CANLILARIN DÜNYASINI TANIYALIM
CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI BİTKİLER MİKROSKOBİK CANLILAR HAYVANLAR MANTARLAR ÇİÇEKLİ BİTKİLER ÇİÇEKSİZ BİTKİLER ZEHİRLİ MANTARLAR FAYDALI MANTARLAR OTLA BESLENEN HAYVANLAR OTLA VE ETLE BESLENEN HAYVANLAR GÖZLE GÖRÜLEN MİKROSKOBİK CANLILAR GÖZLE GÖRÜLMEYEN MİKROSKOBİK CANLILAR ETLE BESLENEN HAYVANLAR NOT:HAYVANLAR GRUBUNA OMURGALI VE OMURGASIZLARDA GİRER:
BİTKİLER Bitkiler (Plantae),fotosentez yapan,ökaryotik, ağaçlar, çiçekler, otlar, eğreltiotları, yosunlar ve benzeri organizmaları içinde bulunduran çok büyük bir canlılar alemidir. Bitkiler genelde ototrafta(özbeslek) organizmalardır ve enerjilerini güneşışığından alırlar. Birçok bitki klorpolastları sayesinde fotosentez ile organik bileşiklerini üretir. Bitki hücreleri genellikle kareye benzer şekildedir.
ÇİÇEKLİ BİTKİLER Tohumlu bitkiler bulundurdukları "tohum"la tohumsuz bitkilerden ayrılırlar. Üreme ve yayılma organı olan tohum, iki şekilde oluşturulabilir ve tohumlu bitkiler buna göre iki büyük bölüme ayrılır: Açık Tohumlu Bitkiler - Gymnospermae: Tohum taslakları, meyva yaprakları tarafından örtülmeden açıkta tohum meydana getiren bitkiler. Açık tohumlu bitkileri genellikle ağaçlar ya da ağaççık formundaki odunsu bitkiler oluşturur. Genellikle herdem yeşil olup, yaprakları çoğunlukla iğnemsi, şekilde bu yüzden de, kuraklığa dayanıklıdırlar. Kapalı Tohumlu Bitkiler - Angiospermae Tohum taslakları, meyva yapraklarının birleşmesiyle oluşan odacık içinde kapalı olarak tohum geliştiren bitkiler. Kapalı tohumlular, açık tohumlulara göre daha gelişmişlerdir. Genellikle otsu, odunsu ve çalı formunda olurlar. Çoğunun kültürü yapılır ve ekonomik önemleri vardır. Kapalı tohumlular, iki çenekliler (Magnoliopsida, Dicotyledoneae) ve bir çenekliler (Liliopsida, Monocotyledoneae) olmak üzere 2 sınıfa ayrılır.
ÇİÇEKSİZ BİTKİLER Tohumsuz bitkiler,ilkel bir gruptur ve sporla çoğalırlar. Bu bitkilerin çoğu kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi organ farklılaşmalarını belirgin olarak göstermezler. Bitkinin tümü aynı yapıda, yapraksı ya da şeritsidir ve bu yapıya "tallus" denir. Talluslu tüm bitkilere "Thallophyta" denilmektedir. Daha gelişmiş olan ve organ farklılaşmaları gösteren bitkilere ise "Kormophyta", bu tip yapıyı da "kormus" denir. Suyosunları (algler), karayosunları (Bryophyta), ciğerotları, boynuzotları, yapraklı karayosunları ve vasküler bitkileri (fosil türler ve eğreltiotları gibi) içeren gruptur.
HAYVANLAR Hayvan, canlılar dünyasının ökaryotlar (Eukaryota) üst âlemindeki hayvanlar (Animalia) âleminde sınıflanan canlıların ortak adıdır. "Hayvan" sözcüğü, günlük kullanımda esasen insan dışı hayvanları ifade etmek için kullanılırsa da biyolojik bağlamda insanı da içerir. Hayvanlar âleminin bilimsel ve Latince adı olan "Animalia" terimi ise yine Latince olan ve "yaşayan" ya da "ruh" anlamına gelen animadan türetilmiş animal sözcüğünün çoğuludur. Hayvanlar âlemini tanımlayan bir başka Latince bilimsel terim de Metazoa'dır. Genellikle çevrelerine uyum sağlayan ve diğer canlılarla beslenen çokhücreliler alemidir. Vücutları, embriyonun bazı metamorfozlar geçirmesiyle gelişir. Ökaryotik çok hücreli organizmalardır. Besinlerini genel olarak sindirerek alırlar. Hayvanların birçoğu hareketlidir ve bitkilerde tipik olan kalın hücre duvarları genellikle yoktur. Embriyonik gelişim esnasında büyük ölçülerde hücresel göçler ve doku organizasyonları görülür. Üremeleri primer (birincil) olarak seksüeldir; diploit kromozom taşıyan dişi ve erkekler mayozla haploit kromozomlu gametleri, bunlarda birleşerek diploid zigotu oluşturur. 1,5 milyondan fazla yaşayan türü tanımlanmıştır, fakat gerçek miktarın bazılarına göre 20 milyon, bazılarına göre de 50 milyondan fazla olduğu sanılmaktadır.
ETLE BESLENEN HAYVANLAR "Et yutanlar" anlamına gelir. Ama aslında etçil beslenme takımın bütün üyeleri için en önemli beslenme değildir. Etçiller takımı iki alt takıma ayrılır: köpeğimsiler ve kedimsiler. Eski sınıflandırmalara göre karasal- ve sucul yırtıcılar iki ayrı takıma konulurdu. Günümüzün biliminde bu iki takım birleştirilmiş ve sucul yırtıcılar etçillerin köpeğimsi alt takımı içersinde yer almışdır.
OTLA BESLENEN HAYVANLAR Otoburlar (Birincil tüketiciler veya Vejeteryan form); bitkisel organizmaları besin olarak kullanan hayvanlardır. Karasal ortamdaki otobur formlarının esasını böcekler, kemirici memeliler, ve gevişgetiriciler oluşturur.
OTLA VE ETLE BESLENEN HAYVANLAR Hepçil ya da omnivor , hem et hem de otla beslenen canlılar. İnsan, karga ve domuz hepçil canlılara örnektir. Otobur hayvanları besin olarak kullanan hayvanlar ikincil tüketicileri, ikincil tüketicileri besin olarak kullanan etobur hayvanlar da üçüncül tüketicileri oluştururlar. Her üç gruba dahil hayvanlarla beslenen canlı grubuna hepçil canlılar denir. Bir canlının hepçil olup olmaması "ana besin kaynağına" bakılarak belirlenir. Yani herhangi bir nedenle nadiren ot yiyen etobur bir hayvan, hepçil kabul edilmez.
MİKROSKOBİK CANLILAR Mikroorganizmalar çoğunlukla tek hücreli olsalar da çok hücreli örnekleri de mevcuttur. Halk arasında mikrop diye adlandırılan mikroorganizmalar, hücresel yapılı olanlar ve hücresel yapıda olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Hücresel yapıda olanlar Bakteriler, mantarlar, protistlerdir. Hücresel yapıda olmayanlar ise Virüsler, viroidler, prionlardır. Canlıların bilimsel sınıflandırması içinde çok çeşitli grupları içerdiği için genel geçer özellikler belirtmek zordur. Mikroorganizmaları inceleyen bilim dalına mikrobiyoloji denir. Mikrop terimi, ilim dünyasına ilk defa 1878'de Fransız cerrahı Charles Sédillot tarafından getirilmiştir. Sédillot, mikropların kendilerine has apayrı bir dünyası olduğunu savunmuştur. Mikrobiyoloji ilim dalı beş ana kısma ayrılmıştır: Viroloji, bakteriyoloji, protozooloji, algoloji ve mikoloji. Bunlara ilaveten moleküler ve hücresel biyoloji, biyokimya, fizyoloji, ekoloji, botanik ve zoolojiyle de yakından ilgilidir.
GÖZLE GÖRÜLEN MİKROSKOBİK CANLILAR Mikroorganizmalar çoğunlukla tek hücreli olsalar da çok hücreli örnekleri de mevcuttur. Halk arasında mikrop diye adlandırılan mikroorganizmalar, hücresel yapılı olanlar ve hücresel yapıda olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Hücresel yapıda olanlar Bakteriler, mantarlar, protistlerdir. Hücresel yapıda olmayanlar ise Virüsler, viroidler, prionlardır. Canlıların bilimsel sınıflandırması içinde çok çeşitli grupları içerdiği için genel geçer özellikler belirtmek zor
GÖZLE GÖRÜLMEYEN MİKROSKOBİK CANLILAR Bakteri dünyası, canlı çeşitliliğine, neredeyse sonsuz denilebilecek bir oranda katkıda bulunuyor. Her gün yeni türler keşfediliyor ve birbirinin aynı olduğu düşünülen bakterilerin bile metabolizmaları incelendiğinde, aslında farklı türler oldukları ortaya çıkıyor. Bakteriler, yeryüzünde yaşamın sürekliliği için çok önemli birçok biyokimyasal olayın gerçekleşmesini sağlıyor. Kısacası, yaşamın temelindeki kimyasal olayların gerçekleşmesini bakterilere borçluyuz. Tek olumsuz yönleri bazılarının hastalıklara yol açmaları; ancak, doğanın dengesinin korunması açısından düşünürsek hastalık yapıcı bakterilerin bile yararlı olduğu öne sürülebilir. Dünya atmosferi için oksijen kaynağı olan fotosentez olayını bitkilerin yanında fotosentetik bakterilerin de gerçekleştirdiğini bilmek çok etkileyici. Büyük bir üretim zenginliği ve tür çeşitliliği olan bu görünmeyen kimyacılar, yani bakteriler bu yönleriyle bilime ve teknolojiye önemli olanaklar sunuyor.
MANTARLAR Mantarlar (Fungi), çok hücreli ve tek hücreli olabilen ökaryotik canlıları kapsayan bir canlılar alemi ve şapkalı mantarların tümüne halk arasında verilen genel addır. Halk arasında küf, pas, rastık, maya, mildiyö, şapkalı mantar, kav mantarı, puf mantarı gibi çeşitli isimlerle anılan bütün mantarlar, mantarlar (Fungi) alemi içersinde incelenirler. Latince Fungi mantarlar, Fungus ise mantar anlamındadır. Dünyanın heryerinde bulunurlar. Fazla nemli yerlerde daha çokturlar. Yeryüzünde 1,5 milyon kadar mantar türü olduğu düşünülmekte ise de günümüzde sadece 69.000 kadar türü tanımlanmıştır. Çoğu insan, mantarların bitki olduğunu düşünmektedir, ancak mantarlar bitki değildir. Çünkü, mantarlar kendi besinlerini üretemezler.
ZEHİRLİ MANTARLAR Birçok yabani mantar doğadan toplanıp yenebilir ve çoğunun kültür türlerinden daha lezzetli olduğu söylenir. Fakat doğal yetişmiş mantarları toplayan kişi bu konuda uzman olmadığı takdirde zehirlenme ve ölümlerle karşılaşılabilir. Çünkü bazı mantarların çok küçük bir miktarı bile insanı öldürecek kadar zehirlidir. Zehirli mantarları zehirsizlerden ayırmak için genel bir kural yoktur. Yenebilen ve zehirli, mantarlar yan yana yetişebilirler. Bazı yenebilen ve zehirli türler birbirine o kadar benzer ki bunu ancak bir mantarbilimci ayırt edebilir. Zehirli mantarların tadı yenebilen mantarlarınkinden farklı değildir. Etinin rengi, kokusu ve tadı ile bir mantarın zehirli olup olmadığı anlaşılamaz.
FAYDALI MANTARLAR Mantar, çok hücreli ve tek hücreli olabilen ökaryotik canlılardır. Hayvanlar gibi aktif hareket edemezler ama bitkiler gibi Klorofil de taşımazlar. Yani heterotrofdurlar. Besinlerini dış ortamdan alırlar. Sınıflandırmada bitkiler alemi içinde ele alınmaları bilim adamları arasında uzun yıllar tartışma konusu olmuştur. Mantarlar parazit olarak, çürükçül (saprofit) veya simbiyotik olarak yaşayabilirler. Makroantarların üremesi sporlar yoluyla gerçekleşir. Toprağa dökülen sporlar rüzgarla ya da böceklerle çevreye dağılır ve toprakta yıllarca yaşayabilir. Mantarlar nemli ortamlarda gelişirler, bu nedenle yağmurlardan sonra topraktaki sporlar çimlenerek mantarları oluştururlar. Tek hücreli mantarlar ise tomurcuklanarak çoğalabilirler. Mantarlar arasında insanların çeşitli amaçlarla yararlandıkları türler vardır. Fermantasyon yaparak alkollü içkilerin hazırlanmasında ve ekmek yapımında kullanılan Saccharomyces türleri, antibiyotik eldesinde kullanılan Penicillium türleri ve ergo alkaloitlerinin elde edildiği Claviceps purpurea mantarı gibi. Mantar cinsleri içinde 60 kadar tür ile temsil edilen Amanita cinsi ayrı bir öneme sahiptir. Amanita türleri içinde yenebilen bir mantar olan Amanita caesarea’nın yanı sıra, zehirli ve halüsinojen etkili Amanita muscaria ve Amanita pantherina ve öldürücü zehirli olan Amanita phalloides, Amanita verna ve Amanita virosa türleri yer alır. Amanita türleri diğer mantarlardan, şapkasının altında beyaz renkte ışınsal perdeler, yani lameller olması, sapın ortaya yakın kısmında sapı saran bir halka taşıması ve sapın alt kısmında yumurta kabuğu biçiminde bir çanakçık bulunması gibi özellikleri ile ayırt edilirler. Yenebilen Amanita caesarea mantarında ise lameller ve sap altın sarısı rengindedir.
HAZIRLAYAN: Güney Yılmaz SON HAZIRLAYAN: Güney Yılmaz