TURKİYE’DE SEÇİM KAMPANYALARI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
SİYASAL SÜREÇ ve KAMUSAL SEÇİM
Advertisements

Hayali Bir Seçim Kampanyası
Nurcan CİVELEK Yeter ALTUNTAŞ
BASKI GRUPLARININ ETKİNLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER
ÜNİTE: İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ KONU: KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI
TURİZMİN GELİŞMESİNE ETKİ EDEN UNSURLAR
Türkiye’de Kadın ve Siyaset Kamuoyu Araştırması
Medya  Medya, her türden sözlü, yazılı, basılı, görsel metin ve imgeleri içeren çok geniş iletişim araçlarını kapsayan bir kavramdır. Bu kavramın içine.
İDEOLOJİK SAVAŞLAR DÖNEMİ. İhtilal Dönemi ( ) İhtilal dönemi ulus devletlerin ve milliyetçiliğin oluşumunu belirleyen zaman olarak kabul edilmektedir.
Siyaset Bilimine Giriş
İLETİŞİMDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ROLÜ
1924 ANAYASASI.
Siyasal İletişim.
MEDYA Medyayı Tanımak - Kitle İletişimi ve Medya -
HAFTA I.
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ SONRASINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Yardımcı Doçent Doktor Cenk Aygül
DEMOKRASİ YOLUNDA TÜRKİYE
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük CUMHURİYETÇİLİK
İLETİŞİMDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ROLÜ
İŞ PİYASASI VE ÇALIŞMA ALANLARI
HALKLA İLİŞKİLER Elif KUŞLU PİŞKİN 2005.
BASKI GRUPLARINI SINIFLAMA PROBLEMİ
SİYASİ PARTİ NE DEMEKTİR?
ELEKTRONİK DEMOKRASİ.
SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKİLAPLAR
MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI
YEREL YÖNETİMLER VE DEMOKRASİ
Yrd. Doç. Dr. Doğan AYDOĞAN
Geçmişten günümüze pek çok tanım ile açıklanan bilgi politikası bilginin üretilmesine, yönetilmesine, işaretlenmesine ve kullanılmasına öncülük eden; birbiri.
Bilinen adıyla 2014 Türkiye Cumhuriyeti yerel seçimleri, resmî adıyla 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Genel Seçimleri, 30 Mart 2014 tarihinde yapılan ve.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE MESLEKİ AMAÇLAR
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜŞAVİRLİĞİ ETKİNLİK VE ÇALIŞMALARI ( )
ALMANYA‘DA YAŞAMAK SİYASİ PARTİLER. Demokratik yönetim sisteminin temelini oluşturan siyasi partiler, prensip itibariyle birer dernek konumundadırlar.
ULS1040 Türk Sİyasal HayatI - I
Muaz Ayhan IŞIK Türkiye Büyük Millet Meclisi
KENTSEL SİYASET-2. KENTSEL SİYASET-2 Kentsel Siyaset-4 Doç.Dr. Ahmet MUTLU.
BATI MÜZİĞİ TARİHİ 3. Ünite: RÖNESANS DÖNEMİ MÜZİĞİ
HAZIRLAYANLAR MERVE ERDOĞAN SİMGE AKYILDIRIM
 24 Mayıs 1946 yılında İstanbul‘da doğdu.  1967 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdi  New Hampshire Üniversitesi'nde yüksek lisans.
SOSYALİZM NEDİR? Kara dayalı sistemindeki özel mülkiyet yerine ortak mülkiyetin, sermayeyi elinde tutan azınlık kitlenin kendi istekleri doğrultusunda.
Marksizm.
BİLECİK CUMHURİYET MAHALLESİ
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE
EĞİTİMİN POLİTİK TEMELLERİ
2. Hafta sorusu: Lizbon Anlaşması AB’nin kurumsal yapısında nasıl bir değişikliğe neden olmuştur. AB Lizbon anlaşması sonrası Demokratik bir yapıya kavuşmuş.
SOSYAL BİLGİLER Kitle iletişim’ in anlamı nedir?
BÖLÜM 10 UZAKTAN EĞİTİM √ Uzaktan Eğitim Nedir? √ Uzaktan Eğitim Etkili mi? √ Uzaktan Eğitim Teknolojileri Nelerdir? √ En İyi Uzaktan Eğitim Teknolojisi.
Fransa’da Kurulu bir şirketle iş yaparken Fransızca bilmek öncelikli ihtiyaçtır. Mensubu olmadığınız bir ulusun dili üzerinde.
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR.
KUŞ GRİBİ VE İNSANA TESİR EDEN SALGINA HAZIRLIK VE MÜCADELE PROJESİ Hayvan Sağlığı Bileşeni İnsan Sağlığı Bileşeni Kamuoyu Bilinçlendirme ve Koordinasyon.
UZAKTAN EĞİTİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Fahri Korutürk’ün Hayatı Fahri Korutürk’ün Hayatı Cumhurbaşkanlığı Dönemi ( ) Cumhurbaşkanlığı Dönemi ( ) Demokrasi ve Siyaset Algısı.
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR / Büyük Nutuk
(E)Tuğg.Doç.Dr. Oktay Bingöl
Kamunun Yeniden Yapılandırılması Eğitim Sen Eğitim Uzmanı
TBMM’den geçmişte ve bugün yer alan kadın milletvekillerimiz
TURİZM PAZARLAMASI Emir Hilmi Üner.
Demokrat Parti ( ) Dönemi Basını
. DERS.
MODERN MEDYA ÖRGÜTLENMELERİ
Yayıncılığa Giriş “Türkiye”
Sosyal Medyanın Politik Katılım ve Hareketlerdeki Rolü
HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
1982 TARİHLİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’NDA İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ Prof. Dr. Yasemin KARAMAN KEPENEKCİ Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi.
SİBER GÜVENLİK BÖLÜM 6.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI – ATATÜRK ve İLETİŞİM 1.
Sunum transkripti:

TURKİYE’DE SEÇİM KAMPANYALARI

Türkiye’de seçim kampanyası incelemeleri genellikle iki başlık altında toplanır: Tek Partili siyasal dönem Çok Partili siyasal dönem

TEK PARTİ DONEMİ ve PROPAGANDA Çok partili yasamın başladığı 1945’den önce, “tek-parti döneminde, 1924 ve 1930 yıllarında denenen çok partili yasama geçiş girişimlerinden kısa surede vazgeçilmek durumunda kalınmıştır

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) iktidarında yirmi iki yıl suren tek-parti döneminde, genel secimler iki-dereceli secim sistemine göre, dört yılda bir (1927, 1931, 1935, 1939, 1943) düzenli olarak yapılmıştır.

1931’den sonraki seçimlerde, bu tür faaliyetlerle hem bireylerin siyasal toplumsallaşması ve siyasal sistemle bütünleşmesi, hem de seçimlere katılımı amaçlanmıştır. Bu doğrultuda secim dönemlerinde, sinemalarda, radyolarda, halkevlerinde, parti salonlarında, okullarda ve meydanlarda halk hatiplerince konuşmaların yapıldığı ve konferansların verildiği bilinmektedir.

Halka el afislerinin dağıtıldığı, şehirlerin süslendiği, duvarlara propaganda afişlerinin asıldığı, geçit törenlerinin düzenlendiği ve gazetelerde muhtelif şahıslar tarafından seçimlerin gayesi hakkında yazılar yazıldığı görülmüştür

Ayrı bir partinin kurulmasıyla iki defa denenen çok-partili yasama geçiş uygulaması, kısa surede olumsuz neticelenirken, II. Dünya Savası öncesinde, artan iç ve dış baskıları göğüsleyebilmek amacıyla, bu kez parti içerisinde ve kontrolünde bir muhalefet oluşumuna gidilmiştir.

1939’da Serbest Fırka kurulmuştur. II.Dünya Savaşı içinde bulunulan politik, ekonomik ve toplumsal ortam, önce CHP içinde etkili bir muhalefetin ortaya çıkmasını, ardından ise, 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin (DP) kurulmasını ve böylece, çok partili yasama geçilmesini sağlamıştır

ÇOK-PARTİLİ DÖNEM ve SEÇİM KAMPANYALARI 1950’lerin basından 1970’lerin sonlarına kadar, acık hava toplantıları, radyodan propaganda konuşmaları, secim gezileri, flamalar, bayraklar ve afisler secim çalışmalarında sık kullanılan propaganda teknikleri olarak dikkat çekmişlerdir.

1980 sonrasında siyasal reklamcılık uygulaması ve kamuoyu araştırmaları, 1990 sonrasında ise özel yayıncılıkla birlikte televizyon secim kampanyalarında ağırlık kazanmıştır.

Türk siyasal hayatında partiler arasındaki ideolojik farkların buharlaşmaya başladığı bu dönemde, “pazarlama teknikleri ve kitle iletişim araçları ile dolayısıyla seçim kampanyalarında ‘kişi pazarlaması’ öne çıkarken,” ‘seçim çalışmaları’ olarak nitelenen seçim öncesi dönem, ‘seçim kampanyaları’ şeklinde nitelendirilmeye başlanmış ve bu yeni teknikler ve teknoloji dolayısıyla, partiler ‘uzmanlar’ ile işbirliğine gitmişlerdir.

Batı’da yaşandığı gibi, 1980’lerle birlikte, Türkiye’de de siyasi partilerin ideoloji ve programları silikleşirken, sosyolojik temel ve temsil özellikleri bulanıklaşmış ve adeta lider ve kadroları ile ayırt edilebilir birer ‘yönetim şirketi’ haline evrilmişlerdir. Bu evrim, Türkiye’de ANAP ile başlar.

1980 sonrası döneme damgasını vuran ve ‘Özalizm’ olarak adlandırılan siyasi ve ekonomik politikalar, toplumsal, ekonomik ve politik değişime neden olduğu gibi, siyaset yapma biçimini ve buna bağlı olarak da secim kampanyalarını dönüştürmüştür.

80’lerden itibaren kitle iletişimindeki gelişmeler dolayısıyla, medya siyasetin kurgulanışına yon vermeye başlamış ve buna paralel olarak da genel bir gösteri ortamının oluşmasına yardımcı olmuştur. Bu gösteri kültürünün yükselişiyle birlikte, politik propaganda da görselliği önceleyen bir söyleme doğru kaymıştır

1977 genel seçimlerinde Adalet Partisi’nin seçim kampanyası için ‘CenAjans’ ile işbirliğine gitmesi ve bu işbirliği çerçevesinde, ajans tarafından hazırlanan siyasal reklamların yazılı basında yer satın alınarak yayınlanması ve ses kasetlerinin propaganda amaçlı kullanılması gibi kampanya faaliyetlerinde yeni sayılabilecek bu uygulamalar, politik propaganda da değişimin ipuçları olarak kabul edilmektedir.

Cenajans'ın 5 Haziran 1977 seçimlerinde Adalet Partisi için kampanya hazırlaması bizde siyasal pazarlamacılığın başlangıcı sayılır. Cenajans o kampanya sırasında AP'nin gazete ve dergi reklamlarını hazırlamış, 20 bin ses kaseti, 5 milyon el ilanı dağıtmış ve duvarları mor afişlerle donatmıştır

1980 ihtilalinden sonra MDP ve ANAP da seçim çalışmalarını reklam kampanyalarıyla destekledi. ANAP'ın reklam kampanyasını yürüten Cen Ajans'ın sahibi Nail Keçili, Demirel'den sonra başarılı bir kampanya sonucunda Turgut Özal'ın seçim galibi olmasında pay sahibi oldu. Seksenli yıllarla birlikte parti propagandalarını ajanslara yaptırmak gelenek haline geldi.

1983 seçimlerinde Manajans'ın ANAP için bir kampanya hazırlamıştır. Özal, 1983 seçimlerinde kampanyalı siyasetin ve teknolojinin bütün nimetlerinden yararlanmayı ihmal etmemiştir. Seçim otobüsünün arka tarafında Comodor 64 ev bilgisayarı ve yazıcı vardı. Bu bilgisayara geziye gidilen yörede daha önceki yıllarda hangi parti, hangi kasabada ne kadar oy almış, arazisi ne kadardır, ne yetişir gibi bilgiler ve istatistikler yükleniyordu. Konuşma yapmadan önce yöreyle ilgili bu bilgiler yazıcıdan çıktısı alınıp kendisine veriliyordu.

Doksanlı yıllarda siyasal reklamcılıkta yeni bir sayfa açılmıştır Doksanlı yıllarda siyasal reklamcılıkta yeni bir sayfa açılmıştır. Özellikle Fransız reklamcı Jacques Seguela'nın 1991 seçimlerinde ANAP'la ilişki kurmasıyla seçim kampanyalarında önemli bir gelişme meydana gelmiştir.

1991 genel seçimlerinde yapılan kampanyalarda, iletişim ve siyaset tarihine geçecek örnekler görüldü. Meydanlarda ilk kez şarkılar, türküler söylendi. Mesut Yılmaz Jacgues Segula sayesinde dünya piyasasına açıldı. Refah Partisi geleneksel yapısını zorlayan reklamlarla seçimlere girmişti. Bu dönemde, içerisinde modacıların da olduğu bir jüri liderlerin imajlarını tartışarak, seçilme şanslarını ortaya koymuşlardı.

1999 seçimlerinde, çok iyi bir reklam, reklamı kadar iyi olmayan ANAP’ı secimin galibi yapmamıştır. Fakat, profesyonel destek almadan kampanyasını yürüten Demokratik Sol Parti (DSP), dönemsel konjonktürün etkisiyle secimi kazanmıştır

1999 genel seçimlerini farklı kılan en önemli sebep, secim sonuçlarını büyük ölçüde belirleyen ‘Abdullah Öcalan’ hadisesi olmuştur. Terör örgütü liderinin secimden iki ay önce yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi, seçmen tavırlarının belirlenmesinde hayli etkili olurken, partilerin ‘tercih edilirliği’ büyük ölçüde bu olaya karsı aldıkları tavır ile belirlenmiştir.

1980’lerde kamuoyu araştırmalarının siyaset kurumunun hizmetinde kullanılması siyasetin bilimselleşmesine, siyasal reklamcılık uygulamasının yaygınlaşması siyasetin teknikleşmesine,

1990’lı yıllarda başlayan özel radyo ve televizyon yayıncılığı ile secim kampanyalarında medyanın ağırlığının artması ise siyasetin hem kişiselleşmesine hem de medyatikleşmesine neden olmuştur.

Tüm bu gelişmeler, ‘teknik’ ve ‘uzmanlık’ bilgisine dayanan is yapma bicimi ile hizmetlerinin karşılığında ‘parasal’ değeri önceleyen ve politik iletişimde gönüllü parti yandaşlarının yerini alan profesyonelleri de öne çıkarmıştır.

Secim Kampanyalarında Kitle İletisim Araçlarının Kullanımı Tek parti döneminde en etkin siyasal bilgilenme aracı olan gazetelerin, çok-partili yasamla birlikte önemi daha da artmış ve 1960’lı, 1970’li yıllarda seçmenlerin kampanyaları ve siyasal ortamı takip etmek için başvurdukları öncelikli araç özelliğini korumuştur.

Çünkü gazeteler, seçim dönemlerinde miting ve gezileri izlemekte, lider ve adayları seçmenlere tanıtmakta, konulara yönelik duruş ve tavırları iletmektedir. Kentleşme ve okur-yazar oranındaki artışa paralel olarak geleneksel yapıdaki çözülme ile birlikte kitle iletişimi yaygınlık kazanmıştır.

1970’lerle birlikte Türkiye’de secim kampanyalarının cehresi yavaş yavaş değişmiştir. Seçim kampanyalarında afislerin yanı sıra broşürler ve el ilanları gibi basılı malzemeler de kentli seçmene yönelik kullanılmaya başlanmıştır

Çok-partili rejimin ikinci genel seçimlerinde (14 Mayıs 1950) dikkat çeken en önemli uygulama, radyodan gerek iktidar gerekse muhalefet partilerin yararlanması olmuştur. CHP’ye göre henüz yeni bir parti olan ve seçmene ulaşmada sıkıntı çeken DP’nin isteği üzerine, secimler öncesinde, 16 Şubat 1950’de çıkarılan 5545 sayılı secim yasası ile radyodan secim propagandası yapılabilmesi hakkı, seçimlere katılan bütün partilere verilmiştir.

Partilerin eşit oranda radyodan yararlanmasına imkan tanıyan bu kanun, radyo aracılığıyla partilerin geniş seçmen kitlesine ulaşabilmelerini sağlarken, secim çalışmalarına da hareketlilik getirmiştir

1950 genel seçimlerinde gözden kaçmayacak bir diğer çarpıcı uygulama, ‘Yeter Söz Milletindir’ sloganı ile parti ambleminin bulunduğu DP’nin secim afisleridir. Türkiye’de siyasal iletişim acısından önemli bir mihenk tası olarak hala hafızalarda kalan bu afis, halkta tek parti yönetimine karsı oluşan tepkiyi popülist bir yaklaşımla dile getirmiştir.

1950 seçimlerinin galibi olan DP, iktidara gelmesinde büyük payı bulunan radyo yoluyla propaganda yapabilme hakkını, kendi iktidarı döneminde 30 Haziran 1954 tarih ve 6428 sayılı yasa ile kaldırmıştır

Radyo yayınlarını muhalefet partilerine yasaklayan DP, 1954 ve 1957 seçimlerinde radyoyla birlikte miting, afis ve gazete gibi araçları kampanyasında kullanırken, radyodan mahrum kalan muhalefet partileri ise, kampanyalarında mitingler, afisler ve parti yanlısı gazeteleri kullanmışlardır.

DP iktidarına son veren ve demokratik sureci kesintiye uğratan 1960 askeri müdahalesi sonrasında kabul edilen 1961 Anayasası, siyasal partilere ve secim çalışmalarına daha özgürlükçü bir ortam sağlamıştır. İlk olarak “1961 Anayasası ile radyo yayınlarında tarafsızlık esas alınmış ve yayın hakkı ‘özerk’ kuruluş olan TRT’ye verilmiştir

Böylece, tüm partiler seçim kampanyaları sırasında radyodan yararlanma hakkını yeniden elde etmişlerdir.” 1960’lı yıllarda yeni partilerin siyaset sahnesinde yer alması iktidar yarısında rekabeti artırırken, seçim çalışmalarında, basın ve radyonun daha yoğun kullanılmaya başlanması ise, seçim mücadelesini renklendirmiştir.

1970’li yıllar Türkiye’sinde ise, toplumsal ve siyasal yapıda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Sanayileşmekte olan bölgelere göçün artmasıyla birlikte kentleşme hız kazanırken, bu gelişmeye paralel olarak ülke yeni bir kitle iletişim aracı (televizyon) ile tanışmıştır.

1970’ten itibaren Türkiye düzeyine yayılması, televizyonun seçim çalışmaları acısından yeni bir kitle iletişim aracı olmasını sağlarken, ilk defa 1973 genel seçimlerinde TRT tarafından televizyondan da secim haberleri verilmeye başlanmıştır

Televizyonun propaganda çalışmalarında kullanılması ise, ilk olarak 1977 genel seçimlerinde gerçekleşmiştir.

Yine, bu seçimlerde dikkat çeken bir diğer araç ise ‘ses Kasetleri’dir Yine, bu seçimlerde dikkat çeken bir diğer araç ise ‘ses Kasetleri’dir. Cenajans’ın yürüttüğü AP kampanyasında, Demirel tarafından seslendirilen ve ‘Demirel Evinizde’ sloganıyla hazırlanan 20 bin ses kaseti, yurt çapında il ve ilçelerdeki parti örgütlerine dağıtılarak, gerek örgüt binalarında gerekse kahvehane ve ev gibi ortamlarda seçmenlere dinlettirilmiştir

1983 genel seçimleri öncesinde ise yine Türkiye’de bir ilk yasanmış ve ABD’deki örneği gibi, televizyonda, secime girme hakkını elde eden partilerin liderlerinin katıldığı bir acık oturum düzenlenmiştir.

22 Ekim 1983 tarihinde yapılan ve ANAP lideri Turgut Özal, MDP lideri Turgut Sunalp ile HP lideri Necdet Calp’in katıldığı bu acık oturuma, Özal’ın özelleştirmeyle ilgili politikalarına karsılık Calp’in sert tutumu (masaya yumrukla vurarak ‘sattırmam’ demesi) damgasını vurmuştur.

http://www.youtube.com/watch?v=RULs_4rCTlQ

Yine bu seçimlerde, secim öncesinde yapılan bir düzenleme ile yazılı basında siyasal reklamcılığın kullanımına izin verilmiştir. Böylece, sonraki yıllarda siyasal süreçte ve secim kampanyalarında medyanın giderek güç kazanmasının yolu açılmıştır.

83 seçimlerinde başlayan bir diğer uygulama ise, liderlerin il gezileri ve mitinglerindeki görüntülerden hazırlanan video kasetlerin partilerin il ve ilce örgütlerine dağıtılarak, video cihazları aracılığıyla toplu mekanlarda (kahvehane veya örgüt binası gibi) seçmenlere izlettirilmesi olmuştur.

29 Kasım 1987 genel seçimleri öncesinde ise, secim kanununda yapılan düzenleme ile secime katılan bütün partilere, televizyonda yapacakları propaganda konuşmalarının yarısında görüntülü propaganda yapma hakkı tanınmış ve böylece, televizyonda bir nevi siyasal reklamcılık uygulamasına izin verilmiştir.

Miting gibi klasik siyasal iletişim yöntemlerinden çok kitle iletişim araçları ile propagandanın öne çıktığı bu seçimlerde, özellikle, ANAP ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) seçim kampanyalarında kitle iletişim araçlarını yoğun bicimde kullanmışlardır.

Hükümet tarafından TRT dısında hazırlatılan ve 1984’un Ocak ayından itibaren TRT’de ‘İcraatın İçinden’ adıyla her ay yarım saat yayınlanan bu programlar, siyaset adamı-reklamcı işbirliğine zemin hazırlarken, aynı zamanda da, propaganda yarısında muhalefet partileri acısından haksız rekabete neden olmuştur.

İcraatın İçinden http://www.youtube.com/watch?v=3jI4Kv9Zu5k

İktidar partisi bu programlar aracılığı ile kamuoyuna icraatını anlatma fırsatı bulmuş ve secimler için önemli bir avantaj elde etmiştir.

1980’li ve 90’lı yıllarda ise iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve uygulanan yeni-liberal politikalar doğrultusunda serbest ve rekabetçi bir piyasanın oluşturulması amacıyla yayıncılık alanının özel kuruluşlara açılması, medyanın, toplumsal ve bireysel yasam içinde merkezi bir konum kazanmasına neden olmuştur.

Radyo ve televizyon yayıncılığındaki devlet tekelinin ortadan kalkması, büyük sermaye gruplarının iştahını kabartmış ve dolayısıyla, medya alanında tekelleşme olgusu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, bu olayların ‘medya mantığına’ göre düzenlenmesi konusunda uzmanlaşmış kişiler ile işbirliğine gitmişlerdir.

SHP bir adım daha öteye giderek, Türk siyasal yaşamında siyasal reklamların en geniş ölçüde kullanıldığı ilk secimler olan 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde, kampanyasında kullanmak üzere ‘Mega 10-Demokrasi Kanalı’ adı altında özel bir televizyon kurmuştur.

Türkiye’de secim kampanyalarının ‘Amerikanlaştığı’ 1990’lı yıllarda, medyanın politik süreçte giderek ağırlığının artması ve söz sahibi olması, kampanyaları bicim ve içerik acısından değişikliğe uğratmış ve aynı zamanda, partiler arasında ‘eşit olmayan’ bir rekabetin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Yasal zemini olmaksızın yayın hayatına başlayan özel radyo ve televizyonlar, ilk olarak 1991 seçimlerinde taraf tutarak herhangi bir kural tanımaksızın partilere ilişkin lehte ve aleyhte yayın yapmışlar ve çok acık olarak kamuoyunu etkilemeye çalışmışlardır.