Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ÇIKIŞ DÖNEMLERİ VE YERLERİYLE MATÜRÎDÎ VE EŞ’ARÎ İTİKADLARI ARASINDAKİ FARKLAR İMAM MATÜRÎDÎ’NİN TÜRBESİ.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ÇIKIŞ DÖNEMLERİ VE YERLERİYLE MATÜRÎDÎ VE EŞ’ARÎ İTİKADLARI ARASINDAKİ FARKLAR İMAM MATÜRÎDÎ’NİN TÜRBESİ."— Sunum transkripti:

1 ÇIKIŞ DÖNEMLERİ VE YERLERİYLE MATÜRÎDÎ VE EŞ’ARÎ İTİKADLARI ARASINDAKİ FARKLAR İMAM MATÜRÎDÎ’NİN TÜRBESİ

2 Eş’arîlik Tanım: Mutezile kelamının doğuşundan yaklaşık bir asır sonra Ehl-i Sünnet bilginlerinin bir kısmı “iman esasları”nı aklî kurallar ile temellendirme yoluna başvurmuşlardır. Bu yol İbn Kullâb el-Basrî ile başlayıp el-Muhasîbî ve Ebu’l-Abbas el-Kalânisî’nin çabaları ile kuvvet bulmuştur. Ebu’l-Hasan Ali b. İsmail el-Eşarî (324/935-36)’de bu çabaların devamı niteliğinde, Bağdat’ta yetişmiştir. Kendisi önceleri Mutezilenin ileri gelen imamlarından olmuştur. H. IV. asrın başlarında hocası Ebû Ali el-Cübbâî ile “el-aslah ‘alallah” prensibi üzerinde münakaşa etmiş ve Ehl-i Sünnet yolunu tercih etmiş, kendi mezhebini sistemleştirmiştir. Eş’arî’ye nispet edilen pek çok eser olmakla birlikte meşhurları şunlardır: Makâlâtul’- İslâmiyyîn, el-İbâne an Usûli’d-Dine, el-Lum’a, Risâle ilâ Ehli’s-Seğr, Risâletü’l- İstihsâni’l-Havz fî ‘İlmi’l-Kelâm. Eş’arî’nin Bağdat’ta yaşaması görüşlerinin günün siyasetine göre şekillenmesine yol açmış, aynı zamanda mezhebinin resmî görüş haline getirilerek yayılmasını sağlamıştır. Eş’arîlik bilhassa Selçuklu veziri (485/1092) devrinde açılan medreselerde tedris ettirilerek kuvvetlenmiş ve Nizamü’l-Mülk geniş bir coğrafyada yayılma imkanı bulmuştur. Bu medrese geleneği asırlarca bütün İslâm aleminde sürdürülmüştür. Aşağıda Eşarî kelam ekolünün tarihi gelişimini ve görüşlerindeki değişimi detaylı olarak ele almak yerine sadece Eş’arî’yi esas alarak görüşleri sıralayacağız. 2

3 Görüşleri Eş’arî, Mutezile’nin aşırı akılcılığına karşı çıkarak önce Ahmed b. Hanbel’in takipçisi olmuş ve teslimiyetçi bir tavır benimsemiştir. Ancak o, bir taraftan dondurulmuş nassın eksik ve yetersiz kalışını diğer taraftan dinî nassları basitleştiren kuru akılcılığın mahzurlarını görmüş, kısa süre sonra itikadî esasları aklın ilkeleriyle destekleyerek nasları ön plana çıkaran üçüncü bir merhaleye ulaşmıştır. Onun, itikadî esasları ortaya koymada takip ettiği metot kısaca şöyledir: Eş’arî itikadî konuları naklî ve aklî deliller ile ispatlar. Allah’ın ve peygamberlerinin sıfatları, melekler, hesap, ceza ve sevap gibi konuları Kur’an ve Hadislerde geldiği şekilde ele alır. Yine bu konuları Kur’an ve Hadislere ters düşmeyecek tarzda açıklar. Bununla beraber o, nasları te’vil etmek veya onların zahirine hükmetmek için, aklı kendine hakem edinmez. Tersine aklı nasların zahirlerini te’yid eden bir alet gibi kabul eder. 3

4 Görüşleri Bu metodolojisi çerçevesinde Eş’arî’nin görüşlerini şöyle sıralayabiliriz: 1- Eş’arî, Allah’ın varlığını ispatta ihtira delili üzerinde durur. Özellikle insanın yaratılış merhalesini ele alarak onun geçirdiği tekamülün ancak bir yaratıcı vasıtasıyla mümkün olabileceğini ifade ile bu yaratıcının Allah olduğunu vurgular. Bu konuda 56/58-59 vb. ayetleri esas alır. 2- Enbiya 21/22. ayete istinaden Allah’ın birliğini naklî ve aklî delillerle ispatlar. Yine, Şûrâ 42/11, İhlas 112/4 ayetlerine binaen onun hiç bir şey’e benzemediğini, ancak kendini tavsif ettiği vasıflarla onun nitelendirilebileceğini bu vasıflarında ayetlerde ism-i fail olarak geçen, hayat, ilim, irade, kudret, semi’, basar, kelam olduğunu kabul eder. 3- Kur’an’ın mahluk olmadığını akıl ve nakille ispatlar. 4- Allah’ın ahirette görülebileceğini akıl ve nakille ispat eder. 4

5 Görüşleri 5- Her şeyi yaratanın Allah olduğu gibi insanın fiillerini yaratanın da Allah’tır. İnsan fiillerinin kâsibi ol-duğu için yaptıklarından sorumludur. İstitaat, fiille beraberdir. Kul için bir hâdis kudret ve ihtiyâr vardır. Fakat bu kudretin makduru ortaya çıkarmada hiçbir tesiri yoktur, yalnız makdura iktiranı vardır ki ona “kesb” derler; Kul kâsib, Allah Hâlık’tır. Kesb kudret mahalli ile kaim olan bir fiil; halk ise kudret mahallinden hariçte olan bir fiildir. 6- İman, söz ve ameldir, artar eksilir. Büyük günah işleyen fıskı ile fasıktır. Bu bakımdan ona fasık mü’min veya mü’min-i âsi denilir. Onun durumu Allah’a kalmıştır. Ehl-i Kıble tekfir olunmaz. 7- İnsanı bir örnek olmaksızın yaratan Allah onu ahirette tekrar diriltmeye de kâdirdir (Yasin 36/78-81). Allah’ın izniyle Hz. Peygamber’in mü’minlere şefaati haktır. 8- Bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy gelen ve adetleri bozacak şekilde mucize gösteren kimseye nebî denir. Bu sıfatlara haiz ve yeni bir şeriat getiren veya kendisinden önceki şeriatın bazı hükümlerini değiştiren kimseye de rasûl denir. 9- Ümmetin kendileri için bir “imam” seçmesi vaciptir. İmam seçimle belirlenir. Kureşten olmalıdır. İmamda ilim, adalet ve siyaset bulunması gereken vasıflardır. Hulefâ-i Râşidîn’in hilafet sıralaması aynı zamanda fazilet sıralamasıdır. 5

6 2- Mâturîdîlik Tanım: Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Mâturîdî (333/944) Eş’arî’nin Bağdat’da yaptığının benzerini aynı yıllarda Semerkand’da o yapıyordu. Yaşadığı coğrafyada hakim olan Samanî hanedanının ilme ve alimlere verdiği değerle Maverâunnehr’de azımsanmayacak bir ilim halkası oluşmuştur. Hakim es- Semerdkandî’nin, o dönemde hepsi Hanefî ekolüne bağlı yetişmiş dört yüz civarında alimin olduğunu söylemesi bu ilim halkasının boyutlarını göstermektedir. Maturîdî’ye nispet edilen pek çok eser arasında en önemlileri Kitâbu’t-Tevhîd ve Kitâbu Te’vilâti’l-Kur’ân’dır. İkinci kitap hâlâ yazma halinde kütüphane raflarında neşredilmeyi beklemektedir. Beyâzî, Mâturîdî’den Ebû Hanîfe’ye uzanan üç ayrı ilmi silsile nakleder. Bu silsile içinde yer alan alimler arasında Ebû Bekr el-Cüzcânî, Ebû Nasr Ahmed el-Iyâzî, Nusayr b. Yahya el-Belhî, Ebû Süleyman Cüzcânî, İmam Muhammed (189/805), Muhammed b. Mukâtil er-Râzî (248/862), Nusayr b. Yahya el-Belhî(268/881), Ebû Muti’el-Hakem b. Abdillah el-Belhî (199/814), Ebû Mukâtil Hafs es-Semerkandî (208/823) Muhammed eş-Şeybânî (189/805) sayılmaktadır. Mâturîdî’ye gelinceye kadar “Hanefîlik” adı kullanılıyordu. O, Ebû Hanîfe’nin usulünü sistemleştirdiği için bundan sonra Hanefîler akâidde “Mâturîdî” diye adlandırılmışlardır. Böylece “Mâturîdîlik”, “Hanefîliğe” eş anlam kazanmıştır. Mâturîdîyye, kelam ekolü olarak sonraki dönemlerde fikrî gelişmeler göstermekle birlikte biz aşağıda İmam Mâturîdî’nin görüşlerini nakledeceğiz. 6

7 Görüşleri Mâturîdî’nin itikadî esasları ortaya koymada takip ettiği metot ise şöyledir: Mâturîdî aklı da nakli de ayrı ayrı birer bilgi kaynağı olarak kabul eder. Yalnız aklın yanılabileceğinden ve hataya düşeceğinden de çekinir. Ama Eş’arî gibi aklı, sadece Allah’ın emir ve yasaklarını anlamak için bir alet seviyesinde görmez. Bilakis akıl din tarafından bildirilmeden önce bile bazı şeylerin iyiliğini anlayabilirdi. Fakat bazısını bilemezdi. Dine aykırı olmayan hususlarda aklın hükmünü esas alır. Fakat dine aykırı düşerse, şüphesiz dinin hükmüne boyun eğmeyi gerekli bulur. Kur’an’ı yine Kur’an ile açıklar. Çünkü Kur’an ayetleri birbiriyle çelişmez. O, Kur’an’ı tefsirinde akıl ve nakilden istifade ederek, itikadî esasları aklî ve naklî deliller ile ispata çalışır. Mutezile, Mücessime, Müşebbihe ve Haşviye gibi muhaliflerin fikirlerini reddeder. 7

8 Görüşleri İmam Mâturîdî’nin görüşlerini onun Kitâbu’t-Tevhid’ini esas alarak şöyle sıralamak mümkündür: 1.İmanda asl olan taklit değil tahkiktir. 2.Bilgi edinme yolları; duyu organları, haber ve akıldır. Bunlarla eşyanın hakikati hakkında bilgi sahibi oluruz. 3.Cisimler hâdistir. Mâturîdî bu konuyu ispat için aklî ve naklî deliller kullanmaktadır. 4.Cisimlerin hudûsu Allah’ın varlığı için bir delildir. Mâturîdî, Allah’ın birliğini ispatta İsrâ’, 17/42; Enbiyâ’, 21/22; Mü’minûn 23/91; Ra’d, 13/16, Mülk, 67/3; Şûrâ, 42/11 vb. ayetleri de delil olarak kullanmaktadır. 5.Allah Teâlâ’nın isimleri tevkîfî’dir. Bizzat kendi zatına nispet etmediği isimleri vermek caiz değildir. Allah’a “Şey” denilebilir, zira bazı ayetlerde bu nispet bulunmaktadır. 6.Allah Teâlâ’nın her çeşit keyfiyetten münezzeh olarak ahirette görüleceği naklî delillerle sabittir ve buna inanmak vaciptir. 8

