Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

SANATSAL (EDEBİ) METİNLER

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "SANATSAL (EDEBİ) METİNLER"— Sunum transkripti:

1 SANATSAL (EDEBİ) METİNLER

2 EDEBİ METİNLER EDEBİ METİNLERİN TEMEL İFADE ŞEKİLLERİ Manzum : Mısralardan meydana gelen ölçülü ve kafiyeli ürünlere nazım denir. Nazımla ortaya konmuş kısa ürünlere manzume, uzun ürünlere de manzum eser denir İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda Sucuların hiç durmayan çıngırakları; İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı ORHAN VELİ KANIK B) Mensur : Nesir, ölçülü bir yazı türü olan nazımın karşıtıdır. Bir düşünceyi dil kurallarına uygun biçimde yazma metodu olan nesir, düşüncelerin iletimine daha elverişlidir.

3 B ) SANATSAL METİN ( EDEBİ METİN ):
1. COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER ŞİİR 2. OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER: a) ANLATMAYA BAĞLI METİNLER: 1.ROMAN 2.HİKAYE 3.MASAL 4.HALK HİKAYESİ 5.DESTAN b) GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER: TİYATRO

4 KARAGÖZ VE HACIVAT

5

6 EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ
Okuyucuya estetik zevk vermek amacıyla yazılır. Okuyucuda merak uyandırır. Dil sanatsaldır. Üslup kaygısı vardır. Öyküleyici ve betimleyici anlatım türleriyle kaleme alınır. Bilgilendirme amacı yoktur. Kişi, mekan, zaman tarih değiştirilebilir. Olaylar, gerçek ya da kurmacadır. Edebi metinlerde mecazlar ve yan anlamlarvardır. Dil, genellikle heyecana bağlı işlevde kullanılır. 11. Öznellik hakimdir.

7 Dili kendimizi ifade etmek için, varlıkları ifade etmek, bilgi vermek için kullanabileceğimiz gibi, bir güzellik yaratmak için de kullanabiliriz. Bu durumda, dil sanat görevinde kullanılmış olur. Şu örneği inceleyelim: Bahçeye de kurdum çifte salıncak Yâr gelip yâr gidip sallanacak Halk edebiyatından alınan bu mısralar, güzel bir edebî metin örneğidir: Bu mısraları okuduğumuzda onun içeriğini hemen anlarız. Ancak, bu mısralarda dile getirilen haber yahut içerik, basit bir haberdir. Dolayısıyla hiç de edebî değildir: Şair, bahçeye yâri için salıncak kurmuştur, yâr, gelip gittikçe bu salıncakta sallanacaktır. Eğer şair, bu haberi, bu içeriği bir gazete haberi olarak yazsaydı, haber aşağı yukarı şöyle olacaktı:

8 Bahçeye yarim için salıncak kurdum. O, gelip gittikçe sallanacak
Bahçeye yarim için salıncak kurdum. O, gelip gittikçe sallanacak!” Bu haberi okuyanlar, onda hiçbir ilgi çekici yön bulamayacakları gibi, bu basit haberin neden yayınlandığını da doğrusu anlamayacaklardı. Bu bir haberdir; ama edebi metin değildir.Buna karşılık, bu haberden edebî bir metin yaratan şair, bu içeriğe eşsiz bir biçim, bir şekil, bir form vermiş, böylece onu edebî bir metin haline getirmiştir: Bahçeye kurdum çifte salıncak Yâr gelip yâr gidip sallanacak Bu mısraları okuduğumuzda, dikkatimizi çeken, bize onu oldukça ilginç gösteren şey, bizzat biçimidir.

9 Yâr gelip yâr gidip sallanacak dizesinde dilin doğrudan kendisi, bütün dikkatimizi üzerine çeker. Sözcüklerin sesi, yinelenmesi, düzeni, sözdizimi, ahengi, ritmi içeriğe zengin katkılar sağlamıştır: Bu dizede bir salıncakta sallanma haberi verilmektedir. Biz bu haberi, sallanma sözcüğünün anlamından çok dizenin sallanıyor duygusu veren söz diziminden hissederiz: yâr gelip yâr gidip cümlecikleri, salıncağın gidip geliş salınımını ses benzerliği yani ses istiaresi yoluyla bize hissettirir. Bu mısrada şair, sevgilisinin yanına gidip geldikçe salıncağa bineceğini söylemektedir, ama bunu öyle bir ustalıkla söylemiştir ki biz yârinin gelip gittikçe mi sallanacağını, yahut salıncakta mı gelip gideceğini anlamamız gerektiğinde tereddüt yaşarız, sonunda şairin dili, bu iki anlamı da aynı zamanda çağrıştıracak ustalıkta kullandığını fark ederiz:

10 Bahçeye kurdum çifte salıncak Yâr gelip yâr gidip sallanacak Yâr, hem gelip gittikçe sallanacaktır, hem sallanırken gidip gelecektir. Dile verilen biçim, çift yoruma açıktır ve bu haliyle edebî metnin seçkin bir örneğidir. Bizde bu çağrışımları yaratmış olan olan bu mısra yapısı, bir diğer okuyucuda daha farklı, daha zengin çağrışımlar yaratabilir. Edebî bir metnin her okuyucuda farklı hayaller ve duygular yaratması, onun bir diğer özelliğidir. Buradan şu tanıma ulaşıyoruz: Edebî metinler dilin sanat görevine dayanılarak yazılmış metinleridir. Dikkat edilirse bu tanım, umulmadık bir sonuç da ortaya koymaktadır:

11 Dilin sanat görevine dayanılarak söylenmiş bütün sözler edebîdir
Dilin sanat görevine dayanılarak söylenmiş bütün sözler edebîdir. Bir edebiyat eseri bir edebî metin olabileceği gibi, bir reklam metni, bir seçim afişi, bir gazete haberi de dil sanat görevinde kullanılmışsa edebî metindir. Bu bir “içerik (muhteva)” meselesi değildir, bu bir “biçim (şekil)” meselesidir: Edebî metinlerde anlam, mesajın bizzat biçimi aracılığıyla verilir. Edebî eserlerde, biçim ve içeriğin, yani şekil ve muhtevanın birbirinden ayrılmaz iki unsur olduğunu unutmamak lâzımdır, biçim değiştiğinde muhteva da değişecektir. Aynı konuyu işleyen bir roman ile bir tiyatro eseninin anlamları daima farklı olacaktır. Edebî olmayan bir metin anlamının özü kaybedilmeden özetlenebilir, buna karşılık edebî bir eser, anlamı bozulmadan özetlenemez, her özet, edebî bir metnin anlamını az çok bozar.

12 ÖĞRETİCİ METİNLER Okuyucuya bilgi verme amacı vardır. Kurgu değil, gerçekler dile getirilir. Açıklayıcı anlatım biçimi kullanılır. Sade bir dille yazılır. Üslup kaygısı yoktur. Sanat kaygısı taşımaz. Dil, göndergesel işlevde kullanılır. Nesnellik hakimdir.

13 SİTEM Önde zeytin ağaçları arkasında yâr Sene 1946 Mevsim Sonbahar Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim Dalları neyleyim Yâr yolunda dökülmedik dilleri neyleyim. Yâr yâr!... Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar Değirmen misali döner başım Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın Tel tel çözülüp kalmışım Yâr yâr Canımın çekirdeğinde diken Gözümün bebeğinde sitem var Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

14 ARABA SEVDASI Kaleme gitmediği günler ise saçlarını kestirmek, terziye esvap ısmarlamak, kunduracıya ölçü vermek gibi hiç eksik olmayan vesilelerle Beyoğlu'nda ötede beride vakit geçirir, cumaları pazarları da sabahleyin hocalarıyla yarımşar saat ders müzakeresinden sonra hanesinden çıkar, akşamlara kadar seyir yerlerinde dolaşır idi. Vilayetlerde bulunduğu zaman en büyük zevki, sırmalı esvap içinde, midilli veya at üzerinde, arkasında çifte uşak¬larla sokak sokak gezip dolaşmaktan ibaret olan bu beyin, İstanbul'a geldikten sonra merakı üç şeye masruf oldu ki, birincisi araba kullanmak, ikincisi alafranga beylerin hepsinden daha süslü gezmek, üçüncüsü de berberler, kunduracılar, terziler ve gazinolardaki garsonlarla Fransızca konuşmak idi.

15 BURGAZADA ,ÇÖP YANGINIYLA FACİADAN DÖNDÜ
Yazar Sait Faik Abasıyanık'ın tabii güzelliklerini hikâyelerinde anlattığı Marmara Denizi'ndeki Burgazada, çöplükten çıkan yangınla büyük tehlike atlattı. Marmara'nın en yeşil ve üçüncü büyük adası olan Burgazada'da yangın rüzgârın etkisiyle yerleşim birimlerine kadar ilerledi. Büyük panik yaşayan vatandaşlar, adanın sahil kesiminde toplandı. Bir faytoncu kalp krizinden öldü. Yangın gece saat sularında ancak söndürüldü. Ada sakinlerinden Reha Sayın, kontrollü olarak yakılan çöplerden tedirgin olduklarını ve yangın tehlikesini sürekli hissettiklerini kaydetti. Sadece üç itfaiye aracının olması yangının kısa sürede büyümesine yol açtı.

16 Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait iki çıkarma gemisi Bostancı'dan, bir çıkarma gemisi de Yenikapı'dan adaya paletli iş makinesi götürdü. Adadaki yangınla aynı saatlerde Çanakkale, Edirne, Kırklareli ve Bolu'da da orman yangınları mey-dana geldi. Yetkililer, sabotaj ihtimalini araştırıyor.


"SANATSAL (EDEBİ) METİNLER" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları