İLETİŞİMİ OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Iletişimde üç filtre
Advertisements

İLETİŞİM NEDİR? İletişim,nesnel kriterlere dayalı aktaranın ve algılayanın,algısından bağımsız olan bilginin ve kişilerin özelliklerinin ifadesi olan duygu.
ANNE-BABA ÇOCUK İLİŞKİLERİ.
ÖFKEYLE BAŞ ETME.
ZOR HASTA İLE İLETİŞİM ARİFE ÖZEN.
Satışta İletişimin Rolü
NİÇİN ÖFKE VEYA BU KONFERANS NİYE? ACABA ÖFKELENMEMEYİ ÖĞRENSEK;
ERGANİ DEVLET HASTANESİ EĞİTİM BİRİMİ
YALAN SÖYLEMEK.
BİR ÖYKÜMÜZ VAR.
ÇOCUKLA İLETİŞİM.
İletişim Nedir? Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır.
DİNLEME KONUŞMA VE ELEŞTRİ ADABI
ÇOCUKLA İLETİŞİMDE KULLANILAN DİL.
Psikolojik Danışman Ayçin YILMAZ
HASTA VE YAKINLARI İLE İLETİŞİM
öğretmen-öğrencİ İletİşİmİ ve etkİn dinleme
DİNLEME VE ÖĞRENME BECERİLERİ
Zor insanla başa çıkma yolları
Araştırma ve Değerlendirme Formu
İLETİŞİM.
DİNLEME.
İLETİŞİM & HASTA MEMNUNİYETİ
İletişim Kaynak Mesaj Kanal Alıcı Kim Ne Söyledi Hangi Yolla Kime
İLETİŞİM ENGELLERİ.
ANNE-BABA ÇOCUK İLETİŞİMİ
ANNE-BABA-ÇOCUK İLETİŞİMİ
Yorumla-Yansıt İfadeleri (YYİ)
HALKALI GÜNEŞ ORTA OKULU
SINIF YÖNETİMİ “ÇOCUK EĞİTİMİ Mİ ANNE-BABA EĞİTİMİ Mİ?”
KİŞİLER ARASI İLETİŞİM -2-
ANNELER BABALAR/ÇOCUĞUNUZ SINAVA GİRİYOR …. Çocuklarımızı çok severken kişisel isteklerimizin, beklentilerimizin onlar için belki de aşırı bir yük olacağını.
İLETİŞİM   İletişim, dil kullanarak ya da kullanmaksızın insanlar arasındaki duygu, düşünce ve yaşantıların ifade edilme yöntemidir.
Hazırlayan Psk.Dan.Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan. Sinem TARHAN
Onları sevdiğinizi ve onların iyiliğini kendi iyiliğiniz kadar önemli olduğuna ilişkin açık bir mesaj verebilirsiniz.
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
HAZIRLAYANLAR NURTAÇ ÜNLÜ DERYA DEMİR GÜLŞAH BAŞARAN
AİLENİN OKUL BAŞARISINA KATKISI
DUYMAK MI, DİNLEMEK Mİ?.
HOŞGELDİNİZ.
-İLETİŞİM- SUNUSU.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük İLETİŞİM VE İNSANİ İLİŞKİLER
Okul Rehberlik Servisi
ÇOCUKTA İSTENMEYEN DAVRANIŞLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
ANNE BABA TUTUMLARI Karatay Rehberlik ve Araştırma Merkezi.
ETKİLİ İLETİŞİM.
İLETİŞİM BECERİLERİ.
Çocuk ve Yas.
HAYIR DİYEBİLME BECERİSİ
Sosyal Bilgiler İletişim
HAZIRLAYAN : EGE KÖMÜRCÜOĞLU SINIFI : 7-C NUMARASI : 333 İLETİŞİM.
“OKUL KORKUSU” SEMİNERİ
ÖZSAYGI VE ATILGANLIK.
İLETİŞİM VE EMPATİ.
DİNLEME BECERİLERİ YAPILANDIRILMIŞ GRUP PROGRAMI
Pozitif psikoloji İletişim becerileri.
KİŞİLERARASI İLETİŞİM BECERİLERİ
Bilal BİLGİN - Gazi Anaokulu- Rehber Öğretmeni
n Düzey: n Düzey: Lise 1. Sınıf öğrencileri n Genel Hedef: n Genel Hedef: Karar verme becerisini geliştirmelerini sağlayabilme. n Oturum Sayısı: n Oturum.
KİŞİSEL GELİŞİM & İKY.
KİŞİLERARASI İLETİŞİM
YETİŞKİN EĞİTİMİ VE İLETİŞİM BECERİLERİ
İLETİŞİM.
KAYGILISINIZ Çünkü anne-babasısınız ve çocuğunuzun başarılı olmasını istiyorsunuz.Ne var ki şunu da çok iyi biliyorsunuz ki diğer ailelerde çocukları.
Diksiyon ve Güzel Konuşma 1. Hafta
Gökçe Erinç Büyükşengür
İLETİŞİMİ ETKİLEYEN DEĞİŞKENLER
İLETİŞİMİ KOLAYLAŞTIRAN YAKLAŞIMLAR
ÖZEL DURUMLARDA İLETİŞİM
Sunum transkripti:

İLETİŞİMİ OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

İLETİŞİM NEDİR? İletişim, iletilen bilginin hem  gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda  bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.

İletişimde engeller KİŞİSEL ENGELLER *İletilenlerin her insanın kendi öznel yaşantılarıyla bağlantılı olarak anlamlandırılması, *Dinleyenin gergin kaygılı ağrı gibi sıkıntılarının olması *Kelimelerin anlamlandırılmasındaki farklılıklar *Algılama farklılıkları *iletişim kurmada isteksizlik *iletişim sırasında farklı şeyler düşünüp planlama *duymak istenen şeyleri işitmeye eğilimli olmak

anlatılanla sözsüz iletilenlerin tutarsızlığı *anlatılanla sözsüz iletilenlerin tutarsızlığı *bilgimize ters düşen bilginin önemsenmemesi *iletilenin ileten kişiye göre (örneğin: dost düşman oluşuna göre ) *lehçe-vurgulama farklılıkları, tıbbı terminoloji kullanımı *düşünce ve duyguların dolaylı anlatımı *duyguların yoğunluğu ya da duygusal uzaklık *duyu organlarındaki bozukluklar

Çevresel engeller *Gürültülü bir ortam *mahremiyeti olmayan bir ortam *ayak üstü mesafeli rahat olmayan bir ortam *uyaranların fazla olduğu bir ortam

TEDAVİ EDİCİ OLMAYAN TEKNİKLER BELİRSİZ GÜVENCELER VERMEK -Her şey düzelecek merak etmeyin -Her şeyde bir hayır vardır merak etmeyin -Endişelenecek bir şey yok - İyileşeceksiniz

Belirsiz güvenceler; hastanın endişelerini, sanki endişe etmesi için yeterli sebep yokmuş gibi görmek ve gidermeye çalışmaktır. Bu yaklaşımın hasta açısından hemen hiç değeri yoktur. Olsa olsa hemşirenin ne söyleyeceğini bilemediğini ve empati becerilerinin yetersizliğini gösterir. Bireyin endişelerinin yersiz olduğuna karar verilmiş ve duyguları yadsınmıştır. Danışan bundan sonra şöyle düşünebilir; ’’Bu hemşireye duygularımdan söz etmeye gerek yok nasıl olsa beni anlamayacak ve bi sonuca varamayacağız’’

Yaklaşan ameliyatı hakkında endişeli olduğunu söyleyen hastaya verilen ’’Endişelenecek bir şey yok’’ veya ’’Korkmayın’’ şeklinde bir yanıt hastanın endişesini azaltmayacaktır. Ayrıca böyle bir güvenceyi verirken ’’Her şeyin iyi olacağı’’ndan nasıl emin olabiliriz ki ? Her ameliyatta bir miktar risk olacağı için her zaman endişelenecek bir neden olabilir. Hastanın yaşadığı endişeyi kabul etmek ve anlamak yeterlidir. Üzerinde durulması gereken nokta, bu duyguların gerekli veya gereksiz oluşu değil, birey tarafından bu şekilde hissedildiği gerçeğinin kabul edilmesidir.

