Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanDeniz Öz Değiştirilmiş 8 yıl önce
1
BULUTTAKİ YÜZLER Kişilik Kuramında Öznelerarasılık Robert D. STOLOROW, Ph.D. George E, ATWOOD, Ph.D. Tahir Özakkaş MD., PhD. Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu/Kocaeli 2014
2
insan, sürekli değişen bir bulut gibidir... hep merak konusu olmuş olan insan, sürekli değişen bir bulut gibidir, psikologlarsa bulutta yüzler gören insanlar gibi. Bir psikolog üst kısımda bir burun ve dudağın hatlarını görür, sonra mucizevi bir şekilde bulutun diğer kısımları da buna göre şekillenir ve ileriye bakan bir süpermenin hatları görünür. Başka bir psikolog ise bulutun alt kısmına odaklanır; bir kulak, bir burun, bir çene görür ve birdenbire bulut geriye doğru bakan bir Epimetheus şeklini alır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 2
3
Dolayısıyla, her algılayan için bulutun her parçasının farklı bir işlevi, adı ve değeri vardır - - bunu belirleyense kişinin başlangıçtaki algısal eğilimidir. Aslında bir ekolün kurucusu olmak için yalnızca başka bir kenarda bir yüz görmek yeterlidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 3
4
Bölüm 1 Kişilik Kuramı ve Öznellik 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 4
5
Modern psikoloji tarihine, insan kişiliğini anlamak için geliştirilen çeşitli kuramsal yaklaşımlar damgasını vurmaktadır. Bu yaklaşımlar arasında, psikanalitik ve yeni-Freudcu ekoller, insancıl ve varoluşçu-görüngüsel sistemler, Jungcu analitik psikoloji ve Rogercı kuram, Reich ve yeni-Reich yanlısı biyoenerji, klasik öğrenme kavramlarından doğan çeşitli davranışçı doktrinler, kişisel kurgu kuramı ve faktör-analitik çerçeveler, organizmik ve alan kuramları, eklektik sistemler, vs. yer almaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 5
6
Metapsikoloji, soyut ve evrensel konuları sorgulaması bakımından metafiziğe benzer. Metapsikoloji, kurgusal psikolojik düşünceler dünyasıdır ve kişiler hakkındaki deneysel gerçeklikten çok uzaktır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 6
7
Buna bağlı olarak, kişilik kuramı alanında en çok ihtilaf yaratan tartışmalar genellikle belli deneysel olgularla ilgili değil, bu olguların yorumlandığı insan doğasına dair birbirine karşıt ve gerçek kabul edilen imgelerle ilgilidir. Dolayısıyla, daha ön plana çıkarılan insana dair evrensel kavramlar, farklı kuramların temelinde yer alan, kişiler hakkındaki somut bilgileri bulanıklaştırmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 7
8
(Freud, Reich); Kişilik kuramcıları geleneksel olarak, örneğin cinsel yaşamdaki değişiklikler hakkında deneysel çalışmalar yapmak yerine, cinsel deneyimleri yarattığı varsayılan nesnel dürtüleri veya biyoenerjileri kavramsallaştırmaya girişmekte (Freud, Reich); 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 8
9
Jung bireylerin kendiliğinden ortaya çıkan sembolik imgelemiyle kolektif mitlerin imgelemi arasındaki merak uyandıran bağlantıların keşfi; ruhun kalıtsal, ben ötesi bölgelerinin varlığına yönelik varsayıma yol açmakta (Jung) 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 9
10
Rank belli bireylerin ölüm korkusunu yenmek ve kendiliğin çözülmesiyle baş etmek için kullandığı savunmacı ve onarıcı yöntemlerin anlaşılması, insan güdülenmesine dair somutlaştırılmış ve evrenselleşmiş bir kavrama dönüştürülmektedir (Rank). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 10
11
Bir yandan, metapsikolojinin insan doğasıyla ilgili kurgusallığı metafiziği anımsatmakta, psikoloji ile felsefenin halen birbirinden ayrışamadığını yansıtmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 11
12
Öte yandan, evrensel yasalarla ve yarı nesnel enerjilerle uğraşması ve maddi olmayan öznel deneyimleri nesnemsi varlıklar gibi ele alma eğilimi göstermesi de, fiziksel ve biyolojik bilimlerden tanımlamalar ithal etmekte, kişilik kuramının kavramlarını ve analiz birimlerini kendi psikolojik ve görüngüsel terimleriyle tanımlamaktaki yetersizliğini yansıtmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 12
13
Bu doktrinlerin en güçlü kaynağının kişilik kuramcılarının kendi öznel deneyimsel dünyalarında bulunabileceğine inanmaktayız. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 13
14
Bizim görüşümüz şudur ki, kuramcının öznel dünyası kaçınılmaz olarak onun insan doğası ile ilgili metapsikolojik düşüncelerine ve varsayımlarına yansımaktadır; bu da onun kuramsal yapılarının genel niteliğini kısıtlamakta, bu yapılara birey olarak kişisel varoluşunun renkli bir dışavurumunu katmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 14
15
Bu çalışma, psikolojik bilginin öznelliği ile, özellikle de evrenselleşmiş metapsikolojik doktrinlerin öznel kökenleri ile ilgilidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 15
16
Kuramları, sistematik bir şekilde, yaşam öykülerinin ve kişisel olayların içine gömülü psikolojik çıktılar olarak yorumlayarak bu öznel faktörlerin sınırlayıcı rolüyle ilgili anlayışımızı derinleştirmeyi umuyoruz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 16
17
GÖZLEMLEYEN GÖZLEMLENENDİR Her kişilik kuramı, dünyada insan olmanın anlamıyla ilgili önermeler sistemi oluşturur. Her kuram, insanlık haline ve insanla dünya arasındaki asli ilişkilere dair belirgin imgeler üzerine kurulmuştur. Bu imgeler en azından kısmen özneldir ve aslen kuramdan önce gelir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 17
18
herkesin erişebileceği deneysel gerçekler üzerine tarafsız biçimde düşünülmesinin sonucu olmaktan ziyade; kuramcının kişisel gerçekliğine bağlıdır ve insan doğası sorununa düşünsel olarak eğilmesinden önce gelir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 18
19
