Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanDuygu Başaran Değiştirilmiş 6 yıl önce
1
Sosyal Politika Bölüm: Sosyal Politikanın “betimlenmesi”...
Konu başlıkları: 1.a. Sosyal Teori: sosyal, beşeri ya da toplumsal olana dair... 1.b. Politika: Teori & Pratik; Sorun-politika-program-uygulama süreci... 1.c. Sosyal Politikanın tarihsel-toplumsal bağlamı: nerede, ne zaman, hangi toplumsal koşullar altında yapılandırıldı? 1.d. Sosyal Politika Nedir?: Sosyal Politikanın niteliği, ilgi alanları, ayırt edici özellikleri... 1.e. Sosyal Politikanın failleri ve araçları 5/7/2018
2
1.c. Sosyal Politikanın tarihsel-toplumsal bağlamı:
Sosyal politika ‘kurumsal anlamda’, Avrupa’nın 16. yüzyıldan itibaren sanayileşmeye başlayan toplumlarında, 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra kapitalizmle birlikte var olmaya başlayan kitlesel yoksulluk sorununa yapılan ekonomi-politik müdahalelerle biçimlenmiştir... Kitlesel üretim ve kitlesel tüketimin “kopmaz” birlikteliğe (birikim süreci) dayalı kapitalizmin (kapitalist üretim tarzı) sosyal politikayla sıkı ilişkisi iki temel çelişkiye dayanır: 1.) Bu toplumda, temel değer sistemi çalışmaya-çalıştırmaya dayanır: “Özgür emek”, üretim araçlarından yoksun olan, bu nedenle de yaşamak için yegane mülkünü yani emek gücünü, bir sözleşme ilişkisi çerçevesinde satmak zorundadır... 2.) Bu toplumda işlerin düzensiz niteliği, asgari geçim düzeyini tutturma güçlüğü ve belirli bir kârlılık düzeyini korumak için emek gücünün maliyetini kontrol altında tutma gerekliliği kitlesel işsizliği sürekli kılar... 5/7/2018
3
1.c. Sosyal Politikanın tarihsel-toplumsal bağlamı:
Sosyal politikanın temel soruları kapitalist toplumsal yapı (toplumsal ilişkiler) bağlamında biçimlenir: “Artık” (yaşlı, hasta..) ve “henüz” (bebekler, çocuklar...) kategorileri dışında bu toplumsal yapı başka yoksunluklar üretir: İş bulamayanlar, işi olmayanlar, işten çıkarılanlar, çalışma olanağı bulamayanlar, işsizler... Ücreti, “toplumsal olarak belirlenmiş” bir asgari geçim düzeyinin altında olanlar... O halde temel sorular: 1.) Çalışarak hayatını kazanmak, yaşamak zorunda olan mülksüz yani emek gücünü satamayan insana ne olur? 2.) Mülksüz, emek gücünü satamayan, yoksul insanların varlığı, toplumsal var oluşu (toplumsal olanı, karşılıklı etkileşimi...) nasıl etkiler? 5/7/2018
4
1.c. Sosyal Politikanın tarihsel-toplumsal bağlamı:
Bu sorular, 1.) Kapitalist toplumsal ilişkiler bağlamında “serbest kalan”, “özgürleşen” emeğin-insanın karşı karşıya kaldığı ya da kalabileceği modern yoksulluk olgusuna, 2.) Toplumda, böyle bir olgunun dolayısıyla da toplumsal kesimlerin varlığının yoksul olmayanlarda yaratacağı rahatsızlığı gidermeye yani “bu kesimlerin toplumun başına bela olmamasının” koşullarını aramaya, bulmaya işaret etmektedir... ANCAK, kapitalist toplumsal ilişkilerde ekonominin önceliği, bu kesimleri “ortadan kaldırmayı” değil “var etmeyi” emreder: Kârlılığı artırmak için üretimi (üretkenliği) artırmak yani üretici güçleri (emek gücü-çalışanlar ve maddi-teknolojik güçler) geliştirmek gerekir... Bu duruda, kapitalist toplumsal ilişkilerin yaşandığı her yerde bu ilişkilere gerginlik, huzursuzluk, korku, rahatsızlık egemen olur... 5/7/2018
5
1.c. Sosyal Politikanın tarihsel-toplumsal bağlamı:
Yoksulluk çalışmaları-istatistikleri: Kapitalist toplumsal ilişkiler içinde yoksulların ortadan kaldırılması ya da mekânsal yalıtılması, tecrit edilmesi egemen sınıfın ekonomik çıkarları açısından karşılanamayacak bir talep olduğuna göre yoksulluk bağlamında gelişen köklü bir huzursuzluğa karşı sosyal politikalar üretme çabalarına temel oluşturan ilk girişimler, 17. yüzyıl Avrupası’nda önce Liberal Siyasal Kuram içinde soruna yoğun ilgi ardından 18. yüzyılda yoksullukla ilgili istatistik toplama, yoksulları sayma ve sınıflandırma olarak adlandırılabilecek çalışmalar olmuştur... Bu ilginin istatistiki verilerle beslenerek yoğunlaşması ve sistematik bir niteliğe bürünmesi ise sanayileşme sürecinin giderek yaygınlaşmaya ve derinleşmeye başladığı 19 yüzyılda (özellikle ikinci yarısı) olmuştur... 5/7/2018
6
1.c. S.P.’nin tarihsel-toplumsal bağlamı: Yoksulluk Yasaları
Yoksulluk olgusuna yoğun ilginin ilk somut ürünü, I. Elizabeth Dönemi’nde çıkarılan (1572-sadece çalışma gücünü tümüyle yitirenleri kapsıyordu...) Yoksulluk Yasası olmuştur... Yoksulluk olgusunun “modern” bir hal alışı ise kapitalizmin krizleriyle de yakından ilgilidir... Konuya olan ilginin sıçrama yaptığı dönemler genellikle kriz dönemleridir Büyük Bunalımı, 1970 Petrol Krizi, 2008 Mortgage Krizi gibi... Toplumun örgütlenme yetenekleri (siyasal düzlemde siyasal partiler-düşünürler, toplumsal düzlemde yardım kuruluşları, ekonomik düzlemde sendikalar, dini-ahlaki-etik düzlemde dini kuruluşlar, kültürel düzlemde sanatçıların-yazarların eserleri) geliştikçe yoksulluk yasaları da kapsam ve içerik olarak gelişti; toplum, “toplumsal bir asgarinin” sorumluluğunu üzerine aldı... Yoksulluk araştırmalarının ölçeğinin ülke genelinden il bazına indirgenmesi ve yöntemsel gelişmelerin de bu noktaya gelinmesinde etkisi olmuştur... 5/7/2018
7
1.c. S.P.’nın tarihsel-toplumsal bağlamı: Almanya örneği
Almanya’da 19. yüzyılın son çeyreğinde (Bismarck Dönemi) tanık olunan sosyal politika uygulamaları önemli bir örnek oluşturur. Resmi sosyal güvenlik sistemi: Hastalık sigortası 1883’de, İş kazası sigortası 1884’de, yaşlılık ve engellilik sigortası ise 1889’da yasallaşmıştır... Arka planda ise yerel ölçekli yoksul yardımı sistemi ve (köylülerin) mekânsal hareketliliği kısıtlayan dolayısıyla da yoksulluğu ağırlaştıran yasalar var... Alman Sosyal Politika Birliği 1873 yılında kuruldu... Birlik, “kısıtlanmayan serbest piyasa ekonomisini” eleştiriyor; SDP’nin “işçileri çekmesini” kısıtlamak için politikalar üretmeye çalışılıyor... Elbe’nin doğusundaki “kırsal emek durumuyla ilgili olarak” tarla sahibi ile görüşüldü... Weber: “...tarlalar, salt ekonomik birimler değil aynı zamanda yerel politik egemenlik merkezleridir”... “tarlalar ve nüfus tabakası azaldıkça, Junkerler devlette öncü rol oynayamaz hale geleceklerdir”... 5/7/2018
8
Sosyal politikanın ana aktörü: Modern Devlet...
Belirli bir toplumsal bütünlük üzerinde egemen olması nedeniyle birçok sanayileşmiş ülkede krizlerden çıkışta önemli bir (ekonomi-politik) rol üstlenen modern devlet, yoksulu bireysel ya da kurumsal “hayırseverin” merhametine bırakmama anlamında da sosyal politikanın ana aktörü; başka bir deyişle düzenleyici çerçevenin belirleyicisi konumundadır... 1920 ve 1970 krizlerinde dönemin sosyal politika desenini savaş sonrası dönemlerde ivme kazanan (Keynesyen-Piyasaya Müdahaleci) Refah Devleti politikaları belirlerken 1980’lerden sonrasında neo-liberal (öncelikle talep yetersizliğini gidermeye odaklı) politikalar belirlemiştir... Bir başka örnek, 1970’lerden itibaren (Batı) Almanya’da sendikacılığın gücü sayesinde yüksek ücretlerin korunması ve bunun sermaye çevrelerinde güçlü bir teknolojik yenilik dürtüsü yaratmasıdır. Alman ekonomisi teknolojik avantajı sayesinde dünyanın geri kalan kısmına nazaran daha fazla göreli artık değer kazanmış ancak emekten tasarruf eden yenilikler yapısal bir işsizliği 1980’lerden itibaren yeniden üretmiştir. 5/7/2018
9
1.c. S.P.’nin tarihsel-toplumsal bağlamı: Temel yaklaşımlar
Kapitalist toplumlarda “kronik” yoksulluk ve beraberindeki sosyal politika tartışmalarında üç temel argüman hakim durumdadır: 1.) Bu argümanda, mülksüz insanın asli işlevini, “ücret karşılığında” çalışmak oluşturur... Bu durumda toplumsal yaşama katılımın temel koşulu da çalışmaktır... Kamu kaynaklarının sosyal amaçlarla kullanımına kuşkuyla yaklaşır... Yoksulluk olgusunda önce yoksulu suçlar; bu denemeden sonuç alınmaz ise hayırseverlik vurgusuna geçer... 2.) Bu argümanda, insanın toplumun bir üyesi olmasından kaynaklanan ve onun toplumsal yaşamını her koşulda sürdürmesini mümkün kılan temel hakları vurgulanır... Yani toplum, (emek) piyasadan önceliklidir... “Hak(lar)” temeline dayanır... Yoksulluğu insani-sosyal bir sorun olmasının ötesinde “politik” bir sorun olarak görür... 5/7/2018
10
1.c. S.P.’nin tarihsel-toplumsal bağlamı: Temel yaklaşımlar
3.) Günümüzde hakim olan bu argüman ise hayırseverlik vurgusuyla desteklenen emek (gücü) merkezli melez-hibrit bir anlayışı yansıtır... Karşı çıkışları ya da eleştiriyi savuşturmak için dini-ahlaki bir başlangıç noktası seçmiş gibi görünürken piyasa ekonomisinin istemlerine (özellikle de emek piyasasının düzenleniş biçimine ilişkin), gereksinimlerine de sırtını dönmez... Bir tür “denge uzmanlığı” sergiler... Bu argümanlar iki noktada çatışırlar: İlki ekonomik olanı toplumsal olanın önüne koymayı kabul etme/reddetme; İkincisi insanı işgücü (meta) olarak görme/topluma herkes gibi katılabilme hakkına-koşullarına sahip asli bir fert-üye olarak görme. 5/7/2018
11
Erken dönem sosyal politika çözümleri...
Toplum “zenginleştikçe” her vatandaşın hakkı olan asgari bir gelirin belirlenmesi ve güvenceye alınması olarak betimlenebilecek “toplumsal asgari” de artma eğilimi göstermiştir... Ancak uygulamada yapılan, “geçim yardımları” olmuş ve bu yardımları alanlar da “yoksul” olarak nitelendirilerek toplumsal bir farklılık (“her vatandaşın hakkı” tanımlamasını boşa çıkartan) ya da ötekinin yaratılması olmuştur... Bu ötekileştirmenin ardında geçim yardımlarının üretken olmayanların üretken olanları sömürmesine varacağı hakkındaki kaygılar, (politik malzeme haline gelen) korkular ve (özellikle de tembellikle, köyden kente göçle) suçlamalar yatmaktadır... Sonuçta yoksullara “para ödeme” ya da “hayırseverlik” (sadaka) olarak adlandırılabilecek saf ekonomik ve ahlaki çözümler yerine mal yardımlarını, yeni çalışma yerlerini ve günümüzün sosyal hizmet uzmanlarına benzeyen kimselerin, yoksulluğu hafifletmede kamusal kaynakların kullanıldığı politikaları yönetmesini öngören çözümler geliştirilmiştir... 5/7/2018
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.