Sakatlık ve Siyaset Sakat hareketi hemen her ülkede hak temelli diğer toplumsal hareketlere göre neden daha zor örgütlenmektedir?
Bir Toplumsal Hareket olarak Sakatlık Mücadelesinin Temel Eksenleri 1.Sakatlığın yeniden tanımlanması: Sağlamcı ideolojinin ifşası 2.Sakatlığın bir güçsüzlük olarak değil, aktif bir vatandaşlık olarak tartışılması: Sakatlar adına sakat olmayanların karar vermesinin eleştirilmesi 3.Mekânın erişilebilir kılınması: Kentin nasıl organize edileceğinin sınırları
ABD ve Britanya’da Sakatlık Hareketi Ed Roberts: Berkeley’deki ilk sakat öğrenci, Bağımsız Yaşam Hareketinin Babası olarak anılıyor. Judith Heumann: New York City’nin İlk tekerlekli sandalyeli öğretmeni UPIAS: Sakatlığın Temel İlkeleri Bildirgesi
Bir Toplumsal Hareket olarak Sakatlığın Diğer Hak Temelli Arayışlardan Farkları Nelerdir? Bir kimlik siyasetine tam olarak karşılık gelmez. Sakat kişinin kendine yönelik algısı Farklı sakatlıkların farklı ihtiyaçları Kabul ve destek görme potansiyeli mevcutken, iane (yardım) mantığı çerçevesine sıkışmıştır Örgütlenmeden kaynaklı güçlükler
Türkiye’de Sakat Hareketi Merkezi ve Yerel Yönetimler: Otoriter ve güçlü devlet - zayıf ve bağımlı yerellik Sosyal Politikalar: Tıbbi modelin hakimiyeti Neo-liberal politikaların genel etkisi STK’ların Örgütlenme Biçimi Dayanışmacı değil, rekabetçi birliktelik
Son Dönem Gelişmeler (1990 sonrası) Siyasi gündeme yansımalar ÖZİDA’nın kuruluşu ve Özürlüler Yasası AB ve BM etkisi Üyelik süreci / Engelli Hakları Sözleşmesi Toplumsal Hareketlere yansımalar Engelliler.biz, sakatlar erişim gibi platformlar / Görece hak temelli bazı oluşumlar
Sonuç yerine Disiplinler arası bir yaklaşım ile alınabilir bir akademik alan. Kentsel erişilebilirliğe sosyal boyut kazandırılması İnsan türünün ve bedeninin imkanları ve sınırları: örneğin sibernetik ve protezler
Sakatlığa Dayalı Ayrımcılıkla Mücadelede Hukukun Rolü Türkiye’de sakatlara ilişkin yasal düzenlemeler nelerdir ve uygulamadaki sorunlar nasıl aşılabilir?
Hukuk ve Sakatlık Toplumsal hayatı düzenleyen norm ya da kurallar olarak hukuk Kişilerin (gerçek veya tüzel) hukuken suç veya hukuka aykırı davranışlarını emir, yasak ve izin ile düzenler Ulusal –Uluslararası Hukuk Ayrımı İnsan hakları hukuku söz konusu olduğunda konunun muhatabı genelde Devlet’tir. Örneğin: insan hakları hukuku devletlere “engelli çocukların eğitim hakkından tam ve eşit şekilde yararlanması için gerekli tedbirleri almaları”nı emreder.
Tıbbi Yaklaşım ve Hukuk Cezai sorumluluk, fiil ehliyeti, sosyal yardım ve hizmetlere duyulan ihtiyaç gibi düzenlemelerle sınırlı Neyi yapamazlar neyi yapabilirler üzerine kurulu dar bir anlayış: sorunun kaynağını kişi ise çözümü de kişidedir. Dolayısıyla sakatlara hak sahipleri olarak yaklaşılamaz. Toplumsal ‘Muafiyet’: fayda amaçlı gibi görünen ama kişinin toplumsal hayattan dışlanmasına neden olan bir durum. Kişinin sadece sınırlılıklarına, eksikliklerine ve hastalıklarına odaklanan tıp biliminden farklı olarak hukuk, kişinin bedeninin ve zihninin ötesine geçerek toplumsal hayatı düzenlemek ve kişinin potansiyelini azami ölçüde geliştirebileceği özgürleştirici bir hayat yaratmak iddiasındadır.
İnsan Hakları Yaklaşımı Hak özgürlüklerin herkes için güvence altına alınması. 1990’lardan sonra hak arayışı geçmişe nazaran daha ileri düzeyde: Dayanışma ağlarının güçlenmesi tek başına zor olan hak mücadelesine imkan tanımıştır. Türkiye’nin BM’in Engelli Hakları Sözleşmesini (2006 BM / 2009 Türkiye) imzalaması ve onaylaması
Sakatlık ve Türkiye’de Hukuki Uygulama Alanı (I) BM Sözleşmesi Öncesi Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği (1999) «kamusal mekanlara erişilebilirlik açısından önemli» 2005 Özürlüler Kanunu: «Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi» « Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.»
Çalışma Hayatında Sakat Çalıştırma Kotasına İlişkin Veriler (2013)
Sakatlık ve Türkiye’de Hukuki Uygulama Alanı (II) BM sözleşmesi sonrası 2013 yılında kanunun adı Engelliler Hakkında olarak değiştirildi. “Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey” Kanun özü ve ruhu itibariyle BM Engelli Hakları Sözleşmesine paralellik gösterir niteliğe kavuşmuştur. 1. maddeye göre Kanun’un amacı “... engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır.”
İlgili Kanuna Göre Ayrımcılık Madde 4/A: “Doğrudan ve dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır. Eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere engellilere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli tedbirler alınır. Engellilerin hak ve özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanmasını sağlamaya yönelik alınacak özel tedbirler ayrımcılık olarak değerlendirilemez.” 3. maddeye göre Ayrımcılık Türleri: Doğrudan, Dolaylı ve makul düzenleme eksikliği Engellilerin insan haklarını ve temel öz-gürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve tedbirleri ifade eder.”
Mevzuat Neden Uygulanamıyor? (I) Yasal tedbirlerin alınması sanki sorunun kendiliğinden ortadan kaldıracak gibi algılanıyor. Yükümlülükler Devlete ait bir sorumluluk alanı olarak algılanmıyor. Yasal tedbirlerin başka tedbirlerle desteklenmesi gerekir. Mevcut yasal düzenlemelerin etkisini ölçmeye yönelik denetim, niteliksel ve niceliksel veri toplama ve değerlendirme faaliyetleri eksik. Bu nedenle aksaklıkların kaynağı tespit edilemiyor.
Mevzuat Neden Uygulanamıyor? (II) Hukuk toplumdan bağımsız değildir: Toplumun sahip olduğu algılayış yasal düzenlemelere yansıyabilir. Cezai müeyyideler tazmin edici: Dönüştürmektense cezayı öde ve kurtul anlayışı Ceza Hukuku kapsamının dışına çıkılabilmelidir: suç olarak tanımlanan fiillerin değiştirilmesi gerekliliği. Hukuk tek başına yetmez: toplumdaki kalıp yargıların varlığı temel bir sorun Kanuna ilişkin düzenlemelerin duyurulması ve toplum tarafından bilinebilirliğinin arttırılması gerekir. Uzman insan kaynağı yetiştirilmelidir. Yasal düzenlemelerin açık, net ve herkes tarafından anlaşılabilir olabilmesi gerekir Devletin en azından kendi kurumlarında samimi davranabilmesi, örnek olması gereklidir