Preference Modals Would rather, would sooner, would just as soon

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Do you know who I am? Kim olduğumu biliyor musun?.
Advertisements

SİMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
THE PAST CONTINUOUS TENSE
ENGLISH TENSES PAST CONTINUOUS TENSE SÜREKLİ GEÇMİŞ ZAMAN.
THE PRESENT PERFECT TENSE
THE PRESENT PERFECT TENSE
THE PRESENT PERFECT TENsE
FUTURE TIME WILL/SHALL or BE GOING TO
SIMPLE PRESENT TENSE.
When / While.
Yabancı Dil - II Bölüm - 1.
(OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI)
Past tense ● Time expressions
Click to add title in here
Şimdiki Zamanın hikayesi “-yordu”
UNIT FIFTEEN Health and Sports
Modals (Kipler) By Yunus Özüberk.
SÜMEYYE KARABOYUN İÖP-1
Soru sorma Geniş zaman “DO – DOES”
Ayşe Müzeyyen Tozluoğlu İlköğretim Okulu
THE SIMPLE PAST TENSE.
Yabancı Dil- II Bölüm - 3.
SIMPLE PRESENT TENSE.
NOUN CLAUSES (İSİM CÜMLECİKLERİ).
PRESENTED BY GÜLSÜN ÖZYURT
UNIT- 3 OUR NATURAL HERITAGE.
SORU CÜMLESİ (?) (QUESTIONS)
Tercihlerimizi Prefer yapısını kullanarak ifade ederiz.
İNGİLİZCE-4.
PAST SIMPLE TENSE GEÇMİŞ ZAMAN.
Expressing Daily Routines
Have to / has to ©2016 ingilizcebankasi.com.
PRESENT CONTINUOUS © 2016 ingilizcebankasi.com.
© 2016 Future simple (will) © 2016 ingilizcebankasi.com.
©2016 be ©2016 ingilizcebankasi.com.
SIMPLE PAST TENSE YAPISI
THE PAST CONTINUOUS TENSE ÖĞRENCİLER MUHAMMED AYDIN 167 ENGİN ARPACI 410.
Near future (be going to)
Bazı geçmiş zaman cümlelerinde hep past tense’i, hem de past continuous tense’i kullanmak zorunda kalabiliriz. Past tense ile geçmişte olan ve biten.
First Conditional Sentences. LOOK AT THE EXAMPLES If the weather is fine, we’ll play tenis If I have enough money, I’ll buy the car If it rains, we’ll.
:Hazırlayan: BARIŞ AKYÜZ
Mesleki Yabancı Dil Hazırlayan ve Sunan:
Simple Present Tense Simple Present Tense (Basit Geniş Zaman)
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
ENGLISH TENSES TABLE (İNGİLİZCE ZAMANLAR TABLOSU)
IF CLAUSE TYPE 2 Conditionals.
Simple Present Tense (Geniş Zaman)
When / While.
PRESENT PERFECT TENSE Yakın Geçmiş Zaman. WHERE DO WE USE PRESENT PERFECT TENSE ????
Can I walk there? Is it far?
Who wants to start? Kim başlamak ister? 401.
7. Sınıf İngilizce Television
Would you like a different color?
SIMPLE PRESENT TENSE.
I’m sorry Michael but I have to go now.My friends are waiting for me.
Future: I will/shall & I am going to. Structure: Subject+will/shall+verb(base form)+object.
KELIMELER… Beach Climb Camp Go fishing Forest Go hiking Lake Go sailing Mountain Go sightseeing River Go skiing Seaside Make a sandcastle Hotel Pick fruits.
SİMPLE PAST TENSE Grup Üyeleri
CONDITIONALS TYPE
PAST TENSE.
PRESENT CONTINUOUS. Present continuous (am/is/are + V-ing) I am (=’m) playing football today. He She It is (=’s) We You They are (=’re)
Mert and Doruk played football yesterday. Begüm was angry this morning because Cem made faces to her. What did Mert and Doruk play yesterday? Why was.
HAZIRLAYAN İSMAİL BAYHAN
Imagine that you are a teacher and you are taking your 20 students to England for the summer school.
CONDITIONALS TYPE
HAVE TO - MUST.
Simple past tense “Geçmiş zaman”.
UNIT 6 Future Perfect.
PASSİVE VOİCE Edilgen çatI.
Sunum transkripti:

Preference Modals Would rather, would sooner, would just as soon  would prefer ,  prefer used to /would / accustomed to

Would Rather (I'd rather) + Than (Tercih İfadesi ve “Than” ifadesi) ”Would rather” ifadesinden sonra fiil “to” ifadesi almaksızın, yalın halde kullanılır. İki şey arasında tercih yapılıyorsa “would rather” ifadesinden sonra ”than” kullanılır. “Would rather” ifadesinin olumsuz hali “would rather not” şeklindedir.

( Ben arabayla gitmeyi tercih ederim.) (Evde kalmayı tercih ederim.) Shall we go by boat ? (Gemiyle mi gitsek?) I’d rather go by car. ( Ben arabayla gitmeyi tercih ederim.) I'd rather stay at home. (Evde kalmayı tercih ederim.)

Would you rather have lemonade or ice-tea ? (Limonata mı tercih edersin yoksa buzlu çay mı?) I’m tired. I’d rather not go out this evening. (Çok yorgunum. Bu akşam dışarı çıkmasam daha iyi olacak.)

Continuous Kullanımı: I would rather be walking in the forest than (be) reading this. (Şimdi bunu okumaktansa ormanda yürüyor olmayı tercih ederdim.)

Past kullanımı: Geçmişte yapıp da şu an hoşnut olmadığımızı belirtmek için kullanırız. We went by air, although I would rather have gone by sea. (Hava yoluyla gittik ama deniz yoluyla gitmiş olmayı tercih ederdim.)

Would rather + Somebody did something: Eylemi yapacak kişi farklıysa fiil ikinci halinde kullanılır.Anlam present ya da future dır . I’d rather he went by bus. (anlam: present) (Onun otobüsle gitmesini tercih ederim.)

He wants to be a teacher but I’d rather he became a doctor. (Öğretmen olmak istiyor ama ben doktor olmasını tercih ederim.) I would rather (that) you stayed at home. (Evde kalmanı tercih ederim.) .

Would rather + Somebody had done Something: Geçmişte olmuş bir eylem hakkında başka birinin tercihi hakkında konuşurken past perfect kullanılır.Anlam past dır.

(Arkadaşım dün beni öğrenci operasına My friend took me to the student opera yesterday. I’d rather he had taken me to the theater instead. (Arkadaşım dün beni öğrenci operasına götürdü. Onun yerine beni tiyatroya götürmüş olmasını tercih ederdim.)

Would Rather / Would Sooner / Would Just As Soon Soon aynı anlamı verirler. They would rather die than surrender. (Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.) I’d rather you came with us. (Bizimle gelmeni tercih ederim.)

Do you mind if I smoke?’ ‘Well, I’d rather you didn’t. (Sigara içmemde saksınca var mı? –Aslında içmemeni tercih ederim.) I'd just as soon stay in - I'm not feeling very well. (Evde kalmayı tercih ederim. İyi Hissetmiyorum.)

I'd just as soon work at home and not have the hassle of the subway every morning. (Her gün metronun çilesini çekmektense evde çalışmayı tercih ederim.) I would just as soon not hear about it. (Onun hakkında bir şey duymamayı tercih ederim.)

She’d sooner share a house with other students than live at home with her parents. (Ailesiyle kalmaktansa diğer öğrenci arkadaşlarıyla bir evi paylaşmayı tercih eder.) I would sooner (that) my son became a doctor. (Oğlumun doktor olmasını tercih ederim.)

NOT: WOULD RATHER reported speech’te değişmez. He said, “I’d rather go by bus.” He said he’d rather go by bus. Not: ‘Would Rather’ kendisinden sonra doğrudan isim almaz. He would rather have a house in the town. (= I prefer a house in the town.)

(Would) Prefer Tercih Belirtme Ayrıca "would prefer" ifadesi belirli bir durumda neyin tercih edildiğini ifade etmek için kullanılır.Tercih ifade edilirken “prefer” ifadesi üç farklı şekilde kullanılabilir: prefer to do something rather than do something else,

Prefer something to something else, prefer doing something to doing something else. *Bu farklı üç kullanım arasında anlam olarak bir fark yoktur. I prefer football to basketball. (Futbolu basketbola tercih ederim.)

I prefer to drink tea rather than drink coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim. Would you prefer coffee or tea? (Kahve mi alırsınız, çay mı? I prefer drinking tea to drinking coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)

I would prefer to stay at home rather than go out. (Dışarı çıkmaktansa ise evde kalmayı tercih ederim.) I prefer chicken rather than beef. (Kırmızı ettense tavuğu tercih ederim.)

NOT: Would Rather kendisinden sonra doğrudan isim almaz. Prefer alabilir. He would rather have a house in the town. I’d prefer a house in the town.

Birinin bir şey yapmasını istediğimizde ise: I'd prefer you not to smoke. (Sigara içmemeni tercih ederim) She said she'd prefer us to arrive no later than nine o'clock. (Saat dokuz olmadan varmamızı tercih ettiğini söyledi.)

Fakat; I'd rather you didn’t smoke . (Sigara içmemeni tercih ederim.) She said she'd rather we arrived no later than nine o'clock (Saat dokuz olmadan varmamızı tercih ettiğini söyledi.)

Geçmişte yapılan bir şeyin şu an konuşulurken ise: I would prefer to have stayed at home (rather) than have gone out last night. (Dün gece dışarı çıkmaktansa evde kalmış olmayı tercih ederdim.)

Fakat, I would rather have stayed at home than (have) gone out last night. (Dün gece dışarı çıkmaktansa evde kalmış olmayı tercih ederdim.)

Used To(-erdi, -ardı) Bu yardımcı fiil geçmişte düzenli olarak yapılmış olan ama şimdi yapılmayan eylemleri ya da geçmişte var olmuş olan ama şimdi artık var olmayan durumları anlatmak için kullanılır.

İçinde “used to” kullanılmış olan cümlede bahsi geçen eylemin artık yapılmadığını ifade etmek için ayrıca “artık” (anymore) kullanılmaz.

Fakat anlam kendiliğinden, bahsi geçen eylemin artık yapılmadığı şeklinde oluşur. I used to be a student at that school five years ago. (Bu cümleden, kişinin artık o okulda öğrenci olmadığı anlaşılır.) (Beş yıl önce bu okulda öğrenciydim.)

Jack didn’t use to wear a suit when he was a student. (Jack öğrenciyken takım elbise giymezdi.) Who used to cook when you were married? (Siz evliyken yemekleri kim yapardı?)

Would (-erdi, -ardı) Bu yardımcı fiil “used to” gibi geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Would stative verbs (be, think, have, imagine…) ile kullanılmaz.

When they were children, they would get up early and go for a swim. (Onlar çocukken, erken kalkar ve yüzmeye giderlerdi.) We used to have a lot of money. (not would) (Çok paramız vardı.)

Be Used to / Be Accustomed to (Alışkın Olmak) “Be used to” alışkın olma anlamında kullanılır ve içinde bulunulan durumu anlatır. Bundan başka aynı ifadeyi vermek için “be accustomed to” ve ”get used to / get accustomed to” kalıpları kullanılır.

“Be used to” ve “accustomed to” aynı anlamda kullanılır. İki ifadeden sonra da isim (noun) veya fiilimsi (gerund) kullanılır. Sally is used to life in the country. (noun) (Sally taşradaki hayata alışkındır.)

I am used to working hard. (gerund) (Çok çalışmaya alışkınım.) Our son is getting accustomed to getting up early . (Oğlumuz erken kalkmaya alışıyor.)

I wasn’t used to studying when I was at high school. (Lisedeyken ders çalışmaya alışkın değildim.) I was used to driving on the left when I was in England. (İngiltere'de iken soldan sürmeye alışkındım.

I think I will be used to living in this city. (Sanırım bu şehirde yaşamaya alışacağım.) I’m accustomed to tradition in this country. (Bu ülkedeki geleneklere alışkın değilim.)

She quickly became accustomed to his funny ways. (Süratle onun komik tavırlarına alıştı.) I'm not accustomed to being treated like this (Böyle davranılmasına alışkın değilim.) My eyes slowly got accustomed to the dark. (Gözlerim zamanla karalığa alıştı.)

PREFERENCE MODALS YASEMİN ŞEVENK İÖP-1 1090610080