DÜŞLER ANLATILIRSA –
2011 YILINDA; BİR ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI’NDA… (sesli)
bilişim, yontma taş devrinde de vardı ama daha önce, o taşı yontma düşü vardı
bilişim, yontma taş devrinde de vardı ama daha önce, o taşı yontma düşü vardı Düşler esiri değil, kök hücresidir bilişimin; bu yüzden, “Düşlerle Yaşamak” da konuşulmalıydı, “Dokunma”nın yerini “Dokunmatik”in aldığı, “Temassız İşlemler”in yaygınlaştığı bir zamanda, insana yatırımın hedeflendiği bir Ulusal Bilişim Kurultayı’nda - gelişen ve değişen dünyada insanı anlamak ve insan etkileşiminin farkında olmak adına.
YOLDA
Öfkeli klakson sesleri var ses kartında; yine geç kalıyorsun 3D bir ekranda – tek düze bir hayatın tıkanmış veri yolunda. Aynan seni dikizliyor, kayıt altında bir Örümcek Adam’sın; Seyran, Balkehriz, Etlik bağlarında dolanmakta değil - düşsüz bir bilişimin ağına düşmüş, çırpınmaktasın.
KIPKIRMIZI LAMBANIN ARDINDA
Bembeyaz bir perdede eski bir Türk filmi oynuyor; Atıf Yılmaz’ın yönettiği Deli Kan’ı – yani Mitari’nin Gelini’ni izliyorsun.
Bembeyaz bir perdede eski bir Türk filmi oynuyor; Atıf Yılmaz’ın yönettiği Deli Kan’ı – yani Mitari’nin Gelini’ni izliyorsun.
Hep masumiyet – hep masumiyet; Zekiye’yle evlenecek, bir taka alıp, adını: “Mitari’nin Gelini” koyacak Deli Sefer’in düşündesin ve Selim Atakan’ın bestesinde, filmin müziğini yapan Yeni Türkü’yü dinliyorsun. Sanki açık kalmış bir camdan geliyor müzik - huzur, sadece huzur duyduğunu hissediyorsun. Bir sokak, bir mahalle çocuğusun ve o birlikteliği, ortak düşleri, “Küçük Mutluluklar”ı çok özlüyorsun.
KASAPTA
Bir gece oturup taş yonttuğun ininde, sabaha kadar 7 kitap yazıyorsun. 974 gram geliyor duyguların; dana kuşbaşılarını, içinde yürek olmayan kaburgaları tartan tartıda, 7 kitaba zor sığmışların, 1 kilo bile etmediğini görüyorsun. Olsun; çatlamasan da, bir ömürde aldığın 953 grama seviniyorsun.
MERDİVENDE
2060’lara koşan bir merdivenin başında, 1960’ların basamaklarındasın. 70’ler, 80’ler, 90’lar… -, yukarıya çıkıyorsun.
Önce gözlerine bir parlaklık, bir ışıltı geliyor; kendini kocaman, bambaşka bir dünyada buluyorsun. Buruk Acı, her şey sana yabancı; alışı da, verişi de, merkezi de anlamıyorsun. Işıl ışıl korkuyor; ortada hatalı piksel gibi duruyorsun.
Ve Maymunlar Cehennemi’nin sonundaki Özgürlük Anıtı kalıntısı gibi karşına çıkıyor; aslında hala “O Dünya”da olduğunu anlıyorsun: Pamuk Helvacı’yı görüyorsun.
BİR ULUSAL BİLİŞİM KURULTAYI’NDA… “Düşsel Ar-Ge” yatırımları da yapmalı belki de camdan Teknoparkları Çocuk Parklarının yanına kurmalı tıkanıldığında, çocuklardan fikir almalı…
Bilişim Dünyası’na, salondaki yüreklere, onca işi bırakıp gelmişlere, Bilişimin Kök Hücresi’ni, Düşler’in RNA’sını, eğri de olsa “kendi düşlerin”le yaşarken bir DNA sarmalı gibi paylaşmayı anlatıyorsun. Basit yaşayacaksın. Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi; sevince lafı dolandırmadan söylediğin “seni seviyorum” gibi… diyor - SLM’lamadan selamlıyor, salondan ayrılıyorsun.
MAVİ LAMBANIN ARDINDA
Yine kalabalık sokaklarda, Tetis Denizi’nde bir martısın. Hep “öğrenci” olmalısın. Anlamalı, anlatmalı, hep sevmeli, hep düşlemeli, onların peşinde uçmalısın. Ve aksi söylense de, yalnız olmadığının farkındasın; çünkü o torpilli kuşaktansın… düş hekimi yalçın ergir
parça müzikler: Deli Kan giriş – Kamil Sönmez Deli Kan (Selim Atakan/ Yeni Türkü)(1982 SİYAD En İyi Film Müziği Ödülü) (Akdeniz Akdeniz albümünde “Mitari’nin Gelini” olarak) Yine kalabalık sokaklarda, Tetis Denizi’nde bir martısın. Hep “öğrenci” olmalısın. Anlamalı, anlatmalı, hep sevmeli, hep düşlemeli, onların peşinde uçmalısın. Ve aksi söylense de, yalnız olmadığının farkındasın; çünkü o torpilli kuşaktansın… düş hekimi yalçın ergir kayıt: