Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Yrd. .Doç.Dr. Mustafa YAŞAR
Eğitim Psikolojisi Yrd. .Doç.Dr. Mustafa YAŞAR
2
MB 102 Eğitim Psikolojisi Dersin Amacı: Eğitim ve öğrenme hakkındaki kuramları bilme açıklayabilme ve teori ile uygulama arasında bağ kurabilme Dersin İçeriği: Davranışçılık, bilişsel yaklaşımlar ve modern yaklaşımların öğrenmeye yönelik bakış açıları ve gelişim ile öğrenme arasındaki ilişki.
3
Dersin Öğrenme Kazanımları
1.eğitim ve öğrenme ile ilgili kavramları bilme 2. eğitim psikolojisinin öğretme-öğrenme sürecine katkılarını yorumlayabilme 3. öğrenmenin özelliklerini kavrayabilme 4. öğrenmeyi etkileyen faktörleri kavrayabilme 5 farklı öğrenme kuramlarını yorumlayabilme
4
Ders Programı 1 Eğitim Psikolojisine giriş ve temel kavramlar.
2 öğrenme kuramlarına genel bakış 3 klasik koşullanma 4 edimsel koşullanma 5 bitişiklik kuramı 6 bağlaşım kuramı 7 işaret-gestalt kuramı 8 vize yazılı sınav 9 sosyal bilişsel kuram 10 gestalt kuramı 11 bilgiyi işleme kuramı ve Nörofizyolojik kuram 12 yapılandırmacılık 13 Sosyokültürel yaklaşım 14 öğrenme ve gelişim ilişkisi 15 genel değerlendirme 16/17 final
5
Ders Notu ve Kitaplar Çeçen Eroğul, R. & Yurtal, F. (Eds) (2014). Eğitim psikolojisi el kitabı. Ankara: Mentis
6
Dersin ödevleri Vize 40 Final 50 Dönem ödevi (final tarihinde) 0*
Devam ve katılım 40 50 0* 10 Not: Ödev mutlaka verilmek zorunda. Ödevin verilmemesi durumunda genel ortalama 60 puan üzerinden değerlendirilecektir. Ödevlerin çok güzel yapılması ya da özensiz yapılması notlara yansıyabilir.
7
Vize Final Dönem ödevi Çoktan seçmeli 30 soru
Kişisel olarak arzu ettiğiniz ilgi alanınıza giren ama daha önce pek uğraşmadığınız bir konuda en az 10 oturum olacak şekilde bir öğrenme deneyimi yaşayarak bu deneyimi derste konuşulan konularla ilişkilendirecek şekilde raporlaştırılması. Giriş bölümünde en fazla iki paragraf ile öğrenilen konu tanıtılacak. Gelişme bölümünde öğrenme deneyimi ile ders konuları arasında bağ kurularak derste edinilen kazanımlar üzerinde durulacak. Öğrenme deneyiminden, derste öğrenilen kuramlara örnekler bulunacak. Sonuç bölümünde tüm bu kazanımların özeti sunulacak. Çok şey kazandım demek yetmez, nedir bu kazandıklarınız. Açıklanacak. En az 2, en fazla 4 sayfa olacak
8
Sunulan tüm yazılar mutlaka arkalı önlü çıktı şeklinde olacak.
Yazım kuralları Sunulan tüm yazılar Times New Roman, 12 Punto, 1,5 satır aralığı, tamamen siyah renkli, çok özel durumlar dışında kalın, italik, altı çizili yada “tırnak içerisinde” yazılmayacak. Sadece birilerinin söylediklerini olduğu gibi yazdığınızda “tırnak içerisinde” yazınız. Kesinlikle poşet dosya kullanılmayacak, zımba ya da ataç ile tutturulacak. Her yazının mutlaka bir başlığı olacak. İsim kesinlikle ilk sayfaya yazılacak. Genel başlığın hemen altına sol tarafa yazılacak. Sunulan tüm yazılar mutlaka arkalı önlü çıktı şeklinde olacak.
9
Devam ve Katılım Bu ders uygulamalı bir derstir ve bu dersten kazanım sağlamak için fiziksel ve zihinsel olarak sınıfta mevcut olmak önemlidir. her derste yoklama alınacaktır. Derslere düzenli gelen ve sınıf uygulamalarına aktif katılanlar 10 tam puan alırlar. 4 devamsızlık hakkınız vardır. 5. devamsızlıkta devamsızlıktan kalırsınız. Hiçbir şekilde mazeret kabul edilmez. 2 devamsızlık insanlık halidir ama sonraki her devamsızlık 2,5 puanınızı götürür.
10
Psikoloji nedir ? Psikoloji; nasıl düşündüğümüz, nasıl hissettiğimiz, nasıl davrandığımız hakkındaki tüm soruları cevaplamaya çalışan bir bilimdir. Psikoloji; insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Psikoloji; davranış ve zihinsel süreçlerin bilimidir (Morris 2002).
11
Psikolojinin Bireylere Faydaları
Psikoloji bireye kendini daha iyi tanıma ve davranışlarının nedenlerini anlama fırsatı vermektedir. Psikoloji bireyin diğer bireyleri, hayvanları daha iyi anlamasını ve onlarla empati kurabilmesini sağlamaktadır.
12
Psikolojinin Bireylere Faydaları
Psikoloji bireyin anne babadan başlayarak çevredeki insanları, çevredeki grupları, toplumu daha iyi anlayarak çevreyle uyum kurmasını sağlamaktadır. Uyum ise psikolojik dengenin temelini oluşturmaktadır.
13
Eğitim ve Psikoloji İnsanı konu alan tüm bilimler birbirleriyle mutlaka etkileşim içerisindedir. Eğitim ile psikolojide çalışma alanları açısından etkileşim halindedir. Eğitim: Bireyde istendik davranışları geliştirme sürecidir. Psikoloji: Zihinsel süreçler ve davranışları inceleyen bilim dalıdır.
14
Eğitim ve Psikoloji Eğitim öğrencilerin davranışlarını istendik yönde değiştirebilmek için psikolojiyle işbirliği yapmaktadır. Psikoloji biliminin ortaya koyduğu bulgular eğitimin daha da geliştirilmesi için kullanılmaktadır.
15
EĞİTİM PSİKOLOJİSİ Psikolojinin eğitim ile kesiştiği nokta eğitim psikolojisinin konu alanını oluşturmaktadır. Eğitim psikolojisi; bireyin davranışları ve bu davranışları oluşturan nedenleri incelemekte ve elde ettiği verileri eğitim alanında kullanmaktadır.
16
Eğitim Psikolojisi Uygulamalı psikolojinin alt dallarından eğitim psikolojisi genel olarak gelişim psikolojisi ve öğrenme psikolojisini kapsamaktadır. Bunun yanı sıra eğitim psikolojisinden özürlü ve üstün zekâlı çocukların eğitimlerinde, sivil savunma birimleri ve ordu için, güvenlik, arama, kurtarma amaçlı, ayrıca sirkler için gösteri amaçlı olarak hayvanların eğitilmesinde de yararlanılmaktadır.
17
Gelişim Psikolojisi Gelişim psikolojisinin kapsamında embriyodan başlayarak ölüme kadar geçen süreç içerisindeki fiziksel, zihinsel, ahlaki vb. her türlü gelişim alanındaki değişiklikler incelenmektedir. Gelişim psikolojisi, biyolojik, psikolojik ve davranışsal yeteneklerin basitten karmaşık sistemlere doğru değişiminin incelenmesi olarak da tanımlanmaktadır.
18
Temel Kavramlar Gelişim nedir?
Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, cinsel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden, belirli koşulları olan en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimdir.
19
Temel Kavramlar Gelişme nedir?
Gelişme, olgunlaşma, hazırbulunuşluk ve öğrenme etkileşiminin bir ürünüdür. Gelişim ile gelişme arasında bir fark var mıdır? Gelişim süreçtir. Gelişme ise bu sürecin ürünüdür.
20
= + gelişim olgunlaşma Sosyal aktarım Dengeleme ya da Öz-düzenleme
Deneyim + olgunlaşma + Sosyal aktarım + Dengeleme ya da Öz-düzenleme
21
Gelişimin Temel Kavramları
Büyüme Olgunlaşma Hazırbulunuşluk Öğrenme
22
Temel Kavramlar Büyüme: Olgunlaşmanın alt boyutu olan büyüme, insan gelişiminin gözlenebilir boyutudur. Boy, kilo ve hacimdeki artış, bedensel değişimlerdir. Büyüme bedenin hem iç hem de dış organlarında meydana gelir. Büyümenin en hızlı olduğu dönem anne karnındaki (doğum öncesi) dönemdir. Daha sonra en hızlı olduğu dönem bebeklik ve ergenlik dönemidir.
23
2. Olgunlaşma: Organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin görev yapabilecek düzeye ulaşmasını ifade eder. * Vücut organlarının kendilerinden beklenen görevleri yerine getirebilecek düzeye gelmesidir. * Olgunlaşma öğrenmeden ve çevresel koşullardan bağımsız olarak meydana gelir. Organizmanın doğuştan getirdiği potansiyellerin öğrenme ve çevresel koşullardan bağımsız olarak ortaya çıkmasıdır. * Çevre olgunlaşma üzerinde değil, olgunlaşma neticesinde ortaya çıkan davranış üzerinde etkilidir. * Olgunlaşma üzerinde sadece KALITIM etkilidir. Kalıtımla getirilen özellikler hiçbir müdahale olmadan zamanı geldiğinden kendiliğinden ortaya çıkar. Fizyolojik yapı ile ilgilidir. ÖR: Kol ve bacakların direksiyon ve pedallara ulaşacak kadar gelişmesi
24
3. Hazırbulunuşluk: Bireyin herhangi bir organının vazifesi olan işi yapabilecek düzeye erişmesinin yanı sıra; o iş için gerekli olan ön bilgi, beceri ve tutuma yani ön öğrenmelere sahip olmasıdır. * Hazırbulunuşluk gelişimin hem niceliksel hem de niteliksel boyutunu kapsar. * Hazırbulunuşluk, bir işin yapılabilmesi için gerekli şartların yerine gelmesidir. * Bir konunun tam olarak öğrenilebilmesi için gerekli gelişim düzeyine, ön bilgilere ve güdülenmeye sahip olmasıdır. * Hazırbulunuşlukta yaş, olgunluk seviyesi, motivasyon ve duygu durumları etkilidir.
25
Hazırbulunuşluk = Olgunlaşma etkileşim Öğrenme
26
4. Deneyim(Yaşantı): Bireyin çevresi ile etkileşimi sonucunda kazandıklarıdır.
5. Öğrenme: Bireyin çevresi ile belli bir düzeydeki etkileşimi neticesinde meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişiklikleridir. Bir davranışın öğrenme olarak kabul edilmesi için; Davranışta değişmenin olması Davranıştaki değişmenin nipeten kalıcı olması Davranıştaki değişmenin olgunlaşma ve kalıtımla değil yaşantı ürünü olması
27
Davranış ►Davranış: organizmanın çevreden gelen uyarıcılara karşı gösterdiği tepkilerin tümüdür. Üç çeşit davranış vardır: Doğuştan gelen davranışlar (refleks ve içgüdü) Geçici davranışlar (alkol ya da ateşli hastalık etkisiyle ortaya çıkan) Öğrenilmiş davranışlar
28
DAVRANIŞ Sonradan kazanılan davranışlar (Öğrenme ürünü davranışlar) Doğuştan gelen davranışlar Geçici davranışlar İçgüdüsel davranışlar (Alkol, ilaç, hastalık vb. Refleksif davranışlar etkisi ile oluşan davranışlar İstenmedik davranışlar İstendik davranışlar Olumsuz kültürel koşullar Planlı eğitim ürünü altında kazanılan davranışlar davranışlar Plansız eğitim ürünü Eğitimin hatalı yan davranışlar ürünü olan davranışlar
29
Davranış çeşitleri Doğuştan gelen davranışlar: Kalıtımla birlikte getirilen ve belirli bir türün bütün fertlerinde aynı şekilde yapılan hareketlerdir. İçgüdüsel ve refleks davranışlar, öğrenme sonucu kazanılan davranışlar değildir.
30
Refleks: Doğuştan getirilen, belli bir uyarıcıya karşı organizmanın belli ve basit bir davranış gösterme eğilimidir. Örnek olarak; eli sobaya değen birinin yanan elini aniden çekmesi. İçgüdü: Doğuştan getirdiğimiz diğer bir davranış grubudur. Daha kompleks öğrenilmemiş davranışlardır. Örnek olarak; deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıkar çıkmaz denize doğru koşmaları, göçmen kuşların her yıl kilometrelerce yol aşarak aynı yere gitmeleri, arıların hep aynı şekilde peteklerini yapması
31
Davranış çeşitleri b. Geçici davranışlar: Alkol, ilaç, hastalık ve yorgunluk sonucu ortaya çıkan davranışlardır. Öğrenme sonucu kazanılan davranışlar değildir. Uykusuzluk, yorgunluk, hastalık, ve ilaç, uyuşturucu ve alkol etkisiyle yapılan sürekli olmayan davranışlardır.
32
Davranış çeşitleri c. Sonradan kazanılan davranışlar: Öğrenilmiş davranışlardır. Bireyin kendi yaşantıları yoluyla kazandığı kalıcı izli davranışlardır. İstendik ve istenmedik davranışlar olarak ikiye ayrılır: İstendik davranışlar (Sokaklara çöp atmamak, yere tükürmemek, düzenli olarak zamanında derse gitmek) İstenmedik davranışlar (Sigara içmek, derste cep telefonuyla konuşmak gibi kötü alışkanlıklar edinmek)
33
Gelişimin Kritik Dönemleri: Çocuklar, bazı gelişim dönemlerinde ve yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılık gösterme eğilimindedirler. Çevre etkilerine karşı daha duyarlıdırlar ve çevrede düzenlenen öğrenme yaşantılarını diğer dönemlerden daha hızlı kazanabilirler. Psikologlar bu döneme kritik gelişim dönemleri adını vermektedirler. Kritik Dönem: Kritik dönem; organizmanın farklı gelişim dönemlerinde öğrenmeye ve gelişmeye en çok eğiliminin olduğu, istekli ve çevredeki uyarıcılara en açık ve alıcı olduğu dönemi ifade eder. * Söz konusu beceri ilgili dönemde kazanılmadığı zaman, daha sonraki dönemlerde kazanılamaz veya kazanılması çok zor.
34
Kalıtım ve Çevre: Kalıtım, bireyin genetik özelliklerini; Döllenmeden itibaren insanın içinde yaşadığı ve etkilendiği tüm dış uyarıcılar çevreyi meydana getirir.
35
Çevresel Faktörlerin 3 Temel Kaynağı
Doğum Öncesi: Annenin beslenmesi, yaşı, kan grubu, zararlı alışkanlıkları, geçirdiği hastalıklar, radyasyon, ilaçlar, psikolojik sorunlar, kaza, travma v.b. Doğum Anı: Erken veya geç doğum, sağlıksız ortam, bebeğin oksijensiz kalması, kordon dolanması, zorlanma v.b. Doğum Sonrası: Beslenme, bebeklik hastalıkları, iklim, kardeş sayısı, kazalar, eğitim, çocuk yetiştirme tarzı, kitle iletişim araçları, ekonomik, sosyal ve kültürel koşullar v.b.
36
Tarihsel Zaman: Bireyin yaşadığı toplumda o zaman diliminde meydana gelen olgu ve olaylardan etkilenmesi tarihsel zaman etkisi olarak nitelendirilir. ÖR: 1980 yılında meydana gelen Çernobil faciası ,Teknolojik Yenilikler,savaşlar vb.
37
Öğrenme Psikolojisi Öğrenme psikolojisiyle ilgili temel kavramlar:
Motivasyon ve Öğrenmenin transferi
38
Öğrenme Günümüzde birçok öğrenme tanımı yapılmış olmakla beraber psikolog ve eğitimcilerin hemen hemen hepsi öğrenmeyi, yaşantı ürünü kalıcı izli davranış değişikliği olarak tanımlamaktadırlar. Öğrenmeyi kolaylaştıran başlıca faktörler iki grupta toplanabilir. Bireyin kendisinden kaynaklanan faktörler: olgunlaşma, yaş, zekâ, güdülenme, genel uyarılmışlık hali, kaygı, fizyolojik durum, önceki öğrenmelerin aktarımı, türe özgü hazır-bulunuşluk. Bireyin öğrenme çevresinden kaynaklanan faktörler: öğretme yöntem ve teknikleri, öğrenilecek malzeme, öğrenme ortamı gibi faktörlerdir.
39
Güdülenme (Motivasyon)
İhtiyaçların giderilmesi amacıyla belli bir davranış yapmaya isteklilik, eğilim olarak tanımlanmaktadır. Güdülenmiş davranış eğer kişi kendisi istediği için yapılmış ise içsel güdülenme, dışarıdaki bir kişinin etkisiyle yapılmışsa dışsal güdülenme adını almaktadır.
40
Öğrenmenin transferi Transfer önceden öğrenilenlerin yeni öğrenilenleri etkilemesidir. Eskiden öğrenilenler yeni öğrenmelerin kolay olmasını sağlıyorsa “olumlu transfer”, olumsuz olarak etkiliyorsa buna da “olumsuz transfer” adı verilmektedir. Örnek olarak Otomobil kullanmayı bilen kişinin minibüs kullanmayı öğrenmesi hiç araba kullanmayan bir kişiye göre daha kolay olması olumlu transfere örnektir. F Klavye ile daktilo yazmayı öğrenen bir kişinin bilgisayardaki farklı Q klavyede yazmakta çektiği zorluk olumsuz transfere örnektir.
41
ÖĞRENME KURAMLARI EĞİTİM PSİKOLOJİSİ
42
Etkili, verimli ve çekici öğretim uygulamalarının temelinde çoğu zaman güçlü bir öğrenme kuramı yer almaktadır. Öğrenme Kuramı : Bir çok kapsamlı araştırma sonucuna dayalı olarak insanların NASIL ÖĞRENDİĞİNİ açıklamak üzere oluşturulmuş çeşitli genellemeleri ve ilkeleri içeren bir model ya da sistemdir.
43
ÖĞRENME KURAMLARI 1. Davranışçılık Klasik Koşullanma (Pavlov)
Edimsel Koşullanma (Skinner) Gutrie Bitişiklik Kuramı Thorndike Bağ kuramı 2. Bilişsel Davranışçılar Sosyal Öğrenme ya da Model alama yoluyla öğrenme (Bandura) Tolman ve İşaret Gestalt Kuramı 3. Bilişsel Modeller a. Bilgi İşleme Kuramı b. Gestalt c. Yapılandırmacılık (Piaget) d. Sosyo-kültürel model (Vygotsky)
44
Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme
Davranışçı kurama göre insanların öğrenmesi ile hayvanların öğrenmesi aynı kurallar içinde olur. İnsanda ve hayvanda öğrenen şey organizmadır. Öğrenme, organizmanın davranışında bir değişikliğin olmasıdır. Organizma, tek bir bütün oluşturacak şekilde çalışan ve birbirleriyle sürekli uyum içinde bulunan parçalardan oluşmuş bir canlı sistem olarak tanımlanabilir. Davranışçılar, öğrenmeyi uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işi olarak görmektedirler. Bu yüzden davranışçıların genel adı, U-T (uyaran-tepki) kuramcılarıdır.
45
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Davranışçı Öğrenme Kuramları Davranışçı kuramlara göre değişen davranıştır. Öğrenme bireyin davranışlarındaki gözlemlenebilir bir değişmedir. Sunulan uyarıcıya karşı öğrencinin istenen tepkiyi göstermesi öğrenme olarak kabul edilir. Uyarıcı; öğretimle sunulan içerik, tepki ise öğrencinin gösterdiği gözlemlenebilen davranıştır. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
46
Davranışçı Öğrenme Kuramları
Öğrenme, yaşantı ürünü nisbeten kalıcı izli davranış değişmesidir. Uyarıcı tepki bağı kurulduğunda oluşur. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
47
Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme
Davranışçılar, insan zihnini doğuştan boş olarak kabul ederler. Her şey sonradan öğrenilir. Davranışçılar, “öğrenme” teriminden çok “koşullanma” terimini kullanırlar. Organizma çevreden gelen uyarıcılara tepki göstererek öğrenir. Öğrenme, anlaşılabilir ve açıklanabilir. O nedenle de organizmanın (kara kutu) içinde olanlarla değil, dışa yansıyan hareketleriyle ilgilenilmelidir. Davranışçı yaklaşımlar genel olarak Klasik ve Edimsel Koşullanma olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır.
48
Klasik koşullanma Klasik koşullanma genelde refleks, içgüdüsel yani otonom sinir sisteminin doğal tepkileri ile oluşan düşünülmeden yapılan davranışlarla ilgili öğrenmeleri içermektedir. Elin yanınca çekilmesi, köpek ısırınca korkma vb. gibi davranışlar burada önem kazanmaktadır.
49
KLASİK KOŞULLANMA Bir nötr uyarıcının, belli bir süre koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilmesi sonucu, koşulsuz uyarıcıya verilen tepkinin koşullu uyarıcıya dönüşen nötr uyarıcıya da verilmeye başlaması şeklinde ortaya çıkan koşullanarak öğrenmedir.
50
Klasik Koşullama-Süreç (Pavlov)
KOŞULLAMADAN ÖNCE Tepki yok Nötr Uyarıcı (Işık) Doğal (Koşulsuz) Uyarıcı (Et) Doğal Tepki (Salya akıtma) KOŞULLAMA SÜRECİNDE NötrUyarıcı (Işık) Doğal Tepki (Salya akıtma) Doğal (Koşulsuz) Uyarıcı (Et) KOŞULLAMADAN SONRA79 Koşullu Uyarıcı (Işık) Koşullu Tepki (Salya akıtma) H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
51
Klasik Koşullama- Temel İlkeler
Yakınlık (Bitişiklik) Kazanma (öğrenme) için koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının birlikte verilmesi gerekir. (Önce koşullu uyarıcı ve hemen ardından koşulsuz uyarıcı verildiğinde en etkili öğrenme gerçekleşmektedir.) Organizmanın doğal (refleksif) olarak tepkide bulunduğu bazı uyarıcılar vardır. Bu uyarıcıya doğal olarak tepki verilmeyen bir başka uyarıcı bağlandığında doğal (koşulsuz) uyarıcıya verilen tepki bu uyarıcıya da verilmeye başlanır. Sönme Koşullu uyarıcı ve koşulsuz uyarıcı bir süre birlikte verilmezse koşullu yarıcı tepki oluşturmamaya başlar. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
52
Klasik Koşullama- Temel İlkeler
Geneleme - Ayırt Etme Başlangıçta her tür ve şiddette ışığa ya da sese (hangisine koşullanmışsa) tepki veren organizma daha sonra belirli (koşullandığı şiddet hangisiyse) bir ışık ya da sese tepki vermeye başlar. Ör: Oynarken salıncaktan düşen çocuk, başlangıçta çocuk bahçesinden hatta çocuk bahçesine benzer yerlerden korkabilir. Zamanla hangi uyarıcının koşullu uyarıcı olduğunu ayırt eden çocuk, çocuk bahçelerinden korkmamaya başlar. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
53
KLASİK KOŞULLANMA İLKELERİ
BİTİŞİKLİK BİLGİLENDİRİCİLİK ( Habercilik) PEKİŞTİRME GENELLEME AYIRT ETME SÖNME KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME
54
Davranış değiştirme Karşıt koşullama Maruz bırakma
55
Edimsel Koşullama (Skinner)
Klasik koşullamadaki tepkisel davranışın tersine, edimsel davranış insanın çevresindeki olaylara verdiği duygusal tepkiler değildir. Edimsel davranışta, birey ihtiyacını karşılamak için çevredeki olanakları kullanır. (Bisiklete binme, tiyatroya gitme, resim yapma, arkadaşını ziyaret etme vb edimsel davranış örnekleridir.) Klasik koşullanma otonom sinir sistemi tarafından yönetilen davranışlarla; edimsel koşullanma istemli kaslarla yapılan bilinçli ve istekli davranışlarla ilgilidir.
56
Edimsel Koşullama-Süreç
Edim (Operant) Tepki Davranış Ödül Ceza Organizmanın gelişi güzel, hangi uyarıcıya dönük olduğunu belirleyemediğimiz tepkisi
57
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler
Etki Yasası Davranışlar sonuçlarından etkilenir. Olumlu Pekiştirme (Olumlu davranış-Olumlu uyarıcı) Olumsuz Pekiştirme (Olumsuz durumu ortadan kaldıran davranış-Olumlu uyarıcı) Ceza 1. Tip (Olumsuz davranış-Olumsuz uyarıcı) 2. Tip (Olumsuz davranış-Olumlu uyarıcının ortamdan çekilmesi) H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
58
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler
Küçük Adımlar Uyarıcı, belli bir tepkiyi yanılma payını en aza indirecek biçimde oluşturacak, parçalara bölünmelidir. Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye yöneltecek bir şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilecek en küçük birimini oluşturmalıdır. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
59
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler
Etkin Katılım Her bilgi ünitesi bir ilerleme aşaması oluşturmaktadır. Her aşamada bir alıştırma veya bir soru bulunmaktadır. Soru, verilen bilginin kazanılıp, kazanılmadığını yoklamadan başka bilgiyi edinmede de bir araç olmaktadır. Böylece soru bir işlemi, bir eylemi başlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır. Öğrenme işi öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı sağlanmaktadır. Başarı Öğrenciler hep başarmak zorundadır. Sorular da öğrencilerin başarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aşmak bir sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluşturmaktır. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
60
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler
Anında düzeltme Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra doğru cevapla karşılaştırmakta böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de hemen yapılmış olmaktadır. Anında kontrol pekiştirmenin temel öğesidir. Dereceli ilerleme İlerleme, aşamalı ve mantıklı olmalıdır. Yapılacak işlemlerin düzeyi basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene, kolaydan zora doğru olmalıdır. Bireysel hız Öğrenci, zamanı kendine uygun olarak ayarlamaktadır. Böylece sınıf ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklar da ortadan kaldırılmak istenmektedir. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
61
Edimsel Koşullanmanın Eğitim Ortamına İlişkin Doğurguları
Doğru bir öğretim yapmak için öğrencinin ne düşündüğü değil ne yaptığı ile ilgilenmek gerekir. Pekiştireçlerin bireyin özelliklerine uygun olmasına dikkat edilmelidir. Bir uyarıcı her öğrenci için pekiştireç olmayabilir. Öğrencilere uygun pekiştireç seçmek için, en sevdikleri nesneleri, etkinlikleri yazmaları istenebilir ya da gözlem yaparak belirlenebilir. Yeni bir davranış hızlı bir biçimde kazandırılacaksa, sürekli pekiştirme kullanılmalıdır.
62
Farklı pekiştirme tarifeleri kullanmak, davranışın daha uzun süre devam etmesini sağlamaktadır.
Dönüt ve düzeltme etkinlikleri uygulanarak öğrencilerin kendi davranışları hakkında bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Ceza yerine olumsuz pekiştirecin kullanılması tercih edilmelidir. Öğrencilerin bireysel özelliklerine değil, davranışlarına odaklanarak, öğrenciyi küçük düşürmeden davranışın neden yapılmaması gerektiği açıklanmalıdır.
63
Edimsel koşullama, matematik gibi aşamalılık ilişkisi güçlü alanlardaki öğrenmelerle, beceri öğretiminde, davranışların biçimlendirilmesinde ve sınıf disiplinin sağlanmasında daha etkili olurken; diğer alanlarda etkili olamamaktadır. Edimsel koşullamaya dayalı iki teknik: Kademeli yaklaşım yoluyla şekillendirme ve programlı öğretimdir.
64
Edimsel koşullanma (Skinner)
Skinner’e göre bir davranışın sonucu, organizma için hoşa giden, olumlu bir durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Bu tarz davranıştan sonra olumlu uyarıcı verilerek yapılan koşullanmaya edimsel koşullanma denilmektedir. Davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu etki yaratarak davranışın değişimine neden olan ve ortaya çıkma ihtimalini artıran uyarıcılara pekiştireç denmektedir. Davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılar ise cezadır.
65
Edimsel koşullanma (Skinner)
Pekiştireçlerin değeri kişiden kişiye değişir. Küçük bir çocuk için şeker anlamlıyken, büyük bir kişi için şeker muhtemelen kompleks bir davranışı tekrar yaptıracak kadar anlamlı bir pekiştireç olmayacaktır. Skinner’a göre edimsel koşullanma ilkeleri insan yaşamında daha etkilidir, organizma tepkiyi seçmekte ve kendisi göstermektedir.
66
Edimsel Koşullama (Skinner)
Klasik koşullamadaki tepkisel davranışın tersine, edimsel davranış insanın çevresindeki olaylara verdiği duygusal tepkiler değildir. Edimsel davranışta, birey ihtiyacını karşılamak için çevredeki olanakları kullanır. (Bisiklete binme, tiyatroya gitme, resim yapma, arkadaşını ziyaret etme vb edimsel davranış örnekleridir.) Klasik koşullanma otonom sinir sistemi tarafından yönetilen davranışlarla; edimsel koşullanma istemli kaslarla yapılan bilinçli ve istekli davranışlarla ilgilidir.
67
EDİMSEL KOŞULLANMA TEPKİSEL DAVRANIŞ: Organizma tarafından bir uyarıcıya bağlı olarak ortaya konulan davranışlardır. EDİMSEL DAVRANIŞ ( Eylemsel / fiili / operasyonel / ameli ) : Organizma tarafından belli bir uyarıcıya bağlı olarak değil ya da uyarıcının önemli olmadığı durumlarda ortaya konulan davranışlardır.
68
EDİMSEL KOŞULLANMA : Bireyin / organizmanın yaptığı bir davranışın sonucunda aldığı geribildirime göre aynı tepkileri sürdürmesi şeklinde ortaya çıkan koşullanma yoluyla oluşan öğrenmedir.
69
PEKİŞTİREÇ Öğrenme ortamına konulduğunda yada çıkarıldığında, öğrenmenin kalıcılığını arttıran her türlü etken. EĞİTİM PSİKOLOJİSİ
70
PEKİŞTİRME Bir olumlu pekişitireci öğrenme ortamına koyarak yada bir olumsuz pekiştireci öğrenme ortamından çıkararak. öğrenmenin kalıcılığını arttırma işlemine pekiştirme denir. EĞİTİM PSİKOLOJİSİ
71
PEKİŞTİREÇ TÜRLERİ OLUMLU PEKİŞTİREÇ: Öğrenme ortamına konulduğunda bir davranışın yapılma sıklığını arttıran ( öğrenmenin kalıcılığını sağlayan ) etkenlerdir. OLUMSUZ PEKİŞTİREÇ: Öğrenme ortamından çıkarıldığında bir davranışın yapılma sıklığını arttıran ( öğrenmenin kalıcılığını sağlayan ) etkenlerdir. EĞİTİM PSİKOLOJİSİ
72
ÖĞRENME ORTAMINA KONULUNCA ÖĞRENME ORTAMINDAN ÇIKARILINCA
OLUMLU PEKİŞTİREÇ OLUMLU PEKİŞTİRME CEZA OLUMSUZ PEKİŞTİREÇ OLUMSUZ PEKİŞTİRME
73
PEKİŞTİRME TARİFELERİ
Sürekli pekiştirme : Sabit aralıklı pekiştirme : Sabit oranlı pekiştirme: Değişken aralıklı pekiştirme : Değişken oranlı pekiştirme :
74
PEKİŞTİRME TÜRLERİ KOŞULLU ANLAŞMA: bireyden yapması istenen davranış ve bu davranış için verilecek pekiştirecin önceden haber verilmesi şeklinde işleyen pekiştirme işlemidir. Örn: …
75
PEKİŞTİRME TÜRLERİ PREMACK İLKESİ: bireyin severek yaptığı davranışları, sevmediği davranışları yaptırmak için pekiştireç olarak kullanmaktır. Örn: …
76
PEKİŞTİRME TÜRLERİ BİÇİMLENDİRME: bireyden yapması istenen davranışa yakın olan davranışların pekiştirilerek nihai davranışı yapmaya yöneltme işlemidir. Örn: …
77
PROGRAMLI ÖĞRETİM PROGRAMLI ÖĞRETİM İLKELERİ :
Bilgi küçük parçalar halinde verilmeli (küçük adımlar ilkesi ) Anında geri bildirim alma Bireysel hıza göre öğrenme
78
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Edimsel Koşullama-Süreç Edim (Operant) Tepki Davranış Ödül Ceza Organizmanın gelişi güzel, hangi uyarıcıya dönük olduğunu belirleyemediğimiz tepkisi H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
79
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler Etki Yasası Davranışlar sonuçlarından etkilenir. Olumlu Pekiştirme (Olumlu davranış-Olumlu uyarıcı) Olumsuz Pekiştirme (Olumsuz durumu ortadan kaldıran davranış-Olumlu uyarıcı) Ceza 1. Tip (Olumsuz davranış-Olumsuz uyarıcı) 2. Tip (Olumsuz davranış-Olumlu uyarıcının ortamdan çekilmesi) H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
80
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler Küçük Adımlar Uyarıcı, belli bir tepkiyi yanılma payını en aza indirecek biçimde oluşturacak, parçalara bölünmelidir. Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye yöneltecek bir şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilecek en küçük birimini oluşturmalıdır. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
81
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler Etkin Katılım Her bilgi ünitesi bir ilerleme aşaması oluşturmaktadır. Her aşamada bir alıştırma veya bir soru bulunmaktadır. Soru, verilen bilginin kazanılıp, kazanılmadığını yoklamadan başka bilgiyi edinmede de bir araç olmaktadır. Böylece soru bir işlemi, bir eylemi başlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır. Öğrenme işi öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı sağlanmaktadır. Başarı Öğrenciler hep başarmak zorundadır. Sorular da öğrencilerin başarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aşmak bir sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluşturmaktır. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
82
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Edimsel Koşullama-Temel İlkeler Anında düzeltme Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra doğru cevapla karşılaştırmakta böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de hemen yapılmış olmaktadır. Anında kontrol pekiştirmenin temel öğesidir. Dereceli ilerleme İlerleme, aşamalı ve mantıklı olmalıdır. Yapılacak işlemlerin düzeyi basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene, kolaydan zora doğru olmalıdır. Bireysel hız Öğrenci, zamanı kendine uygun olarak ayarlamaktadır. Böylece sınıf ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklar da ortadan kaldırılmak istenmektedir. H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
83
Edimsel Koşullanmanın Eğitim Ortamına İlişkin Doğurguları
Doğru bir öğretim yapmak için öğrencinin ne düşündüğü değil ne yaptığı ile ilgilenmek gerekir. Pekiştireçlerin bireyin özelliklerine uygun olmasına dikkat edilmelidir. Bir uyarıcı her öğrenci için pekiştireç olmayabilir. Öğrencilere uygun pekiştireç seçmek için, en sevdikleri nesneleri, etkinlikleri yazmaları istenebilir ya da gözlem yaparak belirlenebilir. Yeni bir davranış hızlı bir biçimde kazandırılacaksa, sürekli pekiştirme kullanılmalıdır.
84
Farklı pekiştirme tarifeleri kullanmak, davranışın daha uzun süre devam etmesini sağlamaktadır.
Dönüt ve düzeltme etkinlikleri uygulanarak öğrencilerin kendi davranışları hakkında bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Ceza yerine olumsuz pekiştirecin kullanılması tercih edilmelidir. Öğrencilerin bireysel özelliklerine değil, davranışlarına odaklanarak, öğrenciyi küçük düşürmeden davranışın neden yapılmaması gerektiği açıklanmalıdır.
85
Edimsel koşullama, matematik gibi aşamalılık ilişkisi güçlü alanlardaki öğrenmelerle, beceri öğretiminde, davranışların biçimlendirilmesinde ve sınıf disiplinin sağlanmasında daha etkili olurken; diğer alanlarda etkili olamamaktadır. Edimsel koşullamaya dayalı iki teknik: Kademeli yaklaşım yoluyla şekillendirme ve programlı öğretimdir.
86
WATSON Karmaşık Davranışlar öğrenilebilir. En son ve en sık ilkesi
Pekiştirme ve ödül önemli değil U T önemli sıklık önemli, tekrar önemli Sistematik duyarsızlaştırma İlk izlenim önemli
87
GUTHRIE-Bitişiklik Kuramı
Guthrie, öğrenmenin tek bir ilke ile açıklanabileceğini savunmaktadır. Ona göre, bu tek yasa bitişikliktir. Koşullamada bitişikliğin önemli olduğunu vurgulayan Guthrie’nin sistemi bazı bakımlardan doğal olarak Pavlov ve Torndike’ın sistemlerini izlemekle birlikte, bazı bakımlardan farklılık göstermektedir. Guthrie, öğrenme konusunda Torndike, Skinner, Hill, Pavlow ve Watson’ı fazla subjektif bulmaktadır.
88
Guthrie Öğrenmenin tek yasası: Guthrıe öğrenmenin yek yasasının bitişiklik olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, bir uyarıcıya karşı yapılan tepkini, daha sonra,aynı uyarıcıyla karşılaşıldığında da gösterilme eğilimi vardır. Bir başka deyişle Guthrıe’nin bitişikliği uyarıcı-tepki bitişikliğidir.
89
Guthrie Öğrenmede tek deneme: Guthrie, bir öğrenme ilkesi olan sıklık yasasını tamamen reddetmektedir. Ona göre ’Bir uyarıcı örüntüsü tüm çağrışım gücünü neden olduğunu tepkiyle ilk eşleşmesinde kazanır. Yapılan tekrarlar bağın gücünü arttırmaz’. Sonunculuk ilkesi: Sonunculuk ilkesi, belli uyarıcı örüntüsüne karşı yapılan sonuncu tepkinin aynı uyarıcı örüntüsüyle karşılaşıldığında tekrar gösterilmesi eğilimidir.
90
Guthrie Bir kişi belli koşullar altında yaptığı bir davranışı, bir başka zaman aynı koşullarla karşılaşıldığında da gösterme eğilimindedir. Organizma çok sayıda uyarıcıyla karşı karşıya gelmektedir. Bunların hepsine birden tepkide bulunması mümkün değildir. Bu nedenle organizma kendisine gelen uyarıcılardan ancak küçük bir kısmına seçerek tepkide bulunur. Sonuç olarak da çağrışım, sadece seçilen uyarıcılarla gösterilen tepki arasında meydana gelir.
91
Guthrie Guthrıe’ye göre; GÜDÜLENME-DÜRTÜLER
Guthrıe’nin öğrenme kuramında organizmanın güdülenme durumu önemli bir yer taşımaz. Güdülenme durumu, sadece çağrımsal bağların oluşturduğu hareketleri belirlemesi bakımından önemlidir. Bir başka deyişle, dürtü, yeme, içme gibi belirli bir tamamlanmış tepkiyi oluşturan uyarıcı-tepki sıralaması için önemlidir. Guthrie’göre, dürtüler sürekli uyarıcı sağlaması bakımından önemlidir ve organizmayı amaca ulaşıncaya kadar aktif tutar. Örneğin aç olma, içsel bir uyarım üretir ve yiyeceği elde edinceye kadar bu uyarıcı durum sürer, organizma yiyecek arama etkinliğini sürdürür. Yiyecek elde edip, amaca ulaşınca, süreğen uyarıcı durum ortadan kalkar.
92
Guthrie Guthrıe’ye göre AMAÇLAR
Guthrıe’ye göre amaçlar, süreğen uyarıcıya koşullanan tepkilerdir. Dürtülerin oluşturduğu süreğen uyarıcı nedeniyle amaçlar genellikle dürtü azalmasına kadar sürer. Yani amaç aç bir kedinin yiyeceği bulup yemesine kadar sürer.
93
Guthrie PEKİŞTİRME Pekiştirme, uyarıcı koşullarını değiştirerek öğrenmemeyi ya da öğrenilen bağın yok olmasını engeller. Pekiştirme, uyarıcı ve tepki arsındaki bağın gücünü arttırmaz.
94
Guthrie nin bir diğer önemli düşüncesi öğrenilen bir davranışı değiştirme ile ilgilidir.
Alışkanlık, çok sayıda uyarıcıyla ilişkili hale gelen bir tepkidir. Tepkiyle ilişkilenen uyarıcı sayısı ne kadar çok olursa, alışkanlık da o denli güçlü olur. Bu nedenle tepkiyle ilişkilenen uyarıcı sayısı çoğaldıkça alışkanlığı bozmak ya da yok etmek de çok güç ve zaman alıcıdır.
95
Guthrie Guthrie, yeni çağrışımlar yaratarak, kötü alışkanlıkların yok edilebilmesi için üç tür teknik önermiştir. 1. Eşik yöntemi/ yavaş yavaş alıştırma: İstenmeyen tepkiyi (alışkanlığı) başlatan, uyaran uyarıcıları bulup, bu uyarıcıların bulunduğu bir ortamda yeni bir tepkinin gösterilmesini sağlamaktır: Uyarıcı çok az dozda verilerek istenmeyen tepkiyi doğuracak eşiği aşmadan, zamanla yavaş yavaş artırılır. Sonuç olarak, eşik yönteminde istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı azar azar ve uzun sürede yavaş yavaş verilmeli, böylece; istenmeyen davranışın meydana gelmesi önlenerek, istenen davranışın yapılması sağlanmalıdır.
96
Guthrie 2. Bıktırma/yorma: Bıktırma yönteminde, tüm uyarıcılar orijinal tepkiden, bir başka deyişle, istenmeyen tepkiyi yapmaktan yoruluncaya, bıkıncaya kadar verilir. Daha sonra birey ya da hayvan bu tepkiyi göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı yeni bir tepki göstermeyi öğrenir. Örneğin, atı eyere alıştırmak için, atın üstüne eyer yerleştirilir, üstüne de atı terbiye eden kişi biner ve at eyeri atmaktan vazgeçinceye kadar koşturulur. Yorulunca eyeri atmaktan vazgeçip normal olarak yürümeye başlar. Böylece aynı uyarıcı ortamda eski tepki, yerini farlı bir tepkiye bırakmıştır.
97
Guthrie 3.Çatışan uyarıcı verme: Bu yöntemde istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı ile birlikte, ona zıt olan onunla rekabet edebilecek istenen davranışı meydana getiren uyarıcı sunulur. Örneğin; kediden korkan bir çocuğa annesi kedi hediye eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen güven duyulan uyarıcıdır. İkisi birlikte sunulduğunda, eğer anne daha baskın bir uyarıcı ise, anneye karşı duyulan güven, kediye karşı da oluşacak, kediyi tek başına gördüğünde de ondan korkmayacaktır. Guthrie’nin alışkanlıkları yok etme ya da yeni davranışlar kazandırma yöntemleri, Thorndike’ın çağrışımsal geçiş adı verilen ikincil öğrenme ilkesine uygundur. Yani bir uyarıcı bir tepki ile ilişkili iken, çağrışımsal geçiş yoluyla aynı uyarıcı örüntüsü, bir başka tepki ile bağlanmaktadır.
98
Guthrie Unutma Guthrie’ye göre öğrenme gibi unutma da bir tek denemede oluşur. Bütün unutmalar var olan uyarıcı örtüsüne karşı alternatif yeni bir tepki meydana gelmesiyle oluşur. Yani belli bir uyarıcı örtüsüne karşı yapılan tepkinin yerine başka bir tepki yapılmasıyla önceki ile uyarıcı arasındaki bitişiklik ortadan kalkacağından tepki unutulur. Alışkanlığın Bastırılması Bu durum alışkanlığın yok edilmesinden farklıdır. Alışkanlığı bastırmada, birey istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcılardan uzak tutulur. Başka deyişle bireyin çevre değiştirmesi sağlanır. Ancak değiştirilen çevrede de istenmeyen davranışa yol açan uyarıcılardan birisiyle karşılaşılmayacağının garantisi yoktur. Ayrıca bazı içsel uyarıcılar da istenmeyen davranışa neden olabileceğinden tek başına uyarıcı ortamı değiştirme istenmeyen davranışı yok etmede uygun bir yol değildir.
99
GUTHRİE’NİN EĞİTİM İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Eğitimde transfer Çocuk 2+2’yi toplamayı tahtada öğrenmişse, yerine oturduğunda bu işlemi yapamayabilir. Çünkü tahtadaki uyarıcı koşullarla, sırasındaki koşullar birbirinden farklıdır. Bu nedenle, öğrencilerin en üst düzeyde başarı gösterebilmeleri için, öğrendikleri ve test edildikleri koşulların birbirinin aynı olması gerektiğine inanır. Hatta, öğrenci test edileceği odada çalışmalıdır. Odadaki uyarıcılar, öğrencinin çalıştığı bilgi ile ilişkilendirileceğinden, aynı odada sınav yapılması çağrışımı kolaylaştıracaktır. Guthrie’ye göre öğrencilerin bildikleri halde sınavda başarısız olmalarının nedeni; çalıştıkları ve sınav oldukları yerlerin yeterli düzeyde çağrışım yapmalarını sağlayacak benzerlikte olmaması yani iki ortamdaki uyarıcı örüntüsünün farklı olmasıdır.
100
Guthrie Guthrie’ye göre öğrencinin sınavda başarılı olabilmesi için, sınavda istenen davranışı gerçek koşullar altında çalışması, alıştırma yapması gerekir. Örneğin, sınavda 30 dakika içinde belli bir konuda kompozisyon yazması istenecekse, öğrenci çalışırken 30 dakika içinde sınavda çıkması muhtemel konularla ilgili kompozisyon yazmalıdır. Gerçek koşullarda öğrendiğimiz taktirde transfer en yüksek düzeydedir demektedir. Guthrie’ye göre öğrenci, öğretmenin anlattıklarından ya da kitaptan öğrenemez. Öğrenci, öğrenilecek şeyi yapmalıdır. Sonuç olarak, Guthrie’ye göre; “yaptığımız şeyi öğreniriz”. Ona göre bakış, anlama, düşünme gibi kavramlar çok az şey ifade etmektedir. Öğrenmenin tek yasası bitişikliktir. Yani iki olay birlikte meydana geldiğinde öğrenilir. Öğretimin düzenlenmesinde, öğrencinin öğrenmeye karşı ihtiyaç duymasını sağlamak önemlidir.
101
Guthrie Öğretmen ya da diğer bireyler öğrencilerin ya da çocukların olumsuz, istenmeyen davranışlarını yok edebilmek için bazen cezaya başvurabilirler. Cezanın etkili olabilmesi için aşağıdaki şartlara uygun olması gerekmektedir. Cezanın etkili olabilmesi için, istenmeyen davranış görüldüğü ortamda verilmesi istenmeyen davranış görüldüğü anda vakit geçirmeden verilmesi ve istenmeyen davranışa zıt bir davranış oluşturabilmesi gerekir. Ceza uygun durum ve yollarla verilmezse cezalandırılan davranışı daha da güçlendirir. Bu bakımdan öğretmenler, verecekleri cezanın, cezalandırılan davranışa alternatif bir davranış meydana getirmesine özen göstermelidir. Uyulamayacak emirler ya da yerine getirilemeyecek öğütler verilmemelidir.
102
BAĞLAŞIMCILIK Edward Lee Thorndike (1874-1949)
103
Thorndike ilk yazılarında, öğrenmenin temelinin, duyusal uyarıcılar (sense impressions) ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olduğunu kabul etmektedir. Alışkanlıkların meydana gelmesini ya da yok olmasını bu duyusal uyarıcılar ile tepkiler arasındaki bağların güçlenmesine ya da zayıflamasına bağladığından Thorndike’ın kuramı “bağ” psikolojisi ya da “bağlaşımcılık” (connectionism) olarak adlandırılmaktadır.
104
THORNDIKE’IN ÖĞRENMEYE İLİŞKİN TEMEL GÖRÜŞLERİ
Bağlaşımcılık Seçme ve Bağlama (Selecting and Connecting) Öğrenme Küçük Adımlarla Oluşur
105
BAĞLAŞIMCILIK Thorndike çağrışımı, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağla açıklamaktadır. Thorndike’ın ilgisi, sadece uyarıcı koşullar ve davranış eğilimleri değil, aynı zamanda uyarıcı ve tepkiyi birlikte tutan şeyin ne olduğunu açıklamaktadır. Thorndike uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına inanmaktadır. Bağlaşım, uyarıcı ve tepki arasında sinirsel bağın kurulmasına işaret etmektedir.
106
SEÇME VE BAĞLAMA (SELECTİNG AND CONNECTİNG)
Thorndike’a göre, öğrenme temel olarak bir deneme-yanılma sürecidir. Thorndike bunu daha sonra seçme ve bağlama yoluyla öğrenme olarak adlandırmıştır. Öğrenici olan organizma (insan ya da hayvan), kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaşma, para kazanma gibi çeşitli amaçlara ulaşmak zorunda olduğu problemli bir durumla karşılaştırılılr. Bu durumda, organizma amacına ulaşmak için pek çok davranış yapar. Ancak bunlardan bazıları amacına ulaşmasına yardım eder bazıları ise onu amacına götürmez. Öğrenici olan organizma daha sonra aynı uyarıcı koşullarla kendisini amaca ulaştıran tepkileri seçer, amacına götürmeyen, başarısız olan tepkileri eler.
107
Thorndike deneylerini köpeklerle, balıklarla ve maymunlarla da yapmakla birlikte esas olarak kedilerle yapmıştır. Bu seçme ve bağlama yoluyla öğrenme açıklamalarına ilişkin yaptığı deneylerde, kediyi dar, rahatsızlık veren bir kafese koymuş ve hayvanın kafesten kaçma çabalarını gözlemiştir.
109
Kafesin kapısını açabilmesi için hayvanın bir pedala basması ya da bir zincir ipi çekmesi gerekmektedir. Ancak kafes öyle düzenlenmiştir ki hayvanı, kapıyı açmadan önce başka bir dizi tepkiyle uğraşmaya zorlar. Kedi kafese ilk konulduğunda rahatsızlık belirtileri ve sıkışıklıktan kaçma eğilimleri göstermiştir. Kafesin parmaklıkları arasından sıyrılarak çıkmaya çalışmış, pedalı ve demirleri tırmalayıp ısırmış, kafesin içindeki her şeye saldırmıştır.
110
Ancak sonunda kedi, tesadüfen pedala basarak dışarı çıkabilmiştir
Ancak sonunda kedi, tesadüfen pedala basarak dışarı çıkabilmiştir. Aynı koşullarda ardışık denemeler yapıldığında kedi kendisini amaca ulaştırmayan tırmalama, ısırma vb. gereksiz tepkileri terketmiştir. Birkaç denemeden sonra kedi kafese konulur konulmaz zinciri çekme ya da pedala basma davranışını göstererek, dışarı çıkmıştır. Sonuç olarak, kendisine haz veren, başarıya götüren davranış kalıcı olmuştur.
111
ÖĞRENME KÜÇÜK ADIMLARLA OLUŞUR
Thorndike, problemi çözme süresi, ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş kısaldığından öğrenmenin birdenbire içgörüsel bir şekilde değil, yavaş yavaş oluştuğuna karar vermiştir. Kedi içinde bulunduğu durumu tamamıyla gözden geçirmemektedir. İlişkileri algılayıp, karşılaştırmalar ve yorumlar yaparak sonuca ulaşmaya çalışmaz. Çok daha az düşünerek ne yapacağına karar verir.
112
Sonuç olarak Thorndike’a göre, öğrenmede doğrudan seçme ve bağlaşım vardır.
İnsanoğlu dahil bütün memeliler aynı yolla öğrenir. İnsan öğrenmesini açıklamak için farklı süreçlere ve yasalara gerek yoktur.
113
THORNDIKE’IN ÖĞRENME KURAMININ TEMEL KANUNLARI
HAZIRBULUNUŞLUK KANUNU TEKRAR KANUNU ETKİ KANUNU
114
Hazırbulunuşluk Kanunu
Berkay, yemekte tek başına yemeğini yemeye fiziksel, bilişsel ve duyuşsal olarak hazırdır ve bunu yaptığında yemek yemekten büyük haz duymaktadır. Gülenay, yemekte tek başına yemeğini yemeye fiziksel, bilişsel ve duyuşsal olarak hazırdır fakat annesi üstüne dökülebilir diye yedirmeye çalıştığı için, çocuk yemek yemekten dolayı kızgınlık duyar. Seda, yemekte tek başına yemeğini yemeye fiziksel, bilişsel ve duyuşsal olarak hazır değildir fakat annesi tek başına yemesi için onu zorladığı için, çocuk yemek yemekten dolayı kızgınlık duyar.
115
Tekrar Kanunu Thorndike tekrar ve etki yasalarını 1930’dan önce farklı bir şekilde açıklarken 1930’dan sonra geliştirerek değiştirmiştir. 1930’dan sonra Thorndike tekrar yasasını tamamen değiştirmiştir. Sadece tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi,kullanmama da bağın gücünü azaltmaz. Bununla birlikte tekrar etm, bağın gücünde az bir gelişme sağlayabilir, kullanmama da biraz unutmaya yol açabilir. Ancak, her tür amaç için tekrar yasası uygun değildir.
116
Etki Kanunu 1930’dan önceki etki kanununa göre, tepkinin doğurduğu sonuç, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın güçlenmesine ya da zayıflamasına neden olmaktadır. Thorndike, hem sıklık hem de bitişiklik yasalarını kabul etmekle birlikte, daha ileri giderek, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın güçlenmesinde tepkinin doğurduğu sonuçların önemli olduğunu söylemiştir.
117
Bir diğer eleştiri de, henüz daha tepkinin sonucu alınmadan uyarıcı ve tepki arasındaki sinirsel bağın meydana geldiğidir. “Tepkinin sonucu, sinirsel bağı nasıl güçlendirmektedir?” Thorndike bu soruyu “doğrulama reaksiyonu” (confirming reaction) kavramıyla açıklamaktadır. Doğrulama reaksiyonu nörofizyolojik bir olaydır ve organizma, bu reaksiyonu bilinçsiz olarak yapar. Eğer tepki tatmin edici bir durumla sonuçlanırsa, sinir sisteminde doğrulama reaksiyonu uyarılmaktadır.
118
Thorndike 1930’dan sonra, daha önce önerdiği Etki Kanunu’nun yarı yarıya doğru olduğunu belirlemiştir. Bu durumda, uyarıcıya karşı yapılan tepki, haz verici bir durum yaratırsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Ancak, tepki tatmin edici bir sonuç yaratmazsa, yani cezalandırılırsa bağın gücüne hiçbir etkisi olmamaktadır.
119
1930’DAN ÖNCEKİ İKİNCİL İLKELER
Tepki Çeşitliliği (Response Variation) Dikkat Çekici Uyarıcılar Öğrenici Özellikleri Benzetme Yoluyla Tepkide Bulunma Çağrışımsal Geçiş (Associative Shifting)
120
Tepki Çeşitliliği (Response Variation)
Organizma (insan ya da hayvan) bir problemle karşılaştığında, bir tepkide bulunur, o çözüm getirmezse bir başkasını dener. Bu durum, çözüme ulaştıran tepki bulununcaya kadar devam eder. Çözüme ulaşıncaya kadar çok çeşitli tepki gösterme, deneme-yanılma yoluyla öğrenmenin bir gereğidir. Bu durumda çözüme ulaşma, yani öğrenme, organizmanın aktif olma eğilimini sürdürmesine bağlıdır.
121
Dikkat Çekici Uyarıcılar
Öğrenici, problem ya da uyarıcı durumdaki, dikkat çeken, daha baskın olan öğeleri ya da uyarıcıları seçerek onlara tepkide bulunur; diğer önemsiz öğeleri, gereksiz ayrıntıları eler. Bir uyarıcı durumda nasıl tepkide bulunacağımız, hem dikkat ettiğimiz uyarıcıların ne olduğuna, hem de bu uyarıcılarla ilişkilendirdiğimiz tepkilerin neler olduğuna bağlıdır.
122
Öğrenici Özellikleri Thorndike, öğrenenin, öğrenme durumuna getirdiği özelliklerin önemini tanımaktadır. Davranışın genel yasası, herhangi bir dışsal uyarıcıya yapılan tepkinin, çevredeki uyarıcılara bağlı olduğu kadar, insanın koşullarına da bağlı olduğudur. İnsanın koşulları, iki başlık altında toplanmaktadır: kalıtım (değişmez) ve tutumlar (değişmeye açık).
123
Benzetme Yoluyla Tepkide Bulunma
Yeni karşılaşılan bir durumda yapılan tepki, daha önce benzer bir durumda gösterilen tepkidir. Karşılaşılan iki durum arasındaki benzerlik büyük ise tepkilerdeki benzerlik de büyük olacaktır. Kuramcılar daha sonra buna “uyarıcı genellemesi” adını vermişlerdir. Thorndike bunu “transferde benzer öğeler teorisi” olarak açıklamaktadır.
124
Thorndike’a göre; genellikle düşünme yeteneği yüksek kişiler fizik, trigonometri, matematik vb. alanlarda çalışmakta, bu nedenle de bu alanlar iyi düşünür yetiştiriyor gibi görünmektedir. Sonuç olarak, okulda öğrenilenlerin, okul dışında okulda kullanılabilmesi için, eğitimcilerin transfer sorununu çözümlemesi gerekir.
125
Çağrışımsal Geçiş (Associative Shifting)
Çağrışımsal geçiş, bir uyarıcı durumda gösterilen bir tepkinin, duruma yeni uyarıcıların eklenmesi ve eski uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla, tamamen yeni uyarıcılara da eski tepkinin gösterilmesidir. Thorndike bu ilkeyi kediye “ayakta dur” emrini öğretirken kullanmıştır. Önce kediye bir parça balığı ortamdan çekmiş; sadece “ayağa kalk” komutunu verdiğinde de kedinin ayağa kalktığını görmüştür.
126
Bu çağrışımsal geçiş ilkesini, özellikle reklamcılar kullanmaktadırlar
Bu çağrışımsal geçiş ilkesini, özellikle reklamcılar kullanmaktadırlar. Saygı duyulan kişilik, anne, güzel kadın, yakışıklı erkek, sevilen sanatçı, güzel manzara gibi olumlu duygular meydana getiren uyarıcı objelerle kendi ürünlerini eşleştirirler. Bu iki uyarıcı birlikte verildikten sonra, orijinal uyarıcının meydana getirdiği olumlu duyguları, daha sonra reklamcının ürününün de tek başına meydana getirdiği gözlenir.
127
1930’DAN SONRA THORNDIKE’IN ÖĞRENME KURAMI
Thorndike, 1930’dan sonra tekrar ve etki kanunlarını yeniden gözden geçirmiş ve düzeltmiştir. Ayrıca, 1930’dan sonra kurama yeni kavramlar eklemiştir. Bunlar: Etkinin Yayılması Ait Olma Çağrışımsal Zıtlık tır.
128
Etkinin Yayılması Pekiştirme, pekiştirilen doğru davranışın tekrar edilmesini sağladığı gibi, pekiştirilmeyen fakat pekiştirilen davranışla yan yana yer alan yanlış davranışın tekrar edilmesine de neden olmaktadır. Etkinin yayılması ile ilgili bir deneyde deneklere 1’den 10’a kadar sözcük öğretilmiş ve daha sonra deneklere sözcükler verilmiş, numaraları sorulmuştur. Deneyi yapan kişi anında cevabın doğru ya da yanlış olduğunu söylemiştir. Buna rağmen, ikinci denemede numarası yanlış söylenen sözcükler yine yanlış, numarası doğru söylenen sözcüklerse doğru olarak tekrar edilmiştir.
129
Ait Olma “Zeynep öğretmendir.” “Ahmet iyi bir öğrencidir.” “Ayşe ev kadınıdır.” gibi birbiriyle ilişkili olmayan cümleler arka arkaya verildiğinde, çağrışım bir cümle içindeki birbirine ait olan sözcükler arasındadır. Böyle bir durumda Zeynep’ten sonra gelen sözcük sorulduğunda büyük ölçüde “öğretmendir” cevabı alınırken, “öğretmendir” den sonra gelen sözcüğün ne olduğu sorulduğunda doğru cevap alınamadığı gözlenmiştir.
130
Çağrışımsal Zıtlık Bireyler alfabedeki harfleri harfleri ileriye doğru daha kolay tekrar ederken geriye doğru daha zor söyler. İngilizce sözcük öğrenen kişi İngilizce-Türkçe sözlüğe bakmaya alışmışsa, Türkçe-İngilizce sözlüğe bakmakta zorlanabilir.
131
THORNDIKE’IN EĞİTİME İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
Thorndike eğitimdeki uygulamaların bilimsel bir nitelik taşıması gerektiğine inanmaktadır. Psikoloji alanındaki bilgi ve bunun eğitime uygulanması yetersizdir. Öğretmenin söylemesi ya da göstermesi ile öğrencinin öğrenemeyeceğini vurgular. Eğer ne öğretmek istediğini bilmezsen, hangi materyalleri sunacağını, hangi tepkileri bekleyeceğini, hangi tepkileri ne zaman pekiştireceğini de bilemezsin.
132
THORNDIKE’IN ÖĞRENME KURAMININ EĞİTİM AÇISINDAN DOĞURGULARI
Eğitimin bilimsel bir nitelik taşıyabilmesi için çıktılarının nesnel olarak gözlenebilir, ölçülebilir özellikler olması gerekmektedir. Bu birim de DAVRANIŞ tır. Hedef davranışları belirlerken, öğrencinin özellikleri, hazırbulunuşluk düzeyi dikkate alınmalıdır.
133
Öğrenciye kazandırılacak davranışların öğrencinin ihtiyaçlarını karşılayacak, onda haz yaratacak davranışlar olmasına özen gösterilmelidir. Öğrenme adım adım ve kolaydan zora doğru sağlanmalıdır. Öğretme-öğrenme ortamında, seçilecek uyarıcıların dikkat çekici ve hedef davranışa yöneltici nitelikte olmasına özen gösterilmelidir.
134
Doğru davranışlar hemen pekiştirilmeli, yanlış davranışlar da tekrar edilmeden hemen düzeltilmelidir. Okuldaki koşullar, gerçek yaşamın bir temsilcisi, bir benzeri olabildiği ölçüde, okulda öğrenilenler, okul dışına transfer edilebilir; okul dışında da kullanılabilir. Öğretme-öğrenme ortamında öğretmenin değil, öğrencinin etkin olması gerekmektedir.
135
Davranışçı yaklaşıma yapılan eleştiriler
Bilişsel ve duyuşsal süreçleri göz ardı ettiği için, davranışçı yaklaşım her tür öğrenmeyi açıklamak konusunda yetersiz kalır. İnsan davranışlarını sadece refleksler, uyarıcı-tepki ilişkisi ve pekiştirme açısından açıklamışlardır. Davranışçı yaklaşımlar, zorlayıcı veya koşullayıcı unsurların olmadığı okuma-yazma öğrenme gibi öğrenme biçimlerini açıklamakta yetersiz kalmaktadırlar.
136
Davranışçı yaklaşıma yapılan eleştiriler 2
Davranışçı kuramcılara alternatif olarak, bilişsel kuramcılar öğrenmeyi sadece uyarıcı-tepki bağıyla açıklamanın yetersiz olduğunu öne sürerek öğrenme de içsel süreçlerin de olduğunu ileri sürerler. İnsan öğrenmesinde geçerli olan durumların tamamı değilse bile çoğunda, davranışçı yaklaşımda geçerli olan işlemler yoktur. İnsanlar bazı şeyleri sadece yaşantı geçirerek de öğrenebilirler (TV seyrederken, kitap okurken bir şeyler öğrenmek gibi).
137
Bilişsel davranışçılık
Sosyal öğrenme kuramı (Bandura) Tolman (İşaret Gestalt kuramı)
138
SOSYAL ÖĞRENME KURAMI
139
SOSYAL ÖĞRENME KURAMI TAKLİT – GÖZLEM ÖĞRENMESİ
ÖĞRENME – PERFORMANS İLİŞKİSİ
140
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME BASAMAKLARI
Dikkat etme süreci a. Duyu organlarının yeterliği b. Seçici dikkat c. Modelin özellikleri
141
Hatırda tutma süreci Davranışı oluşturma süreci Güdüsel basamak
142
Bireyin kendi kendini düzenlemesi
143
EĞİTİMDE SOSYAL ÖĞRENME
Yetişkinlerin iyi model olması Değerlerin öğrenilmesi Dil öğrenme Problem çözme becerisi geliştirme Kural öğrenme Alışkanlıkların oluşması
144
Sosyal (Toplumsal) öğrenme yaklaşımı (Albert Bandura)
Düşüncenin önemi ve öğrenmede taklit ve gözlemin yeri (Çocuk ve gençlerin TV den etkilenmesi, şiddet) ve önemine vurgu yapar Dikkat, hatırlama, uygulama, güdülenme kavramları temel oluşturur.
145
Sosyal (Toplumsal) öğrenme yaklaşımı (Albert Bandura)
Bandura’ya göre; Birey kendi davranışlarını değerlendirip bir yargıya ulaşarak içsel standartlar oluşturur. Davranışlarının temelinde bu standartlar ve güdüler vardır. Birey ancak davranışı meydana getirdikten sonra uygun olup olmadığına karar verir. Birey gözler, modelin ne yaptığını keşfeder, sonuçlarını izler ve yorumlar yaparak bunu kendi davranışlarına uyarlar. Öğrenilen, tepkiler ve bu tepkilerin sonuçlarıdır.
146
Sosyal (Toplumsal) öğrenme yaklaşımı (Albert Bandura)
Birey, sosyal modelin davranışlarını sadece tekrar ederek ya da pekiştirerek değil gözleyerek elde eder. Örnek olarak: Bir çocuk nasıl yemek yiyeceğini, nasıl giyineceğini, nasıl konuşacağını, nasıl sigara içeceğini anne babasını gözleyerek öğrenir. Önemli olan gözlenen davranışın bireyin amacına uygun olup olmadığıdır. Bandura’nın bütün çalışmalarında öğrenen kişi gözlemcidir. Uyarıcı, model kişinin davranışlarıdır.
147
Sosyal (Toplumsal) öğrenme yaklaşımı (Albert Bandura)
Bandura’ya göre; Modelin sahip olduğu yaş, statü, cinsiyet vb. pek çok özelliği gözlemcinin dikkatini çeken özelliktir. Çocuklara doğru davranışlar kazandırmak isteniyorsa öncelikle onlara uygun modeller olunmalıdır. Öğrenmede gerçekleşen ilk zihinsel süreç dikkat çekmedir. Daha sonra gözlemlenen bilgiler sembolleştirilip kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Saklanan bu bilgiler daha sonra organizma tarafından performansa dönüştürülür.
148
Sosyal Öğrenme Kuramı (Bandura)
Sosyal öğrenme, başkalarını gözlemleyerek çevreden öğrenme olarak tanımlanabilir. İnsanlar sadece kendi deneyimlerinden öğrenmezler, başkalarının yaptıklarını gözlemleyerek de öğrenirler. Bu şekilde öğrenmeye ‘model alma’ ya da ‘gözlem yoluyla’ öğrenme denilmektedir.
149
Sosyal Öğrenme Kuramı Sosyal öğrenme kuramı öğrenmeyi, uyarıcı olaylar ve insanların bu olaylara verdiği tepkiler ya da bu tepkilerin gözlenmesi sonucunda oluşan düşünce ve zihinsel süreçlerle açıklamaktadır. Model ile gözlemleyen arasındaki etkileşimde bazı temel özellikler: *Yaş *Karakter *Statü *Cinsiyet *Benzerlik
150
Gözlem Yoluyla Öğrenme-Süreçler
Dikkat Süreci Hatırda Tutma Süreci Davranışı Meydana Getirme Süreci Güdülenme Süreci
151
Dikkat Etme Süreci Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği
Gözlemlenecek etkinliklerin gözlemcinin amacına uygun olması Gözlemcinin geçmişte aldığı pekiştirmeler Modelin önemli sonuçlar doğuran etkinlikleri Model alınan etkinliklerin basit, yalın, açık ve çarpıcı olması Modelin yaş, cinsiyet, saygınlık, statü, çekicilik, güç, ün vb. özellikleri
152
Hatırda Tutma Süreci Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlenen bilgi, sembolleştirilip kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Sembolleştirme bilginin zihinsel resimlere, imgelere dönüştürülmesi yoluyla sözel sembollere dönüştürülmesi yoluyla
153
Davranışı Meydana Getirme Süreci
Bireyin fiziksel ve psiko-motor özelliklerinin uygun olması. İstek ve öz yeterlik inancı Davranışın zihinsel olarak tekrarı (Kendine dönüt verme ve düzeltme)
154
Güdülenme Süreci Bireyler yeni davranışları gözlem yoluyla kazanabilirler ancak onu yapmaya güdüleninceye ya da ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak göstermezler. Güdülenme süreci öğrenilenlerin performansa dönüştürülmesini sağlayan bir süreçtir. Pekiştirmenin işlevi Pekiştirilme beklentisi (Dolaylı) Performans için güdüleyici İçsel Pekiştirme
155
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Karşılıklı Belirleyicilik Sembolleştirme Kapasitesi Öngörü Kapasitesi Dolaylı Öğrenme Kapasitesi Kendini Düzenleme Kapasitesi Kendini Yargılama Kapasitesi
156
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Karşılıklı Belirleyicilik Birey Davranış Çevre Kazanılan her davranış çevrenin daha fazla kontrol edilmesini sağlar. Pekiştirecin geleceğine olan inanç davranışın oluşumunu etkiler. Rahatsız edici (örneğin gürültülü) bir çevre bireyi bu durumdan kurtulabileceği davranışlar geliştirmeye zorlar.
157
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Sembolleştirme Kapasitesi İnsanlar dünyanın kendisinden çok bilişsel temsilcileriyle etkileşimde bulunurlar. Bu insanın yaşantılarını sembolik olarak kodlayıp, biriktirebildiği anlamına gelir. Bu bilişsel temsilciler, sonraki davranışları etkiler ya da onlara neden olabilir.
158
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Öngörü Kapasitesi Düşünme etkinlikten önce gelir ve böylece insanlar geleceği tahmin edebilir ve gelecek için planlar yapabilirler. Dolaylı Öğrenme Kapasitesi İnsanlar kendi yaptıkları kadar başkalarının deneyimlerinden de öğrenirler.
159
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme) Kapasitesi İnsanlar kendi içsel standartlarına ve kendi güdülenmelerine dayalı olarak kendi yaptıklarını kontrol edebilirler. Kendini Yargılama (Öz Yargılama) Kapasitesi İnsanlar kendi yeterlilik ya da yetenekleri konusunda yargıda bulunabilirler. Bu yargıya öz yeterlik denir. Öz yeterlik algısı gerçeği yansıtmayabilir ama bireyin davranışlarını düzenlemede etkilidir.
160
Öz yeterlik inancı Bireyin bir şeyi başarıp başaramayacağına dair inancıdır. Öz yeterlik inancı yüksekse başarılı olma inancı da yükselir. “Yapamayacağım” derseniz “yapamayacağınız” kesindir.
161
Sosyal Öğrenme Kuramının Eğitime İlişkin Doğurguları
Gözlemciler yüksek statülü, yeterli ve kendilerine benzer modellerin davranışlarını taklit etmeye eğilimlidir. Okul öncesi dönemde anne-babalar ve öğretmenler en çok model alınan kişilerdir. Modelin yeterli olması, gözlemcinin dikkatini etkilediği için öğretmenlerin alanda yeterli olması gerekmektedir. Öğretmen dersin başında ilginç bir olay, anı ya da fıkra ile öğrencilerin dikkatini çekebilir. Model alınacak davranışlar öğrencinin yaşına, ilgilerine, bilişsel ve fiziksel kapasitesine uygun olmalıdır.
162
Okullarda sözel semboller ağırlıklı olduğu için, öğretmenler öğrencilerin sözel yeteneklerini, anlama ve kullanma becerilerini geliştirmelidir. Ancak bazı öğrenciler şema ya da grafiklerle daha kolay hatırlar. Öğretmen birden fazla duyu organına hitap eden araç- gereç ve yöntemler kullanmalıdır. Öğretmen olumlu davranışları yapan öğrencilere ödül vererek olumlu davranışları yapmaları için diğer öğrencileri güdüleyebilir. Öğretmen öğrencilerin öz yeterlik algısını yükseltmek için öğrencilerin bireysel gereksinimlerini dikkate almalı, işbirliğine dayalı öğrenme yaklaşımlarını kullanmalı, farklı öğrenme etkinlikleri kullanmalı ve çocukları birbirleri ile karşılaştırmamalıdır.
163
Sosyal Öğrenme Kuramı (Bandura)
Sosyal öğrenme, başkalarını gözlemleyerek çevreden öğrenme olarak tanımlanabilir. İnsanlar sadece kendi deneyimlerinden öğrenmezler, başkalarının yaptıklarını gözlemleyerek de öğrenirler. Bu şekilde öğrenmeye ‘model alma’ ya da ‘gözlem yoluyla’ öğrenme denilmektedir.
164
Sosyal Öğrenme Kuramı Sosyal öğrenme kuramı öğrenmeyi, uyarıcı olaylar ve insanların bu olaylara verdiği tepkiler ya da bu tepkilerin gözlenmesi sonucunda oluşan düşünce ve zihinsel süreçlerle açıklamaktadır. Model ile gözlemleyen arasındaki etkileşimde bazı temel özellikler: *Yaş *Karakter *Statü *Cinsiyet *Benzerlik
165
Gözlem Yoluyla Öğrenme-Süreçler
Dikkat Süreci Hatırda Tutma Süreci Davranışı Meydana Getirme Süreci Güdülenme Süreci
166
Dikkat Etme Süreci Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği
Gözlemlenecek etkinliklerin gözlemcinin amacına uygun olması Gözlemcinin geçmişte aldığı pekiştirmeler Modelin önemli sonuçlar doğuran etkinlikleri Model alınan etkinliklerin basit, yalın, açık ve çarpıcı olması Modelin yaş, cinsiyet, saygınlık, statü, çekicilik, güç, ün vb. özellikleri
167
Hatırda Tutma Süreci Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlenen bilgi, sembolleştirilip kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Sembolleştirme bilginin zihinsel resimlere, imgelere dönüştürülmesi yoluyla sözel sembollere dönüştürülmesi yoluyla
168
Davranışı Meydana Getirme Süreci
Bireyin fiziksel ve psiko-motor özelliklerinin uygun olması. İstek ve öz yeterlik inancı Davranışın zihinsel olarak tekrarı (Kendine dönüt verme ve düzeltme)
169
Güdülenme Süreci Bireyler yeni davranışları gözlem yoluyla kazanabilirler ancak onu yapmaya güdüleninceye ya da ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak göstermezler. Güdülenme süreci öğrenilenlerin performansa dönüştürülmesini sağlayan bir süreçtir. Pekiştirmenin işlevi Pekiştirilme beklentisi (Dolaylı) Performans için güdüleyici İçsel Pekiştirme
170
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler
Karşılıklı Belirleyicilik Sembolleştirme Kapasitesi Öngörü Kapasitesi Dolaylı Öğrenme Kapasitesi Kendini Düzenleme Kapasitesi Kendini Yargılama Kapasitesi
171
Karşılıklı Belirleyicilik
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Karşılıklı Belirleyicilik Birey Davranış Çevre Kazanılan her davranış çevrenin daha fazla kontrol edilmesini sağlar. Pekiştirecin geleceğine olan inanç davranışın oluşumunu etkiler. Rahatsız edici (örneğin gürültülü) bir çevre bireyi bu durumdan kurtulabileceği davranışlar geliştirmeye zorlar.
172
Sembolleştirme Kapasitesi
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Sembolleştirme Kapasitesi İnsanlar dünyanın kendisinden çok bilişsel temsilcileriyle etkileşimde bulunurlar. Bu insanın yaşantılarını sembolik olarak kodlayıp, biriktirebildiği anlamına gelir. Bu bilişsel temsilciler, sonraki davranışları etkiler ya da onlara neden olabilir.
173
Dolaylı Öğrenme Kapasitesi
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Öngörü Kapasitesi Düşünme etkinlikten önce gelir ve böylece insanlar geleceği tahmin edebilir ve gelecek için planlar yapabilirler. Dolaylı Öğrenme Kapasitesi İnsanlar kendi yaptıkları kadar başkalarının deneyimlerinden de öğrenirler.
174
Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme) Kapasitesi
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme) Kapasitesi İnsanlar kendi içsel standartlarına ve kendi güdülenmelerine dayalı olarak kendi yaptıklarını kontrol edebilirler. Kendini Yargılama (Öz Yargılama) Kapasitesi İnsanlar kendi yeterlilik ya da yetenekleri konusunda yargıda bulunabilirler. Bu yargıya öz yeterlik denir. Öz yeterlik algısı gerçeği yansıtmayabilir ama bireyin davranışlarını düzenlemede etkilidir.
175
Öz yeterlik inancı Bireyin bir şeyi başarıp başaramayacağına dair inancıdır. Öz yeterlik inancı yüksekse başarılı olma inancı da yükselir. “Yapamayacağım” derseniz “yapamayacağınız” kesindir.
176
Sosyal Öğrenme Kuramının Eğitime İlişkin Doğurguları
Gözlemciler yüksek statülü, yeterli ve kendilerine benzer modellerin davranışlarını taklit etmeye eğilimlidir. Okul öncesi dönemde anne-babalar ve öğretmenler en çok model alınan kişilerdir. Modelin yeterli olması, gözlemcinin dikkatini etkilediği için öğretmenlerin alanda yeterli olması gerekmektedir. Öğretmen dersin başında ilginç bir olay, anı ya da fıkra ile öğrencilerin dikkatini çekebilir. Model alınacak davranışlar öğrencinin yaşına, ilgilerine, bilişsel ve fiziksel kapasitesine uygun olmalıdır.
177
Okullarda sözel semboller ağırlıklı olduğu için, öğretmenler öğrencilerin sözel yeteneklerini, anlama ve kullanma becerilerini geliştirmelidir. Ancak bazı öğrenciler şema ya da grafiklerle daha kolay hatırlar. Öğretmen birden fazla duyu organına hitap eden araç- gereç ve yöntemler kullanmalıdır. Öğretmen olumlu davranışları yapan öğrencilere ödül vererek olumlu davranışları yapmaları için diğer öğrencileri güdüleyebilir. Öğretmen öğrencilerin öz yeterlik algısını yükseltmek için öğrencilerin bireysel gereksinimlerini dikkate almalı, işbirliğine dayalı öğrenme yaklaşımlarını kullanmalı, farklı öğrenme etkinlikleri kullanmalı ve çocukları birbirleri ile karşılaştırmamalıdır.
178
İşaret- Gestalt Kuramı
Tolman kuramı açıklarken, “amaçlı davranışçılık” ya da “beklenti kuramı” olarak da adlandırmıştır. Zeren, 2007
179
İşaret- Gestalt Kuramının Tarihçesi
İşaret- Gestalt Kuramı, Edward Chace Tolman tarafından ortaya konmuş bir kuramdır. Edward Chace Tolman ( ) Zeren, 2007
180
İşaret- Gestalt Kuramına Göre,
Davranışın parça parça ele alınması yerine bütün olarak değerlendirilmesi gereklidir. Zeren, 2007
181
Amaçlı Davranışçılık İnsan ve hayvan davranışları yalnızca uyarıcılara verilen tepkiler değildir. Davranışlar karmaşık bilişsel yapılardan oluşur. İnsan ve hayvanların davranışları amaca yöneliktir. Zeren, 2007
182
Davranışlarımız belli amaçlara dönüktür!
Hoşlanmadığımız bir durumdan kaçınırız, Hoşlandığımız bir duruma kavuşmak isteriz, Ayrıca belli davranışları izleyen belli kazanımları bekleriz. Zeren, 2007
183
Bütünsel/ Bütüncü (Molar) Davranış
Organizmanın gözlenen davranışını yorumlarken, onun amaçları ve davranışa yönelik planları ile bütün olarak ele alınması gereklidir. Bütünsel davranışlar reflekslerden farklı olarak, öğrenilmiş davranışlardır. Zeren, 2007
184
Tolman’a Göre Öğrenme Temelde çevreyi keşfetme sürecidir.
Organizma, araştırma yoluyla, belli bazı olayların, belirli başka olaylara yol açtığını ya da bir işaretin, diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunları kullanarak amacına ulaşır. Zeren, 2007
185
Tolman’a Göre Öğrenme Tolman farenin, birkaç gün yiyecek olmaksızın labirentte serbestçe dolaşmasını sağlamıştır. Daha sonra labirentin çıkış noktasına yiyecek koymuş, farenin labirentin çıkmaz yollara sapmadan kolaylıkla yiyeceği bulduğunu gözlemiştir. Zeren, 2007
186
Tolman’a Göre Öğrenme Bu durum, henüz yiyecek konmadan farenin labirenti tanımaya çalıştığını ve labirentin yollarını öğrendiğini kanıtlamaktadır. Zeren, 2007
187
Bilişsel Harita Tolman, farenin labirente ait birimleri öğrenirken zihninde bir tür “bilişsel harita” oluşturduğunu öne sürmüştür. Zeren, 2007
188
İnanış-Beklenti Sistemi
“İnanış-beklenti sistemi” bir uyarıcıya yönelik (Birinci uyarıcı: U1) davranış (Birinci tepki: T1) ile davranışın sonuçlarını izleyen yeni bir uyarıcı (İkinci uyarıcı: U2) arasındaki ilişkidir. Zeren, 2007
189
Bir örnek verelim; U1 ; Karnınız çok aç
T1 ; Yeni açılan pideciye gitmeye karar verdiniz! U2 ; Nefis bir pide yeme beklentisi içindesiniz Zeren, 2007
190
Zihinsel Deneme Yanılma
Tolman, labirentteki farenin yol ayrımlarına geldiğinde, bir tarafı seçip yönelmeden önce, sanki alternatifleri değerlendirir gibi birkaç saniye durduğunu gözlemlemiştir. Organizmanın, karar vermeden önce seçim noktasında durup bir süre düşünmesine “zihinsel deneme yanılma” adı verilmektedir. Zeren, 2007
191
Ödül Beklentisi Tolman’a göre öğrenmenin gerçekleşmesi için ödül gerekli değildir. Bir ödülün varlığı, hayvan ya da insanın daha önceden öğrenilmiş davranışı göstermelerini güdüler. Tolman’a göre ödül, performansı etkiler, öğrenmeyi değil! Zeren, 2007
192
Ödül Beklentisi Yandaki resimde bir ödül sistemi görülüyor.
Çocuk haftanın her günü, istenen etkinlikleri yaptıkça ödül olarak yıldız topluyor. Yaptığı etkinlikler, “lütfen ve teşekkür ederim” deme, dişlerini fırçalama vb... Ödül sistemi çocuğa yeni bir etkinlik öğretmekten çok, zaten bildiği etkinlikleri performansa dönüştürmesi için kullanılıyor. Zeren, 2007
193
Yer Öğrenme Tolman farelerin uyarıcı- tepki bağlantısı ile hareket etmek yerine, koşullara en uygun alternatiflere yöneldiğini ileri sürmüştür. Yer öğrenme deneyleri, organizmanın davranışlarının basit uyarıcı- tepki bağlantısı yoluyla açıklanamayacağını kanıtlamak amacı ile düzenlenmiştir. Zeren, 2007
194
Şekil 1. Yer Öğrenme Deneyinde Kullanılan Düzenek
S1 ve S2 başlangıç kutusu, F1 ve F2 hedef Zeren, 2007
195
Yer Öğrenme Deneyde, aç olan fare, F1’e tereddütsüz olarak hızlı bir biçimde koşmayı öğrenmiştir. ACABA; Fare, yiyeceğe ulaşmak için “sola/sağa dönme tepkisi”ni mi öğrenmiştir? Yoksa, fare, düzeneğin “bilişsel harita”sını geliştirmiş ve ödülün yerini mi işaretlemiştir? Zeren, 2007
196
Doğru cevap? Farelerin büyük çoğunluğu, Tolman’ın bilişsel harita fikrinde olduğu gibi doğrudan ödüle gitmektedir! Zeren, 2007
197
Büyük olasılıkla A yolunu seçersiniz.
“Yiyecek” yazılı olan yerin yemekhane olduğunu varsayın. Karnınız aç ve yemekhaneye doğru gitmek istiyorsunuz. Hangi yolu kullanırsınız? En kısa olan A yolunu mu, daha uzun B yolunu mu, yoksa en uzun yol olan C yolunu mu? Büyük olasılıkla A yolunu seçersiniz. Peki, A yolunun Y engeli yüzünden kapatılmış olduğunu gördünüz, o zaman hangi yola yönelirsiniz? B yolunun da kapalı olduğunu, en uzun yol olan C yolunu seçmeniz gerektiğini düşünürsünüz. Zeren, 2007
198
Yer Öğrenme Tolman ve Honzik tarafından yapılan deneyde fareler de tıpkı bizim gibi davrandılar! Zeren, 2007
199
Şekil 2. Tolman ve Honzik (1930) tarafından yapılan deneye ilişkin düzenek
Zeren, 2007
200
Yer Öğrenme Fareler, başlangıçta hedefteki yiyeceğe ulaşmak için genellikle A yolunu izlemişlerdir. Y engeli ile yolun kapatılması durumunda ise farelerin büyük çoğunluğu C yolunu kullanmışlardır. Sonuç; Çevremizi tanımaya çalışırız ve duruma bağlı olarak davranışlarımızı düzenleriz. Zeren, 2007
201
Gizil/ Örtük Öğrenme “Gizil öğrenme”, öğrenme sürecinin deney yapılırken kendini göstermediği, fakat daha sonraki bir anda öğrenilen davranışın ortaya çıktığı durumlara verilen addır. Bilişsel haritaların oluşturulmasının ardından, bireyin duruma göre bu haritayı kullanmasını içermektedir. Zeren, 2007
202
Gizil öğrenme için ödül ya da pekiştireç gerekli midir?
Tolman’a göre, bilişsel haritaların oluşması için ödül gerekli değildir. Ödül, öğrenmeyi değil, performansı etkiler. Tolman ve Honzik, ödül olmadan da farelerin labirenti öğrenebildiğini yaptıkları deneylerle göstermişlerdir. Zeren, 2007
203
Tolman ve Honzik deneyde, üç grup aç fare kullanmışlardır;
Birinci grup, labirentte hedef olan çıkış noktasına her ulaştığında yiyecekle ödüllendirilmiştir, İkinci grup hiç ödüllendirilmemiştir, Üçüncü grup ise yalnızca son on gün labirentte hedef noktaya ulaştıklarında yiyecekle ödüllendirilmiştir. Zeren, 2007
204
Deneyin sonuçları: Zeren, 2007
205
Deneyin sonuçları; Her üç grup fare de başlangıçta daha fazla hata yapmıştır. Sürekli ödül olarak yiyecek alan grup, en hızlı ilerlemeyi göstermiştir. Onbirinci gün ikinci gruptakiler de pekiştirilmeye başlayınca, birden ilk gruptaki fareler düzeyinde başarı göstermişlerdir. Zeren, 2007
206
Farelerin 11. günden itibaren gösterdikleri bu ani başarı nasıl açıklanabilir?
Tolman bu durumu “bilişsel harita” kavramını da kullanarak açıklamaktadır. Fareler, labirente girdikleri andan itibaren çevreyi öğrenmişler, zihinlerinde bu çevreye ait bilişsel harita oluşturmuşlardır. Kendilerine verilen ödülü almak için daha önce oluşturdukları bilişsel haritayı kullanmaya başlamışlardır. Bir başka deyişle, ödül verilmeden çok önce gizil öğrenme gerçekleşmiştir. Zeren, 2007
207
Güdülenme Süreci Tolman’a göre yoksunluk, en temel güdülenme kaynağıdır. Yoksunluk, amaç durumundaki objeye yönelik gereksinimi arttıran, hareket ettirici bir güç meydana getirir. Güdülenme, algısal vurgulayıcı olarak önem taşır ve organizmanın çevresinde dikkat edeceği olayları belirler. Zeren, 2007
208
Kateksis Süreci Susayan bir çocuk gazoz görür, aslında susuzluğa ilişkin güdülenme, gazoza yönelir. Tolman bu transferansa “kateksis süreci” adını vermektedir. Kateksis, belli dürtüler ile belli nesneleri ilişkilendirme anlamını taşımaktadır. Kateksisin bir sonucu olarak, gazoz şimdi tercih edilen bir amaç objesidir ve ilerde bu çocuk, susamasa bile gazoz almak için güdülenecektir. Zeren, 2007
209
Kateksis Süreci İstenen durumlara yönelik yapılan tercihlere “olumlu kateksis” adı verilmektedir. Tam tersine, belli durumlardan kaçınma da “olumsuz kateksis” olarak ele alınmaktadır. Zeren, 2007
210
Öğrenmenin Değişkenleri
Tolman öğrenmenin basit bir uyarıcı- tepki ilişkisi olamayacağını, çok daha karmaşık süreçlerin öğrenmeyi etkilediğini ifade etmiştir. Zeren, 2007
211
Öğrenmenin Değişkenleri
Öğrenmeyi etkileyen üç temel değişken türü vardır. Bunlar: Bağımlı değişken (gözlemlenen ve ölçülen davranışlar ya da tepkiler) Bağımsız değişkenler Çevresel değişkenler Bireysel farklılık değişkenleri Ara değişkenler Zeren, 2007
212
Çevresel değişkenlerden bazıları;
Beslenme programı, Pekiştirecin uygunluğu, Uyarıcının türü ve biçimi, Öğrenme için gerekli motor tepkiler, Labirentte ilerleme Başarılı olma biçimi Deneme sayısı... Zeren, 2007
213
Bireysel farklılık değişkenleri ise;
Kalıtım, Yaş, Önceki eğitim Hormonlar İlaçlar Beslenme... Zeren, 2007
214
Ara değişkenler Tolman’a göre, uyarıcı ile tepki arasında ara değişkenler vardır. Ara değişkenler, beklenti içinde olmak ve istemek gibi zihinsel süreçlerdir. Zeren, 2007
215
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Zeren, 2007
216
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Okuldaki öğrenciler son derece karmaşık bilişsel yapılara sahiptirler ve öğrenmeleri, uyarıcılara verilen tepkiler biçiminde değildir.Bu nedenle öğretmenlerin, öğrencilerin derste gösterdiği olumsuz davranışları, değerlendirirken; yalnızca o anki durumu düşünmemeleri, öğrencinin davranışını etkilemesi olası diğer durumları da ele almaya çalışmaları önerilir. Zeren, 2007
217
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Öğrencilerin yeni şeyler öğrenmeyi ve başarılı olmayı amaçlamaları, istenen bir durumdur. Öğrencinin amaçları ile okulun amaçları paralel olduğu sürece öğrenme daha kolay olur. Bu nedenle öğretmenlerin; dersleri işlemeden önce öğrencilere, bu konuyu öğrenmenin onlara neler sağlayacağını ve konunun amaçlarını anlatmaları, sınıfta istenmeyen davranışlar olduğunda, bu davranışların hangi amaca yönelik olduğunu keşfetmeye çalışmaları önerilir. Zeren, 2007
218
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman, öğrenmeyi sağlayan şeyin ödül değil, ödül beklentisi olduğunu söylemektedir. Öğretmenin sınıfta ödül kullanırken, ödülün öğrencilerin beklentilerine uygun olup olmadığına dikkat etmesi önerilir. Zeren, 2007
219
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman’a göre öğrenme, çevreyi keşfetme sürecidir. Organizma çevreyi tanımaya çalışır ve olayların başka hangi olaylara neden olduğunu anlamaya başlar. Bu nedenle öğretmenlerin, öğrencilerin belli konularda bilgi toplamalarını, araştırma yapmalarını özendirmesi, dersleri birbirini tamamlayacak biçimde, belli bir sıra halinde ve aşamalı olarak düzenlemesi, böylece öğrencilerin eski öğrenmelerden yola çıkarak yeni konuları daha kolay anlamalarına yardımcı olması önerilir. Zeren, 2007
220
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman, davranışları parçalara ayırarak analiz etmeye karşı çıkmıştır. Davranış moleküler değil molar yani bütünsel olarak ele alınmalıdır. Öğretmenlerin; öğrencilere kazandırmayı hedefledikleri davranışları bütün olarak ele almaları önerilir. Zeren, 2007
221
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman’a göre organizma, bir etkinliği yapmadan önce beklentileri doğrultusunda bir denence kurar ve bu denencenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini keşfetmeye çalışır. Öğretmenlerin, sınıfta öğrencilere denence kurmaları ve bunları test etmeleri konusunda fırsatlar yaratması önerilir. Zeren, 2007
222
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Ayrıca öğretmenlerin; karar verme ve seçim yapma sürecinde en uygun seçimleri yapabilmeleri için öğrencilere geri bildirim vermeleri, bu beceriyi geliştirmek için küçük gruplara ayrılarak, ve bireysel olarak sınıf içinde etkinlikler planlamaları önerilir. Zeren, 2007
223
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman, çevrenin özelliklerini tanıyarak “bilişsel harita”lar oluşturduğumuzu ileri sürmüştür. Gizil öğrenme, bilişsel haritaların oluşturulmasının ardından, bireyin duruma göre bu haritayı kullanmasını içermektedir.Öğretmenlerin; öğrencilerin daha önceden oluşturdukları bilişsel haritaları kullanmaları için teşvik etmeleri, aynı dersin geçmiş konuları, ya da farklı derslerde daha önceden öğrenilen bilgilerin, öğrenci tarafından, yeni durumları anlamak veya problem çözmek amacı ile kullanılmasını sağlamaları, bir diğer deyişle sahip oldukları bilginin farkına varmaları ve bu bilgiyi kullanmaları için öğrencileri özendirmeleri önerilir. Zeren, 2007
224
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman’a göre güdülenme, ihtiyaçlara paralel olarak organizmanın çevresinde dikkat edeceği olayları belirler. Okuldaki öğrencinin konuyu öğrenmekten daha yoğun bir başka ihtiyacı varsa, öğrenmeye karşı güdülenmeyecektir. Öğrenciler öğrenmeyi ihtiyaç olarak görmeye başladıklarında da öğrenmeye yönelik davranacaklardır. Öğretmenlerin; dersi ilgi çekici kılması, sorularla merak yaratması, ve sınıfta konuyu öğrenmeyi ihtiyaç haline getirmeye çalışması önerilir. Zeren, 2007
225
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman öğrenmeyi etkileyen değişkenleri sınıflarken, çevresel, bireysel ve ara değişkenler üzerinde durmuştur. Çevresel değişkenlerden beslenme programı, uyarıcının türü ve biçimi, vb. öğrenmeyi etkilemektedir. Kahvaltısını yapmış, düzenli ve dengeli beslenen bir öğrencinin, tam tersi bir durumdaki öğrenciden daha kolay öğreneceği ve daha başarılı olacağı neredeyse kesindir. Bu nedenle öğretmenlerin de beslenme konusuna gereken önemi vermeleri ve etkinlikler düzenlemeleri önerilir. Zeren, 2007
226
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Derste öğretmen tarafından kullanılan uyarıcıların türü ve biçimi de öğrenmeyi etkileyen bir diğer çevresel değişkendir. Öğretmenin, öğrencilerin ilgisini çekecek, düzeylerine uygun materyal kullanması önerilir. Zeren, 2007
227
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Öğrenmeyi etkileyen bir diğer değişken, öğrenme için gerekli motor tepkilerdir. Özellikle ilk sınıflarda, psiko-motor gelişim açısından yeterli olgunluk düzeyine ulaşmak, yazma gibi küçük kasların kullanılmasını gerektiren etkinlikler söz konusu olduğunda, önemli bir değişkendir. Öğretmenin, öğrencilerinin yeterli psiko-motor gelişim düzeyine ulaşmamış olabileceklerini aklından çıkarmaması, Her öğrenciden aynı düzeyde psiko-motor beceri beklememesi önerilir. Zeren, 2007
228
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman’a göre kalıtım, yaş, önceki eğitim ile hormonlar, ilaçlar ve beslenme gibi değişkenler, öğrenme üzerinde etkisi olan bireysel farklılık değişkenleridir. Öğretmenler, öğrenciler arasında bireysel farklılıklar olduğunu, ve dolayısıyla her birinin öğrenme hızının ve biçiminin farklı olduğunu unutmamalı, her öğrenciden aynı hız ve biçimde öğrenmesini beklememelidir. Zeren, 2007
229
Eğitsel Sonuçlar ve Öğretmenlere Öneriler
Tolman’a göre, uyarıcı ile tepki arasında ara değişkenler vardır. Bu ara değişkenler, beklenti içinde olmak ve istemek gibi zihinsel süreçlerdir. Okuldaki öğrenciler de, daha okula başlamadan, yeni bilgiler öğrenme, araştırıp keşfetme, öğretmenin sorduğu soruları cevaplama gibi pek çok konuda beklenti içindedirler. Bu beklentilerinin boşa çıkmaması için öğretmenin; her öğrenciden eşit görev beklemek yerine, öğrencileri özelliklerine uygun farklı görevlere yönlendirmesi; başarı duygusunu her öğrencisinin tatması için çaba harcaması önerilir. Zeren, 2007
230
BİLİŞSEL ( ZİHİNSEL ) ÖĞRENME KURAMLARI
231
Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı
İnsanın zihninde geçen bazı süreçler öğrenmede belirleyicidir. Öğrenmede bireysel farklılıklar vardır. Öğrenme süreçleri insana özgü olabilir. Birey çevrede sunulan uyarıcılardan hangisini seçeceğine ve onu zihninde nasıl işleyerek hangi bilgileriyle ilişki kuracağına kendisi karar vermektedir. Öğrenmenin sorumluluğu bireye aittir. Öğrenme bireyin istediği zamanda gerçekleşmektedir. Öğrenmede içsel güdülenme etkilidir. Başkalarının ödül vermesi ya da uyarıcı sunması önemli değildir. Önemli olan bireydir.
232
Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı
Açık davranış değişikliği görülmeyebilir. Birey belli bir yer ve zamanda öğrendiği bilgiyi, hemen ortaya koymak zorunda değildir. İstediği zamanda ve yerde uygulamaktadır. Bireyin yeni gelen bir bilgiyi öğrenebilmesi için, öğrenme işine etkin olarak katılması, kendisine sunulan uyarıcıları seçmesi, bunları kendisi için anlamlı hale getirmesi ve en uygun tepkiyi üretmesi gerekmektedir. Bilgi örgütlenir. Eski bilgi-yeni bilgi ilişkilendirilir.
233
Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı
Biliş, insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin tümüdür. Dıştan alınan uyarımların algılanması, önceki bilgilerle karşılaştırılması, yeni bilgilerin oluşturulması, elde edilen bilgilerin belleğe depolanması, hatırlanması ile zihinsel ürünlerin kalite ve mantık yönünden değerlendirilmesi, bilişsel faaliyetlerdir.
234
Bilişsel Kuramlar Biliş, insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin tümüdür. Öğrenme, bu işlemlerin sonucunda gerçekleşir ve zihinsel performans ya da özelliklerimizdeki değişmedir.
235
Bilişsel Kuramlarına Göre Öğrenen, 1
Bilişsel Kuramlarına Göre Öğrenen, 1. Dış uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların özümleyicisi ve davranışların aktif oluşturucusudur. 2. Öğrenen kendi öğrenmesinin sorumluluğunu taşır ve verileni olduğu gibi almaz, verilenin taşıdığı anlamı keşfeder. 3. Öğrenen, verilen bilgiler arasından, uygun olanını seçer ve işler.
236
Bilişsel Kuramlar Biliş, insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin tümüdür. Öğrenme, bu işlemlerin sonucunda gerçekleşir ve zihinsel performans ya da özelliklerimizdeki değişmedir.
237
Bilişsel Kuramlarına Göre Öğrenen, 1
Bilişsel Kuramlarına Göre Öğrenen, 1. Dış uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların özümleyicisi ve davranışların aktif oluşturucusudur. 2. Öğrenen kendi öğrenmesinin sorumluluğunu taşır ve verileni olduğu gibi almaz, verilenin taşıdığı anlamı keşfeder. 3. Öğrenen, verilen bilgiler arasından, uygun olanını seçer ve işler.
238
H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
Bilişsel Modeller a. Bilgi İşleme Kuramı b. Gestalt c. Yapılandırmacılık (Piaget) d. Sosyo-kültürel model (Vygotsky) H.Ü. BÖTE/Öğrenme Kuramları-Mukaddes Erdem
239
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI BİLGİ NASIL ALINIR? NASIL DÜZENLENİR?
NASIL SAKLANIR? NASIL HATIRLANIR?
240
Bilgi İşleme Kuramı Dikkat: Duyusal kayıta gelen tüm uyarıcılardan yalnızca dikkat edilenler kısa süreli belleğe geçer.Birey tüm uyaranları kaydedemez ve bazılarına odaklanır. Bu aşamada üç temel işlem yapılır: 1.Önemli bilgiye karar verilir. 2. Önemli bilgi üzerinde odaklanılır. 3. Odaklanan bilgi,işleme alınır. Öğrencilerin dikkatini çekmek için şunlar yapılabilir: Görsel,işitsel ve dokunsal uyarıcılar kullanılmalıdır. Sınıfta değişiklik yapılabilir, derse farklı başlanabilir, v.b. Sonucu belli olmayan ilginç durumlar sunularak,öğrenciler şaşırtılabilir.
241
Bilişsel Süreçler Dikkat: Duyusal kayıta gelen tüm uyarıcılardan yalnızca dikkat edilenler kısa süreli belleğe geçer.Birey tüm uyaranları kaydedemez ve bazılarına odaklanır. Bu aşamada üç temel işlem yapılır: 1.Önemli bilgiye karar verilir. 2. Önemli bilgi üzerinde odaklanılır. 3. Odaklanan bilgi,işleme alınır. Öğrencilerin dikkatini çekmek için şunlar yapılabilir: Görsel,işitsel ve dokunsal uyarıcılar kullanılmalıdır. Sınıfta değişiklik yapılabilir, derse farklı başlanabilir, v.b. Sonucu belli olmayan ilginç durumlar sunularak,öğrenciler şaşırtılabilir.
242
Algılama Duyumların anlamlı hale getirilmesidir. Birey duyusal bellekten gelen uyarıcıların bazılarına dikkat ettikten sonra, bunları tanımaya ve yorumlamaya çalışır. Yorumlama süreci bireyin önbilgilerinden ve yaşantılarından etkilenir. Önceden oluşturulan şemalar yeni gelen bilginin algılanmasını etkiler. Örtük ve Açık Tekrar Bilginin zihinsel ya da sesli biçimde tekrar edilme sürecidir. Tekrar bilginin kısa süreli bellekte tutulma sürecini artırmaktadır. Bazı tür bilgiler yeteri kadar tekrar edildiğinde uzun süreli belleğe aktarılabilir.
243
(Anlamlı) Kodlama KSB`teki bilginin USB′teki bilgi ile ilişkilendirilerek,USB′e transfer edilmesi sürecidir. Kodlamada, yeni gelen bilgiyi varolan bilgilerle tamamlama, anlamlandırma ve örgütleme söz konusudur. Anlamlı kodlama hatırlamayı kolaylaştırmakta ve bilginin kalıcılığını artırmaktadır. Bilgiyi Geri Getirme (Hatırlama) Uzun süreli bellekte depolanan bilgiler kullanılmak üzere kısa süreli belleğe getirilir yani bilgi hatırlanır. Geriye getirme, bilginin USB`den bulunarak açığa çıkarılması sürecidir. Bilginin KSB`e geri getirilebilmesi için anlamlı bir biçimde kodlanarak depolanması gerekir.
244
Unutma ve Uzun Süreli Bellek
Duyusal kayıttan ve KSB`ten atılan bilgi kaybolur,unutulur ve hiçbir çaba bu bilgiyi geri getiremez. USB`deki bilgi, uygun ipuçları ile geri gelir.
245
Bilginin Alınması, İşlenmesi ve Anlamın Oluşturulması (Öğrenme) Süreci
Duyusal Kayıt Kısa Süreli Bellek Uzun Süreli 1. Anısal 2. Anlamsal 3. İşlemsel Dikkat Algı (Seçici) Anlamlı Kodlama DAVRANIŞ Uyarıcılar Hatırlama Bilginin Alınması, İşlenmesi ve Anlamın Oluşturulması (Öğrenme) Süreci
246
Bilgiyi İşleme Kuramı ve Ders Tasarımı
Dikkati Çekme Hedeften Haberdar Etme ve Güdüleme Ön Öğrenmeleri Hatırlatma Uyarıcı Materyalleri Sunma Öğrenciye Rehberlik Etme Davranışı Ortaya Çıkarma Dönüt Düzeltme Verme Değerlendirme Öğrenilenleri Transfer Etme
247
Algılama Duyumların anlamlı hale getirilmesidir. Birey duyusal bellekten gelen uyarıcıların bazılarına dikkat ettikten sonra, bunları tanımaya ve yorumlamaya çalışır. Yorumlama süreci bireyin önbilgilerinden ve yaşantılarından etkilenir. Önceden oluşturulan şemalar yeni gelen bilginin algılanmasını etkiler. Örtük ve Açık Tekrar Bilginin zihinsel ya da sesli biçimde tekrar edilme sürecidir. Tekrar bilginin kısa süreli bellekte tutulma sürecini artırmaktadır. Bazı tür bilgiler yeteri kadar tekrar edildiğinde uzun süreli belleğe aktarılabilir.
248
(Anlamlı) Kodlama KSB`teki bilginin USB′teki bilgi ile ilişkilendirilerek,USB′e transfer edilmesi sürecidir. Kodlamada, yeni gelen bilgiyi varolan bilgilerle tamamlama, anlamlandırma ve örgütleme söz konusudur. Anlamlı kodlama hatırlamayı kolaylaştırmakta ve bilginin kalıcılığını artırmaktadır. Bilgiyi Geri Getirme (Hatırlama) Uzun süreli bellekte depolanan bilgiler kullanılmak üzere kısa süreli belleğe getirilir yani bilgi hatırlanır. Geriye getirme, bilginin USB`den bulunarak açığa çıkarılması sürecidir. Bilginin KSB`e geri getirilebilmesi için anlamlı bir biçimde kodlanarak depolanması gerekir.
249
Unutma ve Uzun Süreli Bellek
Duyusal kayıttan ve KSB`ten atılan bilgi kaybolur,unutulur ve hiçbir çaba bu bilgiyi geri getiremez. USB`deki bilgi, uygun ipuçları ile geri gelir.
250
Duyusal Kayıt Kısa Süreli Bellek Uzun Süreli 1. Anısal 2. Anlamsal 3. İşlemsel Dikkat Algı (Seçici) Anlamlı Kodlama DAVRANIŞ Uyarıcılar Hatırlama Bilginin Alınması, İşlenmesi ve Anlamın Oluşturulması (Öğrenme) Süreci
251
Bilgiyi İşleme Kuramı ve Ders Tasarımı
Dikkati Çekme Hedeften Haberdar Etme ve Güdüleme Ön Öğrenmeleri Hatırlatma Uyarıcı Materyalleri Sunma Öğrenciye Rehberlik Etme Davranışı Ortaya Çıkarma Dönüt Düzeltme Verme Değerlendirme Öğrenilenleri Transfer Etme
252
Duyusal Bellek Görsel bilgi Ayrı Süreçler İşitsel Bilgi
Alıcılara gelen bilgiyi kullanır. Görsel bilgi İşitsel Bilgi Ayrı Süreçler Çalışan (Kısa Süreli) Bellek Dikkatin yöneldiği bilgiyi kullanır. Bir defada en fazla 7 ± 2 (5-9) birimlik bilgiyi işleyebilir. Uzun Süreli Bellek Nisbeten değişmez hiyerarşik bir ağ (şema) biçimde depolanan tüm bilgi ve becerileri kullanır. Kapasitesi sınırsızdır.
253
GESTALT ( ALAN ) PSİKOLOJİSİ
Algılama : Alınan uyarıcıların beyinde anlamlandırılmasıdır. Pragnanz ( Anlamlılık ) ilkeleri : Algılamayı sağlayan ve kolaylaştıran ilkeler. Bilinçli yaşantı Üretici düşünme
254
Gestalt Öğrenme Kuramı
Gestaltçılar organizmanın, dışardan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler kattığını yaşantıyı yeniden örgütlediğini belirtmektedir. Dünyayı bütün olarak algılarız, uyarıcıları birbirinden bağımsız parçalar olarak değil, anlamlı bütünler biçiminde görürüz. Gestaltçılara göre, bütün parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalara ayrıştırarak değil, bütünlük içerisinde algılar.
255
Algılama ve Algılama Yasaları
Şekil-Zemin İlişkisi Yakınlık Yasası Benzerlik Yasası Tamamlama Yasası Devamlılık Yasası
256
Algılama ve Algılama Yasaları
Şekil-Zemin İlişkisi Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vardır. Şekil, bize yakın olandır ve arka yüzeyi oluşturan zemin içinde anlam kazanır. Şekil daha etkileyici bir izlenim yapar ve daha iyi hatırlanır.
257
Algılama ve Algılama Yasaları
Yakınlık Yasası Birbirine yakın olan nesneler grup olarak algılanır. Şim dibucüm leyiok uman ızz orla şacak.
258
Algılama ve Algılama Yasaları
Benzerlik Yasası Birbirine benzer birimler bir algısal bütünlük kazanır ve gruplamayı sağlar. v
259
Algılama ve Algılama Yasaları
Tamamlama Yasası Bir nesnenin tümü görülmese de algılama tam olur. Bize gelen bölük pörçük duyuları biz tamamlarız.
260
Algılama ve Algılama Yasaları
Devamlılık Yasası Algısal alanımızda bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görünür.
261
Gestalt Kuramının Eğitim Ortamında Kullanılması
Öğretmen dönem başında bütün dersin ana hatlarını göstermeli, daha sonra ayrıntıya inmelidir. Öğretim, öğrencilerin içgörü geliştirmelerini ve öğrenmeye etkin katılımlarını sağlayıcı biçimde düzenlenmelidir. Bilgiyi öğrenciye sunmak yerine, tartışmalar yoluyla kendi keşiflerini yapmalarına olanak verilmelidir. Rahatsız edici, çelişkili veriler sunma ve öğrencilerin yanlış yapmasına izin verme, öğrenci ilgisini ve merakını güdüleyerek, keşif sürecini başlatabilir.
262
GESTALT ÖĞRENME KURAMI
Gestaltçılar organizmanın, dışardan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler kattığını yaşantıyı yeniden örgütlediğini belirtmektedir. Dünyayı bütün olarak algılarız, uyarıcıları birbirinden bağımsız parçalar olarak değil, anlamlı bütünler biçiminde görürüz. Gestaltçılara göre, bütün parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalara ayrıştırarak değil, bütünlük içerisinde algılar.
263
Algılama ve Algılama Yasaları
Şekil-Zemin İlişkisi Yakınlık Yasası Benzerlik Yasası Tamamlama Yasası Devamlılık Yasası
264
Algılama ve Algılama Yasaları
Şekil-Zemin İlişkisi Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vardır. Şekil, bize yakın olandır ve arka yüzeyi oluşturan zemin içinde anlam kazanır. Şekil daha etkileyici bir izlenim yapar ve daha iyi hatırlanır.
265
Algılama ve Algılama Yasaları
Yakınlık Yasası Birbirine yakın olan nesneler grup olarak algılanır. Şim dibucüm leyiok uman ızz orla şacak.
266
Algılama ve Algılama Yasaları
Benzerlik Yasası Birbirine benzer birimler bir algısal bütünlük kazanır ve gruplamayı sağlar. v
267
Algılama ve Algılama Yasaları
Tamamlama Yasası Bir nesnenin tümü görülmese de algılama tam olur. Bize gelen bölük pörçük duyuları biz tamamlarız.
268
Algılama ve Algılama Yasaları
Devamlılık Yasası Algısal alanımızda bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görünür.
269
Gestalt Kuramının Eğitim Ortamında Kullanılması
Öğretmen dönem başında bütün dersin ana hatlarını göstermeli, daha sonra ayrıntıya inmelidir. Öğretim, öğrencilerin içgörü geliştirmelerini ve öğrenmeye etkin katılımlarını sağlayıcı biçimde düzenlenmelidir. Bilgiyi öğrenciye sunmak yerine, tartışmalar yoluyla kendi keşiflerini yapmalarına olanak verilmelidir. Rahatsız edici, çelişkili veriler sunma ve öğrencilerin yanlış yapmasına izin verme, öğrenci ilgisini ve merakını güdüleyerek, keşif sürecini başlatabilir.
270
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramı
Temel Sorular “bilgi nedir?” “öğrenme nedir?” “öğretme nedir?” “nesnellik mümkün müdür?” “dışarıdan alınan bilgiler zihnimize nasıl yerleşir?” “bu bilgileri zihnimizde nasıl işler ve kendimize mal ederiz?” “önceki bilgilerimizle çelişen yeni bilgiler zihnimizde yapılanırken ne gibi değişiklikler olur?”
271
Yapılandımacı Öğrenme Kuramı
Bilgi nesnel değil özneldir. Öğrenme bireyin konuyu nasıl algıladığı ile ilgilidir. Öğrenmede bireyin ön bilgileri, kişisel özellikleri, öğrenme ortamı önemlidir. Öğrencinin sınıf içinde ya da dışında aktif katılımı gerekir. Öğrenme sürecinde öğrenci sorumluluk alır ve karar verme sürecinde etkindir. Bilgi edinme bir sonuç değil, yeni bilginin oluşması için bir kaynaktır. Öğretmen-bilgi-öğrenci üçgeninde, öğretmen bilgi ile öğrenci arasında bir arabulucudur.
272
Yapılandımacı Öğrenme Kuramı
Öğretmen var olan düzey ile ulaşılması gereken düzey arasındaki süreci yapılandırır. Tüm öğrenmeler bir keşiftir. Bu nedir? Nasıl olmaktadır? Niçin olmaktadır? Değişirse neler olur? Verilen olgulara benzer bilgilerim nelerdir? Onlar bana ne derece yardımcı olur? Verileri anlamak ve çözüm üretebilmek için nasıl bir yaklaşım faydalı olur? gibi sorgulama biçimleri öğrenciye kazandırılmaya çalışılır.
273
Piaget’in Genetik Epistemolojisi
Jean Piaget, ‘genetik’ kavramını, biyolojik kalıtımdan çok ‘gelişim açısından büyüme’ ile eş anlamlı olarak kullanmaktadır. ‘epistemoloji’ kavramı ise bilgi edinimi teorisidir. Böylece, genetik epistemoloji, çocukların bilgi edinimleri ile ilgili, doğum ile başlayan gelişim aşamaları anlamına gelmektedir
274
Piaget’in Genetik Epistemolojisi
Şema (zihinsel yapı) Özümseme Uyumsama Dengeleme
275
Piaget’in Genetik Epistemolojisi ~ Öğretim Tasarımı
Çocuklar, yetişkinlerden farklı düşünürler. Bu nedenle çocukların ne öğrendiğine onların açısından bakarak karar verilmelidir. Yeni deneyimlerin kazanılması, özümseme ve uyumsama süreçleri, öğrencinin etkin olmasını gerektirir. Böyle bir öğrenme ortamında öğretmen, öğrencilere bilgileri aktaran kişi olmak yerine, öğrencilerin denemeler yolu ile keşfetmesine, birlikte çalışma yolu ile etkileşim içine girmelerini sağlayan kişi olmalıdır.
276
Piaget’in Genetik Epistemolojisi
Dönem Yaş Özellikleri Hareket 0 – 2 Duyular yolu ile dış dünyanın algılandığı, nesnelerin görünmediği zamanlarda da var olduğunun farkına varılmaya başlandığı dönemdir. Bu dönemdeki bebek, refleks halindeki hareketlerden, amacı olan hareketlere geçmeye başlar. İşlem Öncesi 2 – 6 Dilin kullanımının ve sembollerin geliştirildiği dönemdir. Çocuklar, mantıksal olarak sadece tek yönlü olarak düşünürler. Diğer insanların bakış açılarını algılamada zayıftırlar. Somut İşlemler 6 – 11 Problemlere mantıklı çözümlerin getirildiği dönemdir. Çocuklar, kuralları anlayabilirler. Fakat çoğunlukla somut nesneler üzerinde düşünürler. Soyut 11- 18 Karmaşık problemlere mantıklı çözümlerin getirildiği dönemdir. Daha soyut düşünme ve sosyal konularda fikirlerin geliştirildiği dönemdir.
277
Piaget’in Genetik Epistemolojisi ~ Öğretim Tasarımı
Çocuklar, kendi ilgileri ve hızları ile öğrenirler. Bu nedenle öğretim tasarımında bireysel farklılıklara dikkat edilmeli ve öğrenci merkezli bir öğrenme ortamı sağlanmalıdır. Yeni deneyimlerin kazanılması, özümseme ve uyumsama süreçleri, öğrencinin etkin olmasını gerektirir. Böyle bir öğrenme ortamında öğretmen, öğrencilere bilgileri aktaran kişi olmak yerine, öğrencilerin denemeler yolu ile keşfetmesine, birlikte çalışma yolu ile etkileşim içine girmelerini sağlayan kişi olmalıdır.
278
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramına Göre Öğrenme Süreci
-Özümleme: Yeni bilgi önceki bilgilerle çelişmiyorsa birey yeni bilgiyi kolayca kabullenebilir. -Yerleştirme: Yeni bilgi önceki bilgilerle çelişiyorsa öğrencinin kafası karışır. Dengesizliği ortadan kaldırmak için zihin yeniden yapılanmaya girer. Bu yapılanma üç şekilde gerçekleşir: 1-Birey yeni kazandığı deneyimi göz ardı eder. 2-Birey yeni kazandığı deneyimi zihninde kendine uygun tarzda değiştirerek kabullenir. 3-Birey düşünme tarzını yeni kazandığı deneyimi kabullenecek şekilde değiştirir. Amaçlanan öğrenmenin üçüncü durumda gerçekleşmesi beklenir.
279
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramına Göre Öğrenme Süreci
-Zihinde Yapılanma (Zihinsel Denge): Yeni bilginin yerleşmesinden sonra zihin yeniden yapılanır. Buna kendi kendine ayarlama denir. -Sürekli Özümleme: Dışardan sürekli bilgi alındığı için özümleme ve kendi kendine ayarlama hayat boyu devam eder. -Yaratıcılık (Kendi kendine sorular üretme): Birey zihninde çeşitli sorular üretip bu sorulara cevap bularak yeni bilgiler kazanabilir.
280
Bu kuram’a göre, etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenme süreci; Merak uyandırma ve planlama Araştırma ve keşfetme Çözümleme ve derinleştirme Paylaşma ve yaşantıya uygulama basamaklarını içermelidir.
281
Merak Uyandırma ve Planlama
Öğretmen merak uyandırmak için gerçek yaşamdan, ve öğrencilerin ön bilgisiyle çelişen sorular sormalıdır. Sorular yeni kavram hakkında ne bildiklerini, ne düşündüklerini açığa çıkarmak için sorulur. Öğrenciler konu üzerinde düşünmeye başlar, kendi sorularını oluştururlar “Nasıl oldu, niye böyle, neler biliyorum? gibi soruların yanıtlarını araştırmak üzere öğretmen ve öğrenci birlikte plan yapar.
282
Araştırma ve Keşfetme Öğrenciler birlikte çalışarak farklı bilgi kaynaklarını kullanır ve araştırırlar Çeşitli etkinlikler yaparlar Etkinlik içinde özgürce düşünür ve kestirimlerde bulunurlar. Öğretmen en az yardımla öğrencilerini birlikte çalışmaya özendirir. Onları gözler ve dinler, derin düşünmelerini sağlayacak sorular sorar.
283
Çözümleme ve Derinleştirme
Öğrenciler öğretmenlerinin rehberliğinde grup tartışmalarıyla kavramların açıklamalarını ve tanımlarını yapmaya çalışırlar. Öğretmen, öğrencilerin daha önceki deneyimlerinden açıklama ve analiz yapmalarına yardımcı olur. Bunun için öğrencilere yeni sorular yöneltir. Öğrenciler öğrendikleri kavramları yeni olaylara uygularlar.
284
Paylaşma ve Yaşantıya Uygulama
Öğretmen, gruplar arasında bilgi paylaşımının yapılmasını sağlar, öğrencilerini inceler Artık öğrenci yapılandırdığı yeni bilgilerini günlük yaşamda kullanabilir.
285
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğrenilecek materyal gerçekçi olmalı ve öğrenci için anlam taşımalıdır. Öğretim etkinlikleri, aktif öğrenmeyi destekleyen gerçekçi etkinlikler çerçevesinde yürütülmelidir. Bu etkinliklerde bilişsel üst düzey becerileri kullanılmalıdır. Etkinlikler, paylaşımcı ve işbirliğine dayalı çalışma ortamlarında yürütülmelidir.
286
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğrenci zihinsel çaba göstererek, araştırma yaparak, gerçekleri sorgulayarak sınıfta sürekli etkin haldedir. Öğrenci ve öğretmen konuya bütünsel bakar ve mutlak doğrularla değil, ortamın ve kültürün gerekliliklerini göz önünde bulundurarak esnek yargılar üretir. Öğrencinin rolü bilgiyi olduğu gibi almak değil, üretmek ya da araştırmaktır. Öğretmen bireye bilgiye ulaşmasında kaynak sağlayan, rehberlik eden, öğrenciyle birlikte öğrenci olan ve araştırandır.
287
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğretmenlerin, öğrenilecek şey üzerinde kontrolleri olsa da, öğrencinin öğrendiği şey üzerinde kontrolleri çok azdır. Değerlendirmede geleneksel kağıt kalem testleri kullanılabilir, ancak başka araç ve yöntemlerle desteklenmesi gerekmektedir. Değerlendirme, program ve öğretimden ayrı olarak ele alınmamalıdır. Öğrencilerin katıldıkları öğrenme görevlerine ilişkin dökümanlar ve gözlemler değerlendirmede önemli yer tutmaktadır.
288
Yapılandırmacı Öğrenmede Değerlendirme
Çalışma yaprakları, proje çalışmaları, sunular, performans sınavları, değişik biçimlerde kısa cevaplı sorular değerlendirmede kullanılabilir. Öğrenci gelişimini yansıtan öğrenci dosyaları da (portfolyo) kullanılmalıdır. Değerlendirme sistemi öğrencinin öğrendiğini çoklu biçimlerde yansıtmasına izin vermelidir. Ayrıca öğretmen değerlendirme sonuçlarını, öğretime rehberlik etmesi için kullanmalıdır. Eğitimci “öğrencinin gelişmesi için ne yapmalıyım” sorusunu sormalı, bir sonraki öğrenme ortamını bu yanıta göre düzenlemelidir.
289
BİREYSEL YAPILANDIRMACILIK ÖĞRENME KURAMI
Temel Sorular “bilgi nedir?” “öğrenme nedir?” “öğretme nedir?” “nesnellik mümkün müdür?” “dışarıdan alınan bilgiler zihnimize nasıl yerleşir?” “bu bilgileri zihnimizde nasıl işler ve kendimize mal ederiz?” “önceki bilgilerimizle çelişen yeni bilgiler zihnimizde yapılanırken ne gibi değişiklikler olur?”
290
Yapılandımacı Öğrenme Kuramı
Bilgi nesnel değil özneldir. Öğrenme bireyin konuyu nasıl algıladığı ile ilgilidir. Öğrenmede bireyin ön bilgileri, kişisel özellikleri, öğrenme ortamı önemlidir. Öğrencinin sınıf içinde ya da dışında aktif katılımı gerekir. Öğrenme sürecinde öğrenci sorumluluk alır ve karar verme sürecinde etkindir. Bilgi edinme bir sonuç değil, yeni bilginin oluşması için bir kaynaktır. Öğretmen-bilgi-öğrenci üçgeninde, öğretmen bilgi ile öğrenci arasında bir arabulucudur.
291
Yapılandımacı Öğrenme Kuramı
Öğretmen var olan düzey ile ulaşılması gereken düzey arasındaki süreci yapılandırır. Tüm öğrenmeler bir keşiftir. Bu nedir? Nasıl olmaktadır? Niçin olmaktadır? Değişirse neler olur? Verilen olgulara benzer bilgilerim nelerdir? Onlar bana ne derece yardımcı olur? Verileri anlamak ve çözüm üretebilmek için nasıl bir yaklaşım faydalı olur? gibi sorgulama biçimleri öğrenciye kazandırılmaya çalışılır.
292
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramına Göre Öğrenme Süreci
-Özümleme: Yeni bilgi önceki bilgilerle çelişmiyorsa birey yeni bilgiyi kolayca kabullenebilir. -Yerleştirme: Yeni bilgi önceki bilgilerle çelişiyorsa öğrencinin kafası karışır. Dengesizliği ortadan kaldırmak için zihin yeniden yapılanmaya girer. Bu yapılanma üç şekilde gerçekleşir: 1-Birey yeni kazandığı deneyimi göz ardı eder. 2-Birey yeni kazandığı deneyimi zihninde kendine uygun tarzda değiştirerek kabullenir. 3-Birey düşünme tarzını yeni kazandığı deneyimi kabullenecek şekilde değiştirir. Amaçlanan öğrenmenin üçüncü durumda gerçekleşmesi beklenir.
293
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramına Göre Öğrenme Süreci
-Zihinde Yapılanma (Zihinsel Denge): Yeni bilginin yerleşmesinden sonra zihin yeniden yapılanır. Buna kendi kendine ayarlama denir. -Sürekli Özümleme: Dışardan sürekli bilgi alındığı için özümleme ve kendi kendine ayarlama hayat boyu devam eder. -Yaratıcılık (Kendi kendine sorular üretme): Birey zihninde çeşitli sorular üretip bu sorulara cevap bularak yeni bilgiler kazanabilir.
294
Bu kuram’a göre, etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenme süreci; Merak uyandırma ve planlama Araştırma ve keşfetme Çözümleme ve derinleştirme Paylaşma ve yaşantıya uygulama basamaklarını içermelidir.
295
Merak Uyandırma ve Planlama
Öğretmen merak uyandırmak için gerçek yaşamdan, ve öğrencilerin ön bilgisiyle çelişen sorular sormalıdır. Sorular yeni kavram hakkında ne bildiklerini, ne düşündüklerini açığa çıkarmak için sorulur. Öğrenciler konu üzerinde düşünmeye başlar, kendi sorularını oluştururlar “Nasıl oldu, niye böyle, neler biliyorum? gibi soruların yanıtlarını araştırmak üzere öğretmen ve öğrenci birlikte plan yapar.
296
Araştırma ve Keşfetme Öğrenciler birlikte çalışarak farklı bilgi kaynaklarını kullanır ve araştırırlar Çeşitli etkinlikler yaparlar Etkinlik içinde özgürce düşünür ve kestirimlerde bulunurlar. Öğretmen en az yardımla öğrencilerini birlikte çalışmaya özendirir. Onları gözler ve dinler, derin düşünmelerini sağlayacak sorular sorar.
297
Çözümleme ve Derinleştirme
Öğrenciler öğretmenlerinin rehberliğinde grup tartışmalarıyla kavramların açıklamalarını ve tanımlarını yapmaya çalışırlar. Öğretmen, öğrencilerin daha önceki deneyimlerinden açıklama ve analiz yapmalarına yardımcı olur. Bunun için öğrencilere yeni sorular yöneltir. Öğrenciler öğrendikleri kavramları yeni olaylara uygularlar.
298
Paylaşma ve Yaşantıya Uygulama
Öğretmen, gruplar arasında bilgi paylaşımının yapılmasını sağlar, öğrencilerini inceler Artık öğrenci yapılandırdığı yeni bilgilerini günlük yaşamda kullanabilir.
299
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğrenilecek materyal gerçekçi olmalı ve öğrenci için anlam taşımalıdır. Öğretim etkinlikleri, aktif öğrenmeyi destekleyen gerçekçi etkinlikler çerçevesinde yürütülmelidir. Bu etkinliklerde bilişsel üst düzey becerileri kullanılmalıdır. Etkinlikler, paylaşımcı ve işbirliğine dayalı çalışma ortamlarında yürütülmelidir.
300
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğrenci zihinsel çaba göstererek, araştırma yaparak, gerçekleri sorgulayarak sınıfta sürekli etkin haldedir. Öğrenci ve öğretmen konuya bütünsel bakar ve mutlak doğrularla değil, ortamın ve kültürün gerekliliklerini göz önünde bulundurarak esnek yargılar üretir. Öğrencinin rolü bilgiyi olduğu gibi almak değil, üretmek ya da araştırmaktır. Öğretmen bireye bilgiye ulaşmasında kaynak sağlayan, rehberlik eden, öğrenciyle birlikte öğrenci olan ve araştırandır.
301
Yapılandırmacı Sınıf Ortamı Nasıl Olmalıdır?
Öğretmenlerin, öğrenilecek şey üzerinde kontrolleri olsa da, öğrencinin öğrendiği şey üzerinde kontrolleri çok azdır. Değerlendirmede geleneksel kağıt kalem testleri kullanılabilir, ancak başka araç ve yöntemlerle desteklenmesi gerekmektedir. Değerlendirme, program ve öğretimden ayrı olarak ele alınmamalıdır. Öğrencilerin katıldıkları öğrenme görevlerine ilişkin dökümanlar ve gözlemler değerlendirmede önemli yer tutmaktadır.
302
Yapılandırmacı Öğrenmede Değerlendirme
Çalışma yaprakları, proje çalışmaları, sunular, performans sınavları, değişik biçimlerde kısa cevaplı sorular değerlendirmede kullanılabilir. Öğrenci gelişimini yansıtan öğrenci dosyaları da (portfolyo) kullanılmalıdır. Değerlendirme sistemi öğrencinin öğrendiğini çoklu biçimlerde yansıtmasına izin vermelidir. Ayrıca öğretmen değerlendirme sonuçlarını, öğretime rehberlik etmesi için kullanmalıdır. Eğitimci “öğrencinin gelişmesi için ne yapmalıyım” sorusunu sormalı, bir sonraki öğrenme ortamını bu yanıta göre düzenlemelidir.
303
LEV VYGOTSKY SOSYAL GELİŞİM KURAMI 303
304
KURAMIN GENEL TANIMI L. Vygotsky çocukların bilişsel gelişimi için çocuğun büyüdüğü sosyal çevrenin etkisinin büyük olduğunu belirtmiştir. Çocuklar, çevresindeki kişilerden ve onların sosyal dünyalarından öğrenmeye başlamaktadırlar. Çocukların kazandıkları kavramların, fikirlerin, olgunların, becerilerin tutumların kaynağı sosyal çevredir.O halde bilişsel gelişimin kaynağı, kişisel psikolojik süreçlerden önce, insanlar ve kültür arasındaki etkileşimdir. 304
305
KURAMIN KAPSAMI ve UYGULANMASI
Vygotsky’e göre tüm psikolojik süreçler, insanlar arasında, çoğu zaman çocuk ve yetişkinler arasında paylaşılan sosyal süreçlerle başlar. Bunun en açık örneği “dil”dir. Sosyal çevremiz bizi belli bir kategoriye yerleştirir. Örneğin; zeki, uzun, kısa, zengin vb. Sonuç olarak bizim bütün kişisel psikolojik süreçlerimiz, kültürümüz tarafından biçimlendirilmiş sosyal süreçler olarak başlar. 305
306
KURAMIN KAPSAMI ve UYGULANMASI
Vgotsky’e göre yetişkinin, çocuğun bilgiyi içleştirmesine bilgiyi kazanmasına yardım edebilmesi için iki noktayı belirlemesi gerekir. Bunlardan birisi, çocuğun herhangi bir yetişkinin yardımı olmaksızın, bağımsız olarak kendi kendine sağlayabileceği gelişim düzeyini belirlemektedir. İkincisi ise, bir yetişkinin rehberliğinde çalıştığında gösterebileceği potansiyel gelişim düzeyini belirlemektir. Bu ikisi arasındaki fark, çocuğun “gelişmeye açık alanı”dır. Vygotsky’in gelişim ve eğitime getirdiği en önemli kavram gelişmeye açık alandır. 306
307
Ve Vygostky’e göre öğretim, çocuğun gelişimini ileriye götürebildiği ölçüde iyidir.
307
308
KURAMIN KAPSAMI ve UYGULANMASI
Öğretim, çocuğun gelişmeye açık alanını etkili olarak kullanmasını sağlamalıdır. Bu nedenle, doğrudan bire bir öğretim ve çocukların çocuklarla ve yetişkinlerle etkileşimlerini sağlayan öğretim biçimleri çocuğun bilişsel gelişiminde önemli rol oynar. Çocuğun bilişsel gelişim ilerlemesinde, diğer bir deyişle yakınsal gelişim alanının etkili olarak kullanılmasında öğretmen, diğer yetişkinler ve diğer çocuklar önemli katkılar da bulunurlar. Bu nedenle okullar, öğretmenler, çocukları çalışmalarında aşırı derecede bağımsız bırakmamalıdır. Aşırı bağımsızlık, bilişsel gelişimi yavaşlatmaktadır. 308
309
Gelişimin tam olarak sağlanabilmesi için ve çocuğun sistematik olarak daha karmaşık hale gelen bu olayları ve olguları tam olarak anlayabilmesi için yetişkinin ya da o alan da uzman olan herhangi bir kişinin yardımına ihtiyacı vardır. 309
310
KURAMIN İLKERİ Öğrenme ve bilişsel gelişim sosyal, işbirlikli bir etkinliktir. Gelişimsel erişim alanı program hazırlama ve ders planlaması için bir kılavuzdur. Öğrenme anlamlı bağlamlar içinde meydana gelir. Öğrenme ve bilgi, çocukların ‘gerçek dünya’ gelişimlerinden kopuk olamaz ve ayrı düşünülemez Okul- içi deneyimler çocuğun okul- dışı deneyimleriyle ilişkili olmalıdır 310
311
SOSYAL GELİŞİM KURAMI Çocuğun gelişmeye açık alanı
Çocuğa verilen eğitimin anlaşılabilinen bölümüdür 311
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.