Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
2
Bu kavramı ilk kullanan 1796 yılında Fransız düşünür Destutt de Tracy’ dir. İdeoloji kavramı, fikir anlamına gelen «idea» ile bilim anlamına gelen «logy» kelimelerinin birleşiminden oluşur. Dar anlamda, Dünya Görüşü demektir.
3
Shils’e göre ideoloji; görüş açısı, inanç sistemi, sistem, fikir hareketi ve programdır. Marx ve Engels, ideolojiler «aldatıcı fikirler sistemi» veya «sınıf çıkarlarına hizmet eden bir gizemleştirme aracı « olarak görmüşler.
5
Liberal terimi, 14. yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Siyasal bir bağlılığı çağrıştırması daha sonraları oldu. ilk kez 1812 yılında İspanya’da kullanıldı. Latince liber, özgür insanlar sınıfı, yani ne serf ne de köle olan insanlar anlamındaki kelimeden oluşur. Gerek ekonomi, gerekse de siyaset felsefesinde devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran öğretiye liberalizm denir. Önemli düşünürleri; John Locke, Davıd Hume, Adam Smıth, Jeremy Bentham, John Stuart Mıll, Herbert Spencer, Benjamin Constant, Alexis De Tocquevılle.
6
İki ana akıma ayrılır; 1-Klâsik Liberalizm: İnsan hakları, sınırlı devlet, hukukun üstünlüğü ve piyasa ekonomisini savunur. Klasik liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulu ve bu özgürlüklerin korunmasıyla sınırlandırılmış; topluma yüksek oranda avantaj sağlayacak bazı hizmetleri sunan bir devletin olması, geriye kalan tüm fonksiyonların düşürülerek serbest piyasa tarafından karşılanması gerektiğini savunan ideolojidir. Klasik liberaller »Bırakınız Yapsınlar Bırakınız Geçsinler» ilkesini savunur, devletin görev alanının genişletilmesine karşı çıkar. Klâsik liberaller, sahiplenici bireycilik kavramı doğrultusunda, atomist toplum yapısını savunurlar. Klâsik liberaller için eşitlik çok önemli bir ilkeydi. Örnek olarak klâsik liberaller uzun yıllar siyahîlerle beyaz insanların aynı yasalara tabii tutulması için mücadele etmiştir. Klâsik liberaller için sivil toplum da önemliydi. Devlet ile birey arasında bulunan bu yapılanmalar, devletin sağlamadığı sosyal etkinlikleri sağlıyordu. Siyaset olarak ise devletin zorunlu kötülük olduğu fikri öne çıkar. Devlet, düzeni ve güvenliği sistematik bir şekilde sağlamak için gereklidir ama aynı devlet daha çok düzen sağlamak için bireyin özgürlüğünü kısıtlayabilecek kadar kötüdür. Bu yüzden klâsik liberaller, devletin gece bekçisi modelinde olmasını gerektiğini düşünür. Aynı şekilde; devlet, piyasaya da müdahale etmemelidir. Piyasa, kendi kendini düzenleyen, iyileştiren bir mekanizmadır. Devletin tek görevi güvenlik ve adalettir. Bu anlayışa iktisadî liberalizm denir.
7
2-Modern (Sosyal) Liberalizm: Modern liberalizm, devletin müdahalesine daha sempatiyle yaklaşır. Liberalizmin sosyal adalet içermesi gerektiğini savunur. İşsizlik sigortası, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti, emeklilik gibi uygulamalarla toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını amaçlar. Böylece sahip olunan özgürlüklerin tam olarak kullanılabileceği bir ortam oluşturmayı ister. John Stuart Mill klâsik ve modern liberalizm ayrımını belirginleştirmişti. Onun eserlerinden etkilenen T. H. Green, L. T. Hobhouse ve J.A. Hobson gibi yazarlar modern liberalizmin öncülüğünü yaptı. Örneğin T. H. Green, o dönemde hâkim olan marksist-sosyalist hareketlerin klasik liberalizme yönelttikleri eleştiriler karşısında liberalizmi 'yeniden' formüle etmeye çalışmıştır. Bunun sonucu olarak da 'pozitif özgürlük' anlayışından yola çıkan ve sosyal yönü ağır basan yeni bir liberalizm yorumu ortaya çıktı. ABD'de modern liberalizme geçiş 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'nda yaşandı. O zamana kadar klâsik liberalizm ilkesince devlet, piyasaya hiç müdahale etmezdi. Ancak piyasa kendi başına işleri yürütemedi ve sonunda ekonomik kriz çıktı. Bundan sonra ABD'de modern yaklaşımla hareket edilmiştir.
8
Bireycilik: Bireycilik: Toplumu bireyler oluşturur. Bu yüzden birey, toplumdan daha önemlidir. Bireylerin tercihleri ‘‘kamu yararı’’ denen soyut şeye kurban edilemez. Bu ilkenin hedefinde içinde bireylerin gelişebileceği, her bireyin yeteneği ölçüsünde yapabileceğinin en iyisini yapacağı bir toplum inşa etmektir. Bu ilke, bireyi toplumun önüne geçiren; yerleşik dinî ve geleneksel değer yargılarına meydan okuyan bir hareket olarak ortaya çıkıp gelişmiştir. Özgürlük: Özgürlük: Bireyin hukuka bağlı olarak en üst düzeyde özgürlüğü yaşaması gerektiği savunulur. Bu özgürlük başkasının özgürlüğünü ihlâl edene kadardır. Liberalizmin özgürlük anlayışı negatif özgürlüktür. Negatif özgürlük bireyin dışardan gelen bir zorlama altında kalmaksızın davranabilmesidir. Birey davranışlarına müdahale edilmediği oranda özgürdür. İnsanın herhangi bir dış müdahaleye maruz kalmadan davranabildiği alan ne kadar geniş ise özgürlüğü de o oranda geniştir.
9
Akılcılık: Akılcılık: Dünyanın akıl aracılığıyla kavranabileceğini savunur. Aynı zamanda anlaşmazlık ve savaşanların tartışma ve uzlaşı yoluyla çözülebileceğini ifade eder. Eşitlik: Eşitlik: Liberaller, ekonomik eşitliği değil siyasî ve hukukî eşitliği savunur. Buna göre herkes için fırsat eşitliğini savunurlar. Rıza: Rıza: Bu anlayış demokratik sistemlerde otoritelerin yönetilenlerin rızasını alarak meşru hale gelmesini ifade eder. Anayasacılık: Anayasacılık: Siyasal güç yozlaşmaya açık olduğumdan dolayı Liberaller gücü yasalarla sınırlandırmaya gerek duyar.
10
ÜtopyaDevlet Birleşmek ya da paylaşmak anlamına gelen sosyalist terimi Latince ‘’sociare’’den türemiştir. Sosyalistler bazen Thomas More’un Ütopya’sı veya Platonun Devlet’ine kadar uzanan entelektüel mirasa sahip çıkmalarına rağmen, liberalizm gibi sosyalizmin kökenleri de 19. yüzyılda yatmaktadır. Sosyalizm, endüstriyel kapitalizmin gelişmesiyle Avrupa’da meydana gelen sosyal ve ekonomik şartlara karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Çoğu zaman sosyalizm ve komünizm karıştırılır. Bu noktada ikisini ayıran ve aslında ayrışmanın ortaya çıkardığı fikir farklılığını da belirtmek gerekiyor. Sosyalizm de, işçilerin sahip olduğu hakların iyileştirilmesinin, ücretlerin artırılmasının ve işçi haklarının düzenlenmesinin kanuna uygun bir şekilde sendika veya siyasi partiler yoluyla süreçler halinde yapılması savunuluyor. Fakat, komünizm tüm bunların ihtilal yoluyla yapılması gerektiğini savunuyor. Bu düşünce ayrılığı sosyalist düşünceden komünizmin doğmasına sebep olmuştur. Sosyalizm; tüm süreçlerin kanunlara uygun yapılması düşüncesini ortaya koyarken, komünizm; kanunlara aykırı bir şekilde izlenmesi gereken bir devrim düşüncesinden bahsediyor.
11
Sosyalizmin Unsurları Toplumculuk Toplumculuk: Sosyalizmin odağında sosyal bir varlık olarak insan görülür. John Donne‘nin ifadesiyle "Hiçbir insan tek başına bir ada değildir; herkes anakaranın bir parçasıdır. Bu sözle bireyin kimliğinin şekillenmesinde toplumun önemli bir etkisi olduğu anlatılır. Kardeşlik: Kardeşlik: Tüm insanlar, birbirlerine kardeşlik ve yoldaşlık bağıyla bağlıdır. Bu yüzden rekabet değil işbirliği yapılmalıdır. Çünkü rekabet, bireyleri kışkırtarak düşmanlık, kıskançlık ve çatışma doğurur. Sosyal eşitlik Sosyal eşitlik: Sosyalistler fırsat eşitliğine karşı gelir eşitliğinin önemini vurgular. İhtiyaç İhtiyaç: Kaynaklar sadece emek karşılığında değil ihtiyaca göre de dağıtılmalıdır. Temel ihtiyaçlar herkese eşit olarak sağlanmalıdır. Ortak mülkiyet Ortak mülkiyet: Özel mülkiyet, bencilliği, açgözlülüğü ve dolayısıyla da toplumsal bölünmeyi teşvik eder. Öyleyse herkes için iyi olana ulaşmak için ortak mülkiyet genişletilmelidir; üretim araçları herkesin olmalıdır. (Fakat bireysel mülkler olabilir.)
13
G. Babeuf = Amacı ‘’Fiili E ş itli ğ i’’ gerçekle ş tirmektir. Özel mülkiyet kaldırılıp, ortak mülkiyet benimsenmelidir. Babeuvizm, açlık ve yoksullu ğ a kar ş ı bir tepkidir. Babeuf, insanları toplumsal, ekonomik, siyasal vb. her alanda e ş it kılmayı amaçlar. C. Fourier = C. Fourier = 4000-5000 dönümlük arazide en fazla 1600 ki ş inin ya ş adı ğ ı sosyalist bir kent düzeni tasarlamı ş tır. Bu düzenin adı ‘’falanster’’ dir. Falanster, sevgi ve karde ş lik ba ğ ı ile ayakta durur. İ nsanlar arasında “Birimiz Hepimiz Hepimiz Birimiz İ çindir” felsefesi var. Saint- Simon Saint- Simon = Sosyolojinin ve pozitivizmin kurucusu olan Auguste Comte’ nin hocasıdır. Kitabının ismi “Endüstri Sistemi” dir. Kitabında teknik devlet anlayı ş ını savunmu ş tur. Ona göre toplum bir makinaya benzer. Bu yüzden toplumu yönetecekler teknisyenlerdir. Teknisyenler toplum mühendisli ğ i yoluyla toplumda e ş itli ğ i temin edecektir. Robert Owen Robert Owen = New Lanark deneyiyle bir fabrika etrafında olu ş mu ş sosyalist bir kent düzeni tasarlamı ş tır. Bu düzende herkes e ş ittir. Owen hayatı boyunca i ş çilerin sendikal haklarını kazanması için mücadele etmi ş tir. Bu hareket daha sonra Chartizm adını almı ş tır. Kooperatifçili ğ in de kurucusudur.
15
İlk üç düzen son bulmuştur. Kapitalist düzen ise içinde yaşanılan düzendir. Son iki düzen ise Marx' ın gerçekleşmesini hayal ettiğin düzenlerdir. Marx’ a göre toplumların tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir. Köleci düzende köle- efendi, feodal düzende senyör-self, kapitalist düzende burjuvazi-proletarya çatışması vardır. Tüm üretimi proletarya yapmasına rağmen artı değere burjuvazi el koymaktadır. Bu düzende proletarya zamanla emeğine yabancılaşacaktır. Proletarya bir devrim gerçekleştirerek kapitalist düzeni yıkacaktır. Kurulacak olan proletarya diktatörlüğü ile Sosyalist düzene geçilecektir. Bu düzendeki tüm üretim araçları devletin olacaktır. Özel mülkiyet kaldırılacaktır. İnsanların üretimden eşit pay alması sağlanacaktır. Marx'a göre alt yapı üst yapıyı belirler. Marx ve Engels “Komünist Manifesto” yu kaleme aldılar. Bu yapıt yeni bir dünya anlayışını, toplumsal yaşamı da kucaklayan tutarlı bir materyalizmi; en geniş ve en derin gelişim öğretisi olarak diyalektiği; sınıf savaşımının kuramına ve proletaryanın dünya tarihindeki devrimci rolünü açıklamaktadır.
16
Tarihsel materyalizm: Bu ilke tarihsel olarak var olan iktisadî yapıların ya da üretim biçimlerinin tarihin gidişatını ve üstyapıyı belirlediğini ileri sürer. Artık Değer: Kapitalistler ile işçiler arasındaki ilişki, işçilerin zorunlu ve sistematik olarak sömürülmesine dayanıyordu. Marx ise tüm değerin üretim için harcanan emekten geldiğini düşünüyordu. Oysa kapitalistler, işçilere emeklerinin karşılığını vermeyip daha azını veriyordu. Böylece artan para kendilerine kalıyordu. Yabancılaşma: Kapitalizm yüzünden işçiler kendi emeklerinin ürününe, emek süreçlerine, iş arkadaşlarına ve en sonunda da kendilerine yabancılaşır.
17
Sınıf Çatışması: Özel mülkiyetin varlığı, toplumsal sınıfları oluşturur; üretim araçlarına sahip olan kapitalistler ile emeklerini satarak geçinen işçiler arasında ayrılık yaratır. Üstelik kapitalist burjuva, aynı zamanda yönetici sınıftır da. Proletarya Devrimi: Marx, kapitalizmin çökmeye mahkûm olduğuna ve proletaryanın da kapitalizmin mezar kazıcısı olduğuna inanıyordu. Kapitalizm gittikçe şiddeti artan bir tüketim krizinden geçecekti. Bu krizler proletaryaya sınıf bilinci kazandırabilirdi. Sonunca proletarya, üretim araçlarına herkes adına el koymak için kendiliğinden ayaklanacaktı. Komünizm: Proletarya devrimi gerçekleşirse, kapitalist burjuvalar karşıdevrim yapmak isteyebilirdi. Bunu engellemek için komünizme geçişten önce geçici bir sosyalist düzen kurulacaktı. Sınıfsal uyuşmazlık sona erdiğinde insanların kendi kaderlerinin belirleyicisi olacağı komünist düzene geçilecekti.
18
Muhafazakârlık kavramı, «korumak» veya «olduğu gibi muhafaza etmek» anlamına gelir. Varoluşunu kesinlikle reddettiği Fransız devrimi, modernleşme ve aydınlanma düşüncesine borçludur. Temeli Aristo’ya kadar götürülse de, Fransız devriminden sonra muhafazakârlık sistemli hale gelmiştir. 19. yüzyılda, Edmund Burke, Joseph de Maistre … gibi düşünürlerin katkılarıyla biçimlenmiştir. Muhafazakârlık aşağıdaki hususlara tepki göstererek şekillenmiştir. Aydınlanma Dönemi’nin akılcılığına, Fransız Devriminin hem oluş tarzına hem de sonuçlarına, Özel Mülkiyet, din, aile ve devleti tasfiye iddiasında olan sosyalist akıma, Aile, akrabalık ve komşuluk ilişkilerini tahribata uğratan sanayi devrimine.
19
Muhafazakârlık, Fransız Devrimi sırasında eski rejim taraftarlarıyla ortaya çıktı. Bundan sonra, reformu reddeden Joseph de Maistre‘nin yaklaşımı ve ‘'muhafaza etmek için değişim‘’ düşüncesine dayanan Edmund Burke‘nin yaklaşımı ile iki temel ayrıma uğradı. Muhafazakârlar, tecrübe edilmişe, tecrübe edilmemişten daha çok güven duyarlar. Bu bakımdan yeni şeylere karşıdırlar. Örneğin bazı muhafazakârlık taraftarları, toplumların zamanla geçirdikleri evrim sonucu bir tür 'bilgelik‘ sahibi olduğunu, bu bilgeliğin toplum düzeninde, kültürde kendisini açığa vurduğunu, bu nedenle de özenle korunması gerektiğini savunurlar. Bu anlamda muhafazakârlık, bir anda büyük değişiklikler yapmayı hedefleyen devrimciliğin karşıtıdır. Değişim olacaksa da geçmişle kurulan sürekli bir bağ içinde olmalıdır. Muhafazakârlığın var olan kazanımları ve değerleri korumak şeklinde bir yanı da vardır. Bu açıdan bakıldığında herkes, istediği toplumsal düzen gerçekleştiğinde muhafazakârlaşabilir. Nitekim Sovyetler Birliği'ndeki Stalin rejimine karşı olanlar bu rejimi muhafazakârlaşmakla suçladılar.
20
Gelenek: Muhafazakâr düşüncenin ana teması olan 'muhafaza etme' düşüncesi yaşanıp tecrübe edilmiş olan bilgiye, birikime önem verir. Pragmatizm: İnsan aklının sınırlı olduğu düşünülüp soyut ilke ve düşüncelere güvenilmez. Bunun yerine, tecrübeye ve tarihe güvenilir. Beşeri Mükemmelsizlik: Beşerî varlıkların kusurlu olduğu (örn. İnsanın açgözlü, bencil vs. olması) düşüncesiyle güçlü bir devletin, yasaların, katı cezaların varlığını gerekli görürler. Organizmacılık: Toplumun, yine topluma yarar sağlayan daha küçük birimlerden (aile, cemaatler vs.) doğal bir gereklilik olarak oluştuğu düşünülür. Ve bu görüşe göre bu toplum, onu oluşturan parçalardan daha önemli bir şeydir. Bireyin ön plana çıkmasının ve birey temelli düşünmenin karşısında cemaatçi yapıyı savunulur, kişinin içinde doğduğu topluma bağımlı olduğunu söylenir. Hiyerarşi: Muhafazakâr yaklaşımda organik bir toplum içinde hiyerarşinin olması kaçınılmazdır. Ancak bu hiyerarşi sorumlulukları içerdiğinden eşitsizliğe sebep olmaz; bu toplum karşılıklı yükümlülüklerle birbirine bağlıdır. Örneğin 'hayattaki mevkiisi' doğuştan iyi olan bir kişi kendisi gibi olmayanlara karşı sorumluluk taşır. Otorite: Muhafazakârlar, otoritenin bir noktaya kadar yukarıdan aşağıya doğru olması gerektiğini ve bu otoritenin eğitimden yoksun veya tecrübesiz kişilerin çıkarlarının sağlanmasına yönelik olarak etkin olmasını savunurlar. Eskiden doğal aristokrasi fikri etkili olmuşsa da bugünkü otorite ve liderlik anlayışı tecrübe ve eğitimin ürünü olarak görülür. Mülkiyet: Muhafazakârlar için özel mülkiyet, önemlidir.
21
Muhafazakârlığın tüm ideolojilere ve devrimlere toplumu dönüştürme hastalığı olarak bakmasından dolayı, kendisinin nasıl bir ideoloji olduğu, ideoloji olarak adlandırılıp adlandırılmayacağı, temel felsefisinin ve parametrelerinin neler olduğu tartışılan konulardandır. Muhafazakârlığı bir ideoloji olmak yerine tepkisel bir refleks olarak görenler olduğu için siyaset bilimi terminolojisi ve batılı siyaset kuramında bugün anlaşıldığı biçimde kapsamlı bir ideoloji olarak görenler de vardır. Muhafazakârlığın farklı ülkelerde farklı modeller ortaya koyması diğer ideolojilere göre sistematik bütünlüğü daha gevşek bir ideoloji olduğunu gösterir. Örneğin; liberalizm ve sosyalizm gibi kuramsal yapısı bütünlüklü akımlarla karşılaştırıldığında muhafazakârlığın daha esnek bir yapıya sahip olduğu görülür. Bu yüzden muhafazakârlık dönemsel ve mekânsal farklılıklar gösterir. Muhafazakârlık soyut fikirlere ve doktrinlere karşı çıkar bu nedenle birbirinden çok farklı olan üç muhafazakârlık ortaya çıkmıştır. Bunlar; Otoriter Muhafazakârlık, Paternalist Muhafazakârlık ve Özgürlükçü(Liverteryan) Muhafazakârlıktır.
22
Otoriter Muhafazakarlık = Otoriteye saygı iddiasındaki tüm muhafazakârların aksine az sayıda modern muhafazakâr, fikirlerinin otoriter olduğunu kabul etmiştir. De Maistre, Fransız Devrimini şiddetle eleştirmiş ama Burke’ün aksine mutlak iktidarı irsi monarşiye iade etmeyi savunuyordu. De Maistre’in siyaset felsefesi “efendiye” iradi ve tam anlamıyla boyun eğme anlayışına dayanıyordu. 19. yy. boyunca Kıta Avrupası'ndaki muhafazakârlar, otokratik yönetimin katı ve hiyerarşik değerlerine olan inançlarını muhafaza etmişler ve artan liberal, milliyetçi ve sosyal itirazlara karşı ayakta kalmışlardır. Örneğin; Rusya’da Çar I. Nicholas Fransız devriminden esinlenmiş “ özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” değerlerine karşı “ gelenek, otokrasi ve milliyet” ilkelerini savunmuştur. Otoriterizm, başka yerlerde de özelliklede Katolik ülkelerde güçlü şekilde ayakta kalmıştır. Bazı durumlarda da muhafazakâr otoriteryen rejimler, siyasi destek için oy hakkını yeni elde etmiş kitlelere bel bağlarlar. Örneğin, III. Napolyon başkan olarak seçilmeyi başarmış ve daha sonra Fransız seçmeninin en kalabalık bölümünü oluşturan küçük toprak sahibi köylüleri kendine çekerek kendini III. İmparator Napolyon olarak sunmuştur.
23
Paternalist Muhafazakarlık= Kıta Avrupa’sı Muhafazakârları, değişime direnç açısından uzlaşmaz bir tutum benimsemiş olsalar da; daha esnek ve keskinlikle daha başarılı olan Anglo- Amerikan geleneği, Edmund Burk’e kadar geri götürebilir. Burk’e göre “Değişim araçları olmayan devlet, bu değişimi muhafaza etmenin araçlarından da mahrûmdur.” Paternalist Muhafazakârlığın kapsamında iki ana gelenek vardır. Bunlar; Tek - millet Muhafazakârlığı Disraeli’nin fikirleri, muhafazakârlık üzerinde dikkate değer bir etki yaratmıştır. Ayrıca, muhafazakârların hala çekici buldukları pragmatik içgüdü ve sosyal ödev duygularını kapsayan kökten ve reformcu geleneğe büyük katkıları olmuştur. İngiltere’de bu fikirler “tek millet muhafazakârlığı”nın temellerini oluşturmuştur. Disraeli’nin fikirleri daha sonraları Lort Churchill tarafından «Tory demokrasisi» biçiminde benimsenmiştir. ( Tory:18.yy’da İngiltere’de Whiglere karşı, monarşik iktidar, İngiltere Kilisesi’ni savunmuş ve toprak sahibi eşrafı temsil etmiş bir parlamento grubudur.) Hıristiyan Demokrasi 1945 sonrası Kıta Avrupası’nın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan Hıristiyan demokratik partiler tarafından benimsenmiştir. Bu partilerden en önemlileri, o dönemde Batı Almanya`daki Hıristiyan Demokratik Birliği ve İtalya’daki Hıristiyan Demokratik Parti’dir. 2.Dünya Savaşı sonrasındaki kıtadaki muhafazakârlar otoriter görüşlerini terk etmişler. Bu yeni muhafazakârlık biçimi siyasi demokrasiyi benimsemiş ve Katolikliğin sosyal geleneklerinden etkilenmişlerdir.
24
Özgürlükçü(Liberteryen)Muhafazakârlık= Muhafazakârlık, organikçi anlayış, hiyerarşi ve yükümlülük gibi daha çok sanayi öncesi fikirlerden beslense de bu ideoloji aynı zamanda liberal fikirlerden, özellikle de klasik liberal fikirlerden oldukça etkilenmiştir. Liberteryen muhafazakârlar, salt liberalizme dönmemişler, liberal ekonomilerin otorite ve ödev gibi değerlere dayanarak daha geleneksel, muhafazakâr bir sosyal felsefe ile uyumlu olması gerektiğini belirtmişlerdir.
25
Yeni Sağ Başlangıçta ABD ve İngiltere’de derin etki yaratmış, daha sonra kıta Avrupası, Avustralya ve Yeni Zelanda tüm dünyadaki batılı devletlerde etkili olmuştur. Yeni sağ, birbirlerine karşıtlıkları açıkça ortada olan iki ideolojik geleneğin birleşmesidir. yeni sağ, iktisadi liberteryenizm ile devlet ve sosyal alandaki otoriterizmi kaynaştırma teşebbüsüdür. Kendi başına yeni sağ, köktenci, gerici ve geleneksel özelliklerin harmanıdır. LİBERAL YENİ SAĞ= Liberal yeni sağ, minimal devletin yeniden ifade edilmesi ile eş anlamlıdır. Bu anlayış, “ özel iyi, kamu kötü” şeklinde özetlenir. Liberal yeni sağ, devletçilik karşıtıdır. MUHAFAZAKÂR YENİ SAĞ= Muhafazakâr yeni sağın üç ana ilgi odağı vardır: yasa ve düzen, kamusal ahlak ve ulusal kimliktir. İnsanlar, nerede durduklarını bilmenin verdiği güvene muhtaçtırlar ve bunu isterler. Bu güvenliliği sağlayan şey, otorite kullanımıdır: ailede babanın, okulda öğretmenin, işyerinde işverenin ve bütün olarak toplumda yasa ve düzenin kullanıldığı otoritedir.
26
Latince'de “fasce” (birlik, beraberlik)anlamında olan sözcükten gelir. Bu milliyetçi akım Benito Mussolini’nin tarafından sistemleştirilmiştir. Fransız Devrimi'nin getirdiği liberalizme hatta rasyonalizme, komünizme, marxizme ve kapitalizme karşıdır. Faşistlere göre liderlik, milliyet, devlete itaat, topluma bağlılık çok önemliydi. Bireyler gerektiğinde kendilerini milletleri için feda edebilmeliydi. Faşizmin amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci, vatan- bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların altında bütünleştirmektir. Faşizm, farklı ülkelerde farklı algılanmıştır. İtalyan faşizmi totaliterizm, milliyetçilik ve korporatizme bağlıyken Alman faşizmi (Nazizm) Nasyonel sosyalizme, Aryanizme, ırkçılığa bağlıdır.
27
Faşizm, İtalya'da Mussolini’nin kurduğu Nasyonal Faşist Parti ve ona bağlı siyah gömlekliler milis gücü zorla iktidarı ele geçirdi.(1922) Almanya'da Birinci Dünya Savaşı'nın sonuçlarına tepki olarak Adolf Hitler iktidarı ele geçirdi(1933). Bunda ağır şartlar taşıyan Versay Antlaşması ve buna bağlı olarak Alman ekonomisinin çökmüş olması iki temel neden olarak rol oynadı. Faşist partiler, Avrupa'yı 2. Dünya Savaşı'na sürüklemiş ve yenilmişlerdir. Faşizmin ilk düşünsel kaynağı, yönetim “altın” karakterlilerde olmalı diyen Platon’dur. Hükümdarı mutlak gören Machiavelli, devleti canavara benzeyen Hobbes, otoriteyi kutsayan Maistre ve metafiziksel aşkın bir devlet tahayyül eden Hegel, faşizmin ilham kaynakları olmuştur. Ayrıca Pareto, Mosca, Gentile' nin özel bir önemi vardır. Faşizmin filozofu olan Gentile, Mussolini için “Bir Faşizm Doktrini” adlı bir kitap yazmıştır. Kitapta; korporatist devleti savunmuş, devleti ön plana çıkarmıştır. Faşizme göre insanlar eşit yaratılmamıştır ve insanların çoğu kötüdür. Çok az olan iyi insanlar devleti yönetmelidir. Bireyciliğe ve çok partili hayata karşı olan faşizmin kutsadığı dört ilke; Lider, parti, devlet ve toplumdur. Hak yok, hükümlülük vardır ve herkes devletin verdiği görevi yapmak zorundadır. Devlet hukukun üstündedir. Alman faşizminin İtalya'dan farkı üstün ırk anlayışıdır.
28
Kutsal Devlet Şovenist Milliyetçilik Gönüllülük Korporatizm Sömürgeci Yayılma Araç Olarak Devlet Aşırı Irkçılık Zorunluluk Savaş Ekonomisi Dünya Hakimiyeti
29
Kökeni Eski Yunanca’ ya dayanan anar ş izm, “güç yoklu ğ u”, “yönetimin/devletin yoklu ğ u” anlamına gelir. Anar ş izm, bireyin toptan özgürlü ğ ünü, devlet kurumunun yoklu ğ unda da insanların bir toplum düzeni, üstelik daha adaletli ve özgürlükçü bir toplum düzeni kurabilece ğ ini savunan bir ideolojidir. Anarşist denilince, tüm düzenleri reddeden, toplumda karmaşa ve düzensizlik yaratmak isteyen kişiler anlaşılır. Oysa anarşistlerin karşı olduğu, bir toplum düzeni değil, hiyerarşik esaslara dayalı devlet ve onun temsil ettiği otoritedir.
30
Anarşizm, devleti, özgürlükleri kısıtlayan, insanlar için gereksiz masraflar çıkaran, tüm bunlar yetmezmiş gibi yalnızca belli insanların ya da ekonomik sınıfların çıkarlarını koruyup kollayan, diğer insanları da hem sömüren hem de özgürlüklerini zor kullanıcı araçlarıyla kısıtlayan, özü itibarıyla kötü bir kurum olarak yorumlayan bir ideolojidir. Bu ideolojinin klasik temsilcilerinden Pyotr Alexeyeviç Kropotkin (1842-1921), Çağdaş Bilim ve Anarşi’de toplum anlayışını sözünü ettiğimiz ilkelerden yola çıkarak şöyle açıklar: “...Biz toplumu, geçmiş barbarlık ve zulüm düzenlerinin bize mirası olan yasalarla ya da ister seçilerek ister zorla başa geçmiş egemenlerle yönetilen bir yapı olarak değil, tıpkı âdetler, gelenek-görenekler gibi özgürce oluşmuş karşılıklı anlaşma, rıza ilişkilerine dayalı canlı bir organizma olarak görüyoruz...”
31
Bireyci anarşizm, sosyal, sosyalist, kollektivist, komünist akımların ortak mülkiyet düşüncesine karşı mülkiyetin bireylerin elinde bulunmasını savunur. William Godwin Max Stirner Bireyci anarşistler: William Godwin ve Max Stirner’ dir. Özgürlüğü uç boyutta savunmuşlar. Joseph ProudhonMihail Bakunin Peter Kropotkin Toplumcu anarşistler: Joseph Proudhon, Mihail Bakunin ve Peter Kropotkin’ dir. Eşitliği uç boyutta savunmuşlar. Leo Tolstoy Dinsel Anarşist: Leo Tolstoy ‘dur.
32
Feminizm, felsefi bir fikir hareketi olarak ilk defa batıda, kadınlara hiçbir değer verilmemesi, insan olarak sayılmaması sonucu Fransız devriminden sonra ortaya çıktı. Feminizmi genel olarak kadın-erkek ayrımcılığına karşı çıkarak, cinsiyetler arasında ekonomik, siyasal ve toplumsal eşitliği savunan görüş olarak tanımlayabiliriz. Temel amacı kadın özgürlüğü ve kadının toplumdaki yeri konusunda gerçek bir eşitlik durumunun sağlanmasıdır.
33
Milliyetçilik bir millete ve onun menfaatlerine bağlılıktan esinlenen ve milleti siyasal organizasyonun temel birimi kabul eden yaklaşım. Bu yaklaşımın bir ideoloji teşkil edip etmediği tartışmalıdır. İdeolojimsi olduğunu söylemek en doğru yol gibi görünmektedir. Milliyetçilik insanlığın birbirinden farklı milletlere bölündüğüne ve yegane uygun ve meşru politik birimin millet olduğuna inanır. Çeşitli alt kategorilere ayrılır: Siyasal milliyetçilik millet fikrini politik amaçlara ulaşmak için kullanma teşebbüslerini kapsar. Kültürel milliyetçilik milletin farklı bir medeniyetin sahibi olarak yeniden canlandırılmasını hedefler ve bu yüzden siyasal amaçlardan ziyade dil, din, hayat tarzı gibi öğelerin savunulmasına ve güçlendirilmesine yönelir. Etnik milliyetçilik kültürel milliyetçilikle önemli ölçüde çakışmakla beraber, ayrı olmaya ve başkalarından ayrılmaya daha fazla vurgu yapar. Abartılması durumunda etnik milliyetçilik kültürel milliyetçiliğin unsurlarını yansıtmak bakımından zayıflar ve ırkçılığa doğru gider. Milliyetçilik kendi başına bir ideoloji olma durumunda olmadığı için genellikle gelişkin ideolojilere eklenerek yaşar. Mesela, bir milliyetçi hukuk, milliyetçi özgürlük ve adalet anlayışı/teorisi olmadığı için cevapları ideolojilerde aranan bu gibi temel soru ve sorunlarda liberalizm, sosyalizm veya muhafazakarlığa yakın durur.
34
: Köktendincilik : Dinin temel prensiplerine sıkı sıkıya bağlı, bu prensiplere dönmeyi savunan, Modernizm ve Sekülerizm karşıtı dini akımları tanımlamak için kullanılır. Dini metinleri genelde kelime anlamlarıyla anlarlar ve yeni yorumlara karşı çıkarlar. Köktendinci Hristiyanlık : Amerika`da Evanjelik- Protestan gruplarda 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan "temel" Hristiyan inançlarına (kelime anlamıyla anladıkları İncilin mutlak hatasızlığı, İsa`nın insanlığın günahlarının bağışlanması için çarmıha gerilmesi, İsa`nın yeniden doğuşu vs.) dönmeyi savunan dini akımları tanımlamak için kullanılır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.