Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
İBNÜ’L HEYSEM
2
İbnü’l - Heysem Dünyanın büyük bir bölümünün bilim, felsefe ve sanat gibi entelektüel etkinlikler bakımından karanlık bir dönemi yaşadığı sıralarda, İslâm dünyasında etkileri bugüne kadar uzanan yüksek nitelikli bilim ve düşün eserleri ortaya koyan çok sayıda bilim ve düşün insanı yetişmişti. Hayatını ışığa ve bilme adamış, optik tarihinde yeri doldurulamayacak başarılara imza atmış, eşsiz bir bilge...
3
İbnü’l - Heysem 965 yılında Basra’da doğdu.
Tam Adı: Ebû Alî Muhammed el-Hasan İbn el-Hasan İbnü’l-Heysem, Arapça: ابن الهيثم 965 yılında Basra’da doğdu. Orta Çağ Avrupa’sında adında yer alan “el-Hasan”ın Latince söylenişine bağlı olarak al-Hazen ya da al-Hacen olarak bilinir. İngilizce : Alhazen 1039 yılında Kahire’de öldü. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
4
İbnü’l - Heysem Ailesi ve gençlik yılları hakkında neredeyse hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Hayatının ileri dönemleri hakkında ise sınırlı bilgiler bulunmaktadır. Dönemin sayılı kültür merkezleri arasında yer alan doğduğu kent Basra’nın dışında Bağdat, Şam ve Kahire’de de bulunmuştur. İslâm dünyasının bilimsel ve kültürel açıdan en parlak döneminde doğmuş olması dolayısıyla, matematik, mantık, felsefe, astronomi ve fizik alanlarında çok iyi bir eğitim almıştır. Hayatı hakkında dikkat çeken bir diğer ayrıntı da kendisinden “Basralı Mühendis” diye söz edilmesidir. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
5
İbnü’l - Heysem Yapıtlarının tam sayısı bilinmemekle birlikte, klasik kaynaklarda başta optik olmak üzere, astronomi ve matematik gibi o dönemde “matematiksel bilimler” olarak kabul edilen alanlarda 90 kadar kitap ve makale yazdığı belirtilmektedir. Temel araştırma alanı optiktir. Bu konudaki başarısını ifade etmek için ünlü bilim tarihçisi George Sarton ( ), İbnü’l-Heysem’i “bütün zamanların en büyük optikçisi” olarak adlandırmıştır. Yine birçok kaynakta 12. yüzyıldaki ardıllarının optikteki başarısını belgelemek için ona “İkinci Ptolemaios” dedikleri gözlenmektedir.
6
İbnü’l - Heysem İslâm bilim ve düşün etkinliğinin zirve döneminde yaşayan ve bu dönemin seçkinlerinden İbn Sînâ ve Bîrûnî ile çağdaş olan İbnü'l-Heysem, Grek bilginlerinin matematik, astronomi ve fizik yapıtları üzerinde ayrıntılı incelemelerde bulundu, bazılarını Arapçaya çevirdi. İnceleme fırsatını elde ettiği yapıtlar arasında özellikle Eukleides’in (MÖ 300’ler) Elementler’i (Usûl el-Hendese), Ptolemaios’un (MS 150’ler) Almagest’i (El-Mecistî), Theodosios (öl. MS 395) ile Menelaos’un (MS I. yüzyıl) Küre Kesitleri Apollonios’un (MÖ 262–200) Koni Kesitleri ayrı bir yer tutmaktadır. Böylece İbnü’l-Heysem’in Grek doğa bilimini ve matematiğini birincil kaynaklardan inceleme fırsatını elde ettiği anlaşılmaktadır. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
7
İbnü’l - Heysem İbnü’l-Heysem’in başyapıtı Kitâb el-Menâzır’dır.
