Camiler Ve Din Gönüllüleri İdris YAVUZYİĞİT idrisyavuzyigit@hotmail.com
Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
Camiler, bir milletin bağımsızlığının simgesi O ülkenin, Müslüman olduğunu belirten Tapu senetleridir.
Gökyüzünü süsleyen yıldızlar gibi dünyamızı aydınlatan, gönlümüzü ferahlatan camiler ve Bu kutsal mekânlarda görev yapan din görevlileri Bu kutsal mekanların zineti ve değeri Mü’minler Hepinizi selamların en güzeli ve yücesi olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum: Esselamüaleyküm ve rahmetüllah
وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَدًاۙ MESCİTLER ALLAHINDIR وَاَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلّٰهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللّٰهِ اَحَدًاۙ “Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).” (Cin süresi, 18)
İslam toplumuna da canlılık ve yön verecek enerji camilerden yayılır. MESCİTLER HAYATIN MERKEZİDİR İslam toplumunda cami, vücudumuzda ki kalp gibidir. Ve Hayatın akışını sağlayan kan, kalpten pompalanır. İslam toplumuna da canlılık ve yön verecek enerji camilerden yayılır. Topluluklar manen camilerden, oralardaki gönül buluşmalarından enerjisini alır ve hayat bulur.
(Heysemi, Mecmeuz-Zevaid 117) MESCİTLER ALLAHINDIR "Mescitler yeryüzünde Allah'ın evleridir. Gökteki yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, onlarda gök ehlini aydınlatırlar.’’ (Heysemi, Mecmeuz-Zevaid 117)
MESCİTLER ALLAHINDIR "Mescidler yeryüzünde Allah'ın evleridir. Allah teala “Cami Kuşu” olanların, bedenen ve ruhen rahatlarını ve sırattan cennete gitmesini tekeffül etmiştir” (Terğib C.1, S.335)
MESCİTLERİN MİMARI MÜ’MİNLERDİR اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِوَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰۤى اُوۨلٰۤئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ "Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekâtlarını veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder (camilere ömür verirler). İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır" (Tevbe süresi 18)
İLK KURULAN MESCİT HZ. ADEM İLE TEMELLENİR, HZ İLK KURULAN MESCİT HZ. ADEM İLE TEMELLENİR, HZ. İBRAHİM VE İSMAİL İLE ŞEKİLLEİR VE SONRA… إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ “Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.” (Al-i İmran3/96)
MESCİTLERİ MÜ’MİNLER İMAR EDERLER إذا رأيتمُ الرجلَ يعتادُ المسجدَ فاشهدُوا لهُ بِالايمَانِ، فإنّ اللّهَ تعالى يقُولُ: إنما يَعْمُرُ مَساجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الاخِرِ الاية. Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle dediğini rivayet etti: “Bir kimsenin mescide alâkasını görürseniz, onun Mü'min olduğuna şehâdet edin, zira Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe inananlar imar ederler" (Tirmizî, Tefsir, Sûre 2, Tevbe 18)
MESCİTLERİ MÜ’MİNLER İMAR EDERLER مَنْ بَنَى مَسْجِداً يَبْتَغِى بهِ وَجْهَ اللّهِ بَنَى اللّهُ تَعالى لَهُ بَيْتاً في الْجَنَّةِ؛ وَفي أخرى: بَنَى اللّهُ لَهُ مِثْلَهُ في الْجنَّةِ Hz. Osman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim Allah'ın rızasını talep ederek bir mescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder.” Bir diğer rivayette: "...Allah, onun için, cennette bir mislini inşa eder." (Buhârî, Salat 65)
MESCİTLERİ MÜ’MİNLER İMAR EDERLER Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri padişahlığı esnasında 300 civarında cami ve 59 medrese yaptırmıştır. (Ragıp Güzel, C.1, S.298)
MESCİTLERİ MÜ’MİNLER İMAR EDERLER Keçeli Halil adındaki bir zat canının istediği bir şeyin parasını bir kenara ayırarak para biriktirmiş ve sonunda biriktirdiği bu paralarla İstanbul Fatih’te bulunan “Sanki Yedim Camii”ni yaptırmıştır.
(İlahi Hadisler DİB. Yay.1982, Sayfa 28) MESCİTLER ALLAHINDIR " Ben yeryüzü halkına azap etmeyi murat ettiğimde mescitleri inşa, tefriş, tamir ve tenvir edenleri, benim rızam için birbirini sevenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri görünce onlara azap etmekten vazgeçerim." (İlahi Hadisler DİB. Yay.1982, Sayfa 28)
MESCİTLERİN İMARINA DİKKAT مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰۤى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ ۘ اُوۨلٰۤئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِى النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ "Müşrikler, küfürlerine kendileri şahid oldukları halde Allah'ın mescitlerini imar edemezler. Öylelerinin bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onlar ebedî olarak cehennem ateşinde kalıcıdırlar" (Tevbe süresi 17)
CEMAATİ BÖLMEK İÇİN MESCİT… وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْر۪يقًا بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۘ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۘ وَ اللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ “(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.” لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَدًا ۘ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۘ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۘ وَ اللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ “Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe süresi, 107/108)
MESCİTLERİ HARAB EDENLER وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَنْ يُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُ وَسَعٰى ف۪ى خَرَابِهَا ۘ اُوۨلٰۤئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ اَنْ يَدْخُلُوهَٓا اِلَّا خَٓائِف۪ينَۘ لَهُمْ فِى الدُّنْيَا خِزْىٌ وَلَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ "Allah'ın mescidlerinde Allah'ın adının anılmasına mani olan ve mescidleri tahribe çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onlar, mescidlere ancak korku içinde gireceklerdir. Dünyada onlar için bir rezillik, ahirette ise pek büyük bir azab vardır" (Bakara süresi, 114)
MESCİTLERİ HARAB EDENLER Rasulullah buyurdu ki: مَنْ أَخْرَجَ أَذًى مِنْ الْمَسْجِدِ بَنَى اللَّهُ لَهُ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ “Kim, meccitten eza/eziyet veren bir şeyi (çer-çöp vs.) çıkarırsa Allah ona, cennette bir ev inşa eder.” (İbn Mace)
MESCİTLERİ … Peygamber ashabından Sevde isimli hanım sahabeyi hatırlayalım. Bir gün bedevinin iri mescide gelir ve bevleder. Ashap hiddetlenir. Peygamber bırakın onu oraya bir su dökün buyururlar. Bu hanım sahabi bir leğen su alıp oraya döker ve peygamberin yüzünün tebessüm ettiğini görünce artık peygamber her zaman mescidi temiz görsün diye temizler. Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre siyah tenli bir kadın (Ümmü Mihcen veya Sevde), mescidi süpürüyordu. (Bir gün) Rasulullah (s.a.s.) onu görememiş ve kendisini sormuştu. Oysa sahabe, onu çok fazla önemsemedikleri için öldüğünü Hz. Peygamber (s.a.s.)’e haber verip kendisini rahatsız etmek istememişler, götürüp cenazesini defnetmişlerdi. Bunu duyan Rasulullah (s.a.s.): “Bana haber vermeli değil miydiniz?” diye serzenişte bulundu ve onun kabrini kendisine göstermelerini istedi, gösterdiklerinde ilk gıyabi cenaze namazanı ashabıyla birlikte kılar ve ona duada bulunur ve şöyle der: “onu cennette mesciddeki tozları temizlerken gördüm”. (Buhârî, “Salât”, 72, “Cenâiz”, 5)
MESCİTLERİ … Mescide kandil getiren Temim Eddari isminde bir sahabi vardı. Peygamber efendimiz kandili görünce “Bunu kim buraya getirdi?” Diye ashabına sordu. Ashaptan kimse cevap vermez, korkarlar. Efendimiz: “Bu kandili getirip buraya yakanın Allah kabrini aydınlatsın” buyururlar. “Bir kimse bir mescide kandil asarsa o sönünceye kadar yetmişbin melek ona dua eder” (Ramuzul Ehadis, 431, 3)
MESCİTLERE GELENLERE İKRAM "Bir kimse evine gelene nasıl ikramda bulunursa, Allah'ta evine (camiye) gelene özel ikramda bulunur.’’ (Sahih-i Buhari Cilt 2, sayfa 625) “ Yer yüzünde Allahın evleri mescitlerdir. Ve oraya gelene ikramda bulunmak Allahın kendi üzerine aldığı bir haktır.” (Ramuzul Ehadis 121,6)
MESCİTLERE GELENLERE İKRAM مَنْ اَلِفَ الْمَسْجِدَ اَلِفَهُ اللّٰهُ تَعٰلَى “Mescit ile ülfet edeni (gönül bağı kuranı) Allah teala himayesine alır.” (İhya, C. 1, S.415)
MESCİTLERE GELENLER فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَن تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ “Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.” (Nur 24/36-37)
MESCİTLERE BAĞLANMAK سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ إِمَامٌ عَادِلٌ وَشَابٌّ نَشَأَ فِي عِبَادَةِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ … وَرَجُلٌ دَعَتْهُ امْرَأَةٌ ذَاتُ مَنْصِبٍ وَجَمَالٍ إِلَى نَفْسِهَا فَقَالَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ … Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı Kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler: Adil imam, Allah'a ibadet içinde yetişen genç, Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse, Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelip, Allah rızası için ayrılan iki kişi, Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde; "Ben Allah'tan korkarım" de(yip icabet etmey)en kimse, Allah'ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse. Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli görmeyen; verdiğini gizli veren kimse" (Nesâi, Kudât 2)
Zengin-fakir, Köylü-şehirli, Amir-memur, Resmi-sivil, MESCİTLER…. Camiler, Zengin-fakir, Köylü-şehirli, Amir-memur, Resmi-sivil, Yaşlı-genç, Siyah-beyaz, Kadın-Erkek, Yerli-yabancı... herkesi bünyesinde toplayan mekanlardır.
Dini Bilgi Ve Birikim Kazanma Yeri, MESCİTLER…. Mescitler, Namaz Kılma Yerleri, Okul, Şifahane, Sohbet, Dini Bilgi Ve Birikim Kazanma Yeri, Sosyal İş Ve İlişkilerin Paylaşıldığı Mekanlar, Toplumsal Bilincin Oluştuğu Yerlerdir.
ALLAH’A EN SEVİMLİ YER "Beldelerin Allah'a en sevimli yerleri mescitlerdir. Beldelerin Allah'a en sevimsiz yerleri de çarşı ve pazarlardır." (Müslim Mesacid, 288)
Yüzlerce yıldır varlığını devam ettiren MESCİTLER…. Estetik ve mimari özellikleri ve güzellikleriyle Yüzlerce yıldır varlığını devam ettiren Fatihler, Süleymaniyeler, Selimiyeler, Ulu Camiler Manevî yönden dinin gücünü; Biçimsel açıdan sağlamlık ve kusursuzluğu; Sanatsal açıdan da özgünlüğü yansıtan Şaheserler olarak insanlığı hayran bırakmaya devam etmektedir.
Abdullah İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: ALLAH’A EN SEVİMLİ YER Abdullah İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: "Mescid, Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm zamanında kerpiçten yapılmıştı. Tavanı hurma dallarıyla örtülmüştü. Direklerini hurma kütükleri teşkil ediyordu. Hz. Ebu Bekr (r.a) buna (gerek tezyin ve gerekse tevsi yönüyle) hiçbir ilave getirmedi. Hz. Ömer (r.a), (enini boyunu) artırarak mescidi, Resulullah devrindeki tarz üzere [kerpiç ve hurma dallarıyla] yeniden inşa etti. Onu esaslı şekilde Hz. Osman (r.a)(hem tezyin hem tevsi yönleriyle) değiştirdi ve pek çok ilavelerde bulundu. Duvarlarını nakışlı taşlarla ve kireçle inşa etti. Direklerini de nakışlanmış taşlardan yaptı. Tavanını da (pek kıymetli olan) sac ağacından yaptı” (Ebu Davud, Salat 12)
MESCİTLERİ GARİP BIRAKANLAR سِتَّةُ اَشْيَاءَ هُنَّ غَرِيبٌ فِي سِتَّةِ مَوَاضِعَ اَلْمَسْجِدُ غَرِبٌ فِيمَا بَيْنَ قَوْمٍ لَا يُصَلُّنَ فِيهِ وَالْمُصصْحَفُ غَرِيبٌ فِي مَنْزِلِ قَوْمٍ لَا يُقْرَؤُونَ فِيه وَالْقُرْأَنُ غَرِبٌ فِي جَوْفِ الْفَاسِقِ وَالْمَرْاَةُ الصَّالِحَةُ غَرِيبَةٌ فِي يَدِ رَجُلٍ ظَالِمٍ سَيِّئِ الْخُلُقِ وَالرَّجُلُ الْمُسْلِمُ الصَّالِحُ غَرِيبٌ فِي يَدِ امْرَأَةٍ رَدِيَّةٍ سَيِّئَةِ الْخُلُقِ وَالْعَالِمُ غَرِيبٌ بَيْنَ قَوْمٍ لَا يَسْمَعُونَ إِلَيْهِ ثُمَّ قَالَ إِنّ الّلَهِ لَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ نَظَرَ الرَّحْمَةِ Peygamberimiz (SAV): “6 şey 6 yerde gariptir” Mescid, namaz kılmayan insanların yanında; Mushaf, okunmayan evde; Kur’an, fasık kişinin kalbinde; Müslüman ve itaatli saliha kadın, kötü huylu, zalim bir adamın nikahında; Müslüman ve iyi huylu bir adam, kötü huylu ve itaatsiz bir kadının yanında; Alim, kendisini dinlemeyen bir kavmin arasında gariptir. Allah böyle kimselere kıyamet gününde rahmet nazarı ile bakmaz.”
MESCİTLERİ SÜSLEDİK AMA… Rasulullah buyurdu ki: «مَا سَاءَ عَمَلُ قَوْمٍ قَطُّ، إِلَّا زَخْرَفُوا مَسَاجِدَهُمْ» “Ameli bozulan her kavim, mescidleri süslemeye yönelmişlerdir.” (İbn Mace)
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK… Camilerin süsü cemaattir. Camiler en güzel halılarla döşense, En pahalı avizelerle aydınlansa, En güzel tezyinatla donatılsa Fakat içinde namaz kılacak cemaat yoksa o cami mahzundur. Cemaat, kuru bir kalabalık değildir. Cemaat: aynı ruhla hareket edebilen bir birlik demektir.
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK…
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK… İçerisi ne kadar temiz olursa olsun, büyüklüğü ve ihtişamı ne kadar çok olursa olsun cemaatı bulunmayan cami, mamur edilmiş bir mabed özelliğini taşımayacaktır.
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK…
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK…
CAMİLER İNSANLIĞIN DİRİLDİĞİ MEKANLARDIR
MESCİTLERİN SÜSÜ OLABİLMEK… Günümüz insanı cami, kurs, minare vs. Yapımına çok çok önem vermektedir. Bu arzulanan bir durumdur. Ancak camilerimizi en güzel şekliyle imar ederken gönüllerimizi imar etmeyi unutuyoruz. Camiler muhabbet alanlarından ziyade dedikodu mekanları yapmaya kalkıştık, Ezanlar okunurken farkına varmadık, Camilerin önlerine sigara izmaritlerimizi attık, Cami içinde birbirimize saygımızı kaybettik, Safları birbirimizin omuzlarına basarak geçtik, Soğan sarımsak kokularıyla hatta ter ve kir hatta sigara kokularıyla kirli çoraplarla etrafımızı rahatsiz bile ettik belki. Süslü süslü nice camilerimiz var ancak içinde cemaat yok. Tarihte camiler sabah namazı cemaatine göre inşa edilirmiş. Şimdi sabah namazlarında sadece imam ezan okuyor o kadar. Oysa müslüman toprakların mührü olan camilerimiz cemaatten yoksun kalmamalı. İçinde bizden sonra da namaz kılacak nesiller yetiştirmeliyiz.
ŞEYTANA KARŞI KALEMİZ OLSUN… اَلْحُصُونُ لِلْمُؤْمِنِينَ مِنَ الشّيْطَانِ ثَلَاثٌ اَلْمَسْجِدُ حصْنٌ وَذِكْرُ اللّٰهِ حصْنٌ وَقِرَاءَةُ اْقُرْآنِ حصْنٌ Kab’ul Ahbar şöyle demiştir: “Şeytana karşı müminlerin 3 kalesi vardır. Cami bir kaledir. Allah!ı zikretmek bir kaledir. Kuran okumak bir kaledir.”
"Mescidler hakkında övünme olmadan MESCİTLERLE ÖVÜNDÜK AMA… لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتّى يُتَبَاهَى في الْمَسَاجِدِ Hz. Enes (ra) anlatıyor: Resulullah buyurdular ki: "Mescidler hakkında övünme olmadan kıyamet kopmaz." [Ebu Davud, Salat 12, (449); Nesai, Mesacid 2, (2, 32).
MESCİTLERİ YÜKSELTTİK VE SÜSLEDİK AMA… مَا أُمِرْتُ بِتَشْييدِ الْمَساجِدِ. قَالَ ابْنُ عَبّاسٍ: لَتُزُخْرِفَنَّهَا كَمَا زَخْزَفَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارى[.. Resulullah buyurdular ki: "Ben mescidlerin yükseltilmesiyle emrolunmadım!" İbn Abbas der ki: "Yemin olsun! Sizler mescidlerinizi, Yahudi ve Hıristiyanlar gibi süsleyeceksiniz!” [Ebu Davud, Salat 12, (448); Buhârî Salat 62 (muallak olarak).
MESCİTLERİ YÜKSELTTİK VE SÜSLEDİK AMA…
MESCİTLER VE KADINLAR Mü`minler, mescidlerin binasına, tefrişine, tamirine, ihtiyaçlarına, temizliğine îtina göstermeli; onları namaz, zikir, Kur`an-ı Kerîm tilâveti, tesbihler ve sair ibadetler ile ihyâ etmelidir.
değerini bilmek istiyorsan DİN GÖNÜLLÜLERİ “Allah yanındaki değerini bilmek istiyorsan onun seni, nerde istihdam ettiğine bak”Ataullah iskenderi
MESCİTLER…. “Sünnetin İcin Ya Rasulellah!” (Cemaat katılmak için şuur gerekir) İki gözü kor olan bir zat vakit namazlarını cemaatle kılmaya özen gösterir. Bir keresinde bu zat camiye giderken düşer ve bası yaralanır. Eve dönünce hanımı kendisine çıkışır. “Sen amasın evinde kıl! ”Ama hanımına şöyle cevap verir: “Onun sunneti uğruna değil basım vucudum parcalansa az gelir.” Ama düşüp yaralandığı günün gecesinde Efendimizi rüyasında görür. Efendimiz ona :“Hanımınla niçin münakasa ettin” diye sorar. Ama :“Sünnetin icin ya Rasulellah “diye cevap verir. Efendimiz amanın gözlerini sıvazlayıp göz nurunu iade eder. (Kürsüden Gönüllere Hikmet Pırıltıları, Mehmet ERGUN, S.18)