Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
MEDYA HAZIRLAYAN SAVAŞ İKİZ
2
İletişim -bir birey ya da gruptan diğerine sözle ya da modern çağlardaki kitle iletişim araçları yoluyla enformasyon iletimi- her toplum için çok önemlidir.
3
İlk etkili iletişim araçları kuramcılarından olan Kanadalı yazar Marshall McLuhan'dır. McLuhan'a göre "araç mesajdır". Yani toplum, içerikten ya da medyanın taşıdığı mesajlardan daha çok medyanın tipinden etkilenir. McLuhan'a göre elektronik medya -dünyanın her tarafında insanların ortaya çıktığını gördükleri bu nedenle de onlara hep birlikte katıldıkları- küresel bir köy yaratmaktadır.
4
Kitle iletişim araçlarının, televizyon, gazete, film, dergi, radyo, reklam, video oyunları, CD'ler gibi çok değişik biçimleri vardır. Bunlar 'kitle' iletişim araçlarına gönderme yapar, çünkü bunlar kitlesel dinleyiciye gönderme yaparlar.
5
Televizyon ve toplumsal yaşam
Çeşitli medya kuramcıları görünürde sürekli artan televizyon perhizinin nüfus üzerindeki etkisi konusunda son derece kuşkucudur. Neil Postman'a göre televizyon eğlence gibi önemli konuları göstermektedir., çünkü onun bilinen ifadesine göre "biçim içeriği dışlar". Bununla, bir biçim olarak televizyonun ciddi bir "içeriği" destekleme yeteneğinin olmamasını kastetmektedir.
6
Postman'a göre akılcı sav en iyi, karmaşık ve ciddi içeriği destekleyen basılı sözcük biçimindeyken sürdürülebilir. Postnam'a göre bir araç olarak basın ussal bir halk yaratır, oysa televizyon eğlenen bir halk yaratır. Televizyonun egemen olduğu bir toplumda eğitim ve siyasetin hepsi eğlenceye indirgenir; televizyon ile kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında birşey yapmayız.
7
Daha önce gördüğümüz gibi Robert Putnam toplumsal sermaye ile yararlı toplumsal ağlar, karşılıklı zorunluluk duygusu, güvenilirlik, etkili davranışı terbiye eden norm anlayışı ve genel olarak insanları eylemlerini sağlayan diğer kaynaklara atıfta bulunmaktadır. Putnam'ın Tek başına Bowling Oynamak adlı kitabı, son otuz yıl içinde toplumsal sermayenin belirgin bir azalma gösterdiğini bulduğu Birleşik Devletler'de yaptığı araştırmaya dayanmaktadır. Putnam (1996) bu azalmanın baş sanığının televizyon olduğunu ileri sürmektedir.
8
Putnam kitlesel televizyon izleme ile toplumsal sermaye erozyonu arasındaki ilişkinin yalnızca tesadüfi almadığı iddia etmektedir. Eğitim, yaş, toplumsal cinsiyet, gibi diğer unsurlar da göz önünde bulundurulduğunda TV izleme, toplumsal güven ve grup üyeliğiyle güçlü ancak olumsuz bir biçimde ilişkilendirilmektedir. Aynı ölçüt kullanıldığında gazete okumanın toplumsal güven ve grup üyeliği ile bağıntısı olumludur. Putnam'ın TV izlemenin toplumsal sermayeyi aşındırdığını iddia etme sebeplerinden birisi, program içeriklerinin seyredenler üzerindeki etkisidir.
9
İnternet Yirminci yuzyılın ikinci yarısındaki önemli teknolojik ilerlemeler, telekomünikasyonun -bir araç yardımıyla enformasyon, ses ya da imgelerin uzaktan iletişim- görünümünü bütünüyle dönüştürmüştür. 'Teknolojinin' sermaye piyasalarını kesintisiz 24 saat açık bir küresel pazara dönüştürdüğü söylenmektedir.
10
Dört teknoloji akımı bu gelişmelere katkıda bulunmaktadır:
Birincisi, bilgisayarların düşen maliyetlerine karşılık yeteneklerindeki sürekli ilerleme; ikincisi, bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojilerinin bütünleşmesini sağlayan verinin dijitalleşmesi; üçüncüsü, uydu iletişiminin gelişmesi ve dördüncüsü çok sayıda farklı mesajın tek bir küçük kablo ile iletimini sağlayan fiber optik kablolar.
11
İnternetin Kökeni 1990'ların başında geleceğin, kişisel bilgisayarlardan -PC- değil birbirine bağlı bilgisayarlardan oluşan küresel sistemde, internette yattığı giderek daha da belirginleşmiştir. 'Ağ' ilk kez Amerikan Askeri Karargahı Pentagon'da 1969'da başlamıştır. Amacı sınırlıydı, ARPA Amerika'nın farklı bölgelerinde çalışan askeri sözleşmeli bilginlerin kaynaklarını bir havuzda toplamak ve kullandıkları pahalı ekipmanı paylaşmalarını sağlamak çabasındaydı.
12
Akıllarına sonradan gelen bir düşünceyle mucitleri, mesaj göndermenin bir yolunu buldular ve böylece elektronik posta ' ' doğdu. İnternetin en iyi bilinen kullanımı World Wide Web (www). Ağ, fiilen küresel bir multimedya kütüphanesidir.
13
İnternetin etkisi Siberuzay interneti oluşturan bilgisayarlardan oluşan küresel ağın biçimlendirdiği etkileşim mekanı anlamına gelmektedir. Siberuzayda biz insanlar değil, birbirimizin ekranındaki mesajlarız. İnternetin dünyada yaygınlaşması, sosyologların önemli sorular sormalarına neden olmaktadır. İnternet -küresel ve yerel olan arasındaki sınırları belirsizleştirerek, iletişim ve etkileşimde yeni kanallar açarak ve giderek daha fazla günlük işin online olarak halledilmesini sağlayarak- günlük yaşamın dış hatlarını dönüştürmektedir.
14
Ancak toplumsal dünyayı keşfetmeye dair yeni ve heyecanlı fırsatlar sunmakla birlikte internet, insan ilişkilerinin ve toplulukların altını oyma tehdidi de taşımaktadır.
15
İnternetin toplumsal etkileşime etkileri hakkındaki görüşler iki genel kategoriye ayrılmaktadır. Bir tarafta online dünyanın yüz yüze etkileşimleri artıran ya da destekleyen yeni bir elektronik etkileşim biçimini beslediği fikrinde olan gözlemciler bulunmaktadır. Öte yandan herkes interneti bu kadar hevesli kabullenmemektedir. İnsanlar giderek daha uzun zamanlarını online iletişim kurarak harcadıkça ve günlük işlerini siberuzayda idare ettikçe, dış dünyada birbirleriyle etkileşimde bulunmak için belki de daha az zaman harcayacaklardır.
16
Kuşkusuz internet ufkumuzu genişletmekte ve başkalarıyla irtibat kurmak için emsalsiz olanaklar sunmaktadır. Sosyolog Manuel Castells, internetin gelişmesini sürdüreceğini çünkü ağların gelişmesine katkısı olduğunu iddia etmektedir. Castells'e göre ağlar çağımızın örgütsel yapısını tanımlamaktadır. Castells intenetin işletmelere, merkezsiz ve son derece karmaşık etkinliklerin küresel eşgüdümü yeteneğini sağladığını iddia etmektedir. İnternet bireyler için yeni iş ve serbest çalışma bileşimlerini, bireysel ifade, işbirliği ve sosyalliği olanaklı kılmaktadır; siyasi eylemcilereyse, birleşme, eşgüdüm ve mesajlarını dünya çapında yayma fırsatı vermektedir. McLuhan'ın "araç mesajdır" düşüncesini kullanarak Castells "ağ mesajdır" fikrini savunmaktadır.
17
Medya üzerine kuramsal yaklaşımlar
İşlevselcilik Medaya kuramcısı Denis Mc Quail'ı izleyerek medyanın birkaç işlevi aşağıdaki gibi değerlendirilebilir: 1.Enformasyon: Medya, web kameralarından radyo haberlerine kadar, trafik sıkışıklığı, hava durumundaki değişiklikler, hisse senedi piyasası ve kişisel olarak bizi etkileyen meselelerdeki hikayeler konusunda bizi uyararak, bize dünyayla ilgili sürekli bir bilgi akış halinde enformasyon sağlar.
18
2. Bağıntı: Medya bize sunduğu enformasyonu açıklar ve anlamını anlamamızu sağlar. Kurulu toplumsal normlara ilişkin destek sağlar ve çocukların toplumsallaşmasında önemli rol oynar. 3. Süreklilik: Yeni toplumsal gelişmeleri görerek ve ortak değerlere biçim verek egem kültürü ifade etme işlevini üstlenir.
19
4. Eğlence: Medya eğlenme ve oyalanma yollarını sunar ve toplumsal gerginliği azaltır.
5. Hareketlilik: Medya, toplumun ekonomik gelişme, çalışma, din ya da savaş zamanı cesaretin teşvik edilmesi gibi hedeflere ulaşması için hareketlendirme kampanyasına katılır.
20
Çatışma kuramları Ekonomi politik Yaklaşımlar: Ekonomi politik yaklaşım, medyayı bir endüstri olarak görür ve önemli iletişim araçlarına özel teşebbüslerin sahip olma tarzlarını inceler. Medya sahipliği birkaç zengin medya patronun elinde yoğunlaşmıştır. Küresel çağda medya sahipliği ulusal sınırların ötesine geçer. Ekonomi politik görüş taraftarları, ekonomik çıkarların ekonomik güce sahip olmayanların sesini hesaba katmadığını ileri sürerler.
21
Medya denetimi:Propagandanın Muhteşem Başarısı adlı kitabın yazarı Noam Chomsky büyük şirketlerin Amerikan medyası ve küresel medya üzerindeki egemenliği konusunda son derece eleştireldir Chomsky'e göre, bunların egemenlikleri, halka verilen enformasyonun çok sıkı bir biçimde denetimi ile sonuçlanmaktadır. Soğuk Savaş süresince bu şirketler Sovyetler Birliği'ne yönelik korku ikliminin yaratılmasında kullanılan enformasyonu denetlemişlerdir. 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Chomsky, şirketlerin sahipliğindeki medyanın küresel terörizm gibi yeni korkular yarattığını ve bu korkuların bu şirketlerin sorumluluğu ya da A.B.D.'deki demokrasi gibi gerçek sorunların tartışmasını engellediğini iddia etmiştir.
22
Kültür endüstrisi Theodor Adorno gibi Frankfurt Okulu üyeleri, kitle iletişim araçlarının kitleler üzerindeki etkisi konusunda son derece eleştireldir. Frankfurt Okulu üyeleri boş zamanın endüstrileştirildiğini iddia etmektedirler. TV, popüler müzik, radyo, gazete dergilerin oluşturduğu eğlence endüstrileri anlamına gelen "kültür endüstrisi" adını verdikleri alanda kapsamlı araştırmalar yapmışlardır. Bunlara kültür üretiminin, standartlaştırıldığını ve diğer endüstrilerde olduğu gibi kar arzusunun ona egemen olduğunu ileri sürmüşlerdir.
23
Kitle toplumunda boş zaman endüstrisi halk arasında uygun değerleri meydana getirir; boş zaman artık işten ayrı bir mola değil ona hazırlanmadır. Frankfurt Okulu üyeleri, rağbet görmeyen ve standartlaştırılmış ürünleriyle kültür endüstrisinin yaygınlaşmasının bireylerin eleştirel ve özgür düşünmeye yönelik yeteneğin altını oyduğunu iddia etmektidirler. Ticarileşmeyle boğulan sanat-"Mozart'ın en hit parçaları" yok olur ve eğlence kültürün yerini alır.
24
Yeni kuramlar Jürgen Habermas: kamusal alan Onsekicinci yüzyıldan günümüze "kamusal alanın" ortaya çıkışının -ve ardarda çöküşünün- izini sürerek medyanın gelişini analiz eder. Kamusal alan kaygı yaratan sorunların tartışıldığı ve fikirlerin oluşturulduğu bir tartışma arenasıdır. Habermas'a göre kamusal alan ilk kez Londra, Paris ve diğer Avrupa şehirlerindeki kahvehanelerde gelişmiştir. İnsanlar, o an önemli olan gazetelerde ya da haber ilanlarında ortaya çıkan konuları tartışmak için bu mekanlarda buluşmuştur.
25
Siyasi tartışma önemli hale gelmiştir
Siyasi tartışma önemli hale gelmiştir. Habermas nüfusun çok küçük bir kesimiyle ilgili olsa da, bu salonların demokrasinin gelişimde vazgeçilmez olduklarını, çinkü siyasi sorunlara kamusal tartışma yoluyla çözüm arama fikrini ortaya koyduklarını öne sürmektedir.
26
Ancak Habermas kamusal alanın ilk olarak geliştiği dönemde sunduğu vaadin tam olarak geliştirilemediği sonucuna varmıştır. Modern toplumlardaki demokratik tartışma, kültür endüstrisinin gelişimi ile engellenmiştir. Kitle iletişim araçları ve kitlesel eğlence, kamusal alanın büyük ölçüde bir danışıklı dövüş haline gelmesine neden olmuştur. Ticari çıkarlar kamunun çıkarlarının önüne geçerken, siyasi alan parlamento ve medya ile yönetilen ve sahneye konulan bir tiyatro oyunu olmuştur. Kamuoyu açık ve mantıklı bir tartışma yoluyla değil reklamlarda olduğu gibi maniplasyon ve denetimle biçimlendirilmektedir.
27
Jean Baudrillard: hipergerçeklik dünyası
Günümüzde en etkili medya kuramcılarından biri, daha önce bu bölümde ele alınan McLuhan'ın görüşlerinden derinden etkilenmiş olan Fransız postmodern yazar Jean Baudrillard'dır. Boadrillard, modern kitle iletişim araçlarının etkisinin diğer eknolojilerin etkisinden daha farklı ve derin olduğu düşünmektedir. Kitle iletişiminin özellikle de televizyon gibi elektronik medyanın gelişi tam da yaşamlarımızın niteliğini değiştirmiştir.
28
Televizyon bize yalnızca dünyayı göstermez, giderek içinde yaşadığımız dünyanın aslında ne olduğunu belirler. Baudrillard kitle iletişimin her yerde olduğu bir çağda aslında insan davranışlarının bibirine girmesi ve medya imgelerinden oluşan yeni bir gerçeklik yaratıldığını öne sürmektedir. Hipergerçeklik anlamlarını başka imgelerden alan ve bu nedenle 'dış gerçeklik'te temelleri olmayan imgeler olan benzetiler tarafından inşa edilir.
29
John Thompson: medya ve modern toplum
Habermas'ın yazdıklarının bir kısmına dikkati çeken John Thompson medya ve sanayi toplumlarının gelişmesi arasındaki ilişkiyi çözümlemiştir. Thompson ilk baskı biçimlerinden elektronik iletişime, medyanın modern kurumlarının gelişiminde merkezi rol oynadığını ileri sürmektedir. Thompson, modern kitle iletişim araçlarının bizi eleştirel düşünceden yoksun bırakmadığını, aslında daha önce erişim olanağı bulmadığımız bir çok enformasyon biçimini bu araçların bize sağladığı düşüncesindedir.
30
Thompson yaşamımızdaki özel olan ve kamusal olan arasındaki dengenin, kitle iletişim araçları tarafından değiştirildiğini; kamusal alana eskisinden daha fazla ağırlık verildiği, bunun da sıklıkla tartışma ve anlaşmazlığa neden olduğunu öne sürmektedir.
31
İdeoloji ve medya İletişim araçlarının incelenmesi, ideolojinin toplumdaki etkisi ile yakından ilintilidir. İdeoloji, fikirlerin inanç ve eylemleri üzerine etkisine işaret eder. Bu kavram, sosyolojinin başka alanlarında olduğu kadar medya çalışmalarında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak uzun zamandan beridir de tartışmalıdır. Sözcük ilk kez 1700'lerin sonlarında Fransız yazar Destutt de Tracy tarafından kullanılmıştır. Kendisi bu terimi "düşünceler bilim" anlamında kullanmıştır.
32
Ne ki, daha sonraki yazarların elinde bu terim daha eleştirel bir biçimde kullanılmaya başlamıştır. Örneğin Marx, ideolojiyi "yanlış bilinç" olarak kabul etmiştir. Güçlü gruplar, kendi konumlarını haklılaştırmak için dolaşımda olan egemen fikirleri denetleyebilmektedirler. Bu nedenle Marx'a göre din çoğunlukla ideolojiktir: yoksullara ellerindekileriyle yetinmelerini öğretir. Toplum çözümlemecisi, güçsüzlerin kendi yaşamları hakkında doğru bakış açısı kazanmaları -kendi yaşam koşulları iyileştirebilmek için harekete geçmeleri için- ideolojinin çarpıtmarını ortaya çıkarmalıdır.
33
Thompson, de Tracy'nin görüşünü 'yansız', Marx'ın görüşünü de 'eleştirel' ideoloji kavramı olarak görmektedir. Yansız kavramlar, olguların muhakkak yanıltıcı ya da aldatıcı olduklarını ya da özgül bir grubunun çıkarlarıyla örtüştüklerini ima etmeden, bu olguları ideoloji olarak nitelendirmektedir.Eleştirel ideoloji kavramları "olumsuz, eleştirel ya da aşağılayıcı bir anlam bildirmekte" ve beraberlerinde "örtük bir eleştiri ya da kınama taşımaktadırlar".
34
Thompson eleştirel kavramın tercih edilmesi gerektiğini çünkü ideoloji ile gücü birleştirdiğini ileri sürmektedir. İdeoloji, simgesel gücün kullanımıyla yani düşüncelerin toplumsal düzendeki egemen grupların çıkarlarını gizleme, haklı gösterme ya da meşru kılmak için nasıl kullanıldıkları ile ilgilidir.
35
Glasgow Üniversitesi İletişim/Araştırma Grubu aslında çalışmalarında televizyondaki haberciliğin ideolojik yönlerini çözümlemektedir. Haberler, grevciler aleyhinde, hükümet ve yöneticileri destekleme eğilimindedir (Bu görüşler, ilk ve en etkili kitapları "Kötü Haberler/Bad News" 1975'de Şubat ve Haziran ayları arasında İngiltere'de üç televizyon kanalında yayınlanan haberlerin çözümlemesine dayanmaktadır.)
36
Thompson, genellikle medyanın yalnızca haberleri değil, her programın türü ve içeriğinin, modern toplumlardaki ideolojinin kapsamını büyük ölçüde genişettiği görüşündedir. İletişim araçları çok sayıda izleyiciye ulaşmakta ve Thompson'un terimleriyle "etkileşimsi etkileşime" dayanmaktadır; izleyiciler doğrudan cevap verememektedir.
37
İzleyici Çalışmaları İzleyiciler ve medya etkisi
İlk ve en doğrudan modellerden biri 'hipodermik model'dir. Bu model izleyicinin mesajları edilgen bir biçimde ve doğrudan kabul ettiği ve onunla hiçbir biçimde eleştirel ilgilenmediği varsayımına dayanır. 'Hipodermik model' mesajın toplumun bütün üyeleri tarafından aşağı yukarı aynı alınıp yorumlandığını kabul etmektedir. Frankfurt Okulu ile ilişkilendirilen 'uyuşturma' kavramı 'hipodermik model'den esin almaktadır. Bu görüşe göre, izleyilerin daha geniş bir dünya ile ilgili eleştirel düşünebilme yeteneklerini tahrip eden medya, onlara uyuşturucu veren olarak görülür.
38
Katz ve Lazarsfeld ise izleyici tepkisi ile ilgili yaptıkları çalışmada Birleşik Devletler başkanlık seçimleri sırasındaki siyasi yayımları kullanmış ve izleyici tepkisinin 'iki adımlı bir atış' ile biçimlendirildiğini iddia etmişlerdir. İlk adım medyanın izleyiciye ulaşmasıdır; ikinci adım izleyicilerin etkili insanlarla -"kanaat önderleri"- toplumsal etkileşimleri aracılığıyla yorumladıklarında atılır ve sonra bunlar izleyici tepkisini biçimlendirir.
39
Daha sonraki modeller medyaya yönelik tepkisinde izleyiciye daha aktif bir rol yüklemektedirler. "Doyum modeli" farklı izleyicilerin medyayı gereksinmelerini karşılamak üzere kullanma biçimlerini inceler. İzleyiciler medyayı yaşadıkları dünyayla ilgili daha fazla bilgi almak için örneğin hava durumunu ya da borsada neler olduğunu öğrenmek için kullanabilirler. Diğerleri medyayı ilişkilerine yardımcı olmak, kurgusal bir topluluğun bir parçası olduğunu hissetmek (örneğin Pembe dizileri seyrederek) ya da aynı programı seyreden arkadaşlar ve meslektaşlarla ilişki kurabilmek için kullanabilirler.
40
İzleyici tepkisi ile ilgili daha sonraki kuramlar insanların medyayı etkin bir biçimde yorumlama biçimlerine bakmışlardır. Stuart Hall'un 'alımlama kuramı'ndaki açıklamaları, izleyicilerin sınıf ve kültürel artalanlarının farklı medya metinlerini -bu terim kitaplardan gazetelere, filmlere ve CD'lere kadar çeşitli medya biçimlerini kapsayacak bir biçimde kullanılır- anlamlandırma biçimlerini nasıl etkilediğine odaklanır. İzleyicilerin kimi üyeleri, üreten tarafından metnin içinde "kodlanmış" tercih edilen anlamı kabul ederler. Hall, bu tercihli okumanın egemen ya da damar ideolojiyi yansıtmasının muhtemel olduğunu iddia etmektedir.
41
Ancak Hall, bir metni anlamanın onu yorumlayan kişinin kültürel ve sınıfsal artalanına da bağlı olduğunu iddia etmektedir. İzleyicilerin diğerleri üyeleri metni 'muhalif' okumayı tercih edebilirler çünkü toplumsal konumları onları tercih edilen okuma ile çatışma içine sokar. Örneğin grev eyleminde yer alan bir işçi ya da bir etnik azınlık grubunun üyesi, endüstriyel bir haber öyküsü ya da ırk ilişkileri ile gibi bir metni, üretici tarafından metnin içine kodlanmış egemen anlamı kabul etmek yerine muhtemelen muhalif okumayı tercih edecektir.
42
Hall'u izleyerek son kuramlar kendi deneyimleri aracılığıyla enformasyonu süzgeçleme tarzlarına odaklanmaktadırlar. İzleyiciler farklı medya metinlerini (örneğin programları ya da türleri) birbiriyle bağlantılandırmakta ya da bir tür medyayı öteki ile ilişkilendirmektedir -televizyonda söyleneni gazetedekiyle karşılaştırmaktadır. Burada 'hipodermik model'den oldukça uzaklaşarak güçlü bir rol kazanmaktadır. 'Yorumcu model', izleyici tepkisinin medya ürünlerine bağlılık ya da yadsıma aracılığıyla medyayı biçimlendirdiğini düşünmektedir.
43
Küresel medya ve demokrasi
Edward Heman ve Rabert McChesney küresel medya ile ilgili çalışmalarında, uluslararası medyanın demokratik devletlerin çalışmalarındaki etkisini araştırmıştır. Bir taraftan küresel medya kaynaklarının yayılması, devlet denetimli yayın pazarı üzerindeki nüfuzlarını gevşetmeleri için otoriter yönetimleri etkili bir biçimde baskı altında tutmaktadır. Medya ürünlerini ulusal sınırlar içerisinde denetim altında tutmak giderek güçleştiği için çoğu 'kapalı' toplum, medyanın demokrasinin desteklenmesinde etkili bir güç olabileceğini keşfetmektedir. Hindistan örneğindeki gibi, çok partili bir siyasi sistemde televizyonun ticarileşmesinin muhalefetteki politikacıların görüşlerinin de daha görünür olmasına izin verdiğini gördük.
44
Küresel medya, bireycilik, insan haklarına saygı, ve azınlık haklarının korunması gibi bakış açılarının korunması gibi bakış açılarının büyük ölçüde yayılmasını sağlamıştır. Küresel medya giderek daha yoğun veticari hale geldikçe, Habermas'ın tanımladığı "kamusal alan"ın işleyişine tecavüz etmektedir. Yazarlar ticarileşmiş medyanın reklam gelirlerinin gücüne çok şey borçlu olduğunu ve yüksek izleme oranları ve satışları garantileyen içerikleri tercih etmeye zorlandığını iddia etmektedirler.
45
Bunun sonucunda eğlence ister istemez çekişme ve tartışmaya galip gelecektir. Medyanın bu kendini sansür biçimi vatandaşların kamuyu ilgilendiren olaylara katılımı zayıflatmakta ve insanların sivil toplumla ilgili kavrayışlarını zayıflatmaktadır.
46
Herman ve McChsney'e göre küresel medya,"küresel kapitalizmin yeni misyonerleri"nden. başka bir şey değildir. Ticari olmayan medya alanı onu "en fazla iktisadi fayda" getirecek şekilde düzenleme heveslileri tarafından sürekli zapt edilmektedir. Onların gözünde medya kuruluşları tarafından desteklenen eğlence kültürü kamusal alanı devamlı küçültmekte ve demokrasinin işleyişini zayıflatmaktadır.
47
Küresel çağda medya Medyanın yeni öyküler toplamak ve filmlerin deniz aşırı dağıtımını yapmak gibi uluslararası boyutları her zaman olmuşsa da, 1970'lere kadar çoğu medya şirketi ulusal devlet yönetimlerinin yasal düzenlemeleri doğrultusunda iç pazarlarda faaliyet göstermiştir. Ayrıca medya sanayi farklı sektörlere ayrılmıştı -büyük ölçüde sinema, basın, radyo ve televizyon yayımcılığının hepsi birbirinden bağımsız faaliyet göstermekteydi.
48
Yeni teknolojiler bir zamanlar ayrı olan medya formlarının birleşmesine yol açınca, ulusal pazarlar akışkan bir küresel pazara teslim olmuştur, Yirmibirinci yüzyılın başlarında küresel medya piyasasına haberlerin ve eğlencenin üretiim, dağıtım ve pazarlamasındaki hemen hemen her ülkede hissedilen yirmi kadar çokuluslu şirket egemen olmuştur.
49
David Held ve meslekteaşları, küreselleşme ile ilgili çalışmalarında küresel medya düzeninin beş önemli değişmeye dikkat çekmektedirler: 1. Sahipliğin giderek yoğunlaşması: Küresel medyaya artık az sayıda ama güçlü şirketler egemendir. Küçük çaplı bağımsız medya şirketleri giderek son derece merkezileşen holdingleri ile birleşmektedir.
50
2. Kamu sahipliğinden özel sahipliğe bir kayma: Geleneksel olarak medya ve telekomünikasyon şirketleri dünyanın hemen hemen her yerinde kısmen ya da tamamen devlete aittir. Son yirmi otuz yılda iş çevrelerinin liberalleşmesi ve devlet denetimindeki yumuşama, çoğu ülkedeki medya şirketlerinin özelleştirilmesine (ticarileşmesine) neden olmuştur.
51
3. Ulusötesi şirket yapıları: Medya şirketleri artık ulusal sınırları içinde katı kurallara bağlı olarak faaliyet göstermek zorunda değildir. Bir medya şirketine sahip olabilmenin kuralları sınır ötesine yatırım yapabilmeyi ve şirket satın alabilmeyi sağlayacak şekilde gevşetilmiştir.
52
4. Medya ürünlerinin farklılığına bağlı çeşitlilik: Medya endüstrisi çeşitlenmiş ve eskiye oranla daha az bölünmüştür. AOL-Time Warner gibi büyük medya holdingleri müzik, basılı malzeme ve televizyon programlarını kapsayan medya içeriği karışımını üretip dağıtmaktadır.
53
5. Kolektif şirket birleşmelerinin artışı: Medya endüstrisindeki farklı kesimlerden şirketler, birbirleriyle birleşme eğilimindedir. Medya formları giderek bütünleştikçe, telekomünikasyon firmaları yazılım ve donanım şirketleri ve medya içeriğini üretenler de giderek şirket birleşmelerine dahil olmaktadır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.