Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM"— Sunum transkripti:

1 FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM Marxizme ve mevcut sosyoloji kuramlarına geleneksel bilim felesefesi anlayışsına bir tepki olarak doğar. Bazılarının resmi üyeliği olmasa da Thedor Adorno, Herbert Marcuse, Max Horkheimer, Jurgen Habermas ve Walter Benjamin kurucuları ve temsilcilerindendir. Freud ve Weber gibi düşünürlerin düşünce ve kuramlaından faydalanarak Marxist toplum kuramını varoluşçuluk ve psikanalizle yeniden kurma çabasına girmişlerdir. Hegel’in diyalektiği ve Marxın idealistliğinden esinlenmişler, genel olarak Marxist bir çerçeve içinde kalmışlardır. FRANKFURT OKULU

2 FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM Marxın yaptığı eleştirilerden çok onun eleştiri yöntemini benimsemişlerdir. Marxın ekonomi politiğe yaptığı katkıyı önemsemekle birlikte bu katkının günümüz toplumlarını anlamada yetersiz kaldığını iddia etmişlerdir. Marxın eleştiri yöntemini temel alan bir “eleştirel kuram” geliştirmişlerdir. Okul üyeleri Marxın insanı dışarıda bırakan görüşünü eleştirir. Okulun düşünürleri objektif bilginin varoluşu açıkladığını kabul etmezler. Kendi yorumlarının daha gerçekçi ve varoluşa daha yakın olduğunu kabul ederler. FRANKFURT OKULU

3 FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM Hiçbir kavram gerçeğin tam kendisini açıklayamaz görüşündedirler. Bireyin özgür gelişimi nesnel aklın, yani toplumun aklının gelişimine bağlıdır. Frankfurt Okulu kendini materyalist olarak niteler. Üst yapıya odaklanırlar. Bu da kişilik, kültür ve akıl anlamındadır. Toplumsal kültürün ekonomiden kaynaklandığını söyleseler de ekonomi, siyaset ve ideolojinin toplumda birbirinden bağımsız olduğunu söylerler. Okula göre kişilik, toplumun sosyo-ekonomik alt yapısı ve psikolojik süreçlerin karışımı ile olur. Modern ekonomik sistemin insanın kişiliğini nasıl değiştirdiğini ortaya koymaya çalışırlar. Popüler kültürü, halkı yönetenlerin halkı bilinçlendirme aracı olarak tanımlarlar. FRANKFURT OKULU

4 - Mutlak, soyut, evrensel ve genel geçer bilgiden bahsedilemez.
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR ELEŞTİREL KURAM - Frankfurt Okulu’nun eleştirel kuramının temelinde iki fikir yatmaktadır. - Mutlak, soyut, evrensel ve genel geçer bilgiden bahsedilemez. İnsanların fikirleri içinde bulundukları toplum tarafından belirlenir. Bu da bilginin sosyal temelli olduğu manasındadır. - Aydınlar objektif olmak yerine yaşadıkları topluma eleştirel bir gözle bakmalıdırlar. Bu düşüncenin amacı da toplumsal değişimin dinamolarının aydınlar olması görüşünden kaynaklanarak gelişir. FRANKFURT OKULU

5 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ - Büyük endüstriyel tekellerin kitle iletişim araçlarıyla şekillenen, tekelcilikle kendi sınıfsal çıkarları için yönlendirilen, doğal olmayan, ezilen sınıfların ve kitlelerin aleyhine olan antidemokratik bir kültür. - Düşünmeyi engelleyen, insani özellikleri bulunmayan, despotizme vurgu yapan ticari ve yapay bir kültür yaratma projesinin adı. - Kültür Endüstrisi kavramı ilk olarak Adorno ve Horkeimer’ın 1947 yılında yayınlanan Aydınlanmanın Diyalektiği adlı kitabında dile getirilir. Kitle kültürü, kültür sanayi ya da kültürel endüstriler olarak da ifade edilir. FRANKFURT OKULU

6 - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler Tekelci kapitalizm ve faşizmin her alanda yarattığı tahribat. Alman kültüründeki bozulma ve yozlaşma. Avrupa komünizmi ve sosyalizminin çöküşü. Ailenin toplumsal bir kurum olarak işlevini yerine getiremez duruma gelmesi, işlevini kültür endüstrisine devretmesi. Okul Üyelerinin Amerika deneyimi. - Okul üyeleri Amerika’da bir kültür şoku yaşamışlardır. - Tüketim toplumunun doğuşuna, kitle kültürünün ve iletişiminin doğuşuna, Roselvelt’in politik iknalar için radyoyu kullanışına tanık olmuşlar, gazete ve dergi gibi kitle kültürü ürünlerinin genişleyen popülaritesini gözlemleme olanağı bulmuşlardır. Kitle iletişim araçlarının iş ve iktidar seçkinlerinin elinde oluşu, dolayısıyla kitle iletişim araçları yoluyla topluma sunulan ürünlerin bu seçkinler tarafından oluşturulması. FRANKFURT OKULU

7 - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler Kitle iletişim araçlarının bir eğlence endüstrisi olarak kullanılmaya başlaması. “kültür sanayi, eğlence kurumu olarak kalmaktadır. Eğlence çelik banyosudur, eğlence sanayi insanları bu banyoya mecbur tutar. Gülüş, mutluluk yalanın aletidir.” (Aydınlanmanın Diyalektiği) Adorno’nun sanata ve müziğe olan ilgisi. Benjamin ve Lowenthal’in çalışmaları Benjamin kitle iletişim araçlarına yönelik eleştirileri; radyonun propaganda amaçlı, sinemanın ise faşist kötüye kullanımı ile ilgilidir. Lowenthal edebiyat eleştirisi ve edebiyat sosyolojisi alanında kültür endüstrisi eleştirisi çalışmıştır. FRANKFURT OKULU

8 - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ - Kültür Endüstrisi Eleştirisine Zemin Hazırlayan Faktörler Office of War Information ve Unidet States Intelligence projeleri/çalışmaları esnasında hükümetin kitle iletişim araçlarını siyasal propaganda aracı olarak kullanmalarına tanıklık etmişlerdir. (Lowenthal ve Marcuse) Marcuse’un kültür endüstrisinin birey üzerindeki etki çalışmaları. Amerikan düşün adamlarının etkisi. Poul Lazersfeld ve arkadaşları, Robert E. Park, Herbert Blumer, Clement Greenberg, Dwight Mcdonald, David Raisman, C Wright Mills FRANKFURT OKULU

9 Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Büyük Kültür Acenteleri Standartlaşma Taklit Günlük Yaşamın Yüceltilmesi Bütüncüllük Sanatın ve Kültürün Metalaşması İnsanın Şeyleşmesi Eğlence Sanayi FRANKFURT OKULU

10 Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Büyük Kültür Acenteleri - Kültür Endüstrisinde Kültür Acenteleri egemen sınıf ve güç odaklarının tekelinde olup kapitalist üretim tarzını sürdürme noktasında işlevde bulunan büyük sanayi fabrikaları gibidir. - En temel vurgusu tüketim toplumunda her şeyi tüketici olarak kavramaktır. Tüketici aldatılmaktadır. Tüketici pasifleşmektedir. Tüketici özne değil nesnedir. Tüketici edilgendir. FRANKFURT OKULU

11 Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Standartlaşma
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Standartlaşma - Kültür endüstrisi eleştirisinin dayandığı en temel süreçlerden biridir. - Bireylerin aynı ihtiyaçları standart ürünlerle karşılanmaktadır. - Toplum tarafından herhangi bir dirençle karşılaşamadan kabul görürler. - Sunulan ürünler arasındaki kalite ya da fiyat gibi ayırıcı nitelikler ortadan kalkar. FRANKFURT OKULU

12 - Mutlak olan taklittir.
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Taklit - Mutlak olan taklittir. - Yeni olan dışlanmış, denenmemiş olan riziko olarak kabul görür. Günlük Yaşamın Yüceltilmesi - “Kültür sanayi insanlara cennet diye yine aynı günlük yaşamı sunmaktadır” (aydınlanmanın Diyalektiği) - Sanatsal, estetik ve kültürel birikimler göz ardı edilmektedir. - Geçmişi reddetmek bağımsızlık ve özerklik duygusunu besler. - Geçmişten kopuş/koparılış bilinçsiz de olsa bir özgürlük vaadini ima eder. FRANKFURT OKULU

13 Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Bütüncüllük
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Bütüncüllük - Kültürün endüstrileştiği toplumsal yapı içerisinde teknolojiyi, siyaseti ya da kültürü birbirinden bağımsız ele almak mümkün değildir. Kültür teknolojidir, teknoloji siyasettir, siyasette kültürdür. Sanatın ve Kültürün Metalaşması - Sanat ve kültür estetik ve haz için, yani sanat için üretilirken kültü endüstrisinde pazara yönelik olarak üretilmektedir. - Amaç, en fazla satışı yakalamak, en çabuk yoldan en çok kara ulaşmaktır. - Kullanım değerinin yerini değişim değeri almıştır. FRANKFURT OKULU

14 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları İnsanın Şeyleşmesi - İnsan özne konumundan nesne durumuna geçmiştir. - İnsan sürekli olarak tüketim kültürünün ve kitle iletişim araçlarının ürünlerine maruz kalır. - Kültür endüstrisi tüketicisi olan modern bireyi yine kendisi üretir. - Modern birey kendi ürettiklerinin kölesi haline dönüşür. - Birey dijital özneye dönüşmüştür. - İnsanın değeri; onun bir başka insanın yerine geçebilmesi, ikame edilebilme özelliğiyle ölçülmektedir. - Kültür endüstrisinde insanlar aynileşmiş, tek tipleşmiştir. - Reklamlar insanın şeyleşmesi sürecinde başat rol oynar. FRANKFURT OKULU

15 Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Eğlence Sanayi
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ Kültür Endüstrisi Eleştirisinin Temel Dayanakları Eğlence Sanayi - Kitle İletişim araçlarınca her şey eğlenceye dönüştürülmüştür. - Eğlence kurumu vasıtasıyla bireylerin bilinçleri parçalanarak tüketici olmaları sağlanır. - Eğlence işten, eşten, kendinden ve toplumdan kaçıştır. - Modern özne çalışırken olmasa da eğlenirken teslim olur. FRANKFURT OKULU

16 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
İletişim araçlarını kültürel ve ideolojik aygıtlar olarak gören düşünürler Medyanın simgeler yaratma, bilgi/anlam üretme ve durumları tanımlama gücünde tarafsız bir güç olmadığını söylemektedirler. Düşünürlere göre kitle İletişim araçları karmaşık söylemler içinde ayarlanmış, iletilerin, işaretlerin üretimi için toplumsal, ekonomik ve teknik bakımlardan örgütlenmiş aygıtlardır. Kitle iletişim araçları kapitalist toplumlarda egemen ideolojilerin söylemleri içinde “dünyayı tasnif etme” ideolojik çalışmasını sürekli olarak gündeme getirir. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

17 Ona göre, modern toplumun temel özelliği özgürlüğün olmayışıdır.
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR JURGEN HABERMAS Habermas, Frankfurt Okulu’nun ikinci kuşak temsilcisi olarak kabul edilir. Habermas, içinde yaşanılan modern toplumun teknik ve biliminin ideolojik olarak işleyişinin eleştirisini yapar. Ona göre, modern toplumun temel özelliği özgürlüğün olmayışıdır. Habermas, toplum eleştirisinde Marksist düşünceden ayrılır. Ona göre Marx, kapitalist toplumlarda insan unsuruna gereken önemi vermemiştir. Marx’ın, toplumsal evrimi, sadece ekonomik belirlemeyle açıklaması dar ve indirgemeci bir bakış açısıdır. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

18 Habermas İletişimsel Eylem Kuramı
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR JURGEN HABERMAS Habermas İletişimsel Eylem Kuramı Habermasa göre modern toplumlar kriz sistemleridir. Söz konusu krizin kaynağında da insanın özgürlük ihtiyaçlarını karşılayamaması vardır. İnsanlar bu krize cevap vermek için etkileşimde bulunurlar ki, Habermas buna iletişimsel eylem (communicative action) adını verir. İletişimsel eylem, bütün insanların birbirlerini anlamasını ve geleceğe yönelik genel eylem planları yapmasını sağlar. Bir araya gelme ve anlaşma, bir değişim biçimi olarak, devrimin yerini alır. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

19 - Habermas’a göre, iletişimsel eylemin 3 temel işlevi vardır:
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR JURGEN HABERMAS - Habermas’a göre, iletişimsel eylemin 3 temel işlevi vardır: Kültürel bilginin kuşaktan kuşağa aktarılarak yenilenmesi Sosyal entegrasyon ve grup dayanışması Kişisel özdeşleşme. Habermas, “İletişimsel Eylem Kuramı” başlıklı çalışmasında, toplumsal olarak eylemde bulunan insanların iletişimsel akıl aracılığıyla geleceğe yönelik kolektif planlar yapabileceğini ileri sürer. Sermayenin yabancılaştırıcı etkisinden kurtulmak için, dayanışma ve çarpıtılmamış iletişimin önemine vurgu yapar. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

20 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
JURGEN HABERMAS - Habermas’a göre, ideoloji, sistemli olarak çarpıtılmış iletişimdir. Aynı şekilde, sermaye, dayanışmacı iletişimin rasyonalitesine egemen olur. Kapitalist kitle medyası, kamusal alanı yok eder. Pasif izleyiciler yaratır. Medya ve siyasetin kurumsal olarak örgütlenmesi, kamusal alanın yok olmasıyla sonuçlanmıştır. Böylece, insanlar toplumsal sorunlara ve siyasete etkin katılımcılar olmaktan ziyade, pasif izleyicilere dönüşmüşlerdir. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

21 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
JURGEN HABERMAS Habermas’a göre, “kitle iletişim araçlarının, sınırsız sayıda enformasyonu, anlık olarak, birbirlerini daha önce hiç görmemiş olan insanlara aktarabilme olanağına sahip olması ve bunun da demokrasiyi güçlendirip güçlendirmediği sorusu, önemli bir sorudur. Aynı zamanda önemli bir sorundur da. Tüm modern devletler esas olarak, teknolojik gelişmeye bağlı olan yeni bir olguyla yüzleşmişlerdir. Belli bir süre sonra insanlar, tüm bu haberler ve enformasyonlar arasından, kişisel olarak tercihlerini yapmaya başlamakla, iktidarı da üretmeye başlarlar. Ama problem, insanları kendi enformasyon kaynağını seçmeye zorlayan iletişim araçlarının büyüyen karmaşasından ve çoğulluğundan daha karmaşıktır. HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK”

22 Araçsal akıl, bilim ve teknoloji yoluyla doğaya egemenliği,
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” JURGEN HABERMAS - Habermas, toplumun başlıca sorunu olarak çarpıtılmış iletişimi görür.  Akılcılık ve doğru iletişimle sorunların üstesinden gelinebileceğine inanan Habermas, “araçsal akıl”la “iletişimsel akıl” arasında bir ayrım yapar: Araçsal akıl, bilim ve teknoloji yoluyla doğaya egemenliği, İletişimsel akıl ise, ahlak ve estetiği temsil eder. Habermas’a göre modernizmin sorunu, araçsalcı aklın iletişimsel aklı dışlamasıdır.

23 LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI Louis Althusser’in iletişim araştırmaları alanına kazandırdığı en önemli kavram, Devletin İdeolojik Aygıtları kavramıdır. Althusser, devletin baskı aygıtları ile devletin ideolojik aygıtlarını birbirinden ayırır ve toplumsal bir denetim biçimi olarak, devletin ideolojik aygıtları (DİA) olarak adlandırdığı “ayrı ve özgülleştirilmiş” birçok kurumdan söz eder. iletişim araçlarını da devletin ideolojik aygıtları arasında sayar. Althusser’e göre, devlet, yönetileni önce ikna, sonra da fiziki baskı ile belirli bir alan içinde tutar. Bu konuda devlete yardımcı olan bazı araç ve uygulamalar vardır. Devletin baskı aygıtları polis, ordu, hukuk kuralları, mahkemeler ve hapishaneler; devletin ideolojik aygıtları ise, aile, toplumsal çevre, gelenek ve görenekler, din kuralları, eğitim kurumları, sendikalar, üniversiteler ve kitle iletişim araçlarıdır.

24 LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI Althusser, DİA’lar arasında da spesifik bazı ayrımlar yapar. Örneğin, basın, radyo, televizyon ve benzerlerinin oluşturduğu DİA’ları “haberleşme DİA’sı” olarak; edebiyat, güzel sanatlar, spor ve benzerlerinin oluşturduğunu ifade ettiği araçları “kültürel DİA” olarak adlandırır. Althusser’e Göre İdeoloji İdeoloji, öncelikle, “fikirlerle” ilgili bir mesele değildir; kendisini bize zorla kabul ettiren bir yapıdır. İdeoloji, bir doktrinler sistemi olmaktan çok, bilinçdışı düzeyde yaşadığımız bir imgeler, simgeler ve kavramlar kümesidir. İdeoloji, her zaman maddi kurumlara gömülü olan bir dizi maddi pratik ve ritüelden ibarettir: oy verme, selamlama, diz çökme, v.s. İdeoloji, bilinçli düşünceden çok, alışkanlığa dayalı davranıştır.

25 Althusser’e Göre İdeoloji
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI Althusser’e Göre İdeoloji İdeoloji, insanları sınıflı toplum içinde, onlara tahsis edilen yerde tutmak için vardır. Bu anlamıyla ideoloji, sınıflar ortadan kaldırıldığında varlığını sürdüremez. İdeoloji, temelde, dünya ile aramızdaki bilinçdışı, duygulanımsal ilişkilere; toplumsal gerçekliğe düşünce öncesi bağlanma yollarımıza anıştırmada bulunur. İdeoloji, sahip olageldiğimiz bakış açıları kümesidir. Son olarak, Althusser’e göre ideoloji, bireylerin kendi varlık koşullarıyla olan hayali ilişkileridir.

26 LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” LOUIS ALTHUSSER ve DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI Althusser’in devletin ideolojik aygıtları olarak nitelediği şeyler, çatışmaların yaşandığı ve toplumsal sınıflar arası hesaplaşmaya sahne olan mekânlardır. Ne var ki, Althusser, bu aygıtların rolünü biraz abartmaktadır. Zira okulun, kilisenin, ailelerin ve medyanın, egemen iktidarı desteklemekten başka amacı olmayan saf ideolojik yapılar olduğunu düşünmek gerçekten çok zordur. Örneğin okul, vatandaşlık sorumluluğunu ve bayrağa selam durmayı öğretiyor olabilir; ama çocuklara okuma yazmayı ve yeri geldiğinde ayakkabı bağlamayı da öğretmektedir. Televizyonun, burjuvaziye özgü değerleri aşıladığı doğrudur, ama aynı televizyon, bize Hint pilavını nasıl pişireceğimizi veya yarın kar yağıp yağmayacağını da söylemekte ve ayrıca zaman zaman hükümetlerin bir hayli canını sıkan programlar da yayımlamaktadır.

27 ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA Gramsci’nin yazılarında kilit konumdaki kategori ideoloji değil, hegemonyadır. Gramsci, hegemonya sözcüğünü, genelde, “bir yönetici gücün kendi hâkimiyeti için, hükmettiği insanların rızasını alma biçimi” anlamında kullanır. Hegemonya kavramının ideoloji kavramından ilk bakışta göze çarpan bir farkı vardır; ideoloji zorla dayatılan bir şeyken; hegemonya rızaya dayalı bir şeydir. Aynı zamanda hegemonya, ideolojiden daha geniş kapsamlı bir kategoridir; hegemonya ideolojiyi kapsar, ama ona indirgenemez. Gramsci, hegemonyayı, devlet ile ekonomi arasındaki bütün aracı kurumları kastettiği “sivil toplum” alanı ile ilişkilendirir. Özel TV kanalları, aile, erkek izci hareketi, Katolik Kilisesi, ana okullar, İtalyan ordusu, Sun Gazetesi; tüm bunlar, bireyleri egemen iktidara baskıdan çok, rıza ile bağlayan hegemonik aygıtlar olarak görülür.

28 ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA Gramsci’nin ideolojik hegemonya kuramına göre, kitle iletişim araçlarını yönetici seçkinlerin, zenginliklerini, güçlerini ve konumlarını (kendi felsefelerini, kültürlerini ve etik değerlerini yayarak) sürdürmekte kullandıkları araçlardır. Bu araçlar gerekli öğeleri bireylerin bilincine, başka türlü orada asla yer alamayacak şekilde öylesine yerleştirirler ki bilinç, onları asla ret edemez. Çünkü bu öğeler söz konusu toplumsal kültürde olabildiğince derin bir paylaşım alanına sahiptirler. Hehgemonya kavramı, medyanın ideolojik bir aygıt olarak kavranmasından çok, iktidar sahiplerinin ideolojilerinin kültürel pratiklerin dolayımı ile toplumsal rızaya dönüştürüldüğü bir araç olarak ele alınmasına dayanmaktadır. Hegemonya kavramı, basit bir ifadeyle, “topluma yön veren sınıfın dünya görüşü” olarak tanımlanabilir.

29 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA Gramsci’ye göre rıza ise; egemen sınıfın kendi dünya görüşü ve düşünme biçiminin toplumun üyelerine kabul ettirilmesidir. Okul, kilise, medya gibi kurumlar insanların düşüncelerini üreten ve yeniden-üreten kurumlardır. İnsanlar herhangi bir toplumsal sorunla karşı karşıya kaldıklarında, kendilerine öğretildiği gibi, yani egemen sınıfın bakış açısıyla olayları değerlendirirler. Olayları sınıfsal çıkarlarla ilişkilendiren kişiler ise sapkın (deviant) kişiler olarak damgalanırlar. Çünkü bu insanlar “sağduyuyla” düşünmemektedirler.

30 ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” ANTONIO GRAMSCI, HEGEMONYA VE RIZA Medya genel olarak egemen yapıya ve egemen değerlere karşı olan ve bunları tehlikeye atan her türlü olaya karşıdır. Bunlar arasında işçi sınıfına ve onun ideolojisine yakın olma ihtimali bulunan sendikalar ve bunların egemen düzen için bir tehdit oluşturan eylemlerine (grevler), toplumsal düzeni tehdit eden protestoculara ve gösteri yürüyüşü yapanlara, Marksizm’e, solculara, çevrecilere ve farklı cinsel kimliklere karşıdır. Kısaca, medyada haber değeri olacak olay ve olgular hep egemen sınıfın bakış açısıyla sunulur. Bireycilik yüceltilir. Yoksullukta ve toplumsal sorunların çözümünde yaşanan başarısızlıkta düzenin egemen değerleri ve işleyişi sorgulanmaz, buna karşılık, yalnızca kişiler suçlanır. Sonuç olarak, medya, egemen değerleri aktararak hegemonyayı yeniden-üretir

31 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
HABERMAS ALTHUSSER GRAMSCI Van DIJK” TEUN A. VAN DIJK Van Dijk, “Söylemin ve İktidarın Yapıları” adlı makalesinde, birçok iktidar sahibinin (ve konuşmalarının) haber medyasında yeknesak bir şekilde yer aldığını ve böylece iktidarlarının daha da onaylanabileceğini ve meşrulaştırılabileceğini vurgular. Seçmeci kaynak kullanımı, tekdüze haber temposu ve haber başlığının seçimi yoluyla haber medyası hangi haber aktörlerinin kamuya yeniden sunulacağına, onlar hakkında neler söyleneceğine karar verir. Gazeteciler başkalarının iktidarlarının nasıl tasvir edileceğini ve aynı zamanda sözgelişi kendi örgütlerini öbürlerinden bağımsız kılarak kendi örgütlerinin iktidarına nasıl katkıda bulunacaklarını öğrenirler. Van Dijk, haber çalışanlarının hâkim siyaset karşısında eleştirel olduklarını söyleyenleri şöyle yanıtlar: “Başat haber medyasında temel normlara, değerlere ve iktidar düzenlemelerine karşı açık bir meydan okuma çok nadiren gelişir.”

32 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
-HABERMAS -ALTHUSSER -GRAMSCI -Van DIJK” TEUN A. VAN DIJK Van Dijk farklı toplumsal grupların (azınlıklar, göçmenler, 3.Dünya Ülkesi insanları, v.s.) haberlerde nasıl temsil edildikleri üzerine söylemsel analiz çalışmaları yapmış, temsil ediliş biçimlerinin, güçlü grupların-ulusların temsil ediliş biçiminden tamamen farklı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu çalışmaların sonucunda; bu gruplara, başat kitle medyasında çok az yer verildikleri, “sorunlu”, “yetersiz”, “geri”, “yardıma muhtaç” ve “Batının mekân, konut, iş, eğitim gibi değerli kaynaklarını tehdit eden” insanlar olarak sunulduklarına dair saptamalar yapılmıştır.

33 EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR En genel anlamda ekonomi politik, insanların maddi varlıklarını sürdürebilmek için gereken araçların üretim ve değişimini inceleyen bilimdir. Toplumdaki güç dengelerinin nasıl oluştuğu, ekonomik ve siyasal yapının iletişim alanını nasıl belirlediği ve etkilediği, ekonomi politiğin temel konusudur Bütüncül bir yaklaşım olarak ekonomi politik, medyanın gelişmesi, büyümesi, emtialaşması, küreselleşme, iletişim politikalarının saptanması, devlet ve hükümet politikaları ile reklâm verenlerin rolünü bütünsel olarak ele almaya imkân sağlar. - Ekonomi politik, iletişim endüstrilerinde 1990’lı yıllardan itibaren dört temel yaklaşım olduğunu ortaya koymuştur: Küreselleşme, Deregülasyon, Birleşme, Sayısallaşma.

34 EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR Medyanın ekonomi politiği yaklaşımı
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR Medyanın ekonomi politiği yaklaşımı iki farklı yönelim BULUNUR Araçsalcı Yaklaşım, Yapısalcı Yaklaşım Araçsalcı (Instrümentalist) Yaklaşım Medyayı kapitalist sınıfın bir aracı olarak görür. Bu yaklaşım, iletişim endüstrilerinde üretim sürecini ve kurumsal politikaları belirleyen şeyin mülkiyet yapısı olduğunu belirtir. Medya sahiplerinin niyetlerinden ve eylemlerinden öte, kapitalist ekonomik sistemin altında yatan temel dinamiklere dikkati çeker. Bu yaklaşıma göre, kapitalist ekonominin yapısı ve dinamikleri, medyanın örgütsel yapısını ve işleyişini belirler Bu işleyiş biçiminde medya kapitalist sınıfın emrinde değil, onun yerine ve onun adına hareket eder.

35 EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR HERBERT SCHİLLER: “Amerikan İmparatorluğu’nun Hegemonyası” Herbert Schiller’in çalışmaları, kitle iletişim siyasalarının ve kitle iletişim endüstrilerinin ekonomi politiğinin en önemli analizleridir. Daha çok iletişimin uluslararası boyutları üzerinde çalışan Schiller, iletişimin kapitalist Amerikan İmparatorluğu’nun (emperyalizminin) yayılması için nasıl hizmet ettiğini ortaya koymuştur. Schiller’in tezine göre, ABD’nin televizyon alanında ihraç ettiği programlar, dünyayı kontrolü altına almak isteyen Amerikan askeri-endüstriyel kompleksinin çıkarına hizmet eder. Herbert Schiller’e göre medya, kesinlikle ekonomik işlevlerinin yanında ideolojik bir araçtır ve toplumu manipüle ederek zihinleri yönlendirmekte ve topluma paketlenmiş bilinç sunmaktadır.

36 1 Bireycilik ve Kişisel Tercih Miti, 2 Yansızlık Miti,
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR HERBERT SCHİLLER: “Amerikan İmparatorluğu’nun Hegemonyası” Medya, manipülasyon ve paketlenmiş bilinç içeriği oluşturabilmek için 5 temel mite başvurur. 1 Bireycilik ve Kişisel Tercih Miti, 2 Yansızlık Miti, 3 Değişmeyen İnsan Tabiatı Miti, 4 Sosyal Çatışmanın Mevcut Olmadığı Miti, 5 Medya Plüralizmi Miti. Bireycilik ve Kişisel Tercih Miti Schiller’e göre de kapitalist toplumlarda toplumsal olgular ve olaylar bireysel eylemlerin bir sonucu olarak görülür ve toplumsal eylemler bireyin seçim ve kararının sonucu olarak açıklanır. Oysa bazı bireysel tercihler bile, örneğin bir kimsenin belli bir yiyeceği veya başka bir şeyi tercih etmesi medyada her an yapılan reklâmların o bireyin bilinçaltına etkisi sonucu oluşabilir.

37 Oysa bu toplumlarda medya, tamamen ticari bir yapı arz eder.
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR HERBERT SCHİLLER: “Amerikan İmparatorluğu’nun Hegemonyası” Yansızlık Miti Toplum, hükümetin, medyanın, eğitimin ve bilimin, toplumsal çıkar kavgalarının dışında olduğuna inandırılır. Oysa bu toplumlarda medya, tamamen ticari bir yapı arz eder. Mevcut ekonomik sisteme bağlı ve bağımlıdır. Aynı şekilde, insanların bilimin yansızlığına inanmaları istenir. Değişmeyen İnsan Tabiatı Miti  - Zihin yönlendirenlere göre, ne insanın tabiatı, ne de dünya değişmez bir yapıdadır.

38 HERBERT SCHİLLER: “Amerikan İmparatorluğu’nun Hegemonyası”
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR HERBERT SCHİLLER: “Amerikan İmparatorluğu’nun Hegemonyası” Sosyal Çatışmanın Mevcut Olmadığı Miti Her türlü toplumsal mesaj üretim merkezleri, toplumda meydana gelen her türlü çatışmayı, gerek oluşumu, gerekse kökeni itibarıyla bireysel bir sorun olarak sunarlar. Enformasyon yöneticileri için, çatışmaların toplumsal (sınıfsal) kökeni yoktur. Her türlü filmde olduğu gibi, sadece “iyi” ve “kötü” çocuklar vardır. Medya Plüralizmi Miti Buna göre, toplumda enformasyon çeşitliliği vardır. Böyle bir ortamda kişisel tercihler ön plana geçmektedir. Özetle; kapitalist toplumlar çoğulcu toplumlardır ve bu toplumda herkesin seçme özgürlüğü vardır. Oysa kapitalist toplumlarda her türlü ekonomik faaliyetlerde tekeller hâkimdir. Bunlar etkin oldukları her alanda enformasyon seçimine birtakım kısıtlamalar getirirler.

39 DALLAS SMYTHE: Reklâmlar “İzleyici Emtiasının Üretimi”
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR DALLAS SMYTHE: Reklâmlar “İzleyici Emtiasının Üretimi” 1970’lerde eleştirel medya çalışmalarının gelişmesiyle, çağdaş kapitalist toplumlarda kitle iletişiminin ve reklâmcılığın rolü sorgulanmaya başlanmıştır. Reklâmcılık toplumsal bir iletişim biçimidir. Reklâmlar, siyasal ve toplumsal olarak kullanılırlar. Reklamcılar anlamlar sistemi, kimlik ve prestij yaratırlar. Reklâmcılar, mallar hakkında topluma bilgi vererek toplumsal ilişkileri yönlendirirler. Onlar bireylere moda olanı gösterirler, popüler ve başarılı olmak için ne yapmaları gerektiğini söylerler. Reklâmlar insanlara sadece malları satmazlar, mallarla birlikte bir kimlik de satarlar. Reklâmlarla sadece maddi mallar değil, ideolojiler de satılır. Öncelikle sistemin kendi ideolojisi, “ideolojilerin sonu” ideolojisiyle nesnellik kılıfına sarılarak satılır.

40 DALLAS SMYTHE: Reklâmlar “İzleyici Emtiasının Üretimi”
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR DALLAS SMYTHE: Reklâmlar “İzleyici Emtiasının Üretimi” Dallas Smythe’a göre, medya ve genel olarak kapitalist sistemin kendisi, bireyleri “izleyici emtiasına” dönüştüren bütünleşik bir süreç olarak görülür. Bu görüşe göre, medya tarafından sadece tüketiciler üretilmez, izleyicinin kendisi emtiaya dönüştürülerek reklâmcılara satılır Bu yaklaşımda tüketim, demokrasi ve özgürlük ile eşitlenir ve toplumsal beklentilerin, emtiaların tüketimi aracılığıyla gerçekleşeceği yönündeki kültürel etkiler ticari medya sistemine olan bağımlılığı artırmaktadır. Smythe’e göre, medyanın ideolojik işlevinin ötesinde ekonomik bir işlevi vardır. Bu nedenle kitle iletişimi, ekonomi politik bir yaklaşımla ele alınmalıdır.

41 NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN Noam Chomsky, Amerikan kamuoyu tarafından sol-liberal bir aydın olarak tanınmaktadır. Amerika’nın iç ve dış politik meselelerine ilişkin bir düzineye yakın kitabı vardır. Edward Herman ise, Pennsylvania Üniversitesi’nde ekonomi profesörüdür. Tekelleşme konusunda uzmandır. Medyada sermaye yoğunlaşması konusunda çalışmalar yapmıştır. Tıpkı diğer radikal medya kuramcıları gibi, onlar da “medyanın egemen seçkinlere hizmet ettiği” varsayımı ile işe başlarlar. Bu varsayım, hem devletin doğrudan kontrolü altındaki medyayı, hem de özel mülkiyet medyasını içerir. Chomsky’e göre, medyayı anlamak için, önce medyanın toplumsal yapı içerisindeki yerine bakmak gerekir. Medyanın güç yapılarıyla ve siyasi otoriteyle ilişkileri incelenebilir

42 NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN Chomsky’e göre, popüler eğlence içerikleri üreten popüler medyanın yanı sıra, bir de elit medya vardır. Bu medya toplumun gündemini kurar. New York Times ve CBS bu tip medyalardandır. Bunların izleyicileri çoğunlukla ayrıcalıklı insanlardır. New York Times’ı okuyanlar zengin ve politika alanında önemli roller oynayan insanlardır. Bunların bir kısmı da temel olarak menejerlerdir. Chomsky’e göre bu şirketler birer tiranlıktır, çünkü hiyerarşik bir yapıları vardır ve üstten kontrol edilirler. Kısaca, her iki düşünüre göre de, bugün tekelci kapitalizm dönemindeki bütün faaliyet alanları sermayenin tekelindedir.

43 NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR -H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR NOAM CHOMSKY VE EDWARD S. HERMAN Chomsky’e göre, kapitalist toplumlarda medyanın birincil amacı, 24 saat propaganda yaparak egemen değerleri topluma aşılamaktır. Çünkü var olan düzenin kendini yeniden-üretmesinde ve sürdürmesinde medyanın amacı geniş kitlelerin rızasını üretmektir. “Totaliter bir rejim için sopa neyse, demokrasi için de propaganda odur.” Herman ve Chomsky, Amerikan haber medyasının “propaganda modeli” adını verdikleri bir model geliştirirler. Buna göre, güçlülerin “söylemin öncüllerini saptama, halkın neyi göreceğine, duyacağına ve düşüneceğine karar verme ve düzenli propaganda kampanyalarıyla kamuoyunu yönetme yetkisine sahip olduklarını” savunurlar.

44 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
-H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR PETER GOLDİNG VE GRAHAM MURDOCK Murdock ve Golding, 1970’li yıllarda ekonomi politik yaklaşımı medya ve kitle iletişim çalışmalarına uygulamışlardır. Onlara göre medya ve kültür üreten kuruluşlar birer endüstri düzeyinde örgütlenmişlerdir ve ürettikleri ürünleri emtia formunda üretmekte ve satmaktadırlar. Her iki düşünür de devletin düzenleyici etkinlikleri ile medya kuruluşları arasındaki ilişkinin incelenmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Murdock ve Golding (1997), yaklaşımlarında medyanın gücünü ekonomik süreçlere ve medyanın üretim yapısına yerleştirerek sunarlar. Sahiplik ve medyanın ekonomik kontrolünü, medya mesajlarının kontrolünü belirleyen ana faktör olarak görürler. Bu yaklaşım, izleyicilerin sınıfsal ve alt-kültürel özelliklerini medya mesajlarının alımlanması, yorumlanması ve davranışa dönüştürme sürecinde devreye girerek dolayımlayıcı etki yapan faktörler olarak dikkate alır.

45 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
-H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR NİCOLAS GARNHAM Garnham’a göre, kitle iletişimi de dâhil olmak üzere, her türlü iletişim faaliyeti kapitalist üretim tarzı tarafından şartlandırılır. Bu sistemin temel özelliği, sermayelerini maksimize etmeye çalışan kapitalistlerin rekabetine dayanır Garnham’a göre, kitle iletişimi, ekonomi politik olarak analiz edilmesi gereken tarihsel ve toplumsal bir olgudur. İletişim giderek kitle iletişim teknolojileriyle bütünleşmiş, emtialaşmış ve ideolojik olarak egemen yapıyı yeniden üretecek bir tarzda örgütlenmiştir. Medya ve kültür endüstrilerindeki neo-liberal gelişmeler, kapitalizmin küresel olarak yayılmasına ekonomik ve ideolojik olarak hizmet etmiştir.

46 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
-H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR ARMAND MATTELART Armand Mattelart ve arkadaşları (1984), kitle iletişiminin küresel boyutuyla daha çok ilgilenmişlerdir. Mattelart, emperyalizm, kültür emperyalizmi, bağımlılık ve azgelişmişlik bağlamında Üçüncü Dünya ülkelerinin dünya sistemi içerisindeki konumlarını incelemiştir. Mevcut küresel eşitsizlik sisteminin sürdürülmesinde medyanın ideolojik etkisine dikkat çekmiştir. Mevcut dünya sistemini ekonomik emperyalizmin yanında “elektronik kolonyalizm”, “iletişim emperyalizmi” ve “ideolojik emperyalizm” kavramlarıyla tanımlamıştır.

47 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
-H. SCHİLER - D. SMYTHE -N.CHOMSKY - E.HERMAN - P. GOLDİNG -G. MURDOC N.GRANHAM A.MATELART EKONOMİ POLİTİKÇİ YAKLAŞIMLAR ARMAND MATTELART Walt Disney’in bütün dünyaya ihraç ettiği Donald Duck’ın ideolojik içerik analizini yapmıştır. Burada ekonominin önemsiz ve görünmez hale getirildiğini, insanların bütün faaliyetlerini boş zaman ve eğlenceye göre düzenlediklerini, özellikle Üçüncü Dünya ülkelerinde geçen hikâyelerde burada yaşayanların aptal ve geri insanlar olarak resmedildiklerini ve ayrıca bu insanların modern insanlar için birer tehlike arz ettiklerini ve maddi beklentilerin toplumun itici gücü olarak sunulduğunu göstermiştir.

48 DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR Yapısalcılık, 1950’li yıllarda Roand Barthes ve Lèvi-Strauss’un çalışmalarıyla popüler olmaya başlamıştır. Bu yaklaşımda, görünen olay ve olguları anlamak için onların altındaki yapıya bakmak gerektiği düşüncesi egemendir. Toplumsal yapılar “örgütlü ilişkiler”dir. Yapısalcılık, dilin ve kültürün yapısal sistemler olarak nasıl açıklanabileceği ile ilgilenir. Her türlü dilsel süreci bir şifreleme olarak değerlendirir. Bu şifrelerin çözümü için de dilin yapısı açığa çıkarılmalıdır. Medya alanında yapısalcı çalışmaların önemi, bu yaklaşımların, medya içeriklerini egemen ideolojinin topluma aktarıldığı ürünler olarak görmeleridir.

49 DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR Kitle İletişimine Dilbilimci Yaklaşımın Öncü İsimleri FERDİNAND DE SAUSSURE Dilbilim alanında yapısalcı yaklaşımların temelini İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure atmıştır Saussure’e göre dil, kavramlar ve düşünceler ile bunları ifade etmeye yarayan seslerden oluşur. Saussure’e göre dil, düşüncelerin aktarılmasını sağlayan bir göstergeler sistemidir. Bu göstergeler de, “gösteren” ve “gösterilen”lerden oluşur. Gösteren, işaret ya da seslerden oluşurken; gösterilen, düşünce ve kavramlardan oluşur. Saussure, işaret ve sembollerin incelendiği bilime semiyoloji ya da göstergebilim adını verir. Bu sembollerin doğasını ve yapısını araştıran bilim de dilbilimdir.

50 DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR FERDİNAND DE SAUSSURE
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR FERDİNAND DE SAUSSURE Göstergebilim (Semiology) Göstergebilim, gerek sözlü, gerekse sözsüz gösterge sistemlerini ve bu sistemlerin, anlamın kurulmasında ve yeniden kurulmasındaki rollerini konu alan bilim dalıdır Bu bilim dalı, iletişimi bir süreç olarak değil, anlamın oluşturulması olarak ele almaktadır. İlgilendiği temel, adından da anlaşılacağı üzere, göstergelerdir. Göstergebilim, alıcının, yani okuyucunun iletişim etkinliğinde etkin bir rol oynadığını kabul eder. Okur kendi deneyimlerini, tutumlarını ve duygularını metne taşıyarak metnin anlamlandırılması için doğrudan katkıda bulunur. Genel olarak anlatmak gerekirse, kâğıt üzerindeki işaretleri ya da havadaki sesleri ileti haline getirenin ne olduğu üzerinde dururlar.

51 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR FERDİNAND DE SAUSSURE Gösterge Çeşitleri Görüntüsel Gösterge (İkon): - Görüntüsel gösterge, nesnesiyle benzerlik taşır. Doğal seslerin taklit edilmesi görüntüsel gösterge olarak nitelenir. Örnek olarak fotoğrafları verebiliriz. Ya da haritalar ve trafik işaretleri. Belirtisel Gösterge (İndex): Belirtisel gösterge, nesnesi ile doğrusal bağlantısı olan göstergedir. İlk akla gelecek örnekler duman ve ateştir. Duman, ateşin belirtisel göstergesidir. Simgesel Gösterge (Sembol): Simgelerin nesne ile bağlantısı uzlaşma, anlaşma ya da kural sonucu olmuştur. Saussure, simgeleri nedensiz ilişkiler olarak tanımlar. Simgeleri konu alan ilişkilerde gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkiyi belirleyen şey, kullanıcılar arasındaki uzlaşımdır. Örneğin terazi, adaletin; beyaz güvercin barışın simgesel göstergesidir.

52 İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR
DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR ROLAND BARTHES Çağdaş mitler üzerinde çalışan, yapısalcı düşünür olan Roland Barthes, kapitalist toplumlardaki çağdaş mitlerin analizini yapar Barthes’a göre mit, bir dil biçimidir, dil ise sınıf temellidir. Barthes, Çağdaş Söylenler (Mythologies) (1990) adlı çalışmasında, yeme, giyinme, tatile gitme, reklam gibi gösterge sistemlerinin, "mit" olarak adlandırdığı başka bir anlamlandırma sistemi tarafından yönlendirildiğini öne sürer.   - Roland Barthes, özellikle popüler kültürün ideolojik yönünü ön plana çıkarmaya çalışır. 1970’lerde özellikle medya içeriklerini oluşturan haber, reklâm ve her türlü popüler kültür incelemelerini etkilemiştir. Barthes’a göre, mit sınıf temellidir. Mitlerin anlamları, toplumsal olarak egemen olanlar tarafından ve onlar için inşa edilmiştir. Ancak alt sınıflarca –bu mitler kendi çıkarlarına karşıt olsalar da- kabul edilirler, çünkü doğallaştırılmışlardır

53 - Lèvi-Strauss, analizlerinde iktidar nosyonuna yer vermez.
İLETİŞİM ARAÇLARINI KÜLTÜREL VE İDEOLOJİK AYGITLAR OLARAK GÖREN YAKLAŞIMLAR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMR DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR CLAUDE LÈVİ-STRAUSS Levi-Strauss’un çalışmaları yapısalcı antropolojik yaklaşımın temellerini oluşturmuştur. Lèvi-Strauss çalışmalarında arkaik toplumların hepsinde aynı evrensel düşünce biçiminin egemen olduğu görüşünü geliştirmiştir. Lèvi-Strauss’a göre, toplumsal gerçeğin yapısı, doğrudan doğruya gözlenebilen somut bir yapı değildir; toplumsal gerçeğin yapısı, daha çok gizli (latente)’dir; keşfedilmeyi bekler. - Lèvi-Strauss, analizlerinde iktidar nosyonuna yer vermez. - Yaklaşımı işlevselcidir. - Toplumsal çatışmaları görmez. - Kültürü insan pratiğinden soyutlar. - Kültüre belirleyicilik atfederek idealist bir konuma düşer.


"FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları