AĞLATAN TEVEKKÜL Sesli İzleyiniz
Biz beş arkadaş bakanlık görevlisi idik.
Bakanlığın alacağı on personeli seçmek için sınav yapacaktık.
Önceden ayrılan bir misafirhaneye indik Önceden ayrılan bir misafirhaneye indik. Gelişimizden kimsenin haberinin olmasını istemiyorduk.
Beşimizin de düşüncesi, hak edeni kazandırmak, siyasi ve diğer baskılara boyun eğmemekti.
Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes bir referansla bizi rahatsız edecekti.
Şehre akşam vakti vardık Şehre akşam vakti vardık. Namazı kılmak için tarihi bir cami önünde durduk.
Beşimiz de şadırvana oturduk Beşimiz de şadırvana oturduk. abdest almaya başlayacaktım ki, ayaklarımın önüne bir takunya kondu.
Takunyaları önüme kim bıraktı diye başımı kaldırınca, yüzüme tebessümle bakan, yirmibeş yaşlarında bir gençle karşılaştım.
“Siz yabancıya benziyorsunuz; namaz kılana hizmet, Allah’ın rızasını kazanmaya vesiledir. Allah kabul etsin!" dedi.
Gencin tebessümü, davranışı bizi çok etkiledi. Sordum: "Sen kimsin Gencin tebessümü, davranışı bizi çok etkiledi. Sordum: "Sen kimsin? Adın nedir?"
"Adım Bilâl. Bu mahallede oturuyorum "Adım Bilâl. Bu mahallede oturuyorum." Bir an abdest almayı bırakarak, gençle ilgilenmeye başladım.
"Ne işle meşgulsün Bilâl. " "Şimdilik işim yok "Ne işle meşgulsün Bilâl?" "Şimdilik işim yok. Ama inşallah yakında işe gireceğim."
"Nasıl olacak o?" dedim. Yüzüne huzurun ve mutluluğun tebessümünü kuşanarak:…
"Üç gün sonra bir müdürlüğe sınavla personel alınacak "Üç gün sonra bir müdürlüğe sınavla personel alınacak. Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşallah" dedi.
Arkadaşlarım da abdesti bırakmışlar, Bilâl'le aramızda geçen bu diyaloğa kulak vermişlerdi.
"Peki Bilâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı "Peki Bilâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?"
Bilâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum Bilâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum! Hepimizin üzerinde bomba tesiri oluşturacak sözü söyleyiverdi:
"Benim referansım Allah (cc)'tır; O ne güzel vekildir "Benim referansım Allah (cc)'tır; O ne güzel vekildir. Dün gece O'na dilekçemi sundum. Hiç kapısına geleni boş çevirir mi O?"
Yâ Rabbi. Bu ne işti. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum Yâ Rabbi! Bu ne işti! Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim.
"Bilâl, baban yok mu. " "Yok, ben üç yaşındayken ölmüş "Bilâl, baban yok mu?" "Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni." Temiz bir saflık üzerindeydi .
Bütün söylediklerini o kadar gönülden söylüyordu ki, kalbi adeta yüzüne vurmuştu.
"Evli misin Bilâl. " Bir anda gözleri yere eğildi "Evli misin Bilâl?" Bir anda gözleri yere eğildi. Yine o mütevekkil hâli bütün yüzünü kaplamıştı.
“Nişanlıyım. İnşallah, işe girer girmez hemen düğünümü yapacağım!”
“Ama Bilâl, o kadar kesin konuşuyorsun ki; üç gün sonraki sınavı kazanacağından emin gibisin!”
Gözlerini ufka dikti ve biraz sonra: “Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki O da beni seviyor. Seven sevene yardım etmez mi?"
Ona söyleyecek söz bulamıyordum Ona söyleyecek söz bulamıyordum. Allah, biz kocaman kocaman müdürleri, Bilâl kuluna hizmet etmek için göndermişti, adeta.
Bilâl dilekçesini büyük makama verince, melekler harekete geçmişler, müdürler ve her şey ona koşmaya başlamışlardı.
Çünkü emir, büyük makamdandı Çünkü emir, büyük makamdandı. Allah'a malik olan insanın mahrumiyeti söz konusu olabilir miydi?
Sormaya devam ettim: “Bilâl, nişanlıyım dedin Sormaya devam ettim: “Bilâl, nişanlıyım dedin. Bu zamanda işsize kim kız verir ki?"
Başını salladı ve "doğru" diyerek ekledi: “Allah razı olsun, kayınpederimden, ‘Bu zamanda namazında niyazında bir damat,…
…nerde bulunur, hem rızkı veren Allah'tır’ dedi ve kızını bana verdi …nerde bulunur, hem rızkı veren Allah'tır’ dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verecek inşallah.”
Bilâl lise mezunuydu. Üçyüz kişinin katıldığı yazılı sınavı başarıyla geçti.
Bilâl’le de mülakât gününe kadar hiç karşılaşmadık.
Mülakât günü geldi. Bizler, önümüze sunulan tüm referansları bir kenara attık.
Bilal’in mülakat sırası gelmişti ve işte karşımızdaydı Bilal’in mülakat sırası gelmişti ve işte karşımızdaydı. Bizi görünce şaşırdı, yüzü kızardı ve birden ağlamaya başladı:
Çocuk gibi ağlıyordu. İster istemez bizler de ona uyduk Çocuk gibi ağlıyordu. İster istemez bizler de ona uyduk. Hıçkırıklar boğazımızda düğümlenmişti.
Bilâl, ellerini kaldırdı ve dua etmeye başladı: "Ey Rabbim, ben niyazımı Sana sunmuştum. Hâlimi Sana arzetmiştim.
Ey Allah'ım, ben Sen'den başkasından istememeyi istedim, Sen'den, yine de sadece senden isterim."
Sessizlik odayı doldurmuştu. "Ne olur bana izin verin çıkayım“ dedi.
"Peki Bilâl" dedik, "Güle güle, Allah işini, aşını, eşini mübârek kılsın!"
Allah'tan isteyenler muratlarına erdiler de gayrısından isteyenler mahrum oldular.
Allah dilerse bütün dünyayı Bilâl’lere hizmetçi yapar.
NE MUTLU BÖYLE BİLÂL SAFLIĞINDA TEVEKKÜLE ULAŞABİLENLERE.... Salih TEKİN Sevdiklerinize iletiniz…