9 Görüşleri 7.“İstivâ” gibi haberî sıfatlarda ve bütün müteşabih ayetlerde Maturîdî selefin yolunu tutmuş, tevil ci-hetine gitmemiştir. Çünkü, ona göre tevil, bir başka tevil ihtimalini de haklı çıkarır. 8.İnsan gerçek manada ihtiyar sahibi bir faildir. Her birimiz yaptığımız işlerde serbest olduğumuzun şuuru içindeyiz. Çünkü Allah muhtelif ayetlerde bunun böyle olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte fiilleri yaratan Allah’tır. Ayette “Sizi de yaptıklarınızı da yaratan Allah’tır” buyrulmaktadır. Ancak fiilin Allah’a nispeti onun kuldan nefyini gerektirmez. Fiil Allah’a izafe edildiğinde yaratma, insana izafe edildiği takdirde ise “kesb” adını almaktadır. İnsan ihtiyârî fiillerini iktisab etmeye azmedince, Allah onda bu fiili işleme kudretini yaratır ve istitâat fiil ile beraberdir. İnsanın fiilini işlediği zaman sevaba ve cezaya layık olması, azme veya kasda bağlıdır. Dolayısıyla fiil bizatihi sevab ve cezanın sebebi değildir. Esas sebep, kasd ve azmdir. Onun için kasda makrûn olmayan fiile ceza veya mükâfat söz konusu değildir. 9.Mü’min büyük günah işlemekle imandan çıkmaz. İman sadece kalp ile tasdikten ibarettir. Dil ile ikrar o kişiye Müslüman muamelesi yapmak için gereklidir. İmanda istisna caiz değildir. 10.Nübüvvet: Mâturîdî’ye göre, emrettiği şeyleri yapmak, nehyettiği şeylerden kaçınmak için, Allah’ın peygamber göndermesi haktır. Peygamber göndermenin zarureti konusunda aklî ve naklî deliller vardır. Peygamberlere itaat zorunludur (Nisa, 4/64); Allah peygamber göndermeden insanları cezalandırmaz (İsra, 17/15). 9

10 3-Eş’ariyye ile Mâturîdiyye Arasındaki Farklılıklar Eş’arîler ile Mâturîdîler arasındaki ayrılıklar, genellikle bu ayrılıkların fer’î konulardaki basit farklılıklar olduğu kabul edilmiştir. Bu ayrılıklar incelendiğinde farklılıkların daha çok grupların kullandığı metodolojiden kaynaklandığı görülecektir. Bu farklılıkların belli başlıları şunlardır: 1.İrade-i cüz’iyye: Eş’arilere göre, irade-i cüz’iyyeyi Allah yaratır. Mâturîdîlere göre, irade-i cüz’iyyeyi Allah yaratmaz. 2. Kesb: Eş’arilere göre kesb, kulun gücünün makdura iktiranıdır. Mâturîdîlere göre, kesb azm-i musammam (dönmemek üzere verilen kesin karar)’dır. 3. Husn ve kubh: Eş’arilere göre, husn ve kubh emir ve nehyin gereğidir; yani bir şeyin iyiliği ve kötülüğü akılla idrak olunmaz, bir şey emredildiği için iyi, nehy edildiği için kötüdür. Mâturîdîlere göre, husn ve kubh emir ve nehyin delilidir; yani bir şeyin iyilik ve kötülüğü akılla bilinebilir, bir şeyin emredilmesi onun iyiliğine nehye dilmesi kötülüğüne delâlet eder. 10

11 3-Eş’ariyye ile Mâturîdiyye Arasındaki Farklılıklar 4.Allah’ın bilinmesi: Eş’arilere göre, Allah akılla değil, dinî tebliğ ile bilinebilir. Mâturîdîlere göre, Allah akılla bilinebilir. 5.Eş’arilere göre, “tekvin” “kudret” sıfatına müteallık itibârî bir sıfattır. Mâturîdîlere göre, “tekvin”diğer subûtî sıfatlar gibi hakiki bir sıfattır. 6.Teklifi mala yutak: Eş’arilere göre, Allah’ın insana gücü yettiğinden fazlasını yüklemesi caizdir. Mâturîdîlere göre, Allah insana gücü yettiğinden fazlasını yüklemez. 7.Allah’ın filleri: Eş’arilere göre, Allah’ın fiilleri bir “hikmet”e bağlı değildir. Mâturîdîlere göre, Allah’ın fiillerinde bir “hikmet” vardır. 8.Ma’dum: Eş’arilere göre, ma’dûma ezelde ilahî hitabın taaluk etmesi caizdir, Allah ezelde Mükellimdir. Mâturîdîlere göre, ma’dûma ezelde ilahî hitabın taalluk etmesi caiz değildir, Allah ezelde Mükellim değildir. 9.Nübüvveti nisa: Eş’arilere göre, kadınlardan peygamberlerin gelmesi caizdir. Mâturîdîlere göre, peygamberlik için erkek olmak şarttır. Kadınlardan peygamber olmaz. 10.İbadet: Eş’arilere göre, gayr-i müslimler, ibadetleri ifa ile mükelleftir. Mâturîdîlere göre, gayr-i müslimler, ibadetleri ifa ile mükellef değildir. 11.Eş’arilere göre, Kur’an’ın bazı sure ve ayetleri bazısından büyüktür. Mâturîdîlere göre, Kur’an’ın bazısı bazısından büyük olmaz. 12. Tevbe-i ye’s: Eş’arilere göre, tevbe-i ye’s makbul değildir. Mâturîdîlere göre, tevbe-i ye’s makbuldür. 13.İmanın artması: Eş’arilere göre, iman artar, eksilir. Mâturîdîlere göre, iman artmaz ve eksilmez. 11

12 Değerlendirme 4.Allah’ın bilinmesi: Eş’arilere göre, Allah akılla değil, dinî tebliğ ile bilinebilir. Mâturîdîlere göre, Allah akılla bilinebilir. 5.Eş’arilere göre, “tekvin” “kudret” sıfatına müteallık itibârî bir sıfattır. Mâturîdîlere göre, “tekvin”diğer subûtî sıfatlar gibi hakiki bir sıfattır. 6.Teklifi mala yutak: Eş’arilere göre, Allah’ın insana gücü yettiğinden fazlasını yüklemesi caizdir. Mâturîdîlere göre, Allah insana gücü yettiğinden fazlasını yüklemez. 7.Allah’ın filleri: Eş’arilere göre, Allah’ın fiilleri bir “hikmet”e bağlı değildir. Mâturîdîlere göre, Allah’ın fiillerinde bir “hikmet” vardır. 8.Ma’dum: Eş’arilere göre, ma’dûma ezelde ilahî hitabın taaluk etmesi caizdir, Allah ezelde Mükellimdir. Mâturîdîlere göre, ma’dûma ezelde ilahî hitabın taalluk etmesi caiz değildir, Allah ezelde Mükellim değildir. 9.Nübüvveti nisa: Eş’arilere göre, kadınlardan peygamberlerin gelmesi caizdir. Mâturîdîlere göre, peygamberlik için erkek olmak şarttır. Kadınlardan peygamber olmaz. 10.İbadet: Eş’arilere göre, gayr-i müslimler, ibadetleri ifa ile mükelleftir. Mâturîdîlere göre, gayr-i müslimler, ibadetleri ifa ile mükellef değildir. 11.Eş’arilere göre, Kur’an’ın bazı sure ve ayetleri bazısından büyüktür. Mâturîdîlere göre, Kur’an’ın bazısı bazısından büyük olmaz. 12. Tevbe-i ye’s: Eş’arilere göre, tevbe-i ye’s makbul değildir. Mâturîdîlere göre, tevbe-i ye’s makbuldür. 13.İmanın artması: Eş’arilere göre, iman artar, eksilir. Mâturîdîlere göre, iman artmaz ve eksilmez. 12

13 Değerlendirme İHMALİN NEDENLERİ: 1-Bunlar arasında Mâtürîdî'nin hilâfet merkezi Bağdat'tan uzakta yaşamış olması, 2-Tarihçiler tarafından kasıtlı olarak zikredilmemesi, 3-siyasî iktidarla anlaşmazlık içinde bulunması sebebiyle 4-Devlet imkânlarından yararlanmamış olması, 5-Eş'arîliğin Nizamiye medreselerinde okutularak İslâm dünyasının her tarafına gönderilecek kimseler yetiştirilmesine mukabil 6-Mâtürîdîliğin resmî eğitim kurumlarına girememesi, 13

14 Değerlendirme 7-Eş'arîliğin Şâfiîler ve Mâlikîler gibi farklı kitleler tarafından benimsenmesine rağmen 8-Mâtürîdîliğin sadece Hanefiler'e münhasır kalması, 9-Mâtürîdîliğin akla daha fazla önem vermek suretiyle muhafazakâr ulemânın ve biyografi müelliflerinin ilgi alanı dışında kalması, 10-Hanefî çevrelerinin Mâtürîdî'nin Ebû Hanîfe'nin otoritesini gölgelemesinden endişe etmeleri, 11-Eserlerinin dil ve üslûp açısından problemli oluşu gibi bir dizi sebep kaydedilmektedir. 14

15 Değerlendirme 12-Bazı araştırmacılar ise Zehebî ve Süyûtî gibi biyografi müelliflerinin Mâtürîdî'yi Türk olduğu için terk ettiklerini ileri sürmüştür. 13-Alâeddin es-Semerkandî de Mâtürîdî'nin fıkıh usulüne dair eserlerinin son derece sağlam delil ve güçlü istidlallere dayanmasına rağmen ilgi görmemelerinden yakınır ve bunun sebebinin lafız ve mânalarının anlaşılır olmayışı veya himmet ve gayret azlığında aranması gerektiğini belirtir. 14-Fakihlerin Mâtürîdî'nin eserlerinde görülen kelâm tartışmalarıyla ilgilenmeyip sadece fıkha meyletmeleri yalnız fıkhî meseleleri ele alan eserlerin yaygınlık kazanmasına sebep olmuştur. 15

16 Değerlendirme Mâtürîdî'nin yaşadığı bölgenin çeşitli istilâlara mâruz kalıp dinî eserlerin tahrip edilmesi, Mâverâünnehir'in Bağdat, Basra ve Küfe gibi ilim ve kültür merkezlerinden uzakta olmasının eserlerinin ihmal dilmesindeki etkisinin göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çeken Bekir Topaloğlu'na göre ise bu ihmalin temelinde muhaddislerle fakihlerin Mâtürîdî'nin görüşlerini Mu'tezile'ye yakın kabul etmelerinin yatması kuvvetle muhtemeldir. Madelung'a göre Mâtürîdî'nin görüşlerinin Mâverâünnehir'in batısında sağlam bir yer edinememiş olmasında Hanefîliğin ana merkezi olan Irak'ta Ebü'l-Hasan el-Kerhî, Cessâs ve Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali es-Saymerî gibi önde gelen Hanefî âlimlerinin itikadda Mu'tezile mezhebini benimsemelerinin büyük tesiri olmuştur. 16

17 Değerlendirme Tasavvufî yönüyle: Hakkında tıpkı bir tasavvuf büyüğü gibi menkıbeler ve rüyalar aktarılmakta, Semerkant'ta Dest Ribâtı'nda Hızır ile görüşüp onun duasını aldığı, kerametleri bulunduğu belirtilmekte ve yaptığı duanın kabul edildiğine dair bir hadise de nakledilmektedir. zahir ve bâtın ilimleri: Nesefî'nin Mâtürîdî hakkında tasavvuf terminolojisiyle kullandığı "kudvetü'1-ferîkayn" (iki grubun lideri) tabiri ise zahir ve bâtın ilimlerinde lider konumunda olduğunu çağrıştıran bir ifadedir. Takva: Takvaya ulaşmanın yollarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamalar da önemli ölçüde tasavvufi bir karakter taşır. Ayrıca öğrencisinin öğrencisi olan İbn Yahya kendisini takva titizliğinde tek şahsiyet olarak nitelemektedir. 17

18 Değerlendirme Keşif ve ilhamın bilgi kaynakları arasında yer alamayacağını açıkça ifade eder. Mâtürîdî, öğrencisi Rüstüfeğnî'nin Fevâ'id adlı eserinden yapılan iki iktibasa göre velîlerin peygamberlerden üstün olduğunu savunanların görüşünü reddeder. Dünya nimetlerinden istifade edilmesini yadırgayanlara bunların insanların faydalanması için yaratıldığını söyleyerek karşı çıkardı. Mâtürîdî ve çevresinin kelâma dair görüşlerinin Mâverâünnehir mutasavvıfları üzerinde etkili olduğu anlaşılmaktadır. Hatta bir büyük tarikat şeyhinin Mâtürîdî'nin, zamanında bu ümmetin mehdîsi olduğunu söylediği kaydedilmektedir. 18

19 Değerlendirme Sonraki dönemlerde takipçileri tarafından o: şeyh, imam, şeyhülislâm, imâmü‘l-hüdâ, alemü‘l-hüdâ, reîsü meşâyihi Semerkand, imâmü'l-mütekellimîn, musahhihu akâidi'l-müslimîn, imâmü Ehli's-sünne gibi unvanlarla anılmıştır. 19

20 Değerlendirme Mâtürîdî, ilmî çevresiyle beraber Mâverâünnehir'de İslâm düşüncesinin belli bir istikrara kavuşmasında, İslâm'ın ve Hanefîliğin Türkler arasında yayılmasında önemli görev yapmış ve bu etkisi zaman içinde artarak devam etmiştir. Sa'deddin et-Teftâzânî Horasan, Irak, Şam (Suriye) ve diğer memleketlerin büyük çoğunluğunda Ehl-i sünnet'in Eş'ariyye, Mâverâünnehir'de ise Mâtürîdiyye anlayışının yaygın olduğunu belirtir ve kendi zamanında bu iki grup arasında tekvîn, imanda istisna ve mukallidin imanı gibi bazı konularda görüş ayrılığı çıktığını kaydeder. Ardından da bu iki grubun ileri gelen âlimlerinin birbirlerini bid'atçılık ve sapkınlıkla suçlamadıklarını vurgular. Eş'arîlik daha çok Şafiî ve Mâlikîler arasında, Mâtürîdîlik ise Hanefîler arasında yayılmıştır. 20

21 Değerlendirme Araştıran sorgulayan ve her şeyin mümkün olan en iyisinin yapılmasını isteyen; problemlerin aklın ışığında çözülmesini tavsiye eden; kardeşlik ve eşitlik, birlik ve beraberlik, barış ve adalet anlayışı üzerine kurulan iman nazariyesini savunan İmam Mâturîdî ve ona nispet edilen Mâturîdîlik iyi bilindiği takdirde, günümüzdeki Müslümanların daha sağlıklı bir din anlayışına kavuşmalarına yardım edeceğini düşünmekteyiz. Ayrıca sağlam bir din anlayışına sahip olan Müslümanların, dünya barışının teminine de önemli katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. 21


"ÇIKIŞ DÖNEMLERİ VE YERLERİYLE MATÜRÎDÎ VE EŞ’ARÎ İTİKADLARI ARASINDAKİ FARKLAR İMAM MATÜRÎDÎ’NİN TÜRBESİ." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları