Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İLYADA Yazar: Homeros Çev.:Azra ERHAT ve A. KADİR.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İLYADA Yazar: Homeros Çev.:Azra ERHAT ve A. KADİR."— Sunum transkripti:

1 İLYADA Yazar: Homeros Çev.:Azra ERHAT ve A. KADİR

2 Eser Hakkında; Bu destan M.Ö yıllarında Truva Savaşının 9. Yılındaki 51 günlük süreyi içermektedir. Anadolu’lu (İzmir) Homeros adlı kişinin sözlü edebiyatın en güzel örneklerini sunduğu bu destan 24 bölümlü dizelidir. Homeros’un bu destanında yıllar önce, Truva savaşına ilişkin pek çok öykünün anlatıldığı sanılmaktadır. Bu konuyla ilgilenen bazı uzmanlar İlyada’nın yetenekli bir yazarın derlediği bir balatlar ya da destanlar bütünü olduğunu ileri sürer. Homeros diye birinin hiçbir zaman yaşamadığı, Homeros adının, destanda yer alan balatları söyleyen, adı belli olmayan kişiler için kullanıldığı kanısında olanlar da vardır. Ne var ki, yapıtın tamamını okuyanlar bunu yazarın yalnızca bir kişi olabileceğini kavramakta güçlük çekmezler.

3 Özet Akhalarla Troyalılar arasındaki savaşı konu alan bu 16 bin dizelik destanın kahramanı, Yunanlıların en büyük savaşçısı Akhilleus’tur. Destan, Akhilleus’ un çevresinde döner. Sevdiği köle kızın tanrılara kurban edilmesi yüzünden Akhaların başkomutanı Kral Agamemnon‘a kızan Akhilleus, savaşa katılmaktan vazgeçer. Bu yüzden de savaş uzayıp gider. Ancak destanın sonlarına doğru, en sevdiği arkadaşı Patroklos’un Troyalı kahraman Hektor tarafından öldürülmesi üzerine savaşa giren Akhilleus, Hektor’u öldürür ve savaşın sona ermesini sağlar.

4 I.Bölüm (Alpha): Sesleniş - Akhilleus’un öfkesi
Ozan, Musalara seslenip konusunu belirtir: Akhilleus’un öfkesi, bu yüzden Akhalar arasında beliren veba salgını. Kral Agamemnon, Truva Savaşı sırasında Akhalar’ın başkomutanıydı. Tanrı Apollon’un rahibi Khryses gelir, Agamemnon’un tutsak olarak alıkoyduğu kızı Khryseis'i geri ister. Agamemnon kızı vermediği için Tanrı Apollon, Akha ordusuna veba salar, dokuz gün dokuz gece ordu hastalıktan kırılır. Bilici Kalkhas kızı geri vermesini buyurur. Agamemnon kızı vermeye razı olur, ancak onun yerine Akhilleus’un tutsağı Briseis’i alacaktır. (I.320) Kralın en yiğit ve başına buyruk savaşçısı olan Aşil, kimseye boyun eğmeden, kendi bildiğince hareket eden güçlü bir komutandır. Agamemnon’a boyun eğmek zorunda kalan Aşil, kızı ona verdi. Ne var ki, hırsını alamayarak savaştan çekildi. Agamemnon, Briseis’i alır, ama Akhilleus da barakasına çekilir, savaşa artık katılmayacaktır... Anası Deniz Tanrıçası Thetis’ten öcünü almasını ister. Thetis Olympos’a çıkıp Zeus’a yalvarır.(I )

5 Akhilleus savaştan uzak durdukça, Akhalar zaferi kazanamasınlar, diye Zeus söz verir, Akhalardan yana olan karısı Tanrıça Hera ile kavga ederler. (I. 520) Böylece çok geçmeden yalnızca Aşil ve Agamemnon değil, tanrı ve tanrıçalarda kavgaya karıştı. Hephaistos Tanrı onları yatıştırır. (I.570). Zeus, Olympos adı verilen “yüksek dağ” anlamına gelen bu dağda yaşardı. Ama tanrıların ülkesi, Homeros'a göre tanrılar buraya yerleşmişlerdi. Bin bir doruklu, hep karlarla örtülü (I, 420), pırıl pırıl ışıldayan (I, 532) bir yerdi burası. Zeus’un burada sarayı vardır. Kendisi kral, Hera kraliçesidir. Hera’nın da tahtı Zeus'unki gibi altındandır (I, 611). Şölende yiyip içtikten sonra, tanrıların uykusu gelir, yatmaya giderler (I, 605 vd.). Ömürleri şölenlerle geçer bu tanrıların. Akhilleus, Agamemnon’la kavga edip tutsağı Briseis’i elden kaçırdıktan sonra, annesi Thetis’ten Zeus'a gitmesini ve tanrının kendisi için öç alması için yalvarınca, Thetis, tanrıların Olympos’ta olmadıklarını, Yüzüyanıklara şölene gittiklerini söyler (1, 423). Tam on iki gün sürer bu şölen. Bitince, gül parmaklı Şafakla birlikte tanrılar da Olympos’a dönerler (I, 493). Zeus'un gücü öylesine sonsuzdur ki, başının bir işmarı ile koca Olympos’u titretir, en olamayacak şeyi gerçekleştirir (I, 524). Sarayının eşiğine ayak basınca, bütün tanrılar ayağa kalkarlar, onu karşılamaya çıkarlar (I, 533). Tannlann hepsinden üstün olduğu için, hiçbiri ona karşı gelmeye yeltenemez. Karısı Hera bile dayak yemekten korkar (I, 587).

