AĞLAYAN VE KAYIP DUYGUSU YAŞAYAN HASTA İLE İLETİŞİM
KONU İÇERİĞİ AĞLAMANIN İÇERİĞİ VE TANIMI . AĞLAYAN HASTADA MÜDAHELEDE KULLANILABİLECEK TEMEL İLKELER NELERDİR ? AĞLAYAN HASTA İLETİŞİMİNDE YAKLAŞIM YÜZDELERİ NELERDİR ? KAYIP SONRASI OLUŞABİLİCEK DUYGU VE DURUMLAR NELERDİR ? KAYIP YAŞAYAN HASTA YAKINLARI İÇİN YAPILABİLİCEKLER NELERDİR ? KAYIP YAŞAYAN HASTANIN YAKINLARIYLA DOĞRU İLETİŞİM KURMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR ? YAS SÜRECİ EVRELERİ NELERDİR KAÇA AYRILIR ? YAS TERAPİSİ NEDİR NASIL YAPILIR ?
AĞLAMAK ÜZÜNTÜ , ACI , SEVİNÇ , PİŞMANLIK , KAYIP YAŞAMA vb. nin etkisi ile gözyaşı dökmek anlamına gelmektedir. Hemşireler tarafından problem olarak görülen hasta davranışlarından biri "AĞLAMA"dır. Yetişkin insanlar ağlama davranışını kontrol etmeyi öğrenmişlerdir, bu nedenle ağlama, kontrolü becerememenin, zayıflığın, yetersizliğin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ağlama bir tür iletişim biçimidir; Üzüntüyü Çaresizliği Açı çekmeyi Engelleme ve öfkeyi Yardım isteğini... ağlama yolu ile ifade edebiliriz.
AĞLAYAN HASTADA MÜDAHELEDE KULLANILABİLECEK TEMEL İLKELER NELERDİR ? Ağlamanın hastanın gereksinimini karşıladığının dikkate alınması ve ağlamanın durdurulmaya çalışılması . Ağlama davranışının kabullenilmesi, yargılanmaması (hastaya "ağlamak sana hiç yakışmıyor", "hani güçlüydün, sana ne oldu böyle" gibi mesajların iletilmemesi) • Ağlaması ya da sorunları konusunda konuşup konuşmama kararını hastanın vermesinin sağlanması • Hastaya ağlaması sırasında zaman ayırıp, empati ve yardıma hazır oluşun iletilmesi • Hastaya duygusunu ifadede kolaylık sağlamak için "üçüncü şahıs" anlatımının kullanılması ("İnsanlar böyle durumlarda genellikle çaresizlik hissederler" vb.)
AĞLAYAN HASTA İLETİŞİMİNDE YAKLAŞIM YÜZDELERİ NELERDİR ? Ağlayan hastayla iletişimde Hekim % Hemşire Tıp Fak. Öğrencis Öğrenci Hemşire Toplam Doğru yaklaşım 56.7 40.0 53.3 50,8 Yanlış yaklaşım 43.3 60.0 46.7 49,2
İNANMAMA/İNKAR; Durumu yok sayma çabasıdır ve bir savunma mekanizmasıdır. “Hayır, bu doğru olamaz!” gibi ifadelerle karşılaşılır. Bu dönemde hastanın sosyal desteklerinin arttırılması, tedavi süreciyle ilgili bilgilendirmelerin yapılması, inkarının sözel olarak desteklenmesi ve hastaya zaman tanınması önemlidir
ÖFKE; Durumu kendi yetersizliklerinin bir sonucu gibi görerek suçluluk, bunun neden kendisinin başın geldiğini düşünerek öfke yaşar. Öfkenin anlaşılması, boşalmasının sağlanması, hastaya bakım verenlere güç kazanabilmeleri için destek olunması önemli hemşirelik yaklaşımlarındandır.
Pazarlık; Bu evrede yaşanan çaresizlik ve umutsuzluk duygularına karşı çocukça bir güçlülük duygusu vardır. Bu sayede kişiler kaybettiklerini geri getirebilecekleri ya da gerçeği değiştirebilecekleri duygusunu yaşayabilirler Pazarlık aslında bir ertelemedir. Bu evrede hasta tanrı ve çevresindekilerle pazarlığa girişir. Hasta ölmemek için arayış içindedir.
DEPRESYON; Terminal dönemde ele alınmayan öfke, kişiyi depresyona adım adım yaklaştıran etkendir. Depresyon hastalığın seyri üzerinde “Kontrolün Yitirilmesi” olarak da açıklanabilir. Bu aşamada yaşanan depresyonun kendi akışına bırakılması, müdahale edilmemesi önerilir. Ancak, sosyal uyaranlara yanıt alınamaz ise gerekli müdahalenin yapılması önerilmelidir.
UYUM/KABULLENME; Hasta öfkelenemeyecek kadar zayıftır ve “ölmek” kavramına alışmıştır. İlgi alanı daralmış, dış dünya ile ilgisini kesmiş, ziyaretçilerle daha kısa süre birlikte olmak istemektedir. İletişim sözelden çok, sözel olmayana kayar. Elini tutarak, sessizce yanında oturulmasını isteyebilir.Konuşamadığı zaman yalnız olmamak ona güven verebilir.
KAYIP SONRASI OLUŞABİLİCEK DUYGU VE DURUMLAR NELERDİR ? Şok ve inkar: Kaybın hemen sonrasında olanları kabul etmek zordur. Kişi kendini uyuşmuş hissedebilir, kaybın gerçekten olduğuna inanmayabilir ya da gerçeği inkar edebilir.
Hüzün: Yoğun üzüntü muhtemelen yasın evrensel yaşanan bir bölümüdür Hüzün: Yoğun üzüntü muhtemelen yasın evrensel yaşanan bir bölümüdür. Boşlukta olma duygusu, umutsuzluk, özlem, ya da yoğun bir yalnızlık duyguları yaşanabilir. Ayrıca yoğun bir üzüntüyü ya da aşırı ağlama olabilir.
Suçluluk: Ölen kişiye karşı yapılan/yapılmayan davranışlar ya da söylenilen/söylenilemeyenlerle ilgili suçluluk duyguları, inkar ya da kabul edilebilmektedir. Belirgin olan bazı duygular (örn. İyileşmesi zor bir hastalıktan dolayı uzun süre yattıktan sonra ölüm gerçekleştiğinde hissedilen rahatlık duygusu) nedeniyle suçluluk yaşanabilmektedir.
Kızgınlık: Kayıp kimsenin suçu olmasa bile kırgınlık ve kızgınlık hissedilebilmektedir. Sevilen biri kaybedildiğinde kişi kendini, Allah’ı, doktorları, hatta ölerek kendini terk etmiş olan sevdiği kişiyi bile suçlayabilmektedir.
Korku: Önemli bir kayıp korku ve endişeleri tetikleyebilmekte kaygı, mutsuzluk ya da güvensizlik duyguları hatta panik atak yaşanabilmektedir. Sevilen birinin ölümü kişinin kaybettiği kişi yanında olmadan kendinin nasıl öleceğiyle ilgili korkularını da tetikleyebilmektedir.
Fiziksel Belirtiler: Genellikle kederi tamamıyla duygusal bir süreç olarak düşünmekteyiz ama keder sıklıkla tükenmişlik, bulantı, bağışıklık sisteminin zayıflaması, kilo kaybı ya da alımı ağrı/ sızı ve uykusuzluk gibi fiziksel belirtiler de içermektedir.
KAYIP YAŞAYAN HASTA YAKINLARININ YAPABİLECEKLERİ Destek almak : Destek gruplarına katılmak Aile ve arkadaşlarla yakınlaşmak: Dini açıdan yapılması gerekenleri yerine getirmek Terapist ya da danışmana başvurmak Duyguları ile yüzleşmek Duyguları somut ya da yaratıcı bir şekilde ifade etmek
KAYIP YAŞAYAN HASTANIN YAKINLARIYLA DOĞRU İLETİŞİM KURMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR ? Aile bireylerine karşı mümkün olduğunca duyarlı ve şefkatli olunmalıdır. Kayıp yaşayan bir bireyin karışık duygular içinde olması doğaldır. Bu süreç içinde bazen birey kendini "delirecekmiş" gibi hissedebilir. Bu duygunun geçici olduğu belirtilmeli ve kendisine destek olunmalıdır. Yakınını kaybetmiş olan kişi, yakını yaşıyormuş gibi onunla konuşabilir. Bunu anlayışla karşılamak gerekir. Bu davranış, doğal bir tepkidir ve aslında kısa süreli yaşanan bir inkâr dönemidir. Bu aşamada ailenin yanında kalmak yararlı olabilir.
Eğer aileden birinin durumunda ya da davranışlarında ani bir değişme olursa yardım için rahatlatıcı sözler söylenebilir. Gerekirse onlara destek amaçlı eline ya da omzuna dokunarak yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz. Aile ile kaybedilen kişi hakkında konuşurken geçmişinden çok ölümü konuşulmalıdır. Aile üyelerinden biri öfkeli ise bu duygu, sağlık personeli ile ilgili değil yaşanan kayıpla ilgilidir. Bu nedenle de savunucu olmaya gerek yoktur. Öfkeli kişiye, yumuşak bir ses tonu ile duygu ve düşüncelerini anladığınızı belirtebilirsiniz.
YAS SÜRECİ EVRELERİ NELERDİR KAÇA AYRILIR ? Yas sürecinde ki birine yardımcı olmak için : Duygularını açmasını ve paylaşması sağlanır. Hastanın yanında zaman geçirin. Konuşmak istedikleri zaman hasta dinlenir. Yas evresi 3 döneme ayrılır.Bunlar;
1-Disequilibrium (Dengesizlik): Bu ilk evrede yas yaşantısı içindeki kişi, kaybın gerçeğini anlamayabilir ya da bilmeyebilir. Şok, şaşkınlık, hissizlik, inanmama, yadsıma görülebilir. Yadsıma, şoku emerek, kötü gerçeği yavaş yavaş sindirmemize yardımcı olur. Ölüevine ziyarete gitmek, cenaze törenine katılmak ölümün gerçekliği ile yüzleşmemizi sağlar. Ancak, gerçeğin bu türden bir sınanması eksik kalırsa, yadsıma sürebilir
2- Dezorganizasyon: Kayıptan birkaç hafta sonra başlayan bu evre, bazen aylarca sürebilir. Geride kalan kaybın kalıcı olduğunu anlar. Tipik olarak kendisini yalnız, yardıma muhtaç hisseder. Sosyalleşmekten kaçınır ve günlük aktivitelerini gerçekleştirmede güçlükçeker. Gece boyunca da bu konu kafasını kurcaladığı için uyku güçlüğü çeker. Dengesizlik evresindeki diğer belirtiler devam edebilir.
3- Reorganizasyon: Yas sürecini yaşayan kimse, bu evreye ulaştığında kaybı kabullenir ve yeni amaçlar ve ilişkiler oluşturmaya başlar. Kaybedilenin değerlerini ve davranışlarını yaşantısına memnuniyet verici şekilde birleştirir. Bu evre, kayıptan sonra altı ay ile iki yıl sonra başlayabilir.
YAS TERAPİSİ Yas süreci, sıklıkla kayıp acısını ya da bununla baş etmeyi tecrübe etmemiş kişiler tarafından anlaşılması oldukça zor, yalnız yaşanan, gizli ve mahrem kalmış bir alandır. Yas terapisi, yas sürecinin yeteri kadar uygun bir biçimde, doğal akışı içinde yaşanmasını amaçlar. Bu nedenle yas terapisinde, yas sürecinin yukarıda anlatmaya çalıştığımız evrelerini tanımak hastalarımıza ve aile üyelerine kayıpla baş etme konusunda yardım için atılacak ilk adımdır.
Hangi süreçten geçtiklerini anlayarak yas yaşantısı içinde olan kimseleri, daha iyi destekleyebilir ve özel ihtiyaçlarını belirleyebilirsiniz. Yas sürecinde bozulmalar olan, yası çözümlenmemiş görünenler için kayıp hakkında hislerini paylaşma konusunda onları cesaretlendirebilir, böylece bununla başa çıkıp iyileşme sürecine başlamalarını sağlayabilirsiniz. Geride kalan kişiyi, bilgilendirerek yas sürecine başarıyla rehberlik etmek amacıyla, bir kültürde ölümle ilgili yas sürecini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen ritüelleri tanıyıp anlamak çok önemlidir.
Cenaze ve yas ritüelleri, kültürlere göre bazı ortak özellik taşımakla birlikte bazı farklılıklar da vardır. Amerikan kültüründe yas minimalize edilmiştir. Ritüeller güçlü duyguların oluşumu, anksiyete ve yetersizlik duygularının ortaya çıkmasını ve dışa vurumunu sağlarlar . Bu özellikleri ritüellerin iyileştirici tarafını kanıtlar.
Cenaze törenleri de bu yönüyle iyileştirici etkiye sahiptir Cenaze törenleri de bu yönüyle iyileştirici etkiye sahiptir. Cenaze törenleri, kaybın kabullenilmesi ve yaşanması için gereklidir. Kayıp ritüelleri var olmanın anlamını hatırlatır ki bu da yasın uygun şekilde atlatılmasını sağlar.
Pek çok insan kederlenme sürecinde ağlamamayı kabul edilebilir bir davranış olarak görmemektedir. Ayrıca diğer insanların kendilerini ağlarken görmesine izin vermeyen insanlar acı çekmiyor anlamına gelmez. Ama bu gerçeğe rağmen özellikle modern kent yaşamında bazı yas tepkileri, çevre tarafından “hastalıklı” olarak nitelenip böyle yaşantılar gösteren insanlara “tedavi” diye bazı ilaçlar verilmekte, yas sürecinin olağan akışının önüne geçilmektedir.
Zamanla iç iyileşme meydana gelir Zamanla iç iyileşme meydana gelir. Yas yaşantısının bitişini, sürecin tamamlandığını insan, hayata yeniden sarılmaya başladığını görerek anlar. Bunlar düşüncelerin kayba yöneldiği tipik zamanlardır. İyileşme ilerledikçe üzüntü azalacaktır ancak tamamen yok olmayacaktır.
Terapistin ilke edinmesi gereken ilk ve en önemli şey, iyi bir yas sürecinin amaçlarını hep hatırda tutmak olmalıdır. Yas sürecinin amacı, asla kaybı unutmak değildir; ölen hep hatırlanacaktır. Amaç, kişinin, kendi hayat öyküsünde kaybı müstesna yerine koyarak, tekrar hayata sarılabileceği gücü kendinde bulabilmesi, hayatta neyin yaşanabilir olduğu konusunda biraz daha bilgeleşerek yoluna devam edebilmesidir.