Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Hukuk Sisteminde Suç ve Unsurları
Bugün sizlere Hukuk Sisteminde Suç ve Unsurları ile Hukuk Sisteminde Sorumluluk ve Unsurları olmak üzere sunacağımız eğitim semineri çalışmasının Hukuk Sisteminde Suç ve Unsurları bölümünü ben, Hukuk Sisteminde Sorumluluk ve Unsurları bölümünü de Müfettiş arkadaşım Lütfi Gülşan sunacaktır. Size sunacağım çalışmada hukukun evrensel kurallarından hareket edilmiş, Anayasamızda hükmünü bulan temel kurallara yer verilmiş, tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Yasasının amaçları üzerinde durulmuş, eski ve yeni Türk Ceza Yasasındaki farklılıklara değinilmiş, bu noktadan hareket edilerek suç ve suçun unsurlarını içeren seminer notu hazırlanmıştır.
2
Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Zayıf , ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür.” (Atatürk’ün Cumhuriyet Savcılarına Seslenişi, 9 Ekim 1925) Atatürk; Türkiye Cumhuriyetine, hukuka ve O’nu oluşturan bireylere verdiği önemi 09 Ekim 1925 tarihinde Cumhuriyet Savcılarına seslenirken dile getirmiş ve; “Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Zayıf, ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür.” demiştir.
3
Hukuk Devleti “Hukuk devleti; her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan devlettir.” Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarında, hukuk devleti; “her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan devlet” olarak tanımlanmaktadır.
4
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Madde 1 Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Madde 5 Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. Dünyada barış ve huzuru korumak amacıyla 19’uncu yüzyılda insan hak ve hürriyetleri ön plana çıkmış, 1945 yılında da Birleşmiş Milletler kurulmuştur. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ise, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Paris’te yaptığı oturumda kabul edilen 30 maddelik bir bildiridir. Bu bildiriyle, yalnızca demokratik anayasalarla tanınan temel medeni ve siyasi haklar değil, ekonomik, toplumsal, kültürel haklar da genel tanımlarla belirli hale gelmiştir. Madde 1 Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Madde 5 Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.
5
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Madde 10 Herkesin, (…) kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır. Madde 11 Kendisine suç yüklenen, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. Hiç kimse işlediği sırada bir suç oluşturmayan bir eylem veya ihmâlden dolayı suçlu sayılamaz. Madde 10 Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır. Madde11 1. Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır. 2. Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
6
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Adil Yargılanma “Kendisine suç itham edilen herkes suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.” Cezaların Yasallığı “Hiç kimse işlediği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkum edilemez.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ise 4 Kasım 1950’de İnsan Hakları Bildirisinde bulunan hakları topluca güvence altına almak için Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları bir metindir. Türkiye, sözleşmeyi ’de onaylamış, ’de de bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Türkiye, mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 28 Ocak 1990’da kabul etmiştir. Bu sözleşmeyi sosyal ve ekonomik hakları içeren “Avrupa Sosyal Şartı” izlemiştir. AİHS, Avrupa Konseyi üyesi 187 devlet tarafından onaylanmıştır. Madde 6 Adil yargılanma hakkı 2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır. Madde 7 Cezaların yasallığı 1. Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkum edilemez. Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
7
Eski Ceza Yasamızın Eksikleri
765 sayılı Ceza Yasası: mağdurun ceza hükümleriyle korunmasını, suçlunun da olanaklar ölçüsünde suç işlemekten caydırılmasını sağlayacak bir suç ve ceza siyaseti ilkesini benimsememiştir. Özellikle cinsel özgürlüğe saldırı ve ırza geçme cürümlerinde mağdur dava dolayısıyla bir kez daha mağdur durumuna düşmektedir. Yeni Ceza Yasamızın Genel Gerekçesinde eski Ceza Yasamızın eksikleri şu şekilde ifade edilmiştir.
8
765 sayılı Yasada gerek suçlunun iyileştirilmesi, gerekse toplumu korumak bakımından günümüz ceza hukukunun önem verdiği güvenlik tedbirleri özel olarak düzenlenmemiştir. 765 sayılı Yasanın birbirinin istisnasını oluşturan madde ve fıkraları arasında olaya uygun bulunanı belirlemek konusunda duraksamalar içinde kalınmış, bu uygulama hataları nedeniyle kararlar Yargıtay’ca bozulmuş, davalar ise yasa hükümlerinin düzenlenme biçimi nedeniyle gereksiz yere uzamıştır.
9
765 sayılı Yasada bir suç bir fasılda düzenlendikten sonra bunun istisnasının başka bir kısımda ve fasılda yer alması gibi uygulamada uygulayıcıları hatalara yönlendiren hükümler vardır. 765 sayılı Yasanın Kabahatler kısmında yer almış bir kısım hükümler artık Belediye tedbirleri ile çözümlenecek nitelikte olup, bir kısım hükümler ise günümüzde suç vasfını yitirmiştir.
10
765 sayılı Yasada, yeni suç şekilleri olarak beliren; işkenceye, jenositiye, insanlık aleyhine fiillere, yeni ekonomik suçlara, özel hayata müdahâleye ilişkin fiillere, kişileri kanunsuz fişlemeye, fikir ve düşünce özgürlüğünü koruyan hükümlere, ırkçılığı yasaklayan yaptırımlara yer verilmemiştir.
11
Suç siyaseti; ifade eder.
’suçlularla meşgul olarak ve suç mağdurlarının haklarını güvence altına alarak toplumu suça karşı korumayı hedef alan cezaî veya diğer nitelikteki değişik tedbirler ve araçlardan oluşan politikayı’ ifade eder. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarih ve 361 sayılı toplantısında almış olduğu tavsiye kararı çerçevesinde bir özel komite oluşturulmuş, bu komite 1984 yılında hazırladığı raporda suç siyasetini ’suçlularla meşgul olarak ve suç mağdurlarının haklarını güvence altına alarak toplumu suça karşı korumayı hedef alan cezaî veya diğer nitelikteki değişik tedbirler ve araçlardan oluşan politika’ olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda;
12
Yeni Ceza Yasamızın gerekçesinde Suç ve Ceza Siyasetinin Temel Hedefi
İnsan hak ve hürriyetlerini güvence altında bulundurmak ve korumak, İnsan kişiliğine saygıyı pekiştirmek, Kişi hak ve hürriyetleriyle toplum savunmasını dengeli olarak korumak, Kamu düzeninin devamını sağlamak olduğu ifade edilmiştir. Suç siyaseti tanımlamasından yola çıktığımızda suç ve ceza siyasetinin temel hedeflerini kısaca şöyle özetleyebiliriz: 1. İnsan hak ve hürriyetlerini güvence altında bulundurmak ve korumak, 2. İnsan kişiliğine saygıyı pekiştirmek, 3. Kişi hak ve hürriyetleriyle toplum savunmasını dengeli olarak korumak, 4. Kamu düzeninin devamını sağlamak
13
Ceza Mevzuatımız içinde;
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Ceza Mevzuatımız içinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ( tarihinde), 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ( tarihinde), 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ( tarihinde), 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ( tarihinde) Yer almıştır. yer almıştır.
14
Yeni Ceza Yasamızda Yeni Hükümler
Hükümlülüklerin otomatik olarak neticeler doğurması sistemine son verilmiş, fer’i cezalardan müebbet olanlara yer verilmemiş, müebbet kamu hizmetlerinden yasaklanma ve meslek veya sanat ve ticaretten men olunma cezaları kaldırılmıştır. Suçlunun sosyalleşmesi amacıyla hürriyeti bağlayıcı cezaların genel alt ve üst sınırlarında indirimler yapılmış, ağır hapis ve hapis cezası farkı kaldırılmıştır. Yeni Ceza Yasamızda yer alan yeni hükümleri şu başlıklar altında toplayabiliriz.
15
Yasada hakimin hangi hallerde güvenlik tedbirlerine hükmedeceği ve cezaların güvenlik tedbirine çevrileceği gösterilmiştir. Cezaların bireyselleştirilmesi amacıyla kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine hükmedilecek tedbirler arasında “kamuya yararlı bir işte çalıştırılma” yer almıştır. Çocuk ve küçüklere özgü yeni hükümler getirilmiştir.
16
Geçici ve süreli olarak çıkartılan yasaların yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında kanunun süresi sona erdikten sonra da uygulanacaktır. Türk vatandaşı tarafından yurt dışında işlenen suçlarda yenilikler getirilmiş, mağdurun Türk olması durumunda Türk vatandaşın yurt dışında işlediği suçtan dolayı hakkında yurt dışında hüküm verilmiş ise, artık Türkiye’de hakkında ayrıca bir kovuşturma açılmayacaktır.
17
Yasada, fiili hata ve cebir, ikrah ve tehdit hallerinin kusurluluğu kaldırabilmesi için gerekli koşullar ve etkileri yer almıştır. Yasada, özel hukuk tüzel kişilerinin ceza sorumluluğuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Yasada, meşru savunmanın koşullarına yenilik getirilmiştir. Yasada; “onarıcı adalet” kavramının uygulanmasını sağlayan ve “uzlaşma” olarak tanımlanan ceza hukuku kurumuna yer verilmiştir.
18
Ceza Yasamıza Hakim Olan İlkeleri;
Günümüz ceza hukuku objektif sorumluluğu terk ederek “kusursuz suç olmaz” anlayışını çağdaş ceza hukukunun temel bir ilkesi olarak kabul etmiştir. Ceza Yasamıza Hakim Olan İlkeleri; Kusur İlkesi Hukuk Devleti İlkesi Hümanizm İlkesi Ceza Yasamıza hakim olan ilkeler; Kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve hümanizm ilkesi olarak ifade edebiliriz. Bu ilkeleri kısaca ifade etmek gerekirse; Kusur ilkesi, Kişiye ceza yaptırımının, ancak, işlediği fiilden dolayı kişinin kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eder. Hukuk Devleti İlkesi Hukukun bireylere sağladığı güvenceyi belirtir. Hümanizm İlkesi Suç işleyen insanın yeniden sosyalleştirilmesi ve toplumsal sorumluluğa sahip bir birey durumuna getirilmesi hedefinin izlenmesidir. olarak ifade edebiliriz.
19
Yasamız Suç Karşılığı Uygulanacak Yaptırımları;
Hapis Cezası Ağırlaştırılmış Hapis Cezası Müebbet Hapis Cezası Süreli Hapis Cezası Adli Para Cezası 5237 sayılı Türk Ceza Yasamızda suç karşılığında uygulanacak, yaptırımlar Hapis Cezası ve Adli Para Cezası olmak üzere belirlenmiş, Hapis Cezası Ağırlaştırılmış Hapis Cezası Müebbet Hapis Cezası Süreli Hapis Cezası olarak yasada yerini almıştır. olarak belirlemiştir.
20
Suçun Kanunilik İlkesi;
1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, birçok uluslararası belgelerde ve 1876 Anayasasından beri de ceza hukukumuza ilişkin tüm mevzuatta yerini almıştır. Anayasa’mızın 38’inci maddesinde yeralan kanunilik ilkesi bağlamında; kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar da kimse suçlu sayılamaz. Suçun Kanunilik ilkesi modern ceza hukukunun dayandığı temel ilkelerinden biridir. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, birçok uluslararası belgelerde ve 1876 Anayasasından beri de ceza hukukumuza ilişkin tüm mevzuatta yerini almıştır. Suçun biri biçimsel kanunilik ilkesi, diğeri de öze (maddi) ilişkin kanunilik ilkesi olmak üzere iki yerleşik anlayışı vardır. Anayasa’nın 38’inci mad., Ceza Yasasının 4’üncü mad. hükümlerinde yer aldığı üzere bizim kanunumuzda BİÇİMSEL KANUNİLİK ilkesi benimsenmiştir. Anayasa’mızın 38’inci maddesinde yeralan kanunilik ilkesi bağlamında; kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar da kimse suçlu sayılamaz.
21
Suçların kanuniliği ilkesinin en önemli sonucu;
suç ve ceza hükümlerinin kıyas yoluyla genişletme olanağı bulunmamasında yatmaktadır. Nitekim; 5237 sayılı Ceza Yasası’nın 2’nci maddesinde suç ve ceza içeren hükümlerin uygulanmasında kıyas yapılamaz hükmü yer almıştır. Ceza getiren madde, getirilme amacına uygun yorumlanır. Suçların kanuniliği ilkesinin en önemli sonucu; suç ve ceza hükümlerinin kıyas yoluyla genişletme olanağı bulunmamasında yatmaktadır. Nitekim; 5237 sayılı Ceza Yasası’nın 2’nci maddesinde suç ve ceza içeren hükümlerin uygulanmasında kıyas yapılamaz hükmü yer almıştır. Bir ceza kuralının, konuluş amacı ve anlamı belirsiz ise sanığın lehine yorumlanır. 21 21
22
Ceza Yasası’nın 2’nci maddesi gereğince;
idare düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza belirleyemez. Bir başka ifadeyle yasal bir düzenleyici tasarruf niteliğini taşımayan talimatname ile bir hakkın geri alınması mümkün değildir. 5237 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesi gereğince idare düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza belirleyemez. Danıştay’ın kararlarına baktığımızda, yasanın amir hükmüne karşın çıkartılan yönetmeliklerde yer alan ceza hükümlerinin iptal edildiğini görürüz. 22 22
23
Suçun Kanunilik İlkesi
Biçimsel Kanunilik İlkesi Suç, ceza yasası tarafından öngörülen emir ve yasağın ihlâlidir. Suç, genel olarak, hukuk düzeninin ceza tehdidi ile yasakladığı bir fiil olarak tanımlanır. Öze (maddi) İlişkin Kanunilik İlkesi Kanunda açıkça suç olarak öngörülmemiş olsalar bile, anti-sosyal fiillerin suç sayılmaları ve bu tür fiillere amaca uygun cezaların uygulanması gerektiği anlamına gelir. Suçun kanunilik ilkesinin; biri biçimsel kanunilik ilkesi, diğeri de öze (maddi) ilişkin kanunilik ilkesi olmak üzere iki yerleşik anlayışı vardır. Anayasa’nın 38’inci mad. ve Ceza Yasası’nın 4’üncü mad. hükümlerinde yer aldığı üzere kanunumuzda BİÇİMSEL KANUNİLİK ilkesi benimsenmiştir. Biçimsel Kanunilik İlkesinde suç, ceza yasası tarafından öngörülen emir ve yasağın ihlâlidir. Suç, genel olarak, hukuk düzeninin ceza tehdidi ile yasakladığı bir fiil olarak tanımlanır. Biçimsel Kanunilik ilkesine göre ceza kanunlarında tanımı olmayan, bir başka ifadeyle tanımlanmayan bir suçtan dolayı kimseye ceza verilemez. Öze (maddi) İlişkin Kanunilik İlkesi, Kanunda açıkça suç olarak öngörülmemiş olsalar bile, anti-sosyal fiillerin suç sayılmaları ve bu tür fiillere amaca uygun cezaların uygulanması gerektiği anlamına gelir.
24
Biçimsel kanunilik ilkesi ışığında suçu;
“Anlama ve isteme yeteneğine sahip bir şahsın kusurlu iradesinin yarattığı icraî ve ihmali bir hareketin meydana getirdiği, yasadaki tanıma uygun, hukuka aykırı ve yaptırım olarak bir cezanın veya güvenlik tedbirinin yaptırımına bağlanmış bir fiil” Suçun unsurlarını ve özelliklerini içine alan bir tanımlamanın yapılmasında hareket noktalarının farklılığı farklı tanımların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Nitekim, suçun tanımında hareket noktası, pozitif hukukun dışından seçilmişse, tanımlama, yalnız onu yapan kimsenin moral, sosyal ve politik görüş ve inançlarına uymak gibi bir ahlakî değer sayılırken, suçu, tabii suç biçiminde anlayıp her zaman ve her yerde ortalama dürüstlük ve merhamet duygularına saldırıyı ifade eden bir değer olarak da sayılabilmektedir. İfade etmek gerekirse ceza hukukumuzda suç; Anlama ve isteme yeteneğine sahip bir şahsın kusurlu iradesinin yarattığı icraî ve ihmali bir hareketin meydana getirdiği, yasadaki tanıma uygun, hukuka aykırı ve yaptırım olarak bir cezanın veya güvenlik tedbirinin yaptırımına bağlanmış bir fiildir.” olarak tanımlayabiliriz.
25
Suçsuzluk (Masumiyet) Karinesi
Anayasa Madde 38 “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” Bu hüküm, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘adil yargılanma” başlıklı 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.” hükmü ile aynıdır. Anayasamızın 38’inci maddesinde yer alan "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” metni "suçsuzluk karinesi" olarak adlandırılır. Suçsuzluk karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade eder. Bu hüküm, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘adil yargılanma” başlıklı 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.” hükmü ile aynıdır. Suçsuzluk karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı da Anayasa'nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasının bireylere sağladığı anayasal bir güvencedir.
26
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Suçun Unsurları Suçun Maddi (objektif) Unsuru Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası Suçun Manevi (subjektif) Unsuru Kast Kastın isteme unsuru Kastın bilme unsuru Taksir Fiilin istenmemiş olması Davranış kurallarının ihlali Davranış kurallarına uymamanın faile isnat edilebilir olması Suç, bir fiilden ibaret olup, kaynağını insandan alır. İnsandan farklı canlı veya cansız varlıklardan kaynaklanan fiiller, ancak insana izafe edilebildikleri takdirde ceza hukukunu ilgilendirir. Sözgelimi; gözetim görevinin ihmal edilmesi sonucu bir hayvanın veya gerekli bakımın ihmal edilmesi sonucu çöken bir binanın başkalarına zarar vermesi gibi..
27
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası SUÇUN MADDİ (OBJEKTİF) UNSURU Belirtmek gerekirse, ceza hukuku anlamında hukuka aykırı fiilin, yani suçun varlığı için, her şeyden önce, yapma veya yapmama biçiminde bir davranışa gerek vardır. Yapmada bir hareket, yapmamada bir ihmal söz konusudur. Hiç şüphesiz ki bu içerikte bir insan hareketi yoksa suçun varlığından söz edilemez.
28
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası POZİTİF UNSURLAR (Bulunması Gereken Unsurlar) DAVRANIŞ Davranışa Göre Yapılan Suç Ayrımı İkiye Ayrılır. Yapma biçiminde veya aktif bir davranışla gerçekleştirilen suçlar HAREKET suçlarıdır. Buna Türk Ceza Yasası’nın 102’nci (cinsel saldırı), 141’inci (hırsızlık) ve 151’inci maddelerini (mala zarar verme) örnek gösterebiliriz. Buna karşılık yapmama biçimindeki veya ihmali bir davranışla gerçekleştirilen suçlar İHMAL suçlarıdır. Buna Türk Ceza Yasası’nın 98’inci maddesini (yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi), 166’ncı maddesini (bilgi vermeme), 257/2’nci (görevi kötüye kullanma), 278’inci maddesini (suçu bildirmeme) ve 279’uncu maddesini (kamu görevlisinin suçu bildirmemesi) örnek gösterebiliriz. Davranış suçlarını “bağlı hareketli suçlar” ve “serbest hareketli suçlar” olarak da ayırabiliriz.
29
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası SUÇUN MADDİ UNSURU (POZİTİF UNSURLAR) Sonuca Göre Suçların Ayrımı Bir kısım suçlar sadece belirli bir hareketin veya ihmalin gerekleştirilmesiyle tamamlanırken, diğer bir kısım suçların tamamlanması için kanun, hareketin veya ihmalin belirli bir dış etki doğurmasını şart koşmaktadır. Birinci grup suçlara “sırf davranış suçları” veya “şekli suçlar”, ikinci grup suçlara ise “sonuç suçları” veya “maddi suçlar” denir. Sırf davranış suçlarında tipik ipotez sadece bir hareketten veya ihmalden ibarettir. Ceza Yasası’nın; 116’ncı mad. yer alan konut dokunulmazlığını ihlali suçunu, 259/2 mad. yer alan genel olarak görevi ihmal suçunu, 279’uncu mad. yer alan suçu ihbar etmeme suçunu, 220’nci mad. yer alan suç işlemek için örgüt kurma suçunu örnek verebiliriz. Sonuç suçlarında ise tipik bir ipotez, bir insan davranışından ve bunun doğal bir sonucundan ibarettir. Sonuç suçlarına Ceza Yasası’nın 81’inci mad. yer alan adam öldürme, 86’ncı mad. hükmünü bulan yaralama suçunu, 157’nci mad. yer alan dolandırıcılık suçunu, 151’inci mad. yer alan mala zarar verme suçunu örnek olarak gösterebiliriz.
30
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası SUÇUN MADDİ UNSURU POZİTİF UNSURLAR Nedensellik Bağı Ceza Kanunu’nun genel hükümleri arasında nedensellik ilişkisine içeren bir hüküm yoktur. Hatta özel suç tiplerini öngören normlarda bile çok defa bu bağdan söz edilmemektedir. Prof. Dr. Nevzat Toroslu, yasamızda nedensellik ilişkisi konusunda genel bir hükmün bulunmamasının önemli bir eksiklik olmadığını vurgulamıştır.
31
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri çoğu zaman hukuk tarafından tanınan bir yetkiye dayanır. Görevin yerine getirilmesi ortamında hukuka uygunluk nedeni, hukuk düzeninin kendisiyle çelişkiye düşmediği ilkesinin tipik örneğini oluşturur. Hukuka uygunluk nedeninin kabul edilebilir olabilmesi için emrin meşru olması gerekir. Aksi takdirde emir veren ve emri yerine getiren kişi yasa karşısında sorumluluktan kurtulamaz. POZİTİF UNSURLAR HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ Hukuka uygunluk nedenleri çoğu zaman hukuk tarafından tanınan bir yetkiye dayanır. Sözgelimi; haksız bir saldırıya uğrayan kimse, belirli şartlar ve sınırlar kapsamında, kendisini normal olarak suç sayılan hareketlerle korumaya yetkili kılınmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlığı altında “suçu ortadan kaldıran objektif nedenler” düzenlenmiştir. Görevin yerine getirilmesi ortamında hukuka uygunluk nedeni, hukuk düzeninin kendisiyle çelişkiye düşmediği ilkesinin tipik örneğini oluşturmaktadır. Ceza Yasamızın 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrası hükmünden de anlaşılacağı üzere “kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilemez.” Ceza Yasasının 24’üncü maddesinin 2’nci fıkrası hükmü gereğince de “yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz” 31 31
32
Memur, meşru olmayan bir emri, fiili hata nedeniyle meşru bir emir zannederek yerine getirdiğinde de sorumluluktan kurtulabilir. Ceza Kanunu’nun 30/3 maddesi gereğince, ustaca düzenlenmiş sahte bir yakalama müzekkeresine dayanarak bir kimseyi yakalaması durumunda memura ceza verilmez. Ceza Kanunu’nun 24/3 ve 24/4 maddesinde yer alan hükümler ise 657 sayılı Yasanın 11’inci ve Anayasamızın 137’nci maddesinde yar alan kanunsuz emir hükümlerini içermektedir. Hukuka uygunluk nedeninin kabul edilebilmesi için verilen emrin meşru olması gerekir.
33
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası Türk Ceza Yasası’nın 25’inci Maddesinin 2’nci Fıkrası: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yöneltilmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez” NEGATİF UNSURLAR Meşru Savunma Haksız saldırıdan söz edilebilmesi için; bir saldırının mevcudiyetiyle birlikte bu saldırının bir hakka yönelmiş olması ve haksız bir saldırı olması gerekir. Saldırının haksız kabul edilebilmesi için isnat edilebilir veya cezalandırılabilir olması gerekmez.
34
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası “Zorunluluk durumundan söz edilebilmesi için zararlı davranış ile karşılaşıldığı sırada zararlı sonucun gerekleşme durumunun mevcut olması gerekir. Bilinmelidir ki hukuka uygunluk nedeni bir kimsenin sadece kendi haklarının korunması yönünden değil, başkalarına ait hakların korunması yönünden de geçerlidir.” NEGATİF UNSURLAR Zorunluluk Durumu Zorunluluk durumunun kabul edilebilir bulunması için fiilin korunma yönünden zorunlu olması da gerekir. Kanunda açık hüküm bulunmamasına karşın zorunluluk durumu tehlikeye göğüs germek yükümlülüğü olan kişiye uygulanmaz. Çünkü bir tehlikeye karşı koymak yükümlülüğü olan kişinin bu tehlike karşısında kendisini korumak için başkasına zarar vermesi kabul edilemez. Zararlı davranış tehlikenin ağırlığı ile orantılı olmak zorundadır.
35
Türk Ceza Yasası Madde 26: “Hakkını kullanan kimseye ceza verilemez”
Hakkın Kullanımı Türk Ceza Yasası Madde 26: “Hakkını kullanan kimseye ceza verilemez” Bu hak kavramı her türlü hakkı kapsar ve hukukun herhangi bir dalından da kaynaklanmış olabilir. Türk Ceza Yasası’nın 26’ncı maddesinde yer alan bu yeni hüküm eski ceza yasamızda yer almamaktaydı. Bu hak kavramı her türlü hakkı kapsar ve hukukun herhangi bir dalından da kaynaklan- mış olabilir. NEGATİF UNSURLAR HAKKIN KULLANIMI Kullanılması durumunda suçu ortadan kaldıran hak, sadece bir hukuk normundan değil, aynı zamanda bir mahkeme kararından veya idari bir tasarruftan (idari sözleşmeler, idari kararlar gibi..) veya özel hukuka ait hukuki bir işlemden yahut hukuken tanınmış ve düzenlenmiş bir mesleğin icrasından da doğmuş olabilir.
36
Suçun Maddi (objektif) Unsuru
Pozitif Unsurlar (Bulunması Gereken Unsurlar) Davranış Sonuç Nedensellik Bağı Negatif Unsurlar (Hukuka Uygunluk Nedenleri) Meşru Savunma Zorunluluk durumu Hakkın Kullanımı İlgilinin (hak sahibinin) rızası Ceza Yasamızın 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrası; “Kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilemez.” Ceza Yasasının bu hükmünde görüleceği üzere hak kullanımında sınırlar belirlenmemiştir. Bilinmesi gereken, devletin sadece bireyin serbestçe yararlanmasını garanti altına almak amacıyla tanıdığı haklar, serbestçe tasarruf edilebilir haklardır. NEGATİF UNSURLAR İlgilinin (hak sahibinin) Rızası Ceza Yasamızın 116’ncı maddesinde hüküm altına alındığı üzere en bilineniyle konut dokunulmazlığının ihlalinde görülür ki, bir kimsenin başkasının konutuna girebilmesi ev sahibinin oluruyla olabilir.
37
Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Aşırılık
Failin; yasanın, yetkili merciin, saldırının, zorunluluğun, hakkın ya da rızanın belirlediği sınırları aşması durumunda hukuka uygunluk nedenlerinin zorlanarak aşıldığı durumu ortaya çıkar. Aşırılık durumu Ceza Yasamızın 27’nci maddesinde düzenlenmiştir. Aşırılık durumunun aşılmasına neden olan fiil kasıtlı, taksirli veya kusurlu olabilir. NEGATİF UNSUR Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Aşırılık Ceza Kanunumuzun 24’üncü maddesinde (kanunun hükmü ve amirin emri), 25’inci maddesinde (meşru savunma ve zorunluluk hâli) ve 26’ncı maddesinde (hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası) öngörülen durumlarda failin yasanın, yetkili merciin, saldırının, zorunluluğun, hakkın ya da rızanın belirlediği sınırları aşması durumunda hukuka uygunluk nedenlerinin zorlanarak aşıldığı durum ortaya çıkar. Aşırılık durumu ise Ceza Yasamızın 27’nci maddesinde (sınırın aşılması) düzenlenmiştir. Aşırılık durumunun aşılmasına neden olan fiil kasıtlı, taksirli veya kusurlu olabilir.
38
Suçun Manevi (subjektif) Unsuru
Kast Kastın isteme unsuru Kastın bilme unsuru Taksir Taksirin Unsurları Fiilin istenmemiş olması Davranış kurallarının ihlali Davranış kurallarına uymamanın faile isnat edilebilir olması Taksirin Çeşitleri Bilinçli Taksir Bilinçsiz Taksir Suçun Manevi Unsuru Hareketin ve ihmalin mutlaka bilinçli ve iradi olmasını gerektiren manevi unsur iki biçimde belirir. Bu ise kast ve taksirdir.
39
Ceza Yasamızın; 21’inci maddesinde “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır.” 23’üncü maddesinde “bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşmasına sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” hükmü yeralır. Ceza Yasasının; 21’inci maddesinde “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır.”, 22’nci maddesinde “taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır”, 23’üncü maddesinde de “bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşmasına sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” hükmü yer almıştır. Özetlemek gerekirse; 21’inci madde hükmü suçun varlığı için kural olarak kastın varlığını gerektirir. 22’nci madde hükmü, kast olmaksızın dahi bir kimsenin cezalandırılabileceğini, bunun için de taksirin bulunmasının yeterli sayıldığını öngörür. 23’üncü madde hükmü sonucu itibariyle ağırlaşan suçlarda manevi unsuru düzenler. 39 39
40
Kast “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.”
Kast, kusurlu iradenin tipik, hatta bir anlamda gerçek biçimini ifade eder. Kast, eski ceza yasamızda tanımlanmazken, yeni ceza yasamızın 21’inci maddesinin 2’nci fıkrasında tanımlanmıştır. Kast Eski ceza yasamızda kast tanımlanmazken, yeni ceza yasamız kastı tanımlamış, Ceza Yasamızın 21’inci maddesinin 2’nci fıkrasında kast,“suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir” olarak ifade edilmiştir. Kast, kusurlu iradenin tipik, hatta bir anlamda gerçek biçimini ifade eder.
41
Kastın İsteme Unsuru Sözgelimi,
İrade, insan davranışlarının sonuçlarını da kapsayacak biçimde çok geniş anlaşılmaktadır. Sözgelimi, fail, sonucun gerçekleşme imkânını öngörmekle beraber, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine inandığı için hareket etmiş olabilir. Böyle durumlarda kasttan değil, sadece bilinçli veya öngörülü taksirden söz edilebilir. Kastın İsteme Unsuru Bugün irade insan davranışlarının sonuçlarını da kapsayacak biçimde çok geniş anlaşılmaktadır. Sözgelimi, fail, sonucun gerçekleşme imkânını öngörmekle beraber, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine inandığı için hareket etmiş olabilir. Böyle durumlarda kasttan değil, sadece bilinçli veya öngörülü taksirden söz edilebilir. Sözgelimi; bir sirkte bıçak atma numarası yapan bir kimse, bıçağın karşısında duran kişiye isabet etmesinin ve onu yaralamasının mümkün olduğunu kuşkusuz öngörmektedir, ancak ustalığına güvenmekte ve bu sonucu önleyeceğine inanmaktadır. Öte yandan failin sonucu tasavvur etmiş, öngörmüş olmasına rağmen, gerçekleşmeyeceği konusunda kesin bir inançla hareket etmiş olması durumunda sonuç istenmiş kabul edilemez ve kastın varlığı ileri sürülemez.
42
Kastın bilme unsuru, suçu oluşturan fiilin tasavvur edilmesi, anlamına gelir.
Sözgelimi, adam öldürme suçunda kastın varlığı için, failin hareketini yönelttiği şeyin insan olduğunu bilmesi gerekir. Çünkü, Ceza Yasamızın 81’inci maddesinde yer alan hükme göre bu suçun esas özelliği bir insanın öldürülmesidir. Kastın Bilme Unsuru Kastın bilme unsuru, suçu oluşturan fiilin tasavvur edilmesi, anlamına gelir. Bilinmesi gereken unsurların neler olduğu, her bir suçun yapısına bağlıdır. Bu konudaki kesin ölçütü suçun kanundaki tanımı oluşturur. Zira, suça özelliğini veren ve fail tarafından bilinmesi gereken unsurlar bu tanımda belirlenmektedir. Sözgelimi, adam öldürme suçunda kastın varlığı için, failin hareketini yönelttiği şeyin insan olduğunu bilmesi gerekir. Çünkü Ceza Yasamızın 81’inci maddesinde yer alan hükme göre bu suçun esas özelliği bir insanın öldürülmesidir. Bilinmesi gereken unsurlar sadece davranıştan önce var olan unsurlar değildir. Bunlar davranışla hem zaman veya davranıştan sonra var olan unsurlar da olabilir, yeter ki bunlar suçun varlığı için esaslı sayılan unsurlar olsun.
43
Taksir “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi “taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır” öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” Taksir ile işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. Taksirin esası dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlaline dayandırılmıştır. Taksir Ceza Yasamız taksiri “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” olarak tanımlamaktadır. Taksir kusurluluğun ikinci türü olup istisnai bir nitelik taşır; bir başka ifadeyle bir fiilin taksirli şeklinin cezalandırılması için bunun kanunda açıkça öngörülmüş olması gerekir. Ceza Yasamızın 22’nci maddesi “taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır” hükmünü taşımaktadır. Kanun koyucu, geleneksel anlayışa bağlı kalarak, taksirli suçların kasıtlı suçlardan daha hafif olduğu ve dolayısıyla daha hafif şekilde müeyyide altına alınmaları gerektiği görüşündedir. Unutulmamalıdır ki; taksirin temelinde daima istenmeyen zararlı sonuçları önlemeye yönelik uyulması zorunlu bir davranış kuralına uymama ve kişiden buna uymasının istenebilirliği yer alır. Bu nedenledir ki Ceza Yasası taksirin esasını dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlaline dayandırmıştır.
44
Taksirin Unsurları Fiilin istenmemiş olması
Taksir. kastın olumsuz simetriğidir. Davranış kurallarının ihlali İstenmeyen zararlı sonuçları önlemeye yönelik davranış kurallarının ihlal edilmesi gerekir. Davranış kurallarına uymamanın faile isnat edilebilir olması Taksirin bağımsızlığını koruyabilmesi için, davranış kuralını ihlal eden objektif fiilin sübjektif yönden faile isnat edilebilir olması gerekir. Taksir (Fiilin İstenmemiş Olması) Failin bu fiili doğrudan veya dolaylı olarak istememiş olması gerekir. Taksiri kasıttan ayıran en önemli nokta, kasıtta tipik maddi fiilin iradi olması gerekirken, taksirde bunun iradi olmamasıdır. Bu açıdan bakıldığında taksir kastın olumsuz simetriğidir. Taksir (Davranış Kurallarının İhlali) İstenmeyen zararlı sonuçları önlemeye yönelik davranış kurallarının ihlal edilmesi taksirin ikinci unsuru olarak sayılır. Davranış kuralları da karşımıza yazılı olmayan davranış kuralları ya da yazılı davranış kuralları olarak çıkar.
45
Taksirin Unsurları Fiilin istenmemiş olması
Taksir. kastın olumsuz simetriğidir. Davranış kurallarının ihlali İstenmeyen zararlı sonuçları önlemeye yönelik davranış kurallarının ihlal edilmesi gerekir. Davranış kurallarına uymamanın faile isnat edilebilir olması Taksirin bağımsızlığını koruyabilmesi için, davranış kuralını ihlal eden objektif fiilin sübjektif yönden faile isnat edilebilir olması gerekir. Taksir Davranış Kurallarına uymamanın faile isnat edilebilir olması Taksirin bağımsızlığını koruyabilmesi için, davranış kuralını ihlal eden objektif fiilin sübjektif yönden faile isnat edilebilir, yani failin bu fiilden dolayı kınanabilir olması gerekir ki, davranış kurallarına uyulması failden beklenebildiğinde ve beklenebildiği ölçüde mümkündür. Bu durumda birkaç soru aklımıza gelebilir; Davranış kurallarına uyması failden ne zaman beklenebilecektir? 2) Failin gerçekte ortaya koymadığı bir irade açıklamasını hukuk düzeni hangi şartlarda mümkün ve zorunlu kabul edebilir? Genel taksir adı verilen durum yani dikkatsizlik ve özensizlikten ileri gelen taksir yönünden sonucun öngörülebilirliği ve önlenebilirliği ölçütü vazgeçilemez bir ölçüttür. Sonuç öngörülemez ve önlenemez ise, faile karşı herhangi bir kınamada bulunulamaz.
46
Taksirin Belirlenmesi
Taksirin belirlenmesinde, genel taksir yönünden, her olayda, belli bir mesleğe mensup ve belli şartlarda bulunan aklı başında bir insan için sonucun öngörülebilirliğine ve önlenebilirliğine başvurmak gerekirken, özel taksir yönünden öngörülebilirlik ve önlenebilirlik aranmamakta, genellikle yazılı önleyici kurala uymamanın belirlenmesi yeterli kabul edilmektedir. Yazılı önleyici normlara uymama, neden olunan bütün suçlar için taksirli sorumluluğu gerektirir. Sözgelimi; sol şeritten giden sürücü başka bir arabaya çarparsa sorumlu olur, oysa, aynı sürücü yine sol şeritten giderken evin kapısından ansızın fırlayan veya evin balkonundan düşen çocuğa çarpması halinde sorumlu olmaz. Taksir Taksirin Belirlenmesi Taksirin belirlenmesinde, genel taksir yönünden, her olayda, belli bir mesleğe mensup ve belli şartlarda bulunan aklı başında bir insan için sonucun öngörülebilirliğine ve önlenebilirliğine başvurmak gerekirken, özel taksir yönünden öngörülebilirlik ve önlenebilirlik aranmamakta, genellikle yazılı önleyici kurala uymamanın (yeter ki bu uymama bilinçli ve iradi olsun yahut iradi bir gayretle önlenebilir olsun) belirlenmesi yeterli kabul edilmektedir.
47
Taksirin Belirlenmesi
Taksirin sadece ihlal edici davranışla ilgili olması şart değildir; ayrıca fiilin ön şartlarına (sözgelimi; evinin yıkılmak üzere olduğunu fark etmeyen ev sahibinin durumunda ortaya çıktığı gibi..), doğrudan sonucu önlemeye uygun davranışın seçimine (sözgelimi; tehlike yaratan binanın onarımı için yanlış bir vasıtanın veya yolun seçiminde olduğu gibi..) veya seçilen davranışın gerçekleştirilmesine (sözgelimi; plaj sahibinin cankurtaran simitini tehlikedeki yüzücünün çok uzağına atması halinde olduğu gibi..) ilişkin olabilir. Taksir (Taksirin Belirlenmesi) Taksir, tipik fiilin bütün unsurları yönünden söz konusu olabilir. Yani taksirin sadece ihlal edici davranışla ilgili olması şart değildir; ayrıca fiilin ön şartlarına (sözgelimi; evinin yıkılmak üzere olduğunu fark etmeyen ev sahibinin durumunda ortaya çıktığı gibi..), doğrudan sonucu önlemeye uygun davranışın seçimine (sözgelimi; tehlike yaratan binanın onarımı için yanlış bir vasıtanın veya yolun seçiminde olduğu gibi..) veya seçilen davranışın gerçekleştirilmesine (sözgelimi; plaj sahibinin cankurtaran simitini tehlikedeki yüzücünün çok uzağına atması halinde olduğu gibi..) ilişkin olabilir. Hukuki sorumlulukta hem nicelik, hem nitelik bakımından kusurun ihmal türü önemlidir. Zararlı sonucu istememekle beraber bunun gerçekleşmesi için gerekli olan dikkat ve özenin gösterilmemesi halinde ihmalin var olduğu kabul edilir.
48
Taksirin Çeşitleri Bilinçli Taksir Bilinçsiz Taksir
Failin sonucu öngördüğü, fakat istemediği hallerde söz konusudur. Sözgelimi, arabasını çok hızlı süren ve bir kimseye çarpabileceğini öngören, fakat ustalığına güvenerek böyle bir sonucu önleyebileceğini zanneden sürücünün bir yayaya çarpması durumu gibi.. Bilinçsiz Taksir Failin sonucu öngöremediği durumlarda söz konusudur. Sözgelimi; etrafa dikkat etmeden tavşana ateş eden avcının silahından çıkan merminin çalılar arasında duran bir köylüye isabet etmesi gibi.. Taksir Çeşitleri Ceza Yasamızın 22’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında ifade edildiği üzere, bilinçli taksir, failin sonucu öngördüğü, fakat istemediği hallerde söz konusudur. Sözgelimi, arabasını çok hızlı süren ve bir kimseye çarpabileceğini öngören, fakat ustalığına güvenerek böyle bir sonucu önleyebileceğini zanneden sürücünün bir yayaya çarpması durumu gibi.. Bilinçsiz taksir, sonucun öngörülemediği durumlarda söz konusudur. Bu durum taksirin normal şeklidir. Sözgelimi; etrafa dikkat etmeden tavşana ateş eden avcının silahından çıkan merminin çalılar arasında duran bir köylüye isabet etmesi gibi.. Bilinçli taksir, muhtemel kasta çok yakındır. Muhtemel kastta sonuç hedef alınmamakta, fakat sonucun meydana gelme tehlikesi göze alınmakta, bilinçli taksirde ise, fail mümkün gözüken sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir. Bu nedenle ceza yasamızda bilinçli taksir bilinçsiz taksirin daha ağır şekli olarak öngörülmüş, taksirli bir suçun cezasını ağırlaştırıcı neden olarak belirtilmiştir.
49
Suçu Ortadan Kaldıran Sübjektif Nedenler
Davranışın Faile Ait Olması Beklenmeyen Durum (Kaza – Tesadüf) Zorlayıcı Neden (Mücbir Sebep) Şiddet (Maddi Zorlama) Tehdit (Manevi Zorlama) Genel Olarak Hata Kural Üzerindeki Hata Fiil Üzerindeki Hata Fiili Hata Ceza Kanunlarından Başka Kanunlar Üzerinde Hata Bazı durumlar, fail ile davranış arasındaki psişik bağı ve dolayısıyla da sorumluluğu ortadan kaldırır. BEKLENMEYEN DURUM (Kaza – Tesadüf) Tahmin edilmeyen durum, her şeyden önce davranış ile sonuç arasındaki nedensellik ilişkisini ve dolaylı olarak da kusurluluğu ortadan kaldırır. ZORLAYICI NEDEN (Mücbir Sebep) Zorlayıcı neden faile yabancı olan ve onu karşı konulamaz ve önlenemez biçimde belli bir davranışa zorlayan bütün doğal güçleri içine alır. Sözgelimi; iskelede çalıştığı sırada esen sert rüzgar sonucunda aşağıya düşen ve oradan geçen bir kişinin ölümüne neden olan kimsenin durumu gibi.. ŞİDDET (Maddi Zorlama) Şiddet, karşı konulamaz fiziki bir gücü ifade eder. Burada ifade etmek gerekirse kaynağını doğal güçlerden değil, insandan alan bir zorlama söz konusudur. Ceza Yasamız şiddeti açıkça suçu ortadan kaldıran bir neden olarak kabul etmiş ve Ceza Yasanın 28’inci maddesinde “karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet (…) sonucu suç işleyen kimseye ceza verilemez” hükmünü getirmiştir. TEHDİT (Manevi Zorlama) Tehditte gelecekteki bir zarar tehdidi ile zorlanmış olsa bile irade vardır, bu nedenle de davranışın faile ait olmadığını söylemek mümkün değildir. Faile yönelik tehditin muhakkak ve ağır olması durumunda zorlananın değil zorlayanın fail sayılacağı ve zorlananın cezalandırılmayacağı hususu Ceza Yasamızın 28’inci maddesinde hüküm altına alınmıştır.
50
Genel Olarak Hata Genel anlamıyla hata, dış dünyaya ait bir şeyin gerçekte olduğu gibi değil, yanlış bir biçimde tanınmasına, bilinmesine neden olan zihinsel bir durumdur. Hata, kural olarak, iradenin oluşum sürecine etki eder ve bu durumda irade, gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi ile bozulmuş olarak doğar. SUÇU ORTADAN KALDIRAN SÜBJEKTİF NEDENLER GENEL OLARAK HATA Genel anlamıyla hata, dış dünyaya ait bir şeyin gerçekte olduğu gibi değil, yanlış bir biçimde tanınmasına, bilinmesine neden olan zihinsel bir durumdur. Hata, kural olarak, iradenin oluşum sürecine etki eder ve bu durumda irade, gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi ile bozulmuş olarak doğar.
51
Kural Üzerindeki Hata Kural üzerindeki hata ya doğrudan ceza kanununun bilinmemesinden veya yanlış yorumlanmasından doğar, ya da ceza kanunu dışında kalan, ancak, bu kanunu ilgilendiren diğer kanunların bilinmemesinden veya yanlış yorumlanmasından doğar. Ceza Kanunumuzun 4’üncü maddesinde yer alan hüküm gereğince kanunu bilmemek mazeret sayılamayacağından bilmeme, ister kanunun tamamen bilinmemesi biçiminden, isterse yanlış bilinmesi biçiminden olsun, suç işleyeni sorumluluktan kurtarmayacaktır. SUÇU ORTADAN KALDIRAN SÜBJEKTİF NEDENLER KURAL ÜZERİNDEKİ HATA Yasak üzerindeki hata ya doğrudan ceza kanununun bilinmemesinden veya yanlış yorumlanmasından doğar, ya da ceza kanunu dışında kalan, ancak, bu kanunu ilgilendiren diğer kanunların bilinmemesinden veya yanlış yorumlanmasından doğar. Ceza Kanunumuzun 4’üncü maddesinde yer alan hüküm gereğince kanunu bilmemek mazeret sayılamayacağından bilmeme, ister kanunun tamamen bilinmemesi biçiminden, isterse yanlış bilinmesi biçiminde olsun, suç işleyeni sorumluluktan kurtarmayacaktır.
52
Suçu Ortadan Kaldıran Sübjektif Nedenler
Davranışın Faile Ait Olması Beklenmeyen Durum (Kaza – Tesadüf) Zorlayıcı Neden (Mücbir Sebep) Şiddet (Maddi Zorlama) Tehdit (Manevi Zorlama) Genel Olarak Hata Kural Üzerindeki Hata Fiil Üzerindeki Hata Fiili Hata Ceza Kanunlarından Başka Kanunlar Üzerinde Hata Fiil Üzerindeki Hata Fiili Hata Fiili hata bir algılama hatasıdır. Bir fiili hatanın konusu; davranış, davranıştan önce var olan veya onunla her zaman olan unsurlar, sonuç ve nedensellik bağı olabileceği gibi fiilin negatif unsurları da olabilir. Ceza Kanunlarından Başka Kanunlar Üzerindeki Hata Eski ceza yasasının 44’üncü maddesinde “kanunu bilmemek”ten söz edilirken, yeni ceza yasamızda “ceza kanunlarını bilmemek” ibaresine yer verilmiştir. Eski yasamızda ceza kanunu dışında diğer kanunların da bilinmemesinin mazereti olamayacağı öngörülmüş iken yeni yasamızda ceza kanunları dışında kalan kanunları bilmemek mazeret sayılabilecektir.
53
Suçun Ortaya Çıkış Biçimleri
Nitelikli Suç Teşebbüs İştirak Suçların İçtimaî Suçlar; Nitelikli suç, Teşebbüs, İştirak Suçların içtimaî Şeklinde ortaya çıkar.
54
Nitelikli Suç Suça etki eden neden, suçun daha ağır veya daha hafif hale gelmesi ve dolayısıyla, suçun basit şekline ait cezanın değişmesi sonucunu doğuran nedendir. Bir husus, belli bir suçu meşru bir fiilden veya başka bir suçtan ayırmaya hizmet ediyorsa, kurucu unsurdur, yok eğer bir husus, suçun basit şekli için kanunda öngörülen cezayı değiştirmek suretiyle suçu ağırlaştırıyor veya hafifletiyorsa suça etki eden nedendir. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ NİTELİKLİ SUÇ Suça etki eden neden, suçun daha ağır veya daha hafif hale gelmesi ve dolayısıyla, suçun basit şekline ait cezanın değişmesi sonucunu doğuran nedendir. Bir husus, belli bir suçu meşru bir fiilden veya başka bir suçtan ayırmaya hizmet ediyorsa, kurucu unsurdur, yok eğer bir husus, suçun basit şekli için kanunda öngörülen cezayı değiştirmek suretiyle suçu ağırlaştırıyor veya hafifletiyorsa suça etki eden nedendir. Suça etki eden nedenleri “ağırlaştırıcı” ve “hafifletici” nedenler diye ikiye ayırabildiği gibi, “objektif nedenler” ve “sübjektif nedenler” olarak da ayırabiliriz.
55
Teşebbüs Türk Ceza Yasasının 35’inci maddesinde teşebbüs “kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamama” durumu olarak tanımlamıştır. Teşebbüs halinde kalan suçu manevi unsur yönünden tamamlanmış kabul etmek mümkündür; o, sadece objektif yönden tamamlanmış değildir. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ TEŞEBBÜS (1) Türk Ceza Yasasının 35’inci maddesinde teşebbüs “kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamama” durumu olarak tanımlamıştır. Teşebbüs halinde kalan suçu manevi unsur yönünden tamamlanmış kabul etmek mümkündür; o, sadece objektif yönden tamamlanmış değildir; çünkü suç yaratan normda tamamlanan suç ipotezi, ancak kısmen gerçekleşmiştir.
56
Teşebbüs Tipik fiilin tamamlanmaması iki biçimde kendisini gösterebilir. Ya suçu işlemeye yönelik faaliyetler sonuna kadar götürülememiştir. Sözgelimi; kapıyı kırmaya çalışırken görülüp kaçan hırsız örneğinde olduğu gibi.. Ya da fail suçu işlemeye yönelik faaliyetlerini sonuna kadar götürmüş olmasına rağmen suçun varlığın için gerekli olan sonuç gerçekleşmemiştir. Sözgelimi; adam öldürmek için atılan kurşunun isabet etmemesi veya isabet etmesine rağmen ölüme neden olmaması gibi.. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ TEŞEBBÜS (2) Tipik fiilin tamamlanmaması iki biçimde kendisini gösterebilir. Ya suçu işlemeye yönelik faaliyetler sonuna kadar götürülememiştir. Sözgelimi kapıyı kırmaya çalışırken görülüp kaçan hırsız örneğinde olduğu gibi.. Ya da fail suçu işlemeye yönelik faaliyetlerini sonuna kadar götürmüş olmasına rağmen suçun varlığın için gerekli olan sonuç gerçekleşmemiştir. Sözgelimi; adam öldürmek için atılan kurşunun isabet etmemesi veya isabet etmesine rağmen ölüme neden olmaması gibi..
57
İştirak İştirak, bir tek kişi tarafından
gerçekleştirilebilen bir suçun birden çok kişi tarafından gerçekleştirilmesidir. Ceza Yasamızın 40’ıncı maddesinde “suça iştirak için, kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir” hükmüne yer verilmiştir. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ İŞTİRAK (1) İştirak, bir tek kişi tarafından gerçekleştirilebilen bir suçun birden çok kişi tarafından gerçekleştirilmesidir. Ceza Yasamızın 40’ıncı maddesinde “suça iştirak için, kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir” hükmüne yer verilmiştir. İştirakten söz edilebilmesi için fail tarafından işlenmiş tipik fiilin varlığını ve bu fiilin kasıtlı ve hukuka aykırı olmasını şart koşmakta, buna karşılık iştirak edenlerin cezalandırılabilmeleri için failin cezalandırılabilir olmasını aramamaktadır. Kanun koyucu ceza yasasıyla iştirak edenleri suçun işlenmesindeki katkılarına göre farklı ağırlıktaki cezalarla cezalandırma yoluna gitmiştir.
58
İştirak Türk Ceza Yasası’nın; 37/1 maddesi gereğince suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. 38/1 maddesi gereğince başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ İŞTİRAK (2) Türk Ceza Yasası’nın; 37/1 maddesi gereğince suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur, 38/1 maddesi gereğince başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
59
SUÇLARIN İÇTİMAÎ (BİRDEN ÇOK SUÇ HALİ)
Failin birden çok fiili ile kanunun aynı hükmünün birden çok kez ihlal edilmesi veya birden çok hükmünün ihlal edilmesiyle ortaya çıkabilirken, bir fiil ile kanunun birden çok hükmünün ihlal edilmesiyle de ortaya çıkabilir. Ceza Yasamızın 42’nci maddesinde bileşik suç “bir diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan” suç olarak tanımlanmaktadır. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ SUÇLARIN İÇTİMAÎ/BİRDEN ÇOK SUÇ HALİ Failin birden çok fiili ile kanunun aynı hükmünün birden çok kez ihlal edilmesi veya birden çok hükmünün ihlal edilmesiyle ortaya çıkabilirken, bir fiil ile kanunun birden çok hükmünün ihlal edilmesiyle de ortaya çıkabilir. Bileşik suç, birden çok suçun bir suçta birleştirilmesini ifade eder. Ceza Yasamızın 42’nci maddesinde bileşik suç “bir diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan” suç olarak tanımlanmaktadır. Bileşik suçtan söz edilebilmesi için, basit veya ağırlaştırılmış bir suçta en azından iki suçun birleşmesi ve birleşen suçların farklı mahiyette olmaları gerekir. Bileşik suç, zincirleme suçun aksine, kendini oluşturan suçlara bölünemeyen bir bütündür. Bu itibarla bileşik suç, onu oluşturan suçların değil, doğrudan bileşik suçun sonucunun meydana geldiği zaman tamamlanmış olur.
60
Bu suçlarda üç hal söz konusudur.
a) Bir suç işlemek için başka bir suç işlemek, (Bir kimseyi öldürmek için gece vakti gizlice evine girmek) b) Vuku bulmuş bir suçu gizlemek için başka bir suçu işlemek, (Kaçakçılığı meydana çıkaran memura rüşvet vermek) c) Bir suç dolayısıyla yasanın suç saydığı başka bir eylemi daha işlemek, (Sarhoşken hükümetin manevi şahsiyetine hakarette bulunmak) SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ SUÇLARIN İÇTİMAÎ/BİRDEN ÇOK SUÇ HALİ Bu suçlarda üç hal söz konusudur. a) Bir suç işlemek için başka bir suç işlemek, (Bir kimseyi öldürmek için gece vakti gizlice evine girmek) b) Vuku bulmuş bir suçu gizlemek için başka bir suçu işlemek, (Kaçakçılığı meydana çıkaran memura rüşvet vermek) c) Bir suç dolayısıyla yasanın suç saydığı başka bir eylemi daha işlemek, (Sarhoşken hükümetin manevi şahsiyetine hakarette bulunmak)
61
SUÇLARIN İÇTİMAÎ (ZİNCİRLEME/MÜTESELSİL SUÇ)
Ortada birden çok suç bulunmasına rağmen faile tek ceza verilen durumlardan biri de zincirleme suç adı verilen durumdur. Ceza Yasamızın 43’üncü maddesinin 1’inci bendine göre bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMİ SUÇLARIN İÇTİMAİ (ZİNCİRLEME/MÜTESELSİL SUÇ) Ortada birden çok suç bulunmasına rağmen faile tek ceza verilen durumlardan biri de zincirleme suç adı verilen durumdur. Ceza Yasamızın 43’üncü maddesinin 1’inci bendine göre bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir.
62
Müteselsil suçlarda; 1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilirken bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. 2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. 3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.
63
Her Disiplin Suçu Adli Nitelikte bir suç değildir.
Sözgelimi; dairenin resmi telefonunu lojmana bağlatarak kullanan müdürün fiili ceza yasası açısından suç teşkil etmez. (Danıştay 2. Dairesi, E. 1994/707, K. 1994/1081) Sözgelimi; kendisine tahsilat denetimi yapılacağı tebliğ edilmesine rağmen tebligat günü göreve gelmeyen memurun suçu ceza yasası bakımından kovuşturmayı gerektirir bir suç değildir (Danıştay 2. Dairesi, E. 1992/1879, K. 1993/1523) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Disiplin Hükümleri ve Uygulaması konusu Başmüfettiş İkram Bilgin ve Müfettiş Fazlı Köksal tarafından geniş olarak inceleneceğinden bu bölümde her Disiplin Suçunun Adli nitelikte bir suç olmadığına ilişkin bazı Danıştay Kararlarına değinmekle yetineceğiz. 63 63
64
Sözgelimi; izinsiz bir gün göreve gelmemek fiili ceza yasası açısından suç teşkil etmez, disiplin soruşturmasını gerektirir. (Danıştay 2. Dairesi, E. 1993/1837, K. 1993/1814) Sözgelimi; memurun esnaftan para alıp ödememek suçu disiplin suçu niteliği taşır. (Danıştay 2. Dairesi, E. 1993/2188, K. 1993/1717) Sözgelimi; masaya dosya fırlatmak eylemi hakaret suçunun unsurlarını oluşturmayıp, saygısız davranışta bulunmak niteliğinde olduğundan disiplin suçu niteliği taşır. (Danıştay 2. Dairesi, E. 1993/272, K. 1993/240) 64 64
65
(Danıştay 2. Dairesi, E. 1993/231, K. 1993/174)
Öte yandan, çoğu disiplin suçu da ceza yasası açısından da kovuşturmayı gerektirir. Sözgelimi; polis memurunun görevi başında beylik tabancasını temizlerken, tabancasının ateş alması sonucu kendisini iki yerinden yaralaması hem ceza, hem de disiplin soruşturmasını gerektirir. (Danıştay 2. Dairesi, E. 1993/231, K. 1993/174) 65 65
66
“Yasaların uygulaması, onların yapılmasından daha zordur.”
Thomas Jefferson: “Yasaların uygulaması, onların yapılmasından daha zordur.” Ovidius: “Ceza kaldırılabilir; ama suç insanın içinde sonsuza kadar yaşar.” Romalı Şair Ovidius’un “Ceza kaldırılabilir; ama suç insanın içinde sonsuza kadar yaşar.” sözünü Atatürk’ün Cumhuriyet Savcılarına seslenirken dile getirdiği “Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Zayıf, ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür.” sözü ile bütünleştirdiğimizde biz müfettişlerin, yapmış olduğumuz inceleme ve soruşturmalarda üzerimizde ne kadar ağır bir yükün olduğunu hissediyoruz. Beni dinleme nezaketinde bulunmuş olmanızdan dolayı teşekkür eder, bu seminerin meslektaşlarıma yararlı olmasını dilerim. Ovidius: 43 MÖ-17 MS yılları arasında yaşamış, Romalı şair. Thomas Jefferson: Thomas Jefferson (13 Nisan Temmuz 1826) Amerika Birleşik Devletleri üçüncü başkanıdır tarihleri arasında başkanlık yapmıştır. Virjinya Üniversitesi kurucusudur. Tarihteki en zeki Amerikan başkanları arasında gösterilmektedir. Görevi başındayken yasaları daha demoktarikleştimeye çalışmış, dinî özgürlük sağlanması için büyük çabalar harcamıştır. 66 66
67
Hukuk Sisteminde Suç ve Unsurları
67
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.