Kişilik kuramcısı da bir insandır; dolayısıyla, dünyaya kendi öznelliğinin sınırlı bakış açısıyla bakmaktadır. İnsan davranışı görüngüleri hakkındaki anlayışı, kendileri kuramcının yaşam öyküsünün ürünü olan belli sınırlayıcı deneyimler dâhilinde gelişir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 19
20
09.10.2013 Bu herhangi bir kimsenin insan ve dünya hakkındaki görüşleri için geçerlidir, ancak bu durum kişilik psikolojisinde derin bir ikileme yol açar. Jung (1968) bu durum hakkında şöyle bir gözlemde bulunmuştur: “psikolojide ruhu yine ruh vasıtasıyla incelersiniz … Gözlemleyen gözlemlenendir. Ruh, bilimimizin yalnızca nesnesi değil, aynı zamanda öznesidir” (s. 41-42). Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 20
21
Eğer psikologlar dünyayı koşulsuz bir nesnellikle görebilen üstün varlıklar olsalardı, insanlık halinin bilimine, anlamaya çalıştıkları görüngülerin bir parçası olan etkenlerden etkilenmeden yaklaşabilirlerdi. Ancak durum böyle olmadığı için, bütün kişilik kuramları öznel ve kişisel etkiler altında kalmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 21
22
Kişilik kuramcıları deneysel malzemenin birincil kaynağı olarak kendi yaşamlarına dayanma eğilimindedirler. Bu durumun Freud ve Jung için doğru olduğu aşikârdır; her ikisi de kendilerini yoğun bir şekilde analiz etmişlerdir. Ayrıca diğer sistemlerin yaratıcıları için de geçerlidir, analitik olmayanlar için bile. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 22
23
Kendini analiz etme çalışmaları ve yeniden yapılandırmaları, kişinin yaşam öyküsünü, kısmen bu yaşam öyküsünün ürünü olan bir yorum süzgecinden geçirir ve kendi kendine yapılan analizin sonuçları, parçası olduğu deneyimsel dünyadan kaçınılmaz olarak etkilenir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 23
24
Günümüzde psikolojideki temel kavramsal çerçevelerle ilgili fikir birliği olmaması, kısmen bu öznel ve kişisel etkilerin sonucudur. Her kuram yalnızca kuramcının ulaşabileceği sınırların ve eğilimlerinin bir ifadesi değildir, diğer kişilerin de kuramsal fikirlere gösterdikleri tepkilerde benzer şekilde bu etkilere maruz kalır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 24
25
Dolayısıyla kişinin belli bir kişilik kuramına bağlılığı, bilimsel yöntemin popüler ilkelerinin anlattığından çok farklı bir süreçtir. Bu ilkelere bakılırsa, bir kuramın kabul edilmesi ya da reddedilmesi tamamen mantık yoluyla olur; bu kabul veya reddi belirleyen, sistemin mantıksal bütünlüğünün ve deneysel gerçeklerle tutarlılığının tarafsız bir şekilde değerlendirilmesidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 25
26
Gerçekte, süreç çok daha karmaşıktır. Bir kişilik kuramıyla ciddi bir yüzleşme, bireyde olumlu ve olumsuz öznel yankılanmalardan oluşan bütün bir örüntüyü uyandırmaktadır ve onun malzemeye karşı nihai tutumu kendi kişisel gerçekliği ile uygunluk derecesinden derin bir şekilde etkilenecektir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 26
27
Bir kişilik kuramının yaygın bilim ideolojisine yakın değerlendirilmesi ancak bireyin kendini - yine öznellikten kaynaklanan nedenlerle - tarafsız nesnellik ve akılcılıkla özdeşleştirdiği ölçüde mümkün olabilir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 27
28
Fizik, kimya ve biyolojideki araştırmalar önceki kuram ve araştırmaların kavram ve bulgularının üzerine ekleyerek ilerlemektedir. Aksine, kişilik psikolojisi kendi tarihini inkâr etme ve sürekli olarak yeni paradigmalar ve bakış açıları ortaya koyarak yeni başlangıçlar yapma eğilimindedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 28
29
Bu talihsiz durumun nedenlerinden birisi, farklı düşünce ekollerini yeterince kapsayacak ve birleştirecek genel bir kişilik kuramının olmamasıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 29
30
Gerçekten birleştirici bir kişilik kuramı, yalnızca diğer tüm kuramların irdelediği olguları değil, bu kuramların kendilerini de açıklayabilmelidir. Çünkü bu yapıların her biri, kuramcının kendi kişisel gelişiminden kaynaklanan kuram öncesi bir öznel vizyon içeren psikolojik bir çıktıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 30
31
Kişilik psikolojisi bu bakımdan diğer bilimlerden çok farklıdır. Doğa bilimlerinde, açıklayıcı sistemlerle deneysel olgular arasında keskin bir sınır vardır. Örneğin, bir fizik kuramının yalnızca fiziksel olguları açıklaması yeterlidir; ayrıca rakip kuramları da açıklama zorunluluğu yoktur. Kişilik psikolojisi alanında, açıklayıcı sistemler deneysel alanın bir parçasıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 31
32
Sadece her zaman ilgi alanında olan görüngüler hakkında değil, aynı zamanda süregelen çeşitliliğine ve bölünmüşlüğüne katkıda bulunan taraflı öznel etkenler hakkında da sürdürülebilir çalışmalar yapılmalıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 32
33
Bu altta yatan etkilere açıklık kazandırılmasına yönelik ilerlemeler, kişilik kuramlarının metapsikolojik fikirlerini, ilgili kuramcıların yaşamlarındaki kritik öğretici deneyimleri ışığında sistematik olarak yorumlayan psikobiyografik yöntemle elde edilebilir 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 33
34
Bir kişilik kuramının psikolojik analizi, onun kavramlarını açıklamaya yönelik bir çaba olmaktan ziyade, kuramcının altta yatan vizyonunu değerlendirmeye ve anlamaya yönelik bir çabadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 34
35
Öznellik ve Geçerlilik Kişilik kuramının öznel kökenlerinin açıklanması ve üzerinde çalışılmasıyla ilgili iki mesele vardır. Birincisi, kuramcının düşünceleri üzerindeki kişisel etkilerin belirlenmesi meselesidir ve özünde tamamen deneyseldir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 35
36
Bilginin öznel kökenlerinin araştırılması da zaten öznellik deneyimiyle bağlantılıdır ve prensipte aynı şekilde analiz edilip “geçersiz kılınabilir”. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 36
37
Dolayısıyla, bilgimizin tamamen genel bir geçerliliğe sahip olma olasılığı, tartışmakta olduğumuz öznel etkenler tarafından ciddi şekilde kısıtlanmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 37
38
Psikobiyografik analiz yalnızca kuramcıyla onun çalışmaları arasında bir bağlantı kurmaya çalışmakla kalmaz; aynı zamanda kuramın kapsamını da ayrıntılarıyla açıklamayı, genelliğinin ve geçerliliğinin sınırlarını belirlemeyi amaçlar (geçerlilik ve bilginin sosyal etkenleri hakkında benzer bir tartışma için bkz. Mannheim 1936). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 38
39
Kökenlerin analizi, geçersiz kılma işlevi görmese de, genelliğin sınırlarının belirlenmesine, ayrıca alanın daha kapsamlı kuramlar tarafından açıklanabilmesi için sınırlarının çizilmesine yardımcı olmaktadır (bkz. Mannheim 1936). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 39
40
Biz tekrarlanan analizlerin aşamalı bir şekilde ilerleyişini hayal ediyoruz, böylelikle her bir seviyedeki kuramsal sistemler sonraki seviyelerdeki daha kapsayıcı sistemlere göre daha sınırlı ve ayrıntılı olarak gösterilecektir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 40
41
kişilik kuramları hiçbir koşul altında geçerli kılınamayacak (ya da geçersiz kılınamayacak) olan birçok kavram içermektedir. Bunlar, insanlık hallerini kapsadığı ve en nihayetinde de belirlediği varsayılan basite indirgenmiş metapsikolojik üst kavramlardır. Bu kavramlar arasında Freud’un dürtü kuramı, Jung’un ortak ya da ben ötesi bilinçdışı kavramı, Reich’ın orgon biyoenerjisi kuramı ve Rank’in İrade kavramı bulunmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 41
42
Bu ve bazı diğer metapsikolojik yapıların kişilik kuramcıları tarafından nasıl kullanılmış olduğuna ilişkin dikkatli bir çalışma, bunların nasıl kurgusal ve deneyimden uzak kavramlar olduğunu ve deneysel geçerliliklerini kontrol etmenin hiçbir kesin yolunun mümkün olmadığını göstermektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 42
43
Kuramcının öznelliğinin en belirgin hale geldiği yer tam olarak bu basite indirgenmiş imgeler düzeyindedir, çünkü kendi yaşam öyküsünün çılgın krizlerine karşı geliştirdikleri kendi kişisel çözümlerini açıkça yansıttıkları görülebilmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 43
44
Bilginin Psikolojisi ve Sosyolojisi Kişilik kuramının psikobiyografik incelemesi aslında genel olarak, insan bilgisinin yapısındaki öznel etkenlerin rolünü inceleyen daha geniş bir disiplininin yalnızca bir dalını temsil etmektedir. Tomkins’i (1965) izleyerek, bu geniş disipline “bilginin psikolojisi” adını verebiliriz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 44
45
“Bilginin psikolojisi” alanında çalışılan konularla “bilginin sosyolojisi” alanında çalışılan konular arasında güçlü bir benzerlik vardır. Düşünsel hareketin dönemin sosyal ve tarihi koşullarına bağlı olduğu Marx ve Weber tarafından kabul edilmiştir, ancak bu konu hakkında ilk kez Karl Mannheim (1936, 1952) tarafından bir çalışma yapılmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 45
46
Mannheim, düşünsel sistemler ve ideolojilerdeki içsel ve dışsal bakış açıları arasında ayrım yapmıştır. İçsel bakış açısına göre, kişi sisteme dâhil olur, onun içsel önermelerini kabul eder ve dünyayı onun açısından görmeye başlar. Dışsal bakış açısına göre, sistemin kendisi algının hedefi haline gelir, kişi sistemi onun dışındaki etkenler ve etkiler bağlamında görmeye başlar. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 46
47
Dolayısıyla, bilgi sosyolojisi alanındaki çalışmalar tarafından açıklığa kavuşturulan tarihi-kültürel görelilik ile bilgi psikolojisinin ilgilendiği kişisel-öznel görelilik arasında yakın bir ilişki görülebilir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 47
48
Her iki disiplin de düşünsel harekete dışsal bir açıdan bakmakta ve her ikisi de bilginin, içinde bulunduğu ortama bağlılığını tanımlamaya çalışmaktadır. Yalnızca, fikirleri hangi geçmiş etkenler açısından ele alacaklarına ilişkin seçimlerinde farklılık göstermektedirler. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 48
49
Açıkça görülmektedir ki, öznel ve kişisel etkenlerin kuram oluşturma üzerindeki güçlü etkileri, aynı derecede güçlü olan tarihi etkilerle bir arada bulunmaktadır. Bir kuramın dili, kapalı ve açık önermeleri, hatta kendi değindiği deneysel sorunlar bile o dönemin en yaygın paradigmaları ve kavramsal çerçeveleri tarafından biçimlendirilecektir, ki bu paradigmaların ve kavramsal çerçevelerin kendileri de tüm toplumu kapsayan bir bilimsel ve felsefi dünya görüşünün içinde yer almaktadır ve hala büyük kültürel ve toplumsal süreçlerden geçmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 49
50
Eğer düşünsel olguların belirleyici etkenlerinin tam anlamıyla anlaşılması ve açıklanması isteniyorsa, bizim görüşümüze göre birbirinden bağımsız iki disiplin olan bilgi psikolojisi ve sosyolojisi eninde sonunda işbirliği içine girmelidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 50
51
Mannheim’ı, düşünsel sistemlerin sosyal varlıklar olduğunu düşünmeye iten şey bu ikinci durumun yaygınlığı olmuştur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 51
52
Ancak bir bireyin çalışmalarının sosyal ve düşünsel bağlamı hiçbir zaman tümüyle benzer unsurlardan oluşmamaktadır ve bu bağlamın onun kuramını etkileme biçimi öznel etkenlerin işleyişini yansıtmaktadır. Örneğin, hem Carl Jung hem de Wilhelm Reich uzun yıllar boyunca cinsel içgüdü enerjisine ve zihinsel dinamiklere vurgu yapan Freudçu düşüncenin peşinden gitmişlerdir. Eğer psikanaliz olmasaydı, onların düşünsel projeleri de mutlaka başka biçimler alacaktı. Ancak, sonraki bölümlerde görüleceği üzere, her iki kuramcının Freudçu fikirleri özümseme ve dönüştürme biçimleri kendine özgüdür ve mutlak bir öznel etkinin izlerini taşımaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 52
53
Jung, kısmen kendi öznel dünyasının ciddi derecedeki kutupsal yapılanışı yüzünden psikanalitik kurama, libidoyu kişilikteki örneğin içe dönüklük-dışa dönüklük, bilinç-bilinçdışı gibi zıt kutuplar arasında gidip gelen niceliksel ve nötr psişik enerji olarak yeniden kavramlaştırarak tepki vermiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 53
54
Reich, kendisinin cinsellikle kişisel ve acıklı karşılaşmasının etkisi altında, libidonun cinsel doğasını tekrar doğrulamış, onu genel olarak yaşam enerjisiyle bir tutmuş ve onun bastırılmasını tüm hayatı boyunca çalışma konusu yapmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 54
55
Bilginin Kaynağında Merkezin Dağılması Yirminci yüzyıl, evrenin mutlak homojen zamanın içinde var olan üç boyutlu ve sonsuz bir ağ olarak görüldüğü klasik Newtoncu anlayıştan, fiziksel dünyanın farklı boyutlarının gözlemcinin bakış açısına bağlı olduğu dört boyutlu bir uzay-zaman geometrisine doğru ilerleyişe tanık olmuştur. Görelilik kuramında, önceden nesnel bir durum olduğu varsayılan şeyler, aynı şekilde geçerli alternatif olguların yer aldığı bir sistemde yalnızca özel bir durum haline gelmiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 55
56
Dolayısıyla, dünyanın yapısıyla ilgili kuram kendisini insan sezgisinin katı dolaysızlığından kurtarmış ve farklı olası bakış açıları arasında bağlantı kuran daha genel ilkeler benimsemiştir. Benzer şekilde, kuantum mekaniği de nesnel devinim, uzamsal yerleşim, nedensel etkileşim gibi klasik kavramlarla bağdaşmayan mikroskobik etki alanının değişik özelliklerini açığa çıkarmıştır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 56
57
Piaget (1970), merkezin dağılması – ya da özne-nesne farklılaşması – sürecinin yalnızca doğal bilimlerin gelişimini değil, aynı zamanda insan bilimini de karakterize ettiğini ikna edici bir şekilde savunmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 57
58
Örneğin, sosyolojide, Rousseau’dan Marx’a ve sonra da Mannheim’a, yakın zamanda da Gouldner’a (1970) doğru giden gelişim çizgisinde, sosyal gerçekliğin kişisel düşüncelerden doğduğu düşüncesi giderek azalmakta, bireyin (ve onun sosyolojik kuramlarının) sosyal süreçlerden etkilendiği düşüncesi giderek yaygınlaşmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 58
59
Dilbilimin bir disiplin olarak varoluşu da, kişinin dilinin aslında gerçekliğin yapısı ile ilişkili olduğu (küçük çocukların doğal görüşü) inancından ciddi derecede uzaklaşmayı ve onu sonsuz sayıdaki olası sembol sistemlerinden yalnızca birisi olarak görmeyi gerektirmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 59
60
Dilbilimin betimsel aşamadan yapısalcı ve dönüşümsel ekole doğru geçişi de merkezin dağılması ilkesinin bir örneği olarak görülmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 60
61
Anahatları Chomsky (1965) tarafından çizilen program, dillerin deneysel çeşitliliğinin altında yatan evrensel unsurların açıklanmasını kapsamakta ve sembolik iletişim sistemlerinin doğasını – ve dolayısıyla dünyadaki insan bakış açısını – tamamıyla yeni bir yolla anlatmayı taahhüt etmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 61
62
Benzer şekilde, kültürel antropolojinin bulguları, deneyimlenen gerçeklik ve sosyal çevre arasındaki bağlantıyla ilgili derin bir farkındalık olduğunu göstermekte ve dolayısıyla düşüncenin belli bir kültürel ve tarihi ortamın içinde saklı olmaktan uzaklaştığına işaret etmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 62
63
ÖZNELLİĞİ BERTARAF ETME ÇABALARI 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 63
64
Davranışçılık Psikolojik bilginin (ve genel olarak insan davranışının) öznel boyutunu ele almanın önemi evrensel olarak kabul görmekten çok uzaktır ve tartışmakta olduğumuz konuların ve sorunların dolaylı ya da dolaysız olarak önüne geçmeye çalışan yalnızca birkaç yaklaşım ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımların belki de en kökten olanı davranışçılık olarak bilinen düşünce ekolüdür, ki bu ekolde insanın deneyimleyen bir özne olduğu görüşü tamamen reddedilmemektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 64
65
Tartışmamızda, akademik psikoloji üzerindeki etkisi özellikle büyük olan B. F. Skinner’ın fikirlerine odaklanacağız. Beyond Freedom and Dignity (1971) (Özgürlüğün ve Saygınlığın Ötesinde) isimli kitabında, doğal bilimlerin doğayı cansızlaştırma ve kişisizleştirme yoluyla kaydettiği ilerleme gibi, psikolojinin ilerlemesinin de insanı cansızlaştırmaya ve kişisizleştirmeye bağlı olacağını iddia etmektedir: 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 65
66
Fizik ve biyoloji tarafından katedilen yolu … zihnin sözde ara hallerini yok sayarak takip edebiliriz. Fizik, düşen cisimlerin mutluluğuna daha yakından bakarak ilerlememiştir. Ya da biyoloji yaşayan ruhların doğasına bakarak ilerlememiştir. Davranışın bilimsel analizini yapabilmek için kişiliklerin, zihin hallerinin, duyguların, kişilik özelliklerinin, planların, amaçların, niyetlerin ya da özerk insanın diğer özelliklerinin gerçekten ne olduğunu keşfetmeye çalışmaya ihtiyacımız yoktur. (s. 15) 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 66
67
Burada, deneyimleyen bir özne olarak insan imgesini reddeden ve önceden bilinç alanına sürgün edilen görüngüleri nesnel gerçeklik dünyasına aktaran Skinnercı düşüncenin tamamıyla tutarlı ve katı nesnelliğini görmekteyiz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 67
68
Bu bilinç düzeyinden nesnel gerçekliğe aktarma işi bize oldukça şüpheli bir durum gibi görünmektedir. Daha önce söylediğimiz gibi, Skinner’ın (1953, 1971, 1974) zihincilikle ilgili çeşitli eleştirileri, zihinsel ve öznel kavramların davranışın nedenselliğinin açıklanması için kullanılması üzerinde yoğunlaşmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 68
69
Kendisi (1953), örneğin, “organizma kaynaklı etken” olarak benlik kavramına (s. 283), “davranışın dayandırıldığı hayali neden … olarak duyguya” (s. 160) ve “bir açıklama görevi göremeyecek içsel bir etken”i çağrıştıran, susuzluk ya da açlık gibi, içsel ihtiyaç durumlarına (s. 33) karşı çıkmaktadır. Öznel görüngülerin nesnel olmadığını tekrar tekrar söylemektedir, çünkü nedensel etki yalnızca nesnel olayların bir özelliğidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 69
70
Skinner’ın sistemi basit bir şekilde, bir takım yanıltıcı somutlaştırmaların yerine yenilerini koymuş gibi görünmektedir. Varsayılmış olan, kişiye özel ve üstü kapalı davranış süreçlerinin var olduğu kanıtlanabilse bile, belki de geleceğin yüksek bilim araçları yardımıyla bir kişinin en fazla gözlemleyebileceği, onun kastettiği gibi, deneyimlerin kendileri değil, nesnel bağıntılar olacaktır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 70
71
Kuramcıların kuramlarını bu şekilde formüle ettiği, çünkü bu şekilde formüle etmelerinin öğretildiği düşüncesinden daha fazla bir sonuca ulaştırmayan böyle bir projeyi hayal etmek zordur. Bilginin psikolojisi için ve daha genel olarak insan kişiliğinin bilimi için uygulanabilir bir temel olarak Skinner davranışçılığının en büyük sınırlılığı, psikolojik ve yaşam öyküsel olguların yorumlanmasına rehberlik edecek sentezci deneyimsel ilkelerden yoksunluğunda yatmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 71
72
Skinner’ın sistemi metapsikolojik olarak atomistik (birbiriyle bağlantısı olmayan birçok basit unsurdan oluşmaktadır) ve dışa yönelimlidir, evrensel insan davranışını deneysel olarak birbirinden ayrılabilen bir dizi nesnel davranış olarak görür ve nedenselliğinin kaynakları her zaman nihai olarak dış dünyada bulunan işlevsel ilişkilerin izini sürer. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 72
73
Yöntembilimsel Nesnellik Davranışçılık kadar katı olmayan, ancak öznellik sorununun önüne geçmeye çalışan bir başka görüş de, araştırmacının kişisel sorunlarının araştırma sonuçlarını etkileyebileceğine, dolayısıyla onun araştırmasının bilimsel değeri için bir tehlike oluşturduğuna ilişkin anlayıştır. Yöntembilimsel nesnellik olarak adlandırabileceğimiz bu görüş psikolojik bir kuram değildir, çünkü bilim insanı ile onun çalışmaları arasındaki ilişkinin felsefesi ile ilgilidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 73
74
Ayrıca, bilim insanının kişisel ihtiyaçlarının, isteklerinin ve ilgilerinin değersizleşmesi de buna eşlik etmektedir, çünkü bunlar kontrol edilmesi ve saf dışı bırakılması gereken ve “deneycinin yanlılıkları” olarak yorumlanan etkenlerdir. Böylelikle, bilimsel araştırmayı bilim insanının kurgusal fikirlerinin ve öznelliğinin olası yanılgısından ayırma amacı, belli araştırma yöntemlerine ve kabul edilebilir kanıt ölçütlerine dönüşür. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 74
75
Bu yöntemler çeşitli hata kaynaklarının araştırmayı etkilemesine karşı ciddi önlemler alınmasını kapsamaktadır ki, bu hata kaynaklarının en başında araştırmacının düşünceleri üzerindeki duygusal kuşatmalar ve kişisel kaygıları yer almaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 75
76
Yöntembilimsel nesnelliğin bakış açısına göre psikobiyografik analiz ve yoğun vaka analizi özellikle tehlikeli ve yoldan çıkarıcı yöntemler olarak değerlendirilmektedir, çünkü bu yöntemlerde hataya karşı araştırmacının kararı dışında hiçbir önlem bulunmamaktadır ve verilerin spekülatif ve öznel yollarla çarpıtılma olasılığı çok yüksektir. Diğer taraftan, kişilikle ilgili araştırmalarda nesnel yöntem anlayışını benimsemenin sonuçlarını bir düşünelim. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 76
77
Ayrıca, öznel yanlılıkların bozucu olduğu varsayılan etkilerini tamamen yok etmek de mümkün değildir, çünkü araştırmacının kişisel kaygıları onun çalışacağı konu ve değişkenlerle ilgili seçimini, soracağı deneysel soruları, elde edeceği sonuçların yansımaları ile ilgili anlayışını etkilemektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 77
78
Kişilik kuramı alanında kavramsal bir bölünmüşlük olmasının yanında, kişilik araştırmalarında da bitmek bilmeyen bir ‘dağınıklık ve çeşitlilik’ vardır (Adelson 1969). Kişilikle ilgili araştırmalar yalnızca çeşitli metapsikolojik fikir ayrılıklarıyla değil, aynı zamanda nesnellik yanlısı yaygın düşüncenin bölücü ve değersizleştirici etkileriyle de mücadele etmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 78
79
Kurgusal düşüncenin değerden düşmesi gerçek anlamda kuram geliştirmeyi engellemekte, araştırmacıların dikkatini insanla ilgili önemli konulardan başka yönlere kaydırmakta, araştırma için ilgi alanlarını her zamankinden daha dar şekilde tanımlanmış ve kuramsal olmayan sorunlara yönlendirmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 79
80
Aslında kişisel yanlılıkların ve kurgusal düşüncenin şiddetle reddedilmesi de başlı başına ideolojik ve öznel bir görüştür ve her bilim insanı tarafından da benimsenmemektedir (örneğin, bilimsel bilginin kişisel boyutu üzerine Polanyi 1958 tarafından yapılan analiz). Ayrıca bu görüş, kişilik araştırmalarının deneysel alanını kısıtlayarak, üzerinde çalıştığı konuları önemsizleştirerek, daha kapsamlı bir kuramsal anlayış arayışını engelleyerek bu araştırmaların yürütülmesine olumsuz yönde müdahale etmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 80
81
Sechrest’in (1976) alanla ilgili yaptığı bir değerlendirmede bizim de katıldığımız bir sonuca varılmıştır. Bireysel çalışmalar gidiş yönünden yoksundur … kişilik alanını, uçak kaybolduğu halde yolcuları en azından uçağın hızlı yol aldığına inandırmaya çalışan yalancı bir jet pilotun kafa yapısına büründürüyormuş gibi bir konuma sokmaktadırlar. [s. 22] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 81
82
Görüngübilim Şimdi de psikolojik bilginin öznelliği ile ilgili sorunlardan ve zorluklardan kurtulmaya çalışan başka bir düşünce sistemini ele alalım: saf görüngübilim. Görüngübilim tarihi olarak Dekartçı ve Kantçı felsefeden doğmuş olup kendisini başlangıçtan beri var olan insan bilinci olgusuyla ilgili tanımlayıcı bir bilim olarak konumlandırmaya çalışan bir disiplindir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 82
83
Edmund Husserl (1931) Ideas: An Introduction to Pure Phenomenology (Düşünceler: Saf Görüngübilime Giriş) isimli klasik çalışmasında, bu alanın amacının aşkın öznelliğin, yani her türlü bilinçli deneyim olasılığının temel koşullarını oluşturan sabit bilinç yapılarının, sistematik olarak tanımlanması olduğunu belirtmiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 83
84
Husserl görüngübilimi, bütün olası deneyimlerin önkoşullarına odaklanması nedeniyle, geleneksel bilimlerin (psikoloji dahil) kat ettiği deneysel zihinle ilgili özel gelişmelerden daha temel bir alan olarak görmüştür. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 84
85
görüngüsel indirgeme Husserl, aşkın öznelliği kendi araştırmalarının temelinde yatan bir yöntem yoluyla araştırmayı önermiştir. Bu yöntem görüngüsel indirgemedir. Bu yöntemde bir dizi aşamalı alternatif bakış açısı kullanılmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 85
86
Bu aşamalar, dünyayla ilgili doğalcı bir bilinç halinden başlamakta, daha sonra kendine dönerek (deneysel gerçeklikten ziyade) deneysel bilincin bizzat çalışma konusu olduğu bir aşamaya geçmekte ve aşkın benlik denilen, dünyayı kendi anlamı ve geçerliliğiyle kuşatan analiz edilemez saf gerçeğin açığa çıkarılmasıyla son bulmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 86
87
Görüngüsel indirgemenin aşamalarının bilimin çeşitli alanlarına karşılık geldiği söylenmektedir: doğalcı görüş nesnel gerçekliği araştıran doğal bilimlerin altında yatan bakış açısıdır; bilinçle ilgili gerçeklerin ele alındığı kendine dönüş aşaması betimsel görüngübilim ya da görüngüsel psikolojiye karşılık gelmektedir; deneyimin somut verilere bağlı sabit gerçekleri ise aşkın görüngübilimin çalışma konusudur. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 87
88
Husserl’in indirgeme yönteminin temel unsurlarından birisi paranteze alma olarak adlandırılmaktadır. Paranteze alma, görüngübilimcinin kendini önkoşullardan kurtardığı ve aşkın bakış açısının saflığına ulaştığı düşünsel bir işlemdir. Dolayısıyla paranteze alma kişinin, doğalcı görüş tarafından kabul edilen, daha doğrusu “doğalcı görüşün tezi”ni oluşturan bütün bu varsayımlarla, inançlarla ve tutumlarla ilgili görüşünü kökten bir şekilde değiştirmesi anlamına gelmektedir (s. 91). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 88
89
Bunlar arasında kişinin nesnel gerçekliğin varlığına ilişkin inancı, dünyanın uzamsal ve zamansal düzeniyle ilgili bilgisi, hatta kişinin kendisinin fiziksel olarak sınırlanmış ve yeri belirlenmiş bir beden olarak öznellik deneyimi de yer almaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 89
90
Husserl’ın savunduğu şey aşkın bulguların peşinde giderken dış gerçekliğin göz ardı edilmesi ya da kişinin bütün deneyimlerinin hatırlanması değildir. Kişinin deneyimleri olağan algılama koşulları altındakinden daha farklı bir şekilde hatırlanmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 90
91
Görüngüsel indirgemede yok olan şey dünya değil, nesnel dünyadır, yani doğalcı bilincin dışavurumunun temelindeki ön varsayımlar bütünüdür. Nesnel gerçekliği paranteze alma işlemi bilincin kendi yansıması olarak görüldüğü biçimi de değiştirir: 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 91
92
Eğer şimdi aşkın-görüngüsel indirgemeyi uygularsak, psikolojik öznellik yaşadığımız dünyada onu gerçek yapan tek şeyi kaybeder, nesnel ve uzamsal-zamansal bir doğanın içinde var olan bir bedene ait ruhun anlamını kaybeder. [s.8] 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 92
93
Husserl’ın anlayışıyla ön varsayımlardan bağımsız bir deneyim biliminin arayışında olmanın esas değeri, Locke deneyselciliğinde (ve onun bütün felsefi ve psikolojik türevlerinde) yer alan açıklığa kavuşturulmamış ve sağlam temellere dayanmayan fizikötesi varsayımların eleştirilmesinde yatmaktadır. Bu eleştirilere göre, bu varsayımlar üstü kapalı bir zihin- beden düalizmi, sözde-uzamsal bir bilinç imgesi, insanı soyut şeyleri edilgen bir şekilde algılayan bir varlık olarak gören düşünceler, dünyaya ilişkin basit algılardır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 93
94
Husserl’ın aşkın öznelliği açıklamak için geliştirdiği program, üstü kapalı şekilde, kişisel varoluşun sınırlarının dışına çıkma ve saf öznelliğin üzerinde yer alan koşulsuz bir saf nesnellik alanına geçme amacı da taşımaktadır. Biz bunun, psikolojik bilginin ilerleyebileceği hayali ve sonsuz bir yön olmak dışında elde edilmesi imkânsız bir başarı olacağını düşünmekteyiz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 94
95
Görüngübilimin yöntem ve kavramları psikolojiye de nüfuz etmiş, hatta alanı varoluşçu-görüngüsel bir temel üzerine yeniden oturtma çabalarına yol açmıştır (örneğin Binswanger 1963, Sartre 1953, Van Kaam 1969). Husserl’ın varsayımlardan uzak bir tanımı idealleştirmesine az çok hak veren bu çabalar, psikolojik araştırmanın çeşitli alanlarındaki (örneğin algı, hayal gücü, duygu) önyargıları eleştirme ve açıklığa kavuşturma açısından büyük önem taşımaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 95
96
VAKA ÇALIŞMASI YÖNTEMİ 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 96
97
Bundan sonraki bölümler (2-5) psikobiyografik bir yaklaşımla hazırlanmış olup vaka çalışması olarak bilinen yoğun ve derin yöntemin bir örneğini oluşturmaktadır (Murray 1938, White 1952, 1963). Belli başlı analitik kuramcılar tarafından benimsenmiş başlıca yaklaşım olan bu yöntemin uzun ve farklı bir geçmişi vardır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 97
98
Bu yöntemi diğer yöntemsel yaklaşımlardan ayırt eden üç genel özellik bulunmaktadır. İlk olarak, doğası gereği kişilikle ilgili ve görüngüseldir. Kişilik araştırmalarında incelenen konuların ancak ve ancak bireyin kişisel dünyasının bağlamında ele alınması durumunda tamamen anlaşılabileceğini varsaymaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 98
99
İkinci olarak, geçmişe dayalıdır; kişinin dünyası yaşam-öyküsel bir olgu olarak kabul edilmekte, böylece araştırılan konular zamana bağlı bir kişisel gelişim boyutunda ele alınmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 99
100
Bu iki özellik bile bu yöntemin yaygın akademik kişilik araştırmalarından ayrılması için yeterlidir, çünkü bu araştırmalarda üzerinde çalışılan değişkenleri kendi görüngüsel-tarihi bağlamlarından soyutlamak (ki bu bağlamlar daha sonra seçkisiz hata kaynağı haline gelir) ve farklı bireylerden oluşan bir evren içinde araştırmak gibi geleneksel bir yaklaşım vardır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 100
101
Vaka çalışması yaklaşımının üçüncü ayırt edici özelliği ise (deneysel ya da çıkarımsal olmaktan ziyade) kliniksel ve yorumsal olmasıdır. Bireylerin anlayışını, birbirinden bağımsız temeller üzerine kurulmuş olan sınırlı varsayımları test ederek değil, mevcut deneysel malzemeden yola çıkarak geliştirilen bir sorgulama ve yorumlama süreciyle geliştirmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 101
102
Sonuçta ortaya, duruma bağlı olarak tanımlanmış anlamlar bütününden oluşan bir alan çıkmakta, bu anlamlar kendi aralarında karşılaştırılmakta ve bağlantılandırılmaktadır. Ayrıca, değerlendirilen kişiyle ilgili ortaya çıkan belli bir içgörünün geçerliliği de bu içgörünün analizin bütünüyle uyumlu olup olmadığı değerlendirilerek sağlanmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 102
103
Bireysel hipotezler arasındaki etkileşim ve bir bütün olarak analizin kendisi bir yorumbilgisel döngü izlemektedir (Atwood ve Stolorow 1984, Gadamer 1975, Palmer 1969). Bu yorumbilgisel döngüde parçalar bir araya gelerek bütünü oluşturmakta ve bütün de parçaların değerlendirilebilmesi için bir bağlam oluşturmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 103
104
Psikobiyografik analiz, daima kuramsal yapılarla üzerinde çalışılan görüngüler arasında karmaşık bir şekilde gidip gelmeyi gerektiren deneysel bir yöntemdir. Bununla birlikte, nihai formülasyonlarının geçerliliği herhangi basit bir deneysel yöntemle kolayca ölçülememektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 104
105
Genel olarak geçerliliği ancak geçici bir şekilde sağlanabilmekte olup tartışmanın tutarlılığı ile ilgili yorumsal ölçütler, yapılan açıklamaların kapsamlı oluşu, kabul görmüş psikolojik bilgilerle örtüşüp örtüşmemesi, analizin araştırılan malzemedeki saklı kalmış örüntüleri estetik bir güzellikle ortaya çıkarabilmesi gibi unsurlara bağlıdır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 105
106
Vaka çalışmasının amacı düşünüldüğü gibi nihai gerçeklere ve inkâr edilemez genel ilkelere ulaşmak değil, kayda değer kuramsal fikirlere ve tatminkâr bir araştırma seviyesine ulaşmaktır. Bu yaklaşım bir kanıtlama stratejisinden ziyade, esasen bir keşif stratejisidir (Smith ve ark. 1956). 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 106
107
Bu bölümün daha önceki bir kısmında, kişilik kuramı sistemlerinin psikobiyografik analizinin, analiz edilen belirli kuramlardan daha genel bir bakış açısına dayandırılması gerektiğini savunmuştuk. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 107
108
Bir kuramın kavram ve terimlerinin hiçbir şekilde dışına çıkmadan onun kişisel kökenini araştırmanın ve incelemenin sonuçlarının neler olabileceğini kısaca bir düşünelim. Bunu yapabilmek için kişilik kuramının savunduğu fikirleri, bu fikirlerin kendisini açıklamak ve anlatmak için kullanmak gerekecekti, ki bu da tartışmaya açık bir yöntem olacaktı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 108
109
Psikanalizin bu önemli yapısı göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir analiz örneğin Oedipus kompleksini ele alırken, yalnızca Freud’un ödipal çatışmasının artık bastırılmayıp bilinç yüzeyine çıktığı psikolojik ve yaşam öyküsel koşulları ortaya çıkarmaya çalışacaktı. Ancak Freud’un bunu neden hayati bir gelişim krizi olarak yaşadığına, insanlar için buna neden bu kadar büyük bir önem atfettiğine ya da Freudçu kuramda Oedipus kompleksinin neden evrensel kabul edildiğine ışık tutamayacaktı. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 109
110
Ya da Jung’un örneğinde, onun yaşamının ilk dönemlerinde içinde gerçekten iki kişi olduğuna (1 ve 2 numaralı kişilikleri) ilişkin deneyimini tamamen analitik psikoloji çerçevesinde izah edebilme sorununu düşünün. Bunun için yalnızca, onun ruhun bilinç ve bilinç dışı bölgelerinin arasındaki kutuplaşmış gerginliği erken bir dönemde hissettiği şeklinde bir açıklama yapılabilirdi, çünkü Jungcu kuramda, onun kendisini bu şekilde iki kişi olarak görmesinden kaynaklanan bu önemli çatışmanın insan doğasındaki yaygın bir hastalık olduğu düşünülmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 110
111
Wilhelm Reich ile ilgili olarak, annesinin acıklı intiharı onun insanla ilgili kuramıyla ilişkilendirilemez ya da bu kuramın kaynağı olarak gösterilemezdi, ancak en azından cinselliğin bastırılmasının dünya çapındaki tarihi yıkıcı gücünü ortaya çıkarmasına zemin hazırlayan tek etken olarak görülebilirdi. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 111
112
Rank’ın kişisel deneyim geçmişini etkileyen ve istila eden kendiliğin ölümsüzleştirilmesi ve yüceltilmesi çabaları onun sisteminde evrensel insan iradesinin basit ve açık dışavurumları olarak yorumlanabilirdi. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 112
113
Başka bir deyişle, kişilik kuramcılarının kendi sistemleri içinde psikolojik olarak analiz edilmesi bu kuramların sınırlılığının ve kişisel sınırlarının kaçınılmaz olarak göz ardı edilmesine neden olmakta, bu kuramcılara insanlık halinin belirleyicisi olan evrensel güdülenmeleri ve temel yapıları neredeyse mucizevi bir şekilde ortaya çıkaran varoluşçu kahraman rolü biçmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 113
114
inceleme yöntemimizi analitik kuramların aslen geliştirildiği yöntemlerden ziyade kuramların kendilerine yöneltiyor ve çalışmalarımızı daha genel bir çerçeve oluşturma olasılıklarını araştırmak için kullanıyor olacağız. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 114
115
Öznel Dünyadaki Yapılar İlerleyen bölümlerdeki psikobiyografik analizlerde, kişinin öznel dünya deneyimini esas olarak düzenleyen “kendilik” ve “ötekilik” yapılarına odaklanmaktayız. Bu psikolojik yapılar kişiler arası olayların zihinsel bir replikası olarak görülmemeli ya da fiziksel dünyada ya da “zihinsel aygıt”ta bir yerlerde nesnel olarak var oldukları düşünülmemelidir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 115
116
. Daha ziyade, biz bu yapıları kişinin kendisi ve ötekiyle ilgili deneyimlerinin karakteristik biçim ve anlamlarının öne sürüldüğü sıralayıcı ya da düzenleyici ilkeler sistemi (Piaget 1970b), bilişsel-duygusal şemalar (Klein 1976, Slap ve Slaykin 1980) olarak kavramlaştırmaktayız. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 116
117
Böylesi “öznellik yapıları”nın kavramlaştırılmasının (Atwood ve Stolorow 1984), Piaget’nin (1937) gelişim psikolojisinde çocuğun dünyası ile ilgili formülasyonları ile, Binswanger'in (1963) varoluşçu-görüngüsel "dünya tasarımı" anlayışı ile, Kelly’nin (1963) çalışmasında öngörülen kişisel yapılar sistemi ile, Tomkins (1991) tarafından geliştirilen "senaryolar" teorisi ile yakın ve önemli bir ilişkisi bulunmaktadır. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 117
118
Bizim vaka çalışmamız olan psikobiyografik araştırmada, ilk aşama bireyin öznel dünyasının duruma bağlı betimsel bir tanımlamasından oluşmaktadır. Bu da, onun deneyimlerinin yer aldığı kendine özgü boyutların, onun öznel olarak öne çıktığını düşündüğü esas sorunların ve ikilemlerin, onun dünyasına hâkim olan tekrarlayan tematik kendilik ve ötekilik yapılarının (ve ilgili duyguların) keşfedilmesi ve formüle edilmesi anlamına gelmektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 118
119
Kişilerle ilgili bu deneysel çalışmada belli içerik değişkenlerinin olduğunu varsaymıyoruz; örneğin, içedönüklük-dışadönüklük, özerklik-bağımlılık ya da başka herhangi bir benzer deneyimsel boyutun bütün öznel dünyalar için önemli olduğunu varsaymıyoruz. Öte yandan, kişiliğin esas örgütleyici sorunlarının bir bireyden diğerine farklılık göstereceğini varsayıyoruz, dolayısıyla bu sorunları kişisel olarak ve vaka bazında belirlemeye ve formüle etmeye çalışıyoruz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 119
120
Çeşitli durumlar üzerinden ve yeterli bir zaman dilimi boyunca ele alınan öznel deneyimin konusal olarak her zaman az çok benzer bazı temel sorunlar etrafında toplandığını ve dahası, bu sorunların bir kişinin yaşamındaki kişilik oluşumunda rol oynayan önemli olaylardan kaynaklandığını varsayıyoruz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 120
121
Bu varsayım bizi vaka çalışmalarımızın ikinci aşamasına götürmektedir, yani gelişimsel temellerin ve kişinin öznel dünyasındaki belli örgütleyici yapıların işlevsel öneminin açıklığa kavuşturulması aşamasına. Yani kişinin yaşamındaki belli durumlardan yola çıkılarak tespit edilmiş yaygın sorunları ve tekrarlayan konuları artık onun psikolojik gelişim tarihinin birer parçası olarak görmekteyiz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 121
122
Diğer taraftan, önemli gelişimsel durumlarla ilgili bilgiler öznel bir dünyanın duruma bağlı olarak tanımlanması sürecini değiştirip dönüştürebilir. Dolayısıyla, her vaka çalışması betimsel ve kökensel aşamaların iç içe geçtiği ve birbirini aydınlattığı diyalektik bir süreç içermektedir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 122
123
Analizimizde (2 – 5. bölümler) kişilik kuramı üzerine dört metapsikolojik sistemi yaratıcılarının öznel dünyalarının yansımaları olarak görmekteyiz. Her kuramı, kendilik ve ötekiyle ilgili ayırt edici yapıları (ve ilgili duyguları) açığa çıkarmak amacıyla analiz etmekteyiz, ki bu yapılar kuramın insan doğası ve insanlık halleri ile ilgili kavramlarıyla somutlaştırılmış ve evrenselleştirilmiştir. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 123
124
Dahası, bu yapıların gelişimsel kökenlerini ve işlevsel önemini her kuramcının oluşumsal yaşam deneyimleri ve yaşamındaki tekrarlayan konular bağlamında açıklığa kavuşturmaktayız. Son bölümde, psikobiyografik analizlerimizin çıkarımlarını metapsikolojinin bir eleştirisini yapmak amacıyla ele almakta, insan kişiliğiyle ilgili süregelen çalışmalara rehberlik edecek daha genel bir psikanalitik çerçeve oluşturma çabalarımızı özetlemekteyiz. 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 124
125
Teşekkür ederim… 09.10.2013 Tahir Özakkaş MD.,PhD. Psikoterapi Enstitüsü /Bayramoğlu/Kocaeli 125
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.