Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ"— Sunum transkripti:

1 GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ
Görüntü: herhangi bir objenin uygun materyaller üzerindeki geçici veya kalıcı izdüşümüdür. Görüntüler 4 grup altında toplanabilir Optik görüntü Gölge görüntü Dijital görüntü Diğer görüntüler(emisyon transmisyon refleksiyon)

2 ultrason Ultrason insan kulağını duyamayacağı kadar yüksek tizlikte ses dalgalarına verilen isimdir. insanlar tarafından ultrason dalgalarının üretilebilmesi; ancak 1880 yılında Fransa'da Pierre ve Jacques Curie kardeşlerin piezoelektrik kristallerin üzerlerine bir elektrik voltajı verilmesiyle çok yüksek frekanslarda titreştiklerini keşfetmeleriyle olanaklı oldu. Sesin yankılanmasından yararlanmayı ilk kez gündeme getiren 1880 yılında Pierre Curie olmuştur. Bunun sonucunda sesin bir ortam içinde ilerlemesi, kırılması, yansıması ve emilmesi ile elde edilen veriler SONAR cihazlarında kullanılmıştır. Sonar'lar denizcilikte suyun altındaki diğer deniz araçları ve canlıların yerlerini saptamak için kullanılan cihazlardır.

3 Ultrason Dalgaları Üreten Cihazların İlki
1914 yılında A.B.D.'de Reginald Fessenden tarafından denizlerin derinliklerinin taranması amacıyla piezoelektrik kristaller kullanılarak ultrason dalgalarının gönderilmesi ve geri alınması prensibiyle çalışan bir araç üretildi. Bu cihaz üç kilometre içindeki derin denizlerde bulunan buz kitleleri konusunda denizciler için uyarıcı olabiliyordu. Bu arada Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Fessenden tarafından icat edilen araç yeniden geliştirilmeye başlandı.

4 Fransa'da Paul Langévin ve araştırmacı ortağı Rus asıllı Constantin Chilowsky'in çalışmaları sonucunda günümüzde kullanılan sonarların atası kabul edilebilecek “hidrofon” isimli bir araç üretildi. Bu yıllarda Rusya'da bilim adamı Sergei Y. Sokolov tarafından verilen bilgilere göre birçok ülkede aynı anda üretilen bir başka araç da ultrason dalgalarını kullanarak metaller üzerindeki çatlakları anlama konusunda işçilere yardımcı oluyordu. O günlerde yüksek frekanslarda çalışabilen elektronik devreler üretilemediği için bu araçların etkinlikleri kısıtlı olmak zorunda kalmıştı.

5 Ortamlar arasında enerji taşıma özelliği olan ultrason dalgalarının günümüz teknolojisine göre oldukça ilkel yöntemlerle üretilmeye başlanması o zamanların yenilikçi doktorlarının da ilgisini çekmeye başlamıştı. 1940'lı yıllarda A.B.D.'de Dr. William Fry ve Dr. Russell Meyers tarafından ultrason dalgaları beyin ameliyatlarında kullanılmaya başlandı

6 1947 yılında Avusturya'da çalışan Dr
1947 yılında Avusturya'da çalışan Dr. Karl Theo Dussik ve fizikçi kardeşi Friederich Dussik, ultrason dalgalarını insan hastalıklarında tanı yöntemi olarak kullanmak için çalışmaya başladılar. Dussik kardeşlerin kullandığı araçta ultrason dalgası üreten kısım hastanın vücudunun bir tarafında dalgaları alan kısım ise tam karşı tarafta bulunuyordu. Böylece dokulardan geçen ultrason dalgaları karşı tarafta tekrar elde edilerek oluşan potansiyel farklılıklarının ısıya duyarlı bir kağıt üzerinde grafik izdüşümü çıkarılmaktaydı.

7 Bu şekilde Dussik'in eline sadece siyah ve beyaz noktalardan oluşan bir görüntü geçiyordu. Dussik kardeşler bir konuda hata yapmışlardı, incelemelerini daha çok kafatası ve beyin üzerine yoğunlaştırmışlardı. Kafatası içindeki organlar günümüzün son derece hassas ultrason cihazlarında bile görülmemektedir.

8 1952 yılında Almanya'da ve A. B. D
1952 yılında Almanya'da ve A.B.D.'de Dussik'in başka araştırmacılar tarafından bu çalışma yeterli bulunmadı Dussik'in yaptığı bu düzenek dünyada tanı amaçlı olarak ultrason dalgaları kullanılan ilk araç oldu. Daha sonraki yıllarda özellikle Avrupa'da birçok araştırmacı ultrason dalgaları kullanan tanı araçları üretmeye çalıştı fakat parasızlık, savaş ve yeterli teknolojinin olmaması bu çalışmaların bir sonuca varmadan durmasına neden oldu.

9 Bu yıllarda A.B.D. Ordusu'nun desteğiyle gizli olarak devam ettirilen başka bir çalışmadan dünya kamuoyu 1949 yılında haberdar oldu. Bu çalışma orduda teğmen olarak görev yapan fizikçi George Ludwig tarafından yapılmıştı ve kullanılan araç radar veya sonarlarda olduğu gibi dalga gönderip yansıyan dalgalarla elde edilen bilgileri bir ekranda göstererek çalışıyordu

10 Ludwig gerçekten çok sistemli olarak çalışmıştı, örneğin ürettiği aracı denemek için hayvan organları kullanmıştı. Ludwig'in kullandığı araç günümüzde hiç kullanılmayan “A Modu” denilen ilkel bir görüntüleme yöntemi kullanıyordu. Çalışması üzerindeki gizlilik 1949 yılında kaldırılmasından sonra Greenwood and General Precision Laboratories adlı A.B.D. Şirketi ilk ticari ultrason cihazı üretimine geçti.

11 Bu aracın günümüzde de olduğu gibi, kalp atışının ölçülmesi, böbrek ve safra kesesi taşları veya vücuttaki yabancı cisimlerin saptanması gibi durumlarda kullanılması öneriliyordu. Ludwig tarafından yapılan çalışmalar ve sonradan üretilen araç ile günümüzdeki teknolojinin temelleri atılmış oluyordu. II. Dünya Savaşı sırasından sonra Ludwig ve Struthers ilk kez safra kesesi içindeki taşları kulağın duyamayacağı ses dalgalarının yardımı ile göstermişlerdir.

12 Bu yıllardan sonra ultrason üzerindeki çalışmalar sadece tıp konusunda değil teknolojinin her dalında çok hızlandı. Böylece ultrason kullanan çamaşır makineleri, gaz analizi, delme işlemleri ve sterilizasyon (mikropların öldürülmesi) yapan araçlar üretildi. Bu sıralarda sadece A.B.D. değil Çin, Finlandiya ve Almanya gibi birçok ülkede araştırmacı veya doktorlar ultrason cihazını geliştirmeye başladılar.

13 1950 ve 60'larda bu yeni teknoloji büyük bir ilgi odağı haline gelmiş, doktorlar ve mühendisler ses dalgaları ile biyolojik dokular arasındaki ilişkiyi daha iyi anladıkça daha iyi cihazlar üretilmeye başlamıştır. Konu ile ilgili tüm dünyada pekçok sempozyum düzenlenmiş, binlerce makale yayınlanmıştır. Piezoelektrik materyallerindeki gelişme ultrasonun gerçek zamanlı yapılabilmesine olanak tanımıştır.

14 1953 yılında ultrasonun tanı yöntemi olarak kullanılması konusunda iyi bir haber yine A.B.D.'den geldi. Cerrah John Julian Wild ve elektrik mühendisi John Reid elde taşınabilen ve 15 mega Hertz frekansında çalışan bir ultrason cihazı üretti. Bu cihaz kadınlarda memelerde görülen kitleleri gösterebiliyordu. Bu araştırmacılar 1955 yılında rektal ve vajinal yoldan ultrason yapılabilen başka bir araç ürettiler.

15 Bu araç teknik olarak yetersizdi ve tanı amaçlı bile olsa bu yolların kullanılması toplumda büyük tepki yarattı. Bu yüzden ikili ayrıldı ve bu öncü çalışmalar da durmuş oldu. Fakat bir süre sonra John Reid yeniden ultrason konusunda çalışmaya başladı ve kardiyolog Claude Joyner'la birlikte dünyada ilk kez kalbin çalışmasının ultrasonografik görüntülerini elde edebilen günümüzde “ekokardiograf” denilen cihazı üretti.

16 Ultrasonun Kadın Sağlığı Konusunda Kullanımı Dr
Ultrasonun Kadın Sağlığı Konusunda Kullanımı Dr. John Wild, 1954 yılında İngiltere'de ultrasonun tanı amaçlı kullanılmasıyla ilgili bir tıbbi seminere konuşmacı olarak çağırıldı. Dinleyicilerin arasında teknik konulara çok meraklı kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Ian Donald da vardı. John Wild'i dinleyen Donald, savaşta elde ettiği radar ve sonarla ilgili bilgileri de ekleyince aklına ultrason cihazını gebelikleri incelemek için kullanmak geldi. Dr. Ian Donald'ın gerçekten renkli bir kişiliği vardı, babası ve dedesi de doktordu.

17 Tıp fakültesine İskoçya'da başlamış, Güney Afrika'da bitirmişti.
İkinci dünya savaşına katılmış, oldukça tehlikeli durumlarda savaşmıştı. Daha sonra İngiltere'ye dönen Dr. Ian Donald çeşitli hastanelerde hasta muayenesine başlamış ve cihazlarla yaptığı deneyler yüzünden arkadaşları arasında “çılgın doktor” olarak anılıyordu.

18 John Wild'ın seminerinden sonra ultrasonla çalışan metallerde çatlak detektörünü hastalar üzerinde kullanmaya başladı. Daha sonra meslektaşı Dr. John MacVicar, teknisyen Tom Brown'la birlikte bir ultrason cihazı üretti ve bununla kadın hastalar üzerinde çalışmalara başladı. Bu ekibin ilk elde ettiği görüntüler kötüydü ve diğer doktorlar arasında fazla kabul görmedi.

19 Fakat bir gün midesinde tedavi edilemez bir kanser olduğu söylenen bir hastada ameliyatla kolayca alınabilecek bir yumurtalık kisti olduğunu kanıtlamaları ile Dr. Donald bir anda çok popüler oldu. Böylece kullandığı ultrason cihazını klinik içine getirdi ve birçok hastada kullanmaya başladı. Dr. Ian Donald çalışmalarını daha ileri götürerek dünyada ilk olarak yeni doğan bebeklerde bıngıldak (Tıpta “fontanel”) üzerinden ultrason yaparak bebeğin beynini inceleme yöntemini bulan ilk kişi oldu

20 İki Boyutlu Görüntüler
Önceleri üretilen ultrason cihazları doktorlara genel olarak bir sonar gibi sadece yansımaların görüntülerini veriyordu. Günümüzde kullanılan klasik ultrason görüntülerine benzer yani iki boyutlu görüntüler 1957 yılında önce Dr. Douglass Howry daha sonra Dr. Joseph Homles tarafından icat edilen ultrason cihazları sayesinde olanaklı oldu.

21 Bu iki aracın kullanılması için hasta bir su tankına giriyor ve araç hasta etrafında dönerek görüntü oluşturuyordu. Böylece ilk kez karın içindeki organların kolaylıkla anlaşılacak biçimde görüntülenmesi başarılmış oldu. Homles daha sonraki yıllarda çalışmalarını geliştirerek ultrason probunu eklemleri olan bir kola yerleştirmeyi ve bunu hasta üzerinde dolaştırarak görüntü elde etmeyi başardı. Böylece hastalar su tanklarından kurtulmuş oluyordu.

22 Aynı yıllarda Japonya'da Kenji Tanaka ve Toshio Wagai adlı cerrahlar başka mühendislerle birlikte benzer özellikte bir başka ultrason cihazı üretmeyi başardılar. Bu ekibin yaptığı cihaz radarlara benzer bir görüntü veriyordu fakat daha kullanışlıydı. Bu ekip çalışmaları sonucunda ortaya çıkan cihazı ticari olarak üretmeye başladılar, böylece Japonya'da ve dünyada ilk ultrason üretici şirketlerinden biri ortaya çıkmış oldu.

23 1967 yılında Dünya Tıp ve Biyolojide Ultrason Federasyonu (World Federation for Ultrasound in Medicine and Biology, WFUMB) kurulmuştur . Bu dernek günümüzde tüm dünyada ultrasonografi ile ilgili en yetkin kurumlardan biri olarak kabul edilmektedir. Ultrasonun anne karnında gelişmekte olan bebeğin incelenmesinde kullanılması ise 1971 yılına rastlar. Bu olay tüm dünyada gebelik takiplerinde bir devrim yaratmıştır.

24 1980'lerden sonra ise hem cihazların fiyatlarının bir miktar ucuzlaması hem de kalitesinin artması sonucunda günümüzde neredeyse her hastane ve hatta muayenehanede ultrason bulunur hale gelmiştir. Hatta iş o boyuta gelmiştir ki ultrason incelemesi yapılmayan bir jinekolojik muayene eksik kalmaktadır.

25 Takip eden dönemde akım hızlarını ölçebilen Doppler teknolojisinin hayata geçmesi özellikle gebelik takiplerinde bebeğe giden kan akımlarının dolayısı ile bebeğin sağlık durumunun değerlendirilmesinde önemli aşamalar kaydedilmesine olanak sağlamıştır. Öte yandan doppler teknolojisi örneğin yumurtalık kistlerinde kan akımlarını değerlendirerek kitlenin iyi huylu ya da kötü huylu olduğu konusunda da önemli bilgiler vermektedir.

26 Günümüzde ise gelişme hala daha olanca hızıyla devam etmektedir
Günümüzde ise gelişme hala daha olanca hızıyla devam etmektedir. Bugün 3 ya da 4 boyutlu ultrasonografi cihazları büyük kliniklerde yerini almıştır. Bu teknolojide elde edilen veriler bilgisayar yardımı ile işlenmekte ve sonuçta ortaya 3 boyutlu bir görüntü çıkmaktadır. Dört boyutlu olarak adlandırılan türde ise bu işlemler gerçek zamanlı olarak yani prob hasta üzerindeyken gerçekleşmektedir. Günümüzde ultrason cihazları ile vücudun pekçok bölümü incelenmekle birlikte ultrason denince akla ilk olarak jinekoloji ve gebelik gelmektedir.

27 Ultrason incelemeleri jinekolojik muayene ve gebelik takiplerinin rutin parçalarıdır.
İncelemenin muayene ücretinin içinde olması da hasta ve sigorta şirketlerine ek maliyet yüklememektedir. Gelişmiş ülkelerden farklı olan bu durum ülkemizde ultrasonun daha rahat ve sık kullanılmasına olanak sağlar.

28 Gebelikte ultrasonografi uygulamaları son 15 yıl içinde teknik gelişmelere paralel olarak büyük değişim gösterdi. Bugün kullandığımız gelişmiş ultrasonografi cihazlarıyla daha önceden izlenemeyen pek çok yapısal özelliği ölçüp ve normal gelişimini değerlendirebiliyor, gebeliğe ait pekçok sorunu ve bebekle ilgili problemleri saptayıp tedbir alabiliyoruz.

29 özet Ultrason teknolojisi, öncelikle teşhis değil tedavi amaçlı kullanılmaya başlamıştır. Ultrasonik dalgalar, hayvansal dokuları bozucu etkiye sahip bir tür ısı yaydıkları için, 1940’larda ultrason günümüzdeki radyasyon tedavisi ve kemoterapiye benzer işleri gerçekleştirmek için kullanılıyordu. Radyasyon tedavisi ve kemoterapideki gelişmeler sonucunda, ultrasonun tedavideki kullanımı azaldı. Doktorlar ultrasonun göğüs ve bağırsaktaki bozuk dokuların teşhisinde kullanımını araştırmaya başladı. Bu araştırmalar sonucunda darbe-eko ultrason, bir dokuda bozukluk olup olmadığının ultrasonik sinyaller aracılığıyla anlaşılmasını sağladı.

30 Ultrason oldukça zararsızdır ve ne hasta ne de çevre açısından tehlike teşkil eder. Ancak, halk ultrasonik dalgaların doğası konusunda yeterince bilgili olmadığından, ultrason teknolojisinin test edilmeye başlaması kimilerini korkutmuştur. Bu dalgaların vücudun genel sağlığını bozacağı ve anormal etkilere sebep olacağı düşünülmüştür. Neyse ki, yıllar süren araştırmalar, bu teknolojinin güvenli olduğunu kanıtlamıştır.

31 1970’lerde, bu teknolojinin güvenliğiyle ilgili birçok yeni kaygı ortaya çıkmış; tanı sırasında kullanılan ultrasonik dalgaların kromozomları etkileyip etkilemeyeceği tartışılmıştır. Ancak, ultrasonun tanı amaçlı kullanımının etkinliği üzerine yıllar süren araştırmalar sonucunda, bu kaygıların yersiz olduğu kabul edilmiştir

32

33

34 röntgen X ışınları Wilhelm Conrad Röntgen tarafından 1895 yılında Würzburg üniversitesinde icat edildi. Havası alınmış cam bir tüp içinde elektrik akımları ile deneyler yaparken elektronların tüp camına çarptığı zaman flüoresan ışıma yaptığını gözlemledi. Bu ışınlar fotoğraf plağında şekil oluşturabilmekte ve kağıt, tahta, bazı metaller ve en önemlisi canlı doku içinden geçebilmekteydiler. Bu olay tarihte cerrahi araç kullanmadan insan vücudunun içinin ilk defa görülmesini sağladı. Ama çok miktarda X ışınına maruz kalındığında meydana gelebilecek sağlık sorunlarını kimse fark etmedi.

35

36

37

38 Bu buluşundan sonra Röntgen farklı kalınlıktaki malzemelerin ışını farklı şiddette geçirdiğini gözlemledi. Bunu anlamak için fotoğrafsal bir malzeme kullanıyordu. Tarihteki ilk tıbbi X ışını radyografisini de (Röntgen filmi) yine bu deneyleri sırasında gerçekleştirdi ve 28 Aralık 1895 yılında bu önemli keşfini resmi olarak duyurdu. Olayın fiziksel açıklaması 1912 yılına kadar net olarak yapılamasa da, buluş fizik ve tıp alanında büyük heyecan ile karşılandı. Çoğu bilim adamı bu buluşu modern fizik|modern fiziğin başlangıcı saydı. Amerikalı mucit Pasteur 1898 yılında tıpta fizik tedavide kullanılmak üzere X ışınları üreten bir aygıt geliştirdi..

39 Ülkemizde ve dünyada fizikçilerin tıpta ilk çalışma alanları radyoloji alanında olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminde ; Gülhane Askeri Hastanesi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal, Haseki, Ankara Numune Hastanelerinde Röntgen laboratuarları kurulmuş ve radyoloji fiziği üzerinde denemeler yapılmıştır. Radyolojinin başlangıcı 19. yüzyılın sonlarında Dr. Esad Fevzi’nin bilimsel merakı ile başlamıştır. İlk Türk radyologları Dr. Esad Fevzi ( 1874 – 1901 ) ve Dr. Rıfat Osman ( 1879 – 1921 ) Gülhane Askeri Tıbbiye Hastanesinde basit bir Röntgen cihazı yapmışlardır

40

41 Fizik laboratuarında denemeler yaptıktan sonra cihazı Yıldız Hamidiye Sultan İmparatorluk Hastanesine kurmuşlardır. Türk - Yunan harbinde yaralı askerin el radyografisini çekerek sağ bileğindeki şarapnel parçasını tespit etmişlerdir.

42

43 Bu uygulama dünya tıp tarihinde savaş yaralıları üzerinde Röntgen tekniğinin ilk kez uygulanmasıdır.
Atatürk’ün 1933 yılında İstanbul Üniversitesinde yapmış olduğu reform sonucunda İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Kürsüsü önce Haydarpaşa’da sonra Şişli Etfal Hastanesinde kuruldu. Başkanlığına Doç Dr. A. Tevfik Berkman getirildi.

44 tomografi Tomografi vücuttan kesit şeklinde görüntü alma işlemini tanımlar. Kelime anlamı olarak TOMOS (kesit) ve GRAPHY (şekil, resim, görüntü) şeklinde iki eski Yunanca kelimenin birleşiminden oluşur Bilgisayarlı tomografi x ışınları temel alınarak geliştirilmiştir. Wilhelm Röntgen 1895 yılında x ışınları keşfedilmişti. Bt: yöntemi vücudun herhangi bir bölgesinden geçirilen x ışınlarından dokularda absorbe olmayan kısmının dedektörler tarafından saptanıp, bilgisayar işlemleri sonucu kesitsel görüntü oluşturma yöntemidir. Bilgisayarlı Tomografi Tarihçesi: İlk klinik prototip BT cihazı Londra’da kullanılmıştır 1970’li yılların başında sadece beyin BT şeklinde kullanıma giren BT günümüzde 64 dedektörlü tomografiler şeklinde baştan ayağa kadar çok hızlı iki ve üç boyutlu görüntüleme haline gelmiştir.

45

46 BT'nin düşünsel ve matematiksel temelleri 1950-1960'lı yıllara dek uzanmaktadır.
BT 1972 yılında İngiliz mühendis ‘Sir' Godfrey Hounsfield tarafından icat edildi. Hounsfield EMIDEC 1100 adlı ilk İngiliz iş bilgisayarının yaratıldığı EMI dizayn grubunda çalışıyordu. Çalışmada; aynı bölgenin çok çeşitli açılardan röntgen görüntülerini alıyorlardı. Bu görüntüler ile kendi ürettikleri bilgisayarın kapasitesini denemek üzerine kurulmuş bir çalışma yaparken BT'yi icat etti.

47 BT’de beyin görüntüleri elde olunmuş olup, bir kesit için tarama süresi 4.5 dakika ve bu kesit için görüntü oluşum süresi 20 dakika idi. Hounsfield 1979 yılında bu büyük başarıları nedeniyle Nobel Tıp ödülünü kazanmıştır. Türkiyede ilk BT Hacettepe Üniversitesinde 1976 yılında kurulmuş ve sadece beyin tetkiki için kullanılmıştır. Yine başlangıçta bir kesitin çekim ve oluşumu için dakika gerekli iken günümüzde tüm vücut, saniyeler içinde görüntülenebilmektedir.

48

49 Bilgisayarlı tomografide (BT) kesitsel görüntü bilgisayarlar yardımı ile elde edilir.
Bilgisayarlar kendilerine verilen bilgileri işleyen ve bu bilgiler doğrultusunda iş üreten aygıtlardır. Bilgisayarların görüntü oluşturmak için gereksindiği bilgiler, BT'de X ışınları ile elde edilir.

50 BT cihazları teknolojik gelişmelere paralel olarak büyük bir evrim geçirmektedir.
Birinci nesil cihazlarda tek dedektör kullanılıyordu. Tüp bir derece dönüyor, veri işleniyor ve tekrar bir derece dönüş yapıyordu. Bu işlem tüp ve dedektör 180 derece dönene kadar tekrarlanıyordu. Bu 180 derecelik tek bir dönüşün tamamlanması yaklaşık 4.5 dakika almaktaydı. İkinci nesil BT'lerde yelpaze şeklinde bir ışın ve birden fazla sayıda dedektör sistemi bulunmaktadır. Daha hızlı tarama zamanı elde etmenin yanı sıra ayni anatominin birden fazla dedektörce izlenmesi sayesinde ayrıntıda artış sağlanmıştır. Üçüncü nesil BT'lerde X- ışını demetinin yelpaze şeklinde olması ve karşısında ışın demetini gören çok sayıda dedektör kullanmasıdır.

51 Dördüncü nesil cihazlarda gantri boşluğunu 360 derece çevreleyen çok sayıda dedektör kullanılmaktadır. Bu cihazlarda dedektörler sabittir ve hasta çevresinde sadece x ışını tüpü döner. İki tip olarak tanımlanmıştır. Nutating ring dedektörler ve spiral slip ring dedektörler. Nutating ring dedektörlerde tüp dedektör halkasının dışındadır. Tüp döndükçe dedektörler önünde hareket etmiş olur.

52 Spiral (helikal) ring sistemler 4
Spiral (helikal) ring sistemler 4. nesil geometrisinde kullanılmakla birlikte 3. nesil sistemlerde de görülebilmektedir. Bu sistemde kablo sınırlaması olmaması nedeni ile tüp hareketi süreklidir. Beşinci nesil cihazlarda tüp ve dedektör hareketi ortadan kaldırılmıştır. Gantri çok büyük bir x-ışını tüpü haline getirilmiştir. Elektron-beam tomografi olarak adlandırılan bu sistem bir sure devreye girdikten sonra multidedektör BT geliştirilmiştir.

53

54 Pet Pozitron emisyon tomografisi; organların sadece şekilleri ortaya koymakla kalmayıp işlevsel değişikliklerini de gösterir. Bu teknik ilk olarak1970 ‘lerin başlarında geliştirildi. Tıp alanındaki kullanımı 90 lı yıllara rastlamaktadır. İlk pet cihazı 1973 yılında A.B.D’de kullanılmıştır.

55 MANYETİK REZONANS Manyetik rezonans adından da anlaşılabileceği üzere manyetik titreşim anlamına gelir. MR cihazı protonların manyetik alan altındaki titreşimlerinden yola çıkarak oluşturulmuş ve tanı amaçlı kullanılmaktadır. İlk defa 1939 yılında Dr. İsador Rabi ve arkadaşları MRG’yi gözlediler. 1946 yılında ise Harvard üniversitesinden Edward M.Purcell ve Stanford üniversitesinden Felix Bloch birbirlerinden bağımsız olarak parafin, mum ve suyun MRG özellikleriyle ilgili yaptıkları deneysel çalışmalarla 1952 yılında Nobel ödülünü kazandılar.

56 Bu çalışmaların yayımlanmasının hemen akabinde MR kimyasal yapıların analizi çalışmalarında çok önemli bir yer edinmiştir. ABD’ye göçmen olarak giden Ermeni asıllı Raymond Damadian 1971 yılında Paul Lay-uterbur 1973 te MRG ile insan vücudunun görüntülünebileceğini gösterdiler Bu çalışmaların hız kazanmasının ardından Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) tekniği bir çok biyomedikal, kimya ve mühendislik uygulamalarında kullanılır hale gelmiştir

57 Cihazın temeli ; 1981 yılında ilk prototipleri geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. Gerçek anlamda modern tıbbın hizmetine ise 1984 yılında girebilmiştir. Cihaz o yıllarda tek bir üretici tarafından üretilmiş ve izleyen yıllarda üretici sayısı birkaç yıl içinde dörde çıkmıştır. MR cihazı ülkemizde ise ilk olarak 1986 yılında hizmete girmiş ve o tarihten bu yana sayısı giderek artmıştır

58 1984 yılında ilk defa MRG’de kontrast madde kullanılmaya başlandı
1984 yılında ilk defa MRG’de kontrast madde kullanılmaya başlandı yılında hızlı görüntüleme yöntemleri kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de ilk defa 1989 yılında İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi radyodiagnostik anabilim dalında kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde 150’ye yakın MRG kuruldu. Yurt çapında hızla yayılan MRG ünitelerinin sadece İstanbul’da bulunanların sayısı birçok Avrupa ülkesindeki toplam MRG ünitesi sayısının üzerine çıkmıştır.

59 Sintigrafi nedir? Hastalıkları teşhis etmekte kullanılan ve bunu fonksiyonu, fizyolojiyi, metobolizmayı göstererek yapan bir görüntüleme yöntemidir.

60

61 Elektron mikroskobu Alman fizikçi H. Busch 1926 yılında teorik olarak optik merceğin ışığı bir odakta topladığı manyetik sargının elektronları bir odakta toplaya bileceğini göstermiştir. 1928 de Berlin Teknik Üniversitesinde Max Knoll ve Ernst Ruska tarafında yapılan deneylerde ard arda büyütme kullanılarak büyük görüntülerin elde edilmesinin mümkün olduğu anlaşılmştır. Konulan iki bobinle 13 defa büyütmek mümkün olmuştur. İlk pratik elektron mkroskobu Ernst Ruska tarafından yapılmıştır. Elektronların bir numunenin üzerine bombardıman edilmesiyle numunenin elektron yayması prensibi, o numunenin üç boyutlu görüntüsüne ulaşmamıza neden olmuştur. Sonraları bu keşif, atomların incelenmesi ve diğer büyük keşiflerde çok yararlı olmuş, insanlığa yeni kapılar açmıştır Elektron mikroskoplarıyla elde edilen büyütme gücü 50000in üstündedir

62

63

64 Nalan bağcı 232044 3 A Öğretim


"GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları