar, Irak ve Suriye’de de tesirli oldular. Komünizme, devlet politikası olarak karşı olan S. Arabistan’da bile yıkıcı faaliyetlere girdiler. Basra körfezindeki petrolcü şeyhliklere de el attılar. Bu ülkelere Rusya’da tahsil için bol bol burs verildi. Ruslar Arapları silahlandırırken; ABD’de İsrail’i destekliyor ve silahlandırıyordu. İki emperyalist süper güç petrol için kendilerine piyonlarını seçtiler. Ve piyonlar 1965 senesinde savaştılar. Bu savaşta Arapların karada ve havada kayıpları 12 milyar lirayı buldu. Sina harbinde Arapların kaybettiği silahların yerine yenileri verildi. Fakat, bu karşılıksız olmadı. Ve Kremlin, yapılan askeri yardımların karşılığını para ve petrol olarak geri istedi… ABD ve SSCB harbin ticaretini yaparak kâr elde ederken, Arap milleti kanlarıyla karışık petrollerini verdiler. Tehdit bulutları ise başlarından hiç ayrılmadı… Evet, menfaatler söz konusu oldu mu ne “insan hakları” ne “devletler hukuku” ne de “barış içinde bir arada yaşama” aldatmacaları kalıyor. 1945’de Yalta’da ABD’den Roosvelt, İngiltere’den Churchil, Rusya’dan Stalin bir araya gelip dünya’yı paylaşmışlardı. Bugün de yeni paylaşımlar söz konusu... Rusların Çekoslovakya ve Macaristan’ı işgal edeceğini ABD bildiği halde göz yumdu. Büyük balıklar küçük balıkları yutmak için her zaman ağızlarını açık tutarlar.

22 EMPERYALİST GÜÇLER “MODERN SÖMÜRGECİLERİN” TA KENDİLERİDİR. Bazı güçlerin Ortadoğu’ya silahlı bir müdahalede bulunabileceklerini, ayrıca ABD’den Ford ve SSCB’den Brejnev’in son Viadivostok buluşmalarında, dünyanın bir bölgesinde çıkacak karışıklığa birlikte müdahale Nasıl Çekoslovakya’yı işgal etmesinin Rusya’nın hayati çıkarı olduğu zamanda biz kabullendiysek, şimdi de Kremlin, Ortadoğu’da Batının çıkarları olduğunu kabule hazırdır Alman Başbakanı H. Schimitd, 1974’de yaptığı bir konuşmasında: “Bazı güçlerin Ortadoğu’ya silahlı bir müdahalede bulunabileceklerini, ayrıca ABD’den Ford ve SSCB’den Brejnev’in son Viadivostok buluşmalarında, dünyanın bir bölgesinde çıkacak karışıklığa birlikte müdahale” kararı aldıklarını söyledi. Buradaki birlikte müdahale sözü, iki devletin askerlerinin yan yana gelmesi demek değildir. Bu karar süper devletlerden birinin bir müdahalesi karşısında diğerinin seyirci kalması demektir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, bu kararı şöyle yorumladı: “Nasıl Çekoslovakya’yı işgal etmesinin Rusya’nın hayati çıkarı olduğu zamanda biz kabullendiysek, şimdi de Kremlin, Ortadoğu’da Batının çıkarları olduğunu kabule hazırdır.” Bütün emperyalist güçler için değişmez kanun şudur. Menfaatlerin elden çıkması ihtimali baş gösterdi mi hemen diplomatik tehdide başlarlar. Bu yol işe yaramazsa askeri tehdide başlarlar. Senelerce insafsızca sömürdükleri ve köle muamelesi yaptıkları insanlara silah tehdidinde bulunma aşağılığı gösterirler. İslâm aleminin sahip olduğu petrolü istediği devlete ve fiyata satmalarına karşı çıkarlar. Sanki kendileri, imal ettikleri malları ve silahları isteyenlere veriyorlarmış gibi… NOT: BU DURUMA NASIL GELİNİLDİĞİNİ DAHA GENİŞ OLARAK EMPERYALİZM ve PETROL – 2 ’de ELE ALACAĞIZ.

23 Avrupalı da Osmanlı Devletini yıkıp mirasına konmak için çok çalıştı ve başardı. Mirasa konan Avrupalı değil, ABD ve Rusya oldu. Romanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Doğu Almanya, Yugoslavya Rusya’nın işgaline uğrarken; Avrupa’nın bir kısmı da ABD’nin pazarı (gizli sömürgesi) oldu… Bugün Avrupa’daki devletler, iki emperyalist gücün “kuklaları” durumundadır. Berenger: “Petrol işini tamamen eline alabilecek olan millet, diğer milletlerin milyarlarının kendisine doğru aktığını görecektir” demişti… Bugün petrol parası sadece emperyalistlerin kasasına değil, oran olarak az da olsa, ait oldukları devletlerin kasalarına da girmektedir. Oranın azlığına rağmen miktar çok büyük olmakta. Örnek: 1973’de Arap devletlerinin 4,4 milyar dolar olan petrol gelirleri 10 milyar doları aştı. Böyle devam ederse (Le Monde dergisine göre) 50 milyar doları aşacak. Petrolün Araplara sağladığı dolarların büyük kısmı, Avrupa bankalarında yatmaktadır. Yani kapitalizmin gelişmesi için kredi olarak kullanılmaktadır… Araplar petrol gelirleriyle muazzam yekûn tutan silahlar almaktalar. Küçücük Kuveyt 8 milyar liralık silah siparişi verdi. Libya pilotu yokken Fransa’dan 114 Mirage uçağı aldı ve depoladı. S. Arabistan onlardan geri kalmadı. İran’ın aldığı silahların hesabı belli değil. Arapların son senelerde Avrupa’dan petrol karşılığı silah ve Japonya’dan teknoloji satın almaları ABD ve Rusya’nın işine gelmemektedir. Zira pazarlarını kaybetme tehlikesi baş göstermiştir… Sir Eliot Alves: “Petrol yokluğu karşısında ne ordular, ne para, ne de bütün bir millet kitlesi hiçbir kuvvet ifade etmeyecektir” der. Bugün petrol, atomdan daha güçlü bir silah halindedir… Sanayinin petrole olan ihtiyacını iyi değerlendiren Libya’nın genç lideri Kaddafi, ülkesindeki petrol şirketlerini % 51 oranında millileştirdi. Bu Arap aleminde uyanmalara vesile oldu. Irak ve İran petrollerini millileştirdiler. 1974 senesinde S. Arabistan, ülkesindeki petrol şirketlerinin hisselerinin tamamını almak için görüşmelere başladı… Arap ülkeleri kendi petrolleri üzerinde daha çok söz sahibi oldular. Bunda 1960 senesinde kurdukları “OPEC” inde faydası olmuştur. Ve bugün dünya petrolünün % 50’sinden fazlasını üreten devletler bu teşkilatın üyesidir… Sahip oldukları petrol silahının farkına varan Arap alemi, petrole zam yaparak kasalarını doldurmaktadır. Ayrıca petrol vermeme tehdidi ile dünya siyasetinde lehlerine karar aldırabilmekteler…

24 ZAFER ● Gelecekte kapitalistler ve komünistler, İslâm aleminin petrollerinin selinde boğulup gideceklerdir ● Lord Gürzon: “Gelecek, müttefiklerin bir petrol seli üzerinde zafere doğru yürüdüklerini yazacaktır” demişti. Bizde hemen ilave edelim: “Gelecekte kapitalistler ve komünistler, İslâm aleminin petrollerinin selinde boğulup gideceklerdir…” yeter ki Anadolu insanı şahsiyetini bulsun… ● ● “İslâmcı kadroların” çoğalıp iş başına geçmesiyle, çift başlı emperyalizm canavarı ülkemizden, mirasçısı olduğumuz Osmanlı Devleti Toprakları üzerinden ebediyen uzaklaşacaktır. ● ● “Lider Müslüman Türkiye İdeali” Anadolu insanının şahsında İslâm aleminin kurtuluşu, şahlanışı, kendi imkânlarıyla zenginleşmesi demektir. Petrol Emperyalizmi’nin “Osmanlı – Anadolu Toprakları” üzerindeki eylemleri için KONULAR BÖLÜMÜNDEN EMPERYALİZM ve PETROL – 2 TIKLAYINIZ.

25 Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Haziran 2009


"Haziran 2009. Kendisiyle yaptığım sohbetlerden büyük zevk aldığım bir dostum (kendisi bir holdingin yönetim kurulu başkanıdır) son karşılaşmamızda: “Hocam." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları