ATATÜRKÜN GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLERİ
Bir ülkenin geleceği için gençlik neyi ifade eder?
Atatürk; dünyanın en asil milletlerinden biri olan Türk milletinin işgale uğradığı anda, orduların başkomutanı olarak ülkenin bağımsızlığına ve millî egemenlik temelinde Cumhuriyetin kurulmasına öncülük etti. Atatürk’ün en büyük tutkusu ve hedefi milletinin mutluluğuna hizmet etmekti. O, hiçbir zaman bu uğurda yaptıklarını yeterli görmüyordu. Halkının mutluluğu için yapılması gereken çok şey olduğunu dile getiriyordu.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun beraber olarak kararlı yürümesine borçluyuz. Yaptıklarımızı asla yeterli görmemekteyiz. Daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır, zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.”
“Ellerimiz deniz kıyısında ve zincirlerle bağlı bir hâlde bulunuyor ve: ‘Ah bir kere hür olsak da bu denizde bir yüzsek.’ diyorduk. İşte bugün özgürlüğümüzü kazandık, zincirlerimizi kırdık. Denizde yüzmemize engel kalmadı. Fakat bir türlü suya giremiyoruz. Amaç, sadece hür olmak değilmiş. İş, yüzmeyi öğrenmekte ve kurtulmanın çaresine bakmaktaymış… Biz amansız düşmanlara göğüs gerdik ve sonunda galip geldik. Düşmanlarımıza galip geldiğimiz gibi, çalışarak bu sorunlarımızı da yeneceğiz. Fakat bu amacımızın gerçeklemesi için beş - on yıl yeterli değildir... Başarı yavaş yavaş gerçekleşecek. Ülkemiz, yetiştireceği bürokratları, memurları, bilim insanları ve eserleriyle zafere ulaşacaktır.”
Ona göre, geleceğin emanet edileceği gençleri yetiştirmek devletin asli görevidir. Buna karşılık gençlerin asli görevi de fırsatları değerlendirerek çalışmaktır. Türk genci, her şeyden önce milletin bütünlüğüne, bağımsızlığına, benliğine yönelen tehdit ve tehlikeleri göğüslemeyi öğrenmiş olmalıdır.
Türk milletinin şan, şeref ve büyüklükleriyle dolu tarihinden güç almalıdır. Bir yandan geçmişiyle övünürken öbür yandan da geleceğe güvenle bakmak için var gücüyle çalışmalıdır.
Millî Mücadele’den Önce Daha Millî Mücadele’ye başlamadan önce, I. Dünya Savaşının felaketli sonuçlar doğurduğu günlerde Atatürk için Türk gençliği başlıca umut kaynağı idi. Atatürk’ün Türk gençliği ile ilgili görüşlerini açıklayan en eski belge, 1918’de kendi el yazısıyla yazdığı bu satırlardır: “Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.”
Millî Mücadele Yıllarında Genç bir tıp öğrencisine hitaben: “Evlat müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyor ve gençliğe güveniyorum.” dedikten sonra: “Azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ güvencesini verir. Askerî tıbbiyeli üniforması ile Sivas Kongresi’ne katılan bu genci alnından öper ve şöyle der: “Vatanın bütün ümidi ve geleceği genç neslin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.” Yine 1919’da Kurtuluş Savaşı başlarında: “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.” diyen yine Atatürk’tür.
Millî Mücadele’den Sonra 30 Ağustos 1924’te Büyük Zaferin ikinci yıl dönümünde Dumlupınar'da yaptığı tarihî bir konuşmasında Atatürk, zaferle sonuçlanan bağımsızlık savaşını anlatır. Mutlaka kazanılması gereken yeni bir savaşın uygarlık savaşı olduğunu belirterek: “Son sözlerimi özellikle memleket gençliğine yöneltmek istiyorum. Gençler! Cesaretimizi arttıran ve sürdüren sizlersiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfanla insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak olan sizlersiniz.”
Milli Mücadeleden önce Türk gençliğinden beklenen görev ve sorumluluklar ile Milli Mücadeleden sonra beklenen görev ve sorumluluklar arasında ne tür farklar vardır?
Atatürk'ün Türk gençliğine yüklediği sorumluluklarda zamanla bir değişim olmuş mudur? Neden?