Bu çalışması ilk kez 12. yüzyılda, Latinceye Perspectiva adıyla çevrilmiş, daha sonra 1572’de Friedrich Risner (öl. 1580) Basel’de Vitelo’nun Perspectiva adlı kitabıyla birlikte Opticae Thesaurus. adıyla ilk yetkin çevirisini gerçekleştirmiştir. Bundan sonra Optik Hazinesi (Opticae Thesaurus) adıyla 17. yüzyıla kadar tek başvuru kaynağı haline gelmiştir. Yarattığı etki nedeniyle Kitâb el-Menâzır bütün zamanların en özgün ve yetkin bilim yapıtlarından biridir. Kitabın Arapça ve Latince birçok nüshası bulunmaktadır. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
8
İbnü’l - Heysem Kitâb el-Menâzır, Antik Çağ’ın bütün bilgi birikimini, problemlerini, doğru ya da yanlış bütün çözüm önerilerini içinde barındıran büyük bir eserdir. Burada tümevarım ve tümdengelim akıl yürütme teknikleri çok ciddi ve dikkatli bir biçimde deneysel kanıtlamanın ışığında kullanılmıştır. Bu durum bütünüyle modern bilimsel tavrın açıkça ortaya konulmasıdır. Kitabın bir diğer özelliği otoritelere bağlanmadan, tamamen deneysel, matematiksel ve tümevarım akıl yürütmeye dayanan tartışmalardan oluşturulmuş olmasıdır. İbnü’l-Heysem, yaptığı optik araç ve gereçlere dayanarak düzenlediği deneyleri birer apaçık kanıtlama aracı olarak kullanmıştır. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
9
İbnü’l - Heysem Işıkların ve yayılımlarının niteliklerini incelemiş ve ışık yayan her bir nesneden çıkan ışığın, o nesnedeki her bir noktadan karşısındaki her bir yöne doğru doğrusal çizgiler boyunca yayıldığını belirlemiştir. Bu düşüncesini Kitâb el-Menazır’da şöyle temellendirmektedir: Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
10
İbnü’l - Heysem “Yapmış olduğumuz yorumlar, tümevarımsal açıklamalar ve deneylerden açığa çıkan şudur: Işıkların tümü yalnızca doğrusal çizgiler boyunca yayılırlar. İster özsel, isterse ilineksel olsun, ışıklı her nesnedeki her bir noktadan çıkan ışık, o noktaya bitişik saydam nesne [ortam] aracılığıyla, o noktadan uzadığı kabul edilen her doğru çizgi boyunca yayılır. [Aynı şekilde] şu da açığa çıkar ki ışıklı her bir nesnedeki, her bir noktadan, o noktaya bitişik saydam nesne [ortam] aracılığıyla yayılan ışık küre biçiminde, yani saydam nesne aracılığıyla bu noktadan uzadığı düşünülen her doğru boyunca yayılır. Aynı şekilde, hava ya da benzeri saydam bir nesne, eğer her hangi bir ışıkla ışıklandırılırsa, bu saydam nesneyi aydınlatan ışığın her bir noktasının ışığı, bu saydam nesne içerisinde, bu noktadan uzayan her doğru boyunca yayılır. Bütün ışıklı nesnelerin ışıklarının yayılımı bu şekilde olur”. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
11
İbnü’l - Heysem Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
12
İbnü’l - Heysem Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
13
İbnü’l - Heysem Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
14
İbnü’l - Heysem Gözışın Kuramına göre ışık gözden çıkmakta ve bir nesnenin üzerine düştüğünde görünmesini sağlamaktadır. İbnü’l-Heysem bu kurama karşı çıkarak, ışığın nesneden geldiğini savunmuştur. Kitâb el-Menâzır’da konuyu şöyle tartışmıştır: “Işığın gözden çıktığını varsayanlara göre, ışık gözden çıkar ve saydam ortamdan geçerek görüntüye neden olan nesneye gider ve görme bu ışınlar yoluyla olur. ... Ben bu ışınların göze bir şey getirip getirmediğini araştırmak isterim. Eğer görme sadece bu yolla oluyorsa ve göze bir şey geri gelmiyorsa, göz göremez. Eğer nesneden göze ışık aracılığıyla renk ve ışın gelmezse, göz o nesneyi algılayamaz. Bu nedenle, bütün olasılıklar göz önüne alındığında, gözden ışık çıksa da, çıkmasa da, göze bakılan nesneden bir şeyler geri gelmezse, görme olayı gerçekleşemez”. Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
15
İbnü’l - Heysem Böylece hem kendi savlarını kanıtlamış, hem de önceden ileri sürülmüş ancak yanlış olmalarına rağmen kullanılagelen savları çürütmüştür.
16
İbnü’l - Heysem Böylece ışığın gözden çıkmadığını kanıtlayan İbn el-Heysem, haklı olarak, nesneden çıktığını kanıtlamaya girişir. Bunun için, bir dizi ayrıntılı deney düzenler. Buradaki temel dayanak doğrudan ışık kaynağına ya da çok parlak bir nesne tarafından yansıtılan ışığa bakan bir kimsenin gözünün kamaşmasına ve duyduğu acıya dayanmaktadır. Kitâb el-Menâzır’ın bu konuyla ilgili şu tartışmaya yer verilmiştir: “Gözün son derece güçlü bir ışığa baktığında, zarar görüp, acı duyduğunu belirledik. Çünkü bir gözlemci Güneş’e baktığında, doğrudan doğruya bakamaz; bakar bakmaz gözleri acır ve Güneş ışığı tarafından rahatsız edilir. Benzer şekilde bir kimse Güneş ışığı tarafından aydınlatılmış parlak bir aynaya baktığında, gözleri aynadan yansıyan ışıktan rahatsız olacak, acı duyacak ve aynanın karşısında gözlerini açamayacaktır”. AYNAA
17
İbnü’l - Heysem İbn el-Heysem’in bu açıklaması özgün bir yaklaşımdır. Çünkü eğer acı ancak dış bir etkenin sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, o zaman göze acı veren ışık gözden çıkıyor olamaz. Öyleyse görsel süreçte gözün dış bir etkinin alıcısı olduğu açıktır. “Bir kimse Güneş tarafından aydınlatılan saf beyaz bir cisme uzun süre bakıp da, daha sonra bakışını daha az aydınlık bir yere çevirdiğinde, kendisiyle nesneler arasında sanki bir perde varmış gibi, onları doğru bir biçimde algılayamayacaktır. Bu etki tedricen azalacak ve görme normal durumuna geri gelecektir. Benzer şekilde kuvvetli bir ateşe uzun süre bakıp, daha sonra bakış karanlık ya da daha az aydınlık bir yere çevrildiğinde de, görmede aynı şey ortaya çıkacaktır”. AYNAA
18
İbnü’l - Heysem 1. Karanlıkta göremeyiz. (Işınlar gözden çıksa görmemiz gerekirdi) 2. Kuvvetli ışığa bakınca gözlerimiz kamaşır. (Işınlar gözden çıksa kamaşmazdı) 3. Karanlık bir ortamda delik açarsak oraya gelen ışığı görürüz. (Işınlar gözden çıksa her yeri görmemiz gerekirdi) 4. Yıldızlara bakınca anında görürüz. (Işınlar gözden çıksa görmemiz zaman alırdır.
19
İbnü’l - Heysem
20
İbnü’l - Heysem İbnü’l-Heysem deneysel çalışmalarının sonucunda optiğin matematikselleşmesine de katkı yapmış, böylece bütünüyle modern tarzda ışık ve yayılımı konularını ele almıştır. İbnü’l-Heysem’e göre, görme göz ve nesne arasını bağlayan ve kaynağı nesne, hedefi ise göz olan bir koni aracılığıyla oluşur. Böylece ortaya çıkan görüntü mekanizmasının temelinde yatan ilkeler İbnü’l-Heysem tarafından açıkça belirlenebilmiştir. Bu ilkeler şunlardır:
21
İbnü’l - Heysem 1. Işık ışıklı nesnelerden, o nesnedeki her noktadan karşısındaki bütün yönlere doğru, doğrusal olarak yayılır. 2. Işık bu tür nesnelerin özüne ait bir özelliktir. Bu nesnelere birincil ışık kaynakları ve bunlardan yayılan ışığa da birincil ışık adı verilir. 3. Görme nesnelerden gelen ışık ve renk etkisiyle oluşur.
22
İbnü’l - Heysem Yansımada söz konusu olan,
gelme ve yansıma açılarının eşit olduğunu belirten yansımanın birinci kanununun geometrik olarak kanıtlamak için, serbest düşme, bir yüzeye dik, bir yüzeye yatay veya herhangi bir eğimle gelme gibi üç farklı hareket belirleyip, her birini deneysel olarak irdelemiştir.
23
İbnü’l - Heysem
24
İbnü’l - Heysem 1. Işık ışıklı nesnelerden, o nesnedeki her noktadan karşısındaki bütün yönlere doğru, doğrusal olarak yayılır. 2. Işık bu tür nesnelerin özüne ait bir özelliktir. Bu nesnelere birincil ışık kaynakları ve bunlardan yayılan ışığa da birincil ışık adı verilir. 3. Görme nesnelerden gelen ışık ve renk etkisiyle oluşur.
25
İbnü’l - Heysem Bütün bu belirlemelerine rağmen, İbn el-Heysem Sinüs Kanunu’nu (Snell Kanunu) elde etmek için bir girişimde bulunmamıştır. Ancak, onun Hızlar Dörtgeni yöntemiyle Sinüs Kanunu’na ulaşmak olanaksız gözükmemektedir. Bundan dolayı onun bu kırılma açıklaması, kırılma kanununun elde ediliş sürecinde çok önemli bir adımı oluşturmaktadır. Çünkü İbn el-Heysem’in Hızlar Dörtgeni yöntemini değişik ortamlardaki ışık hızlarına uygulaması, gelen ve kırılan ışınları, birbirinden ayrı davranan dik iki bileşenden oluşur
26
İbnü’l - Heysem Sinüs Kanunu (Snell Kanunu)
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.