6 Troya’nın Pergamos Kalesi’nde bir tapınağı bulunan Apollon’un İlyada da başlıca sıfatı Lykialı dır. Sonralan kültü Delphoi'da merkezlenip Yunanistan’ın ve Yunan varlığının baş temsilcisi sayılacak olan Işık ve Güneş Tanrısı Phoibos Apollon’un, Anadolu kaynaklı bir tanrı olduğu ilyada'da anlaşılır. Apollon’un iki büyük niteliği vardır: okçuluk ve hekimlik. İlyada'nın başında Akha ordusunun kınlmasına yol açan salgın, Apollon'dan gelmedir (I, 43-53). Tanrı dokuz gün, dokuz gece ordunun üstüne zehirli oklarını yağdırıp rahibinin öcünü alır.

7 Sonuç: Burada soyluların ihtiraslarından ve taleplerinden çok Tanrıların onlarla iç içe olan yaşamları anlatılır. En güçlü Tanrı Kral Zeus ve ondan talepler söz konusudur. Kral tanrı Zeus kendisine yalvarış ve yakarışları geri çevirmez Thetis’in isteğini yerine getirir. Ancak kendisi gibi düşünmeyen karısı Hera’ya rağmen bunu yapar. Karısıyla kavga etmesine yol açan bu kararı yalvarışlara karşılıktır. Destanda yalvarışlar ve yakarışlar önemlidir. Tanrılar yalvarışa karşı durmazlar. Tanrılar destan boyunca taraf tutmaktadırlar. Örneğin Zeus’un karısı Akhaları tutmaktadır. Ares, Phoibos Apollon, Artemis, Afrodit ve Xantos Truvalıların yanındadır. Ama Pallas Athena, Hera, Poseidon, Hermes ve Hephaistos da Akhaların yanındadır. Zeus keyfine göre taraf değiştirmektedir. Tanrılar da savaşa katılmışlar, cepheler canlanmıştır…

8 Destanın ilk bölümü kralların bencilliği keyfi tavırları Tanrıların bu tavırlara ceza vermesi tavır değişikliği soylular arasında çekişme ve büyük Kral Agamemnon’un taleplerine istemeden de olsa uymak durumunda kalmak ve tüm bunlara uymak zorunda kalan halk. Günümüzde En güçlü devletler Birleşmiş Millettler 5 daimi üye onların taleplerine ve kararlarına uymak zorunda kalan diğer devletler. Kısır çekişmeler, bu çekişmelerin altında ezilen halklar ne kadar da birbirine benzer.

9 II.Bölüm (Beta): Agamemnon’un düşü - Toplantı - Gemilerin sayımı
Zeus, Agamemnon’a yalancı bir düş gönderir: Troya’yı alabileceğini bildirir. (II.35) Agamemnon, Akhaları toplantıya çağırır, onları denemek ister. (II.50)Herkesin dokuz yıllık savaştan bıktığını, yurtlarına dönmek istediklerini anlar. - Thersites olayı - Ordu savaş düzenine girer. - Ozan bir daha Musa’ya seslenir (II.485) ve Akha ordularının komutanlarını ve kentlerini ve gemilerini saymaya koyulur. (II.555) Aynı sayım Troyalılar için de yapılır. Troya ordusu da safa dizilir.

10 Sonuç: Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı
Sonuç: Tanrıların işe karışması Yunan askerlerini telaşlandırdı. Agamemnon, gördüğü bir düşe aldanarak, ordusuna artık Yunanistan’a dönüleceğini bildirdi. Askerlerin Truva’yı ele geçirmeden dönmek istemeyeceklerini sanarken, onların gitmeye can attıklarını görmek onu düş kırıklığına uğrattı. Yunanlı komutanlar orduyu yeniden savaş düzenine sokmakta güçlük çektiler. Bütün bu olaylar Yunan ordusunun savaş gücünü ve birliğini zayıflatmıştır. Günümüzde halkın isteği dışında gerçekleştirilmeye çalışılan bir çok düş aynı halka eziyet olarak yansıyabilmektedir. 2. Dünya savaşında Hitlerin düşü ve yıkım gibi.

11 III. Bölüm (Gamma): Antlar - Surların üstündeki sahne Paris ile Menelaos’un teke tek dövüşü
İki ordu karşı karşıyadır: Paris, Menelaos ile teke tek dövüşe girişmeyi önerir. (III. 90) Dövüşü kazanan Helene’yi alacaktır, öneri kabul edilir. Priamos’u çağırmaya giderler. Sahne değişir: Priamos’la ihtiyarlar kurulu, surların üstünde dizilip teke tek dövüşü gözlerler. Helene gelir, onlara Akha yiğitlerini tanıtır. Teke tek dövüş başlar. Menelaos, Paris’i alt etmek üzereyken Tanrıça Aphrodite araya girip Paris’i kaçırır, (III. 380) Helene’yi kocasının yanına götürür. Helene’nin Aphrodite’ye, sonra da kocasına çıkışması. (III )

12 Sonuç: İki ordu arasında savaş yeniden başlarken, Paris’in kardeşi Hektor, savaşın nedeni Paris’in Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen‘i kaçırması olduğuna göre, anlaşmazlığın Paris ile Menelaos arasında dövüşle çözümlenmesini önerdi. Bu dövüşte tam Paris yenilecekken, annesi olan tanrıça Afrodit onu son anda kaçırarak kurtardı. Böylece ordular arasında bir kez daha savaş başladı. Savaş belki sonuçlanacakken Tanrıların müdahalesiyle uzar. Burada anlaşmalara aykırı davranılabileceği ve Tanrılarında buna destek olabileceği örneği vardır. Kendisi için savaşan erkekler karşısında gurur duyan Helene anlaşmaya aykırı davranan kocasına ve onu kaçıran Tanrıçaya kızmaktadır. Destan çekişmeleri bu bölümde de davam etmektedir. Aslında anlaşmaya uygun davranılsa bile yani Paris öldürülse bile savaş bitirilmeyecekti. O sadece görünen bir sebeptir. ABD nin son 2002 deki Saddam’ın nükleer silah hikayesindeki rolü gibi. Neticede yapılmak istenen bir kılıf bulunacaktır. Tanrılar da buna alet olacaktır.

13 IV. Bölüm (Delta): Antların bozulması - Agamemnon’un orduları denetlemesi
Olympos’ta: Zeus, Hera ve Athena arasında çatışma. (IV. 25) Zeus Heraya kızar ve ona “A şeytan karı ne diye kızarsın onlara böyle, düzenli İlyon’u yerle bir etme hırsı ne…. (IV. 30) devam eden dizilerle kızar. Hera, Lykialı Pandaros’un savaşmama andını bozmasını sağlar. Menelaos’un yaralanması - Gene silaha sarılan orduyu Agamemnon gözden geçirir. - Savaş başlar: Akha yiğitlerinden Antilokhos, Aias ve Odysseus birçok Troyalıyı öldürürler. (IV. 540) Tanrıların birbirleriyle alışverişi Troya Savaşı’yla doğrudan doğruya ilgilidir. İki cepheye ayrılmıştır onlar. Neden derseniz, pek belli değil. İlyada’da üç tanrıça arasındaki güzellik yarışmasından söz edilmez. O halde tanrılar arasında neden bu ikilik, niçin Aphrodite ile Ares, Troyalılardan yana, niçin Hera ile Athena, Akhalara bu kadar dost da, Troyalılara bu kadar düşman? Bunu tanrıların en büyüğü Zeus bile bilmiyor sanki. (IV, 31 vd.):"A şeytan karı, ne diye kızarsın onlara böyle? Düzenli İlyon’u yerle bir etmek hırsı da ne? Priamos’la çocuklarının sana ettikleri ne ki? Bir girebilseydin kapılardan, koca surlardan, Priamos’u, çocuklarını, Troyalıları yerdin çiğ çiğ.”

14 Sonuç: Tanrıların çekişmeleri bu bölümün başlangıç ve baskın yönüdür
Sonuç: Tanrıların çekişmeleri bu bölümün başlangıç ve baskın yönüdür. Tanrıların taraf oldukları şehirler ve halklar vardır. Onlar için hizmet ederler. Onları kayırırlar. Diğerlerin mahf olmasından çekinmezler. Devamında Truva alanında her iki tarafın savaşçıları göğüs göğüse, yiğitçe çarpıştılar. Ne var ki, asıl kahramanlar ortada yoktur. Günümüzde bu felsefeye sahip gücü elinde bulunduran çok devlet vardır. Dünya adaleti hep onlar merkezlidir. Herkes onlara hizmet etmek durumundadır. Kendi çıkarları için diğerlerinin önemi yoktur.

15 V.Bölüm (Epsilon): Diomedes’in kahramanlıkları
Bütün bölüm Akha yiğidi Diomedes’in kahramanlıklarına ayrılmıştır: Korkunç bir boğuşma başlar, tanrılardan Ares, Athena ve Aphrodite de savaşa karışırlar. Aineias ile Diomedes arasındaki savaş. -Aphrodite’nin araya girip yaralanması... (V. 345) Diomedes Savaş Tanrısı Ares'i yaralar. Tanrılar ölümsüzdür. Gerçi insanlar gibi giyinirler kuşanırlar, öfkelenirler, üzülürler, acı çekerler, ama gene de bir şey olmaz onlara. Durmadan insan savaşlarına karıştıkları için yaralandıkları da olur: Savaş Tanrı Ares’in etine silah işler (V, 855), Diomedes, Aphrodite'yi incecik bileğinden yaralar (V, 335 vd.), her iki yaradan da ikhor denilen bir öz akar. Homeros, ölümsüz tanrıların damarlarında kan değil de bu ikhor varmış diyor. Yaralandılar mı, güzel tenleri kararır (V, 401), acılar içinde kıvranırlar, ağlarlar, sızlarlar, ama ölüm yoktur bunun sonunda, Hekim Tanrı Apollon, yaranın üstüne biraz ilaç serpti mi, bir şeyleri kalmaz.

16 Sonuç: Savaş tüm taraflarca devam eder
Sonuç: Savaş tüm taraflarca devam eder. Öyle ki Tanrılar bile savaşa karışır. Hatta yaralanır acı çekerler. Ancak onlar ölmezler. Yani ölümsüzdürler. Ancak insanlar onları yaralayabilirler. Burada Tanrılar soyluların davalarına ortaktırlar. Onların amaçlarına hizmet ederler. Bir ölçüde onlar için vardırlar anlamı çıkmaktadır.

17 VI.Bölüm (Zeta): Hektor’la Andromakhe’nin buluşması
Hektor kente gelir, anası Hekabe’ye Athena Tapınağı’na sunular koymasını söyler. Bu arada Diomedes, Lykialı Glaukos ile çarpışırken, aralarında konukluk bağları olduğu anlaşılır, savaştan vazgeçip silahlarını değiş tokuş ederler. - Bellerophontes efsanesinin anlatılması - Hektor, Batı surlarının önünde karısı Andromakhe ile küçük oğlu Astyanaks’a rastlar. Aralarındaki aile sahnesi. Sonuç: Destanın tanrılara boyun büyük yalvarmak dışındaki en önemli değerlerden biri konukluk bağlarıdır. Misafirperverlik önemlidir. Kişileri savaştan bile alıkoyar. Burada konukseverlik bağlamında geçmiş yaşantılara da vurgu vardır.

18 VII.Bölüm (Eta): Hektor ile Aias arasındaki çarpışma - ölülerin kaldırılması
Hektor, Akhaların en seçkin yiğitlerinden biri Telamonoğlu Aias ile teke tek savaşır. Başa baş gelip ayrılırlar. Ölüleri toplamak için savaşa ara verilir. Akhaların, ordugâhı bir sur ve bir hendekle çevirmeleri. (VII.450) - Olympos’ta tanrılar arasında tartışma. (VII.455) Sonuç: Tanrılar kendi aralarında tekrar tartışırlar. Zeus büyük Tanrıdır. O yüzden onun sözünün üstüne söz olmaz. Son sözü o söyle. Burada büyük devletler ve en güçlü olana atıf vardır.

19 VIII.Bölüm (Theta): Zeus’un îda Dağı’ndan savaşı yönetmesi
Zeus, Troya Savaşı’nın yönetimini ele alır, bunun için de gelir İda Dağı’nın doruğuna yerleşir. Üstünlük Troyalılardadır, Akhalar hendeğe kadar çekilirler. Athene’yle, Here üzgündür ayrıca Zeusa kızgındır ancak bir şey söylememektedir. Zeus anladı yüreklerinden geçeni, dedi ki: "Ne diye tasalısınız böyle Athene, Here? Kin beslediğiniz Troyalılara karşı, ün veren savaşta çok mu yoruldunuz ki. Var oldukça bende bu dev güç, ezen eller, caydıramaz beni Olympos’ta hiçbir tanrı. Işık saçan bedeninizi nasıl da bir titreme alıverdi, arabanıza az daha yıldırım çarpacaktı, dönemeyecektiniz Olympos’a, tanrıların eşiğine. Ya, böyle olacaktı işte.” Ama Here tutamadı göğsündeki öfkesini, dedi ki: “Korkunç Kronosoğlu, ne biçim söz bu? Biliriz, erişilmez bir gücün var senin. Kargı salan Danaolara acıyoruz gene de, ölüp gidiyorlar bak çeke çeke. Buyurduğun gibi çekilelim savaştan, ama öğüt verelim ki Argoslulara 'en öfkelendin, diye yok olmasınlar." Bulutla” devşiren Zeus karşılık verdi, dedi ki: “Ey inek gözlü ulu Here, hele gün ağarsın da bir gör, üstün güçlü Kronosoğlu nasıl yok edecek Argosluların koca ordusunu. Güçlü Hektor savaştan vazgeçmeyecek, çevik ayaklı Akhilleus, gemilerin yanında, dar yolda, Patroklos için korkunç savaşa girene dek. Kader böyle diyor işte. Umurumda değil senin öfken. Sonuç: Tanrılar taraf tutmaktadır. Bildikleri bir kader çizgisi vardır. Ancak Zeusun sözü de ortadır. Aralarında çekişme olsa da bu söz nedeniyle henüz kazanan netleşmemiştir.

20 IX.Bölüm (lota): Akhilleus’a gönderilen elçiler -Yiğidin barakasındaki tartışma
Akhalar bozguna uğramaktadırlar. Agememnon üzüntülüdür. Umutsuzdur. Hatta neredeyse Troyayı terk edecektir. Zeusa kızgındır. “Gözyaşı döküyordu Agamemnon durmadan. Yalçın bir kayadan kara sular akıtan karanlık bir pınar gibiydi o. Şöyle dedi Argoslulara, çeke çeke içini: “Dostlar, Argosluların komutanları, önderleri, Kronosoğlu Zeus kara belalar sardı başıma, zalim tanrı bana söz vermişti, işmar etmişti îlyon’u yerle bir edip yurduma döneceğimi- Şimdiyse aldatıyor beni pis bir düzenle, kırılıp gittikten sonra bunca halk,” (IX. 25) Toplantılarında Akhilleus’un savaşa dönmesini sağlamak için ona elçiler gönderme kararı verilir. Aias ile Odysseuselçi seçilirler. Akhilleus onları iyi karşılar, ağırlar, ama savaşa dönmeme kararını bildirir. Lalası Phoiniks’in bütün yalvarmaları boşa gider. Haberi alınca Akhalar arasındaki üzüntü.

21 Sonuç: Aşil savaşa katılmama kararında diretiyordu; Truvalı Paris ise yenilginin acısını dindirmeye çalışıyordu. Truvalılar’ın en yiğit savaşçısı Hektor, kardeşi Paris’ten hesap sormak ve karısını görmek için geri çekilmişti. Hektor ve Paris sonunda savaş alanına döndükleri zaman, Truvalılar Akhalar’dan biraz daha güçlü durumdaydı. Cesareti kırılan Agamemnon, Aşil’in savaşa dönmesini sağlamaya karar verdi. Aralarındaki anlaşmazlığı gidermek amacıyla ona bir mektup gönderdiyse de Aşil onun isteğini reddetti.

22 X.Bölüm (Kappa): Odysseus’la Diomedes’in keşfeçıkmaları - Dolon
Gece toplanan kurultay: Akhalann en yaşlı önderi Nestor, Troyalılar kampına gözcü gönderilmesini salık verir. Odysseus’la Diomedes görevlendirilirler. Yolda Troyalıların gözcüsü Dolon’a rastlarlar, ağızdan birçok bilgi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler. Troyalıların cins atlarını kaçırırlar. Sonuç: Savaş sürüp gitmektedir. İki tarafta üstünlük sağlayamamıştır. Bir o tarafa bir bu tarafa kaymaktadır. Savaşa rağmen Homeros insanların temizliğe de çok meraklı olduklarını vurgular. Yoldan geldikleri zaman ellerini ayaklannı hizmetçilere yıkatmakla kalmazlar, banyo yaparlar. Yolculuk dönüşü, savaş dönüşü banyo yapar erkekler, günün saatine bakmazlar, örneğin Diomedes’le Odysseus (İlyada, X, ) gece yarısı Troyalıların kampına gidip bir hayli iş gördükten, adam öldürdükten sonra, sabaha karşı barakalarına dönünce, denize girip kaba kirlerini alırlar, sonra da iyi parlatılmış teknelerde banyo yaparlar. Kadınlar ayrı banyolarda yıkanırlar, ama erkekleri yıkamak da çoğu zaman onlara düşer. Bu işi yalnız hizmetçiler değil, kral kızları da yapar. Odysseia'da Nausikaa, babasının sarayına konuk gelen yabancıyı kendi yıkar. Bu güzel kız daha önce babasının, ağabeylerinin çamaşırlarını yumak için hizmetçileri ile deniz kıyısına inmiş ve Odysseus’la orada karşılaşmıştı.

