Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

YAŞAM SÜRECİNDE KİMYA FEN BİLGİSİ A.B.D/3A-İÖ Esma DEMİRTAŞ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "YAŞAM SÜRECİNDE KİMYA FEN BİLGİSİ A.B.D/3A-İÖ Esma DEMİRTAŞ"— Sunum transkripti:

1 YAŞAM SÜRECİNDE KİMYA FEN BİLGİSİ A.B.D/3A-İÖ Esma DEMİRTAŞ
Gökçe DEMİR İsmail ÇELİK Merve Teslime KAZIK Ömer Faruk ÜNAL Seçilay SEZGİN Şenay TEKİN

2 Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji ise fotosentez ve solunum yoluyla sağlanır. Bitkiler, havadaki karbondioksit ile kökleriyle topraktan aldıkları suyu, güneş enerjisi yardımıyla besine dönüştürürler. Fotosentez olayında bitki için gerekli olan enerji açığa çıkar.

3 Fotosentez olayının genel kimyasal denklemi şöyledir:
aCO₂ +2aH₂O + ışık enerjisi (CH₂O)ₐ+ aO₂+ aH₂O

4 Fotosentezin sağladığı faydaları maddeler
halinde sıralayacak olursak ; Işık enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürür. Canlılar için gerekli olan besinleri oluşturur. Havadaki CO₂ ve O₂ dengesini korur. Hem atmosferdeki CO₂ miktarını düşürerek, hem de güneşten gelen ışınları kullanarak sera etkisini azaltır.

5 Biyolojik Sistemlerde Solunum
Fotosentez yapamayan canlılar yaşamlarını sürdürebilmesi için solunum yoluyla aldıkları oksijenle bir dizi kimyasal tepkimeler gerçekleştirerek aldıkları besinleri yakarlar. Vücudu oluşturan tüm hücreler yaşamlarını sürdürebilmek için bir dizi kimyasal işlemler yaparlar.Bu işleme metabolizma denir.

6 Metabolizma işlemleri sırasında hücreler oksijen ve glikoz kullanır.
Karbondioksit ile diğer artık maddeler yanında enerji üretirler. C₆H₁₂O₆ + 6O₂ CO₂ +6H₂O + enerji

7 Nişasta, Yağ ve Proteinlerin Hidrolizi
Nişastanın kimyasal formülü (C₆H₁₀O₅)ₐ olup amilaz ve amilopektin isimli iki polimerik karbonhidratın birleşmesiyle oluşmaktadır. Amilaz, glikoz monomer birimlerinin birbirlerine bağlanması uç uca eklenmesiyle oluşur.

8 Amilaz sarmallardan oluşan doğrusal yapılı bir moleküldür
Amilaz sarmallardan oluşan doğrusal yapılı bir moleküldür. İki amilaz molekülü birbirine sarılarak bir sarmal oluşturur. Bu sarmalın iç yüzeyi hidrofobik olduğu için içinde yer alan su molekülleri kolaylıkla daha hidrofobik moleküllerle yer değiştirebilir. Amilopektinde dallanma noktalarından sonra birbirine parelel iki zincir birbirine sarılarak bir çifte sarmal oluştururlar.

9 Nişasta suda çözünmez. Sindirilmesi hidroliz yolu ile olur. Hidroliz tepkimesi amilaz enzimleri yardımıyla gerçekleşir. Enzimler glikozlar arasındaki bağları keserler. Hayvan ve insanlar amilaz enzimlerine sahip olduklarından nişastayı sindirebilirler.

10 Ekolojik Denge Dünyada katmanlar arasındaki madde ve enerji alışverişi,dünyanın doğal dengesini sağlar ve dünyanın katmanlarının bileşimi daima sabit kalır.Buna dünyanın ekolojik dengesi denir. Karbon, oksijen, azot, kükürt, fosfor gibi elementlerin ve suyun dünyadaki toplam miktarı sabit olup,çeşitli maddelerin yapılarına girer çıkar ve dünyanın katman ve bölümleri arasında sürekli olarak dolaşırlar. Ancak toplam miktarı hiçbir zaman değişmez. Bu dolaşıma ekolojik çevrimler denir.

11 Atmosferdeki CO₂’in tüketilmesi ve ekolojik dengenin kurulması ancak bitkiler tarafından fotosentez yoluyla olabilmektedir. Atmosferdeki CO₂ vb. sera gazlarının devamlı artmasında ve CO₂/O₂ ekolojik dengesinin bozulmasına temelde insanoğlunun faaliyetleri neden olmaktadır.

12 O₂/CO₂ ekolojik dengesin bozulmasında nüfusunda etkisi vardır. Bunlar;
Nüfusun fazla olması kullanılan elektrik miktarını,sanayi üretimini ve taşımacılığı artırır.Bunun sonucu olarak fosil yakıt tüketimi artar ve CO₂ oluşumu da artar. Isınma ve bina yapımında kullanılan ağaç ürünler yanında kağıt,kalem vb. ağaçtan yapılan ürünlerin kullanımını da artırır.Bu yüzden daha fazla ağaç kesilir.Buda fotosentez yapımının azalması,atmosferdeki CO₂ miktarının artması demektir.

13 Günlük Yaşantımızda Kullandığımız Kimyasal Maddeler
Kimyasal madde üretimi sanayi devrimi ile başlamış ve sürekli artarak devam etmiştir.Bugün gelinen noktada kimyasal maddeler yaşamın bir parçası olmuştur. Temizlik için kullandığımız deterjanlar, giydiğimiz elbiseler, yemek pişirdiğimiz teflon (floropolimer) tava ya da tencereler,hastalık için kullandığımız ilaçlar, gübreler hepsi birer kimyasal madde ürünüdür.

14 Tuvalet ve fırını temizlemek için asit, banyoyu dezenfekte etmek için fenol, mobilyalar cilalamak için damıtılmış petrol ürünleri, çamaşırlarımızı beyazlatmak için klor ve evlerimizi temiz tutmak için çeşit çeşit kimyasal maddeler kullanılmaktadır.

15 Yani,günlük yaşamda kullandığımız bu ürünler binlerce kimyasal madde çeşidini içermektedir.
Bu ürünlerin büyük kısmı kullanıldıktan sonra doğrudan kanalizasyona akmaktadır. Ancak bilinçsizce doğaya bırakılan bu kimyasal maddelerin su sistemlerimize karışıp tekrar bize döneceği unutulmamalıdır

16 Bu kimyasallar vücudumuzdan kolay atılamıyor, birikmeye başlıyor.
Zehirli olma düzeyine ulaştığında çeşitli hastalıklara yol açıyor. Kronik yorgunluk sendromu,alerjiler;karaciğer sorunları,lenf kanseri gibi hastalıklara neden oluyor.

17 Evsel temizlik malzemeleri sadece toprağı ve su kaynaklarını değil, teneffüs ettiğimiz havayı da kirletmektedir. Kimyasal maddeler cildimizle doğrudan temas ettiğinde cildimizi tahriş etmektedir.

18 Boyalar, çözücü,inceltici,ağartıcı kimyasallar,aseton,tuvalet temizleyiciler ve lavabo açıcılarda bulunan kimyasal maddeler,organik maddeleri parçalayan organizmaları zehirleyebilmektedir.Oysaki organik maddelerin parçalanması doğal döngünün işlemesi ve ekolojik dengenin kurulması yönünden çok önemlidir.

19 DETERJANLAR Deterjanlar kompleks yapılı sentetik yapılı maddelerdir.
Sabun ve deterjanların kimyasal yapısı çok farklı olduğundan temizleme işlevindeki etkileri de farklıdır. Sabun asidik ve sert sularda etkili değildir .Sert sudaki Ca ve Mg ile (CHCOO)Ca oluşur , çöker ve bir çökelti oluşturur. Buna karşılık deterjanlar bu tip sularda etkilidir. Yüzey aktif madde (sürfaktan) ismi sabun, deterjan, emülsiyon oluşturan maddeler, ıslatıcı maddeler için kullanılan genel bir isimdir.

20 Deterjan imalatı sırasında çeşitli kriterlere uyulmalıdır
Deterjan imalatı sırasında çeşitli kriterlere uyulmalıdır. Öncelikle kimyasal maddelerin birbirleriyle uyumlu olmaları gerekmektedir. Ayrıca maddelerimiz birbirlerini tamamlayıcı özellikte olmalıdır. Örneğin;Labsa yağı çözer ama elleri tahriş eder.Lauryl alkol temizler ancak kıvam yapmaz. Sodyum Sülfat Islatır ama durulama güçlüğü verir.Dietanolamin su fazına geçmede yardımcı olur.Bu bileşikler birbirlerini tamamlayıcı özellikte olduklarından kullanılırlar.

21 Deterjan ve diğer temizlik maddelerinin vücudumuz ve çevreye bir çok zararı vardır.
Deterjanlar;kullanıldıktan sonra biyolojik olarak parçalanmadıkları için çevre kirliliğine de sebep olmaktadır.

22 Cilt üzerinde egzama ve mantar gibi hastalıklara sebep olmasının yanı sıra,içme suları ve deterjanla temizlenen bulaşıklarda kalan deterjan atıkları yoluyla da sindirim sisteminde de rahatsızlıklara neden olmaktadır.

23 Gübreler Gübre,bitkinin beslenmesinde gerekli olan kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen herhangi maddelerdir. üre gübresi fosfat gübresi

24 Her ne kadar toprak ve su bu elementlerin büyük bir kısmını sağlamayabiliyor olsa da,bazı elementler bakımından fakir olabiliyor.Böyle durumlarda toprağın gübre ile takviye edilmesi gerekir. Bitkiler, büyüme ve yaşamları için azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, demir, mangan, bakır, çinko, bor ve bazı hallerde de molibden gibi elementlere gereksinim duyarlar.

25 Tarlalara, bahçelere hatta saksılarda çiçek yetiştirmek için hazırlanan toprağa hayvan dışkıları atılır. Hayvan dışkıları,saman ve diğer bitki artıkları binlerce yıldan beri doğal gübre olarak kullanmaktadır.Bitkilerin ihtiyacı olan elementlerin birçoğu bunlarda vardır.

26 Sodyum Sülfür (Na₂S) Halk dilinde zırnık olarak adlandırılır.
Dericilikte tüyleri deriden dökmede, kağıt imalatında, kağıt hamuru hazırlamada kullanılır.

27 Sodyum Kromat (Na₂CrO₄)
Çoğu krom kimyasalları, kimyasal kalitedeki krom cevherinden doğrudan elde edilen sodyum bikromattan üretilir. Sodyum bikromat, kromik anhidrit ve krom oksit en yaygın kullanılan krom kimyasallarıdır. Krom kimyasal paslanmayı önleyici özellikleri nedeniyle uçak ve gemi sanayinde yaygın olarak; kimya endüstrisinde de sodyum bikromat, kromik asit ve boya hammaddesi yapımında kullanılmaktadır.

28 Krom kimyasalları; metal kaplama, deri kaplama, boya maddeleri seramikler, parlayıcı gereçler konserve kutulama temizleme, sondaj çamuru ve diğer birçok alanda tüketilir. Cr⁺⁶ ’nın bakteri, bitki ve diğer canlılar için zehirleme özelliğine sahiptir.İnsanda akciğer kanserine,karaciğer böbrek ve mide hastalıklarına, gastrit ve epidermal rahatsızlıklara yol açmaktadır. Cr⁺ᵌ canlılar üzerinde zehirleme etkisi yoktur.Hatta metabolizma için faydalıdır.

29 Sülfirik Asit (H₂SO₄) Sülfirik asit gübre, pigment, boyar madde, patlayıcı madde, ilaçlama, tuz ve petrol arıtım ve metallerin işlenmesi alanlarında kullanılır. Çeşitli pillerin yapımında da sülfirik asitten yararlanılır. Elektriği iyi iletir. Birçok organik maddeden suyu çeker ve ısı veren bir tepkime oluşturur.Bu özelliği nedeniyle,temas edildiğinde cilde büyük zararlar verebilir.

30 Hidroklorik asit (HCl)
Halk arasında tuz ruhu olarak da bilinir. Suyun oluşturduğu kireçlenmeleri temizlemede yaygın olarak kullanılır. Metal oksitleri (pas) genellikle hidroklorik asitte çözünürler.Bu özelliği nedeniyle metalleri parlatmada pas giderici olarak kullanılır. Midemizde de hidroklorik asit salgılanmaktadır.

31 Hidroklorik asidin aşırı salgılanması mide rahatsızlıklarına neden olurken, az salgılanması da sindirimi zorlaştırır. Çeşitli maddelerin vücuttaki yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan kansızlık hastalığının başlıca nedeni hidroklorik asit salgılanmasının eksikliğidir. Derişik hidroklorik asit deride yanıklara ve iltihaplara neden olur.

32 ZARARLI MADDELERİN SINIFLANDIRILMASI VE KAYNAKLARI

33 Çevreye ve sağlığa zararlı olan maddelerin hepsi aynı şekilde zarar vermez.
Bu maddelerin oluşturdukları etkiler farklı farklıdır. Kimyasal maddeler hakkında bilgi sahibi olmak ve bu maddeleri bilinçli kullanmak insan sağlığı ve ekolojik dengenin korunması açısından oldukça önemlidir.

34 Kimyasal maddeler çevreye verdikleri zarar yönünden beş gruba ayrılır
1) Zehirli ve tahriş ediciler 2) Atmosferin ısı dengesini bozanlar 3) Atmosfer bileşimini etkileyenler 4) Suları kirleticiler 5) Tarım arazilerini işgal ediciler

35 !!! Kimyasal maddeler atmosfer, su ve toprağı kirletmektedir !!!

36 Atmosferi kirleticiler
Hava kirleticileri havanın doğal bileşimini değiştiren, sıvı veya katı haldeki kimyasal maddelerdir. Kükürtlü maddeler Organik maddeler Azotlu maddeler Karbon mono oksit Karbondioksit Radyoaktif maddeler Halojenlergaz

37 Hava kirliliği kaynakları ikiye ayrılır:
Yapay kaynaklar Doğal kaynaklar

38 Atmosferin kirlenmesine neden olan endüstriyel kaynaklar
Minerallerin işlenmesi: kömür üretimi, çimento fabrikaları, cam fabrikaları Metalurjik işlemler: demir-çelik üretimi,hurda demir işlenmesi,dökümhaneler İnorganik kimyasal işlemler: asit üretim tesisleri, suni gübre fabrikaları Organik kimyasal işlemler: petrol rafinerileri, tarım ilaçları üretimi Kağıt, kağıt hamuru üretimi Sunta ve ağaç ürünleri tesisleri

39 Sularda kirlilik Su kirliliği, suya karışan maddelerin, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmesidir. Denizlerden, göllerden, akarsulardan buharlaşan sular yoğunlaşıp yağmur halinde yeryüzüne geri dönmektedir. Buna SU DÖNGÜSÜ denilir. Yeryüzüne geri dönen su yer altına inmekte ya da akarak tekrar denizlere ve göllere ulaşmaktadır.

40 Su kirliliğinin kaynakları
Ülkemizde su kirliliğinin kaynakları; Sanayileşme Kentleşme Nüfus artışı Tarımsal mücadele ilaçları Kimyasal gübreler

41 Su kirliliğinin sonuçları
Su kirliliği ile deniz kenarındaki bitki ve alg gibi kaynakları yok olmaktadır. Kirlenme sonucu denizlerde hayvan soyu tükenmeye başlamıştır. Örneğin; Marmara denizi, kirlilik nedeniyle balıkların yaşamasına uygun ortam olmaktan çıkmıştır. Kirli su; içerisinde insan sağlığına zararlı, patojen mikroorganizmalar bulundurmaktadır. Kirli suyun çeşitli yollarla içme ve kullanma sularına karışması ve sulamada kullanılması sonucunda tifo, dizanteri, sarılık, kolera vb. bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır

42 Toprakta kirlilik Dünya üzerinde bütün topraklar çok yönlü baskı altında bulunmaktadır. Bunun sonucunda verimli toprakların yerini, kıraç ve çorak araziler ile çöller almaktadır. Böyle bir sürecin gelişiminde hava ve su kirlenmesi, küresel iklim değişimi,hızlı nüfus artışı gibi temel ekolojik sorunlar hiç kuşkusuz önemli roller oynamaktadır. Ancak bu faktörlerin yanında,yoğun tarım işletmeciliği uygulaması da etkili olmaktadır.

43 Toprak kirleten kaynaklar
Havadaki kirletici maddelerin toprağı kirletmesi: Fabrika bacalarından, termik santrallerden ve konut bacalarından gaz, aerosol (gaz-toz veya gaz sıvı karışımı) ve katı parçacıklar halinde çıkan zararlı maddeler, çeşitli yollarla toprağa ulaşarak, toprakta birikirler ve toprakta bazı kimyasal ve biyolojik reaksiyonlara girerek toprağa zarar verirler. Hava kirleticileri olarak toprağa ulaşıp, kirlilik yaratan gaz maddeler, özellikle sıvı maddelerden sülfürik asit ve sülfüroz asit içeren yağışlardır.

44 Toprak kirleten kaynaklar
Sulardaki toprak kirletici maddeler: endüstriyel ve kentsel atık sular içindeki zararlı maddeler ile çöplerden kaynaklanan yüzey ve sızıntı suları, çiftlik gübrelerine ait çözeltiler sulardaki toprak kirleten başlıca kirleticilerdir. Çiftlik gübresi

45 Toprak kirleten kaynaklar
Tarımsal aktivitelerin yarattığı toprak kirleticileri: Toprağa verilen mineral maddeler (azotlu gübreler) Tarımsal zararlılara karşı kullanılan kimyasal mücadele ilaçları Büyük çiftliklerde meydana gelen katı ve sıvı gübreler ve diğer atıklar

46 Toprak kirleten kaynaklar
Diğer toprak kirletici madde kaynakları: petrol, mineral yağlar, radyoaktif maddeler,uçucu küller ve tuzlarda toprağı kirletici kimyasal maddelerdir. Atık yağın çevreye zararları

47 Çevre-Endüstri-Enerji İlişkisi
Günümüzde tüketimi durmadan artan ve gelecekte de durmadan artmaya devam edecek olan en önemli ihtiyaçlarımızdan biri enerjidir. Artan enerji ihtiyacı hızlı nüfus artışı, trafik yoğunluğu, kentleşme ve sanayileşme de hatalı yer seçimi v.b. Çevre sorunlarının giderek artan boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.

48 Günümüzde dünyadaki enerji üretimi daha çok fosil yakıtlı termik santraller, hidroelektrik ve nükleer enerji santrallerinden karşılanmaktadır. Nükleer enerji santrali Termik santrali Hidroelektrik santrali

49 Endüstriyel faaliyetler sonucunda her yıl atmosfere yaklaşık 20 milyar ton karbondioksit, 100 milyon ton kükürt bileşikleri, 2milyon ton kurşun ve diğer zehirli kimyasal bileşikler salınmaktadır. Ülkemizde toplam enerji üretiminde %47 oranında bir paya sahip olan LİNYİT, en önemli enerji kaynağı olmaktadır.

50 Enerji üretim ve kullanımının çevre üzerindeki etkileri
Hidroelektrik santraller iklimsel, ekolojik, sosyoekonomik, ve kültürel etkilere sahiptir. Üretime geçen bir hidroelektrik santralinin su toplama kısmı(baraj), çevresel etki yaratmaktadır. Baraj gölünün yüzey alanı itibariyle nehre göre daha geniş olması ve buharlaşmanın artmasından dolayı iklimsel etkiler oluşmaktadır. ILISU BARAJI

51 Termik santrallerin çevreye etkileri
Termoelektrik güç üretimi en genel anlamıyla kömür, petrol ve doğalgaz yakıtlı olarak yapılmaktadır. Termik santrallerde yakıtın yanması sonucunda oluşan ve atmosfere verilen başlıca emisyonlar kükürt oksitleri, azot oksitleri, karbon oksitlerdir. kükürt oksit su ile birleşerek sülfürik sit oluşturur. Sudaki çözünürlükleri yüksek olduğu için yağmur damlacıkları ile birlikte Asit yağmurları olarak yeryüzüne ulaşır.

52 SAĞLIMIZ VE BESİNLERİMİZE KİMYASAL BAKIŞ
Esma DEMİRTAŞ Gökçe DEMİR İsmail ÇELİK Merve Teslime KAZIK Ömer Faruk ÜNAL Seçilay SEZGİN Şenay TEKİN

53

54 BESİN: Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli olan kimyasal enerjiyi sağlamakla beraber hücrelerin oluşması ve yenilenmesi içinde gerekli olan maddelerdir. BESİNLERİ OLUŞTURAN MADDELER: Karbonhidratlar, mineraller,proteinler yağlar ve sudur.

55 BESLENME: Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için bu besinlerden belirli oranda gerekmektedir.buna aynı zamanda dengeli beslenmede denir.Eğer besinler uygun ve dengeli biçimde alınmazlarsa çağımızın yaygın hastalığı olan obezite gibi beslenme bozukluğu hastalıkları ortaya çıkar.

56 Besinler; Enerji Vericiler, Yapıcı Onarıcılar Ve Düzenleyiciler Olmak Üzere 3’e Ayrılır:
1-) Enerji Vericiler: Karbonhidrat,yağ Protein. 2-)Yapıcı Onarıcılar: Protein,yağ karbonhidrat 3-)Düzenleyiciler: Protein,vitamin,mineraller ve sudur.

57 KARBONHİDRATLAR: Canlıların yaşamsal faaliyetleri için temel enerji kaynağı olan karbonhidratlar genellikle karbon,hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşmuş bir grup organik bileşiklerdir.yapıtaşları glikozdur.

58 Karbonhidratların Genel Sınıflandırılması: a)Doğada bulundukları yere b)Fonksiyonlarına c)Kimyasal Yapılarına

59 1)Bulundukları Yere Göre;
Bitkisel Karbonhidratlar: Tüm şekerler,nişasta, Selüloz. Hayvansal Karbonhidratlar: Laktoz,glikoz. 2)Fonksiyonlarına göre: Çatı-İskelet Bileşeni Olan Karbonhidratlar: Selüloz, hemiselüloz, kitin. Rezeru Maddesi Olan Karbonhidratlar: Nişasta, glikoz, inulin. Jelleşme Maddesi Olan Karbonhidratlar: Pektin, ogar-oga.

60 3)Kimyasal Yapılarına Göre :
a) Monosakkaritler: En basit monosakkarit bir aldehit grubu içeren, gliseraldehit bunun izomeri olan keton grubu içeren dihidroksi asetondur. Özellikleri: Sindirime uğramazlar. Yalnızca ototroflar tarafından sentezlenirler. İçerdikleri karbon sayılarına göre ikiye ayrılırlar: 5C=Riboz,Deoksiriboz 6C=Glikoz,galaktoz,fruktozdur.

61 b)Dissakkaritler: Dissakkaritler yapılarında glikozit bağla birbirlerine bağlanmış iki monosakkarit birimi içeririler. Maltoz (glikoz+glikoz=maltoz+H2O) Laktoz (glikoz+galaktoz=laktoz+H2O) Sakkaroz (glikoz+fruktoz=sakkaroz+ H2O)

62 c)Oligosakkaritler: oligosakkaritler yapılarında 3-10 birim monosakkarit içerirler ve çoğu kez polisakkaritler içerisinde sınıflandırılırlar. d)Polisakkaritler: polisakkaritler bir çok sayıda(n) monosakkarit birimlerinin değişik karbonlar arasında gilikozidik bağlarla bağlanıp n sayıda H2O çıkması sonucunda oluşmuş karbonhidratlardır.

63 Karbonhidratların genel özellikleri:
Bitki ve hayvan dokularında yaygın olarak bulunan karbonhidratlar genel olarak şeker,nişasta ve selüloz olarak bilinir. Enerji kaynağıdır. Yapısal maddedir( ATP,DNA,RNA’ da bulunur. Bitkilerde çeperin yapısına bütün canlı hücrelerde de zarın yapısına katılarak görev yapar.) Genel formülü (CH2O)n’dir.

64 NİŞASTA Bitkilerde glikozun depo şeklidir.
Suda az çözünür.İyot ile maviye boyanır. Bitkide depolanır. Yumru ve tohumlarda daha çok depolanır. Sindirilmesi hidroliz yolu ile olur. Nişasta parçalandıkça dekstrin, maltoz ve son olarak glikoz a dönüşür. Maltoz ayrıca maltoz enzimleri ile de sindirilebilir. Nişasta glikoz monomerleri içerdiğinden kan şekerine doğrudan katılırlar.

65 GLİKOJEN Hayvanlarda glikozun depo şeklidir.
Suda çözünür.İyot ile kahverengiye boyanır. En fazla karaciğer ve kaslarda bulunur,depo edilir.

66 SELÜLOZ Bitkilerde yapı maddesidir. Çeperin yapısına katılır.
Düzdür ve beta glikozit bağı ile bağlanmıştır. Suda çözünmez.

67 Böceklerin iskeletinde ve kabuğunda bulunur.
KİTİN Böceklerin iskeletinde ve kabuğunda bulunur.

68 Karbonhidrat içeren besinler
Karbonhidratlar en çok Ekmek, makarna, fasulye, patates, kepek, pirinç,tahıl ve hububat içinde bulunurlar.

69 Bünyelerine su alarak kimyasal olarak parçalanırlar
Bünyelerine su alarak kimyasal olarak parçalanırlar. Buna hidroliz denir.hidroliz işleminde asit ve enzimler rol oynar. Karbonhidratlar apolar yapıda oldukları için yapılarında içerdikleri hidrojen bağı ile suda çözünebilmektedirler. Tatlıdırlar. Fermantasyon özellikleride vardır(karbonhidratların mayalar,bakteriler ve küf mantarları tarafından parçalanması.)

70 MİNERALLER: Mineraller vücudun sağlıklı kalabilmesi için gerekli olan kimyasal elementler ile bu elementlerin inorganik bileşikleridir. Mineraller diğer besinlerin metabolizması için tamamlayıcı nitelikte olan inorganik maddelerdir.

71 Genel Özellikleri: Enzimlerin yapısına katılırlar Sindirilmeden doğrudan kana geçerler. Vitaminlerle beraber düzenleyici olarak görev yaparlar. Vücut ve hücre sıvısının osmotik basıncını düzenler. Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini sağlarlar.

72 VİTAMİNLER: Vitaminler vücuttaki birçok biyokimyasal olayların gerçekleşmesini sağlayan besinlerdir.
Özellikleri: Vücut direncini arttırırlar. Vücuda alınan doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu önlerler. Vücutta depolanmazlar. Günlük gereksinimden fazla alınan vitaminler idrarla birlikte dışarıya atılırlar. Yağda eriyenler:A,D,E,K Suda eriyenler:B ve C vitaminleridir.

73 A Vitamini: karaciğer, havuç,balık yağı, süt gibi besinlerde bulunur
A Vitamini: karaciğer, havuç,balık yağı, süt gibi besinlerde bulunur. Vücudun direncini arttırır. Eksikliğinde gece körlüğü görülür. B1 Vitamini: Buğday, kepek,yumurta ve ette bulunur. Kasların ve sinir sisteminin faaliyetleri için gereklidir. Eksikliğinde beriberi hastalığı görülür.

74 B2 Vitamini: Karaciğer, böbrek, buğday unu, et,süt yumurta ve fındıkta bulunur.eksikliğinde ciltte yaralar,beyazlıklar ve sinir sistemi bozuklukları görülür. B3 Vitamini: Yumurta, süt,limon,kabak incir, hurma ve balıkta bulunur. Eksikliğinde kan şekerinde düşme, ellerde titreme ve kalp çarpıntıları görülür

75 C Vitamini: Siyah üzüm, çilek, havuç, portakal, kivi, şeftali gibi besinlerde bulunur. Bağ dokunun oluşması için önemlidir. Eksikliğinde diş etlerinde kanama görülür. D Vitamini: Balık tereyağı ve karaciğerde bulunur. eksikliğinde kemik ve dişlerde bozukluk görülür. Çocuklarda raşitizm büyüklerde osteomalazi hastalığına sebep olur.

76 E Vitamini: Tohumlu besinler,arı sütü, ceviz, marul, kereviz, ıspanak gibi besinlerde bulunur. Eksikliğinde karaciğer,kalp,damar hastalıkları görülür. K Vitamini: süt, yumurta, karaciğer, lahana, ıspanak, domates ve bitkisel yağlarda bulunur.eksikliğinde kan pıhtılaşmaz.

77 Proteinler Amino asitlerin zincir halinde birbirlerine bağlanmasından oluşan büyük organik bileşiklerdir. Açlık anında en son tüketilir. Kimyasal sindirimi midede başlar. Proteinler, amino asitlerin yapıtaşlarından oluşan polimerlerdir. Her proteinin kendisine has özelliklerinin olmasını sağlayan özel amino asit dizilimleri vardır. Vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu güçlendirmek açısından çok önemlidir.

78 Protein kaynakları, hayvansal ve bitkisel olarak ikiye ayrılır.
Hayvansal kaynakların yüzde 97’si, bitkisel kaynakların ise yüzde 60-70’i sindirilir. Proteinlerin sindirimi midede başlar. Ardından ince bağırsağa geçer, oradan da kana karışır. Kan dolaşımı ile karaciğere taşınan amino asitler, burada enerjiye dönüşür. Bu dönüşüm sırasında amino asitlerden oluşan amonyak, üreye dönüşerek, idrar yoluyla dışarı atılır.

79 Proteinler ne işe yarar?
Hücreleri onarır ve yeniler. Enfeksiyonlarla savaşan antikorları üretir. Hücre içi ve hücre dışı sıvıların ozmotik dengede tutulmasını sağlar. Beden fonksiyonlarıyla birlikte, sinir ve kas çalışmalarını koordine eden hormonlar ve enzimler için gereklidir.

80 Vücudun ne kadar proteine ihtiyacı var?
Günlük enerjinin yüzde 10-15’i proteinden karşılanmalıdır. Bütün besin gruplarından tüketen bir kişinin günlük protein ihtiyacı, kilosu başına 1 gramdır. Yani sağlıklı ve dengeli beslenen 60 kilogramlık bir kişinin, günde 60 gram protein tüketmesi yeterlidir. Enerji sağlamak için fazladan alınan protein, yağa dönüşerek depolanır. Fazla protein tüketen bir vücut suyla birlikte, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi temel minerallerini kaybeder.

81 Protein kaynakları nelerdir?
Hayvansal kaynakları; yumurta, et, tavuk, balık, süt ve peynir. Bitkisel protein kaynakları; mercimek, kuru fasulye, nohut gibi kuru baklagiller, fındık, tahıllar, bulgur, tam buğday ekmeğidir. Çok az miktarda da olsa, bazı yeşil sebzelerde protein bulunur ama emilimleri çok düşüktür.

82 Yağlar Yağlar insan vücudu için gerekli olan enerjinin en önemli kaynaklarından biridir. Her bir gram yağda 9 kalori bulunur. Diğer kalori kaynakları olan karbonhidrat ve proteinlerin bir gramında 4 kalori, alkolün ise bir gramında 7 kalori bulunur.

83 Vücudumuz beslenme ile aldığı yağı depolar (vücudun yağ depolama kapasitesi sınırsızdır) enerjiye gereksinimi olduğu zaman bu depoları kullanır. Yağlar ayrıca A, D, E, K vitamini gibi yağda eriyen vitaminlerin emilimini sağlar, vücut ısısının korunmasını ve organların dış darbelerden korunmasını sağlar. Ancak yağın fazlası obezite, kalp hastalıkları ve kansere neden olabilir. Önerilen günlük yağ alımı günlük gereksinim duyulan kalorinin % ini karşılayacak miktarlarda olmalıdır. Yağlar yağ asitleri denilen temel ünitelerden oluşur. Yağların tipleri çeşitli farklı özellikleri olan yağ asitlerinin değişik karışımı ile oluşur:

84 Görevleri: Vücudun ısı yalıtımını sağlarlar. Vücudu darbelere karşı korurlar. Hücre zarının yapısına katılırlar. Hormonların yapısına katılırlar. Depo besin maddesi olarak görev yaparlar. İç organların etrafını sararak onları korurlar. Yağlar oda sıcaklığında katı ya da sıvı olmalarına göre ikiye ayrılırlar. — Sıvı Yağlar: Oda sıcaklığında sıvıdırlar. Bitkisel yağlardır. Mısır özü, zeytin yağı, susam yağı gibi. — Katı Yağlar: Oda sıcaklığında katıdırlar. Hayvansal yağlardır. Tereyağı, kuyruk yağı gibi.

85 Doymuş Yağlar Genel olarak hayvansal gıdalarda bulunan doymuş yağlar fazla alındığında kolesterol düzeyini yükseltir, kalp hastalıkları, kanser ve şişmanlık için risk faktörleri oluşturur. Doymuş yağ asitlerinde yağ asidi zincirini teşkil eden karbonların zincir haricinde olan bağlarının hepsi Hidrojenle bağlanmıştır.Hiç yağ yenmese bile bu tip yağ asitleri karbonhidrat ve protein metabolizması ile oluşan moleküllerden sentez edilebilir. Et, tam yağlı mandıra ürünlerinde (peynir, süt ve dondurma), kümes hayvanlarının derisinde ve yumurta sarısında bulunur. Hindistan cevizi, hurma yağı ve kakao yağı gibi bazı bitkisel besinler de doymuş yağ bakımından zengindir. Doymuş yağlar oda sıcaklığında katı haldedirler. Ancak zeytinyağ, ayçiçek yağı, kanola yağı, soya yağı, yerfıstığı yağı gibi sıvı yağlar da çok küçük miktarlarda olsa bile doymuş yağ içerirler.

86 Doymamış Yağlar Doymamış yağlar vücudun gereksinim duyduğu zorunlu yağ asitlerinin en iyi kaynaklarıdır.Oda sıcaklığında sıvı haldedirler ve büyük çoğunluğu bitkisel kaynaklıdır. Doymamış yağ asitlerinde bir veya daha fazla karbonun birer bağı hidrojenle bağlanmamıştır. Doymamış yağlar tekli (monoansatüre) ve çoklu (poliansatüre) yağlar olarak ikiye ayrılırlar.Tekli doymamış yağ asitleri insan vücudunda sentez edilebilir. Tekli doymamış yağların günlük kalori gereksiniminin maksimum % 15 ini, çoklu doymamış yağ asitlerinin ise maksimum % 10'unu karşılayacak şekilde alınması önerilmektedir.

87 Trans Yağlar Trans yağlar, sıvı bitki yağlarının hidrojenizasyonu ile oluşan yağlardır.Yağ ne kadar hidrojene ise oda sıcaklığında o kadar katı olacaktır. Hidrojenize bitkisel yağlar ile pişirilen yiyeceklerde bulunurlar. Krakerler, margarinler, patates cipsleri, patlamış mısır, kremalı-karamelli bisküviler, şekerlemelerde bulunur. Trans yağları bazı et ve mandıra ürünlerinde de doğal olarak bulunabilir. Trans yağlar en tehlikeli yağlardandır. Vücuttaki LDL(kötü kolesterol) düzeyini yüksellttiği gibi HDL (iyi kolesterol) düzeyini de düşürür.Ayrıca kanser riskini (özellikle göğüs kanseri) arttırdığı düşünülmektedir. Kaçınılması gereken yağlardır.

88 Yaşamın sürdürülebilmesi ve sağlığın korunması için yeterli ve dengeli beslenme gereklidir.
Bu gereksinimin besinlerle karşılanması açısından güvenli besin tüketimi bir zorunluluktur. Oysaki yaşamımızın temel maddesi olan besinler, satın almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle zararlı hale gelebiliyor ve sağlığımız için gizli bir tehlike oluşturuyor. Bir tüketici olarak besin güvenliğini sağlamada bize de bazı görevler düşüyor. Her şeyden önce besin güvenliği konusunda tüketici bilincine sahip olmamız gerek.

89 Güvenli besin ne demektir
Güvenli besin ne demektir? Güvenli (sağlıklı) besin, besleyici değerini kaybetmemiş, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan temiz, bozulmamış besinlerdir. Besin kirliliğine yol açan etmenler besinin güvenliğini tehdit ediyor, böylece besinlerin sağlığımızı bozucu hale gelmesine neden olabiliyor. Güvenilir besinin elde edilebilmesi için hasattan tüketime kadar geçen tüm aşamalarda besinin çeşitli kaynaklardan kirlenmesinin önlenmesi gerekiyor. Besinler; bazı durumlarda fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak kirlenebiliyor ve sağlığımızı tehdit edici unsurlar meydana gelebiliyor.

90 Besinlerin kirlenmesi 3 şekilde olur
Besinlerin kirlenmesi 3 şekilde olur * Fiziksel kirlenme Fiziksel kirlenmeye, besin olmayan yabancı maddeler, cam kırıkları, kıymık, metal parçaları, saç, tırnak, sinek vb. neden olabilir. * Kimyasal Kirlenme Kimyasal kirlenmeye neden olan maddeler, besine içinde saklandığı ya da bekletildiği kaptan çözünme sonucu geçen metaller, tarım ilaçları, iyi durulanmayan kaplardan geçen deterjanlar, besin ambalajında kullanılan özellikle renkli plastikler gibi uygun olmayan malzemeler, önerilen miktarların üzerinde kullanılan gıda katkı maddeleridir.

91 * Biyolojik Kirlenme Besinin bileşiminde doğal olarak bulunan zehirli maddeler (yeşillenmiş ve filizlenmiş patates, zehirli bal, bazı mantar türleri vb. ), besinlerin uygun koşullarda saklanmaması, hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle hızla üreyen mikroorganizmalar (küfler, parazitler, virüsler, bakteriler) biyolojik kirlenmeye neden olurlar. Mikroorganizmalar içerisinde besin güvenliğini tehdit eden, besinler aracılığı ile oluşan hastalıklara ve besin zehirlenmelerine en fazla yol açan etmenler bakterilerdir.

92 Yanmış tencereyi, yanmış fırın tepsisini vs
Yanmış tencereyi, yanmış fırın tepsisini vs. kolayca temizlemek için: Örneğin tencereye bir parmak kalınlığı kadar su doldurulur; bir paket kabartma tozu (ya da karbonat) ilave edilip, 10 dakika kadar kaynatılır. Yanmış yemek tortusu anında çözülecektir. Çaydanlıklardaki, termoslardaki ve çiçek vazolarındaki lekeler kaynamış su ve karbonat karışımı ile kolaylıkla giderilir. Lahana, karnabahar gibi sebzeler kükürtçe zengindirler. Bu kükürt, bu gibi sebzeler haşlanırken çözünür ve hoş olmayan kokuya sebebiyet verir. Bu tür sebzeleri haşlarken haşlama suyuna biraz karbonat eklemek istenmeyen kokuların oluşumunu azaltır.. Aynı zamanda karbonat bu tür sebzelerin gaz yapıcı özelliğini de azaltır.

93 Deodorant yerine ve terlemiş ayaklar için ayak banyosunda kullanılır
Deodorant yerine ve terlemiş ayaklar için ayak banyosunda kullanılır. Bu uygulama en fazla haftada bir yapılmalıdır. Böcek sokmasından sonra o bölgeye karbonatlı su ile pansuman uygulanırsa kaşıntıyı ve kabarmayı hemen azaltır. Genel olarak yarım litre suda bir kaşık karbonatla yapılan karışım kaşıntılara karşı iyi gelir. Güneş yanığına maruz kalan bölgelere de karbonatlı su faydalıdır, anında ağrı kesici özelliği vardır. Karbonat mide yanması için de kullanılır. Mide yanması, midenin gereğinden fazla mide asiti salgılamasından kaynaklanır. Mide asitini azaltmak amacıyla anti asit olarak verildiğinde genel olarak vücudun fazla asidini yok eder. Eğer yemekler veya salatalar çok ekşili iseler karbonat katarak ekşiliği (asitliliği) azaltabilirsiniz. Gümüş eşyalar karbonatlı suyla ovularak parlatılır. Ancak önce eşyanın iç tarafını ovup denemeli.

94 Misss Gibi Vanilya Kokusu
Vanilya orkidesinin kokusu özel ve tadı acıdır. Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra kurutulan meyveleri kullanılır. Özel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Vanilin meyveden glikosit ile bağlı durumdadır. Ancak böyle bir kurutma esnasındaki mayalanma ile serbest hale geçmektedir.

95 Besinlerin İşlenerek Saklanması
i)Isıtma yöntemi ile ii)Soğutma ve dondurma yöntemi ile iii)Kimyasal öğeler ile iv)Kurutma v)Işınlandırma ile vi)Fermantasyon ile vii)Antibiotikler ile

96 i)Isıtma yöntemi ile: Besinler, mikroorganizma ve enzimlerin yaşamları için gerekli ısı derecesinin üzerinde tutulursa, bu etmenlerin çoğalması durumunda durur ve ısı daha da artarsa, mikroorganizma ve enzimler yok olur. Böylece besin bozulur. ii)Soğutma ve Dondurma ile: Besinler 10 derecenin altında saklanırsa mikroorganizmaların çoğalma hızı yavaşlar. Isı O dereceye düşerse çoğalma hızı durur. Dondurarak saklama en iyi saklama yöntemidir.

97 iii)Kimyasal öğeler ile: Besin saklamasında kullanılan kimyasal öğeler, mikroorganizmanın çalışmasını durdurarak bozulmayı önler. Tuz, organik asit gibi kimyasal maddeler besinlerin saklanması amacıyla yaygın olarak kullanılır. iv)Kurutma ile: En eski saklama yöntemidir. Kurutma güneşte, sıcak fırında, kurutma tünelinde yapılır. Güneşte ve fırında yapılan kurutma işleminde enzim çalışmalarını durdurmak için haşlama ve kükürtleme işlemi uygulanır. Böylece hem renk korunur hemde besin değerlerinin daha az kaybolması sağlanır.

98 v)Işınlandırma yöntemi ile: İyonlayıcı ışınlar verilen doza göre mikroorganizmaların çalışmasını durdurur. En çok gama ışını kullanılır. Düşük dozlardaki ışınlardırmanın besin değerinde önemli bir düşme yapmadığı bildirilmiştir. vi)Fermantasyon Tekniği ile: Fermantasyon, besinin içindeki bazı öğelerin biyokimyasal parçalanması ile daha dayanıklı ürünlere değişimidir.Bu teknikle; yoğurt, peynir, zeytin, turşular elde edilir. vii)Antibiotikler ile: Bazı antibiotikler ile mikroorganizmaların öldürüldüğü saptanmıştır. Ancak besinlerdeki antibiotik kalıntıları sağlık için uygun değildir.

99 TEŞEKKÜRLER


"YAŞAM SÜRECİNDE KİMYA FEN BİLGİSİ A.B.D/3A-İÖ Esma DEMİRTAŞ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları