Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
SOSYOLOJİDE KURAMSAL DÜŞÜNCE
Jurgen HABERMAS Ulrich BECK Manuel CASTELLS
2
JURGEN HABERMAS DEMOKRASİ VE KAMUSAL ALAN Habermas bugün batı tipi demokrasi dediğimiz liberal temsili demokrasinin içi boşaltılmış bir demokrasi anlayışı olduğunu iddia eder. Habermasa göre liberal temsili demokrasi sadece sandığa indirgenmiş bir demokrasidir. Demokrasinin bu şekilde işlemesi gerçek anlamda bir demokrasi olmayıp pasif apolitik bireylerin çoğalmasına yol açmıştır.
3
Demokratik toplumun önündeki bu problemin çözülebilmesi için Habermas’a göre Kamusal Alanın canlandırılması gerekmektedir. Kamusal Alan Habermas’ta demokrasinin çerçevesini oluşturmaktadır. Habermasa göre ulusal meclis ve partiler dahil, yürürlükteki usule uygun ortodoks demokratik işlemlerin bize ortak kararlar alma konusunda yeterli bir temel sağlamadığını öne sürmektedir. Dolayısıyla Habermasa göre demokrasi ancak cemaat ve diğer yerel grupların ortak akıl çerçevesinde bir araya gelerek siyasete daha fazla katılımıyla gerçekleşebilir.
4
En önemli eseri olan İletişimsel Eylem Kuramı (1986) adlı kitabında Habermas; varolan teknolojik gelişmelerle- internet gibi- beraber iletişim araçları -televizyon, gazete gibi- sayesinde kamusal alan canlandırılıp insanların siyasal konuları tartışıp siyasette daha etkin rol alabilecegini ve böylece katılımcı demokrasinin gerçekleşebileceğini iddia etmektedir. Kamusal Alan Nedir? Neresidir? Habermasa göre en az iki kişinin bir araya gelip siyasi bir konuyu tartıştığı tüm mekanlar kamusal alan olarak tanımlanabilir. Habermas’ın bu tanımı kamusal alanı oldukça geniş tutup mümkün olduğu kadar siyasetin heryerde işlenebileceğini göstermektedir.
5
Habermas Kuramında; insanların kamusal alan yaratıp siyasi gündemi belirlemeleriyle beraber siyaseten karar alma mekanizmasına daha fazla etkide bulunacaklarını savunmaktadır. Doğrudan demokrasinin bu çağda çok zor olduğunun farkında olsa bile Habermas ortaya atmış olduğu tartışmacı/müzakereci demokrasi modelinde internet sayesinde insanların mini referandum yollarıyla siyasete daha etkin katılabileceğini iddia etmektedir.
6
Ulrich Beck ve Risk Toplumu
Ulrich Beck’in en önemli iddiası eski sanayi toplumunun ortadan kalkmakta olduğu ve yerini “risk toplumu”nun almasıdır. Beck’e göre Küresel bir çağda yaşamış olmamız belirsizlik tehlikesine yol açmıştır. Bilim ve teknolojinin ilerlemiş olması şüphesiz insanlığa birçok yarar sağlamış olsa da çok ciddi tehlikeler de getirmiştir. Örneğin: genetik olarak değiştirilmiş ürün yetiştirilmesini destekleyenler bu ürünlerin olsa olsa bize dünyanın en fakir ülkelerindeki açlığı sona erdirme ve herkes için ucuz yiyecek temin etme olanağı sağlayacağını iddia eder. Ama Beck’e göre bu teknolojinin sağlıkla alakalı tehlikeli ve istenmedik sonuçları bu teknolojinin risk boyutunu da göstermektedir.
7
Beck’e göre, tehlike toplumunun önemli bir yönü onun tehlikelerinin mekansal, zamansal ve toplumsal bakımdan belli bir yere kısıtlanmış olmamasıdır. Bugünün tehlikeleri bütün ülkeleri ve bütün toplumsal sınıfları etkilemektedir; bu tehlikelerin sadece kişisel değil, küresel sonuçları vardır. Üretilmiş tehlikelerin birçoğu, örneğin terörizm ya da çevre kirliliği, ulusal sınırların ötesine geçmektedir. 1986’da Çernobil nükleer elektrik santralindeki patlama bunun açık bir örneğini oluşturur.
8
Çernobil’in hemen yakınında yaşayan herkes, -yaşları, sınıfları, toplumsal cinsiyetleri ve konumları ne olursa olsun- tehlikeli düzeyde radyasyona maruz kaldılar. Aynı zamanda, kazanın etkileri Çernobil’in çok ötelerine uzandı- bütün Avrupa’da ve daha ötelerde patlamadan çok sonra normal olmayan düzeylerde radyasyon tespit edildi. Beck, ulus devletin artık küresel tehlike dünyası ile başa çıkmaya muktedir olmadığını ileri sürmektedir. Tersine, devletler arasında ulus ötesi işbirlikleri olmalıdır. Ulus devletlerin dar görüşlülükleri yeni tehlikelerle, küresel ısınma gibi, uğraşırken bir engel haline gelmektedir.
9
Beck, uluslararası terörizmle savaşırken ne için savaştığımızı sormamız gerektiğini belirtmektedir. Beck’in ülküsü, kültürel çeşitliliği tanıma ve kabul etmeye dayalı olarak herkesi kucaklayan (kozmopolitan) bir sistemdir. Herkesi kucaklayan devletler sadece terörizme karşı değil, fakat aynı zamanda dünyada terörizmin sebeplerine karşı da savaşırlar. Böylece devletler, Beck’e göre, tek tek devletler düzeyinde çözümsüz görünen fakat işbirliği yoluyla üstesinden gelinebilir olan küresel sorunlarla ilgilenmenin en önemli vasıtasını oluştururlar.
10
Manuel Castells ve Ağ Ekonomisi
Castells’a göre içinde bulunduğumuz toplumun temelini telekomünikasyon ve bilgisayarlar oluşturmaktadır. Kapitalist sistem Castells’a göre sadece işçi sınıfına hükmeden bir sistem değil aksine teknolojinin ilerlemesiyle beraber tüm toplumları kuşatmış bir ağ ekonomisi sistemidir. Castells’ın ağ ekonomisi terimiyle anlatmak istediği en temel özellik artık toplumların bu sistemin dışında yer alamayışlarıdır. Dolayısıyla toplumlar bu ağ ekonomisine hapsolmuş birer teknoloji aygıtı haline gelmiştir.
11
Castells, yeni küresel topluma “otomot” toplum demektedir
Castells, yeni küresel topluma “otomot” toplum demektedir. Böylelikle Castells’a göre insanlığın, kendi yaptığımız makinelerin dünyamızı denetleyeceği kabusu gerçek olmanın eşiğindedir... Castells’a göre; Ağ toplumunda kişisel kimlik daha açık bir mesele haline gelir. Artık kimliklerimizi geçmişimizden almıyoruz; kimliklerimizi teknolojiyi kullanarak sanal dünyadan kazanmaktayız. Geleneksel aile bağları sanal dünyadaki iletişimimizle beraber eski önemini yitirmektedir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.