23 XI.Bölüm (Lamda): Agamemnon’un kahramanlıkları
Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü büyük çatışma. - Hektor’la Agamemnon’un karşılaşması, Agamemnon, Diomedes ve daha birçok Akha yiğidinin yaralanması - Akhalarda telaş. Nestor, Akhilleus'un arkadaşı Patroklos’a dert yanar. Sonuç: Savaşta soylular ve krallarda ön saflardadırlar. Onlarda savaşırlar. Yaralanmaktan ve ölçmekten çekinmezler. Savaşta olmak orduya sahip çıkmaktır. Yiğitlik ve cesaret en önemli meziyettir. Bu aynı zamanda gurur meselesidir.

24 XII.Bölüm (Mü): Duvar dibindeki savaş
Hektorun kahramanlıkalrının anlatıldığı bölümlerden biridir. Troyalılar duvara saldırır. Kıyasıya çarpışma. Lykialıların duvarda delik açmaları. Duvarlar gümbür gümbür gümbürdüyordu. Ama akıllı Zeus, Argoslulann üstüne oğlu Sarpedon’u salmasaydı. ne Troyalılar, ne de ünlü Hektor kapıları kıramaz, duvarı yaramazdı. Korkunç boğuşma. Akhaların gemilere doğru kaçışması. Korkular sarmıştır Akhalıları. Sonuç: Troyalıların baskın olduğu bölümlerden biridir. Zeus Troyalılara yardım etmiştir. Alınan her başarıda Tanrıların yardımı vardır.

25 XIII.Bölüm (Nü): Gemilerin önündeki savaş
Akhalardan yana olan Tanrı Poseidon, savaşı, Semendirek Adası’ndan gözler. İki Aias’ı Troya saldırısına karşı koymaya kışkırtır. Her iki tarafta da yararlık gösterenler olur, ama Troyalılar gemilere kadar sokulurlar. Aşil olmasa da Yunanlılar savaşı sürdürmek zorundaydı. Durum iyice kötüye gidiyordu. Agamemnon’la birlikte birçok savaşçı yaralanmıştı. Truvalılar’ın kıyıdaki Yunan gemilerine ulaşması an meselesiydi. Tam bu sırada Yunanlılar’ı koruyan tanrılar işe karışarak onları engelledi. Sonuç: Bu bölümde de Tanrılar Akhalara yardım etmiştir. Troyalılar gemilere ulaşmak üzereyken engellenmişlerdir. Her bölüm ayrı bir git gel sahnesi ve Tanrıların sonuçlar üzerindeki etkileri ile doludur.

26 XIV.Bölüm (Ksi): Zeus’un aldatılması
Akhalarda şaşkınlık. - Hera. Zeus’u baştan çıkarmak için bir düzen kurar. Tanrıça Aphrodite’den cinsel istek uyandıran memeliğini alır, süslenir püslenir ve İda Dağında Zeus’u bulup onunla sevişmeyi başarır. Tanrı sevişmeden sonra uykuya dalar, o sırada Poseidon, Akhaların yardımına koşar. Uyku ile Aşk yola getirmişti onu. Tatlı Uyku koştu Akhalann gemilerine doğru toprağı sarsan tanrıya haber götürmeye. Gitti durdu yanında, söyledi şu kanatlı sözleri: “Hadi Poseidon, gönül hoşluğuyla yardım et Danaolara, şanı onlara ver az bir zaman için de olsa. Yumuşak bir uyku ile sarıp sarmaladım Zeus'u. Here kandırdı onu, girdiler yatağa.”(XIV. 360) Sonuç: Tanrılar birbirlerini kandırırlar. Zeus’un acizliği söz konusudur. Bu durum Gücü elinde bulunduran kişilerin isteklerini yapmak uğruna her yola başvurabileceğini göstermektedir.

27 XV.Bölüm (Omikron): Duvara ikinci saldırış
Zeus uyanır, Hera’ya çıkışır. Poseidon uzaklaşır, Zeus, Apollon Tanrı'yı Hektor’a gönderir. Hektor gene duvara saldırır. Akhalar gene gemilere kadar gerilerler. Durum Akhalar için çok kötüdür. Bunlardan yılmayan Truvalılar sonunda bir Yunan gemisini ateşe vermeyi başardı. Sonuç: Zeus’un olaya müdahalesi söz konusudur. Truvalıalr tekrar üstünlüğü ele geçirmişlerdir. Gemilere kadar gelmiş onlardan birini de yakmışlardır. Truvanın kaderinin dönüş noktasıdır. Olaylar Truvadan yana olsa da bu durum Aşil’in savaşa katılmasına yol açacaktır.

28 XVI.Bölüm (Pi): Patroklos destanı
Aşil’in çok sevdiği dostu Patroklos olağanüstü bir cesaretle Truvalılar’ın , gemilerini tümünü yakmasını engelledi. Patroklos gelir Akhilleus’a bu korkunç durumu bildirir, Akhilleus gitmeyecekse, kendi savaşa gidip dövüşmeye kararlıdır. Yiğitten silahlarını ister. Akhilleus arkadaşına silahlarını verir. Geri çekileceklerini düşündükleri Truvalılar’ı izlememesi için uyardı. Patroklos, Akhilleus’un silahlarıyla karşılarına dikilince, Troyalılar önce bozguna uğrar, sonra Lykialı önder Sarpedon, Patroklos’la dövüşür ve ölür. Baştanrı Zeus’un kadere boyun eğerek oğlu Sarpedon’u feda etmesi. Sarpedon’un ölüsü çevresinde çarpışma. Patroklos, Hektor’u Batı Kapılarına kadar kovalar. Apollon’un kışkırttığı Hektor, Patroklos’u vurur. Patroklos’un ölümü. Ne var ki, Patroklos savaş heyecanıyla onların peşine düştü ve Hektor, insanların yazgısını belirleyen tanrıların yardımıyla, onu öldürdü. Truvalılar zaferin coşkusuyla Patroklos’un zırhını kentte dolaştırdılar. Yunanlılar, Patroklos’un ölüsünü onların elinden almaya başardı. Sonuç: Zeus’un olaya müdahalesi söz konusudur. Truvanın kaderinin dönüş noktasıdır. Olaylar Truvadan yana olsa da bu durum Aşil’in savaşa katılmasına yol açacaktır.

29 XVII.Bölüm (Ro): Menelaos’un kahramanlığı
Akha yiğitleri Patroklos’un ölüsünü Hektor'un elinden kurtarmak için dövüşürler, ama Hektor ölüyü silahlanndan soymayı başanr. Akhilleus’un ölümsüz atlarının ağlaması. Zeus, Troyalılara zaferi müjdeler. Akhalann bozgunu. Patroklos’un ölüsü alınır ve kara haber Akhilleus’a götürülür. Sarışın Menelaos böyle dedi, uzaklaştı, bir kartal gibi sağa sola bakına bakına, kartal gökte uçan kuşların en keskin görenidir derler, e/3 sık çalılıkta gizlenen tavşanı görür ta yukarlardan, saldırır üstüne, ossaat yakalar alır canını, Menelaos, Zeus'un beslediği, senin de öyle, döndü parlak gözlerin dört bir yana kalabalığı içinde binlerce arkadaşının, (XVII. 680)

30 XVIII. Bölüm (Sigma): Akhilleus’a yeni silahlar yapılması
Akhilleus’un korkunç yası. Deniz Tanrıçası Thetis’i çağırıp yeni silahlar istemesi. Thetis’in demirci Tanrı Hephaistos’a baş¬vurması. Silahlar destanı. Patroklos’un ölümünden çok acı duyan Aşil, bunun hesabını Truvalılar’a ödetmeye kararlıydı. Onu avutmak için gelen annesi Thetis, Aşil’e yeni bir zırh armağan etti ve öcünü almasına yardım edeceğine söz verdi. ünlü Nestor’un oğlu yanına geldi, sıcacık yaşlar döke döke söyledi kara haberi: "Vah, yiğit Peleus’un oğlu, vah sana, çok acı bir haber duyacaksın şimdi, bu başımıza gelenler gelmez olaydı keşke: Patroklos öldü, çıplak ölüsü için başladı kavga, 20 tolgası ışıldayan Hektor da aldı senin silahlarını.” (XVIII: 20).

31 XIX.Bölüm (Tau): Akhilleus’la Agamemnon arasındaki barışma
Thetis silahları oğluna götürür. Akhalann toplantısında Akhilleus ile Agamemnon barışırlar. Ordular silah kuşanır. Savaş hazırlıkları. Akhilleus için kara belirtiler: Hektor'u öldürdükten sonra kendi ölümü de yakındır. XX.Bölüm (Ypsilon): Tanrıların savaşa karışması Olympos’ta tanrılar toplantısı: Zeus izin verir, her tanrı istediği gibi yardım edebilecektir savaşa. Tanrılar iki cepheye ayrılır: Hera, Athena, Poseidon, Hermes, Hephaistos Akhalardan; Ares, Apollon, Artemis, Leto, Aphrodite ise Troyalılardan yanadır. - Akhilleus’un Aineias’la karşılaşması, Aineias'ın savaş alanından kaçırılması.

32 XXI.Bölüm (Phi): Irmak kıyılarında savaş
Akhilleus kudurmuş gibidir, önüne gelen Troyalıyı insafsızca tepeleyip Troya Ovası’nda akan Skamandros ve Simoeis ırmaklarına atar. Kanlarla kızıla boyanan ırmaklar kabardıkça kabarır. Irmakta Skamandros öfkelenir, yatağından çıkıp Akhilleus’u kovalamaya başlar. Derken Ateş Tann Hephaistos ırmakların karşısına dikilip alevleriyle onları durdurur. - Sahne Olympos’a yükselir: Tanrılar arasında kavga dövüş. Akhilleus, Troyalıları püskürte püskürte Troya'nın surların önüne gelir. Troyalılar surların içine sığınırlar.

33 XXII.Bölüm (Khi): Hektor’un ölümü
Bir Hektor surların dışında kalır. Priamos’la Hekabe yalvarırlar içeriye girip korunsun, diye ama yiğit, anasına babasına aldırmaz. - Hektor'un iç tartışması. - Korkuya kapılması. Tanrılar seyircidir. Sonunda Zeus kader tartısını kaldırır: Hektor’un ölüm kefesi ağır basar. Apollon bile onu korumaktan vazgeçer. Tanrıça Athena, Troyalı yiğit Deiphobos’un kılığına girip Hektor'u aldatır. Hektor, Akhilleus'un karşısına dikilir. Çarpışırlar. Hektor ölür. Akhilleus Hektor’un ölüsünü yedi kez Troya surlarının çevresinde sürükler. Troya surlarından izlenen korkunç sahne. Andromakhe’nin bayılması. Aşil vakit geçirmeden savaşa katıldı. Bu amansız savaşa bütün tanrılar karışmıştı. Aşil çok sayıda düşmanını öldürdükten sonra sonunda, Truva surlarının dibinde Hektor’la karşı karşıya geldi. Bu son vuruşmada Hektor yenilerek öldürüldü. Aşil, Hektor’un ölüsünü arkasında sürükleyerek, arabasıyla Truva’nın çevresinde üç kez dolaştı. Tolgası ışıldayan Hektor bitkin bir sesle dedi ki: “Yalvarırım, canın, dizlerin, anan baban adına, Akha gemilerinin yanında köpeklerle bırakma beni. Yığınla tunç al, altın al, 340 babamla ulu anam armağanlar versin sana, ama sen de onlara geri ver gövdemi, ateş payımı alayım kadın, erkek Troyalılardan." (XXII. 340).

34 XXIII- Bölüm (Psi): Patroklos’un ölüsüne düzenlenen yarışmalar
Akhilleus’un ordugâhında Patroklos'a yapılan ölü törenleri. Akhilleus un yası. Patroklos’un yakılması. Yarışmalar. Gemilerine, Hellespontos’a varınca Akhalar dağıldı, her Akhalı gitti kendi gemisine. Akhilleus Myrmidonlar dağılsın istemedi, seslendi savaşa düşkün arkadaşlarına, dedi ki: S “Atları hızlı Myrmidonlar, sevgili dostlarım, arabalarınızdan çözmeyin tek tırnaklı atlarınızı, atlarımız arabalarımızla yaklaşalım Patroklos’a, ölülere saygı gerek, ağlayalım ölüsüne. Ağlayalım doya doya, çözelim sonra atlarımızı, >0 hep birden akşam yemeğini yiyelim burada.” (XIII: 5-10)

35 XXIV. Bölüm (Omega): Priamos’un, Hektor’un ölüsünü geri alması - Hektor’a ağıtlar
Gece. Kral Priamos, Tanrı Hermes’in kılavuzluğunda Hektor’un ölüsünü geri almak için Akhilleus’un barakasına gelir. Priamos’la Akhilleus arasındaki konuşma. Akhilleus yumuşar: Hektor’un ölüsünü babasına geri verir. Priamos ölüyle Troya’ya döner. Hektor’a ağıtlar yakılır. Dokuz gün Hektor’un ateş yığını için odun taşınır. Onuncu günü yapılan cenaze töreni ile İlyada kapanır. Apollon bir pislik değdirmedi gövdesine, ölüsüne bile acıyordu Hektor’un, yerde sürüklenirken derisi yüzülmesin diye altın kalkanıyla koruyordu tekmil bedenini. Akhilleus böyle saygısızlık ederken tannsal Hektor’a, mutlu tanrıların burkuldu yürekleri, (XIV. 20)

36 Homeros’un öyküsü, Yunan tarafında Patroklos’un cenaze töreniyle ve Truva’da yaşlı Kral Priamos’un, oğlu Hektor’un ölüsünü fidye karşılığı geri alışıyla son bulur. İlyada böylece sona erse de Homeros’un okuyucuları, Paris’in sonradan Aşil’i öldüreceğini ve Truva’nın öyküsünün kentin yerle bir olmasıyla son bulacağını bildikleri için, yüreklerinde gelecekteki acıların ve sorunların ağırlığını duyarlar. (XVIII. 90)

37 İlyada Destanı Sonuç Olayın tümüyle geçtiği yer eski bir Roma toprağıdır. Romalılar Grek dünyasıyla tanışmışlardır. Edebiyat ve felsefi akımların karşılıklı etkileşimi söz konudur. Romalılar Greklerden aldığı kültürü kendilerine mal ederek ona eklemeler yapmışlar taklit Lâtin edebiyatı en güzel örneğini oluşturmuşlardır. Günümüzde de edebiyatların etkileşimi söz konusudur. Kültürler başka kültürlerden etkilenirler. Bu etkileşim insanların düşünce dünyasına yansır. Ortaya çıkan eserler orijinalliğin arka planında etkileşime dayalıdır. Destanda karakterlerin ruhsal çatışması üzerine de kurulur ve bu açıdan döneminin anlayışlarından oldukça farklı ve ileridir. Akhillus’un hırsına, kızgınlığına, bedensel kuvveti de eklenince aklı yok olur. Akhillus gerçekte aklı yok olan insanın yok oluş serüvenidir. İlyada, yalnızca yıllarca süren Troya kuşatmasının öyküsü değildir; yapıt, aynı zamanda kahramanlık idealinin bütün çelişkileriyle araştırılması, sorgulanmasıdır. Başta Akhilleus olmak üzere bütün Yunanlı kahramanların tutkulu ama çılgınca gururu, insan yaşamını olanaksızlaştıran vahşi cesareti, hüzünlü ve pişmanlık dolu bir bakışla sergilenir.

38 Savaştan söz eden bir eser olan ilyada, Yunan uygarlığı ile Asya uygarlığının karşı karşıya gelmesinden çok, insanın kendine karşı kazandığı zaferi anlatan bir destandır. Akhilleus, öfkesini (Agamemnon’a karşı), umutsuzluğunu (Fatrokles’un ölümünden sonra), kinini (Hektor’un ölüsünü babasına teslim eder) ve yazgısını (tanrılar tarafından kendisine önceden bildirilen erken ölümü kabullenir) yenmesini bilir, tlyada, içtenlikli ve sevgi dolu sahnelerin (Hektor’un Andromakhe ile vedalaşması veya Helene’nin Truva surları önünde belirmesi), özellikle de insanın her an burun buruna gelebileceği ölümün ağır bastığı bir insanlık destanıdır. Olympos Dağı’nda oturan ölümsüzlerin, insanlar arasında geçen ve sonucunu önceden bildikleri çekişmeye karışmaları, Hektor’un veya Akhilleus’un kendi yazgısını kabullenmesi, savaşın gürültüsü patırtısı ve dehşeti arasında bu iki insanın yaşadıktan hayata, geçmiş aşklarına dönmeleri, bir şeylerden vazgeçmeyi öğrenmeleri bunun kanıtlarıdır.

39 Destanda üç ana grup vardır. Tanrılar, soylular ve halk vardır
Destanda üç ana grup vardır. Tanrılar, soylular ve halk vardır. Tanrılar yeryüzünde insanlarla iç içedirler. Özellikle soylular ve krallarla. Onlara müdahale ederler. Onların isteklerini yerine getirirler. Onlara hizmet ederler. Gerektiğinde taraf tutar onlar için savaşırlar. Ayrıca insanlar gibi zaafları vardır. Hırs, Aşk, güç ve ceza kavramları onlarda da söz konusudur. Aldatma, hırsızlık, sahtekarlık gibi dünyayla ilgili kötülükler tanrılara da yakıştırılır. Aslında yazardaki amaç insani özelliklere sahip bir tanrısallığın dünya düzeninde söz sahibi olmaması gerektiği düşüncesi olabilir. Destanda Tanrılar olayların seyrini değiştirecek adımlar atarlar. Bir ölçüde insanlara müdahale eden rakip konumdadırlar.

40 İnsan dünyası ile tanrı dünyasının gerçekleri belli bir efsane havası içinde rahatça birbirine karışıyor. Agamemnon düş mü görür, bilin ki, Zeus, Düş Tanrısı’nı ona öğüt vermek için göndermiştir (11, 1). Akhilleus öfkesinden kabına sığamayıp kılıcını çekmek, Agamemnon'u öldürmek üzere midir, hemen tepesinde Athena belirir, onu bu işten alıkoyar (I, 194). Pergamos Kalesi’ndeki tapınağında savaşı gözleyen Apollon, Troyalıların gevşek davranmasına içerler, seslenir onlara (IV, 509). İlyada’da tanrılar hem olaylara yön vermek hem de savaşın sonucunu etkilemek için sık sık söze karışır. Bunlar belki de modern duyarlılığa en yabancı olan bölümlerdir, genellikle anlatımı böler, aslında müthiş akıcı olan hızı keserler.

41 Homeros’un metninde, tanrısal her davranışın ardında o ilahî davranışı tekrar ederek, deyim yerindeyse onu yeryüzüne indiren insani bir davranış vardır. Tanrısal davranışlar yeryüzünde sık sık rastlanan ve eşi benzeri bulunmayan aşırılıkları aktarırken, İlyada gene de insanın bütün olaylarda son söz sahibi olduğunu kanıtlamak için ayak direr. Bu nedenle tanrılar metinden çıkartılırsa, geriye pek de yetim sayılmayacak ve açıklanabilir bir dünya kalır, öykü son derece insancıl bir hal alır ve insanlar, çözümlerin tümünü tanıdıkları şifrelerle yüklü bir dil gibi okuyabilecekleri kaderleriyle baş başa kalırlar. İnsan dünyası Tanrı dünyası hegamonyasında olsa da soylular Tanrılara rağmen kararlar alabilmekte harekete geçebilmekte ve muhalif adımlar atabilmektedirler. Örneğin İlyada’nın birinci bölümündeki sorun Agamemnon’un tutsak olarak alıkoyduğu tanrı Apollon’un rahibinin kızı Khryseis’i geri vermek istemeyişidir. Tanrıların hükmü artık yetmemektedir. Belirleyici olan soylulardır ve bu tek belirleyicilik insanoğluna mutsuzluk ve yıkıntı getirmektedir. Dünyasallaşmanın gerekliliğine vurgu yapılırken dünyasallaşmanın toplumsal eşitsizliğe dayandığının gösterilmesi Homeros destanlarının etik boyutudur.

42 Bu sonuçlardan günümüze baktığımızda geçmişin soyluları günümüzün gücü elinde bulunduran iktidarları, politikacıları ve zenginleridir. Günümüzde gücü elinde bulunduranlar inançlarına rağmen adımlar atabilmekte kanunları kendisine göre yorumlayabilmekte, isteğine göre kanunlar çıkarabilmekte bu yönüyle Yunan felsefesindeki bu destanla ve anlatılanlarla benzerlik bulunabilmektedir.

43 Destanda ezilmiş soylulara hizmet eden halklar vardır
Destanda ezilmiş soylulara hizmet eden halklar vardır. Her ne kadar kölelik olsa da Halklar köle değildir Tanrılar ve soyluların emrindedir. İki gurup halk vardır. Onlarla birlikte savaşanlar ve soylulara hizmet eden onların temel ihtiyaçlarını gideren ikinci grup halk üyeleri. Tanrılar ve soylular halk üzerinde egemendirler. İstekleri için onların gücünden birlikteliğinden ve hizmetinden yararlanmaktadırlar. Halk üzerinde Tanrılar gibi söz sahibi olan soylular keyfi tutum sergilerler. Kendi ihtirasları aşkları uğruna halkları kullanırlar. Soyluların çıkarları her şeyin önündedir. Bu tutum soyluların kendi aralarında geçimsizliklerine ve savaşmalarına yol açtığından insanların yaşamlarını tehlikeye düşürürler.

44 Günümüzde gücü elinde bulunduranların bir kısım ihtirasları ve keyfi tutumları da söz konusudur. Bu keyfi tutum halkları kullanmalarına sebep teşkil eder. Günümüzde de halklar gücü elinde bulunduranlara hizmet ederler. Onlar için çalışır gerekiyorsa savaşırlar. Yapıtta soyluların kendi aralarında geçimsizlikleri ve savaşları anlatılmaktadır. Günümüzde bu yönüyle de benzerlik görülmektedir. Yönetimi ele geçirmek ve gücü elinde bulundurmak isteyenlerin karşılıklı çekişmeleri geçmişten günümüze gelmiş varlığını halen devam ettiren bir olgudur. Halk bu çekişmede hep ezilen konumdadır. Zenginliklerden en düşük payı alacak olan da yine halktır.

45 Yapıtın siyasal veya kültürel duruşunu, hatta kalıcılığını belirleyen, figürlerin ve anlatının kutsal olandan değil, insandan yana olmasıdır. Bu duruş bir bakıma dünyasallığın, bugünkü deyimle, laikliğin insanlar arasındaki serüvenine başlamasıdır. Çünkü insanın kaderi kutsal olanın, tanrının elinden alınmak istenir; insanın yazgısı yine insanın eline verilir. Asıl olan insandır; insanın zaaflarıdır ya da güçleridir. Günümüzdeki laiklik anlayışının temelleri Yunan felsefesinde atılmış olabilir. Tanrıları küçük düşürücü sıfatlarla tanımlıyor olmak onlarsız bir dünya düzeni ve karar alabilme gücünü beraberinde getiriyor.

46 TEŞEKKÜR EDERİM


"İLYADA Yazar: Homeros Çev.:Azra ERHAT ve A. KADİR." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları