Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ANTRENMAN BİLİMİ VE TARİHİ GELİŞİMİ.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ANTRENMAN BİLİMİ VE TARİHİ GELİŞİMİ."— Sunum transkripti:

1 ANTRENMAN BİLİMİ VE TARİHİ GELİŞİMİ

2 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’ NDAN SONRA SPOR BİLİMİNDEKİ GELİŞMELERLE ANTRENMAN BİLİMİ DE GELİŞMİŞTİR. ÖZELLİKLE ÜLKELERİN KENDİLERİNİ SPOR YOLUYLA TANITMAK VE KENDİLERİNİ KABUL ETTİRMEK DÜŞÜNCESİ ÖNEMLİ ETKEN OLMUŞTUR.

3 DÜNYADA ANTRENMAN BİLİMİ İLE İLGİLİ GELİŞMELER
Sportif başarı ve bu başarının yükseltilmesi, spor çeşitlerinin antrenman uygulamasının özüne dönülmesi düşüncesini ortaya koymuştur. Dünyadaki ilk genel antrenman araştırması Sovyet Matwejew’ in” Spor Antrenmanlarının Periyotlanması” adlı kitabıdır. Matwejew, spor türlerindeki planlama ve yönetimi ile ilgili bilgileri genelleştirmiş ve sportif başarının yükselmesi, antrenman şekilleri ve tanımlarına yer vermiştir. Bugün tamamen geçerli olan bu kurallar antrenman planlanmasının temelini teşkil etmektedir.

4 1964’ te Doğu Almanya’ da D. Harre başkanlığında ortak bir yazarlar topluluğu tarafından antrenman bilimi ile ilgili önceki bilgilerde esas alınarak tv’ de genel antrenman konusu bir açık oturumda tartışılmıştır. Bu açık oturumla antrenman bilimi ile ilgili gelişmeler yeni bir boyut kazanmıştır. Bu nedenle 1964 yılında “Antrenman Teorisi” kabul görmüş ve dönüm noktası sayılmıştır. 1970’ li yıllardan sonra antrenmanda yüksek performans daha çok antrenörler, spor eğitimcileri ve spor metotçularının ortak çalışması ile gerçekleştirilmiştir. Bu metotlar “Uygulamalı Antrenmanın Spor Eğitimi Dallarında” uygulanmış, bu uygulamalarla ve deneysel olarak doğru ya da yanlış bilgiler bir araya getirilerek fizyolojik başarılı parametrelerle geçerlilik kazanmıştır.

5 Rekorların ilerlemesi insan oğlunun kapasitesinin sınırlarına ulaşımı 8-9 Eylül tarihinde Roma’ da düzenlenen “Sporda İnsanoğlunun Performans Sınırları” konulu seminerde bu konu tartışılmıştır. Antrenmanın sistematik yapıldığı tarihler 1935’ li yıllara rastlar. 1935’ ten 1970’ li yıllara kadar yapılan sistematik antrenman daha çok beden eğitimi kurumlarından hareketle, özgün olmayan bir yapı içerisinde değerlendirilmiştir. Bu yıllardaki bireysel çalışmacılardan Toni Nett, atletizm konusu ile ilgili metodik prensipleri yerleştirmiştir. Emil Zatopek buradan hareketle interval antrenmana şekil vermiş ve sistematik bir şekilde onu kullanmıştır.

6 1940 sonlarında spordaki antrenman çalışmaları resmileşmiş ve 1950 başlarında Sovyetler Birliği ve diğer doğu bloğu ülkelerinde Zatopek’ in interval antrenman yöntemi büyük ölçüde kullanılmıştır. Polonya ve Macaristan’ da özellikle futbol ve yüzmedeki interval çalışmalar ön plana çıkmıştır. Savaştan sonra doğu ve batı arasındaki en büyük organizasyon 1952 olimpiyatlarıdır. Buradaki sonuçlar antrenmanla ilgili alıştırmalara tamamen yeni bir yön kazandırmıştır. İnterval antrenman devri antrenman biliminin gelişmesinin bir bölümü olarak kabul edilmemiş, intervalle ilgili tartışmalar sonucu antrenman bilimi de kendi kimliğine kavuşmuştur.

7 Antrenman bilimindeki teknik gelişmelerin yanı sıra psikolojik antrenman ya da antrenmana yönlendirmede motive etme, antrenmanı sürdürme ve yarışma hazırlığında psikolojik etkiler günümüzde birçok ülke tarafından önemle ele alınarak araştırmalar yoğun olarak devam etmektedir. Bu araştırmaların yapıladığı bölgelerin başında ABD, Norveç, İsviçre, İtalya, Fransa, Japonya, İngiltere, Almanya, Çekoslovakya, Sovyetler Birliği, Polonya, Romanya, Macaristan ve Bulgaristan gelmektedir. Araştırmaların başında sporcuların yarışma ve performansa hazır oluşlarının psikolojik açıdan sağlanması, otojenik antrenman, saldırganlık sorunlarını engelleme, kişilik faktörlerini göz önünde bulunduracak daha iyi antrenman yöntemi geliştirme vb. konular yer almaktadır.

8 Sonuç olarak; ABD, Sovyetler Birliği, Çin, Almanya gibi sporda başarılı olmuş önde gelen ülkeler bilim ve teknolojiyi etkin ve yaygın bir şekilde kullanmaktadırlar. Antrenman biliminde uygulanan bilim ve teknoloji bireysel sporlarda olduğu kadar takım sporlarında da üst düzey performans geliştirmek için kullanılmaktadır. Sporda ileri gitmiş bütün ülkeler için hedef büyük spor organizasyonlarıdır.

9 TÜRKİYE’ DE ANTRENMAN BİLİMİNİN GELİŞİMİ
Ülkemizde antrenman bilimindeki ilk çalışmalar antropometrik ölçümlerle başlamıştır. 1973 yılında Ege üniversitesi’ nde Spor Hekimliği Enstitüsü kurulmuştur. 1975 yılında Spor Akademilerinin kurulmasıyla, antrenör eğitimi ve antrenman bilimi ön plana çıkmaya başlamıştır. 1982’ de antrenör eğitimi ve sporcu sağlığı ile ilgili Ankara SESAM kurulmuştur.

10 Ülkemizdeki antrenman bilimi ile ilgili yapılan çalışmalardan birisi, Tevfik Böke tarafından yazılan derleme niteliğindeki “Sporda Kondisyon” adlı kitaptır. Turgay Renklikurt, 1973 yılında yazdığı “Antrenman ve Fizyolojik Özellikleri” adlı kitabında antrenman bilgisinin gerektirdiği temel bilgileri toplamıştır. 1977 yılında Yaşar Sevim ve Sedat Muratlı “Antrenman Bilgisi ve Testler” adlı kitabı ile konuyu ciddi boyuta getirmiştir. Yine Yaşar Sevim tarafından yazılan “Yüklenme, Dinlenme ve Sürantrenman” adlı eser yüklenme ve dinlenme ilişkisini ayrıntılı olarak el almaktadır.

11 Ergün Şengül ve Yaşar Sevim’ in “Sağlık Topu İle Güç Geliştirme” adlı eserinde sağlık topu yardımıyla güç geliştirme çalışmalarına yer verilmiştir. Sedat Muratlı’ nın “Antrenman ve İstasyon Çalışmaları” bu konudaki ilk temel eserlerden biridir. 1982 yılında Necati Akgün’ ün yazdığı “Egzersiz Fizyolojisi” adlı kitapta fizyoloji ve antrenman bilimi ilişkisi çeşitli başlıklar altında verilmiştir. 1986 yılında Çetin İşleyen’ in “Kondisyon” adlı kitabında kondisyon geliştirilmesi için kullanılacak yöntemlere değinilmiştir.

12 E. Ergen ve C. Açıkada’ nın “Bilim ve Spor” adlı kitabında antrenmanlarla ilgili değişik konulara yer verilmiştir. Kemal Tamer ise “Fiziksel Performansın Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi” eseriyle özellikle laboratuar testlerine eğilmiştir. 1991 yılında Yaşar Sevim “Sportif Oyunlarda Kondisyon Antrenmanı” kitabında antrenman metotlarıyla motorik özelliklerin geliştirilmesini ayrıntılı bir şekilde incelemiş, bireysel ve takım sporlarında kondisyon geliştirme yöntemleri üstünde durmuştur.

13 Sonuç olarak, ülkemizde antrenman bilgisi ile ilgili gelişmeler dünyadaki gelişmelere oranla oldukça geridedir. Özellikle uygulama alanındaki eksikler takım sporlarında da görülmektedir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar ve çabalar antrenman bilgisinin gelişmesi açısından sevindiricidir.

14 ANTRENMAN KAVRAMI VE İLKELERİ
Sporun bilimsel olarak yapıldığı ülkelerde antrenman süreci çok yönlü araştırmalara, gözlemlere ve uygulamalara konu olmuştur. Bütün bu çalışmaların değerlendirilmesi sonucu “antrenman bilgisi” doğmuştur. Holmann, antrenmanı tıp açısından; “organizmada fonksiyonel ve morfolojik değişmeler sağlayan ve sporcuda verimin yükseltilmesi amacıyla belirli zaman aralıkları ile uygulanan yüklenmelerin tümü” olarak tanımlamıştır.

15 Ulich, antrenmanı eylem psikolojisi açısından; “beceri ve yetenekleri eylem planı ve eylem yapılarının optimalleşmesini sağlayan düzenli ve planlı bir süreç” olarak tanımlamaktadır. Mellerowisc/ Meller ise “güç yeteneğinin yükseltilmesi ve spor dallarında başarıya ulaşmasını sağlamak amacıyla sporcunun bedeni ve psikosomatik gelişiminde son derece etkin olan yöntem” şeklinde tanımlar. Harre’ ye göre; “spor antrenmanı, sporda gelişimi sağlamak için bilimsel; özellikle pedagojik ilkelere göre yönlendirilen süreçtir. Bu süreç planlı ve sistemli biçimde etkilenerek sporcuların bir veya daha çok spor dalında üstün başarıya ulaşmasını amaçlar”.

16 Özellikle sportif oyunlar açısından Yaşar Sevim’ e göre antrenman; “fizik ve moral gücün, teknik ve taktik becerilerin organik ve psikolojik yüklenmelerle düzeltilmesi ve en üst düzeye getirilmesi amaçlarına yönelik bir eğitim sürecidir”. Sedat Muratlı ise antrenmanı; “sporcunun kendi en yüksek verime ulaşabilmesi için, planlı biçimde yaptığı bedensel ve ruhsal çalışmaların tümüdür” şeklinde tanımlamıştır.

17 Antrenmanla Geliştirilmesi Amaçlanan Özellikler
Kuvvet, dayanıklılık, sür’ at, hareketlilik ve beceri gibi kondisyonel özelliklerin düzeltilmesi ve geliştirilmesi Teknik, taktik ve oyun anlayışı gibi özelliklerin düzeltilmesi ve geliştirilmesi Kişilik gelişimi ve eğitimi Sosyal özelliklerin ve davranışların gelişimi Psikolojik hazırlık (kazanma arzusu, hırs vb.) ve zihinsel gelişim.

18 ANTRENMAN PLANINDA YER ALMASI GEREKEN İLKELER
1. Antrenmanın Amaçları: antrenman sürecinin tüm hazırlıklarını içerir. Bunlar; Dayanıklılık, kuvvet, sür’ at gibi kondisyonel performansı oluşturan motorik özellikler, Antrenmanın etkinliğini ve uygunluğunu oluşturan temel bilimsel ilkeleri, teknik-taktik alanı kapsar, Psikolojik hazırlığı içerir. 2. Antrenmanın İçeriği: antrenman amaçlarına ulaşmak için antrenmanda kullandığımız alıştırmaları kapsar. Sportif verimliliğin en üst düzeyine ulaşabilmek için; antrenmanın amacına yönelik seçilen alıştırmaların uygun yüklenme ilkelerine göre uygulanması büyük önem taşır.

19 Antrenmanların seçiminde; amaca uygunluk, ekonomik ve etkinlik ilkeleri dikkate alınmalıdır. Alıştırmalar üçe ayrılır; * Genel Geliştirici Alıştırmalar: sporcunun genel ve çok yönlü olarak gelişimini amaçlar. Uzmanlaşmanın alt yapısını oluştururlar. * Özel Alıştırmalar: genel alıştırmaların üzerine örülür ve belli bir spor dalına özel çalışmalara yöneliktir. * Yarışma Alıştırmaları: yarışma için geçerli olan ve bir branşa özgü kombine alıştırmaları içerir.

20 3. Antrenman Araç ve Gereçleri: antrenman metotlarının uygulanmasına ve sportif verimliliğin istenilen biçimde gelişmesine yardımcı olur, destekler. Üçe ayrılır; Aletler: halter, kasa, sağlık topu…. Gibi Bilgi aktarıcı malzemeler: video, teknik resim dizileri vb. Organizasyon önlemleri: diziliş şekilleri vb. 4. Antrenman Metotları: ön görülen antrenman amaçlarına ulaşabilmek için, spor uygulamalarında geliştirilen planlı ve programlı uygulamalardır. Örneğin; “Temel dayanıklılığın” geliştirilmesi için “uzun süreli değişmeli koşular” antrenman metodunun uygulanması.

21 Antrenman, başlangıçta en üst düzeye kadar uzun süreli bir eğitim sürecini içermelidir. Uzun süreli antrenman düzenlenmesi ise üç ana bölümden oluşur: 1.Temel Antrenman Dönemi: Genel ve çok yönlü olarak kuvvet, sür’ at, dayanıklılık, hareketlilik ve koordinasyon gibi motorik özelliklerin geliştirilmesi, temel teknik ve taktik ilkelerin öğrenilmesi, sporcuların hareket zenginliğinin arttırılması, disiplin, hırs, kendine güven, cesaret gibi psikolojik özelliklerin ve sosyal davranışların geliştirilmesi, antrenman ve yarışmaya olumlu uyum.

22 2.Gelişim Antrenman Dönemi: Üst düzey spor verimliliğine basamaklı olarak ulaşılmaya çalışılır. Genel ve özel kondisyon düzeltilir ve geliştirilir. Teknik ve taktik eğitim düzeltilir. Zihinsel ve psikolojik gelişime daha fazla yer verilir. 3.Üst Düzey Antrenman Dönemi: Kondisyonel özellikler branşlara özgü biçimde mükemmelleştirilmeye çalışılır. Teknik ve taktik gelişim yarışma koşullarında en üst düzeyde uygulanır. Psikolojik ve zihinsel gelişim özellikle yaratıcılık ve sorumluluk duygularını geliştirir.

23 ANTRENMANIN ORGANİZMAYA ETKİSİ
Her spor dalında, üst düzeydeki verimliliğe ulaşmak için performansı belirleyen özellikler değişik biçimde geliştirilmesidir. Bir basketbolcu ya da hentbolcunun antrenmanı ile bir gülle atıcısının antrenmanı arasında birçok farklılık vardır. Bu nedenle öncelikle antrenmanların genel olarak organizma üzerindeki etkilerinin bilinmesinin uygulamalara olumlu yönde yansıyacağı tartışılmaz bir ilkedir.

24 ANTRENMAN VE KASLAR KAS SİSTEMATİĞİ
Hareket sistemimizin temel yapısını iskelet ve kaslar oluşturur. Kaslar kimyasal enerjiyi mekanik işe çeviren bir tür makine görevi görürler. Bir kasın bir dirence karşı koyabilmesi veya direnci aşabilmesiyle hareket ve iş meydana gelir. Bu nedenle kas sistematiğinin temel görevi, kasılarak bedensel harekete etki eden kuvvetin gelişmesidir. İnsan vücudunun erkeklerde yaklaşık %40’ ı, bayanlarda ise %25-30’ u kaslardan oluşmuştur.

25 Kas hücresi iğ şeklinde olup, lif olarak adlandırılır.
Kas ise bağ dokusu ile bir arada tutulan binlerce liften oluşmuştur. Kas hücresi sarkolemma denilen transparan fakat dayanıklı bir membranla örülüdür. Sarkolemma aynı zamanda kas liflerini birbirinden ayırır. Yaklaşık kas lifi bir araya gelerek kas lif demetini oluştururlar. Her bir kas demeti bir membranla çevrilidir. Lif demetleri uzunluğuna bir araya gelerek kası meydana getirir.

26 *Kas epimisyon adı verilen bir membranla örtülüdür.
*Membranlar bağ dokusundan meydana gelmiştir. *Lif demetleri arasında da bağ dokusu mevcuttur. *Kan damarları ve sinirler bağ dokusu içinde ilerler. Bağ dokuları kasın her ucunda tendonlara dönüşerek kemiklere yapışırlar. *Her kas lifinde temel kontraktil yapıya sahip yüzlerce ve binlerce miyofibril bulunur. *Her miyofibrilin içinde de aktin ve miyozin filamentleri vardır. Bu miyofilamentler protein molekülleri olup kasın kasılmasında başlıca rolü oynarlar.

27 Her kas lifinin yapısında birbirine komşu iki zarın arasındaki bölüme sarkomer adı verilir.
Sarkomer içerisindeki aktin ve miyozin filamentlerinin arasında meydana gelen etkileşme sonucunda doğan kuvvetlerin sonucu olarak kaslar kasılmakta ve kuvvet oluşmaktadır. Kasılmayı sağlayan ve kuvveti oluşturan temel enerji maddesi ATP’ dir. ATP’ nin temel görevlerinden birisi enerji iletimi, diğeri ise kaslarda yumuşatma görevini üstlenmesidir.

28 ANTRENMANIN KASLAR ÜZERİNE ETKİSİ
Bilim adamları Roux ve öğrencisi Lange’ ye göre kasların üç antrenman şekli vardır: 1.Kuvvet geliştirmeye yönelik antrenman 2.Sür’ at geliştirmeye yönelik antrenman 3.Dayanıklılık geliştirmeye yönelik antrenman Kasların hangi özelliğinin geliştirileceği öngörülen şartlar çerçevesinde yüklenmenin çeşidine bağlıdır. Dc Horme, yüksek dirence karşı hızlı kontraksiyonların kuvveti, hafif dirence karşı hızlı kontraksiyonların ise dayanıklılığı geliştirdiğini bulmuştur.

29 Yüklenmeler bir kasın maksimal kuvvetine yöneliyorsa kas liflerinde kalınlanma meydana gelir.
Temel ilke olarak; kuvvetin artması kas liflerinin kalınlaşması sonucu olur. Lif kalınlaşması da hareketlerin ve yüklenmelerin uygun ve yeterli biçimde uygulanmasına bağlıdır. Antrenmanlarda uygulanması gereken temel ilkeler; a-Çalışmaların şiddeti b-Alıştırmaların süresi c-Alıştırmaların sıklığı d-Uygun dinlenme

30 Kas kalınlığının büyümesi uygun dozdaki egzantrik ve izotonik kasılmalarla geliştirilebilen gerilim uygulamalarına bağlıdır. Gerilim uyaranı, büyük yüklenmelerin zorlanmasıyla meydana gelen esneme karşısındaki dirençtir. Bütün antrenman şekilleri ve gerilime yol açan yüklenmeler doku ve organ büyümesi ile sonuçlanabilir. Kuvvetin büyümesini sağlayan diğer dış etkenler; -proteinli yiyecekler -bol vitamin alımı -kasların ısıtılıp çalışılması -zaman zaman mor ötesi ışınlanma vb.

31 Özetle; kas kuvveti ile hipertrofi yani kas lif kütlesinin büyümesi arasında bir neden-sonuç ilişkisi vardır. Bir kasın çapı, enine kesiti ve hacmi, yüksek düzeyde gerilime yol açan uyarmalar verilmesiyle büyür. Daha iyi bir kan dolaşımı enerji depolarını büyümesi, çözülmesi ve kılcal damarlar sisteminin genişlemesi ise kas dayanıklılık yeteneğinin yükselmesini sağlar. Çabukluk sağlayan uyaranlarla kasın kasılma hızı yükseltilebilir.

32 KASLARDAKİ ENERJİ OLUŞUMU
Antrenman veya müsabakadaki her türlü bedensel yüklenmelerde, kaslarda meydana gelen enerji oluşumu büyük önem taşır. Kaslar insan metabolizmasındaki enerji oluşumu ve dönüşümünün son istasyonudur. Kasların çalışması sonucunda kimyasal enerji mekanik enerjiye dönüşür. Çünkü her türlü kas kasılması, kas dokusundaki enerji dönüşümlerine bağlıdır. Kaslardaki kasılmanın temel şartı bu enerji değişimleridir.

33 ATP’ nin Çözümlenmesi İle Enerji Oluşumu
Her kas çalışması ATP’ nin (adenozintrifosfat) ADP’ ye (adenozindifosfat) indirgenmesi ve anorganik P’ nin (fosfat) açığa çıkmasıyla başlar. Bu arada enerji serbest kalarak kas kasılması sağlanır. ATP ADP + P E (3 sn çalışma süresi) Kaslardaki ATP rezervleri oldukça sınırlıdır. ATP enerjisi 1-2 sn süreyle 3-4 kasılma için yeterlidir.

34 ATP miktarı antrenman yoluyla arttırılabilir
ATP miktarı antrenman yoluyla arttırılabilir. Ancak kaslarda depolanan ATP artışlarının enerji temini açısından önemi yoktur. Bu nedenle yeniden birleştirme (resentez) yoluyla ATP’ nin kısa zamanda yeniden oluşturulması fonksiyon açısından büyük önem taşır. ATP’ nin yeniden oluşturulması üç yoldan gerçekleştirilir; *Laktik asit ortamda anaerobik enerji oluşumu (KP çözülmesi) *Laktik asit ortamında anaerobik enerji oluşumu (Glikojen çözülmesi) *Anaerobik ortamda enerji oluşumu (Glikojen, yağ ve proteinlerin çözülmesi)

35 Laktik Asitsiz Ortamda Enerji Oluşumu
ATP’ nin resentezi için kreatin (K) ve fosfatın (P) ayrılması gerekir. ATP ve KP’ den enerjinin oluşması anaerobik enerji oluşumu olarak adlandırılır. Bu olayda oksijen harcanmaz ve laktik asit meydana gelmez. ALAKTAT SAFHA KP ADP ATP KREATİN (20 sn çalışma süresi) Laktik asitsiz ortamda enerji oluşumu

36 Laktik Anaerobik Ortamda Enerji Oluşumu
Büyüyerek 1 dk süreye ulaşan yüklenmelerde kaslardaki enerji yüklü fosfatlar, hareketin sürdürülmesiyle yetersiz kalır. Bu durumda glikoz ya da glikojen süt asidine indirgenerek kısa sürede ATP üretilir. Ancak bu aerobik süreçte kısıtlıdır. Bunun sonucu olarak da kas dokusunda ve kanda süt asidi (laktat) birikimi olur ve ancak oksidasyonla atılabilir. 40-45 sn devam eden dinamik yüklenmelerde maksimal laktat oranına erişilir. Sürekli artan yüklenmelerde laktik anaerobik ortamında enerji yüklü fosfatlar çalışmayı sürdürür. Daha sonra çalışma yerini aerobik enerji oluşumuna bırakır.

37 GLİKOJEN LAKTAT SAFHASI
GLİKOZ 2 ATP LAKTAT Laktik anaerobik enerji oluşumu Anaerobik enerji kazanma yoluyla, vücut oksijensiz ortamda belirli bir süre içerisinde yüksek bir verimliliği ortaya koyabilecek duruma erişir. Bu enerji oluşum süresi büyük bir önem taşır. Çünkü sportif oyunlarda birçok yüklenme anaerobik enerji oluşumunda yapılmaktadır.

38 Aerobik Ortamda Enerji Oluşumu
Bir veya iki dakikayı geçen yüklenmelerde enerji ihtiyacı aerobik olarak karşılanır. Enerji ihtiyacı karbonhidratların indirgenmesiyle sağlanır. Uzun süren çalışmalarda önce kas glikojeni ve daha az ölçüde karaciğer glikojeninden yaralanılır. Karaciğerdeki karbonhidrat rezervleri kan yoluyla kaslara verilir ve kaslardaki glikojen rezervlerinden tasarruf edilir. Yüklenme süresinin artmasıyla enerji ihtiyacı yağların oksidasyonu yoluyla karşılanır. Daha zor durumlarda proteinler devreye girer.

39 Oksidasyona uğrayan besin maddelerinin türü; çalışmanın nitelik ve niceliğine, beslenmeye ve sporcunun antrenman durumuna bağlıdır. Nöcker’ e göre dinlenme durumunda enerjinin %80’ i glikojen ve %20’ si serbest yağ asitlerinden aerobik enerji yoluyla kazanılır. Uzun süre devam eden yüklenmelerde serbest yağ asitlerinin enerji oluşumuna katkısı %50’ ye varır. Çalışmanın nitelik ve niceliğine göre yaklaşık 2-6 dk ya kadar enerji ihtiyacı anaerobik , bundan sonra aerobik yoldan temin edilir.

40 GLİKOJEN LAKTAT SAFHASI
GLİKOZ ATP + CO H2O Oksidasyon yoluyla aerobik enerji oluşumu Kaslardaki enerji oluşumuna temel enerji kaynağı olan ATP, kas çalışmasının başlangıcında CP asidi, daha sonra anaerobik glikoz yıkılması ve en son oksidatif metabolik olaylarla yeniden birleşir. Geçici olarak boşalan rezervler çalışma ve yeniden toparlanma ile tekrar dolar.

41 ANTRENMAN VE KALP-KAN DOLAŞIMI
Antrenman sırasında dolaşım sisteminin görevi, aktif dokulara gerekli kanı temin etmektir. Uzun süreli antrenmanlarda dolaşım sistemi vücut ısısını sabit tutmaya yardımcı olur. Dolaşım sisteminin antrenmana uyumu iki şekilde olur: * Akut Olgu: Herhangi bir kimsenin antrenman esnasında gösterdiği reaksiyon akut bir olgudur. * Kronik Olgu: Bir süre sportif antrenman yapan birinde istirahat veya antrenman sırasında kalp dolaşım sisteminin gösterdiği reaksiyon ve dolaşım sisteminin kazandığı özellikler kronik bir olgudur.

42 Dolaşım sisteminin Egzersize Akut Uyumu
Kassal antrenmana dolaşım sisteminin verdiği cevaba yaş, cins, vücut yapısı, kişinin kondisyon düzeyi etki eder. İstirahat halinde kalbin dakikada tüm vücuda gönderdiği kan 5-9 lt civarındadır. Kondisyonu düşük, hareketsiz yaşayan biri antrenman yaptığında kalp dk volümü 5-6 lt’ den 23 lt’ ye çıkar. Buda kasın artan oksijen ihtiyacını karşılar. Yapılan iş arttıkça nabız yükselir, maksimale ulaşır. Antrenmanla kalbin atım volümü artar. Antrenmansız birinde istirahat halinde 100 cc, dik durumda cc, maksimal antrenmanla 125 cc kadardır. Sporcuda bu cc’ ye çıkar.

43 ANTRENMANIN DOLAŞIM ÜZERİNE ETKİSİ
Düzenli antrenmanlar sonucu max. kalp dk. volümü artar. Antrenmanla nabızda daha az atma meydana gelir. Zamanla sunizal brdikardi meydana gelir, nabız 60’ ın altına düşer. Yüklenme sonrası nabzın normale dönüşü, antrenmansızlara göre daha hızlı olur. Antrenmanlarda kanın aktif-inaktif organlara dağılımı daha mükemmeldir. Özellikle dayanıklılık sporlarında kalpte hipertrofi görülür. Patolojik değildir.

44 ANTRNMANIN KALP ÜZERİNE ETKİSİ
Kalp odacıklarının hacmi büyür. Buna “Dilatation” denir. Kalp odacıklarının büyümesi ile içeri alınan kan miktarı artar, dk volümü yükselir. Kalp kaslarında hipertrofi denilen gelişme, kalınlaşma, kuvvetlenme meydana gelir. Kalbin ağırlığı gr dan gr a kadar yükselir. Kalp antrenmanla daha ekonomik çalışma yeteneği kazanır. Kalp kaslarındaki kılcal damarların antrenmanla çapları genişler, kalbe gelen oksijen miktarı artar. Kalp her atışta bütün kanı dışarı atmaz. Kalp odacıkları büyüdüğünden depolanan kan miktarı artar. Bu ise ani yük altında organizmanın gerekli oksijen ve enerjiye sahip olmasını sağlar.

45 ANTRENMAN VE SOLUNUM SİSTEMİ
İstirahat halindeki bir kişi dakikada defa soluk alır. Bir kişinin, 1 dakikada aldığı hava miktarı o kişinin dakikalık soluk hacmini meydana getirir. İstirahat halinde bir kişinin dk lık soluk hacmi 5-7 lt’ dir. Yük altında bu miktar 120 lt’ ye, bazı ağır çalışmalarda 140 lt’ ye çıkar. Alınan hava akciğerlerdeki avollere gelir. Alveollerin etrafının kılcal damarlarla çevrilmiş olması, alveoller ve kılcal damarlar arasında gaz alış verişini kolaylaştıran en büyük faktördür.

46 Solunum yolu ile akciğerlere gelmiş havanın alveollerdeki bölümünde %14-15 oksijen ve %4,9-6.9 karbondioksit vardır. Alveollerdeki bu oksijen ve karbondioksit oranı değişikliği bir basınç farklılığı doğurur. Bu oluşuma “Alveol Oksijen Basıncı” veya “Alveol Karbondioksit Basıncı” denir. Alveoldeki oksijen basıncının fazla oluşu kılcal damarlarla alveol etrafında mükemmel bir gaz alış verişini sağlar. Alveoldeki oksijen basıncı fazla olduğu taktirde soluk sayısı artar.

47 Havanın; solunum esnasında alınan ve verilen havaya göre oranı %33’ tür. Bu %33’ teki karbondioksit miktarı fazladır. Alınan hava akciğerlerdeki hava ile karışır.bu karışım sonucu akciğerlerdeki havanın karbondioksit oranında, dolayısıyla karbondioksit basıncına artma olur. Bu durum derin nefes alma ile giderilebilir. Derin nefes alındığı taktirde %33 lük oran %20’ ye düşer. Bu da alveoldeki oksijen basıncını artırır. Artış oksijen basıncı ile de organizma daha fazla oksijen ortamında çalışır.

48 Antrenmanlarla, alveoller etrafındaki kılcal damarların çaplarında ve gaz geçirim özelliklerinde artma olur. Bu daha fazla kanın alveoller tarafından oksijenle beslenmesini, dolayısıyla oksijenden azami faydalanma durumunu doğurur. Antrenman sonucunda elde edilen, daha derin nefes alma alışkanlığı ile hem vital kapasite artar, hem de artık hava miktarı azalır. Bu ise alveollerdeki karbondioksit miktarı ve basıncının düşmesini, kana karışan oksijen miktarının artmasını sağlar.

49 Belirli spor türleri için solunum ritminin hareket ritmine uydurulması gerekir.
Soluğu baskı altına almak kılcal damarların ezilmesine, dokunun kan sağlamasına ara vermesine neden olur. Bunların sonucu olarak da çabuk yorulma meydana gelir. Yine sportif gücün geliştirilmesinde derin soluk alıp verme önemlidir. Nedeni “karın zarının (diyafram) hareke katılmasıyla solunum kuvvetlendirilir” şeklinde açıklanabilir.

50 Antrenman sonucunda elde edilen, daha derin nefes alma alışkanlığı ile hem vital kapasite artar, hem de artık hava miktarı azalır. Bu ise alveollerdeki karbondioksit miktarı ve basıncının düşmesini, kana karışan oksijen miktarının artmasını sağlar. Belirli spor türleri için solunum ritminin hareket ritmine uydurulması gerekir. Soluğu baskı altına almak kılcal damarların ezilmesine, dokunun kan sağlamasına ara vermesine neden olur. Bunların sonucu olarak da çabuk yorulma meydana gelir. Yine sportif gücün geliştirilmesinde derin soluk alıp verme önemlidir. Nedeni “karın zarının (diyafram) hareke katılmasıyla solunum kuvvetlendirilir” şeklinde açıklanabilir.

51 Antrenmanla Akut Solunumsal Değişiklikler
Bireyin oksijen kullanımı arttıkça solunum dk volümü (VE) de artar. Solunum volümü; akciğerlere alınan ve çıkarılan havadır. Bu iş bir seferde 500 cc kadardır. Normalde her dakikada solunum sayısı 12 olarak ele alınırsa kişinin solunum dk volümü 12x50= l/dk olur. Antrenmanda solunum volüm ve kapasitesi değişmelerinde; solunum frekansı 12-15’ ten 40-51’ e kadar çıkar. Solunum volümü istirahat koşullarında vital kapasitenin %10’ u kadar olduğu halde antrenmanda %50’ sine kadar çıkabilmektedir.

52 Antrenmanda Oluşan Kronik Değişiklikler
Solunum Volümü: Sporcularda istirahatte ve submaksimal antrenman esnasında pek değişmez. Maksimal bir antrenman esnasında belirgin bir artma gösterir. Solunum Frekansı: Submaksimal bir antrenmanda fazla artmaz. Maksimal antrenmanda artış belirgindir. Solunum Dk Volümü: Submaksimal bir efor anında az bir artma olurken, maksimal bir efor anında yüksektir.


"ANTRENMAN BİLİMİ VE TARİHİ GELİŞİMİ." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları