Sunuyu indir
1
ŞEHiRLER VE KENTSEL ALANLAR
2
GİRİŞ Bu bölümde öncelikle kentlilik sürecini ele alan bazı kuramları inceleyeceğiz. Sonra şehirlerin kökenlerine ve son yüzyılda şehirde yaşayan insan nüfusunda meydana gelen patlamayı ve dünyada kentleşmeyle ilgili yeni ortaya çıkan eğilimleri ele alacağız.
3
Kentliliğin kuramsallaştırılması
İlk sosyologların birçoğu şehirlere ve kent yaşamına büyük bir ilgi duymaktadır. Hatta klasik sosyolog Max Weber, bu konuda çağdaş kapitalizmi ortaçağın Batı şehirleriyle ilişkilendirecek koşulların izini sürdüğü şehir adlı bir kitap dahi yazmıştır.
4
Diğerleri ise, daha ziyade şehrin gelişiminin fiziksel çevreyi olduğu kadar toplumsal çevreyi nasıl değiştirdiğini soruşturmuşlardır.
5
Chicago okulu: Başta Robert Park, Ernest Burgess ve Louis Wirth olmak üzere 1920’lerden 1940’lara kadar Chicago Üniversitesine bağlı olan bazı yazarlar, uzun yıllar boyunca kent sosyolojisi kuramlarının ve araştırmalarının temeli olagelmiş fikirler geliştirmişlerdir.
6
Bu kavramlardan biri, kentsel çözümlemelerde ekolojik yaklaşım kavramıdır; diğeriyse Wirth tarafından geliştirilen, bir yaşam biçimi olarak kentlilik kuramıdır.
7
Kent ekolojisi Ekoloji, fizik biliminden ödünç alınmış bir terimdir; bitki ve hayvanların yaşadıkları çevreye olan uyumlarını inceler.
8
Şehirler, rekabet, istila ve yerini alma gibi – biyolojik ekolojide karşılıkları bulunan- süreçler yoluyla bir düzen kazanarak “doğal alan” haline gelmektedir.
9
Bir yaşam tarzı olarak kentlilik
Louis Wirth’in bir yaşam tarzı olarak kentlilik savı, şehirlerin içsel farklılıktan ziyade, toplumsal bir varoluş biçimi olarak şehirlilik olgusunu ele alır.
10
Wirth’in işaret ettiği, şehirlerde birçok insan yan yana yaşadığı halde birbirini kişisel olarak tanımaz şehirleri geleneksel köylerden ayıran temel farklardan biri budur. Şehir sakinlerinin birbirleriyle kurdukları bağlantıların birçoğu gelip geçicidir ve başka amaçlara yöneliktir. .
11
Herbert Gans’ın (1962) “kentli köylüler” olarak adlandırdığı gruplar modern şehirlerde yaygındır. Gans’ın “kentli köylüler”i örneğin şehir merkezine yakın mahallerinde yaşayan İtalyan kökenli Amerikalılardır.
12
Claude Fischer (1984) büyük ölçekli kentliliğin niçin herkesi anonim bir kitle içinde yutmak yerine alt kültürleri teşvik etme etme eğiliminde olduğuna bir yorum getirmiştir. Fischer, şehirlerde yaşayan insanların kendileriyle aynı ardalana ya da ilgilere sahip başka insanlarla işbirliği yaparak yerel bağlantılar kurabildiklerine dikkat çekmektedir.
13
Kentlilik ve yaratılmış çevre
Kentlilikle ilgili en yeni kuramlar, kentliliğin özerk bir süreç olmadığının ve ana ekonomik ve siyasi değişim örüntüleriyle ilgisinde ele alınması gerekliliğinin altını çizmişlerdir.
14
Harvey: mekanın yeniden yapılandırılması
Büyük ölçüde Marx’ın fikirlerinden hareket eden David Harvey, kentliliğin, sanayi kapitalizminin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan yaratılmış çevrenin bir boyutu olduğunu ileri sürmektedir.
15
Harvey, modern şehircilik sürecinde mekanın sürekli olarak yeniden yapılandırıldığına dikkati çeker. Süreç büyük şirketlerin fabrikalarını, araştırma ve geliştirme merkezlerini, vb. nereye kurmaya karar verdiklerine göre; hükümetlerin hem toprak hem de sınai üretim üzerindeki denetim haklarını kime verdiklerine göre ve emlak alım satımıyla uğraşan özel yatırımcıların etkinliklerine göre belirlenir.
16
Castells: kentlileşme ve toplumsal hareketler
Şehirleri anlayabilmek için mekansal biçimlerin hangi süreçler vasıtasıyla yaratıldığını ve dönüştürüldüğünü kavramamız gerekir. Şehirlerin ve mahallerin genel düzeni ile mimari özellikleri toplumdaki farklı grupların mücadelelerini ve çatışmalarını yansıtır. Bir başka değişle, kentsel çevre büyük toplumsal güçlerin simgesel ve uzamsal görünüşleridir.
17
Castells, Chicago Okulu’na mensup sosyologların aksine, şehri yalnızca ayrıksı bir mevki –kentsel alan- olarak görmez; aynı zamanda, sanayi kapitalizminin içkin özelliklerinde biri olan ortaklaşa tüketim sürecinin bütünleşik bir parçası olarak da görür.
18
Harvey ve Castells’in vurguladıkları nokta, şehirlerin insanlar tarafından yaratılan neredeyse tamamen yapay çevreler olduklarıdır. En ücra taşra bölgeleri bile insan müdahalesinden ve modern teknolojiden kaçamamaktadır, zira insani etkinlikler doğa dünyasını yeniden şekillendirmiş ve düzenlemiştir.
19
Şehrin gelişimi Eski dünyada, Avrupa’daki Atine ve Roma gibi büyük şehirler vardıysa da, o zamanki şehir yaşamı bizim bugün bildiğimiz şehir yaşamından oldukça farklıydı. Ferdianand Tönnies ve Georg Simmel gibi ilk sosyologların da gösterdiği gibi, modern şehrin gelişimi insanların dünyaya olan bakışlarını ve duygularını, birbirleriyle olan etkileşim biçimlerini değiştirmiştir.
20
Sanayileşme ve Kentleşme
En büyük modern şehirler ve modernlik öncesi uygarlıkların şehirlerin arasındaki karşıtlığın boyutları muazzamdır. Sanayileşmiş ülkelerdeki en kalabalık şehirleri nüfusu 20 milyonu bulabilmektedir.
21
Bölgekentler –kesintisiz bir ağ oluşturan şehirler ve kasabalar kümesi- daha da fazla insan barındırmaktadır. Günümüzde kent yaşamının zirve noktasını “şehirlerin şehri” diye megapoller temsil etmektedir.
22
Onsekizinci yüzyılın ortalarında başlamış olan sanayileşme süreci gittikçe artan bir kentleşmeyi beraberinde getirdi. Kentleşme, günümüzde kalkınmakta olan ülkelerin çekimine fazlasıyla kapıldıkları küresel bir süreç haline gelmiştir.
23
Modern şehrin gelişimi
Şehirler nüfus artışı yüzünden ve çiftlik, köy ve küçük kasabalardan aldığı göçlerden dolayı büyümüşlerdir.
24
Bu göçler genellikle uluslararası boyutta da yaşanmaktaydı, zira köylü geçmişe sahip insanlar diğer ülkelerdeki şehirlere taşınıyorlardı. Taşradaki fırsatların azlığı ve şehirlerin “taşı toprağı altın” olduğu (iş, sağlık ve geniş yelpazede mal ve hizmet bolluğu olduğu) yolundaki söylentilerin çekiciliğine ve avantajlarının büyüsüne kapılıp şehirlere göç ettiler.
25
Dahası, şehirler neredeyse sıfırdan yeni kent alanları yaratarak sanayi ve yatırım merkezleri haline geldiler.
26
Kimileri şehirlerin dinamizmi, kültürel yaratıcılığın kaynağını ve “sivil erdemi” temsil ettiğini düşünmektedir. Diğer yazarlar ise şehri genellikle kalabalıkların karşılıklı güvensizliğinin ve saldırganlığın alıp başını gittiği, suç, şiddet, yolsuzluk ve yoksunlukla dolu, üzerinden dumanlar tüten bir cehennem olarak betimlemişlerdir.
27
Yeni kentleşme eğilimleri
Bu kısımda batıdaki kentlerin ana gelişim örüntülerinden bazılarını inceleyeceğiz. Banliyölerin ortaya çıkışını, şehir merkezlerinin çöküşünü ve kentsel dönüşüm stratejilerini mercek altına alacağız.
28
Banliyöleşme (Suburbanization)
Banliyölerin, kent merkezlerinden uzaktaki yerleşim alanlarının ortaya çıkışı. İyi barınma, eğitim, trafik ve refah gibi koşullar yüzünden banliyöler tercih edilir olmuştur.
29
Şehir merkezlerinin bozulması
Son yirmi ya da otuz yılda dünyanın büyük şehirlerinin büyük şehirlerini etkilemiş olan şehir merkezinin bozulması olgusu, banliyölerin büyümesinin doğrudan sonucudur. Yüksek gelir gruplarına mensup insanların şehirden banliyölere taşınması yerel vergi gelirlerinin düşmesine sebep olmuştur.
30
Bu durum, şehir merkezindeki konut stoğunun erimesi, suç ve işsizlik oranının artmasıyla birlikte daha da kötü bir hal almıştır. Dolayısıyla toplumsal yardım hizmetlerine, okullara, binaların tadilatına, polis ve itfaiye hizmetlerine daha fazla harcama yapılması gerekmektedir. Banliyölerin gelişmesi ile birlikte, şehir merkezlerinin sorunlarının çoğalmasına neden olan bir bozulma döngüsü ortaya çıkmaktadır.
31
Ayaklanmalar Büyük şehirler küreselleşme, nüfus hareketleri ve hızlı değişimle ıralanan bir çağda, toplumu bir bütün olarak etkisi altına alan toplumsal sorunların sert ve gerilimli dışavurumları haline gelmiştir. Genellikle yerel yönetim politikaları, işsizlik ve farklı kent kimliklerine sahip olanlar arasındaki görülen gerilimler sonucu ortaya çıkan şehir içindeki “görünmez” fay hatları, ara sıra toplumsal depremlere yol açabilmektedir.
32
Kentsel dönüşüm Yerel, bölgesel ve ulusal hükümetler şehir merkezlerini felce uğratan karmaşık sorunlara karşı ne türden bir yaklaşımı benimsemelidirler? Şehrin dışına doğru hızla gelişmekte olan banliyölerin yeşil alanları ve kırsal bölgeleri erozyona uğramaları nasıl önlenebilir? Başarılı bir kentsel dönüşüm siyaseti özellikle zorlayıcıdır, zira pek çok cephede aynı anda eyleme geçilmesi gerekir.
33
Beş özgül meseleye odaklanarak sefaletin en yoğun olduğu bölgelerdeki dezavantajları en aza indirgemektir: kısır iş olanakları, yüksek suç oranları, eğitim eksikliği, kötü sağlık koşulları, barınma ve fiziksel çevreyle ilgili konular.
34
Kalkınmakta olan dünyada kentleşme
2015 yılı itibarıyla nüfusu on milyonu geçmesi beklenen şehirlerin çoğu kalkınmakta olan dünyada yer almaktadır.
35
Dünyanın daha az kalkınmış bölgelerindeki kentsel büyüme oranı başka yerlerdekinden neden daha yüksektir? Bu konuda iki etkenin mutlaka hesaba katılması gerekir: Birincisi, kalkınmakta olan ülkelerin büyüme oranları sanayileşmiş ülkelerden daha yüksektir. Kentsel büyüme, halihazırda şehirlerde yaşamakta olan insanlar arasında üreme oranları tarafından körüklenmektedir İkincisi, taşradan kente geniş çaplı bir göç yaşanmaktadır.
36
Kalkınmakta olan dünyada kentleşmenin getirdiği zorluklar
Ekonomik içermeleri Kalkınmakta olan dünyadaki birçok şehirde, kayıt altındaki ekonomiye dahil olamayan kişilerin ihtiyaçlarını karşılanmasını kayıtdışı ekonomi sağlamaktadır. Kayıt dışı ekonomi vergilenemez ve denetlenemez.
37
Çevresel karşı çıkışlar
Kirlilik, uygun olmayan barınma koşulları, yetersiz lağım şebekeleri ve temiz su kaynaklarının azlığı, daha az kalkınmış ülkelerdeki şehirlerin müzmin sorunlarıdır.
38
Batı’daki kentsel alanda şehre yeni gelenler, genellikle şehir merkezine yakın bölgelerde ikamet ederler. Kalkınmakta olan ülkelerde tam tersi bir eğilim söz konusudur ve göçmen nüfus şehrin dış mahallelerine yerleşirler.
39
Şehirler ve küreselleşme
Küreselleşmenin şehirler üzerindeki etkisi muazzam olmuştur; küreselleşme şehirleri birbirine daha bağımlı hale getirmiş ve ulusal sınırların ötesine geçen bağlantılar kurmaya teşvik etmiştir.
40
Küresel şehirler Yeni küresel düzende şehirlerin rolü, sosyologların ilgisini çekmektedir. Saskia Sassen şehirler ve küreselleşme konusuna en büyük katkıyı yapan yazarlardan biridir.
41
Büyük, ulusaşırı kurumsal şirketlerin karargahlarının bulunduğu ve mali, teknolojik ve danışmanlık hizmeti cenneti olan şehirleri tanımlamak için küresel şehir terimini kullanır. Küresel şehir (Sassen, Global City – 1991) başlıklı çalışmasını bu üç şehre dayandırmıştır; New York, Londra ve Tokyo.
42
Bu tür şehirlerin çoğu aslında eskiden beri uluslararası ticarete ev sahipliği yapmakla birlikte, günümüzde dört yeni özellik daha kazanmışlardır:
43
1. Küresel ekonominin “komuta merkezleri” yönetim ve siyaset üretim merkezleri haline gelmişlerdir.
44
2- Bu gibi şehirler, ekonomik gelişimi etkileme konusunda imalat sektöründen daha önemli hale gelmiş olan finans ve özel hizmet firmalarının anahtar konumdaki mekanlarıdırlar.
45
3. Büyümekte olan yeni sanayilerin üretim ve yatırım mevkileridirler.
4. Bu şehirler finansal ya da hizmet sanayilerinin aldığı, sattığı ya da ıskartaya çıkardığı “ürünler” için birer Pazar konumundadırlar.
46
Küresel çağda yönetici şehirler Küresel olanın yönetilmesi
Küreselleşme dünyanın dört bir yanından şehirlerin karşı karşıya kaldıkları güçlükleri körüklese de, şehirlerin ve yerel yönetimlerin siyasete yeniden canlı bir biçimde katılmalarının olanaklarını da sağlamaktadır.
47
Ulus-devletin etkin biçimde iş göremediği yerde şehir yönetimleri ya da yerel hükümetler küresel olanın yönetilmesi konusunda daha atik davranabilecekleri yönetim biçimleri” (Borja ve Castells 1997) olabilirler.
48
Jordi Borja ve Manuel Castells, yerel yetkililerin küresel güçleri üç önemli alanda etkin bir şekilde denetleyebileceklerini savunmaktadırlar:
49
Birincisi, şehirler yerel “habitatı”, ekonomik üretkenliğin toplumsal temellerini oluşturan koşulları ve olanakları denetim altına alarak ekonomik üretkenliğe ve rekabete katkıda bulunabilirler.
50
İkincisi, şehirler çeşitli etnik grupların toplumsal-kültürel açıdan bütünleşmesini sağlama konusunda önemli bir rol üstlenebilir.
51
Üçüncüsü, şehirler önemli birer temsil ve yönetim mekanlarıdır
Üçüncüsü, şehirler önemli birer temsil ve yönetim mekanlarıdır. Yerel yetkililerin küresel meselelerde ulus devletlere karşı iki önemli avantaja, birincisi daha büyük temsil oranına; ikincisi ulusal yapılar içinde esnek davranabildikleri için daha fazla hareket olanağına sahiptirler.
52
Siyasi, ekonomik ve toplumsal eyleyenler olarak şehirler
Birçok büyük örgütün, kurumun ve grubun yolları şehirlerde kesişir. Yurtiçi ve uluslararası işkolları, potansiyel girişimciler, devlet makamları, sivil kuruluşlar, meslek birlikleri, ticari sendikalar ve diğer birçok oluşum kentsel alanlarda karşı karşıya gelir ve birbirleriyle bağlantılar kurarlar. Bu bağlantılar, şehirlerin siyaset, ekonomi, medya ve kültür alanlarında toplumsal birer eyleyen görevi gördüğü ortak ya da müşterek etkinliklere yol açabilir.
53
Kimi şehirler karşı karşıya kaldıkları güçlükleri çözmek amacıyla, orta ve uzun vadeli strateji planları oluşturmaktadır. Bu gibi planların ışığında yerel yönetim makamları, sivil toplum kuruluşları ve özel ekonomik kişiler kentsel altyapıyı elden geçirebilmek için dünya çapında etkinlikler düzenlemekte ya da istihdam olanaklarını girişimcilik temelli sanayilerden bilgisel temelli sanayilere kaydırmaktadır.
54
Belediye başkanlarının rolü
Küresel düzen içinde şehirlerin yeniden önem kazanmasıyla birlikte belediye başkanlarının rolleri de değişmeye başlamıştır. Büyük şehirlerin belediye başkanları, şehir gündeminin belirlenmesi ve şehrin uluslararası profilinin yükseltilmesi konularında yaşamsal öneme sahip olabilecek kişiselleşmiş bir lider tipi oluşturabilirler.
55
Şehirlerin belediye başkanları, genel metropol bölgelerindeki topluluklarla anlaşmalar imzalayarak genellikle belediye sınırları dışındaki alanların siyasi gündemini de belirleyebilecek güçtedir. Bu türden ortaklıklar, dünya çapında bir etkinliğe ev sahipliği yapılmasıyla yabancı yatırımcıların ilgisini şehre çekebilmektedir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.