Güvence, ancak uygun zamanda ve uygun şekilde verilirse ve bir dayanağı varsa işe yarayabilir: Örneğin, ’’Bacağı kesilen hastalarımızın bu tür ağrıdan konuştuklarını duydum. Ağrının birkaç gün içinde azaldığını söylediler.’’ bu şekildeki güvencelerin bir dayanağı vardır ve hastayı rahatlatabilir.

*Belirsiz Övgülerde Bulunmak ’’Öyle iyi bir annesiniz ki, sizi sevmemesi imkansız.’’ ’’Öyle nazik ve düşüncelisiniz ki…’’ Övgüyü yönelttiğimiz kişi kendini böyle görmüyorsa, duyduklarını yadsıyacak ve bu övgüleri kabullenmesi kolay olmayacaktır. Eğer övgü içtense ve kişi bunu kabule hazırsa işe yarayabilir: ’’Bana öyle geliyor ki, işten eve dönünce yaptığınız gibi, her çocukla yarım saat birlikte olmak güzel bir fikir.’’ ’’bugün dün yürüdüğünüz mesafenin iki katını yürüdünüz.’’

’’Bunu yapmanız çok iyi olmuş’’ *Onaylamak Hemşirenin bir davranışı onaylaması, bireye hep bu yönde davranması; böyle davranmadığı taktirde onaylanmayacağı mesajını iletir. Danışanın özgür davranışı kısıtlanır; kişi hemşirenin onayına bağımlı olur veya onun onaylayacağı davranışları yapmaya çalışır. Kendisi istediği için değil de, başkalarının onayını kazanmaya çalıştığı davranışlara zorlanması ise, bireyin bağımlılığını artıracağı için yararsızdır. ’’Bunu yapmanız çok iyi olmuş’’ ’’Her zaman sözümüzü dinliyor ve itiraz etmiyorsunuz. Sizden çok memnunuz.’’

* Moral Verici Konuşmalar, Klişeler Ve Otomatik Yanıtlar Ameliyat olacak bir hasta hemşireye, ’’ameliyatım konusunda biraz endişeliyim’’ dediğinde aşağıdaki ifadeler söyleniyorsa, bunlar klişeleşmiş yanıtlardır. ’’Endişelecek bir şey yok’’ ’’Korkmayın’’ ’’İyi olacaksınız’’ ’’Bunun gibi küçük bir ameliyat için mi endişeleniyorsunuz’’ Bu ve benzeri yanıtlarda iletişim tıkanır. Çünkü bu tür yanıtlar; hastanın endişelerini anlatmasına ve soru sormasına izin vermemektedir. Bireyin sorunu anlaşılamayacağı için de yardım edilememiş olacaktır.

’’Ne hissetiğinizi biliyorum. ’’ ifadesi de bir başka klişedir ’’Ne hissetiğinizi biliyorum.’’ ifadesi de bir başka klişedir. Başkalarının neler hissettiğini tam olarak bilmemiz olası değildir. Yalnızca tahmin edebiliriz, ancak bunda da yanılma olasılığımız büyüktür. Kişinin ne hissettiğinin en iyi yolu, o kişiye sormak ve vereceği yanıtı dikkatle dinlemektir. Hemşire, bazen sormuş olmaz için soru sorarsa, yani amacı belli bir bilgi elde etmek değilse, bunlar birer klişedir: ’’Nasıl hissediyorsunuz.’’(en yaygın klişedir) ’’Dün gece iyi uyudunuz mu ?’’

Ancak tüm bu ifadeler, belirli bir bilgi elde etmek ve anlamak amacıyla sorulduğunda ve yanıtlar dinlenip değerlendirildiğinde, klişeleşmiş birer tepki olmaktan çıkar. Hasta, kendisinden isteneni neden yapması gerektiğini hemşireye sorduğunda şöyle yanıtlar alabilirler: ’’Sizin için iyi olacak.’’ ’’Doktorunuz böyle istiyor.’’ ’’Rahatlamanızı sağlayacak.’’ ’’Çünkü ben yapmanızı istiyorum.’’

Eğer bunlar mekanik olmayan bir biçimde, içtenlikle ve bireyden yana bir tavırla söyleniyorsa basmakalıp yanıtlar olmaz. Hemşire kendini bir şey söylemek zorunda hissettiği için bir şeyler söylüyorsa, bu bazen hemşireyi rahatlatabilir ama hastayı rahatlatmaz. Samhamer bu gibi durumlarda ’’Hemşirenin söyleyecek anlamlı bir sözü yoksa en iyisi susmaktır’’ der. Klişeleşmiş ve otomatik yanıtlardan kaçmak için, aceleyle hemen yanıt vermemek ve konuşmadan önce düşünme alışkanlığı kazanmak gerekmektedir. Smitherman, moral vermeye çalışan hemşirenin, hastanın duygularını yadsıdığını söyler ve moral verici konuşmaların antrenörlere bırakılması gerektiğini belirtir.

Teselli Etmek Teselli toplumumuzda yaygın bir davranış kalıbıdır *Teselli Etmek Teselli toplumumuzda yaygın bir davranış kalıbıdır. Başkalarının yaşadığı acı verici duygulara dayanamadığımız için bu duyguları kabullenmekte zorlanırız. Hastanın acılarını azaltmamız gerektiği gibi bir düşünceyle hareket eden hemşireler çoğu kez bireyi teselli etmeye çalışmaktadır. Oysa hemşirenin görevi hastaya yaşadığı acıları unutturmak değil, bireyin acılarını anlamak ve saygı duymaktır. Öğrenci ve ya mezun hemşire hastanın yaşadığı acıyı anlayamadığında, kabullenmediğinde veya bu duygu karşısında ne yapacağını bilmediğinde hastayı teselli etmeye kalkmaktadır. Bu tepkiyi hemşirelik eğitiminin ilk yıllarında çok görmekteyiz.

*Hemşirenin Kendi Yaşantısında Örnekler Vermesi Hastanın deneyimlerine benzer deneyimler yaşamışsa hemşire; bireye yararı olacağını düşünerek kendi yaşadıklarında söz etme yoluna gidebilmektedir. Ne var ki çoğu kez bunun bir yararı olmaz. Hastanın zihni kendi sorularıyla ve endişesiyle öyle doludur ki, başkaları ile pek ilgilenemez. Hasta kendi durumunun hemşireninkiyle veya başkasınınkiyle aynı olduğuna da inanmayacaktır. Özellikle hemşire, kişisel öyküsünde kendi cesaret, azim ve başarılarından söz ediyorsa hastanın cesareti daha da azalabilir.

Eğer kendi öyküsünün hastaya mutlaka yaralı olacağını düşünüyorsa hemşire bundan kısaca söz edebilir, ancak hastanın ilgi duyup duymama konusunda karar vermesi için onu serbest bırakır. Örneğin; ’’Anımsıyorum ameliyat olduğumda benimde bulantım olmuştu. Ama ertesi sabah geçmişti. Umarım sizinki de öyle olur.’’ Bu kişisel deneyim; hastayı belirli bir biçimde davranmaya veya düşünmeye zorlamadığı sürece, birey bu deneyimden yararlanmaya kendisi karar verebilir, hatta yararlı bile olur.

’’Neden şimdi gidip başlamıyorsun.’’ *Nasihat(Öğüt) Vermek Israr Ve İkna -Etmek Nasihat veya öğüt; kişilere ne yapmaları, ne yapmamaları gerektiğini söylemektir. Hemşire, hastaya ne şekilde düşüneceğini, neyi nasıl yapacağını söylediğinde; o kişi için neyin iyi olduğunu kendisinden daha iyi bildiğini ve bireyi kendini yönetmekten aciz biri olarak gördüğünü iletmiş olur. ’’Neden şimdi gidip başlamıyorsun.’’ ’’Niçin böyle bir evliliği sürdürüyorsun.’’ ’’sen en iyisi annene, onunla birlikte oturamayacağını söyle.’’

Nasihat eden kişi genelde söze ’’Senin yerinde olsam…. ’’ diye başlar Nasihat eden kişi genelde söze ’’Senin yerinde olsam…...’’ diye başlar. Fakat onun yerinde değildir. O kişi için en uygun çözümün ne olacağını bilemez, çünkü o kişinin koşullarını tam olarak bilemez. Nasihat veya öğüt bireyin sorunlarıyla etkili biçimde uğraşmasını ve davranışının sorumluluğunu almasını engeller. Eğer davranış sorunları nasihat ve akıl yürütmelerle çözülebilseydi, kimsenin fazla bir sorunu kalmazdı. Hepimizin tüm yürütmelerimizi etkisizleştiren, inandıklarımızı olduğu gibi sürdürmemize neden olan kör noktalarımız, yani bilinçaltı dirençlerimiz vardır. Bu yüzden duygusal sorunlar karşısında; bilgi vermek, akıl yürütmek ve öğüt vermek pek işe yaramayacaktır.

Ayrıca yaşı kaç olursa olsun, hiçbir insan öğüt dinlemekten hoşlanmaz Ayrıca yaşı kaç olursa olsun, hiçbir insan öğüt dinlemekten hoşlanmaz. Öğüt veren kişi; dinleyeni çocuk yerine koymuş olur, onun kendini yönetebileceğine inanmadığını, kendi kararlarını verebileceğine güvenmediğini de ortaya koymuş olur Kişiler bazen ani kararlar vermeleri gerektiği durumlarda kendi başlarına karar veremezler. Başkasının öğütlerine dayanarak karar verdiğinde bu sıkıntılı durumdan o an için kurtulmuş olabilirler. Ancak aldıkları kararın sorumluluğunu üstlenmezlerse, öneriyi veren kişiyi sorumlu tutarlar. Öte yandan, başkalarının görüş ve kararlarına bağımlı hale gelir, kendi görüş ve çözümlerini geliştiremezler. Bu da kişilerin bağımlı yapısını besler, bağımsız bir birey olmalarını güçleştir.

Çoğu kez, nasihatle birlikte ısrarda edilir Çoğu kez, nasihatle birlikte ısrarda edilir. Muhtemelen hemşire verdiği nasihatlere hastanın direndiğini hissedince, ısrar ederek bu direnci kırmaya çalışır. Ancak hemşirenin ısrarı, hastanın benimsemediği ve katılmayı istemediği bir amacı dayatıyor olabilir. Tavsiyede bulunmakla bilgi vermek farklı şeylerdir. Hemşire tavsiyelerde bulunduğunda; hastanın yerine karar verdiği için, sorumluluğu da üstlenmiş olur. Bilgi vermede ise; hastanın ortamı tanıması ve uyum sağlaması için bilmesi gereken bilgiler verilir, bireyin yerine karar verilmez.

*Yargılamak-Kınamak Yargılamak; bireyin benliğini veya davranışını iyi, kötü, doğru, yanlış gibi değer yargılarıyla nitelemektir. Kınayan ve yargılayan tutumlar karşısında birey, anlaşılmadığını ve kendisine saldırıldığını düşünür, yalnızlığı ve umutsuzluğu artar. ’’aldığınız tuzsuz diyet sizin iyiliğiniz için. Kantinden gizlice patates cipsi almak size yardımcı olan bizlere hakarettir.’’ ’’Bu yaptığınız doğru mu?’’ ’Ayıp değil mi, size hiç yakıştıramadım.’’

Bu tür yargılayıcı ifadeler, kişiyi suçlamaya, utandırmaya yöneliktir Bu tür yargılayıcı ifadeler, kişiyi suçlamaya, utandırmaya yöneliktir. Yargılama, bir tür saldırıdır ve bireyin benliğini hedef aldığından, kişi enerjisini kendini savunmaya harcayacaktır. Bu yüzden değişmesi istenilen davranış ortadan kalkmak yerine büsbütün pekişecek ve yerleşecektir. En önemlisi de, yargılanarak büyüyen kişi kendine ve başkalarına karşı yargılayıcı ve cezalandırıcı davranmayı öğrenecektir. Yargılayıcı tutum, cezalandırma eğilimini de beraberinde getirmektedir.

Kimi durumlarda hemşire hastaya öfke duyabilir Kimi durumlarda hemşire hastaya öfke duyabilir. Hastanın kimi davranışlarından hemşirelerin rahatsız olması, bıkması, öfke duyması yanlış değildir. Ancak yanlış olan, bu duygular yüzünden hastayı utandırmaya, kınamaya, cezalandırmaya kalkışmaktır. Örneğin, hastayı alaya almak, tedavi uygularken canını yakmak, bakımını eksik bırakmak, kişiyi görmezden gelmek gibi yaklaşımlar cezalandırıcıdır ve tedavide cezanın yeri yoktur.

Savunmak Savunmak bir kimseyi veya bir şeyi sözlü saldırıdan korumaktır. ’’Gece çalışan hemşire tek başına kırk hastaya nasıl yetişsin.’’ ’’Ama Dr. B. Çok yetenekli biridir.’’ ’’Eminim bunları yaparken sizin yararınızı düşünüyorlardı.’’ Hastalar bazen hastaneyi, hekimleri veya hemşireleri eleştirirler. Bu tür eleştiriler karşısında gördüğümüz en yaygın tepki bu kez sağlık çalışanlarının kendilerini veya ekip arkadaşlarını savunmalarıdır. Savunmaya geçmekle; hastaya, eleştirilerinin haksız ve asılsız olduğu, eleştirilen kişinin öyle davranması için mutlaka bir nedeni olduğu anlatılmaya çalışılır. Bunlar ise hastanın duygularını değiştirmediği gibi tedirginliğinin daha da artmasına yol açmaktadır.

Hastayla aynı fikirde olmadığımı söyleyebiliriz, ancak savunmaya geçmemizin bir anlamı yoktur. Çünkü biz başkalarının düşüncelerine katılmasak da onların istedikleri gibi düşünmeye hakları vardır. Hemşire, ’’Böyle düşünmeyin.’’ diyerek bireylerin düşüncelerini yadsımış, onları karşımıza almış ve eleştirmeye hakları olmadığı mesajını iletmiş oluruz. Ayrıca bir kişi veya kurumu savunmaya kalktığımızda bu tavır; onların kendilerini savunmaktan aciz olduklarını ve başkaları tarafından savunulmaya ihtiyaçları olduğunu düşündüğümüz anlamına gelir.

*Duyguları Azımsamak Hastanın önemsediği duygulara onun kadar önem vermediğimizde ve hatta durumu olduğundan daha hafif görmeye, göstermeye veya değiştirmeye çalıştığımızda, bireyin duygularını azımsıyoruz demektir. Hasta bastırılmış bazı fikir ve duygularından söz etmeye başladığında: hemşire kendi yaşantısından örnek verir veya ’’Bu durum o kadar da önemli değil, geçer.’’ anlamına gelecek şeyler söylerse, hastayı anlamaktan ne denli uzak olduğunu göstermiş olur.

Hemşire ve hekim için basit bir işlem veya durum, hasta için hiç de basit olmayabilir. Bu nedenle ’’…hekim ve hemşire, bu kendi değer ve ölçülerine göre değil, hizmet verdikleri kişilerin değer ve ölçülerine göre değerlendirmek durumundadırlar.’’

*Duygu İfadesinin Engellenmesi Hemşire hastanın duygularını anlatmasından ve sorununu ortaya koymasından korkarsa, hasta kendini reddedilmiş hisseder ve bir daha reddedilmemek için yardım istemekten çekinir.

Konu Değiştirmek Hasta: Ölmek istiyorum Konu Değiştirmek Hasta: Ölmek istiyorum. Hemşire: Bu hafta sonu ziyaretçiniz geldi mi? Hemşire konuyu değiştirdiğinde konuşmayı kendisi yönlendirmeye başlamıştır. Hasta söylemek istediklerini söyleme fırsatı bulamaz. Hemşirenin konuyu değiştirmesinin ve kendi düşüncelerini ortaya koymasının bir yararı yoktur. Önemli olan, hastanın duygu ve düşüncelerini söylemesini sağlamaktır. Hemşire ulaşılabilir olursa, hastayı dinleri sözlü sözsüz davranışlarındaki ipuçlarını değerlendirebilir, kendini onun yerine koyabilir ve onu anlama olanağı artar.

TEŞEKKÜRLER….