COMPARISON of ADVERBS Sample SENTENCES “Örnek cümleler”

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Mardin And. İHL SO THAT. So that In order that cümle Özne + fiil + nesne Sentence Subject + Verb + Object So that: için in order that: diye, için, = in.
Advertisements

“BE” fiilinin Şimdiki ve geçmiş zamandaki şekilleri
A GAP YEAR PLAN Bir ara / boş YIL PLANI
SİMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
“Hangisi daha büyük?” Comparison © Ali AKPINAR 
COMPARISON of ADVERBS Zarfların karşılaştırması
THE PAST CONTINUOUS TENSE
ENGLISH TENSES PAST CONTINUOUS TENSE SÜREKLİ GEÇMİŞ ZAMAN.
FUTURE PERFECT TENSE.
PRESENT SIMPLE.
RELATIVE CLAUSES YASEMİN TURAN ( B ) ELT 1.
Simple Present “Geniş zaman”.
SIMPLE PRESENT TENSE.
SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
UNIT FOURTEEN Hopes for the future “Gelecek için umutlar”
CONDITIONALS (IF CLAUSES) Type -1
IF CLAUSES (ŞART CÜMLELERİ)
Adjectives / Sıfatlar Adverbs / Zarflar
THE SİMPLE PRESENT TESNSE
(OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI)
UNIT FIFTEEN Health and Sports
= DON’T need TO “gerek yok”
ADJECTIVES (SIFATLAR)
ZARFLAR ADVERBS.
Soru sorma Geniş zaman “DO – DOES”
UNIT 18 CLIMATE “İklim” E x e r c i s e s. Translate into English sonunda ………………………………………………………. Mısır seyahati ………………………………………………………. sıcaklık hariç.
THE SIMPLE PAST TENSE.
Yabancı Dil- II Bölüm - 3.
ADVERBS TAG QUESTIONS EXERCISES
Yabancı Dil- II Bölüm - 4.
YUNUS EMRE.
Comparative (karşılaştırmalı) forms of ADJECTIVES
CONDITIONAL SENTENCES
SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
HOW OFTEN (NE KADAR SIKLIKLA)
PRESENT CONTINUOUS PRESENT SIMPLE
PAST SIMPLE TENSE GEÇMİŞ ZAMAN.
ADJECTIVES AND ADVERBS
PAST SIMPLE ‘WAS-WERE’
DÜŞÜN, HAYAL ET Imagine there’s no heaven,it’s easy if you try DÜŞÜN Kİ CENNET DİYE BİRŞEY YOK, BÖYLE DÜŞÜNMEYİ BİR DENE.
Have to / has to ©2016 ingilizcebankasi.com.
PRESENT CONTINUOUS © 2016 ingilizcebankasi.com.
©2016 be ©2016 ingilizcebankasi.com.
THE PAST CONTINUOUS TENSE ÖĞRENCİLER MUHAMMED AYDIN 167 ENGİN ARPACI 410.
COMPARISON OF ADJECTIVES (sıfatlarla karşılaştırma)
SIK kullanılan CÜMLELER
SUPERLATIVE FORMS OF ADJECTIVES
Bazı geçmiş zaman cümlelerinde hep past tense’i, hem de past continuous tense’i kullanmak zorunda kalabiliriz. Past tense ile geçmişte olan ve biten.
Must ©2016 ingilizcebankasi.com.
First Conditional Sentences. LOOK AT THE EXAMPLES If the weather is fine, we’ll play tenis If I have enough money, I’ll buy the car If it rains, we’ll.
SO THAT IN ORDER THAT IN ORDER TO IN CASE. So that In order that cümle Özne + fiil + nesne Sentence Subject + Verb + Object So that: için in order that:
ADVERBS OF FREQUENCY (SIKLIK ZARFLARI).
Simple Present Tense Simple Present Tense (Basit Geniş Zaman)
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
Poem: Can AKIN Translated by: Nilufer DURSUN
IF CLAUSE TYPE 2 Conditionals.
Kadir Akkoy Kadir Akkoyun.
Would you like a different color?
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
tomorrow soon next week / year in five minutes/ in two hours later today I'll go to the market tomorrow. Don’t worry. He will be here soon. There.
PRESENT CONTINUOUS. Present continuous (am/is/are + V-ing) I am (=’m) playing football today. He She It is (=’s) We You They are (=’re)
AS AS NOT AS AS COMPARISONS.
HAVE TO - MUST.
UNIT 6 Future Perfect.
İNGİLİZCE THE FUTURE TENSE ( BE GOING TO ). Be going to gelecek zamanda olan bazı olayları ifade etmek için kullandığımız bir yapıdır. İNGİLİZCE THE FUTURE.
Simple Present “Geniş zaman”.
Should / Shouldn’t Prepared by Salih Hoca.
COMPARATIVES (DAHA)
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
PASSİVE VOİCE Edilgen çatI.
Sunum transkripti:

COMPARISON of ADVERBS Sample SENTENCES “Örnek cümleler”

Affect people badly Affect people worse Affect people the worst İnsanları kötü etkile İnsanları DAHA KÖTÜ etkile İnsanları EN KÖTÜ etkile

Rain affectS people BADLY. Snow affectS people WORSE than rain. Hurricanes affect people THE WORST of all. Yağmur insanları KÖTÜ etkiler. Kar insanları yağmurdan DAHA KÖTÜ etkiler. İçlerinde, Fırtınalar insanları EN KÖTÜ etkiler.

Snow heavily Snow more heavily Snow the most heavily Çok kar yağ DAHA ÇOK kar yağ EN ÇOK kar yağ

It snowS heavily in Ankara. It snowS MORE HEAVILY in Kastamonu than Ankara. It snowS THE MOST HEAVILY in Kars. Ankara’da çok kar yağar. Kastamonu’da Ankara’dan DAHA ÇOK kar yağar. En çok kar Kars’ta yağar.

Speak fluently Speak more fluently Speak the most fluently AKICI konuş DAHA AKICI konuş EN AKICI konuş

Kerim speakS fluently. Kadir speakS MORE FLUENTLY than Kerim. Abdullah speakS THE MOST FLUENTLY of all. Kerim akıcı konuşur. Kadir Kerim’den DAHA AKICI konuşur. İçlerinde Abdullah EN AKICI konuşur.

Shine brightly Shine more brightly Shine the most brightly Parıl parıl parlamak Daha parıl parıl parlamak En parıl parıl parlamak

Today the sun is shining brightly. Yesterday It was shining MORE BRIGTHLY. The day before it was shining THE MOST BRIGHTLY. Bugün güneş parıl parıl parlıyor. Dün güneş DAHA PARIL PARIL parlıyordu. Önceki gün güneş EN PARIL PARIL parlıyordu.

Forecast successfully Forecast more successfully Forecast the most successfully BAŞARILI BİR ŞEKİLDE tahmin et DAHA BAŞARILI BİR ŞEKİLDE tahmin et EN BAŞARILI BİR ŞEKİLDE tahmin et

They forecast the weather successfully. You forecast the weather MORE successfully. We forecast the weather THE MOST successfully. Onlar havayı başarılı tahmin ederler. Siz havayı daha başarılı tahmin edersiniz. Biz havayı en başarılı tahmin ederiz.

Eat quickly Eat more quickly Eat the most quickly Çabuk ye Daha çabuk ye En çabuk ye

I eat quickly. My brother eatS MORE quickly than me. My father eatS THE MOST quickly all of us. Ben çabuk yerim. Kardeşim benden DAHA çabuk yer. Aramızda babam EN ÇABUK yer.

Arrive early Arrive earlier Arrive the earliest Erken gel DAHA ERKEN gel EN ERKEN gel

Yağmur arriveS early. Esra arriveS EARLIER than Yağmur. Esma arriveS THE EARLIEST of all. Yağmur erken gelir. Esra Yağmur’dan daha erken gelir. İçlerinde Esma en erken gelir.

help willingly help more willingly help the most willingly İSTEKLİ yardım et DAHA İSTEKLİ yardım et EN İSTEKLİ yardım et

Hadi helpS willingly. Melik helpS more willingly than Hadi. Celil helpS the most willingly of all. Hadi isteyerek yardım eder. Melik Hadi’den daha çok isteyerek yardım eder. İçlerinde Celil en çok isteyerek yardım eder.

Work hard Work harder Work the hardest SIKI çalış DAHA SIKI çalış EN SIKI çalış

1.3 engine works hard. 1.4 engine works harder than 1.3 engine. 1.6 engine works the hardest of all. 1.3 motor sıkı çalışır. 1.4 motor 1.3 motordan daha sıkı çalışır. İçlerinde 1.6 motor en sıkı çalışır.

Study properly Study more properly Study the most properly DÜZGÜN ders çalış DAHA DÜZGÜN ders çalış EN DÜZGÜN ders çalış

Yunus studies properly. Ali studies more properly than Yunus. Emre studies the most properly of all. Yunus düzgün çalışır. Ali Yunus’dan daha düzgün çalışır. İçlerinde Emre en düzgün çalışır.

Move slowly Move more slowly Move the most slowly YAVAŞ hareket et DAHA YAVAŞ hareket et EN YAVAŞ hareket et

An elephant moves slowly. An alligator moves more slowly than an elephant. A turtle moves the most slowly of all. Bir fil yavaş hareket eder. Bir timsah bir filden daha yavaş hareket eder. İçlerinde bir kaplumbağa en yavaş hareket eder.