Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ADI:ÜMMÜHAN SOYADI:DOĞAN NO: BÖLÜM:TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ(İ.Ö.)

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ADI:ÜMMÜHAN SOYADI:DOĞAN NO: BÖLÜM:TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ(İ.Ö.)"— Sunum transkripti:

1 ADI:ÜMMÜHAN SOYADI:DOĞAN NO:1090320133 BÖLÜM:TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ(İ.Ö.)
MEHMET AKİF ERSOY ADI:ÜMMÜHAN SOYADI:DOĞAN NO: BÖLÜM:TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ(İ.Ö.)

2 MEHMET AKİF ERSOY’UN: İÇERİK HAYATI SİYASİ GÖRÜŞLERİ EDEBİ KİŞİLİĞİ
ESERLERİ

3 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı
Mehmet Akif, 1873 yılında İstanbul’da, sade ve geleneksel bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarı güzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde (Büyük bir yangında harap olan bu semtin ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir) dünyaya geldi.

4 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Asıl adı Mehmet Ragif’tir. Ragif, ebcet hesabıyla hicri 1290 rakamına karşılık gelmektedir ve bu rakam Akif’in doğum tarihidir.

5 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif, Osmanlı devletinin hasta adam ilan edildiği ve bu görüşün dönemin devlet adamlarına ve aydınlarına uğursuz bir hastalık gibi bulaştığı, çöküş şartlarının hemen herkeste çözülme, umutsuzluk, panik yarattığı, buna rağmen hemen herkesin bir şeyler yapma çabasında olduğu bir dönemdir

6 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
2. Mahmut’un, 3. Selim’in başlattığı yenileşme hareketleri, Tanzimat doruk noktasına varıyor ve bugüne kadar devam eden aydın- halk yabancılaşmasını, milletle devlet arasındaki problemli doğuruyor, toplumsal yarılmalara yol açıyordu.

7 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Yenileşme ile başkalaşma arasındaki farklar sık sık belirsizleşiyor atılan her adım ciddi sosyal ve siyasi maliyetler getiriyor, kendinden ve kendi köklerinden beslenen bir yenilenme gerçekleştirilemiyordu.

8 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
     Daha Akif 6 yaşında iken Ruslar İstanbul’a kadar ilerliyor Ayestefanos Abidesini dikiyordu.

9 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Yine 5 yaşında iken Abdulhamid, Meclis-i Mebusan’ı kapatıyor, devletin ve milletin varlığını korumak için politik dehasına ve çöküş endişesinin yarattığı bir haleti ruhiyeyle baskıcı bir politikaya yöneliyordu.

10 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Babası Fatih Medresesi müderris ve mücizlerinden (icazet veren) İpek’li Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir. Annesi ise Buharalı Mehmet Efendi’nin kızı H. Emine Şerife hanımdır.

11 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
     Akif’in ailesi sade ve orta halli ama bir inanç ikliminin bütün olgunluğu ve güzelliği ile yaşadığı bir aile idi. Akif babasını, “Beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak.” diye tasvir eder.

12 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
.” Ünlü düşünür ve şair Sezai Karakoç, Akif’in ailesi ve kökeni ile ilgili şu nefis yorumu yapar: “Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih: Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının bir sentezi bir çocuk”

13 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Anne çizgisi, duyarlığı, sağduyuyu, kendini bir ülküye adayışı, şairliği getirecek; baba çizgisi, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşmada daha da çelikleşen bir savaş adamını, gözü pekliği, korkmazlığı, ürkmezliği, umutsuzluğa sürekli olarak düşülmemeyi getirecektir.

14 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif’in doğduğu Fatih semtini Sezai Karakoç şöyle tasvir ediyor” “Fatih semti, İstanbul’un içinde ikinci bir İstanbul’dur. Yüzde yüz Fatih şehridir.

15 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
.” Akif, İstanbul’un bu en Türk, en yerli ve en yoksul mahallelerinden birin de doğdu ve yaşadı. Hayatı burada tanıdı ve keşfetti, toplumsal dokuyu burada ve onun bir parçası olarak tanıdı.

16 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
. Yenilenmekle, yerli kalmak, kendi olmak arasındaki tercihlerinin ilk çizgilerini burada idrak etti. Ve Akif burada bir şey daha öğrendi. Her türlü kirlenmeye açık bir yoksulluğun, sade ve onurlu bir hayata nasıl dönüştürülebileceğini..

17 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Erdemli yoksulluk helal kazanç ve emek demektir, fedakarlık demektir, dayanışma demektir, karşılıksız sevmek demektir, hırs ve rekabeti ayaklar altına almak demektir Erdemli yoksulluğun tek sigortası vardır. Çalışmak, ölene kadar çalışmak, onurunu kaybetmeden çalışmak.

18 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif kendi mahallesinin yoksulluğunu, kendi haline terkedilmişliğini şöyle anlatır:

19 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz! Bahârı görmeyiz ala lâtif olur, derler... Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer. Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak?

20 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif bu mahallede bu inanç ve gelenek ikliminin ortasında mahalle hayatını bütün renk ve çizgileriyle yaşadı

21 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Ve Akif’in mizacı.. ele avuca sığmayan bir çocuk. Çalışkan ama haşarı. Okuldan döner dönmez sokağa fırlayan, ağaçlara tırmanan, kabına sığmayan bir mizaç. Masal dinlemeden uyumayan bir ruh.

22 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Uyuması için kendisine masal anlatırken uyuyakalan Saime Hanım’ın eline mangalda kızdırdığı cevizi bırakarak yakan bir yarım kalmışlığı kabullenememezlik.

23 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif böyle bir ortam içinde o günün geleneğine uyularak 4.5 yaşlarında iken Emir Buhari Mahalle Mektebine başladı. Yaklaşık iki sene sonra Fatih İptidaisi’ne (ilkokul) girdi. Üç yıllık bu okulu bitirdikten sonra girdiği Fatih Merkez Rüştiyesi’ni (ortaokulunu) 1895 yılında bitirdi.

24 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca’ya ilgi gösterir. Bir yangında evleri yanar, o sıralarda Mülkiye Baytar Mektebi açılır.Bu okula kayıdını yaptıran M. Akif okulunu birincilikle bitirir. )

25 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan'da görev yapar. Daha sonra İstanbul'a dönerek öğretmenlik yapmaya başlar. I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti'nin gizli haber alma örgütü Teşkilat'ı Mahsusa görevlisi olarak Berlin'e gider.

26 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Her zaman yazı ve şiirle iç içe yaşayan Akif’in kamuoyunun önüne çıkması II: Meşrutiyetin ilanıyla birliktedir. Şiirlerini, makalelerini Sıratı Mustakim’de* yayınlamaya başlar.

27 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Birinci Dünya Savaşı sonrası imparatorluğun dağılması, Mondros’tan sonra ise Anadolu’nun işgal edilmeye başlanması her yerde ayaklanmalar doğurmuştur. Akif de Şubat 1920 tarihi itibariyle Balıkesir’de hutbeler vererek halkı bağımsızlığı için savaşmaya çağırır.

28 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Her milletin bir İstiklal Marşı olduğu, Türk milletinin de bir İstiklal Marşının bulunması gerektiği fikri üzerine TBMM tarafından marş için yarışma açılmış, ancak başvuran yedi yüzün üzerindeki eser arasından uygun birisi bulunamamıştır.

29 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Dostları ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tanrıöver, İstiklal marşının Akif tarafından yazılmasını istemektedirler. Ancak Akif, sürecin yarışma biçiminde düzenlenmesi sebebiyle katılmayı düşünmemekte, nihayet beş yüz liralık para mükafatını da böylesi onurlu bir iş için uygun bulmamaktadır.

30 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Neticede, (Hasan Basri Çantay’ın da özel çabasıyla) ikna edilir, mükafatın başka bir yere bağışlanabileceği bildirilir; bu gelişmelerden sonra Akif Marşı kaleme alır

31 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
12 Mart günü TBMM’de Tanrıöver tarafından okunan şiiri bütün milletvekilleri ayakta dinlerler; her kıta, hatta bazen her mısra arkasından heyecanla alkışlarlar, nihayet İstiklal Marşı olarak kabul ederler

32 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif Ersoy, millete adadığı bu şiirin şairi olarak artık kendini görmez ve İstiklal Marşını Safahat kitabına almaz. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda “Çünkü onu milletimin kalbine gömdüm,” der.

33 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Akif, 1923 yılı itibariyle Prens Abbas Halim Paşa’nın davetini kabul ederek Mısır’a gider. Kurtuluş Savaşından sonraki siyasi gelişmeler Ersoy'un dünya görüşüne ters geldiği için , Mısır'a yerleşti ve Kahire Üniversitesi'nde Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi

34 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
1925’de kendisine Diyanet İşleri Riyaseti’nce Kur’an tefsiri görevi verilir. Yaklaşık yedi yıl çalışır, ancak istediği gibi götüremediği düşüncesiyle çalışmasını yarıda keser

35 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Ersoy, Mısır’da bulunduğu son zamanlarda siroz hastalığına yakalanır, İstanbul’a döner, iyi bir tedavi görür, ancak hastalık ilerlemiştir, 27 Aralık 1936’da vefat eder, ertesi gün çok kalabalık bir cenaze merasimiyle Edirnekapı şehitliğine defnedilir.

36 Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı (devamı)
Kısacası 1936'da sağlığının bozulması, vatan hasreti ve ülkesinden uzakta ölmek korkusuyla İstanbul'a döndü ve burada öldü.

37 Şahsiyeti: Mehmet Akif, düşündüğünü söyleyen, yazan ve yaşayan bir insandı.Sözünün eri dürüst bir insandı

38 Şahsiyeti: (devamı) Bir gün bir arkadaşıyla randevulaşır. Görüşecekleri gün çok yağmur yağar. Arkadaşı, “Bu havada görüşme olmaz, zaten O da gelmez.” Diye düşünerek evinden çıkmaz.

39 Şahsiyeti: (devamı) . M. Akif, tam randevu saatinde buluşacakları yerdedir. Yağmur altında saatlerce bekler. Sırılsıklam ıslanır. O vaziyette doğruca arkadaşının evine gider ve “Ben buluşma yerine zamanında geldim ama sen gelmedin” der. Bundan sonra o arkadaşı ile ilişkisini keser.

40 Şahsiyeti: (devamı) Arkadaşlarına karşı mütevazı, tanımadıklarına karşı onurlu idi. Menfaat uğruna ezilen bükülen biri asla değildi.

41 Şahsiyeti: (devamı) . Hazır cevaplıydı ve espriler yapardı. Fıkra anlatmayı sever, uygun yer ve zamanlarda “Fıkra gelsin mi? der ve anlamlı bir fıkra anlatırdı

42 Şahsiyeti: (devamı) Yeniliğe açık bir insandı fakat eski değerlerin kıymetini de bilirdi. O şöyle der: Bir şey eski diye atılmaz, fena olduğu için atılır. Yeni de sırf yeni olduğu için alınmaz iyi olduğu için alınır.

43 Şahsiyeti: (devamı) Şu beyitleri onun kişiliği hakkında bize yeteri kadar fikir vermektedir: Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem Bir ecdadıma saldırdı mı boğarım, -Boğamazsın ki! Hiç olmazsa yanımdan kovarım

44 Şahsiyeti: (devamı) Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale Yumuşak huyluysam kim demiş uysal koyunum Kesilir belki çekmeye gelmez boynum Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale

45 Şahsiyeti: (devamı) Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim Adam aldırma da geç diyemem aldırırım Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırım Zalimin hasmıyım ama severim mazlumu İrticaın şu sizin lehçede manası bu mu?

46 Batıya Bakışı: İstiklal Marşında “tek dişi kalmış canavar” olarak nitelendirir . O, Batı’nın teknolojisinin alınması, kültürüne mesafeli olunması düşüncesindedir

47 Batıya Bakışı: (devamı)
Avrupa’yı gezerken karşılaştırmalı incelemeler yapmış, Gezdim Diyar-ı Garbı kaşaneler gördüm Gezdim diyar-ı İslam’ı viraneler gördüm, Dinleri işimiz gibi, işimiz dinimiz gibi, tespitlerini yapmıştır.

48 Batıya Bakışı: (devamı)
Fransızın nesi var? Küfrü bir de ilhadı Kapıştı bunları yirminci asrın evladı Ya Almanın nesi var? Nefsi okşayan birası Unuttu ayranı matuha döndü kahrolası

49 Siyasi Faaliyetleri: İttihat ve terakki Fırkasına üye olur. Kendisinden, teşkilatın bütün emirlerine kayıtsız şartsız yemin etmesi istenir. O da derhal onlardan ayrılır ve bundan sonra siyasetten uzak durur.

50 Edebi Kişiliği: “Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter” der. Edebiyatta edebi gözetmeyenlere, “Edebiyat adına ortaya çıkanları bizler birer adi simsar bulduk.” der.

51 Edebi Kişiliği: (devamı)
Baş yazarı olduğu “Sebilü’r-reşat” dergisinin yayın politikasını şöyle açıklıyor: “Bu dergide yayınlanan yazılar kaba olabilir ama ahlaki ve içtimai olmak zorundadır. Yerli malı olacak ve faydalı olacak. Yazılarımızı en namuslu ailelerde okunabilecek şekilde yazıyoruz.”

52 Görüşleri:   Mehmet Akif, döneminin seçkin İslam alimleri ve mütefekkirlerinden biridir. İslam aleminin içinde bulunduğu buhran Onu derinden sarsar ve üzer.

53 Görüşleri:   (devamı) Çöküşün sebeplerini irdeler, kurtuluşun yollarını arar ve bunları şiirlerine yansıtarak insanları aydınlatmaya çalışır.

54 Görüşleri:   (devamı) Birinci Dünya savaşı sonrasında da Anadolu’da vaazlar vererek toplumu uyandırmaya çalışmıştır.  O tefrikanın, (ırkçılık, bölgecilik, ideolojik ayrılık vs.) İslam aleminin gerilemesinde önemli bir sebep olduğunu düşünür:

55 Görüşleri: (devamı) Toplu vurdukça onu top sindiremez.
En büyük düşmanıdır ruh-u Nebi tefrikanın Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor. Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

56 Görüşleri:   (devamı) O,mevcut problemin Kuran’ın iyi anlaşılmamasından kaynaklandığını düşünür: Doğrudan doğruya Kuran’dan alarak ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı der

57 Görüşleri: (devamı) İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için sözleriyle devam eder.

58 Nasihati: Ne büyük söyle, Ne çok söyle; Yiğit işte gerek ,Lafı bol, karnı geniş, soyları taklit etme ; Sözü sağlam, özü sağlam ol, ırkına çek.

59 Nasihati: (devamı) M.Akif’in, “Asım’ın Nesli” olarak nitelendirdiği ideal bir gençlik prototipi vardır.  Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek

60 Nasihati: (devamı) Ona göre; “Asım, vücudu gibi imanı da kuvvetli, hassas, irfan sahibi, ahlaklı, müspet ilimler okumuş bir gençtir. Milletin yükselmesi için gereken iki kudret bilgi ve fazilettir. Biz faziletten uzak düştüğümüz gibi son üç asrın bilgisinden de habersiz bulunuyoruz.

61 Nasihati: (devamı) Fakat, fazilet devirleri gerçekten parlak bir büyük bir milletin çocuklarıyız. Asım’ın nesli Avrupa’da tahsil görecek, oranın kaynaklarından en geniş şekilde faydalanacak, bunları yurda taşıyarak üç yüz senelik ilim kaybını kapatacak. Böylece, faziletimiz bilgiyle beslenince, en ileri bir millet haline geleceğiz.”

62 Nasihati: (devamı) Sözümü Mehmet Akif’in fedakarlık ve yardımseverliğini gösteren iki örnekle tamamlamak istiyorum:

63 Nasihati: (devamı) Balıkesirli alim Hasan Basr-i Çantay anlatıyor:
 Hiç unutmam Ankara’dayken bir gün bizi evine çay içmeye davet etmişti. Biz gitmek üzereyken O koşa koşa geldi ve dedi ki:

64 Nasihati: (devamı) “Bu akşam çayı sizde içeceğiz.” Ben tabi memnun oldum fakat sebebini de öğrenmek istedim. Şöyle dedi: “Bizim evdeki kilimi bir fakire vermişler.” Evinde zaten serili bir kilim vardı ve veren de kendisiydi.

65 Nasihati: (devamı) Yine soğuk bir kış günü ceketiyle dışarı çıkmış, üşüyor fakat belli etmemeye çalışıyordu. Paltosunu niçin giymediğini araştırdım. Meğer paltosunu da kapıya gelen ve üşüdüğünü söyleyen bir fakire giydirmiş.

66 Eserleri: 1) Safahat Birinci Kitap : İçinde 44 manzume vardır. Toplamı dize kadardır. Konularını toplumun acı çeken çeşitli kesimlerinden, hürriyet, istibdat gibi siyasal olaylardan, şairin mistik duygularından ve bu dünyevi vazifelerden almaktadır.

67 Eserleri: (devamı) 2) Safahat İkinci Kitap : Süleymaniye Kürsüsünde Süleymaniye Camii'ne giden iki kişinin söyleşilerini içeren bir başlangıçla kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim'i konuşturan uzun bir bölümden oluşmaktadır dizedir.

68 Eserleri: (devamı) 3) Safahat Üçüncü Kitap: Hakkın Sesleri Toplumsal felaketler karşısında insanları uyarmak için gerçek İslami mesajı yansıtmaktadır. Toplamı 500 dize tutan 10 parça manzumedir. Manzumelerde Akif, partizanlığa, umutsuzluğa, ırkçılığa ve ateizme çatmaktadır.

69 Eserleri: (devamı) 4) Safahat Dördüncü Kitap: Fatih Kürsüsünde İki arkadaşın Fatih yolundaki konuşmalarını içeren bir bölümle, Fatih Camii Kürsüsü'ndeki vaizin konuşması olarak verilen uzunca metni içermektedir dizedir. Toplumsal ve siyasal bir yergidir. Tembellik, gerilik ve batı mukallitleri hedef alınmıştır.

70 Eserleri: (devamı) 5) Safahat Beşinci Kitap: Hatıralar Tümü dizedir. Manzumelerde toplumsal felaketler karşısında Allah'a yakarılmakta, İslâmiyeti gerektiği gibi ve geri kaldığı için tembel halk ve aydınlar suçlanmakta, Akif'in gezdiği yerlerdeki izlenimleri anlatılmaktadır.

71 Eserleri: (devamı) 6) Safahat Altıncı Kitap: Asım dizelik tek parçadan meydana gelmektedir. Savaş vurguncuları, köylülerin durumu, geçmişe bakış anlayışı, eğitim-öğretim, medrese, ırkçılık, batıcılık, gençlik gibi birçok konu üzerinde durmakla birlikte, Akif'in gerçek görüşünü temel alır. Hocazade (Akif) ile Köse İmam arasında karşılıklı konuşmalar biçiminde geliştirilmiştir.

72 Eserleri: (devamı) 7) Safahat Yedinci Kitap: Gölgeler Akif'in yılları arasında yayımlanmış manzumelerini içermektedir. Bunların toplamı bir kısmı kıta olmak üzere 41'dir. Manzumelerin üçü ayet yorumu olarak kaleme alınmıştır. Yazdıkları dönemin Akif üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır.

73 Eserleri: (devamı) 8) "Son Safahat" : Ölümünden sonra, damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından Akif'in basılmamış şiirleri bir araya getirilerek bu ad verilmiş ve 1943'teki toplu basımın sonuna konmuştur. 16 manzumedir ve birçoğu kıtadır. Safahat'ın daha sonraki basımlarında "Son Eserleri" başlığı altında verilmiştir. M. Ertuğrul Düzdağ'ın tertip ettiği

74 Eserleri: (devamı) 8. Basımda bunlara 11 yeni manzume eklenmiştir.

75 Eserleri: (devamı) 9) Safahat (Toplu Basım) : 6 Safahat'ın ve Son Safahat'ın yeni harflerle toplu basımıdır. Ömer Rıza Doğrul tarafından basıma hazırlanmış, bir mukaddime, indeks ve önsöz konulmuştur.

76 Eserleri: (devamı) Şiirlerinden biraz örnek verecek olursak Bayram, Çanakkale Şehitlerine, Bülbül

77 Bayram Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;
İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti. Dedim ki: "Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda Durup o âlemi seyreylesem de meydanda, Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur. Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. "

78 Bülbül Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.  Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı; Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.  Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl... Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

79 Bülbül (devamı) Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!  Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd, Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd. O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu: Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.

80 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,   - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya - Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

81 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE (devamı)
Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"   Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

82 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE (devamı)
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında; Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!   Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk. Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

83 Kaynakça Safahat, host.nigde.edu.tr/kiseri/makaleler/maersoy.doc,


"ADI:ÜMMÜHAN SOYADI:DOĞAN NO: BÖLÜM:TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ(İ.Ö.)" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları