İLK TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ DÖNEMİNDE YETİŞEN BAŞLICA BİLİM ADAMLARI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Matematikçi,astronot , filozof ve şair olarak bilinen ÖMER HAYYAM Tarihçilerin verdiği bilgiye göre 1048 yılında Nişabur(İran) kentinde doğdu. (Doğum.
Advertisements

Özel Bilkent Lisesi Matematik Zümresi 3. Genç Matematikçiler Günü
? 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, … ? ? ?.
ÖMER HAYYAM RUBAİLER - 1.
Yaşadığı çağa damgasını vurup
TÜRK – İSLAM BİLGİNLERİ
BANU MUSA (Musa’nın Oğulları) ( )
TÜRK – İSLAM BİLGİNLERİ
Büyük düşünürler HZ.MEVLANA YUNUS EMRE İBNİ SİNA PİRİ REİS İÇİNDEKİLER.
FARABİ FARABi ( ) Türk-islam düşünürü... İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür.
OSMANLIDA DEVLET YÖNETİMİ
SELÇUKLULAR ( ) ANADOLU SELÇUKLULARI ( ) EĞİTİM.
OrhunOrhun ve Yenisey (Yeniçay) anıtlarından önceki devirleri bilmiyoruz, bu anıtlardan o çağlarda Türk Dilinin oldukça gelişmiş, olgun bir durum almış.
İSLAM MEDENİYETİNDE TIP
TÜRK – İSLAM DÜŞÜNÜRLERİ
AHMET YESEVİ ve DİVAN-I HİKMET
-TÜRK BİLİM İNSANLARI-
İBN-İ SİNA İbn-i Sina ’nın Hayatı.
Karahanlılar’da Eğitim Kurumları Ve Özellikleri
İBNİ SİNA . Doğum:Ağustos 980 Afşana Köyü, Buhara, Samanî Devleti(bugün Özbekistan) Ölüm :21 Haziran 1037 Hamedan, İran.
ANADOLU BİLGELERİNİN AHLAK ANLAYIŞI
KİMYANIN TARİHİ.
OSMANLIDA DEVLETİNDE BİLİM VE BİLİM ADAMLARI
Tanzimat dönemi öğretici metinler
HAZIRLAYAN: FATMA ŞENGÜL MAKAS NO: MATERYAL TASARIM ÖDEVİ PEDAGOJİK FORMASYON 2014 YAZ DÖNEMİ.
Ünlü Türk Matematikçilerden Bazıları
MEZHEPLER.
İbn-i Sina Matematik Proje Ödevi Hazırlayanın ; Adı:Handenur
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Türklerin Bilime Katkıları
Türkler Arasında İslam’ ın Yayılmasında Etkili Olan Bazı Şahsiyetler
Mâtürîdî (Arapça: الماتريدي‎) ya da tam adıyla Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, Hanefi mezhebinden olanların itikad.
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN ( )
İTİKADÎ MEZHEPLER İslam dininin ilk dönemlerinde Müslümanlar arasında itikadi konularda herhangi bir şüphe ve farklı düşünce bulunmuyordu.
BUGÜNKÜ TÜRKÇE ADLARIYLA ESERLERİ
Ebu Hanife. Ebû Hanîfe (M. 699/Hicrî /Hicrî 148)[1Ebû Hanîfetu'l-Nu’man), Tam adı:, Nu`mān ibn Thābit ibn Zūṭā ibn Merzubān);
Hicri Dördüncü ve Beşinci Asırlar
İSLAM MATEMATİĞİ.
Hazırlayan:Ömer Faruk Şahin
ÖMER NASUHİ BİLMEN A.İ.H.L SENANUR BEKTAŞ 10/E ARSLAN KÖSE.
Bu kavramlardan oluşan bir paragraf
GEZİ YAZISI GEZİ YAZISI.
Abbasi Tarihi Berat Köse.
Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam’ın doğum tarihi günü gününe bilinmektedir.Bunun sebebi ise Ömer Hayyam’ın birçok konuda olduğu gibi.
Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam’ın doğum tarihi günü gününe bilinmektedir.Bunun sebebi ise Ömer Hayyam’ın birçok konuda olduğu gibi.
FAKÜLTEMİZ HAKKINDA Fakültemiz tarihinde kabul edilen ve tarihinde Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı.
Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme almıştır. Sonraki yıllarda.
YAPANLAR:) RAVZA ÇAYIR İREM SARAN MELİKE KÖSE
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
Batı’yı Aydınlatan İslam Düşünürü
Koray Torun 6 / F 429 İyi seyirler 
Türk-İslam Bilim Adamlarının Astronomiye Katkıları
YUNUS EMRE MATÜRİDİ.
TÜRK – İSLAM BİLGİNLERİ
TÜRKLERİN BİLİME KATKILARI
GİZEM KÖSE AYSİMA AŞIK AYŞE UZUN
Türklerin Bilime Katkıları
 Ünlü bir co ğ rafya, matematik ve astronomi bilim adamı olan harezminin hayatını kısaca özetleyelim. 9.yy.da ya ş ayan harezmi 780 yılında do ğ mu ş.
ESERLERİ Âsâr-ül-Bakiyye Tahkîku mâ lil-Hind El-Kânûn-ül-Mes’ûdî Taksîm-ül-ekâlîm Beyruni olarak da anılır. Türk-İslam dünyasının yetiştirdiği büyük.
EL-HAREZMİ. Hayatı  Ebu Abdullah Muhammed bin El-Harezmi 780 yılında Özbekistan'ın Harezm vilayetinde dünyaya gelmiştir. Horasan bölgesinde bulunan Harezm'de.
ÜTOPYALAR Ahmet Taşer 11-A Ütopya Ne Demektir ? Ütopya, aslında olmayan, tasarlanmış olan ideal toplum ve devlet şekli anlamı taşır. Ütopyalar,
YAHYA KEMAL BEYATLI ( ). Selanik’te yaşadığı yıllarda şiire başlamış, sonraları Agah Kemal takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen yazılar kaleme.
ABBÂSÎLERE BAĞLI DEVLETLER
HAZIRLAYAN : EDANUR BİZAN. Ali Kuşçu'nun Hayatı Ali Kuşçu asıl adı Ali Bin Muhammed (d. 1403, Semerkant – ö. 16 Aralık 1474, İstanbul), Türk. gökbilimci,
Katip Çelebi’nin Hayatı Şubat 1609'da İstanbul'da doğmuştur, 6 Ekim 1657'de İstanbul’da ölmüştür. Asıl adı Mustafa'dır. Doğu'da Hacı Halife, Batı'da.
İbn-i Sina'nın tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi'dir. Samanoğulları sarayı maliye kâtiplerinden ve saygın bir bilim adamı Abdullah.
 Farabi, yılları arasında yaşamış bir alimdir. Matematik, botanik, tıp, musiki, felsefe ve mantık alanında eserler yazmış olan bir alimdir. Asıl.
ÜNLÜ MATEMATİKÇİLER HAZIRLAYAN:EFE ERKESKİN SINIF:6/A.
GAZNELİLER ( ).
Sunum transkripti:

İLK TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ DÖNEMİNDE YETİŞEN BAŞLICA BİLİM ADAMLARI İbn-i Türk Harezmî Farabi Ebu Reyhanü’l Bîrunî(Beyrunî) İbn-i Sina Gazalî Ömer Hayyam

HAREZMİ (770-840)

Tam adı Muhammed Bin Musa el-Harezmi olan bu büyük bilim adamı, Harezmî, IX. yüzyılda yaşayan ve cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman Türk bilginidir. Adı Latinceye Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme, İngilizceye ise Augrim şeklinde geçmiştir. 780 (H.164) senesinde Harezm’de doğduğu kabul edilir. 850 (H.236) senesinde Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Harezmi, Hire bölgesinde bir Türk şehri olan Harezm’den ilim öğrenmek için ayrıldı ve zamanın ilim merkezi olan Bağdat’a gitti. Burada kıymetli İslam alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Hayatının büyük bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de) matematik, astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştir.

Cebirin kurucusu olan Harezmi’nin iki önemli matematik kitabı vardır; "Cebir" ve "Hint Hesabı".Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir.

İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat'a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilim kabiliyetinden haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilir.

Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt'ül Hikme 'de görevlendirilir. Böylece Harezmi Bağdat'ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşur. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili araştırmalarına başlar.

Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun Rasathanesin'de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir.

Harezmi, ilk defa birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metodlarla, bir bilinmeyenli denklemleri de cebirsel ve geometrik metodlarla çözmenin kurallarını ve usûllerini tesbit etti. Matematikte ilk defa sıfır rakamını kullandı. Cebir ilmini, metodik ve sistematik olarak, ilk defa kendisi ortaya koydu. Harezmi’ye gelinceye kadar cebir adı altında olmamakla beraber, cebire ait birçok mevzular yer almıştır. Harezmi, bunları yeni usûl ve keşifleriyle sistematik bir duruma getirerek cebir ismi altında toplayıp aşağıdaki kare ve dikdörtgenden ibaret misalde açıklanan geometrik isbat yolunu kullandı.

Harezmi 'nin latinceye çevrilen eserlerinden olan El-Kitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele adlı eserinde ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceler.

Eserleri: Matematik İle İlgili Eserleri 1) El- Kitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il Cebri ve 'l Mukabele 2) Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind 3) el-Mesahat Astronomi İle İlgili ESerleri 1) Ziyc 'ul Harezmi 2) Kitab al-Amal bi 'l Usturlab 3) Kitab 'ul Ruhname Coğrafya İle İlgili Eseri Kitab surat al-arz Tarih İle İlgili Eseri Kitab 'ul Tarih

İbn-i Türk ( ? - 847)

Halife Al-Maʾmūn zamanında Maveraünnehir'de doğan 9 Halife Al-Maʾmūn zamanında Maveraünnehir'de doğan 9. yüzyılın ilk yarısında yaşayan ibn Türk (Abdülhamid İbni Vasi İbni Türk Ebu Fazl) ( ? - 847) Ceyl kentinden olduğu için el-Ceyli veya matematikçi anlamına gelen el-Hasip de denmektedir. Adından da anlaşıldığı gibi Türk olan bu bilim adamı sayılar teorisi ve cebir konularında çalışmalar yapmıştır. Yapıtları "Kitab-ül Cami fi'l hisap" (altı kitap halindedir),"Kitab'ül muamelat", "Kitab'ül Mesaha" (Ölçme işleri)'dir. İbn-i Türk’ün; “Katışık denklemlerde mantıkî zaruretler” adlı yazısı günümüze ulaşmış ve bir çok ilim adamı tarafından incelenmiştir,

Yapıtları "Kitab-ül Cami fi'l hisap" (altı kitap halindedir),"Kitab'ül muamelat", "Kitab'ül Mesaha" (Ölçme işleri)'dir. İbn-i Türk’ün; “Katışık denklemlerde mantıkî zaruretler” adlı yazısı günümüze ulaşmış ve bir çok ilim adamı tarafından incelenmiştir,

Tarihte Türk lakabını taşıyan nadir Türk bilim adamlarındandır Tarihte Türk lakabını taşıyan nadir Türk bilim adamlarındandır. Hârezmi'nin çağdaşıdır. Cebir konusunda yazmış olduğu kitabın ancak küçük bir bölümü bugün elimizde bulunmaktadır. Burada, özel tipler halinde gruplandırılmış ikinci derece denklemlerinin çözümleri, Hârizmi'ninkilerden daha ayrıntılı olarak verilmiştir.

Mesela x² + c = bx denkleminin, diğer denklem tiplerinden farklı olarak iki çözümü olduğunu ayrı ayrı şekillerle göstermiş olduğu halde, Hârizmi bir tek şekil kullanmıştır; ayrıca Abdülhamid ibn Türk, c * (b/2)² durumunda çözümün imkansız olacağını da şekil vererek kanıtlamıştır. Bu nedenle İbn Türk'ün açıklamasının Hârizmi'ninkinden daha mükemmel olduğu söylenebilir.

İbn Türk'ün söz konusu cebir kitabı, Hârizmi'nin ilk cebir kitabı yazarı olma özelliğini şüpheli bir hale getirmektedir, buna rağmen Hârizmi'nin cebir tarihindeki etkisi tartışılamaz önemdedir.

FARABİ FARABİ, 870 yılında Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri ile Aris'in birleştiği yerde kurulmuş eski bir yerleşim merkezi olan Farab'da (Otrar'da) doğdu. Babası, Mehmed adında bir kale komutanı idi. Hayatı hakkında sağlam ve ayrıntılı bilgi pek yoktur. Zaten filozof, bilgin ve sanatkâr olarak, yaşadığı yıllarda bugün tanındığı kadar tanınmamıştı.                                                               

Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır. Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dır. Batı kaynaklarında adı ''Alpharbius ya da Alphartabi'' olarak geçer . Hakkında bilgi veren kaynaklar kendisinden 150-200 yıl sonra yazıldığı için, güvenilir olmaktan uzaktır. Efsanelerle süslenerek anlatılan bır ilim ve sanat adamıdır . Türkçe' den başka Farsça ve Arapça'yı hristiyan hocalardan ilim dili olan Latince ve eski Yunanca'yı öğrendi.

Çağının ünlü bilginlerinden Ebu Bişr bin Yunus'tan Mantık, Ebu Bekr Ibn el Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldı. Bundan sonra Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe çalışmaları yaptı ve burada Yuhna bin Haylan‘ dan Mantık bilgisini ilerletti. Aristo üzerindeki çalışmalarını burada yaptı.

Filozof ve ilim adamlarının eserlerinin Arabça'ya çevrilerek öğrenilmesi Farabi ile başlamıştır denebilir.Önce Abbasiler , sonra Endülüs medeniyeti içinde yetişen islâm bilginleri bunları Batı'ya tanıtmıştır .Orta çağ Avrupası bu filozofu Arab dilinden, özellikle Kurtuba'lı ibn-i Rüşd' den öğrendi. Batılı bilginler Ibn-i Rüşd'ü öğrenmek isterken Farabi'yi okumak zorunda kaldılar. 

Farabi‘ nin eserlerinin yüzyıllarca Avrupa'da tanınmasının nedeni budur.Bütün Orta çağ boyunca Avrupa'da böylesine tanınan, hattâ XX. yüzyılda bile hakkında araştırmalar yapılan, eserleri yayınlanan Farabi, 950 yılında Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü. Cenaze namazını Emir Seyfüddevle'nin kıldırdığını çeşitli kaynaklar belirtiyor .Farabi'yi bir kaç yönden incelemek gerekir.

El-Medinetü’l Fazıla: Farabi’nin Bağdat’ta iken telifine başladığı, Şam’da tamamladığı ve Mısır’da gözden geçirerek tekrar düzelttiği bu eser onun felsefi görüşünü ana hatlarıyla ortaya koyan en olgun eseri sayılmaktadır. Günümüze kadar 15’ten fazla baskısı yapılan bu eseri Nafiz Danışman ve Ahmed Arslan Türkçe’ye çevirmiştir.

FARABİ’NİN ESERLERİ İhsanü’l ‘Ulum: Farabi’nin en başarılı olduğu alanlardan İlimlerin Tasnifi’ne dair yayımladığı eseridir.  Latince, İbranice, Almanca, Fransızca, İngilizce, İspanyolca gibi dillere çevirisi yapılan bu eseri Türkçe’ye Ahmet Ateş İlimlerin Sayımı adı ile tercüme etmiştir. Tahsilü’s-Saade: Bu eser ise Farabi’nin içtimai, siyasi ve ahlaki problemleri bir arada işlediği eseridir. Eser Hilmi Ziya Ülken ve Kıvamüdin Burslan tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.  Buna ek olarak Hüseyin Atay “Mutluluğu Kazanma” başlığıyla tercüme ederek Farabi’nin Üç Eseri adlı kitabında bir bölüm olarak yayımlamıştır.

. Felsefetü Aristotalis: Aristo’nun ahlak ve siyaset dışındaki eserlerinin bir kritiği şeklindeki bu eser yine Hüseyin Atay tarafından Türkçe’ye çevrilerek Farabi’nin Üç Eseri içinde yayımlanmıştır. Fusulü’l-Medeni: Farabi’nin başta siyaset ve ahlak olmak üzere çeşitli meselelere dair görüşlerinin kısa fasıllar halinde ifadesinden ibaret olan bu eseri Hanifi Özcan, Türkçe’ye çevirmiştir. El-Musika’l-Kebir: Farabi’nin musikiye dair yazdığı bu eseri iki bölümden oluşmaktadır. Bazı yazarlar Farabi’nin aynı isimli başka bir eserinin daha olduğunu belirtmektedirler

BİRUNİ 4 Eylül 973'te Harezm'de doğdu. Harezm Afriğî hükümdarları sülalesinden olan matematikçi ve astronom Ebu Nasr Mansur’un korumasında küçük yaşta Kas'taki (Ket) Harezm sarayına girdi.

Birûni, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi Birûni, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi. Başkenti Gürgenç olan Memunîlerin hükümdarı Ebu Abbas Memun'un 995 yılında Kas kenti üzerine yürüyerek Sultan Ebu Abdullah Muhammed'i öldürüp Harzemşah ünvanını alması üzerine Birûni, Tahran yakınlarındaki Rey kentine sığındı. Bir süre sonra da Hazar Denizi'nin güneyindeki Cürcan kentine yerleşti. Bu dönemde Birûni, Ziyarî hükümdarı Kâbus bin Vaşmgîr’in sarayına girdi. Bir tür tarih yapıtı olan El-Asaru'l-Bakiye ani'l-Kuruni'l-Haliye'yi (Telaffuz: Ketāb al-āṯār al-bāqīa ‘an al-qorūn al-ḵālīa; Türkçe: Geride Kalan Yüzyıllar) orada yazarak sultana sundu

. Memun'dan sonra Harezm sultanı olan oğlu Ali bin Memun tarafından 1009 yılında Gürgenç'e çağrılan Birûni, sarayda İbn Sina, İbn Miskeveyh, Ebu Nasr Mansur gibi bilginlerle birlikte çalıştı. Ali bin Memun'un ölümü üzerine başa geçen kardeşi II. Memun, bilginlere önem veriyordu. 1017 yılında Türk hükümdar Gazneli Mahmut'un Gürgenç'i alarak Memunî Hanedanlığı'na son vermesiyle beraber Birûni, Gazne'ye götürülerek Gazneli

Mahmut ile çalışmaya başladı Mahmut ile çalışmaya başladı. Bunu izleyen on yıl içinde astronomi ve matematik çalışmalarının doruğuna erişti. Bu tutsaklığı sırasında, anayurtlarından sürülmüş ve tutsak olan Hintli bilginlerle tanıştı. Birçok dilde ilmi çeviriler yaptı. Gazneli sarayında büyük saygı gören Birûni, hayatının sonuna kadar Gazne sarayında kaldı. Yine Gazneli Mahmut'un oğlu Sultan Mesut ve torunu Sultan Mevdud döneminde değer gördü. Son yıllarını Gazne'de geçirdi ve burada 1048 yılında öldü.

BİRUNİ’NİN ESERLERİ 1. EI-Asâr'il-Bâkiye an'il-Kurûni'I-Hâli-ye: (Boş geçen asırlardan kalan eser-ler.) 2. EI-Kanûn'ül-Mes'ûdî; En büyük ese-ridir. Astronomiden coğrafyaya kadarbirçok konuda yenilik, keşif ve buluşları içine alır. yazmış 3. Kitab'üt-Tahkîk Mâ li'I-Hind: HindTarihi, dini, ilmi ve coğrafyası hakkın=da geniş bilgi verir. 4. Tahdîd'ü Nihâyeti'l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet'il-Mesâkin: Meskenler ara-sındaki mesafeyi düzeltmek için mekân-ların sonunu sınırlama. Bu eseriyle Bîrû-nî, yepyeni bir ilim dalı olan Jeodezi'nintemelini atmış, ilk harcını koymuştu.

5. Kitabü'I-Cemâhir fî Ma'rifet-i Cevâ-hir: Cevherlerin bilinmesine dair kitap. 6. Kitabü't-Tefhim fî Evâili Sıbaâti't-Tencim: Yıldızlar İlmine Giriş. 7: Kitâbü's-Saydele fî Tıp: EczacılıkKitabı. İlaçların, şifalı otların adlarınıaltı dildeki karşılıklarıyla

İBNİ-SİNA Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri (özellikle Eukleides geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahif, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane'si aracılığıyla 980-Buhara yakınları - 1037, Hamedan

Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şiraz'lı Ebu Muhammed'ten destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.

Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuraminın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İbn Sînâ'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.

İbn Sînâ'ya Aristoteles'in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, kasri meyil (güdümlenmiş eğim), yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna varmıştır. Üstelik İbn Sînâ bu isteğin sürekli olduğuna inanmaktadır; yani ona göre, ister öze âit olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmaz. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton'da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesi'ne yaklaştığı anlaşılan İbn Sînâ, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmiştir. Meselâ elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır.

İbn Sînâ'nın bu çalışması oldukça önemlidir; çünkü 11 İbn Sînâ'nın bu çalışması oldukça önemlidir; çünkü 11. yüzyılda yaşayan bir kimse olmasına karşın, Yeniçağ Mekaniği'ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı'da impetus terimiyle karşılanmıştır.

İbn Sînâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir, ancak, İbn Sînâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî't-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin Birinci Kitab'ı, anatomi ve koruyucu hekimlik, İkinci Kitab'ı basit ilaçlar, Üçüncü Kitab'ı patoloji, Dördüncü Kitab'ı ilaçlarla ve cerrâhî yöntemlerle tedavi ve Beşinci Kitab'ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.

İslam tarihinde önemli adımların atıldığı bir dönemde bilim hususunda daha sonra gelişecek olan Avrupa biliminde de önemli etkileri olacak olan İbn Sina, geliştirdiği felsefeyle de daha sonraları bir çok İslam alimi tarafından da eleştirilmiştir.

İMAM GAZALÎ Ebū Hāmid Muhammed ibn Muhammed el-Gazali (1058-1111), (Arapça: أبو حامد محمد بن محمد الغزالي), İslam Alimi, Mutasavvıf ve Müderris. Lakabı Hüccet-ül-İslam ve Zeyüddin’dir. Genel olarak El Gazali ve İmam Gazali isimleriyle tanınmıştır.

Gazali Hicri 450 (Miladi 1058) yılında Tus şehrinde doğmuştur Gazali Hicri 450 (Miladi 1058) yılında Tus şehrinde doğmuştur. İlk öğrenimini Tus şehrinde Ahmed b. Muhammed er-Razikâni’den, daha sonraCürcan şehrine giderek Ebû Nasr el-İsmaili’den eğitim görmüş daha sonra 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde ilim öğrenimi görmüş, itikadi düşünce olarak Ebu Hasan Eş’ari’den ve ameli görüş olarak ise Şafii’ etkilenmiştir., Hocası İmam-i Harameyn Abdülmelik el-Cüveyni 1085 yılında ölünce Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamül Mülk’ün yanına gider. Nizamül Mülk‘ün huzurunda olan bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayınca 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi‘nin Baş Müderrisliği’ne tayin edilir.Burada geniş bilgisi ve yetiştirdiği kalabalık öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygınlık kazandı.

Bir zaman ders veremeyecek ölçüde ruhsal bunalıma düştü Bir zaman ders veremeyecek ölçüde ruhsal bunalıma düştü. Bu bunalım Gazali’nin Sufizm‘e yönelmesinde etkili oldu.Tasavvuf alanındaki hocası olan Ebu Ali Farmedi‘nin etkisiyle bu alana daha çok önem verdi. Tasavvufa olan ilgisinden ve Hacc‘a gitmek istemesinden dolayı medresedeki görevini bırakarak 1095yılında Bağdat‘tan ayrılarak Şam‘a gitti.Şam da iki yıl kaldıktan sonra 1097 yılında Hacc‘a gitti.Bu davranışını dinsel gerekleri tam olarak yerine getirememesine bağlayanlar olduğu gibi Nizamül Mülk‘ün öldürülmesine duyduğu üzüntünün neden olduğunu öne sürenler de vardır.Hacc görevi sonrasında Şam‘a döndü ve buradan Bağdat yoluyla Tus‘a geçti.Şam ve Tus’ta bulunduğu sürede tefekkür ve uzlet yaşamı sürdü ve Tasavvuf alanında oldukça ileri bir aşamaya geldi.Bağdat‘tan ayrılışından on bir yıl sonra 1106 yılında Nizamül Mülk’ün oğlu Fahrül Mülk‘ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesinde tekrar eğitim vermeye başladı.Burada kısa süre sonra Tus‘a dönerek yaptırdığıTekke‘de müritleriyle birlikte Sufi yaşamı sürdü.Gazali 1111 (Hicri 505) yılında doğum yeri olan Tus şehrinde vefat etti.

Eserleri: Gazali'nin, risale ve reddiyeleri ile birlikte 500'e yakın kitap yazdığı hakkında bilgiler vardır. Mısır'lı bilim adamı Abdurrahman Bedevi yapmış olduğu araştırmalara göre, Gazali'nin 457 adet kitap yazdığını belirtir. Ancak günümüze kadar ulaşan eserlerinin sayısı 75 tanedir. İhyau Ulumi'd Din - Gazali’nin en çok bilinen ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Dört kısımdan oluşur. Kitap yazılışından bu yana İslam dünyasında çok okunan kitaplar arasındadır. Kitaba dair çeşitli şerhlerde yazılmıştır. Kimya-i Saadet - İman ve ahlaka ait konuları içerir. İhyau Ulumi’d Din kitabının kısa bir Farsça'ya çevrisi niteliğini taşır.

(Ebul Feth Ömer bin İbrahim; Ömer Hayyam da denir), 1048-1131

İranlı şair ve bilgin Hayatı, gençlik yılları kesinlikle bilinmiyor İranlı şair ve bilgin Hayatı, gençlik yılları kesinlikle bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden, hayatıyla ilgili olayları anlatan bazı kitaplardan, mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştığı, bu alanlarda düzenli bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Hayyam (”Çadırcı”) takma adını, atalarının çadırcılık yapmaları yüzünden aldığı söylenir. Ömer Hayyam, zamanında daha çok bilgin olarak ün kazandı. İran’ın, Selçuklular yönetiminde olduğu bir çağda yetişen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi bilim merkezlerini gezdi, bir ara Bağdat’a da gitti. Zamanının hükümdarlarından, özellikle selçuklu sultanı Melikşak ve Karahanlılardan Şemsülmülk’ten büyük yakınlık gördü. Saraylarında, meclislerinde bulundu.

Reşidüddin’in “Cami-üt-Tevarih” adlı eserinde anlattığına göre Nizamülmülk ve Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaşıydılar. Gerek Hayyam’ın zamanında, gerek sonarki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini e dindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Ebu’l Hasan Ali El-Beyhaki onun çok bilgili bir kimse olduğunu, fakat müderrislik hayatının pek başarılı olmadığını bildirir. Ayrıca Zemahşeri ile uzun boylu tartışmalara giriştiğini, onun derslerine bile devam ettiğini, Zemahşeri’yi, bilgi bakımından beğendiğini yazar.

Hayyam’ın fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir konularında değişik eserleri vardır. Bunlar arasında İbni sina’nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam’ın edebiyat tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyılarda da doğu islam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yolaçan Rubaiyat’ıdır (Dörtlükler). Ömer Hayyam, iran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu sayılır. Sonraları aralarına başkalarının eserleri de karışan bu rubailer iki yüz kadardır.

Hayyam, oldukça kolay anlaşılan yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı izlenimleri yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir. Onun şiirinde zamanın haksızıkları, softalıkları, akıl almaz saçmalıkları ince, alaylı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır.

Şiirlerinde işlediği konulara, çokluk felsefe açısından bakar Şiirlerinde işlediği konulara, çokluk felsefe açısından bakar. Aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma, Hayyam’a göre vaz geçilmez insan duygularıdır, insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak bir yaşama anlayışı görülür. Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok dernek kurulmuş, rubaileri bütün bati dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam’ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir.

İçin temiz olmadıktan sonra Hacı hoca olmuşsun, kaç para Hırka, tespih, post, seccade güzel; Ama Tanrı kanar mı bunlara? Felek ne cömert aşağılık insanlara! Han, hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmayan adama ekmek yok: Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya! Dostunu erkekçe seven kişi Pervane gibi özler ateşi: Sevip de yanmaktan kaçanların Masal anlatmaktır bütün işi

Akılla bir konuşmam oldu dün gece; Sana soracaklarım var, dedim; Sen ki her bilginin temelisin, Bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam? Birkaç yıl daha katlan, dedi. Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü. Evi barkı olmak nedir? dedim; Biraz keyfetmek için Yıllar yılı dert çekmek, dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim; Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara, dedim; Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak? Biraz daha kulağı burkulunca, dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim; Dizmiş alt alta sözleri, Hoşbeş etmiş derim, dedi.

Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin? Kimselerin kulu kölesi değil misin? Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya? Keyfine bak: en hoş dünyası olan sensin.

Felek ne cömert ne aşağılık insanlara! Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmayan adama ekmek yok: Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya! Hazırlayan : Mehmet Murat GÜVEN Edebiyat Öğretmeni