Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ÇOCUK NASIL ÖĞRENİR?.
Advertisements

KELİME TÜRLERİ ZARFLAR.
Değişkenler.
KÜÇÜK İTFAİYECİ lütfen sesi açıp Tıklayınız..
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı
ASIL EKSİKLİK Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
A) Zilin çalmasıyla yarışma başladı.
90/10 kuralı Hayatın %10'u,sizin başınıza gelenlerden oluşur.
Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında
Orhan Veli Şiirler: Müzik: Ezginin Günlüğü
BOŞANMA SEBEBİ.
SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE …
Mümkün Olmuyor Ağlamak Ama
Sorularla Gerçeğe Çağrı Merkezi.
Benim biricik Canım Babacığım
ADLARIN YERİNE KULLANILAN KELİMELER “ADIL”
AKŞAM SEFASINA BENZEYENLER. . Şehirlerarası bir otobüs yolculuğunda tanımıştım, Artin ustayı. Hayli yaşlı olmasına karşın enerjik ve dinç görünüyordu.
Meksika'da Inka tapınaklarına ç ıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birka ç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun.
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
YAS 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim. YAS 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini.
1/20 Zamir A B C D Aşağıdaki cümlelerin hangisinde şahıs ( kişi ) zamiri vardır? Akşam dayımlar geldiğinde uyuyordum. Durmadan yağan kar çocukları heyecanlandırdı.
KABUL EDEMEM.
Sevgili günlük, Bugün çok yoruldum. Neden mi bugün hem eğlendik hem öğrendik… Merak mı ediyorsun? Peki anlatayım…
Can Baba’nın anısına, saygıyla...
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
Beni hiç sevmedi ki yüzüme gülsün.
Yaşanan tüm güzel anlar bitmiş meğer gözünde…
Göl’ün Hikayesi.
BİR BABANIN ENGELLİ OĞLUNA MEKTUBU
SAKSIM SAKSIM Önce toprak doldurdum Önce toprak doldurdum
Sarı Yumak ile Kara Yumak arkadaş olmuşlardı
POLİS Ben bir polisim. Suçluları yakalayıp, hapse atarım.
Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"
SAF MADDELER Kömür, pirinç, tuz, toprak ve cam kavanoz gibi maddeleri katı madde olarak sınıflandırmıştık. Süt, zeytinyağı, gaz yağı, meyve suyu gibi maddeleri.
Hayatın Anlamı üzerine
GELECEĞİN SUÇLUSUNU YETİŞTİRMENİN  8 BASİT KURALI
CÜMLEDE ANLAM.
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
KARAGÖZ İLE HACİVAT MEKTUP HÜSEYİN ÖZDEMİR 6/B 1230.
Ailem dört kişiden oluşuyor.Annem, babam kardeşim Ayla ve ben.
ZAMAN MAKİNES İ ZAMAN YOLCULUĞU.
TEOG Sınavından Yüksek Puan Almak İçin 10 Altın Tavsiye
F. MADDELER DOĞADA KARŞIK HALDE BULUNUR
CÜMLEDE ANLAM 1.SORU: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde küçümseme anlamı vardır? A.Bütün gün uğraştım ,ödevlerimi hala bitiremedim B.İnsanlara zor zamanlarında.
Sınav Başarısında Ailenin Rolü
CÜMLEDE ANLAM.
HAYATI ANLAMLANDIRMAK
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER…
HAYATIN ANLAMI.
EŞ SESLİ KELİMELER Yazılışları aynı fakat anlamları farklı kelimeler eş sesli kelimelerdir.
YA KİMSEYE GÜVENEMESEYDİK
SINAV KAYGISI.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
DÜRÜSTLÜK BİR ERDEMDİR
TEŞEKKÜR EDERİM Cem Yurtsev
DONDURMAMA NE OLDU?.
ASIL EKSİKLİK.
ELİF’İN VÜCUDU.
BOŞANMA SEBEBİ.
SESTEŞ ( EŞSESLİ ) KELİMELER
KIRMIZI FİL NEREDE ?.
ÇARPMA İŞLEMİ.
Karışık olarak verilen kelimeleri anlamlı cümle olarak yazalım …
CANIN KUŞLARI Can, o gün annesine ne kadar çok sıkıldığını anlatıyordu: — Neden oyuncaklarınla oynamıyorsun? diye sordu annesi. — Ama onlar benimle oynamıyorlar.
4/A 51 BÜŞRA CUHADAR.  Fedakarlık, bencilce düşünmeyerek başkaları için kendimizden ödün vermektir. Bazı insanlar sevdikleri için çırpınır, onlariçin.
BİRİKİM YAPACAĞIM.
CANLILARIN BESLENME ŞEKİLLERİ
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
AİLEM.
Sağlıklı Yaşama Kılavuzu
Sunum transkripti:

Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip, ancak Savaştepe'ye kadar gidebilmiştik. Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden pazardı, her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde söylenirken, tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık Hüseyin Amca’yla.

Elinde küçük bir âlet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini söyledi. Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. “Motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti. Bir süre daha bakındı. Sonra ; - “Buldum galiba" dedi. -Herşey normal görünüyor ve su kaynatıyorsa araba su eksiltiyor demektir. Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde döşemelerin ıslak olmalı. Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü. Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor, eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu. Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü Hüseyin Amca.

Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi; - Doktor musun? - Evet. - Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız. Hep beraber Hüseyin Amca’nın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi. Hanımının şikâyetlerini dinleyip muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve menopoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilâç yazdım. Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi. Bu arada ilkokul çağındaki kızım odaları dolaşıyordu. Bir şey kırıp- dökmesin diye yanına gittiğimde, evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm. Şaşkınlığım daha da artmıştı.

Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin Amca’nın gerçekte emekli ilkokul öğretmeni olduğunu öğrendim. 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye yerleştiğini anlattı. Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini, burada hanımıyla başbaşa yaşadığından söz etti. - Neden buraya yerleştin? - - Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz, unutuldu gitti. Ben Savaştepe Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarındanım. Hasan Âli Yücel Maarif Vekili’yken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada öğrendim ben hayatı, bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini. Ayrılamadım buralardan.

- Peki bu tamircilik işi nereden çıktı? - Dedim ya, bilmezsiniz sizler köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu? O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın çocuklarına okuma yazmanın yanısıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi hattâ az buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler. Hayatı öğrendik ve öğretmen olup bizler de hayatı öğrettik çocuklara. - Yani elinizden çok iş geliyor. - Köy enstitülerinde, bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı, aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya! Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek, peynir ve zeytinden oluşan kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin Amca’nın hanımı. Emekli olduktan sonra zeytinciliğe başladığını, sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan söz etti.

- Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleriyle karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışsız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunuyla ısınmışız. Giderek ona benzemişiz… - Nasıl yani?.. - İnsan da doğanın meyvesi değil mi? Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tuttu: - Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan. Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor, selede tuza yatırıp acı suyunu atmasını, buruşup bu hâle gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hâle getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor, ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları…

-Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi“? diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler. - Hurma zeytini bilir misin? - Bilmem. Hiç duymadım. - Ege’nin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama, her yıl Kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgârla zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın. - Eeee?.. - Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi insanları oldukları yerde yetiştirmeyi, onların bilgilerini de diğer insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda olgunlaştırıyorlardı insanı. Hayata hazırlıyorlardı...

Sustuğumu görünce, boşalan bardakları doldurmasını rica etti hanımından. -İşte bu yüzden, öğrendiklerimin zekâtını vermek, “zeytinin terini hatırlatmak” için buradayım, doktorcum, unutulsun istemiyorum… dedi. Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedâlaştık. Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar…

Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin KOCAKÜLAH ve Köy Enstitüleri’ne emek verenlerin anısına adanmıştır. DÜZENLEME :