CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK YAZI DİLİNİN DURUMU GÖKÇEN AYATA
Millet kavramının en önemli özelliklerinden biri de dil birliğidir Millet kavramının en önemli özelliklerinden biri de dil birliğidir. Ülkemizde dil birliğinin sağlanması için de halkın konuştuğu dil ile aydın kesimin konuştuğu dilin ortak bir paydaya alınması gerekiyordu.
Edebiyat dili olabildiğince halkın diline yaklaştırılarak kitlelerce rahat anlaşılabilmeli ve okullarda etkin bir iletişim aracı olabilmeliydi.
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Osmanlı Türkçesi’nin sayısız Arapça ve Farsça sözcüğün istilasına uğramış olması artık ulusal bir utanç olarak görülüyordu.Gazi’nin ifadesiyle ’Ülkesini, yüksek istiklalini savunmasını bilen Türk Milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıydı’
Alfabe konusu, Cumhuriyet Döneminde ilk defa İzmir İktisat Kongresi’nde gündeme gelmiş, Maarif’i ilgilendirdiği için reddedilmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretimde birliğin sağlanabilmesi için ‘dil birliği’ nin kurulması, bunun için de Latin harflerinin kabulü gerekliliği düşünülmüştür.
Yeni Türkiye’nin Latin Alfabesine geçmesini zorunlu kılan etmenler Daha çok ünsüz ağırlıklı olan Arap Alfabesi’nin Türkçe’nin ünlülerini karşılamadaki yetersizliği Yazılışı ile okunuşu farklı olan Arap alfabesinin öğrenilmesinde karşılaşılan güçlükler
Yeni Türkiye’nin Batı kültürüne ve uygarlığına yönelmiş olması Latin alfabesinin, sesçil bir dil olan Türkçe’nin seslerini karşılamadaki uygunluğu Türkiye’den daha önce Latin alfabesine geçmiş olan Azerbaycan ve diğer Türk kökenli cumhuriyetlerle (1926 Bakü Konferansı) dil ve kültür bağının koparılmaması
Uygulanan kültür programı doğrultusunda 26 Aralık 1925 tarihinde uluslararası takvim ve saatin kullanılması kabul edilmiş, Hicri Takvim yerine Miladi Takvim esas alınmıştır. Daha sonra 1926 yılında çıkarılan bir kanunla ticaret alanında Türkçe kullanılması öngörülmüştür.
1927 yılında çıkarılan bir kanunla da sokak adları Türkçeleştirilmiştir. 1928 yılının Nisan ayı içerisinde TBMM, Anayasa’nın ‘‘Türkiye Devleti’nin dini İslam ve resmi dili Türkçe’dir’ şeklindeki 2. maddesinin dine ilişkin bütün öğelerini kaldırarak değiştirmeye karar verdi.
Meclis, bu Batılılaşma ve laikleşme siyasetine devam ederek 1 Haziran 1928 de uluslararası sayı birimlerine geçti. Haziran 1928 de prof. Köprülüzade Mehmet Fuat başkanlığında İst. Ünv. İlahiyat Fakültesinde bir heyet ibadet dilinin Türkçeleşmesini önererek Müslüman ibadetlerinde reform yapılmasına yönelik kendi programını yayınladı.
Haziran ayı ortalarında ‘Latin harflerinin lisanımızda suret ve imkan-ı tatbikini’ incelemek üzere resmen bir ‘dil encümeni’ kuruldu.Latin alfabesini esas alan birçok milletin alfabesi incelendi. İlk toplantısını Gazi Mustafa Kemal başkanlığında yapan bu komisyon Ağustos başında 41 sayfalık bir ‘Elifba Raporu’ verdi.
Heyet, Latin harflerine geçişin 5-6 yıllık bir zaman diliminde ancak gerçekleşebileceği kanısındadır. Atatürk bu görüşe ‘bu üç ayda ya olur ya da hiç olmaz’ şeklinde karşı çıkmıştır.
‘Arkadaşlar güzel dilimizi ifade etmek için Yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel ahenktar, zengin lisanımız, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindeyiz….Bu yeni harflerle …pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlayacağız. Anladığımızın asarına yakın zamanda bütün kainat şahit olacaktır. Ben buna kat’iyetle eminim, siz de emin olunuz.’
Gülhane Parkı’ndaki nutuktan sonra Dolmabahçe Sarayı’nda dersler verilmeye başlanmıştır. 29 Ağustos’ta yapılan 3. derste İsmet İnönü bir konuşma yapmıştır.Başbakanın sunduğu, Türk harflerinin kabulü, komisyonun belirlediği alfabenin kesin olduğu ve gramer ve yazım kurallarının ilerde milli zevke göre gelişeceğini içeren 3 maddelik önerge kabul edilmiştir.
Atatürk yeni Türk harflerinin benimsenmesi için kamuoyunu hazırlamaya girişmiş, birçok ili gezerek halkın nabzını yoklamıştır. Halkın olumlu tepkisinden dolayı büyük sevinç duymuştur.
Atatürk’ün gösterdiği yoğun çalışma herkesin takdirini kazanmış halk da bu gayrete destek olmuştur. 1928 Ağustosuna kadar Latin harflerine karşı olan Türkiye Muallimler Birliği Kongresi dahi bu yeni harfleri benimsemiş, benimsetilmesi için de gayret göstermiştir.
1 Kasım 1928 de TBMM üçüncü devre ilk oturumunda yazı yasası hemen ele alınmış ve süratle 15 kişilik bir komisyon kurulmuştur.Yasa tasarısının aynen kabul edilmesi kararı Meclis Başkanlığına bildirilmiştir.
3 Kasım 1928 de kabul edilen yasanın 9. maddesine göre; ‘Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.’
3 Kasım 1928’de yürürlüğe giren yasaya göre , en geç Ocak 1929 da devlet yazışmalarında tamamen yeni yazı kullanılacak, ancak basım işleri yüzünden bazı evraklar Haziran 1929 a kadar eski usulde yazılabilecekti.
Aralık 1928 den itibaren her türlü basılı şey yeni harflerle yazılmaya başlanacak.Ancak halkın zorlukla karşılaşmaması için Haziran 1929 tarihine kadar eski harfli dilekçeler kabul olabilecekti. Yazı inkılabını başarı ile savunmaları için 1931 yılına kadar gazetelere prim verilmesi için yasa çıkarıldı.
KAYNAKLAR YILMAZ Mustafa, ERTAN F. Temuçin, SARINAY Yusuf ve ark, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara 1998, Siyasal Kitabevi s.210-213 2)HEİD Uriel, Türkiye’de Dil Devrimi, çev. Nejlet ÖZTÜRK, İstanbul 2001, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, s.19-22 3)HATİPOĞLU A. Necip, Üniversitede Türk Dili Dersleri-Yazılı ve Sözlü Anlatım, Ankara 2000, Seçkin Yayınları, s.50 4) ATEŞ Toktamış, Yaşasın Cumhuriyet/ Konferanslar, İstanbul 2000, Bilgi Ünv. Yayınları, s.149 5) ERGUN Mustafa, Atatürk Devri Türk Eğitimi, Ankara 1997, s.110-125 6)Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Harf Devrimi’nin 50. Yılı Sempozyumu, Ankara 1991, 2. baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s.82